Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

İlmi Mercek Dergisi Eylül 2009


İlmi Mercek Dergisi Eylül 2009 Bülteni

Değerli okuyucumuz,

Ramazan ayı Müslümanlar için Bediüzzaman Said Nursi’nin bildirdiği gibi, “kudsi bir bayram hükmündedir”. Allah’tan korkan, Allah’ın rızasını kazanmak için yaşayan Müslümanlar bu ayda oruç ibadetini büyük bir şevk ve heyecanla yerine getirirler. 2009 yılının bu Ramazan Ay’ının da tüm dünyaya huzur, barış, esenlik getirmesini Allah’tan niyaz ediyoruz.


Derginiz İlmi Mercek bu sayısında sizlere Müslümanların Mukaddesat Aleyhtarı Konuşmalar Yapmaları ve Yapılmasına Müsade Etmeleri Büyük Bir Gaflettir başlıklı makale ile ulaşıyor. Samimi iman sahibi bir insan, bulunduğu ortamlarda (Allah’ı tenzih ederiz) Allah ve din ahlakı hakkında saygıya uygun olmayan konuşmalar yapılmasına asla izin vermez. Yüce Allah’a olan derin sevgisi, saygısı ve bağlılığı nedeniyle din ahlakına muhalif olan konuşmalara karşı dikkati çok açık olur. İmani değerlerin aleyhinde yapılan ima ve yorumlar, hemen dikkatini çeker ve yanında bu tarz uygunsuz konuşmalar yapılmasına izin vermez.


Ancak kimi zaman bazı Müslümanların (Allah’ı tenzih ederiz) Allah ve din ahlakı hakkında yapılan çirkin yorumlara sessiz kaldıkları hatta çoğu zaman katılımcı davrandıkları görülmektedir. Bir Müslümanın din ahlakından uzak yaşayan bazı çevrelerce takdir toplayabilmek ve popüler olmak için din ahlakına uygun olmayan böyle çirkin bir davranışa yönelmesi büyük bir gaflettir ve tüm Müslümanlar böyle bir davranıştan sakınmalı ve çevrelerini de bu konuda uyarmalıdırlar.


Derginizde yer alan önemli konulardan biri de İslam Alimleri, Hz. Mehdi (a.s.)’nin, İçinde Bulunduğumuz Bu Yüzyılda Çıkacağını Müjdelemiştir başlığını taşıyor. Hz. Mehdi (a.s.) konusunda sıklıkla gündeme gelen ve merak edilen konulardan biri Hz. Mehdi (a.s.)’nin ortaya çıkış zamanıdır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde ve İslam alimlerinin açıklamalarında Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış zamanıyla ilgili bilgiler, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kesin delillerle belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkışını haber veren alametlerin, tam olarak hadislerde haber verildiği gibi ve bibirinin peşisıra tahakkuk etmiş olması da, yine Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış zamanını kesin olarak netleştiren bir başka delildir. Ancak buna rağmen bu konuda yanlış bazı inançlar da söz konusudur. Kimileri Hz. Mehdi (a.s.)’nin önceki yüzyıllarda gelip vefat ettiğini, kimileri Hz. Mehdi (a.s.)’nin bir şahıs değil, ‘manevi bir hareket’ olduğunu, kimileri de ancak birkaç yüzyıl sonra çıkacağını düşünmektedirler. Ancak muteber kaynaklar Peygamberimiz (sav)’den rivayet edilen sahih hadisler doğrultusunda gözden geçirildiğinde, bu iddiaların tümüyle yanlış olduğu ortaya çıkmaktadır. Tüm bu kaynaklar, Hz. Mehdi (a.s.)’nin içerisinde bulunduğumuz bu yüzyılda ortaya çıkacağını ortaya koymaktadır.


Hz. Mehdi (a.s.)’nin ortaya çıkış zamanı hakkında Müslümanlara zaman bildiren “İnsanlar 1400 senesinde Hz. Mehdi (a.s.)’nin yanında toplanacaklardır.” (Risa-letül Huruc-ül Mehdi, s. 108) gibi sahih hadis-i şeriflerin yanı sıra önemli İslam kaynakları da bulunmaktadır. İmam Rabbani Hazretleri’nin Mektubat’ında yer alan hadislerde ve hem Hicri 1300’lerin hem de son bin yılın en büyük alimi ve müceddidi olan Said Nursi Hazretleri’nin risalelerinde içinde bulunduğumuz yüzyılda İslam dinini bidatlerden arındıracak kişinin Hz. Mehdi (a.s.) olduğu ve bu değerli şahıs vesilesiyle İslam ahlakının, faziletinin ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetinin canlandırılacağı haber verilmiştir.

Derginizde yer alan bazı konu başlıkları ve konu özetleri ise şunlardır:

KAPAK KONUSU:Müslümanların Mukaddesat Aleyhtarı Konuşmalar Yapmaları ve Yapılmasına Müsade Etmeleri Büyük Bir Gaflettir

BİTKİ DÜNYASI: Konuşmadan İletişim Kuran Bitkiler

İMAN HAKİKATLERİ:Mucize Elment Karbon’un Evrendeki Kusursuz Dengesi

İNSAN VÜCUDU: Muhteşem Ses Cihazı: Kulak

BİTKİ DÜNYASI:Karotenoidler: Bitkileri Güneşten Koruyan Kalkanlar

EVRENZehirli Ozon Tabakası Canlı Yaşamını Nasıl Koruyor?
Kimya Mühendisi CanlılarBir ilaç almak istediğiniz zaman büyük ihtimalle doktora danışırsınız veya zararlı canlılardan korunmak için yine bu konuda yıllar süren deney ve araştırmalar sonucunda üretilen ilaçları satın almayı düşünürsünüz. Çünkü bunları sizin üretemeyeceğiniz açık bir gerçektir. Oysa birçok canlı ihtiyaç duyduğu kimyasal maddeleri kendi vücudunda üretebilmektedir.

İslam Alimleri, Hz. Mehdi (a.s.)’nin, İçinde Bulunduğumuz Bu Yüzyılda Çıkacağını Müjdelemiştir

Bu Sayıdaki Diğer Makaleler

İslam Dünyası’nda Geçen Ay

Türk İslam Birliği Yolunda...

Fosiller Evrimi Yalanlıyor

Bu Ay Neler Var?

Bir Ayet Bir Açıklama

Darwinist Neleri Düşünmez?

HEDİYE KİTAP: KURAN BİLİME YOL GÖSTERİR


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

namaz.web.tr


Türkiye’nin tüm şehirlerinin namaz vakitlerini öğrenebileceğiniz namaz.web.tr sitesinden herhangi bir ilin aylık namaz vakitlerini de öğrenmeniz mümkündür.

Aylık namaz vakitlerini dilerseniz istediğiniz mail adresine yollayabilir ya da baskıya özel hali ile yazdırabilirsiniz.

Tüm verilerin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan alındığı namaz.web.tr sitesinin bu verilerini siz de kendi sitenizde kullanabilirsiniz. Örneğin bir web siteniz ya da blog siteniz var ise “Sizde Sitenize Ekleyin” kısmına girerek arkaplan rengi, varsayılan şehir ve yazı rengi gibi özellikleri belirleyerek oluşan kod bloğunu kendi blog sitenize eklemeniz çok kolaydır.

Eğer ileri düzey bir internet sitesi tasarlayıcısı iseniz verilen XML hizmeti ile kolayca kendi sitenize de ekleyebilirsiniz.

Siteye girilen saate ve öğrenilmek istenen şehrin namaz vaktine göre sitedeki arkaplan fotoğrafları ve şehir fotoğrafları otomatik olarak değişmektedir.

Bu siteyi arkadaşlarınıza tanıtmayı unutmayınız.


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında





mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Namaz Vakitleri

Türkiye’nin tüm şehirlerinin namaz vakitlerini öğrenebileceğiniz namaz.web.tr sitesinden herhangi bir ilin aylık namaz vakitlerini de öğrenmeniz mümkündür.

Aylık namaz vakitlerini dilerseniz istediğiniz mail adresine yollayabilir ya da baskıya özel hali ile yazdırabilirsiniz.

Tüm verilerin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan alındığı namaz.web.tr sitesinin bu verilerini siz de kendi sitenizde kullanabilirsiniz. Örneğin bir web siteniz ya da blog siteniz var ise “Sizde Sitenize Ekleyin” kısmına girerek arkaplan rengi, varsayılan şehir ve yazı rengi gibi özellikleri belirleyerek oluşan kod bloğunu kendi blog sitenize eklemeniz çok kolaydır.

Eğer ileri düzey bir internet sitesi tasarlayıcısı iseniz verilen XML hizmeti ile kolayca kendi sitenize de ekleyebilirsiniz.

Siteye girilen saate ve öğrenilmek istenen şehrin namaz vaktine göre sitedeki arkaplan fotoğrafları ve şehir fotoğrafları otomatik olarak değişmektedir.

Bu siteyi arkadaşlarınıza tanıtmayı unutmayınız.
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

DARWİNİSTLERİN CEVAPLAYAMADIĞI KONULAR


Göze çarpan foton, gözden beyne giden ise elektrik sinyalidir. Elektrik sinyali gözden yola çıkarak beynin görme merkezi denilen mercimek büyüklüğündeki bir alana ulaşır. Ve mercimek büyüklüğündeki bu alanda bir görüntü oluşur. Burada oluşan görüntüyü de izleyen BİR GÖZ VARDIR. İŞTE ASIL MÜKEMMEL OLAN “O” GÖZDÜR. O göz, kendisine gelen elektriği görür. Hem de mükemmel bir derinlik algısıyla, capcanlı, hareketli üç boyutlu, rengarenk ve kusursuz olarak. Oysa orası kapkaranlıktır. Elektrik sinyalinin ilerlediği yer de, beynin görme merkezi de, beynin içi de zifiri karanlıktır. Ama oradaki göz, en yüksek teknolojiyle üretilmiş hiçbir televizyonun göremediği bir netlik ve mükemmellikte, billur gibi canlı bir görüntü görür. Ve bu gördüğü görüntüleri yorumlayarak hisseder, üzülür, sevinir, sever, beğenir, analiz yapar, hatırlar, sonuç çıkarır. Acaba evrimciler bu gözün açıklamasını nasıl yapacaktır?

Darwinistlerin bunun açıklamasını yapabilmesi imkansızdır.

Çünkü dışarıdaki hareketli, renkli ve üç boyutlu dünyayı beynimizde izleyen, tüm bunları gören göz RUHUMUZDUR.

Görüntü, ses, koku, tat, dokunma duyusu beyinde hissedilen duyulardır. Bütün hayatımız, beynimizin içindeki küçük bir mekanda geçer. Dışarıyı, beynimizdeki televizyondan seyrederiz. Dışarıdan gelen elektrik sinyallerini beynimizdeki algı merkezinde koklarız. Dışarıdan gelen elektrik sinyallerini yine beynimizde sertlik olarak algılarız. Dışarıdan gelen elektrik sinyalleri beynimizdeki hoparlörde sese dönüşür. Tüm bunları beynimizin içindeki birkaç santimetreküplük odamızda yaşarız ve hayatımız boyunca o odanın dışına asla çıkamayız. Her insan, kıtalar arası yolculuk yapan bir gezgin, ilk olarak aya ayak basan bir astronot, hayatı boyunca köyünden ayrılmamış bir çiftçi de olsa, beynindeki küçük odasının dışında bir yere kıpırdayamaz. Okyanusları, ormanları, gökyüzünü, ayı, güneşi, çiçekleri, meyvaları bu beynimizdeki küçücük odada görür, orada koklar ve seslerini orada dinleriz. Dışarıdaki asıllarına hiçbir zaman ulaşamayız. Beynin içinde tüm bu hisleri algılayan bir şuur vardır. Bu şuur, Allah'ın yarattığı ruhtur.

Etrafına bakan bir insanın gözüne gelen görüntü ters olarak beyne iletilir. Beyin bu görüntüyü düzeltir ve sonuçta insan “dışarıdaki görüntünün tıpatıp aynısını, aynı netlikte” görür. Böyle bir sistem, tesadüfen şuursuz atomların birleşmesiyle oluşamaz.

Görmeyi bilmeyen atomlar, tesadüflerin etkisiyle şuursuzca birleşerek dünyanın en mükemmel kamerasından daha kaliteli görüntü sağlayan, en gelişmiş üç boyutlu sinema ve televizyonundan daha net ve tam renkli görüntüyü beyinde meydana getiren görme sistemini yapamaz.
Duymayı bilmeyen şuursuz atomlar, en gelişmiş müzik sisteminden daha mükemmel olan, daha net ve çok boyutlu, gerçeğinden ayırt edilemeyen sesleri beynin içinde oluşturan işitme sistemini, tesadüfler sonucu meydana getiremez.
Koklamayı bilmeyen atomlar, parfümün, gülün kokusunu hisseden koku alma sistemini tesadüflerin etkisi ile oluşturamaz. Sıcağı, soğuğu, sertlik duygusunu bilmeyen şuursuz atomlar tesadüfler sonucu hissetme gücüne sahip olamaz.
Şuursuz, kendi varlığından haberi olmayan atomlar, tesadüflerle, müzikten zevk alan, türlü türlü yiyeceklerin lezzetlerini bilen, hatıraları olan, dokunan, hisseden, düşünen, plan yapan, hatıralarını zihninde canlandıran, bir şeyi hatırlayan, gülmekten, eğlenmekten, neşeli ortamlardan zevk alan, daha sayılabilecek yüzlerce özelliğe sahip olan insanlara ve hatta atomun yapısını inceleyip-araştıran bilim adamlarına dönüşemez.

Atom
  • Her atomun bir çekirdeği ve bu çekirdek etrafında müthiş bir hızla dönen "elektron"ları vardır.
  • Elektronlar çekirdeğin etrafından 1000 ila 100.000 km arasında değişen hızlarla dönerler.
  • Kütleleri birbirinden farklı olmayan elektronların nasıl farklı enerji seviyesine sahip oldukları ve neden 7 farklı yörüngede oldukları anlaşılamamıştır.
  • Bazen yüze yakın elektron aynı yörüngede döner, bazen de elektronlar yörüngeler arası geçiş yaparlar. Fakat hiçbir şekilde birbirleriyle çarpışmazlar.
  • Artı yüklü olan ve dolayısıyla birbirlerini itmeleri gereken protonlar özel çekim kuvvetleri vesilesiyle çekirdekte sıkışırlar. Eksi yüklü olan ve çekirdeğe yapışması gereken elektronlar ise kaçış hızları ve itici kuvvetler nedeniyle asla yörüngelerinden ayrılmazlar.
  • Dünya üzerinde gerçekleşen hiçbir darbe, çarpışma ya da patlama, ne atomu, ne çekirdeğini ne de elektronlarını yerinden oynatamaz. Atomun oluşturduğu canlı ölse de o dönmeye devam eder. Aynı hızla hiçbir değişikliğe uğramadan. Ağacı yaktığınızda onu oluşturan atomları yakmayı başaramazsınız. Onlar havada dönmeye devam ederler.
  • Bilim adamları tüm evrende 10 üzeri 78 atom bulunduğunu hesaplamaktadırlar. Bu atomların tek bir tanesinde bile bir kargaşa yoktur. Bu, tesadüflerle asla açıklayanamayacak bir düzendir. Allah yarattığı bu düzeni Kuran ayetlerinde şöyle haber vermiştir:
... Allah, her şey için bir ölçü kılmıştır. (Talak Suresi, 3)
... her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)
... O'nun Katında her şey bir miktar (ölçü) iledir… (Rad Suresi, 8-9)

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında





mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Taş Devri Hiç Yaşanmadı: 35 Bin Yıllık Flüt Tarihin Evrimi İddiasını Yalanlıyor

Almanya’daki kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan 35 bin yıllık flüt, bugüne kadar bulunan diğer flütler gibi tarihin erken dönemlerinde yaşayan insanların gelişmiş bir sanat zevkine sahip olduklarını göstermektedir. Arkeolog Nicholas Conard’ın 12 ayrı parça halinde bulduğu, kızıl akbaba kemiğinden yapılmış bu flüt, Güney Almanya’daki Hohle Fels Mağarası’ndan çıkarılmıştır. 5 delikli bu flüt kolay kırılabilecek bir yapıda olduğu için arkeolog Conard, bu enstrümanın işlevselliğini test etmek için aynı cins kemikten flütün birebir kopyasını oluşturmuştur. Bu flütle Batı müziğinin temel formu olan yedi nota ölçüsünü kullanarak Amerikan Ulusal marşını çalmıştır.

Arkeologlar aynı mağarada flütün yanısıra mamut dişinden yapılmış altı heykelcik de bulmuşlardır. Hollanda Leiden Üniversitesi’nden arkeolog Wil Roebroeks, 35 bin yıl önce Avrupa’da ileri bir kültürün hakim olduğunu ve bu insanların yaşam biçimleriyle günümüz insanlarınınkinin benzerlik gösterdiğini açıklamıştır. Arkeolog Roebroeks bu flütleri modern insanların üretip, çaldığını söylemektedir. Kanada, Victoria Üniversitesi’nden April Nowell de bu bulguların iyi gelişmiş, yerleşik bir teknik ve geleneğin varlığını ortaya koyduğunu açıklamıştır.

Bu arkeolojik buluntular Darwinistlerin, insanların maymunlara ortak bir atadan geldikleri iddiasını bir kez daha yalanlamaktadır. Darwinistler, on binlerce yıl önce sözde hırıltılar çıkarıp, hayvani bir yaşam sürdüğünü iddia ettikleri maymunumsu varlıkların toplu halde yaşadıklarını ve böylece akıllı ve sosyal davranışlar geliştirdiklerini iddia ederler. Oysa sürü halinde yaşayan yalnızca bu sözde ilkel varlıklar değildir.

Goriller, şempanzeler, maymunlar ve daha pek çok hayvan türü sürüler halinde yaşamaktadır. Ama bunların hiçbiri insanlar gibi akıllı ve sosyal davranışlar geliştirmemiştir. Hiçbiri yedi nota ölçülü flüt yapmamış, heykeltraşlık yapmamış kısaca akıl ve yetenek sergileyememiştir. Çünkü akıllı ve bilinçli davranış yalnızca insanlara has özelliklerdir. Geçmişten günümüze izi kalan onbinlerce yıllık tüm bu eserler de, bizler gibi akıl ve şuura sahip, hesaplama, planlama, üretme yeteneği olan Allah’ın ruh verdiği insanlar tarafından meydana getirilmiştir. (Evrim Masalı)

Üstteki 7 bin yıllık duvar resminde görülen flüt çalan insan figürü, dönemin insanlarının müzik bilgisine ve kültürüne dolayısıyla, gelişmiş bir zihniyete ve medeniyete sahip olduklarını göstermektedir.

Yaklaşık 7 bin yıllık olan yandaki duvar resminde, müzik aleti çalan bir adam görülmektedir. Üstteki resimde ise, Botswana'da yaşayan Dzu yerlilerinden biri benzer bir müzik aletini çalarken görülmektedir. 7 bin yıl önce kullanılan bir müzik aletinin çok benzerinin bugün halen kullanılıyor olması dikkat çekici bir durumdur. Bu, Darwinistlerin iddiasını yıkan örneklerden biridir. Darwinizm'in iddia ettiği gibi medeniyet hep ileri gitmemekte kimi zaman da binlerce yıl aynı şekilde kalmaktadır. Bu adam 7 bin yıldır var olan bir müzik aletini kullanmaya devam ederken, dünyanın öbür ucunda en gelişmiş müzik aletleriyle senfoniler bestelenmekte, her iki kültür de aynı dönemde yaşanmaktadır.



mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Taş Devri Hiçbir Zaman Yaşanmadı: Niaux Mağarası'nın Duvarlarını Süsleyen 14 Bin Yıllık Harikulade Resimler


Fransız Pireneleri'ndeki Niaux Mağarası’nda 1906 yılında gün ışığına çıkarılan etkileyici güzellikteki resimler üzerinde yapılan karbon testleri bu eserlerin yaklaşık 14 bin yıl önce yapıldıklarını göstermiştir. Niaux Mağarası'ndaki resimler ve o günden bu yana da detaylı olarak incelenmektedirler. Mağaranın en süslü bölümü, bizon, at, geyik ve dağ keçisi resimlerinin olduğu Siyah Salon olarak adlandırılan karanlık bir kesimdeki yüksek bir oyuktan oluşan köşedir.


Bu resimlerle ilgili bilim adamlarının ilgisini çeken en önemli unsurlardan biri kullanılan boyama tekniğidir. Yapılan araştırmalar, bu resimlerde doğal ve yerel kaynakların biraraya getirilerek özel karışımlar elde edildiğini göstermektedir. Şüphesiz bu, ilkellikten henüz çıkmış varlıkların yapamayacağı bir düşünme, planlama ve üretme yeteneğinin göstergesidir. Roger Lewin, bu boyama tekniğini şöyle anlatmaktadır:


Boya yapımında kullanılan maddeler (pigmentler) ve mineral dolgu maddeleri, Üst Paleolitik insanlarca özenle seçilerek, özel bir karışım oluşturmak üzere 5-10 mikrona dek inceltiliyordu. Siyah boya, tahmin edileceği gibi, odun kömürü ve manganezdioksitti. Ancak ilgi, daha çok, dolgu maddeleri üzerine yoğunlaşmıştı. Dolgu maddeleri, renklere canlılık verdiği gibi, adından da anlaşılacağı üzere, boyayı kalınlaştırmaya da yarar. Dört değişik türü olduğu anlaşılan bu maddeleri, araştırmacılar birden dörde kadar sıralamışlardır: Talk, barit, potasyum feldispat ve biyotit (mika) ağırlıklı feldispat potasyum. Clottes ve arkadaşları bu dolgu maddelerini kendileri de denemişler ve çok etkili olduğunu görmüşlerdir. (Roger Lewin, The Origin of Modern Humans, W.H. Freeman and Company, New York, 1993, sf. 193)


Görüldüğü gibi kullanılan teknik, son derece ileridir. Bu da açık bir gerçeği yeniden gözler önüne sermektedir: Geçmişte ilkel olarak adlandırılan herhangi bir varlık yaşamamıştır. İNSAN İLK VAR OLDUĞU GÜNDEN BERİ DÜŞÜNME, KONUŞMA, AKLETME, KAVRAMA, DEĞERLENDİRME, PLAN YAPMA, ÜRETME YETENEĞİ OLAN ÜSTÜN BİR VARLIKTIR.


Resimlerini renklendirmek için; dolgu maddesi kullanan, bu dolgu maddelerini hazırlamak için tarik, barit, potasyum feldispat ve biyotit gibi kimyasalları başarıyla biraraya getiren kimselerin sözde maymunsuluktan yeni çıkmış, henüz medenileşmiş varlıklar olduklarını iddia etmek akla ve mantığa aykırıdır. (İnsan Mucizedir)


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Taş Devri Hiçbir Zaman Yaşanmadı


Bundan 700 bin yıl önce insanların, çok iyi inşa edilmiş gemilerle okyanus yolculukları yaptıklarını biliyor muydunuz? Ya da bize "ilkel mağara adamları" olarak tanıtılan insanların, gerçekte günümüzdeki ressamları aratmayacak bir yeteneğe ve estetik anlayışına sahip olduklarını hiç duydunuz mu? 80 bin yıl önce yaşamış olan ve bize evrimciler tarafından "maymun adam" gibi gösterilmeye çalışılan Neandertal ırkının, müzik aletleri yaptığını, giyim-kuşam zevkine sahip olduğunu, kızgın kumlarda biçimli sandaletlerle gezdiğini biliyor muydunuz?


Büyük olasılıkla bunların hemen hiçbirini daha önce duymamış olabilirsiniz. Aksine, bu insanların yarı maymun yarı insan, konuşma yeteneğinden yoksun, dik duramayan, sadece garip hırıltılar çıkaran, vahşi mağara adamları olduğu yanılgısına kapılmış olabilirsiniz. Çünkü bu büyük yalan, yaklaşık 150 yıldır dünyanın dört bir yanında insanlara telkin edilmektedir. (Kabataş Devri)


Evrimci bilim adamları, tek hücreden çok hücreye ve ardından maymundan insana doğru uzayan sözde evrim sürecini açıklayabilmek için, tarihin gelişimini de senaryolaştırmışlardır. Bunun için 'ilkel insan'ın yaşam şeklini açıklayan "mağara devri", "taş devri" gibi hayali dönemler uydurmuşlardır. "İnsanlar maymunlarla ortak bir atadan türemişlerdir" yalanını savunan evrimciler, bu iddialarını kendilerince kanıtlayabilmek için arayışa girmişler ve arkeolojik kazılarda buldukları her taş ya da ok parçasını veya bir çömleği bu doğrultuda yorumlamışlardır. Oysa karanlık bir mağarada postlara bürünerek oturan, konuşma yeteneği olmayan yarı insan yarı maymun canlılar, yalnızca birer hayal ürünüdür. İlkel insan hiçbir zaman var olmamış, taş devri hiçbir zaman yaşanmamıştır. Bunlar evrimcilerin bir kısım medyanın da yardımıyla oluşturdukları göz boyamalardan başka bir şey değildir.


Bunlar birer göz boyamadır; çünkü biyoloji, paleontoloji, mikrobiyoloji, genetik bilimler başta olmak üzere bilim alanında yaşanan gelişmeler bugün evrim iddiasını tamamen yıkmıştır. Canlı türlerinin birbirlerine dönüşüp evrimleştikleri iddiasının geçersizliği anlaşılmıştır. Aynı şekilde insan da maymun benzeri canlılardan evrimleşmemiştir. İnsan, var olduğu günden bu yana insandır. Var olduğu günden bu yana da yüksek bir kültüre sahiptir. Dolayısıyla "tarihin evrimi" de hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. (Fikir Yazıları)


Ramazan boyunca sizlere ulaşacak olan bu bölümde "insan tarihinin evrimi" iddiasının geçersizliği bilimsel delilleriyle ortaya konulacak, bilimsel bulguların yaratılış gerçeğini desteklediği anlatılacaktır. İnsan bu dünyaya evrimle değil, sonsuz bir güç ve akıl sahibi olan Allah'ın kusursuz yaratmasıyla gelmiştir.


Taşa şekil vermek için demir veya çelikten yapılmış çeşitli aletler kullanılması gerekir. Geçmişte yaşayan toplumlar da, tıpkı günümüzdeki gibi, taşları kesip şekillendirirken bu tarz aletler kullanmışlardır.


Geçmişteki toplumlarda olduğu gibi bugün de hala dünyanın kimi bölgelerinde çok yüksek teknoloji kullanılırken kimi bölgelerinde ise yerliler ilkel koşullarda yaşam sürdürebilmektedirler. Bunlar sadece kültür ve medeniyet farklılığının göstergeleridir, kültürel bir evrim yaşandığının değil.


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında





mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Ramazan Sayfaları: RamazanSayfalari.com

RamazanSayfalari.com sitesi her sene ramazan ayında yollananTürkiye'deki 200'e yakın yerel televizyon kanalı ve 200'e yakın yerelgazeteye Adnan Oktar'ın (Harun Yahya) eserlerinden yararlanılarakhazırlanan, yazı, makale, belgesel, sohbet ve röportajlardan oluşmuşbir sitedir.
Yerel televizyonlara yollanan bu programları online izleyebileceğinizgibi bilgisayarınıza ücretsiz olarak da indirebilirsiniz.
Yerel gazetelere yollanan yazara ait makale ve yazıların hepsineücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.
Bu siteden ayrıca tüm Türkiye illeri için günlük ve aylık namazvakitlerini öğrenebileceğiniz gibi, dini günlerin listesine deulaşabilirsiniz.
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Sayın Adnan Oktar'ın Canlı Yayın Programı


Sayın Adnan Oktar'ın Canlı Yayın Programı18 Ağustos Salı 22:30 - 00:30 Kanal 35 İzmir ve Kral Karadeniz TV

19 Ağustos Çarşamba 22:30 - 00:30 Samsun AKS TV ve Ekin Türk TV

Kanal 35 frekans: 12685 H Batı S/R: 30000 Fec: 5/6
Kral Karadeniz TV: 12130 V Batı S/R: 27500 Fec: 5/6
Samsun AKS TV: 11896 H S/R 2222 Fec: 3/4
EkinTürk TV frekans: 12525 V S/R: 30000 Fec: 5/6


Canlı yayını HarunYahya.TV'den ya da aşağıdaki linkten
http://harunyahya.tv/HarunYahya_live_broadcast.php
izleyebilirsiniz.

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine
mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında





mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Güncel Canlı Yayın Programı

Dikkat!
14 Ağustos Cuma günü (BUGÜN) saat 21.00’de Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları tarafından evrimcilerin Haber Türk’te Sansürsüz programındaki tüm safsatalarına anı anına verilecek cevapları www.harunyahya.tv adresinden CANLI YAYINDA izleyebilirsiniz.
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Celal Şengör, Mine G. Kırıkkanat ve Tüm Diğer Darwinistler





Büyük bir aldatmaca olan Darwinizm’i yıllardır tek yanlı olarak okullarda, üniversitelerde, konferanslarda, televizyonlarda, gazetelerde konuşuyor, anlatıyorsunuz. Anti-Darwinist düşüncedeki kimseye tahammül edemiyorsunuz. Yıllardır karşınıza anti-Darwinist görüşte olan kimseyi çıkartmadınız, onları konuşturmadınız. Konferanslarınıza katılan anti-Darwinistleri hemen dışarı çıkartmaya yeltendiniz. Paniğinizin sebebi hep aynıydı: Evrim teorisinin çöküşünün ispatlanacağından ve gerçek bilimsel delillere karşı yenileceğinizden korktunuz.

Anti-Darwinistler ilk defa televizyona çıkıp, bilimsel gerçekleri açık bir şekilde ifade edince bir anda paniğiniz daha da arttı. Hemen demokrasiden bahsetmeye başladınız. Yıllardan beri okullarda üniversitelerde tek yanlı eğitim yaparken suskundunuz, fakat karşı düşünceden birisi olunca aniden demokrasi aklınıza geliverdi. Üstelik sizler bu programa davet de edildiniz. Fakat gelmek istemediniz. Bunun sebebi açık; siz karşı görüşün olmadığı yerde konuşmak istiyorsunuz. Gerçek bilimsel delillerin olmadığı yerde tek yanlı Darwinist propaganda yapmak istiyorsunuz. Çünkü Darwinist ideolojinin yalnızca propaganda ile ayakta tutulabileceğini biliyorsunuz.

Temsil ettiğiniz şey, Darwinist despotluğun bir tezahürüdür. Santimine kadar insanların kravat iğnelerinin durduğu yere karışmak, “şöyle konuş böyle konuşma” diye talimatlar yağdırmak; “çok açık deme”, “çok net de deme” diyerek emirler, yasaklar buyurmak; bir tartışma programına kimin çıkacağına kimin çıkmayacağına karar vermek, açık bir Darwinist dikta kafasıdır. Bu yöntemi kullanarak insanları sindiremezsiniz, sürekli olarak etrafa yasaklar emirler yağdırarak kendinizce çirkin bir dikta ruhunu yaşatamazsınız. Artık bu dikta ruhunu bırakmanın zamanı gelmiştir. Milletimizi kandırmaya, yanlış yönlendirmeye kalkışmayın. MİLLETİMİZ BUNLARA İNANMAZ. Darwinizm’i yıkan delilleri açıkça görmüş olan öngörülü MİLLETİMİZİ DARWİNİZM
Aldatmacasına İnandırmanız Artık Mümkün Değildir.


Sizi fikren derhal ezebilecek kişileri çok iyi biliyorsunuz. Eğer samimi ve dürüstseniz, onları da katılacağınız programa çağırabiliyorsanız çağırın. Herkesin gözü önünde bir tartışma olsun. Ama fikren kesin yenileceğinizi düşünüyorsanız, tabi o zaman çağırmanıza gerek yok.

Tek Bir Tane Bile Ara Fosil Yoktur Darwinistlerin Ara Form Olduğunu İddia Ettileri Fosillerin Tümü Mükemmel Canlılara Aittir

Eğer evrim gerçek olsaydı, yeryüzünün sayılmayacak çok tabakasında, milyarlarca ara fosil bulunması gerekirdi. Fakat Darwin’in açıkça itiraf ettiği gibi, TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL BULUNMAMIŞTIR:

Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, NEDEN SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMUNA RASTLAMIYORUZ? Neden bütün doğa bir KARMAŞA HALİNDE DEĞİL DE, TAM OLARAK TANIMLANMIŞ VE YERLİ YERİNDE? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ?... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)

Bu çaresizlik nedeniyle Darwinistler, üzerinde spekülasyon yapabilecekleri birkaç fosili almış ve bunları ara fosil ilan etmişlerdir. Ve bu birkaç fosil, on yıllardır bütün Darwinist yayınlarda, Darwinist kitaplarda, Darwinist konferanslarda evrimin en önemli delili olarak sunulmaktadır. Oysa bu canlılar, eksiksiz ve oldukça kompleks fizyolojik ve anatomik yapılara sahip mükemmel birer canlıdırlar. Ara fosil iddiası, yalnızca Darwinist aldatmacayı örtbas edebilmek için gündeme getirilmektedir:

Coelacanth

Bu listede ilk olarak Coelacanth’ı dile getirmekte fayda vardır. Çünkü Coelacanth, aşağıda saydığımız ara fosil iddialarının nasıl aldatmacaya dayandığını anlamak için çok yerinde bir örnektir.

Coelacanth, yıllar boyunca Darwinistlerin en ünlü sudan karaya geçiş ara formu olarak hemen her Darwinist yayında yerini alıyordu. Ta ki, CANLISI GÜNÜMÜZ DENİZLERİNDE BULUNANA KADAR! Darwinistleri en büyük sükutu hayale uğratan şey bu olmuştu. 200’den fazla kez yakalanan Coelacanth, 410 milyon yıl önce nasılsa öyleydi.

Darwinistlerin sudan çıkmaya hazırlandığını ve bu yüzden de sığ sularda yaşadığını iddia ettiği bu balık, 180 m derinliğin üzerine hemen hiç çıkmayan, çıktığı zaman da çok kısa bir süre yaşayabilen BİR DİP BALIĞIDIR. Darwinistlerin yıllar boyunca yürümek üzere değişim geçiren ayaklar dedikleri bölgeler canlının mükemmel yüzgeçleridir. Fosilleşmiş bir yağ kesesi ise, Darwinist spekülasyon yöntemleriyle yıllarca insanlara “ilkel bir akciğer” olarak tanıtılmıştır. Şu an Coelacanth’ın canlı örneği bulunmamış olsaydı, muhtemelen sudan karaya geçişin en büyük temsilcisi gibi tanıtılmaya devam edecek ve TARTIŞMASIZ EN İYİ ARA FORMMUŞ GİBİ üzerinde binlerce spekülasyon yapılacaktı. Tıpkı aşağıdaki ara form adıyla tanıtılan mükemmel canlılarda olduğu gibi.

Tiktaalik Roseae

Darwinistlerin en önemli spekülasyon malzemesi genellikle mozaik canlılardır. Çünkü mozaik canlılar birden fazla türün özelliklerini üzerilerinde barındırırlar. Bu da son derece normaldir, çünkü canlı türleri ve filumlar, insanların canlıları sınıflandırıp incelemesi için oluşturulmuş ayırımlardır. Bir canlının, biyolojik olarak sınırlarını ifade etmezler. Dolayısıyla, elbette insanlar tarafından sadece gruplama maksadıyla oluşturulmuş bu isimlere tam anlamıyla sığmayan canlılar olacaktır, geçmişte de varolmuşlardır. Günümüzde yaşayan platypus üç farklı türün özelliğini barındıran mükemmel bir canlıdır ve bu konuya en iyi örnektir. (Platypus kürklü olması ve yavrularını emzirebilmesiyle memeli sınıfına dahildir, fakat bunun yanında kuş gagasına ve sürüngen zehirine de sahiptir).

Tiktaalik Roseae da, yüzgeç, pul gibi balık benzeri özellikler taşımasının yanı sıra, kafatası, boğaz, kaburga, kol, bacak gibi bölümlerinin de dört ayaklı hayvanlara yakın özellikler göstermesi itibariyle bir mozaik canlıdır. Bunun dışında canlının, söz konusu uzuvlarının ilkelden gelişmişe evrimleştiğini kanıtlayacak TEK BİR ARA FORM ÖZELLİĞİ MEVCUT DEĞİLDİR. Evrimcilerin, iddialarını desteklemek için bulmaları gereken canlılar "ara formlardır", mozaik canlılar değildir.

Archaeopteryx

Ağzındaki dişler, kanatlarındaki pençeler ve uzun kuyruğu nedeniyle Darwinistler tarafından halen spekülasyon malzemesi olarak kullanılan Archaeopteryx de aynı aldatmacanın ürünüdür. Arcaeopteryx’in Darwinistler tarafından sahte bir ara form olarak efsaneye dönüştürülmesinden bir süre sonra fosil kemikleri detaylı incelenmiş ve bu canlının sürüngenden kuşa hayali geçişi gösteren “ilkel bir kuş” olmadığı, aksine iskelet ve tüy yapısının uçmaya son derece elverişli olduğu, sürüngenlere benzetilen özelliklerin tarihte yaşamış ve hatta günümüzde yaşayan diğer bazı kuşlarda da bulunduğu ortaya çıkmıştır. Celal Şengör’ün durmaksızın örnek verdiği, Darwinizm yanlısı Science dergisi, bu gerçeği açıkça dile getirmiştir:

Archaeopteryx muhtemelen ilk kuşlarla ilgili olarak tüylerin ve uçuşun en eski kökeni ile ilgili pek bir şey söyleyemez, çünkü Archaeopteryx, modern anlamda, bİr kuŞtur.

Ida

Son dönemlerde Darwinistlerin deyimiyle adeta bir maskaralık olarak tüm kamuoyunda yer alan Ida rezaleti, Darwinistler açısından utanç verici bir iddiadır.
% 95’i korunmuş olan fosilin bir lemur türü olduğu açıkken yapılan bu yaygara, Darwinist aldatmacanın boyutlarını göstermesi açısından önemli bir örnektir. Söz konusu lemur, tükenen 19 lemur türünden birine aittir. Diğer lemurlardan farklı olarak gösterilen canlının iki özelliği ise, tüm diğer primat türlerinde bulunan türe has özelliklerdir. Ida’nın “insanın hayali evriminde” kayıp halka olduğu yönündeki iddialar, bugün Darwİnİst çevreler tarafIndan bİle kabul edİlmemektedİr, dünya çapında tanınmış Darwinist dergiler bile bu iddiayı oldukça sert bir dille eleştirmektedirler. Ida’nın bu listede yer almasının tek sebebi, Darwinistlerin insanları aldatabilmek için sınırları nasıl aştıklarını gösterebilmek içindir.

Evrimcilerin arageçiş formu olarak tanıtmaya çalıştığı Lucy, at serisi, Pikaia ve Therapsidler de tüm parçalarıyla mükemmel canlılardır. Darwinistlerin, tüm bunlar gibi iddia ettikleri diğer sahte ara formların geçersizliği çok detaylı deliller ve bilgilerle çürütülmüştür. (Detaylı bilgi için bkz. www.harunyahya.org, www.netcevap.org) Ara fosil iddiasıyla yıllarca okul kitaplarında yer alan pek çok fosilin de el yapımı sahte ürünler olduğu anlaşılmıştır. Ara formların olmayışı karşısında böylesine büyük bir yenilgi yaşayan Darwinistler, Yaratılış gerçeğini ispat eden 250 milyon fosil karşısında ÇARESİZDİRLER VE KESİN OLARAK YENİLMİŞLERDİR.

Toplam 5.600 Sayfa ve yaklaşık 11.000 resimden meydana gelen 11 dile çevrilen 7 ciltlik Yaratılış Atlası’nın birinci cildi Avrupa’da şok oluşturdu. Evrim teorisini yalanlayan yüzlerce fosile yer verilen ve 28x38 cm.'lik dev ebadı, baskı kalitesi ve tekniği ile dünyada tek olan 904 sayfalık bu kitapta, teorinin çöküşü hakkında en doyurucu bilgileri bulabilirsiniz. Eser, kapağındaki orijinal hologram görüntülerle, parlak kuşe kağıdıyla, toplam 1500’ü aşkın renkli resim, fotoğraf ve belgeyle benzersiz bir görünüme sahip. Ayrıca “Evrimin Fosillere Yenilişi” isimli VCD belgesel bu dev eser ile birlikte... Kitabı Global Yayıncılık’tan satın alabilir veya internetten ücretsiz okuyabilirsiniz.

Adnan Oktar’ın, Harun Yahya müstear ismiyle kaleme aldığı eserlerin sayısı yaklaşık 300’dür. Bu kitaplar 48.000 sayfa ve 35.500 resimden oluşmaktadır. Bu eserlere ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan belgesellere, Harun Yahya Org, Harun Yahya Net , Harun Yahya Tv ve Harun Yahya Com adreslerinden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.

GLOBAL YAYINCILIK SİPARİŞ HATTI: (0 212) 444 444 1




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar Canlı Yayında



16 Ağustos 2009 Pazar, Saat: 13:00-15:00


Kanal 35 İzmir ve Kral Karadeniz TV Kanal 35 İzmir: 12685 H Batı S/R: 30000 Fec: 5/6


Kral Karadeniz TV: 12130 V Batı S/R: 27500 Fec: 5/6


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

HZ. İSA (A.S.) VE HZ. MEHDİ (A.S.) BU YÜZYILDA GELECEK



ALTIN YALDIZ BASKILI, DERİ CİLT, 3. HAMUR KAĞIT, 720 SAYFALIK BU BÜYÜK BOY ESERİ ÇOK YAKINDA TÜM KİTAPEVLERİNDE BULABİLİRSİNİZ. ADEM YAKUP TARAFINDAN HAZIRLANMIŞ BU EŞSİZ ESERİ KİTAPÇILARINIZDAN İSTEYİNİZ.


  1. İb­ni Asa­kir di­yor ki: Ebu Sa­id Ah­med b. Mu­ham­med Bağ­da­di (ara­da­ki ra­vi sil­si­le­si ile) ri­va­yet et­ti. Enes b. Ma­lik (r.a.)'dan O de­di ki, Re­su­lul­lah (s.a.v.) bu­yur­du:

    Kim bir din kar­de­şi­nin Al­lah yo­lun­da bir ih­ti­ya­cı­nı gö­rür­se, Al­lah Tea­la onun için, gün­düz­le­ri­ni oruç­la, ge­ce­le­ri­ni de iba­det­le ge­çir­miş­çe­si­ne şu DÜN­YA­NIN YE­Dİ BİN YIL­LIK ÖM­RÜ MÜD­DE­TİN­CE se­vap ya­zar.


  2. İbni Adiyy diyor ki: Ebu İshak, İbrahim b. Abdullah Nebti, (aradaki ravi silsilesi ile) rivayet etti. Enes b. Malik (r.a.)'dan O dedi ki, Resullullah (s.a.v.) buyurdu:

    Dün­ya­nın öm­rü, ahi­ret gün­le­rin­den ye­di gün­dür. Al­lah Tea­la bu­yur­du ki: "SE­NİN RAB­Bİ­NİN YA­NIN­DA­Kİ BİR­ GÜN, Sİ­ZİN SAY­DI­ĞI­NIZ BİN YIL Gİ­Bİ­DİR."


  3. İbni Ebi Dünya, Zemmil Emel'inde diyor ki: Ali b. Said, Hamza b. Hişan'dan, O da Said b. Cubeyr'den rivayet ettiler ki,
    Dünya, ahiret haftalarından bir haftadır.


  4. İbni Ebi Hatem, Tefsir'inde İbni Abbas'dan rivayet etti ki:
    Dünya, ahiret haftalarından bir hafta olup, yedi bin senedir ve bunun altı bini geçmiştir.

  5. İbni Abbas'dan sahih olarak nakledilen Şöyle bir rivayet vardır:

    O dedi ki: Dünya yedi gündür. Her bir gün bin yıl gibidir. Ve Resulullah (s.a.v.) de onun sonunda gönderildi.

  6. Ta­ba­ra­ni Ke­bi­ri’nde di­yor ki, Ah­med b. Nadr el-As­ke­ri ve Ca­fer b. Mu­ham­med-ül Fer­ya­bi nak­let­miş­ler ki; (Ra­vi sil­si­le­si ile) Dak­kak b. Zeyd-i Cü­he­ni'den ri­va­yet et­ti­ler. O de­di ki:

    Ben gör­dü­ğüm bir rü­yayı Re­sulul­lah (s.a.v.)'a an­lat­tım. Bu rü­ya­da Pey­gam­ber (s.a.v.) ye­di ba­sa­mak­lı bir min­be­rin en üst ba­sa­ma­ğın­da idi. O bu­yur­du ki: YE­Dİ BA­SA­MAK­LI GÖR­DÜ­ĞÜN MİN­BER ŞU DÜN­YA­NIN ÖM­RÜ OLAN YE­Dİ BİN SE­NE­DİR, BEN DE ONUN SON Bİ­NİN­DE OLA­CA­ĞIM.

  7. İbni Abd-il Hamid, Tefsir'inde diyor ki; Muhammed b. Fadl, Hammad b. Zeyd'den, O da Yahya b. Atik'den, O da Muhammed b. Sirin'den, O da Müslüman olmuş kitap ehli birisinden rivayet ettiler ki:

    Al­lah, gök­le­ri ve yer­le­ri al­tı gün­de ya­rat­mış­tır. Rab­bi­min ya­nın­da bir gün, si­zin dün­ya ha­ya­tın­da say­dı­ğı­nız bin yıl gi­bi­dir. VE DÜN­YA­NIN ECE­Lİ AL­TI GÜN­DÜR, YE­DİN­Cİ GÜN­DE KI­YA­MET KO­PA­CAK­TIR. AL­TI GÜN GİT­MİŞ­TİR VE SİZ YE­DİN­Cİ GÜN­DE­Sİ­NİZ.

  8. Pey­gam­ber (s.a.v.) za­manında, Adem (a.s.)'dan be­ri 5600 yıl geç­miş ol­du­ğu ko­nu­sun­da Ah­med İb­ni Han­bel İleli’n­de nak­let­ti. İs­ma­il b. Ab­dül­ke­rim, Ab­düs­sa­med'den, o da Vehb'den ri­va­yet et­ti:

DÜNYADAN BEŞ BİN ALTI YÜZ YIL GEÇMİŞTİR.


GÜNEŞ YAYINCILIK
TEL: (0212) 220 26 87
ADRES: Talatpaşa Mah. Emirgazi Caddesi İbrahim Elmas İşmerkezi
A Blok Kat 4 Okmeydanı - İstanbul


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

MASONLAR TELAŞA KAPILDILAR

Deccal sistemi olan masonluk, samimi Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerin kardeş olması, birlikte hareket etmesi ve beraber dinsizliğe, materyalizme, Darwinizm’e karşı mücadele vermesini engellemek için sapkın bir sistem geliştirmiştir. Müslümanları, Hıristiyanları, Musevileri birbirlerine deccal gibi göstererek inananların birlikte hareket etmelerini engellemeye, güçlerini kırmaya çalışmaktadır. Masonluk, şu anda bu sistemi kullanarak, bir kısım saf Müslümanları, Hıristiyanları ve Musevileri ikna etmiş, kandırmış durumdadır. Masonlar, bu yöntemle iman edenleri birbirlerine düşürüp kendi saltanatlarını devam ettirmek istemektedirler. Samimi dindarları deccal gibi göstererek, kendi üzerlerindeki dikkati dağıtmaya çalışmakta, bu yolla saklanabilmekte, bazen de bunda başarılı olmaktadırlar.

Deccal, bu sinsi yöntemle Hıristiyanları bile kendi aralarında birbirine düşürmüş, birlik olmalarını engellemeye çalışmıştır. Bir kısım Evanjelikler, Katolikleri dahi deccal olarak görmektedirler. Şu anda buna inanan çok fazla sayıda Evanjelik bulunmaktadır. Hatta bazı Evanjelikler, masonların telkinlerinin etkisiyle, papalığı deccaliyet olarak tanımlamaktadırlar. Masonluk, Allah’tan korkan dindar insanların arasını ayırarak, onları birbirleriyle mücadeleye sürükleyerek zaman kazanmaya çalışmaktadır.

Deccalin ortaya attığı, gelecekte olacağı iddia edilen Armageddon savaşı da şeytani bir yorumla yorumlanmaktadır. Masonlar tarafından çeşitli yöntemlerle Ortadoğu’da sürekli kan dökülmesinin ve gerilimin artırılmasının gerekliliği ifade edilmektedir. Bunun bir ibadet olduğu söylenmektedir. Bu durum, masonluğun şeytandan aldığı ilhamla yaptığı deccaliyetin kirli, kanlı faaliyetlerinden birisidir. İleride yaşanacağı söylenen Armageddon aslında gerçekleşmiştir.
Irak; ABD, İngiltere, Avusturalya, İspanya, Danimarka ve Polonya’dan gelen askerlerle işgal edilmiş, Müslümanlardan da, Hıristiyan veya başka dinlere mensup kişilerden de sivil ve asker çok fazla insan şehit edilmiş veya öldürülmüştür. Irak’ın farklı ülkeler tarafından işgal edilmesi, Irak’ta yaşanacak katliam ve bu Armageddon savaşı hadis-i şeriflerde en ince detayına kadar bildirilmiştir:

“Ahir zamanda Bağdat alevlerle yok edilir…” (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, Cilt 3, sf. 177)

Irak’ın işgalinin başladığı günden itibaren Bağdat, en yoğun bombardımana tutulan şehirlerden biri olmuştur. Ağır bombardıman, geceleri Bağdat'ın tıpkı hadiste haber verildiği gibi alev alev yanmasına neden olmuştur. Bağdat'ın gazete ve televizyon haberlerine yansıyan görüntüleri, yukarıdaki hadiste dikkat çekilen olayla tam olarak mutabıktır.



Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “…Öyle bela ve musibetler olacak ki, hiçbir kimse, sığınabileceği bir makam bulamayacaktır. Bu belalar Şam’ın etrafında dolanacak, Irak’ın üzerine çökecek. Arabistan yarımadasının elini ve ayağını bağlayacaktır… Onlar belayı bir tarafta defetmeye çalışırlarken, diğer taraftan o yine ortaya çıkacaktır.” (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 38-39)

Hadiste bildirilen "musibetlerin Şam'ın etrafında dolaşıp, Irak'ın üzerine çökecek olması", son dönemde yaşanan Irak işgali sırasında yaşanmıştır.



“… Irak’a saldırılmadıkça kıyamet kopmaz. Ve Irak’taki masum insanlar Şam’a doğru sığınma yerleri ararlar. Şam yeniden yapılanır, Irak da yeniden yapılanır.” (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 254)

Hadiste Irak'ın yeniden inşa edileceğine dikkat çekilmektedir. Irak’ın işgalinin ardından, Irak'ta pek çok şehir yerle bir olmuştur. Bu savaşın sonrasında yaşanan yağma olaylarının da etkisiyle büyük bir harabeye dönüşen Irak'ın yeniden inşa edilmesi mecburi hale gelmiştir. Bu durum gazete haberlerinde de çok geniş olarak yer almıştır.



“Irak halkı üç fırkaya ayrılır. Bir kısmı çapulculara katılır. Bir kısmı ailelerini geride bırakıp kaçarlar. Bir kısmı savaşır ve öldürülürler. Siz bunları gördüğünüz vakit kıyamete hazırlanın.” (Yusuf el-Makdisi, Fera İdu Fevaidi’l Fikr Fi’l İmam El-Mehdi El-Muntazar)

Hadiste haber verildiğine göre, Irak işgali sonrasında halkın bir grubu "çapulculara" katılacaktır. Gerçekten de halkın bir kısmı, işgal sonrasında hırsızlık, gasp, yağmalama gibi "çapulculuk" olarak nitelendirilebilecek faaliyetleri yapanlara dahil olmuşlardır. Hadiste bir kısım halkın ise, yapılan zulümden dolayı bulundukları yerden bir an önce kaçmaya yeltenecekleri, hatta geride bıraktıkları ailelerini dahi düşünemez konumda olacakları haber verilmiştir. Gazetelerde bu yönde yer alan haberler dikkat çekicidir. Hadiste halkın bir kısmının ise, savaşa katılacağı ve öldürüleceği bildirilmektedir. Irak işgali sırasında da, çok fazla çatışma gerçekleşmiş, ve çok fazla kişi hayatını kaybetmiştir.



Masum ve temiz Irak halkı Şam'a kaçar. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, s. 210)

Irak işgali başlamadan önce ve işgal sonrasında onbinlerce Iraklı'nın, Suriye başta olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmeleri bu hadisteki olayla büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu konuyla ilgili de çeşitli haber ve resimlere medyada yer verilmiştir.



Ebu Nadre (r.a.) dedi ki; Cabir (r.a.)'ın yanında idik, şöyle dedi: "Öyle bir zaman yaklaşıyor ki, Irak ahalisine bir kafiz (ölçek), bir dirhem (bir ağırlık ölçüsüdür) sevk olunmayacak". Dedik ki: "Bu kimden dolayı olur." Dedi ki: "Acemler ('Arap olmayanlar) bunu men' ederler." Sonra dedi: "Şam ahalisine bir dinar, bir müdy (kile, bir ölçü birimidir) sevk olunmayacak". "Bu kimden dolayı olur" dedik. "Rumlar'dan dolayı" dedi. (Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseyni)

Irak, yabancı devletler tarafından işgal edilmiş ve hemen arkasından hadiste belirtildiği gibi, yine yabancı devletler tarafından Irak’a uzun süre ambargo uygulanmıştır.

"Irak'a ölçeği ve dirhemi verilmeyecek. Şam'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Mısır'a ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Başladığınız yere döneceksiniz" buyurdu ve üç kere tekrar etti. Buna Ebu Hureyre'nin eti ve kanı şahit oldu." (Müslim, Fiten 33, (2896); Ebu Davud, Harac 29, (3035))

"Iraklıların elinde ölçecekleri bir tartı aleti ve alış-veriş yapabilecekleri bir para hemen hemen kalmayacak." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 45)

Hadislerde belirtildiği şekilde işgal dolayısıyla büyük zarar gören Irak ekonomisi ve yabancı devletler tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle, halkın alım gücü düşmüş, yokluk ve fakirlik en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Irak’ın işgali sonrasında Irak dinarının tedavülden kaldırılması söz konusu olmuştur. Son savaşla birlikte Irak dinarının hızla değer kaybetmesi ve tedavülden kalkması ihtimali, 2003 tarihli gazete haberlerinde geniş yer almıştır.



Deccal sistemi olan masonluk, sürekli olarak kan dökülmesini istemekte, dindarların gücünü kırarak daha da güçlenmeyi ve dünya hakimiyetini devam ettirmeyi istemektedir. Nitekim Irak’ta yapılan bu savaşta şehit edilen veya ölen çok fazla kişiden ayrı olarak çok fazla kişi de yaralanmış ve sakat kalmıştır. Evler yıkılmış, insanlar sefil perişan olmuştur. Irak’ta Saddam’ı iktidara getiren masonluk, oradaki Müslümanlara dehşetli zulüm yapıp acı çektirmiştir. Saddam da masondur, orayı işgal edenler de masondur, kan döktürenler de masondur. Acıyı çekenler ise Müslüman halk, Müslüman askerler, Hıristiyan ve Musevi askerlerdir. Bu, yalnızca mazlumları ezen, kurgulanmış, masonik bir oyundur.

Masonların bu oyunu yakında bozulacaktır. Müslümanlar da, Hıristiyanlar da, Museviler de tek Allah’a iman eden, ahirete, meleklere, cennet ve cehenneme inanan samimi dindarlardır. Allah’ın izniyle Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler, deccalin bu oyununu ittifak ederek bozacak, birlikte deccalin en büyük silahı olan masonluğu, Darwinizm’i, materyalizmi, ateizmi, faşizmi, komünizmi, ortadan kaldıracaklardır.



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir