Şehitlerimize Taziye




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Ahir Zaman Sohbetleri 31 Mart 2009 Salı




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Sayın Adnan Oktar'ın 23-24 Mart Tarihli Canlı Yayın Programları

23 Mart 2009 Pazartesi 22:00-24:00 Kral Karadeniz
24 Mart 2009 Salı 19:00-20:00 Mavi Karadeniz
24 Mart 2009 Salı 22:30-00:30 Tempo TV

Canlı yayını HarunYahya.TV'den ya da aşağıdaki linkten http://harunyahya.tv/HarunYahya_live_broadcast.php izleyebilirsiniz.

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive ekleyerek izleyebilirler.

Ahir Zaman Sohbetleri 22 Mart 2009 Pazar




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

MASON DİN ALİMLERİNİN YALANLARINA DİKKAT


Son dö­nem­ler­de ba­zı İla­hi­yat­çı­la­rı­mız, İbn Mis­ke­veyh isim­li bir za­tın fi­kir­le­ri­ni ön pla­na çı­ka­ra­rak ev­rim te­ori­si­nin sa­vu­nu­cu­lu­ğu­nu yap­mak­ta­dır­lar. Türk­le­ri aşa­ğı ırk gö­ren, “ata­la­rı­mı­zın hur­ma ol­du­ğu”nu id­di­a eden İbn Mis­ke­veyh’in fi­kir­le­ri­ni, onun “bü­yük bir alim ol­du­ğu” id­di­asıy­la uzun uza­dı­ya an­lat­mak­ta, far­kın­da ol­mak­sı­zın mil­le­ti­mi­zi bü­yük bir ya­nıl­gı­ya sü­rük­le­mek­te­dir­ler.


Ön­ce­lik­le İbn Mis­ke­veyh isim­li bu şa­hıs­tan alı­na­rak ak­ta­rı­lan “ata­la­rı­mız hur­may­dı” id­dia­sı bü­yük bir al­dat­ma­ca­dır. Tüm di­ğer can­lı­lar gi­bi, bit­ki­ler de mil­yon­lar­ca yıl bo­yun­ca de­ğiş­me­miş, ay­nı kal­mış­lar­dır. İlk bit­ki fo­sil­le­ri Kar­bo­ni­fer dö­ne­mi­ne ya­ni gü­nü­müz­den yak­la­şık 350 mil­yon yıl ön­ce­si­ne ait­tir. Ve bu dö­ne­me ait bit­ki­ler gü­nü­müz­de­ki­ler­le AY­NI­DIR. İbn Mis­ke­veyh’in ata­mız ol­du­ğu­nu id­di­a et­ti­ği HUR­MA YAP­RA­ĞI­NIN İSE, KRA­TE­SE DÖ­NE­Mİ­NE (146-65 MİL­YON YIL ÖN­CE) AİT FO­Sİ­Lİ BU­LUN­MAK­TA­DIR. Bit­ki, yak­la­şık 140 mil­yon yıl bo­yun­ca HİÇ­BİR DE­Ğİ­Şİ­ME UĞ­RA­MA­MIŞ­TIR. Za­man­la kol­la­rı ba­cak­la­rı ge­liş­me­miş, in­sa­na dö­nüş­me­miş­tir. “Ata­la­rı­mız mik­rop­tu”, “ata­la­rı­mız so­lu­can­dı”, “ata­la­rı­mız hur­may­dı” şek­lin­de za­man za­man gün­de­me ge­ti­ri­len bu tip id­dia­lar, bi­lim­sel ge­liş­me­le­rin ve de­lil­le­rin ar­tık çok iyi far­kın­da olan in­san­la­rı­mı­zı ar­tık yal­nız­ca gül­dür­mek­te­dir.


Tek bir ta­ne bi­le ARA FO­SİL OL­MA­MA­SI­NA ve can­lı­la­rın DE­ĞİŞ­ME­MİŞ ol­duk­la­rı tam 100 MİL­YON FO­SİL İLE KA­NIT­LAN­MIŞ ol­ma­sı­na rağ­men böy­le id­di­ala­rın çe­şi­ti şe­kil­ler­de gün­de­me ge­ti­ril­me­si Dar­wi­nist­le­rin 150 yıl­dır sür­dür­dük­le­ri oyu­nun bir par­ça­sı­dır. Ama ar­tık in­san­la­rı­mız BU OYU­NA GEL­ME­MEK­TE­DİR­LER.


Ev­rim fik­ri­nin Dar­win’in ön­ce­sin­den be­ri var ol­du­ğu doğ­ru­dur. An­cak Dar­wi­nizm, İbn Mis­ke­veyh de­nen şah­sın ya­şa­dı­ğı dö­nem­den çok da­ha es­ki­ler­den Sü­mer ve Mı­sır dö­nem­le­rin­den kal­ma bir PA­GAN Dİ­Nİ­DİR. Bu id­dia­ya şid­det­le sa­hip çı­kan ki­şi ön­ce­le­ri İbn Mis­ke­veyh de­ğil, ırk­çı ve fa­şist bir man­tı­ğa sa­hip olan Fİ­RA­VUN’DUR. Dar­wi­nizm fik­ri Fi­ra­vun’a ve Sü­mer­le­re şey­tan ta­ra­fın­dan il­ka edil­miş­tir. Ön­ce­le­ri pa­gan di­ni­ne men­sup bir Me­cu­si olan İbn Mis­ke­veyh ise, bu fik­ri on­lar­dan ça­lan ki­şi­dir. Fi­ra­vun dö­ne­min­den kal­ma bu sap­kın inanç, çok es­ki bir ör­güt olan ma­son­lu­ğun et­ki­si ile yay­gın­laş­tı­rıl­mış ve in­san­lar, alim kı­lı­ğın­da ki­şi­ler ta­ra­fın­dan yön­len­di­ril­miş­ler­dir. Türk­lük ale­mi­ne nef­ret bes­le­yen pek çok ate­ist Si­yo­nist, İs­lam’ı ka­bul et­miş gi­bi gös­te­ril­miş, “ün­lü İs­lam ali­mi” gö­rün­tü­sün­de ta­nı­tıl­mış ve in­san­la­rı Al­lah inan­cın­dan sap­tır­mak için yo­ğun Dar­wi­nizm pro­pa­gan­da­sı yap­mış­lar­dır. İbn Mis­ke­veyh de ma­son­la­rın ida­re­sin­de­ki bu sap­kın zih­ni­yet­te­ki ki­şi­ler­den bi­ri­dir ve ma­son­dur. Türk­le­ri ve zen­ci­le­ri aşa­ğı bi­rer may­mun ır­kı ola­rak gö­ren ve ne­cip Türk mil­le­ti­nin asil üs­tün­lü­ğü­nü ayak­lar al­tı­na al­ma­ya ça­lı­şan bu ki­şi, mil­le­ti­mi­ze nef­re­ti­ni şu söz­ler­le ifa­de et­mek­te­dir:


"...Ni­ha­yet nef­sin onun uze­rin­de­ki et­ki­si güç­le­nin­ce an­la­ma ve ayırt et­me güç­le­ri sa­ye­sin­de ve­ri­len eği­ti­mi de alır. İn­san­lık mer­te­be­si­ne ol­duk­ça ya­kın olan bu mer­te­be be­hi­mi­yet (hay­van ol­ma du­ru­mu) mer­te­be­si­dir. Ku­zey ve gü­ney­de yer­yü­zü­nün en en uzak mes­kun böl­ge­sin­de ve onun ci­va­rın­da bu­lu­nan TÜRK ve ZEN­Cİ­LER böy­le­dir. ON­LAR İLE AN­LAT­TI­ĞI­MIZ HAY­VAN­LI­ĞIN SON MER­TE­BE­Sİ ARA­SIN­DA BÜ­YÜK BİR FARK YOK­TUR. On­lar ya­rar­la­rı­na olan pek çok şe­yi AN­LA­YA­CAK DU­RUM­DA DE­ĞİL­LER­DİR. Ken­di­le­ri hik­met or­ta­ya ko­ya­ma­dık­la­rı gi­bi kom­şu mil­let­ler­de­ki­ni de ka­bul et­mez­ler. Bu yüz­den DU­RUM­LA­RI ÇOK KÖ­TÜ VE YA­ŞA­MA DÜ­ZEY­LE­RI DÜ­ŞÜK­TÜR. Gıp­ta edi­le­cek bir şey­le­ri ol­ma­dı­ğı gi­bi HAY­VAN­LA­RIN KUL­LA­NIL­DI­ĞI İŞ ALAN­LA­RIN­DA KÖ­LE Gİ­Bİ KUL­LA­NIL­MAK­TAN BAŞ­KA BIR İŞE DE YA­RA­MAZ­LAR..." (El-Fev­zü’l As­gar (Kü­çük Ba­şa­rı))


Bu söz­ler, ha­mi­yet­per­ver ve asil Türk mil­le­ti­ne yö­nel­til­miş son de­re­ce aşa­ğı­lık söz­ler­dir. Ba­zı ila­hi­yat­çı­la­rı­mı­zın övüp, fi­kir­le­ri­ne de­ğer ver­di­ği­ni söy­le­dik­le­ri bu şa­hıs, ne­cip Türk mil­le­ti­ni hay­van­lar­dan fark­sız gör­mek­te­dir. 600 yıl bo­yun­ca 3 kı­ta­ya ha­kim ol­muş ka­dir­şi­nas Türk mil­le­ti­ni, “hay­van­la­rın kul­la­nıl­dı­ğı iş alan­la­rın­da kul­la­nı­la­cak bi­rer kö­le” ola­rak ni­te­len­di­re­cek ka­dar ile­ri git­mek­te­dir (NE­CİP TÜRK MİL­LE­Tİ­Nİ TEN­ZİH EDE­RİZ). Türk mil­le­ti­nin asa­le­ti ve üs­tün­lü­ğü or­ta­da­dır. Mil­le­ti­mi­ze aşa­ğı­lık ırk, kö­le di­yen, zen­ci­le­ri in­san­dan gör­me­yen bu zih­ni­yet Fi­ra­vun dev­ri­nin pa­gan inan­cın­dan kal­ma­dır. Ma­son­la­rın et­ki­siy­le ge­li­şen bu al­çak man­tık, Dar­wi­nizm fik­ri­nin te­me­li­ni oluş­tur­muş­tur. Ni­te­kim ay­nı man­tık­ta­ki Dar­win de, soy­lu Türk Mil­le­ti­’ne “aşa­ğı ırk” ya­kış­tır­ma­sı yap­mak­tan çe­kin­me­miş­tir:


"Do­ğal se­lek­si­yo­na da­ya­lı kav­ga­nın, me­de­ni­ye­tin iler­le­yi­şi­ne si­zin zan­net­ti­ği­niz­den da­ha faz­la ya­rar sağ­la­dı­ğı­nı ve sağ­la­mak­ta ol­du­ğu­nu gös­te­re­bi­li­rim. Dü­şü­nün ki, bir­kaç yüz­yıl ön­ce Av­ru­pa, TÜRK­LER TA­RA­FIN­DAN İŞ­GAL EDİL­Dİ­ĞİN­DE, Av­ru­pa mil­let­le­ri na­sıl risk al­tın­da kal­mış­tı, bu­gün Av­ru­pa'nın TÜRK­LER TA­RA­FIN­DAN İŞ­GA­Lİ bi­ze ne ka­dar gü­lünç ge­li­yor.

Av­ru­pa ırk­la­rı ola­rak bi­li­nen me­de­ni ırk­lar, ya­şam mü­ca­de­le­sin­de Türk­le­re kar­şı ke­sin bir ga­li­bi­yet el­de et­miş­ler­dir. Dün­ya­nın çok da uzak ol­ma­yan bir ge­le­ce­ği­ne bak­tı­ğım­da, çok sa­yı­da­kı AŞA­ĞI IRK­LA­RIN me­de­ni­leş­miş yük­sek ırk­lar ta­ra­fın­dan ELİ­Mİ­NE EDİ­LE­CE­Ğİ­Nİ (YOK EDİ­LE­CE­Ğİ­Nİ) gö­rü­yo­rum." (Fran­cis Dar­win, The Li­fe and Let­ters of Char­les Dar­win, Vol. I, 1888. New York: D. App­le­ton and Com­pany, s. 285-286)


Dar­win’in zen­ci­le­re ba­kı­şı da, Fi­ra­vun dö­ne­mi­nin ay­nı man­tı­ğı­nı ser­gi­le­mek­te­dir:

"Bel­ki de yüz­yıl­lar ka­dar sür­me­ye­cek ya­kın bir ge­le­cek­te, me­de­ni in­san ırk­la­rı, vah­şi ırk­la­rı ta­ma­men yer­yü­zün­den si­le­cek­ler ve on­la­rın ye­ri­ne ge­çe­cek­ler. Öte yan­dan in­san­sı may­mun­lar da… kuş­ku­suz eli­mi­ne edi­le­cek­ler. Böy­le­ce in­san ile en ya­kın ak­ra­ba­la­rı ara­sın­da­ki boş­luk da­ha da ge­niş­le­ye­cek. Bu sa­ye­de or­ta­da şu an­ki Av­ru­pa­lı ırk­lar­dan bi­le da­ha me­de­ni olan ırk­lar ve ŞU AN­KI ZEN­Cİ­LER­DEN, AVUS­TRAL­YA YER­Lİ­LE­RİN­DEN VE GO­RİL­LER­DEN bi­le da­ha ge­ri­de olan ba­bun tü­rü may­mun­lar ka­la­cak­tır." (Char­les Dar­win, The Des­cent of Man, 2. bas­kı, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178)


İn­san­la­rı­mı­zın bir kıs­mı­nın “alim” di­ye­rek say­gı duy­duk­la­rı, fi­kir­le­ri­ne de­ğer ver­dik­le­ri ki­şi­ler, iş­te bu ki­şi­ler­dir. Hal böy­ley­ken bü­tün bun­la­rı gör­mez­den gel­mek ve “alim­dir, say­gı du­yu­lur” man­tı­ğıy­la ha­re­ket et­mek son de­re­ce teh­li­ke­li­dir. Her “alim” sı­fa­tı­na sa­hip ki­şi­ye say­gı du­yu­la­cak di­ye bir kai­de yok­tur. Şey­ta­nın et­ki­sin­de­ki pek çok ki­şi, or­ta­ya at­tık­la­rı fi­kir­ler­le ta­ri­he ad­la­rı­nı yaz­dır­mış ama in­san­lı­ğa hep zu­lüm ge­tir­miş­ler­dir. Marks, Le­nin, Sta­lin, bun­la­rın hep­si söz­de alim­dir. Te­rö­rist li­der­le­rin de bir kıs­mı alim de­re­ce­sin­de bil­gi­ye sa­hip­tir­ler. Ma­son pro­fe­sör­ler de alim­dir. Eğer alim­le­re say­gı du­yu­la­cak di­ye bir ku­ral var­sa, bu du­rum­da bu ki­şi­le­re de say­gı du­yul­ma­sı ge­re­kir. An­cak el­bet­te ki bir in­sa­na say­gı du­yul­ma­sı için onun “alim” sı­fa­tı­na sa­hip ol­ma­sı ye­ter­li de­ğil­dir. Bir in­san, an­cak İN­SAN Gİ­Bİ DAV­RA­NI­YOR­SA, MÜS­LÜ­MAN­CA YA­ŞI­YOR VE MÜS­LÜ­MAN­CA KO­NU­ŞU­YOR­SA ALİM­DİR. İn­san­la­ra kar­şı nef­ret do­luy­sa, İN­SAN­LA­RIN BİR KIS­MI­NI MAY­MUN OLA­RAK GÖ­RE­CEK KA­DAR AŞA­ĞI­LIK­SA, FA­ŞİST VE IRK­ÇI GÖ­RÜŞ­TEY­SE, böy­le bir in­sa­na alim de­ni­le­me­ye­ce­ği aşi­kar­dır.


Mil­le­ti­miz, ma­son­lar ta­ra­fın­dan oy­na­nan bu oyu­na kan­ma­ya­cak ka­dar ze­ki ve üs­tün bir mil­let­tir. Dar­wi­nizm saf­sa­ta­sıy­la yıl­lar­dan be­ri al­da­tıl­mış ol­duk­la­rı­nı an­la­mış­lar­dır. İn­san­la­rı­mız, YA­RA­TI­LI­ŞI İS­PAT EDEN 100 MİL­YON FO­Sİ­LİN var­lı­ğın­dan ha­ber­dar­dır­lar. TEK BİR TA­NE Bİ­LE ARA FO­SİL OL­MA­DI­ĞI­NI BİL­MEK­TE­DİR­LER. De­ğil tek bir in­sa­nın, in­sa­nın hüc­re­sin­de­ki TEK BİR PRO­TEİ­NİN Bİ­LE TE­SA­DÜ­FEN MEY­DA­NA GE­LE­ME­YE­CE­Ğİ­Nİ an­la­mış­lar­dır. Can­lı­la­rın, Rab­bi­mi­zin “OL” em­ri ile yok­tan ya­ra­tıl­dık­la­rı­nı bi­lim­sel de­lil­ler­le, açık ka­nıt­lar­la gör­müş­ler­dir. Al­lah’ın var­lı­ğı­nı açık­ça in­kar eden Dar­wi­nizm adın­da­ki bu sap­kın pa­gan di­ni, top­lu­mu­muz­da ar­tık KE­SİN OLA­RAK RED­DE­DİL­MEK­TE­DİR. Top­lu­mu­mu­za em­po­ze edil­me­ye ça­lı­şı­lan “Al­lah can­lı­la­rı ev­rim ile ya­rat­tı” ya­la­nı, Dar­wi­nizm’in 21. yüz­yıl­da­ki ye­nil­gi­si­nin ar­dın­dan, ta­raf­tar bu­la­bil­mek için ma­son­la­rın üret­ti­ği ye­ni bir ya­lan­dır. Ku­ran’da­ki izah­la­ra tam an­la­mıy­la ters dü­şen, bi­lim­sel de­lil­ler­le ke­sin ola­rak ya­lan­lan­mış olan, tek bir ara fo­sil ile bi­le des­tek­len­me­miş olan bu id­dia­nın tu­za­ğı­na hal­kı­mız düş­me­mek­te­dir. Hal­kı­mız me­lek­le­rin, cin­le­rin ev­rim­le ya­ra­tıl­ma­dı­ğı­nı, yı­la­na dö­nü­şen Hz. Mu­sa’nın asa­sı­nın ev­rim­le şe­kil de­ğiş­tir­me­di­ği­ni bil­dik­le­ri gi­bi can­lı­la­rın da ev­rim­le oluş­ma­dı­ğı­nı bil­mek­te­dir­ler. Ar­tık mil­le­ti­miz üze­rin­de oy­nan­ma­ya ça­lı­şı­lan oyun­lar sü­rek­li ola­rak bo­şa çık­mak­ta­dır. SOY­LU TÜRK HAL­KI AR­TIK KAN­DI­RI­LA­MA­MAK­TA­DIR.


146-65 milyon yıllık hur­ma ağa­cı yap­ra­ğı fo­si­li.

Gü­nü­müz­de­ki hur­ma ağa­cı yap­ra­ğı.

354 – 292 milyon yıllık eğrelti otu fo­si­li günümüzdekinin aynısı olarak bitkilerin evrimleşmediğinin delilidir.

Günümüzdeki eğrelti otu.


Dar­win’in, Türk Mil­le­ti hak­kın­da­ki he­ze­yan­la­rı­nın yer al­dı­ğı “Char­les Dar­win’in Ha­ya­tı ve Mek­tup­la­rı” isim­li ki­ta­bı­nın gi­riş say­fa­sı. Ki­tap Dar­win’in oğ­lu Fran­cis Dar­win ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­mış­tır.

Ha­run Yah­ya Kül­li­ya­tı, Ev­rim Te­ori­si­nin Çö­kü­şü­nü

Or­ta­ya Koy­mak­ta, Ya­ra­tı­lış Ger­çe­ği’nin

De­lil­le­ri­ni Ser­gi­le­mek­te­dir


Ya­za­rın bu­gü­ne ka­dar ka­le­me al­dı­ğı ki­tap­la­rı­nın sa­yı­sı yak­la­şık 300’dür. Bu ki­tap­lar 48.000 say­fa ve 35.500 re­sim­den oluş­mak­ta­dır. Bun­la­rın 7.000 say­fa ve 6.000 re­sim­lik bö­lü­mü Ev­rim Te­ori­si­nin çö­kü­şü­nü ko­nu al­mak­ta­dır.

Ad­nan Ok­tar'ın, Ha­run Yah­ya müs­te­ar is­mi ile ka­le­me al­dı­ğı ki­tap­la­ra ve bun­lar­dan ya­rar­la­nı­la­rak ha­zır­la­nan bel­ge­sel­le­re, www.ha­run­yah­ya.org, www.ha­run­yah­ya.net, www.ha­run­yah­ya.com ve www.ha­run­yah­ya.tv ad­res­le­rin­den üc­ret­siz ola­rak ula­şa­bi­lir­si­niz.

GLO­BAL YA­YIN­CI­LIK Si­PA­RiŞ HAT­TI 0212 444 444 1


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

DARWİNİST DİKTATÖRLÜĞÜN ZULMÜNE SON VERİLMELİDİR


DAR­Wİ­NİST DİK­TA­TÖR­LÜ­ĞÜN ZUL­MÜ­NE SON VE­RİL­ME­Lİ­DİR

DAR­WİNİST AL­DAT­MA­CA, TÜM İN­SAN­LIK ADI­NA BÜ­YÜK BİR UTANÇ­TIR. İN­SAN­LAR, 150 YIL­DIR, RES­Mİ BİR İDE­O­LO­Jİ OLA­RAK DAR­Wİ­NİZM’E İNAN­MA­YA MEC­BUR EDİL­MİŞ­LER­DİR.
AR­TIK DÜN­YA­NIN DAR­Wİ­NİZM YA­LA­NI İLE AL­DA­TIL­MA­SI­NA SON VE­RİL­ME­Lİ­DİR.

Dar­wi­nist­ler,
Ya­ra­tı­lı­şı is­pat eden 100 MİL­YON FO­Sİ­Lİ GİZ­LE­MİŞ­LER­DİR.
● ARA FO­SİL OL­MA­DI­ĞI­NI
in­san­lar­dan SAK­LA­MIŞ­LAR­DIR.
● TEK BİR PRO­TEİ­NİN Bİ­LE TE­SA­DÜ­FEN MEY­DA­NA GE­LE­ME­YE­CE­Ğİ­Nİ GİZ­LE­MİŞ
ve in­san­la­rı “ya­şam te­sa­dü­fen mey­da­na gel­di” ya­la­nı­na inan­dır­mış­lar­dır.
İn­sa­nın ev­ri­mi­ne SAH­TE KA­FA­TAS­LA­RI­NI de­lil gös­ter­miş­ler­dir.
● SAH­TE­KAR­LIK YAP­MIŞ­LAR­DIR.
Sah­te fo­sil­ler üret­miş­ler, bun­la­rı mü­ze­ler­de per­va­sız­ca on yıl­lar­ca ser­gi­le­miş­ler­dir.
● SAH­TE­Lİ­Ğİ AÇIK­ÇA AN­LA­ŞI­LAN ATIN EV­Rİ­Mİ SE­Rİ­Sİ­Nİ okul ki­tap­la­rın­da ev­ri­me de­lil ola­rak gös­ter­miş­ler­dir.
● AĞAÇ KÜ­TÜK­LE­Rİ­NE YA­PIŞ­TI­RIP res­mi­ni çek­tik­le­ri SA­NA­Yİ DEV­Rİ­Mİ KE­LE­BEK­LE­Rİ­Nİ do­ğal se­lek­si­yon­la ev­rim­leş­me­ye de­lil ola­rak gös­ter­me­ye ça­lış­mış­lar­dır.
Ya­ra­tı­lı­şın ke­sin de­li­li olan KAM­BRİ­YEN FO­SİL­LE­Rİ­Nİ TAM 70 YIL SAK­LA­MIŞ­LAR­DIR.
Bi­lim­sel ola­rak im­kan­sız ol­ma­sı­na rağ­men, MU­TAS­YON­LA­RIN VE DO­ĞAL SE­LEK­Sİ­YO­NUN YE­Nİ CAN­LI­LAR OLUŞ­TUR­DU­ĞU YA­LA­NI­NI or­ta­ya at­mış­lar­dır.


BÖY­LE Bİ­LİM OL­MAZ.

Dar­wi­nizm bi­lim de­ğil, bir PA­GAN Dİ­Nİ­DİR.
Dün­ya, bu pa­gan di­ni­nin et­ki­siy­le yıl­lar­ca al­da­tıl­mış­tır.

AR­TIK BU AL­DAT­MA­CA­NIN ÖNÜ­NE GE­ÇİL­ME­Lİ­DİR.

150 yıl­dır sü­re­ge­len Dar­wi­nist dik­ta­tör­lü­ğün zul­mü­ne son ve­ril­me­li­dir. Dar­wi­nizm ya­la­nı­nın or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı ve bu dik­ta­tör­lü­ğün bas­kı­sı­nın yok edil­me­si için her tür­lü ce­sur­ca ön­lem alın­ma­lı­dır. Ce­sa­ret ve ka­rar­lı­lık­la kar­şı ko­nul­ma­lı, Dar­wi­nist dik­ta­tör­lü­ğe da­ha faz­la bo­yun eğil­me­me­li­dir. Dar­wi­nizm ya­la­nı ile, geç­ti­ği­miz iki yüz­yıl bo­yun­ca bü­tün in­san­lar aşa­ğı­lan­mış­lar­dır. BU AŞA­ĞI­LAN­MA AR­TIK SO­NA ER­ME­Lİ­DİR.

Bu il­kel pa­gan di­ni­nin
okul­lar­da eği­ti­mi mec­bu­ri ol­mak­tan çı­ka­rıl­ma­lı­dır.
Bu il­kel pa­gan di­ni­nin sah­te­kar­lık­la­rı kul­la­na­rak yap­tı­ğı yay­ga­ra­la­ra bo­yun eğil­me­me­li­dir.
Bu il­kel pa­gan di­ni­nin ya­lan­la­rı­nın in­san­la­rı­mı­za da­yat­ma ola­rak zor­la öğ­re­til­me­si ka­bul edil­me­me­li­dir.

Dar­wi­nizm an­cak okul­lar­da bir ib­ret bel­ge­si, bir ta­rih bil­gi­si der­si ola­rak yer ala­bi­lir. “Ta­rih bo­yun­ca in­san­la­rı­mız na­sıl al­da­tıl­dı?” baş­lı­ğı al­tın­da, bir utan­ca şa­hit ol­mak, an­cak ye­ni­den ay­nı ha­ta­ya düş­me­mek için öğ­re­ti­le­bi­lir. Bu­nun dı­şın­da Dar­wi­nizm’i okul­lar­da okut­mak, in­san­la­ra zor­la bu pa­gan di­ni­ni da­yat­mak, mil­let­le­ri aşa­ğı­la­mak­tan baş­ka bir şey de­ğil­dir.


DARWİN İLERİDE KENDİSİNİN YENİLECEĞİNİ BİLİYORDU:
Eğer ger­çek­ten tür­ler öbür tür­ler­den ya­vaş ge­liş­me­ler­le tü­re­miş­se, NE­DEN SA­YI­SIZ ARA GE­ÇİŞ FOR­MU­NA RAST­LA­MI­YO­RUZ? Ne­den bü­tün do­ğa bir KAR­MA­ŞA HA­LİN­DE DE­ĞİL DE, TAM OLA­RAK TA­NIM­LAN­MIŞ VE YER­Lİ YE­RİN­DE? Sa­yı­sız ara ge­çiş for­mu ol­ma­lı, fa­kat ni­çin yer­yü­zü­nün sa­yı­la­ma­ya­cak ka­dar çok kat­ma­nın­da GÖ­MÜ­LÜ OLA­RAK BU­LA­MI­YO­RUZ?.. Ni­çin her je­olo­jik ya­pı ve her ta­ba­ka BÖY­LE BAĞ­LAN­TI­LAR­LA DO­LU DE­ĞİL? Je­olo­ji iyi de­re­ce­len­di­ril­miş bir sü­reç or­ta­ya çı­kar­ma­mak­ta­dır ve bel­ki de BU BE­NİM TE­ORİ­ME KAR­ŞI İLE­Rİ SÜ­RÜ­LE­CEK EN BÜ­YÜK İTİ­RAZ OLA­CAK­TIR. (Char­les Dar­win, Türlerin Kökeni (The Ori­gin of Spe­ci­es), s. 172, 280)

Ha­run Yah­ya Kül­li­ya­tı,
Ev­rim Te­ori­si­nin Çö­kü­şü­nü
Or­ta­ya Koy­mak­ta,
Ya­ra­tı­lış Ger­çe­ği’nin
De­lil­le­ri­ni Ser­gi­le­mek­te­dir

Ya­za­rın bu­gü­ne ka­dar ka­le­me al­dı­ğı ki­tap­la­rı­nın sa­yı­sı yak­la­şık 300’dür. Bu ki­tap­lar 48.000 say­fa ve 35.500 re­sim­den oluş­mak­ta­dır. Bun­la­rın 7.000 say­fa ve 6.000 re­sim­lik bö­lü­mü Ev­rim Te­ori­si­nin çö­kü­şü­nü ko­nu al­mak­ta­dır.


Ad­nan Ok­tar'ın, Ha­run Yah­ya müs­te­ar is­mi ile ka­le­me al­dı­ğı ki­tap­la­ra ve bun­lar­dan ya­rar­la­nı­la­rak ha­zır­la­nan bel­ge­sel­le­re, www.ha­run­yah­ya.org, www.ha­run­yah­ya.net, www.ha­run­yah­ya.com ve www.harunyahya.tv ad­res­le­rin­den üc­ret­siz ola­rak ula­şa­bi­lir­si­niz.


GLO­BAL YA­YIN­CI­LIK Si­PA­RiŞ HAT­TI 0212 444 444 1


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Sayın Adnan Oktar'ın 9 - 15 Mart 2009 Tarihleri Arasındaki Canlı Yayın Programı

11 Mart 2009 Çarşamba 22:00-24:00 Çay TV
12 Mart 2009 Perşembe 19:30-21:15 Kaçkar TV
13 Mart 2009 Cuma 18:30-20:00 Kral Karadeniz
13 Mart 2009 Cuma 22:00-23:30 Başkent TV
14 Mart 2009 Cumartesi 13:30-15:30 Kanal 35

Canlı yayını HarunYahya.TV'den ya da aşağıdaki linkten http://harunyahya.tv/HarunYahya_live_broadcast.php izleyebilirsiniz.

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive ekleyerek izleyebilirler.

Adnan Oktar İle Ahir Zaman Sohbetleri




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

TÜRK İSLAM BİRLİĞİ ÖZBEKİSTAN İÇİN KURTULUŞTUR



Özbekistan Yönetimi, ateist Siyonistlerin ve masonların mazlum Müslümanlara yönelik oyunlarına gelmemeli, tüm vatandaşlarına karşı sevgi ve şefkat dolu bir yaklaşım içinde olmalıdır.

Özbekistan Devleti'nde önemli kadroların ve yetkili makamların ateist Siyonistler ve masonlar tarafından tutulduğu bilinmektedir. Özbekistan Yönetimi içinde yerleşmiş olan bu çevreler, Sayın İslam Kerimov'u da çeşitli oyunlar ve yönlendirmelerle etki altına almaya çalışmaktadır. Oysa Sayın Kerimov tam bir Türk milliyetçisi ve Türk İslam Birliği savunucusudur. Kendisinin ateist Siyonistlerin ve masonların yönlendirmelerine karşı dikkatli olması, onların oyunlarına gelmemesi gerekir.

Komünist rejimin baskısı ve acımasızlığı altında yıllarca ezilmiş olan Özbekistan'ın zenginliğinin, aydınlığının ve gelişmesinin en önemli yolu, Türk İslam Birliği'nin çatısı altında yer almaktır. Türk İslam Birliği, Özbekistan’ın çekinmesi, bu kutlu düşünceyi savunanları hapsederek bu uğurdaki girişimleri baskı altına almaya çalışması gereken bir düşünce değildir. Tam tersine, müreffeh olmak isteyen, huzur isteyen, barış isteyen, güvenlik isteyen bir Özbekistan için Türk İslam Birliği'nin şefkatli, sevgi dolu ve demokratik yapısı büyük bir nimettir.

"Büyük Türk Devleti kurmayı savunmak" ve Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerini okumak suçlarıyla 2008 yılından bu yana yargılanan kişilerin 8-12 yıl hapis cezası aldığı Özbekistan'da, Türk İslam Birliği savunucularına karşı son derece yanlış bir politika izlendiği, mazlum ve masum insanların gereksiz yere baskı altına alındığı anlaşılmaktadır. Büyük Türk Devleti'nin yani Türk İslam Birliği'nin kurulmasının savunulması da Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerinin okunması da hiçbir şekilde suç unsuru içermeyen tutumlardır.

Bediüzzaman Said Nursi geçtiğimiz yüzyılın müceddidi olan, İslam tarihinin en kıymetli, en güzel ahlaklı, en saygıdeğer alimlerinden biridir. Bediüzzaman'ın eserleri bir nur, sevgi, hoşgörü, merhamet ve şefkat kaynağıdır. Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerini okuyan ve bu mübarek şahsın üstün ahlakını kendisine örnek alan bir kimsenin herhangi bir ayrılıkçı, bölücü veya şiddet içeren düşünce içinde olması imkansızdır. Hayatının yaklaşık 30 yılını en ağır hapishane koşulları içerisinde geçiren, yaşamı boyunca birçok haksızlığa maruz kalan Bediüzzaman, yakınlarına ve talebelerine her zaman itidali, sevgiyi, affedici ve güzel huylu olmayı tavsiye etmiş bir insandır. Onun yolunu izleyenler de Devlet'e itaatli, kanunlara saygılı, dengeli, barışsever, ılımlı, sevecen ve hoşgörülü insanlardır.

Özbekistan yönetiminin bu insanları kendince bir tehlike gibi görmesinin, yanlış bilgilendirme ve yönlendirmelerden kaynaklandığı açıktır. Özbek Yönetimi'nin ateist Siyonistlerin ve masonların, Özbekistan'ın güçlenmesini, gelişmesini ve ilerlemesini engellemek amacıyla oynadığı oyuna gelmemesi gerekir. Zira, Bediüzzaman Said Nursi'nin eserleri Özbekistan için bir tehdit unsuru değil, tam tersine birleştirici, huzuru sağlayıcı, Devlet'e bağlılığı güçlendirici eserlerdir. Özbek Yönetimi'nin bu gerçeği görmesi, Özbekistan'ın iyiliği için gayret eden, Özbek Devleti'ni ve halkını koruyup kollayan Nur Talebelerine karşı güzel bir tavır sergilemesi gerekmektedir.

Özbek Yönetimi'nin Türk İslam Birliği düşüncesinden tedirgin olması da son derece yersiz ve gereksizdir. Türklük ve İslam ahlakı Özbek halkının ruhudur. Özbek halkının hemen hepsi Türk İslam Birliği'ni istemekte ve gönülden desteklemektedir. Bu birliğin tesis edilmesinin Özbek Devleti'nin menfaatine olduğu da açık bir gerçektir. Özbekistan için bir aydınlanma, zenginleşme, gelişme ve güçlenme vesilesi olduğu aşikar olmasına rağmen, Özbekistan'ın bu birlikten uzak tutulmaya çalışılması ateist Siyonistlerin ve masonların bir oyunudur. Özbek Yönetimi'nin bu oyuna gelmeyecek kadar ferasetli ve ileri görüşlü olduğunu düşünüyoruz.

Türk İslam Birliği'nin kuruluşu her geçen gün daha da yaklaşmaktadır. Tüm Türk İslam dünyasının coşku ve heyecanla bu birliğin tesisi için gayret ettiği bir dönemde, asırlardır beklenen büyük beraberliğin oluşması yolunda, Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerini okuyan masum, mazlum insanlara karşı izlenen bu politikayla acilen düzeltilmesi gereken çok ciddi bir yanlış yapılmıştır. Bizim Özbek Yönetimi'nden beklentimiz Ahıska Türkleri de dahil olmak üzere Özbekistan'da yaşayan tüm Türklere, Müslümanlara ve halka karşı sevgi ve şafkat dolu bir yaklaşım içinde olması ve yapılan bu büyük hatanın bir an önce telafi edilmesidir.

Türk-İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

Türk-İslam Birliği laik, modern, ilerici, demokrat bir birlik olacaktır. Bu birliğin laik yapısı inananan inanmayan, her düşünceden ve ideolojiden her insanın koruyucusu olacaktır. Laik ve demokratik esaslara dayanan ve hukukun üstünlüğü prensibini ilke edinmiş bu birliğin çatısı altında Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar hatta Budistler, ateistler, inançsızlar, materyalistler kısaca herkes fikirlerini dilediği gibi ifade edebilecek, istediği gibi hür ve rahat yaşayacaktır.

Birlik olmak Türk-İslam dünyasına müthiş güç kazandıracaktır. Türk İslam Birliğinin kurulmasıyla, tüm dünya rahatlayacaktır. Terör sorunu son bulacak, hammadde kaynakları en verimli şekilde değerlendirilecek, bu kaynaklara sahip olanlar da kaynaklardan faydalanmak isteyenler de korunacak, ekonomik ve sosyal düzen korunacak, kültürel çatışma tamamen ortadan kalkacaktır.

Türk-İslam Birliği dünyaya barış getirecektir. Türk-İslam Birliği öncelikle Müslüman ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözüp İslam dünyasına sulh getirecek, öte yandan dünya genelinde çatışma ve savaşı kışkırtan her türlü hareketin karşısında yer alacak, savaşı körükleyen her türlü girişime karşı engelleyici bir güç olacaktır.

Türk-İslam Birliği ticareti canlandıracak, ekonomiyi güçlendirecektir. Ekonomide, siyasi alanda ve kültürel sahada Müslüman ülkeler arasında gerçekleştirilecek bir bütünlük, geri kalmış olanların hızla ilerlemesine, gerekli imkana ve alt yapıya sahip olanların bunları en verimli şekilde kullanabilmelerine olanak tanıyacaktır.

Türk-İslam Birliği, Türk dünyasını ve Müslüman alemini kalkındıracaktır. Oluşturulacak İslam ortak pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır.

Cem Sedat Altan (Bilim Araştırma Vakfı Başkanı)

GLOBAL YAYINCILIK SİPARİŞ HATTI (0212) 444 444 1



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

EVRİM TEORİSİ’NİN KURUCUSU CHARLES DARWIN’İN SAPKIN GÖRÜŞLERİ VE HEZEYAN DOLU İZAHLARI


Charles Darwin, insanların maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini savunurken, Avrupalı ırkların daha çok evrimleşip medenileştiğini, diğer ırkların ise "yarı maymun" vasfını devam ettirdiklerini iddia etmiştir.

Darwin, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, tamamen uydurma ve hezeyan tarzındaki bu yaklaşımında Türk Milleti’ni de “yarı maymun milletler" arasında saymak cüretini göstermiştir.

Darwin'in bilimdışı iddiasına göre "doğa tarafından kayırılmış ırklar" vardı. Darwin bu iddiasını en ünlü kitabının adına da yansıtmıştır: "Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon ve Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla".

Charles Darwin'in, insanları gelişmiş bir hayvan türü olarak göstermesi ve bazı insan ırklarını ise adeta henüz gelişimini tamamlayamamış, hayvana yakın türler olarak tanıtması, insanlık tarihi için son derece tehlikeli ve tahrip edici olmuştur. Darwin'in bu hezeyanlarını kendilerine rehber edinenler, geçtiğimiz yüzyıl boyunca farklı ırkları insafsızca sömürmüşler, onları çok zor koşullara mahkum etmişler, hatta soykırıma uğratmışlardır.

Darwin’in ırklar konusundaki sapkın izahları milletlerin sömürülmesine çanak tutmakla kalmamış köle ticaretine, zencilerin ve bazı ırkların aşağılanmasına, kadınların aşağı ırk olarak görülmesine ve pek çok masum insan topluluğunun mağduriyetine sebep olmuştur. Darwinist izahları temel alan sapkın ve cani ruhlu liderler, kendilerinden olmayan ırkları adeta birer hayvan gibi görmüşler ve onlara hayvan muamelesi yapmaktan çekinmemişlerdir.

Sözde bilimsel Darwinist teklinlerle vatandaşlarını, üstün ve seçkin olduklarına inandıran emperyalist güçler, dur durak bilmeksizin mazlum milletleri sindirme, sömürme ve yok etme gayretindedirler.

Emperyalist güçlerin bu oyununu bozacak yegane güç ise Allah’ın izni ile Türk Milleti’dir.

DARWIN TÜRK MİLLETİ’Nİ AŞAĞI BİR IRK OLARAK

GÖSTERMEYE ÇALIŞMIŞTIR

Darwin insanları aşağı ırklar ve medenileşmiş ırklar olarak ikiye ayırmaktadır. Onun bu hezeyanlarına göre medeni ırklar Avrupalılar aşağı olanlar ise diğer milletlerdir ve bunların arasında Türk Milleti’ni de saymaktadır:

Avrupa IrklarI olarak bİlİnen medeni Irklar, yaşam mücadelesinde Türklere karŞI kesİn bİr galİbİyet elde etmİŞlerdİr. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini görüyorum." (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, cilt 1. New York, D. Appleton and Company, 1888. s. 285-86 )

Türkleri açıkça aşağı bir ırk olarak tanımlayan bu yaklaşımın evrimci bir hezeyan olduğu açıktır. Ancak düşünülmesi gereken diğer bir nokta, Darwinistlerin bu tür yaklaşımlarının emperyalist bir plana hizmet ettiğidir. Çünkü Darwin, Müslüman Türk Milleti'nin hiç bir anlamda "geri" bir millet olmadığını elbette biliyordu. Türk Milleti'nin tarihte kurduğu büyük devletlerle, özellikle de Osmanlı Devleti'yle ortaya büyük bir kültür ve üstün bir ahlak koyduğunu bilmemesi imkansızdı. Buna rağmen Türk Milleti'ni "geri ırk" olarak tanımlamıştır. Darwin'in bu kasıtlı ırkçılığının ardında yatan en önemli hedef ise, gerçekte 19. yüzyıl Avrupa emperyalizmine hizmet edebilmekti. Avrupa devletleri o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama ve paylaşma çabası içindeydiler ve Darwin, Osmanlı'nın asli unsuru olan Türk Milleti'ni "geri ırk" olarak niteleyerek bu emperyalist plana bilimsel bir meşruiyet kazandıracağını hesaplıyordu.

Nitekim Birinci Dünya Savaşı’nda bu propaganda çok etkili olmuştur. Örneğin İngiltere Savaş Bakanı Sir Winston Churchill, Çanakkale Savaşı sürerken, Türk Milleti’ne karşı zehirli gaz kullanımını “Türklerin insanla maymun arası varlıklar” oldukları iddiasıyla teşvik etmiş, bu yönde emirler vermiştir.

DARWIN, ZENCİLERİ VE AVUSTRALYA YERLİLERİNİ

GORİLLERLE BİR TUTMUŞTUR

Darwin’e göre Avrupalı ırklar kayırılmış ırklardı. Tüm Asyalı ve Afrikalı ırklar ise Darwin'in çarpık mantığına göre sözde evrim sürecinde geri kalmış ırkları oluşturuyorlardı. Darwin onları insan olarak bile görmüyordu.

Darwin, İnsanın Türeyişi (Descent of Man) isimli kitabında bazı ilginç ırkçı kehanetlerde bulunmaya kalkışmıştı. Bu kitapta, zenciler ve Avustralya yerlileri gibi ırkları gorillerle aynı statüde ele almıştı:

"Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da, kuşkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakın akrabaları arasındaki boşluk daha da genişleyecek. Bu sayede ortada şu anki Avrupalı ırklardan bile daha medeni olan ırklar ve şu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile daha geride olan babun türü maymunlar kalacaktır." (Charles Darwin, The Descent of Man, 2. baskı, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178)

Bilimsel hiçbir dayanağı olmayan ve sadece Darwin'in karanlık mantığının ürünü olan bu sapkın fikirler, bazı çevreler tarafından hemen benimsenmiş ve uygulamaya konulmuştur.

On yıllar boyunca farklı ırktan insanları köleleştiren, bu insanların her türlü imkanlarını zorla sömürgeleştiren, onları fakirliğe, yokluğa mahkum eden, hatta pek çoğunu katleden; onlara adeta hayvan muamelesi yapan, bir kısmını kafeslerde sergilemek vahşiliğini dahi gösteren bu zihniyet acımasız ve zalimce uygulamalarında hep Darwinizm'i temel almıştır.

Ota Benga isimli Kongo'lu yerli evrimcilerin zulmüne uğramış bir kişidir. 1904 yılında, evrimci bir araştırmacı tarafından tutsak edildikten sonra bir hayvan gibi zincirlenmiş, kafese konulmuş ve ABD'ye götürülmüştür.

Evrimci bilim adamları, St. Louis Dünya Fuarı'nda onu çeşitli maymun türleriyle birlikte kafese koyarak "insana en yakın ara geçiş formu" olarak teşhir etmişler, iki sene sonra New York'taki Bronx Hayvanat Bahçesi'ne götürmüşlerdir. Burada birkaç şempanze, bir goril ve bir orangutan ile birlikte "insanın eski ataları" adı altında sergilemişler, ziyaretçiler de kendilerine anlatılan evrim hikayelerinin etkisiyle ona bir hayvan gibi davranmışlardır. Ota Benga sonunda, maruz kaldığı bu uygulamaya dayanamayarak intihar etmiştir.


DARWIN, KADINLARI AŞAĞI IRK ÖZELLİKLERİNE

SAHİP VARLIKLAR OLARAK TANIMLAMIŞTIR


Charles Darwin dahil olmak üzere pek çok Darwinist, kadınların hem biyolojik hem de zihinsel olarak erkeklerden aşağı oldukları, evrimleşemedikleri ve aşağı bir ırk oluşturdukları safsatasına inanır.

Darwinistlerin erkekler ile kadınlar arasında var olduğunu iddia ettikleri sözde zihinsel fark o kadar önemli boyutlardadır ki, bazı evrimciler kendi akıllarınca kadın ve erkeği iki farklı türe ayırmışlardır.

Darwin’in düşüncelerini aşağıdaki alıntılar ortaya koymaktadır. Darwin, “İnsanın Türeyişi” adlı kitabında kadınların idrak etme, hızlı kavrama ve taklit konusunda "daha aşağı ırkların özelliklerini taşıdıklarını ve bu nedenle daha eski ve alt bir medeniyet seviyesine sahip olduklarını" yazmıştır. (John R. Durant, “The Ascent of Nature in Darwin's Descent of Man”, Princeton University Press, 1985, s. 295)

Darwin kadının evlilikteki rolünü ise şöyle tarif etmektedir: "Sizinle ilgilenecek biri. bir köpekten daha iyi oyalayabilecek, ev ve evin sorumluluklarını alacak biri…” (The Autobiography of Charles Darwin 1809-1882, ed. Barlow, Nora, ss. 232-233)

Şüphesiz insanlar arasında cinsiyetlerine göre üstünlük olduğunu savunmak son derece cahilce bir iddiadır. Kadının da erkeğin de sahip olduğu fiziksel özelliklere göre farklı meziyetleri ve kabiliyetleri vardır, ancak bunlar, birini diğerinden üstün veya aşağı kılmaz. Darwin ise, kadını aşağı ırkların özelliklerini taşıyan bir varlık olarak görmekte ve bunu delillendirmeye çalışmaktadır.

DARWIN’iN TEORİSİ HAKKINDAKİ BAZI İTİRAFLARI

“Teoriye karşı haklı olarak yöneltilmiş itirazların ve teorinin karşılaştığı güçlüklerin ağırlığı altında yıllarca ve onların ağırlığından kuşkulanamayacak kadar çok ezildim.” (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 528)

“Oldukça iyi biliyorum ki, spekülasyonlarım meşru bilimin sınırlarının oldukça ilerisine uzanmıştır.” (Charles Darwin and the Problem of Creation, 1979, s. 2)

Charles Darwin’in oğlu Francis Darwin’in, babasının mektuplarını derlediği “Life and Letters of Charles Darwin” isimli kitapta Darwin’in pek çok itirafı yer almaktadır:

“Bana kitabımı soruyorsun, sana söyleyebileceğim tek şey intihar etmeye hazır olduğum; kitabın çok makul bir şekilde kaleme alındığını düşünüyordum, fakat şimdi tekrar yazılması gerektiğini anladım.” (Cilt.II, s.501)

“Sık sık üzerime soğuk bir ürperti geliyor ve kendi kendime bütün hayatımı bir fantaziye adayıp adamadığımı soruyorum.” (Cilt.II, s. 25)

“Görüşlerimin, sayısız miktarda zorluklarla dolu olduğunu göremeyecek kadar kör olduğumu sanma...” (Cilt.I, s. 395)

“Tamamen yanlış bir inancın içinde olduğumu düşünmeye başladım.” (Cilt.II, s.117)

“Bazen tamamıyla çöküntüye uğrayacağımdan korkuyorum...” (Cilt.I, s.413)

ÜSTÜNLÜK SADECE TAKVA İLEDİR

Allah insanları farklı renklerde ve farklı diller ile yaratmıştır. Bu, Allah'ın yaratışındaki sanat ve çeşitliliğin bir göstergesidir ve hiçbir şekilde bir üstünlük gerekçesi yapılamaz. Kuran’da Allah şöyle buyurmaktadır:

Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)

Allah Katındaki tek üstünlük ise insanın takvası, yani nefsini her türlü günah ve isyandan, bozulma ve sapmalardan koruması ve bundan kaynaklanan üstün ahlakıdır. Takva dışında hiçbir insanın hiçbir insan üzerinde, herhangi bir özelliğinden dolayı üstünlüğü olamaz. Allah bunu şöyle bildirir:

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

EVRİM TEORİSİNİN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU

ANLAMAK İÇİN HARUN YAHYA’NIN (ADNAN OKTAR)

BU KİTAPLARINI OKUMALISINIZ!

Adnan Oktar’ın, Harun Yahya müstear ismiyle kaleme aldığı eserlerin sayısı yaklaşık 300’dür. Bu kitaplar 48.000 sayfa ve 35.500 resimden oluşmaktadır. Bu kitapların 7.000 sayfa ve 6.000 resimlik bölümü Evrim Teorisinin çöküşünü konu almaktadır.

Yazarın tüm kitaplarını ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan yaklaşık 200 belgeseli, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak edinebilir veya Global Yayıncılık'ın (0212) 444 444 1 no’lu telefonunu arayarak satın alabilirsiniz.


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir