Olayların Olumsuzdan Yola Çıkarak Halletmeye Çalışmak, Çoğu Zaman Yıkıcı Etki Oluşturur

Olayların Olumsuzdan Yola Çıkarak Halletmeye Çalışmak, Çoğu Zaman Yıkıcı Etki Oluşturur
“... Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.” (Hud Suresi, 114)

Şeytanın din ahlakının yaşanmasını engellemek için kullandığı yöntemlerden biri de insanları olumsuz konuşmaya teşvik etmesidir. Şeytanın bu telkini altına giren bir insan, bazı durumlarda olumsuz konuşmanın son derece gerekli ve faydalı olduğuna inanır. Hatta pek çok konuyu halledebilmek için bir olayın olumsuz yönlerinin de irdelenmesinin zaruri olduğunu düşünür. Ancak bu Kuran ahlakına uygun olmayan son derece yanlış bir davranış şeklidir.

İnsan nefsinde, iyi ve kötü olan herşey bir aradadır. Bu da, Allah’ın insanlar için yarattığı imtihanın bir başka özelliğidir. İnsan, hayatının son saniyesine kadar nefsindeki kötülüklere karşı mücadele etmek durumundadır. Nefsini kendi haline bıraktığı takdirde, bu iyilikler hiçbir zaman için kendi kendine kötülükleri yenerek baskın çıkamaz. İnsan bunun için sürekli olarak çaba harcamalıdır. Aklını, iradesini, vicdanını sürekli olarak daha iyi olabilmek için kullanmalıdır.

İnsanın bu mücadelesinde irade kullanarak elde etmesi gereken özelliklerden biri de ‘olumlu düşünmek’tir. İyi ve kötünün bir arada olduğu nefsin, ‘insanları olumsuz düşünmeye teşvik etme’ özelliği de vardır. Ve elbette ki bunu, çeşitli kılıflarla örterek, doğru ve mantıklı göstererek, hatta akılcılığın bir gereği olduğunu düşündürterek yapmaya çalışır. Olumlu düşünmenin bir anlamda ‘kendini kandırmak’ olacağını, ‘olumsuzlukları düşünmenin ise, insanı her zaman için daha iyi ve tedbirli hale getireceğini’, ‘daha akılcı adımlar atmasını sağlayacağını’, ‘böyle bir insanın tehlikeleri, riskleri çok daha iyi göreceğini’ telkin eder. İnsanları, olumsuz düşünmenin ‘gerçekçilik’, olumlu düşünmenin ise ‘insanın kendini kandırması’ olduğuna inandırtmaya gayret eder.

İnsanın böyle bir durumda Kuran ahlakından yana tavır alması gerektiği çok açıktır. Allah Kuran’da Müslümanlara ‘tevekkül etmeyi, her olayı hayra yormayı, Allah’ın kaderde herşeyi hayırla yarattığını düşünmeyi, her ne olursa olsun her konuda Allah’tan ümitvar olmayı’ bildirmiştir. O halde mümin, Kuran’ı ölçü aldığı için, şeytan ya da nefsi aksini her ne kadar makul görünen delillerle süslese de, olumlu düşünmekten yana tavır almalıdır.

Şeytan Olumsuz Düşünceleri Dile Getirmeyi “Dürüstlük” Gibi Göstermeye Çalışır

Bir konuda ilerleme kaydetmek ve daha yapıcı sonuçlar elde etmek isteyen bir insanın, geçmişteki ya da halihazırdaki var olan olumsuz yönleri, olumsuz şartları dile getirmesi, tam tersine kişilere zarar verip yıkıcı etki de yapabilir. Kişi o an için meydana getirdiği bu sonuçların farkına varmayabilir. Ama aslında olumsuzlukları tekrar tekrar dile getirmesiyle çevresine olduğu kadar, kendisine de zarar verir. Anlattıklarıyla kendisine daha derin telkinler yaparak, olumsuzların gerçekliğine kendisini daha da kesin bir şekilde inandırır.

Bu bakış açısındaki insanın bir de şöyle bir düşüncesi vardır: “eğer olumsuzu gizlersem gerçekçi davranmamış, dürüst olmamış olurum. Gerçekte zaten var olan bir şey bu. Bunu dile getirsem de getirmesem de bu zaten var. Bir de söze dökmenin ekstradan daha ne olumsuz etkisi olabilir ki? Ayrıca var olan bir olumsuzluğu gizlersek; sanki hiç yokmuş, hiç olmamış gibi davranırsak, üzerini örtersek, o zaman onu nasıl ortadan kaldırırız? Nasıl çözeriz? O zaman o olumsuzluk her zaman zeminde var olmaya devam edecek, gizliden gizliye sürüp gidecektir. Bu yüzden ben gerçekçi ve dürüst davranıp, yıkıcı da olsa olumsuzlukları mutlaka dile getirmeliyim.”

İşte bu da çok yanlış bir düşüncedir. Dürüstlük, doğruculuk, gerçekçilik demek sürekli olumsuzlukları dile getirmek değildir. Aynı sonucu almanın çok daha güzel, daha hikmetli, etkili, faydalı ve yapıcı yolları da vardır.

Güzel Olan Davranış, Olumsuzluğu Dile Getirmeden Çözüm Sunmaktır

Makbul olan, olumsuzu hiç dile getirmeden, onun çözümü olacak olan olumlusunu konuşmaktır. Bu, bir konuyu hallederken her iki tarafa da olumlu telkin yapacak, olumlu sonuca ulaşılmasını hızlandıracak ve olumlu temelleri güçlendirecek bir ahlaktır. Olayların sürekli olumsuz yönleri üzerinde durmak ise, ortada sanki bir açmaz varmış telkini verir. Adeta aşılması ve unutulması mümkün olmayan, kişilerin hayatları boyunca peşlerini bırakmayacak, üzerlerine ilişmiş, kalıcı hasarlarmış gibi bir hipnoz etkisi yapar. Oysa olumsuz yönler, dile getirilmediği ve onları giderecek olumlu tedbirler alındığı takdirde, hızla yok olur ve eriyip gider.

Allah Kuran’da, “iyiliklerin kötülükleri gidereceğini” bildirmiştir (Hud Suresi, 114). Bu Allah’ın kesin bir adetullahıdır. Asla değişmez. Kesin bir gerçektir. Ve mutlaka bu şekilde sonuç verir. Dolayısıyla sürekli olumlusunu konuşan, olumludan yana tedbirler alan ve olayları hayır gözüyle, pozitif yaklaşarak değerlendiren ve uygulayan bir insan, Allah’ın izniyle ortadaki olumsuzluklardan hızla sıyrılıp kurtulacaktır.

Ayrıca sürekli olumlusunu söylemek, gerçekte durum hakikaten zahiren olumsuz gibi görünse dahi, mutlaka olumlu telkin yapar. Gerçekte o şekilde olmasa bile, öyleymiş gibi taraflara o konuyu halletmede cesaret, huzur, güven ve yapıcı hareket edebilme gücü verir.

“Tedbirli Olmak” ve “Sürekli Olumsuz Düşünceleri Dile Getirmek” Birbirinden Farklıdır

Olumsuz düşünmenin ‘tedbircilik’ olduğunu sanan bir insan, bu konuda da tamamıyla yanılmaktadır. Öylesine karamsar, çökmüş, içine kapanmış, mutsuz, ümitsiz bir insanın gerçek anlamda tedbir alabilmesi zaten pek mümkün değildir. Doğru düşünebilme, olayları olduğu gibi görüp isabetli değerlendirebilme ve tedbir alabilme yeteneğini, yaşadığı ruh haliyle birlikte zaten kaybetmiş durumdadır. İnsan tedbir alabilmeyi, ancak olumlu düşünmenin getireceği huzurlu, akılcı, pozitif ve dengeli bir ruh hali içerisindeyken gerçekleştirebilir. İnsanları, olayları ve tehlikeleri doğru analiz edebilmesi, ancak böyle makul bir bakış açısı içerisindeyken mümkün olabilir.

İnsan eksik, kusurlu ve hatalı yönleri içten içe elbette ki bilir. Ama bunu sürekli konuşmak yerine, bunun tedbirlerini alarak üzerine gider ve Allah’ın izniyle çözüme de kavuşturur.

Mümin İçin Herşey Hayırlı Yaratılmıştır

İnsanın günlük hayatında karşısına çıkan diğer tüm olayları olumlu bir bakış açısıyla değerlendirip çözmeye çalışması son derece önemlidir. Bu en başta, Kuran’da bize Allah'ın gösterdiği ahlakın bir gereğidir. Allah Kuran’da insanlara,“sözün en güzelini söylemelerini” emretmiştir (İsra Suresi, 53). İşte bu nedenle olumsuzu söylemeyip, daima olumludan yana konuşmak, Allah’ın izniyle şeytanın oyununu bozacak; olayların olabilecek en güzel şekilde sonuçlanmasına vesile olacak en hayırlı, en etkili yöntemlerden biridir.

Güzel ahlakın, Kuran ahlakına uygun şekilde olumlu, tevekküllü, teslimiyetli düşünmenin dünyada ve ahirette kesin olarak güzel sonuç vereceği açıktır. Rabbimiz Kuran’da güzel ahlakın kolaylığını ve şeytanın gösterdiği yolun zorluğunu şöyle açıklamıştır:

“Şu halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? “ (Mülk Suresi, 22)

En zor şartlar altındaki insanın bile hayatında, sevineceği, mutlu olacağı, şükredeceği çok fazla nimet ve güzellik vardır. Eğer az bir nimete dahi şükretmeyi, az bir olumlulukta bile ümidi görebilmeyi başarırsa, Allah ona Katından, dünyada ve ahirette çok daha fazlasını verecektir.

Her Durumda Olumlu Düşünen Bir Mümin…
  • Olumlu düşünen bir insan, bu özelliğiyle herşeyden önce Allah’ın razı olacağı umulan ahlakı göstermiş olur. Çünkü olumlu düşünmek, Allah’ın beğendiği ahlakın, samimi imanın, Allah’a duyulan güven ve teslimiyetin bir gereğidir.
  • Bu ahlakı yaşayan kişinin vicdanı rahattır, çünkü Kuran’a uygun bir tavır içerisindedir.
  • Her olayı hayra yoran, herşeyin güzel yönlerini gören bir yaklaşımı vardır.
  • Yaşadığı olaylardaki olumsuzlukları bulup, bunlara üzülüp, sıkılıp karamsarlığa kapılmak yerine; %1’lik bile bir güzellik varsa, bu nimet için Allah’a şükreden ve bunun sevincini yaşayan bir ahlak içerisindedir.
  • Olumsuz gibi görünen tüm olayların Allah’ın birer imtihanı olduğunu ve
  • Allah’tan yana tavır gösterildiğinde’ bunların her birinin, dünyada ve ahirette kişiyi nimete kavuşturacak vesileler olduğunu bilir.
  • En zor, en karmaşık, en sıkıntılı olaylarda bile olumsuz düşünmez çünkü ‘Allah’ın, samimi kullarına kesin olarak yardım edeceğini’ unutmaz.
  • Olaylardaki ya da insanlardaki olumsuzlukların, eksikliklerin, kusurların elbette ki farkındadır. Ama bunun çözümünün, herşeye karamsar bir bakış açısıyla bakıp, üzülüp, sıkılıp, ters tavır almak olmadığını bilir.
  • Bu eksiklikleri gidermek için atacağı her adımı Allah'a güvenerek, olumlu düşünerek, ümitvar olarak, güzellikleri görüp bunları esas alarak yapar. Dolayısıyla çevrelerinde en sevilen, akıllarına en çok güven duyulan, sözlerine en çok itimat edilen, fikirlerine en çok danışılan, dostlukları en çok tercih edilen insanlar, olumlu düşünen, bu ahlaka sahip kimselerdir.

Kendisine ve Çevresine Sürekli Olumsuzluk Telkini Veren Bir İnsan
  • Olumsuz düşünmek, kişiyi en başta Allah'ın rızasına uygun düşünmekten ve Allah'ın razı olacağı umulan ahlakı yaşamaktan uzaklaştırır.
  • Allah'ı ve Allah'ın sonsuz güzel sıfatlarını unutmasına neden olur (Allah'ı tenzih ederiz).
  • Allah'ın aklını, şefkatini, merhametini, sevgisini, adaletini, kullarına olan yakınlığını, dualara karşılık veren olduğunu, samimi olan kullarını affedeceğini, ahirette herşeyin karşılığını en güzeli ve en fazlasıyla vereceğini unutturur.
  • Dünyada olup biten olayların Allah'tan bağımsız olarak gerçekleştiği (Allah'ı tenzih ederiz) inancına kapılmasına yol açar. Tüm bunlar kişinin din ahlakına göre yaşamayan insanların mantığıyla düşünmesine neden olur. Bu da insanı daimi bir üzüntü içerisine sokar.
  • Her olaya karamsar bir bakış açısıyla bakan; karanlık, kasvetli, içine kapalı, mutsuz bir insan modeli ortaya çıkar.
  • Böyle bir kişi, aklındaki bozuk mantık örgülerinden dolayı çevresindeki insanlara ve yaşadığı olaylara karşı yapıcı bir tavır sergileyemez.

İnsan çok korkacağı, ürkeceği bir durumla, gerçekten huzursuz ve tedirgin olacağı şartlarla karşılaşabilir. Ve içinde de bu hisleri yoğun olarak yaşayabilir. Ama her ne olursa olsun, “Ben çok korktum, çok ürktüm, çok huzursuz ve tedirginim” diyerek bu olumsuz hisleri dile getirmez. Çünkü bunları söylemenin kişiye de, karşısındakilere de bir faydası olmaz. Aksine kişilerin tedirginlikleri bu tarz bir üslupla giderek daha da artabilir. Bunun yerine cesaretlendirici, güven ve huzur verici, yapıcı, destekleyici konuşmalar yapmak ve bu yolla tedbir alıp olumsuzlukları yenmeye çalışmak çok daha etkili, faydalı ve hikmetli bir yaklaşımdır.

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 75. sayı (Eylül 2010) 42. sayfada yayınlanmıştır.