Allah'la Derin Bir Bağlantının Kurulması

Allah'la Derin Bir Bağlantının Kurulması Nefis Allah’ın dilemesi dışında insanı sürekli olarak kötülüğe davet eder. İnsan nefsin bu kötülüklerinden ancak Yüce Allah’la samimi ve derin bir bağlantı kurarak kurtulabilir. Bu bağlantının en etkili yollarından biri O’na dua etmektir. İnsan, samimi kullarının duasına muhakkak cevap vereceğini bilerek (Bakara Suresi, 186) Yüce Allah’tan nefsini arındırmasını, aklını açmasını ve derin bir imana sahip olmayı dileyebilir. Ancak Rabbimiz’le yakın bağlantı kurmanın yolları sadece dua ile sınırlı değildir. O’nun büyüklüğünü, yaratışının mükemmelliğini, düşünerek, nimetlerini anarak, O’nu övüp (tesbih edip) yücelterek ve O’na ibadet ederek nefis hırslardan, korkulardan (gelecek ve kaybetme korkusu gibi) ve bencil tutkulardan arındırılabilir.
Sevilen Şeylerden İnfak Etmek ve Fedakar Olmak

İnsanın nefsi malı yığıp biriktirmeye, cimrilik etmeye, bunları kimseyle paylaşmamaya öncelikli olarak hep kendini düşünmeye, bencil olmaya ve fedakarlıktan kaçınmaya eğilimlidir. İnsan nefsindeki bu zaaflardan kurtulabilmek için Yüce Allah’ın emrettiği Kuran hükümlerini eksiksiz olarak uygulamalıdır. Nitekim Yüce Allah nefislerdeki cimrilik ve bencillik duygusundan kurtulmanın en hayırlı yolunun infak etmek olduğunu şöyle bildirmektedir:

“Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Tegabün Suresi, 16)

Nefsi Kınamak


Nefsi temizlemenin en etkili yöntemlerinden biri de onu sürekli olarak kınamaktır. Müminler nefislerini kınayarak gerçek kurtuluşa ve cennete kavuşacaklarını bildiklerinden “Şu sözümle neyi kastettim? Bu hareketi yapmaktaki amacım neydi? Kalbimden geçen şu düşünceden elde etmek istediğim nedir?” gibi sorularla söyledikleri ve yaptıkları hareketlerde kendilerini denetlerler. Herhangi bir hata veya yanlışlık yaptıklarında bunu diğer müminlerle paylaşarak hem onların aynı yanılgıya düşmesine engel olmaya çalışırlar, hem de nefsin büyüklük gururundan dolayı hiç hoşlanmadığı eleştiriyi yaparak ona acı çektirir ve ezerler. Çünkü nefsin en çok sevdiği şey “kendine benlik vermek”, bu benlik duygusunun sonucu olarak hataları da sahiplenip bunları itiraf etmekten insanı engellemektir. Nefis bu biçimde insanı hatasız olduğuna inandırmaya ve kötülükleri bu biçimde örtüp kapatmaya çok eğilimlidir.

Nefsinin kötü isteklerine tabi olup da onu temizleyip arındırmamış ve dünyada iken nefsini kınayıp eleştirmemiş olan kişinin ahirette nefsini kınaması ise ona bir yarar sağlamaz. Nitekim Yüce Allah kıyamet gününün hemen ardından kendini kınayıp duran nefsin durumuna yemin etmektedir: “Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim. Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim.” (Kıyamet Suresi, 1-2) Vicdanın Sesini Dinlemek Vicdan Yüce Allah’ın kullarına nefsin “fücurundan” yani kötülüklerinden kurtulmak için bahşettiği çok büyük bir nimettir. İnsanı Allah’a ve dinin bildirdiği doğrulara, hayırlara yöneltip, iyiyi ve kötüyü ayırt etmesini sağlar. Vicdan, bir anlamda doğruya yönelten Allah’ın sesidir. İnsan sürekli olarak bu sese kulak verdiği ve Kuran’da gösterilen temel prensipleri tam olarak kavradığı takdirde, doğru yolda ilerleyecektir. Mümin günlük hayatta birkaç seçenek arasında seçim yapmak durumunda kaldığında, karşılaştığı seçenekler içinde, Allah’ın rızasına en uygun olanını, dinin menfaatlerine en yararlı olanını seçerken vicdanının sesini dinler. Çünkü vicdan ilk olarak devreye girer ve hangi seçeneğin Allah’ın rızasına daha uygun olacağını insana ilham eder. Ancak ikinci aşamada nefis devreye girer ve onu diğer alternatiflere yöneltmeye çalışır. Bunun için de genellikle insana mazeretler fısıldar. Nitekim Yüce Allah insana bir yarar sağlamayacak olan nefsin bu fısıltıları yerine vicdanının sesini dinleyen kişileri kurtuluşa ulaştıracağını müjdelemektedir:
“Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa, Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir.” (Naziat Suresi, 40-41)