Buğday Başağı Buğday Tohumlarının Dağılmasını Nasıl Sağlar?

Buğday Başağı Buğday Tohumlarının Dağılmasını Nasıl Sağlar?
Buğday başağı, parlak sarı rengi, uzun ince bir sap üzerinde sıralanmış tohumları ve sert diken gibi görünüm veren püskül biçimindeki kılçıkları ile oldukça estetik bir görünüme sahiptir. Ancak başağın estetik bir görünüm kazanmasında önemli bir payı olan bu kılçıklar sadece dekoratif amaçlı değildir. Bu kılçıkların üstlendikleri çok önemli bir görev daha vardır. Bu görev, tohumların dağılması ve yayılmasını sağlamaktır.

Buğday tohumlarının, elleri, ayakları, kas ve sinir sistemleri olmadığı halde kendilerini toprağın altında nasıl hareket ettirebildikleri ve toprağa gömebildikleri bugün birçok araştırmaya konu olmaktadır. Bilim adamları buğday tohumlarının bu hareket etme işlevini anlayabilmek için tohum dokusunun içinde kas sistemine benzeyen veya hareket etmeyi sağlayan herhangi farklı bir sistemin varlığını araştırmışlardır. Ancak elektron mikroskobu altında yapılan gözlemlerde bütün dokuların aynı olduğunu ve tohumun hareket etme özelliğinin, düşündükleri gibi kas dokusuna benzeyen bir sistemden kaynaklanmadığını anlamışlardır. Fakat kesitte önemli bir detay dikkatlerini çekmiştir. Bu detay, kılçık gövdelerinin sertliğini etkileyen muazzam bir özdirencin varlığıdır. Bir toplu iğne kalınlığındaki buğday kılçıklarının sağlamlık konusunda, sert keresteli bir ağaç olan ladin ağacı ile yarışabilecek kadar dayanıklı olması ise elbette büyük bir mucizedir.

Buğday Kılçıklarının Dayanaklı Olması Neden Önemlidir?

Havadaki nem oranı değiştikçe bu değişikliğin oluşturduğu farklılık, tıpkı termostattaki bobin tellerinin sıcaklığa tepki olarak kıvrılıp gevşemesi gibi buğday kılçıklarının da kıvrılıp düzleşmesini sağlar. Normal koşullarda bu kıvrılıp bükülme sırasında incecik kılçıkların kırılması beklenirken ağaç kadar sağlam olmaları kırılmalarını ve taneden kopup ayrılmalarını engeller. Kılçıkların bu şekilde kıvrılması ise tohuma bir kuvvet verir ve onu toprağın içine doğru iter.

Buğday Kılçıklarının Üzerindeki Taşlaşmış Tüycükler

Buğday başağından toprağa düşen tohumlar, tıpkı bir kazı makinesi gibi hareket ederek toprakta ilerler. Tohumun bu biçimde ilerlemesinde etkili olan bir diğer mekanizma kılçıklar üzerinde yer alan taşlaşmış tüylerin varlığıdır. Kılçıklar üzerindeki bu küçük tüycükler, havadaki günlük nem oranının değişmesinden etkilenen kılçıkların eğilip bükülmesi sırasında toprak parçalarına mandallanırlar ve yer kazıcı gibi açılıp kapanarak tıpkı bir çarkın dişlileri gibi hareket ederler. Burada dikkat çekici olan nokta tohumların bu ilerlemeyi toprak yüzeyinde yapmamaları ve toprağın altına indikten sonra taşlaşmış tüycüklerin tohumun tekrar yukarı çıkmasına engel olmalarıdır. Ancak aklı ve şuuru olmayan, insan gözünün güçlükle seçebileceği küçüklükteki tüycükler, toprak yüzeyi üzerinde ilerlemenin tehlikeli olduğunu, burada tohumları yiyebilecek canlıların bulunduğunu, yüzeyde tohumun ateşten ya da kuraklıktan etkilenebileceğini, bu nedenle en güvenli yerin toprağın altı olduğunu nereden bilebilirler? Elbette bu soruya verilecek tek cevap Yüce Allah’ın ilhamıdır. Yüce Allah bu gerçeği Kuran ayetlerinde şöyle haber verir:

“Şimdi ekmekte olduğunuz (tohu-m)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.”(Vakıa Suresi, 63–65)

Buğday Tohumunun Düşündürdükleri

“Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah’tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?” (En’am Suresi, 95)

Yüce Allah’ın yukarıdaki ayette haber verdiği gibi tohumlar buğday başağından toprağa düştükleri zaman ölüdürler. Çünkü ana gövdeden ve köklerden ayrıldıkları için dokuları besin maddelerinden uzak kalmıştır. Dışarıdan bakıldığında artık bu tohum için hayatın bittiği ve tohumun bir işlev göremeyeceği düşünülebilir. Ancak bu buğday tohumu, enerjisini havadan alan bir robot gibi hareket eder. Ölü tohum tıpkı bir motor gibi günlük nemden enerji alır. Kılçıklar bu nemi tohumun toprağın derinliklerine doğru ilerleyebilmesi için kusursuz bir mekanizmayla kullanırlar ve tohum yüzen bir kurbağanın ayak vuruşlarına benzer biçimde toprağın içinde ilerler. Toprağın derinliklerinde uygun bir yer bulduğunda çimlenir ve tekrar hayata geri döner. Havadaki nemle hareket eden bu mükemmel sistemin varlığı elbette çok mucizevidir. Çünkü:

Küçücük bir tohum tanesi nasıl olur da üzerindeki kılçıkların eğilip bükülmesi için gerekli olan elastikiyet katsayısını hesaplayabilir ve aynı zamanda bir çarkın dişlileri gibi hareket edebilen taşlaşmış tüycüklere sahip olur?

Taşlaşmış tüycüklerin ana malzemesi olan silisyum, bitki dokularının normal bir parçası olmadığı halde, nasıl olur da tohum büyürken üst deri hücreleri bu maddeyi üretir?

Kılçıklardaki lifler bir ağaç kadar sağlam olabilecek özdirenç katsayısını oluşturmak için her zaman nasıl doğru bir şekilde dizilebilirler?

Bu sorulara evrimcilerin verdikleri tek cevap tesadüflerdir. Ancak bu kusursuz sistemi açıklamak için tesadüflerin arkasına sığınmak bilimle bağdaşmayacak kadar ilkel bir düşüncedir. Ayrıca bunların uzun süreyi kapsayan zaman dilimi içinde aşama aşama gerçekleştiğini iddia etmek de büyük bir gaflettir. Çünkü bu parçalardan biri bile eksik olsa mekanizma işe yaramayacak ve hareket sağlanmayacaktır.

Tohum, kendi başına hiçbir şey yapması mümkün olmayan kuru, cansız bir cisimdir. Buğday tohumlarının sahip olduğu mükemmel mekanizma, bu sistemin eksiksiz olarak çalışmasını sağlayan her bir parçadaki ince detaylar ve hesaplar elbette üstün bir aklın delilleridir. Bu üstün aklın sahibi ise alemlerin hakimi olan Yüce Allah’tır. Toprağa düşen her tohum, Yüce Allah’ın ilmi ile kuşatılmıştır, Rabbimiz’in ilmi ile büyüyüp gelişir ve bitki haline gelir.

Rabbimiz bir Kuran ayetinde her bir tohum tanesi ile ilgili bilginin Kendi Katında kayıtlı olduğunu şöyle haber vermiştir:

“Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.” (En’am Suresi, 59)

Buğday Tohumlarındaki Mekanizma Teknolojiye İlham Kaynağı Oluyor

Buğday tohumlarındaki hareket mekanizması, yabani otların ayıklanmasında kullanılabilir.

Tohuma hareket kabiliyeti sağlayan mikroskobik mekanizma biyomimetik malzeme araştırmalarında bir model olarak hizmet edebilir.

Buğday tohumlarının aktif hareketleri için gerekli enerji kaynağı, havadaki günlük nem döngüsünden sağlanır. Gelecek yıllarda bu sistemden yararlanılarak robotlardaki yapay kaslar pilsiz şekilde, ihtiyaçları olan enerjiyi çevreden alarak çalıştırılabilir.

Tohumu Yarıp Çıkan Filiz Bu Kuvveti Nereden Sağlar?

Tohumun yarılıp içinden filizin çıkabilmesi için çok yüksek miktarda kuvvet gerekmektedir. Bu kuvvetin büyüklüğü, filizlerin asfalt kaldırımların kenarlarını çatlatarak çıktıkları düşünüldüğünde çok daha iyi anlaşılmaktadır. Bu etkili gücün kaynağı her bitkiyi oluşturan hücrelerin içinde bulunan hidrolik basınçtır. Bitkinin büyümesi için mutlaka gerekli olan bu basınç hücre duvarını esnetip, genişletme özelliğine sahiptir. Eğer bu özellik olmasaydı bitkilerdeki hücre büyümesi gerçekleşemezdi, yani tohum filizlenemezdi.


Pek çoğu küçük kuru tahta parçalarına benzeyen tohumlar, aslında içlerinde bitkilere ait binlerce bilgiyi barındıran genetik şifre taşıyıcılarıdır. İleride oluşturacakları bitkiler ile ilgili tüm bilgiler tohumların içinde saklıdır. Bitkinin kökünün ucundaki tüycükten, gövdesinin içindeki borucuklara, çiçeklerinden, vereceği meyveye kadar tüm bilgiler en küçük detaylarına kadar eksiksiz olarak tohumun içinde mevcuttur.

Tohumlardaki Çeşitlilik Yaratılış Harikasıdır

KAYISI: Kayısıda tek bir çekirdek yani bir tane tohum bulunur ve bu çekirdek katı kabuğunun içinde çok iyi korunur. Etli kısım ise şekerli ve yenilmeye elverişlidir. Bu bölüm insanların yanısıra kuşlar, kemirgenler, böcekler ve diğer hayvanlar için de iyi bir besindir. Ancak meyvenin böyle iki kısımdan oluşması, bitki için de iyi bir fırsattır. Çünkü meyve bölümünün yenilmesi ile birlikte kayısının ortasında sert bir çekirdek şeklinde tohum ortaya çıkar. Ve tohum bu şekilde uygun bir yerde filizlenerek yeni bir ağaç olarak yetişme imkanı bulur.

KİVİ: Kivi, kayısının aksine içindeki çekirdekleri (tohumları) de yenen bir meyvedir. İşte bunun için kivinin tek bir tohumu değil, çok sayıda küçük tohumu vardır. Etli bir meyve olan kivide olduğu gibi gruplaşmış halde bulunan tohumlar genellikle küçüktür ama bir arada bulunmaları ve çok sayıda olmaları nedeniyle -meyvenin bir bölümü yense bile- bir bitki haline gelme ihtimalleri daha fazladır.

KURU MEYVELER: Kuru meyveler, genellikle tohumun korunmasında ve yayılmasında önemli bir fonksiyona sahip olan mimari yapılarla süslüdür. Buna örnek olarak devedikeninin tepesinde bulunan püskülü verebiliriz. Bu küçük paraşütlerin görevleri üreme hücrelerini hava yoluyla uzaklara taşımaktır.

BAKLAGİLLER: Baklagiller ise meyveleri taneli olan son derece geniş bir türdür. Her türün şekli ve özellikleri kendine özgüdür. Örneğin; bezelyenin taneleri son derece düzgün bir şekilde arka arkaya dizilmişlerdir.

Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 77. sayı (Kasım 2010) 44. sayfada yayınlanmıştır.