Elçiler,
müminler arasında, Kuran ayetleriyle belirlenmiş özel ve ayrıcalıklı
bir konuma sahiptirler. Ayette, müminlerin elçilere yönelik tutum ve
davranışları konusunda bir örnek verilmekte ve konuşurken kullanacakları
ses tonu özel olarak tarif edilmektedir.
Müminlerin Allah'ın elçisiyle
konuşurken seslerini birbirlerine olduğu gibi yükseltmemeleri
hatırlatılmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise bu tavrın,
bir edep veya görgü kuralı olmanın çok ötesinde, Allah'ın kesin bir emri
olmasıdır. Ayetin devamında belirtildiği gibi aksine bir davranışın
amelleri boşa götürecek bir tavır olması konunun önemini açıkça ortaya
koymaktadır. Bunu Kuran'ın açık bir hükmü olarak değil de, herhangi bir
ahlak kuralı olarak görmek, "yapılırsa güzel olur, yapılmazsa da biraz
ayıp olur" şeklinde bir anlayışı sürdürmek, Allah'ın ayetlerini gözardı
etmek anlamına gelir. Oysa elçiye gösterilen saygı Allah'a gösterilmiş
demektir. Aynı şekilde eğer tam tersi bir ahlak gösterilirse bu da
Allah'a karşı gösterilmiş bir tavır olur.
Elçiye karşı kasıtlı olarak saygıda kusur etmek ise Allah'ın razı
olmayacağı bir tavırdır. Ancak, art niyet olmadan, cahillik,
düşüncesizlik, hatalı bir samimiyet anlayışı sonucu elçinin huzurunda
sesini yükselten bir kişinin, mümin de olsa, diğer müminlere kıyasla
daha düşük bir akıl ve şuur seviyesine ve daha duyarsız bir karaktere
sahip olduğu ise açıktır.
Allah'ın konuya verdiği önem, buna riayet edenlerin övüldüğü ve müjdelendiği bir sonraki ayette de anlaşılmaktadır:
Kaynak: http://harunyahya.org/tr/Makaleler/158500/Bir-Ayet-Bir-Aciklama-Hucurat-Suresi-2