Müminler Allah (cc)'ın Hoşnutluğunu Kazanmayı Herşeyin Üzerinde Tutar

Müminler Allah (cc)'ın Hoşnutluğunu Kazanmayı Herşeyin Üzerinde Tutar, Nefislerinin Çıkarlarını Allah (cc)'ın Rızasına Değişmezler
Kuran ahlakını yaşamayan kimseler nefislerini, sahiplenmeleri ve koruyup kollamaları gereken bir varlık olarak görürler. Var güçleriyle onu desteklemeye, onun isteklerini yerine getirmeye ve savunuculuğunu yapmaya çabalarlar. Tüm yaşamlarını; ideallerini, dostluklarını, hayata bakış açılarını nefislerinin talepleri doğrultusunda yönlendirirler. Hatta ancak ona uydukları takdirde gerçek anlamda mutlu olabileceklerine inanırlar.
Oysa tüm bu yanlış düşünceler, söz konusu kişilerin nefis hakkındaki gerçekleri gereği gibi düşünmemelerinden kaynaklanır. Allah (cc) Kuran'da nefsin gerçek konumunu ve insanları nasıl bir sona doğru sürükleyeceğini bildirmiştir. "Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir..." (Yusuf Suresi, 53) ayetiyle bildirildiği gibi, nefis Allah (cc)'ın dilemesi dışında, insanı daima kötülüğe sevk eder. Bu nedenle insan ona uyarak değil, tam tersine ancak ondan sakınarak mutluluğa ve huzura kavuşabilir. İnsanın nefsini sahiplenip, adeta bir köle gibi onun isteklerine boyun eğmek yerine, nefsini kendi buyruğu altına alması ve onu kendi istediği gibi yönlendirmesi gerekir.
Nefis pek çok kötülükle birlikte yaratılmıştır, asıl olan vicdanın sesini dinleyip iyilikten yana hareket etmektir. Aksinde nefsi kişiye Allah (cc)'ın razı olmayacağı bir ahlakı benimsetecek, dünyada ve ahirette onu büyük bir hüsrana sürükleyecektir. Nefsini eğitebilmesi için ise, Allah (cc) insanın vicdanına her türlü kötülükten sakınmanın ve iyiliği yaşamanın yollarını ilham etmiştir. Kuran'da insanın kurtuluş yolu şöyle haber verilmektedir:
"Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. " (Şems Suresi, 7-10)
İman edenler Kuran'ı kendilerine rehber edindikleri için bu önemli gerçeğin farkındadırlar. Bu nedenle daima vicdanlarının sesine uyarlar. Derin iman sahibi olmayan insanlar ise, bu gerçeği bilmelerine rağmen kimi zaman nefislerinin isteklerine yenik düşebilirler. Bunun sonucunda dünya hayatına ilişkin konular ya da şahsi çıkarları bu kimseler için Allah (cc)'ın rızasını kazanmaktan daha önemli hale gelebilir.
Oysa dünya hayatının tüm nimetleri, yaşanacak her olay, insanların karşılaşabilecekleri her türlü olay, eksiksiz olarak Allah (cc)'ın kontrolündedir ve ancak O'nun izniyle gerçekleşir. Dolayısıyla insan ne tedbir alırsa alsın, ne kadar çok çaba harcarsa harcasın, eğer bir zorlukla karşılaşacaksa bunu engellemeye gücü yetmeyecektir; Allah (cc) dilediyse bu olay yaşanacaktır. Aynı şekilde eğer bir iyilikle karşılaşacaksa, bunu da engellemeye kimsenin gücü yetmeyecek ve bu iyilik de yalnızca Allah (cc)'ın dilemesiyle gerçekleşecektir.
Bu gerçeğin şuurunda olan bir insan, dünya hayatından ve geleceğinden yana hiçbir endişeye kapılmaz. Samimi olduğu, daima Allah (cc)'ın rızasını gözettiği sürece, Allah (cc)'ın yardımı, rahmeti ve desteği, -Allah (cc)'ın izniyle- mutlaka onunla birlikte olacaktır. Allah (cc) Kuran'da iman edenlere bu rahmetini, "... Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder..." (Hac Suresi, 40) ayetiyle müjdelemiştir. Dolayısıyla nimetleri kendisine ulaştıracak olanın yalnızca Allah (cc) olduğunu unutan bir kimse ise, bunları kendi çabasıyla elde edebileceğini düşünüp dünyanın peşinde koşmakla büyük bir yanılgıya kapılır.
Samimi iman eden kimseler için, hayatları boyunca karşılaşacakları hiçbir olay, Allah (cc)'ın rızasını kazanmaktan daha öncelikli olamaz. Ne dünya malı, ne gelecek kaygısı, ne zenginlik, ne de makam ve itibar gibi konular onlar için Allah (cc)'ın beğendiği ahlakı yaşamaktan daha önemli değildir. Bu amaçları uğrunda, zorluk ya da sıkıntı içerisine girmeleri gerekse dahi asla taviz vermezler. Allah (cc)'ın rızasını kazanabilmek için her türlü fedakarlığı seve seve göze alırlar. Allah (cc)'ın dostluğunun, sevgisinin ve rahmetinin, dünya hayatının hiçbir nimetiyle kıyaslanamayacak ve hiçbir şeye değişilemeyecek kadar büyük ve değerli nimetler olduğunun farkındadırlar. Allah (cc)'ın rızasını kazanabilmek için gerektiğinde hiç düşünmeden sahip oldukları herşeyden feragat edebilirler. Kuran'da müminlerin Rabbimiz'in rızasını kazanabilmeyi nefislerinin isteklerinden üstün tuttukları şöyle bildirilmektedir:
"İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. " (Bakara Suresi, 207)
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir