Kamuoyuna Duyuru



KAMUOYUNA DUYURU

·                   Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında 2000 yılında açılan kamu davasının 2005 yılında zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir. Böylece Fatih Altaylı ve Ebru Şimşek’in müdahillik hakları da 2005 TARİHİNDE KESİN OLARAK DÜŞMÜŞTÜR. Ancak buna rağmen, hukuka aykırı olarak Yerel Mahkemenin zamanaşımı kararını temyiz etmişlerdir.
·                   Yargıtay 8. Ceza Dairesi ise, kanunen temyİz hakkIna sahİp TEK Mercİ OLAN SavcIlIk makamINIn Bİr temyİz talebİ olmamasIna rağmen, müdahil olmayan bu kişilerin hukuken geçersiz olan temyiz başvurusuna dayanarak zamanaşımı kararını 2007 yılında bozmuş, böylece ikinci bir hukuki hata ortaya çıkmıştır.
·                   Çünkü Fatih Altaylı ve Ebru Şimşek’in 2005 yılından itibaren davamızda, sokaktaki herhangi bir insan gibi hİçbİr hukukİ haklarI kalmamIştIr. Dolayısıyla herhangi bir İtİraz veya temyİz haklarI da kalmamIştIr. (Nitekim yerel mahkeme bu kişilerin müdahilliklerini kaldırmıştır.)
·                   Zira kanunlarımıza göre, bu tür davalarda devlet adına temyiz başvurusu yapma yetkisi sadece Savcılık makamına aittir, VATANDAŞLARIN İSE TEMYİZ BAŞVURUSU YAPMA HAKKI BULUNMAMAKTADIR.
·                   Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin hatasını düzeltmek ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkisindedir. Ancak gerek kanunlarımızda, gerekse Yargıtay içtihatlarına emsal teşkil eden davalarda bu tip durumlarda MUTLAK SURETLE DÜZELTME YOLUNA GİDİLMESİNE RAĞMEN, Sayın Başsavcılık makamı, kendisine yapılan ve son derece sağlam ve kesin hukuki temellere dayanan DÜZELTME TALEBİNİ REDDETMİŞTİR. Böylelikle yerleşmiş Yargıtay içtihatlarının aksine bir hukuki durumun ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.


ÖRGÜT İDDİASI İLE SÜREN SUÇLAMALARDA
GERÇEK KİŞİLER ZARAR GÖREMEZLER, MÜDAHİL   OLAMAZLAR, DOLAYISIYLA KARARLARI DA
TEMYİZ EDEMEZLER
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülmekte olan davada 24.11.2005 tarihinde zaman aşımı kararı alınmıştır.
Ancak şantaj yapmak suçlaması, Yerel Mahkemenin söz konusu kararından önce 02.06.2005 tarihinde zamanaşımına girmiştir.
Sadece şantaj iddiası yönünden davaya müdahil olan EBRU ŞİMŞEK VE FATİH ALTAYLI’NIN 02.06.2005 TARİHİNDEN İTİBAREN DOSYADAKİ TÜM SIFATLARI VE DOLAYISIYLA DAVAYI TEMYİZ YETKİLERİ KESİN OLARAK SONA ERMİŞTİR.
Ayrıca örgüt suçlaması ile süren davalarda gerçek kişiler “suçtan zarar gören” sıfatı kazanamazlar. Bu sebeple de örgüt suçlaması ile ilgili; GERÇEK KİŞİLERİN,
1. DAVAYA KATILMA HAKLARI
2. VE EN ÖNEMLİSİ HÜKMÜ TEMYİZ HAKLARI YOKTUR.
Bir an için örgüt iddiasıyla açılan davaya gerçek kişilerin müdahil olabileceği farazi bir varsayım olarak kabul edilse bile bu durum dahi BAV Davası’nda örgüt iddiasını temyize imkan vermemektedir. Çünkü BAV Davasındaki şantaj iddiası 2005 yılında zamanaşımından düştüğü için gerçek kişilerin 2005 yılından itibaren davanın örgüt suçlamasıyla ilgili kısmını temyiz imkanları kalmamıştır.
Nitekim Yerel Mahkeme, Fatih Altaylı ve Ebru Şimşek’in müdahil sıfatlarını, “katılma hak ve yetkileri bulunmadığından müdahiller Fatih Altaylı ve Ebru Şimşek’in esas kararla birlikte temyizi kabil olmak üzere müdahillik sıfatlarının kaldırılmasına” şeklindeki kararıyla kaldırmıştır. (29.04.2011 tarih ve 1 no’lu ara karar)  
Bu açık gerçeğe rağmen Ebru Şimşek ve Fatih Altaylı vekilleri, Yerel Mahkemenin zamanaşımı kararına karşı temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi de sanki ortada geçerli bir temyiz varmış gibi değerlendirme yaparak Yerel Mahkemenin çete davasında verdiği zamanaşımı kararını 2007 yılında bozmuştur.
Ancak bu bozma kararına dayanak yapılan temyiz dilekçesinin geçersiz olduğu şimdi ortaya çıkmıştır. Nitekim konu hakkında hukuki mütalaa veren çok değerli ceza hukukçuları ve akademisyenler1 de Ebru Şimşek ve Fatih Altaylı’nın dosyada müdahil olma ve temyiz etme hakları olmadığını, Yerel Mahkeme ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin ise bu kişilerin sanki böyle bir hakları varmış gibi kabul ederek, hukuken yok hükmünde bir karar verdiklerini belirtmişlerdir.
 Gerçek kişilerin örgüt suçlamalarında zarar görmelerinin mümkün olmadığı konusunda Yargıtay’da istikrar bulmuş bir uygulama vardır. Bu gerçeği ortaya koyan Yargıtay içtihatlarından bazıları şu şekildedir:
Yargıtay 1. Ceza Dairesi
 20/05/2009 tarih, 2008/6080 E. ve 2009/2875 K. sayılı ilam
Çıkar amaçlı örgüt kurma ve bu örgüte üye olma suçuna müdahale mümkün olmadığından, sanıklar hakkında verilen beraat kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısının da temyizi bulunmadığından, ..., bu suçtan kurulan hüküm temyiz incelemesi kapsamı dışında bırakılmıştır.”
Yargıtay 1. Ceza Dairesi
 17.12.2007 tarih, 2007/3941 E. ve 2007/9452 K. sayılı ilam
“Müdahiller vekilinin yetkisi bulunmadığından, sanıklar hakkında kurulan suç işlemek için örgüt kurmak ve örgüt üyesi olmak suçları ile 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükme yönelen temyiz başvurusunun CMUK’nun 317. Maddesi uyarınca REDDİNE...”

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ
BU HUKUKİ HATAYI DÜZELTME YETKİSİ VARDIR
CMK’nun 308. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu tür hukuki hataların düzeltilmesini Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ndan talep edebilmektedir. Genel Kurul da hatalı kararı iptal ederek bunu düzeltebilmektedir.
BAV mensuplarının avukatları da Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin hatalı bozma kararının kaldırılması için CMK.nun 308. maddesi çerçevesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yapmışlardır.
Ayrıca konuyla ilgili olarak ceza hukukçuları ve akademisyenlerince hazırlanan 13 adet mütalaayı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunmuşlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gerek yönetim ve idaresinde gerekse dosyaların incelenmesinde görevli olan savcılar talebimizin ve başvurumuzun son derece haklı olduğunu görüştükleri bir çok kişiye defalarca ifade etmişlerdir.
Ancak, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin yaptığı HATA,
1. Yargıtayın yerleşik içtahatlarına
2. CMK 317. Maddeye
3. TCK 220. Maddeye
4. Ceza hukukçuları ve akademisyenlerin mütalaalarına
5. Görüşü alınan çok sayıda değerli hukukçunun kanaatine
6. C. Savcısının zaman aşımı kararını temyiz etmemesine
göre açık olmasına rağmen Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil’in Ankara dışında olduğu bir sırada bu haklı talebimiz alelacele reddedilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, BAV Davası’nın 6 sene kanunlara rağmen gereksiz yere uzamasına ve bu süre zarfında yargının senelerce lüzumsuz olarak meşgul olmasına yol açan böylesine vahim bir hukuki hatanın düzelmesine neden engel olduğunun anlaşılabilmesi  için  bu konunun araştırılması gerekmektedir.
12 Eylül 2010 Referandumu yargıdaki siyasallaşmaya son veren çok önemli reformları başlatmıştır. Ancak yaşadığımız bu son hayret verici olay, yargıda daha pek çok yapılması gereken şey olduğunu göstermiştir.
Kamuoyuna saygıyla sunuyoruz.

                                                            Ufuk Zeytinoğlu 
Bi­lim Araş­tır­ma Vak­fı


1) Prof. Dr. Fatih S. Mahmutoğlu, Prof. Dr. Emin Artuk, Doç. Dr. Ümit Kocasakal, Prof. Dr. Hamide Zafer, Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, Prof. Dr. Hasan Tunç, Prof. Dr. Vahit Bıçak, Doç. Dr. Caner Yenidünya, Prof. Dr. Erol Cihan, Prof. Dr. Veli Özer Özbek, Prof. Dr. Doğan Soyaslan, Doç. Dr. İlhan Üzülmez, Prof. Dr. Süheyl Donay, Doç. Dr. Yusuf Yaşar ve Dr. Bilal Kartal.