YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ HATA YAPMIŞTIR


BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI'NIN İSTANBUL 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE 2007/339 DOSYA NO'SU İLE GÖRÜLEN DAVASINDA CUMHURİYET SAVCISININ 1 NİSAN 2008 TARİHLİ ESAS HAKKINDAKİ BERAAT MÜTALAASI

"Sanıklar hakkında suç işlemek için örgüt kurmak, bu örgütü yönetmek ve örgüt adına faaliyette bulunmak suçlarından kamu davası açılmıştır.

27.03.2008 tarihli celsede zaman aşımı yakın tarihte olan sanıklarla ilgili dosyanın tefrikine, diğer sanıklar yönünden davaya devam edilmesine karar verilmesi şeklindeki talebimin mahkemece reddedilerek bütün sanıklar hakkında esas hakkında mütaala beyanı istenilmiştir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin bozma kararı aleyhe olup, bir kısım sanıkların (4 kişi bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan zaman aşımı tarihi yakın olmayan sanıklar hakkında da karar verilmesi CMUK.nun 326/2.maddesine aykırılık teşkil edecektir,

Ancak iddia makamı olarak mevcut delil durumuna göre bütün sanıklarla ilgili esas hakkında mütaala beyan etmek durumundayız.

Sanıkların poliste müdafii hazır olmadan verdikleri ve mahkemede bu ifadenin işkence altında alındığından bahisle kabul etmedikleri ifadelerinden başka mahkememizce toplanan deliller arasında SANIKLAR ALEYHİNE DELİL BULUNMAMAKTADIR.

Mahkemece 29.02.2008 tarihli ara kararının 5. bendinde yasak usullerle alınan ifadeler delil olarak değerlendirilemeyeceği, CMUK'nun 148. maddede anlaşıldığından hukuka aykırı olarak alındığı iddia edilen ifade ve delilleri dosyadan çıkartılması şeklindeki talebin reddine" karar verilmiştir.

CMK.nun 148/4.maddesi gereğince poliste alınan müdafiisiz ifadelerin delil olarak değerlendirilemeyeceği, böylece mahkemece de kabul edilmiştir.

Sanıklar hakkında açılan ana davadan tefrik edilen davadan 5 sanık hakkında iddia makamı olarak 4616 sayılı kanun gereği davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi talep edilmiş olup, mahkemece bu 5 sanığın şantaj ve çete yöneticisi üyesi olmak suçlarından bu sanıkların beraatlerine karar verilmiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Bu durumda sanıklardan Adnan Oktar'ın suç işlemek için örgüt kurmak ve diğer sanıkların örgütün yöneticisi olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmak suçlarını işledikleri sabit olmadığından CMK.nun 223/2e maddesi gereğince bütün sanıkların müsnet suçlardan AYRI AYRI BERAATLERİNE karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur."

Yargıtay 8. Ceza Dairesi Bilim Araştırma Vakfı Davasında zamanaşımını bozma kararında açıkça hata yapmıştır. Yargıtay, kararını, kanunen hiçbir geçerliliği olmayan, -avukat olmaksızın işkence zoruyla alınan- emniyet ifadelerini delil göstererek almıştır. Ancak bu ifadelerin delil kabul edilemeyeceği kanunen hükme bağlanmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 148. maddesinin 4. bendine göre:

"MÜDAFİ (AVUKAT) HAZIR BULUNMAKSIZIN KOLLUKÇA ALINAN İFADE, HÂKİM VEYA MAHKEME HUZURUNDA ŞÜPHELİ VEYA SANIK TARAFINDAN DOĞRULANMADIKÇA HÜKME ESAS ALINAMAZ."

Bilim Araştırma Vakfı Davası'nın 29 Şubat 2008 tarihli duruşmasında, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi verdiği 5 no'lu ara kararında şöyle belirtmiştir:

"Yasak usullerle alınan ifadelerin delil olarak değerlendirilemeyeceği CMK.nun 148. Maddede anlaşıldığından hukuka aykırı olarak alındığı iddia edilen ifade ve delillerin..."

Cumhuriyet Savcısı'nın 1 Nisan 2008 tarihli esas hakkındaki Beraat Mütalaasında:

"Mahkemece 29.02.2008 tarihli ara kararının 5.bendinde yasak usullerle alınan ifadeler delil olarak değerlendirilemeyeceği, CMK'nun 148. maddede anlaşıldığından hukuka aykırı olarak alındığı iddia edilen ifade ve delilleri dosyadan çıkartılması şeklindeki talebin reddine" karar verilmiştir. CMK.nun 148/4. maddesi gereğince poliste alınan müdafiisiz (avukatsız) ifadelerin DELİL OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEYECEĞİ, böylece mahkemece de kabul edilmiştir.

Bütün bunlara rağmen, Yargıtay 8. Ceza Dairesi sadece kanunen geçerliliği olmayan bu emniyet ifadelerine dayanarak bir karar almış ve önemli hukuki bir hata yapmıştır.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU: "HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLEN DELİL DİKKATE ALINAMAZ"

BAV davası dosyasına, davanın görülmeye başlandığı tarihten bu yana aleyhte tek bir delil girmemiştir. Aksine ortaya konulan tüm deliller, iddianamede atılan iftiraların gerçekdışı olduğunu ispatlar niteliktedir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği zamanaşımı kararını, hukuksuz bir şekilde alınan emniyet ifadelerine dayandırarak bozmuştur. CMK 148/4'e göre, avukat huzurunda alınmayan polis ifadeleri kesin olarak geçersizdir. Yargıtay, BAV davasında bu kanunun hükmünü görmezden gelerek büyük bir hukuk hatası yapmıştır. Nitekim Adalet Bakanlığı'nın sitesinde de yer alan Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun aldığı bir karara ilişkin haberin aşağıda yer alan bölümünde, 8. Yargıtay Ceza Dairesi'nin BAV davasındaki kararının ne kadar hatalı olduğu açıkça görülmektedir:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, pozitif hukuk normları ve yargısal kararlar karşısında HUKUKA AYKIRI BİÇİMDE ELDE EDİLEN DELİLLERİN, Türk Ceza yargılaması Hukuk sisteminde DİKKATE ALINAMAYACAĞINI vurguladı.

(http:/www.memurlar.net/haber/40058/)

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bu karara itiraz ederek, YASAK SORGU YÖNTEMLERİYLE TOPLANAN KANITLARA DAYANILARAK MAHKUMİYET HÜKMÜ KURULAMAYACAĞINA, ... işaret etti.

(http:/www.memurlar.net/haber/40058/)

YARGITAY'IN DA HATA YAPABİLECEĞİ UNUTULMAMALIDIR

Yargıtay'ın da hata yapabileceğinin önemli bir gerçek olduğunu, Yargıtay eski Başkanı Osman Arslan şöyle açıklamıştır:

Osman Arslan:
YARGITAY DA HATA YAPABİLİR. Bir yılda mesai yapılan gün 200 kabul edilirse, demek ki GÜNDE YARGITAY'DAN 2 BİN 500'DEN FAZLA KARAR ÇIKIYOR. BU ŞARTLARDA HİÇ HATA YAPILMAMASI MÜMKÜN MÜ?

(http://www.yargitay.gov.tr/content/view/134/64/)

Günde 2500 karar alan Yargıtay üyeleri, vakit darlığından ve iş yoğunluğu sebebiyle önlerine gelen onlarca klasörden oluşan dava dosyalarına en fazla 5-10 dakikalık bir vakit ayırabilmektedirler. Bu durumda da onlarca klasörden oluşan delil ve belgeleri inceleme fırsatı bulamadan davayı hükme bağlamak durumunda kalmaktadırlar. Yargıtay Başkanı Erarslan Özkaya hiçbir hukuk devletinde Yargıtay'ın bu kadar ağır iş yükü altında olmadığına dikkat çekmiştir:

ERARSLAN ÖZKAYA,"AŞIRI İŞ YÜKÜNÜN DAVALARIN SAĞLIKLI İNCELENMESİNİ TEHLİKEYE DÜŞÜRDÜĞÜNÜ" AÇIKÇA DİLE GETİRMİŞTİR.

(http://www.memurlar.net/haber/6058/)

Nitekim yapılan istatistikler son derece önemli bazı gerçekleri ortaya koymaktadır:

...Yerel mahkemelerin kararlarının temyiz incelemesini yapan YARGITAY CEZA DAİRELERİ DE YANLIŞ KARARLARIN ALTINA İMZA ATIYOR. (Zaman Gazetesi, 19 Mayıs 2005)

2003

... YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 2003'TE KENDİ DAİRELERİNDEN GELEN DAVALARIN YÜZDE 57'SİNİ BOZMUŞTUR. (Zaman Gazetesi, 19 Mayıs 2005)

2004

T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün 2004 yılı verilerine göre ise, YARGITAY CEZA GENEL KURULU, YARGITAY'IN VERDİĞİ KARARLARIN % 61.7'SİNİ BOZMUŞTUR.

(http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistik_2006/yargıtay/yargt4.htm)

Böyle bir durumda Yargıtay üyelerinin kararlarının kusursuz olacağını iddia etmek mümkün değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, kendi dairelerinin aldığı kararları, hatalı olduğu için bizzat kendisi bozmuştur. Ve bu hata oranının, % 61'lere varan çok yüksek bir rakam olduğu görülmektedir. Demek ki, "Yargıtay kayıtsız şartsız doğru söyler" diye bir kural yoktur. Aksine Yargıtay, gelen davaların yarısından fazlasında yanlış karar verebilmektedir.

Yargıtay eski Başkanı Osman Arslan, "Ülkemizde de adli yargıda hatalar vardır. Nicelik ve nitelik ters orantılıdır. Nicelik artıkça nitelik artmaz, düşer." demiştir. Arslan, "Bir hakimin günde 10 dosyaya baktığı zaman başarı sağlayacağını" söylemiş, "aksinde ise performansın düşeceğini ve hatalı kararlar alınabileceğini" belirtmiştir.

(http://www.yargitay.gov.tr/content/view/139/64/)

Yargıtay Onursal Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk ise, "Afrika dahil, dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'deki kadar işi olan bir Yargıtay yok" sözleriyle bu gerçeği dile getirmiştir.

Sami Selçuk'un bu konudaki çok önemli bir başka tespiti ise şöyledir:


Ama Türkiye'de ilk mahkeme yargıçlarına, Yargıtay yargıçları not veriyorlar. YARGIÇLAR, SAVCILAR, İYİ NOT ALMAK İÇİN FAKÜLTEDE OKUDUKLARINI BİR YANA İTİYOR. YARGITAY NE DEMİŞSE ONA GÖRE KARAR VERİYOR. KİŞİLİĞİNİ, BEYİNSEL BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRİYORLAR. Gelişme de duruyor. Bu çok üzücü. BAŞKA TÜRLÜ YÜKSELEMİYOR ÇÜNKÜ. Not sisteminin hemen bırakılması gerek.
(http://yenisafak.com.tr/roportaj/roportaj29.html)

Yerel mahkemelerin Yargıtay'dan bozularak dönen davalarda tüm bu gerçekleri göz önünde bulundurarak hareket etmeleri gerekmektedir. "Yargıtay bir kararı bozduysa kesin doğrudur" diye düşünmeleri son derece hatalı olacaktır. Adeta hipnotize olmuşcasına, deliller ve araştırmalar ışığında daha önce edindikleri tüm kanaatleri bir kenara bırakarak Yargıtay'ın 5-10 dakikada verdiğini bildikleri bir kararı hiç sorgulamadan kabullenmek, hukuka ve adalet anlayışına da uygun değildir. Nitekim böyle bir yaklaşımın ne kadar yanlış olacağını, Yargıtay Başkanları bizzat kendileri hatırlatarak, yargı görevlilerinin dikkatini bu konuya çekmektedirler. Ve bu hatalı kararlara karşı uyanık olmaları konusunda onları uyarmaktadırlar.

Bu hususun mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

SONUÇ: Yargıtay 8. Ceza Dairesi, sadece avukat nezdinde alınmayan ve işkence altında zorla imzalatılmış olan geçersiz polis ifadelerini gerekçe göstererek yerel mahkemenin zamanaşımı kararını bozmuş bulunmaktadır. Bu durumda CMK 148/4'e göre avukat huzurunda alınmayan polis ifadelerinin geçersizliği Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından fark edilmemiştir. Burada hukuki bir hata yapılmıştır. Yargıtay'ın yoğun iş temposu nedeniyle hata yapabileceğinin, nitekim her yıl aldıkları kararların yarısından fazlasının hatalı olduğunun dikkate alınması gerekmektedir. Bu hususlar ışığında, BAV davası ile ilgili olarak Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından açıkça hatalı bir karar verildiği kabul edilmelidir.

Sedat Altan

Bilim Araştırma Vakfı Başkanı