Kanın Pıhtılaşmasındaki Mükemmel Enzim Zinciri

Kanın Pıhtılaşmasındaki Mükemmel Enzim Zinciri
Kanın pıhtılaşma sistemi, bir dizi enzimin birlikte hareket etmesi ile gerçekleşen olağanüstü bir olaydır. Bu sistem öylesine kusursuz gelişir ki, bir yerimiz yaralandığında, kanın durup yaranın bir süre sonra kapanacağından emin oluruz. İşte bu eminlik, bedenimizdeki enzimlerin Allah’ın rahmetiyle hatasız ve sistematik şekilde çalışmalarından kaynaklanmaktadır.

Sadece tek bir uzvunuzu hareket ettirmek için vücudunuzda birçok işlem gerçekleşir. İşlemler, aldığınız karar ile başlar ve temele doğru inildikçe daha da kompleks bir hal alır. Beyninizde emrin oluşması ile başlayan reaksiyonlar silsilesi, sayı olarak belki de milyarları bulmakta, bunların tümü için vücudunuzda enzimler görev yapmaktadır. Enzimler konusu ile ilgili her detay oldukça şaşırtıcıdır ve enzimlerin her birinin yaptığı iş oldukça önemlidir. İşte bu nedenle vücutta görev yapan her enzim özeldir.
Örneğin bedenimizde bir yaranın oluşması, vücudu alarma geçiren önemli bir olaydır. Müdahalenin, yaranın açıldığı yere yapılması gerekir. Bunun için tüm imkanlar seferber edilir ve bu bölgeye doğru bir akış başlar. İşte bu sırada vücutta sakince dolaşan bazı enzimler de Allah’ın ilhamıyla bir anda büyük bir hızla hareketlenirler.

Kanama Başladığında Vücut İçinde Başlayan Seferberlik

İlk Yardım: Vücudun herhangi bir bölgesinde bir kanama başladığında ilk yardım, trombosit adı verilen kan plakçıklarından gelir. Trombositler kanın içinde dağınık olarak dolaşırlar, bu nedenle kanama vücudun neresinde olursa olsun, mutlaka o bölgeye yakın, devriye gezen bir trombosit vardır.

Von Willebrand isminde bir protein ise, kaza yerini işaret ederek yardım isteyen bir trafik polisi gibi, trombositleri gördüğünde önlerini keser ve olay yerinde kalmalarını sağlar. Olay yerine gelen ilk trombosit, aynı telsizle yardım ister gibi, bir madde salgılayarak, diğerlerini de olay yerine çağırır.

Enzimler Pıhtılaşmayı Başlatıyor: İlk müdahale yapıldıktan sonra iş enzimlere düşmektedir. Aslında bu aşamaya kadar devreye girmiş çok sayıda enzim vardır, ama burada pıhtılaşma işlemini tamamlayan enzimlerin üzerinde durulacaktır. Vücut, daima daha sonra kullanılmak üzere aktif olmayan enzimler depo eder. Bu enzimler, ancak vücutta gerekli olduklarına dair bir sinyal aldıklarında harekete geçmeye kodlanmışlardır. Kanda serbest gezen fibrinojen de aktif halde olmayan bir enzimdir. Kan plazması içinde erimiş haldedir. Vücutta bir yara açılana kadar, kendi halinde etrafta yüzer. Ancak herhangi bir yerde bir alarm durumu söz konusu olduğunda, bir anda hareketlenir. Kan plazmasında herhangi bir iş yapmadan dolaşan bu protein, yaranın oluştuğu bölgeye doğru ilerlemeye başlar

İlk Pıhtıyı Oluşturan Ağ: Vücutta alarm durumu oluştuğunda, trombin adındaki bir diğer enzim, fibrinojenin protein zincirindeki üç halkadan ikisini keser. Fibrinojen, fibrin haline gelmiştir. Yani aktif olmayan bir enzim aktif hale getirilmiştir. Kesilen yüzeyde ise yapışkan parçalar oluşmuştur. Bu yapışkan parçalar, fibrinlerin diğer fibrin molekülleri ile birleşmesini sağlar. Fibrin moleküllerinin birleşmesiyle uzun bir zincir oluşur ve proteinler birbirlerinin üzerinden geçerek bir ağ oluştururlar. Bu oluşan ilk pıhtıdır. Ardından bu pıhtılar bir balık ağı gibi yaranın üzerini kaplamaya devam eder.

Trombin aynı zamanda faktör XIII enzimini faktör XIIIa’ya dönüştürür. Bu faktör, fibrin pıhtısının daha sağlam olmasını sağlamaktadır. (Robert K. Murray, Peter A. Mayes, Darly K. Granner, Victor W. Rodwell, Harper’ın biyokimyası, Barış Kitabevi, 1993, sf. 783)

Yumurta-Tavuk Bilmecesini Andıran Enzim Zinciri

Trombinin Pasif Hali Pro Trombin: Fibrinojeni aktif hale getiren trombin de aslında kanda protrombin denilen aktif olmayan hali ile mevcuttur. Bu önemlidir, çünkü eğer kanda sürekli olarak trombin dolaşıyor olsaydı, bütün fibrinojenleri kesecek ve vücutta sürekli olarak kontrolsüz pıhtı oluşacaktı. Böyle bir tehlikenin oluşmaması için protrombinin de bir enzim tarafından aktif hale geçirilmesi gerekmektedir.

Protrombini Aktif Hale Dönüştüren Stuart Faktörü ve Akselerin:

Protrombini, Stuart faktörü adı verilen bir başka enzim keser ve onu aktif hale dönüştürür. Ancak trombin için geçerli olan durum, Stuart faktörü için de geçerlidir. Eğer Stuart faktörü baştan beri kan içinde serbestçe dolaşıyor olsaydı, bu defa pıhtılaşma mekanizmasını o sürekli olarak harekete geçirecek ve vücutta kontrolsüz pıhtı oluşumu bu defa Stuart faktörü nedeniyle başlayacaktı. İşte bu nedenle Stuart faktörü de kanda aktif halde değildir ve harekete geçmesi için aktif hale getirilmesi gerekmektedir.
Ancak protrombinin hareketlenebilmesi için yalnızca Stuart faktörü yeterli değildir. Akselerin adındaki başka bir enzim, Stuart faktörü ile birlikte hareket ederek protrombini trombin haline dönüştürürler.

Akselerini Aktif Hale Getiren Trombin: Pıhtılaşmanın gerekli olmayan bir anda başlamaması için akselerinin de ilk başta aktif halde olmadığını tahmin edebiliriz. Ancak onun aktifleşme sisteminde büyük bir ikilem, “yumurta-tavuk” bilmecesini andıran bir durum karşımıza çıkar. Çünkü akselerini aktifleştiren enzim “trombin”dir. Akselerinin, kendi aktifleştirdiği bir enzim tarafından aktif hale getirilmesini nasıl açıklarız? Bunun sebebi, Stuart faktörünün protrombini çok ağır bir şekilde kesmesi ve bu nedenle vücutta bir tedbir olarak mutlaka bir miktar trombinin hazır halde bulunmasıdır. Bu önemli tedbir ile olay başlar ve Stuart faktörünün hareketlenmesi ile pıhtılaşma sistemi büyük bir hızla hareketlenir.

Pıhtılaşmayı Durdurmak da Enzimlerin Görevidir

Bunlar kanın pıhtılaşmasını sağlayacak olan faktörlerin oluşturduğu bir sistemdir. Buradaki enzimler, neyin ne zaman harekete geçmesi gerektiğini, nerede yoğunlaşması gerektiğini, vücuttaki hangi noktayı kapatmak için çalışmaları gerektiğini bilirler. Ayrıca ne zaman durmaları gerektiğini de bilirler. Bir yara üzerinde başlayan pıhtılaşma işlemi, eğer gerekli yerde durmazsa, bu vücut için büyük bir tehlike oluşturacaktır. Pıhtılaşmanın kontrolsüz devam etmesi, kan damarlarının tıkanması ve hayati bazı organların artık çalışamaması anlamına gelir. Bu sebeple peş peşe birbirini harekete geçiren pıhtılaştırıcı enzimlerin faaliyetlerinin durdurulması gerekmektedir. Bunu onlara haber verenler de yine başka enzimlerdir.

Yara İyileştikten Sonra Pıhtı Nasıl Ortadan Kaldırılır?

Yara iyileştikten sonra da pıhtının ortadan kaldırılması gerekir. Bunun için de yine devrede olan moleküller, enzimlerdir. Plazmin adı verilen bir enzim, fibrin pıhtılarını kesmek için bir makas görevi görür. Plazmin, fibrini etkiler ancak fibrinin inaktif hali olan fibrinojen üzerinde etkili değildir. Eğer öyle olsaydı bu, sonra oluşturulması gereken pıhtılar için büyük bir zorluk oluşturacaktı. Plazmin çok hızlı hareket edemez. Bu bir avantajdır, çünkü yaranın oluştuğu sırada da faaliyet halinde olan plazmin, tüm fibrinleri kesmeden yara iyileşmiş olur.

Kanın Pıhtılaşması Vücudumuzdaki İndirgenemez Kompleks Yapılardan Yalnızca Biridir

Kanın pıhtılaşma sisteminde devreye giren daha sayısız enzim bulunmaktadır. Bunların her biri, bir işlemin yürütülmesi veya tamamlanması için gereklidir ve tek bir tanesinin bile devreden çıkarılamayacağı, indirgenemez kompleks bir sistemin elemanlarıdırlar.

Eskiden koyu bir ateist şimdi ise evrim karşıtı olup yaratılış gerçeğini savunan yazar James Perloff, kanın pıhtılaşma sistemi konusunda evrimcilerin içinde bulunduğu ikilemi, Michael Behe’nin yorumunu da katarak şu şekilde ifade etmiştir:

“Kanın pıhtılaşma oluşumu oldukça komplekstir, pıhtılaşma dışında başka bir fonksiyonu olmayan sayısız proteini içine alan çok aşamalı bir işlemdir. Her protein aktive olabilmek için bir enzime bağımlıdır. Behe’nin yorumunu basitçe şu şekilde açıklayabiliriz: Hangisi daha önce evrimleşmiştir? Protein mi enzim mi? Protein değildir, onu harekete geçirecek bir enzim olmadan hiçbir fonksiyonu olamaz. Ama o zaman doğa neden önce aktive eden enzimleri evrimleştirmiştir? Protein olmadan, bunun hiçbir amacı yoktur. Dahası, eğer kanın pıhtılaşması asırlar alan aşamalar şeklinde evrimleştiyse, bu sistem mükemmel hale gelene kadar canlıların kan kaybından ölmüş olmaları gerekirdi. Bu sistem indirgenemez bir kompleksliktir.” (worldnetdaily.com/news/ article.asp? ARTICLE_ID=21776)

Yüzlerce aşamadan oluşan ve hiçbir aşamasının basitleştirilemediği, devreden çıkarılamadığı böyle bir sistem, şuursuz atomların tesadüfen bir araya gelmeleri sonucunda oluşabilir mi?
Şuursuz atomlar tesadüfen kanın pıhtılaşma sistemine ait bir enzimi meydana getirebilir mi?
Tesadüfler mucizeler oluşturabilir mi?
Tesadüfler bir şeyi yoktan yaratabilirler mi?
Elbette bunların hiçbiri mümkün değildir. Evrimciler ise kör tesadüflerin şuursuz atomlardan adeta şuurlu işleyen bir pıhtılaşma sistemi var ettiğini iddia ederler. Tesadüfler, Darwinizm’in sözde mucizeler meydana getiren sahte ilahıdır. İşte bu yüzden evrimciler, tesadüflerin bir şeyler oluşturduğuna, mucizeler gerçekleştirdiğine, yoktan var ettiğine insanları ikna etmeye çalışırlar.

Oysa amaçsızca gerçekleşen, kontrolsüz ve bilinçsiz gelişen olaylar sonucunda mükemmel ve düzenli sistemlerin meydana gelmesi imkansızdır. Kanın pıhtılaşma sistemi gibi kompleks, detaylı, moleküler düzeyde son derece hassas olan ve kompleks bir iş bölümü gerektiren bir mekanizmada rastgele tek bir olay sistemi altüst edecektir. Bu sistem, insan bedenindeki tüm diğer sistemler gibi, Allah’ın Yüceliğini ve büyüklüğünü gösterir. Yüce Allah, her şeyin Yaratıcısı’dır ve tüm varlıklar O’na boyun eğmişlerdir. Allah ayetlerde şöyle buyurur:

“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Her şeyin Yaratıcısı’dır, öyleyse O’na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. Gözler O’nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif
olandır, haberdar olandır.” (En’am Suresi, 102-103)

Vücudumuzdaki Enzimlerin Görevlerini Detaylı Olarak Bilmenin Hikmetleri

Eğer bir insan, karşısındaki kişi ile konuşabilmeyi, sevdiği bir meyveyi yiyebilmeyi, bir manzarayı doyasıya seyredebilmeyi ve gülüp neşelenebilmeyi sağlayan enzimlerin nasıl çalıştıklarını tam olarak bilirse, sahip olduğu bu nimetin inceliklerini de görebilir. Sunulan nimetlerin hiçbirinin amaçsız olmadığını, her hücrede insana özel yaratılmış bir olağanüstülüğün var olduğunu fark edebilir. Bunların tümünün, Allah’ın izniyle çalışmaya devam ettiklerini, Allah’ın dilemesiyle, “sadece bir an içinde”, tamamen durabileceklerini hatırlayabilir. Böyle bir an için, getirebilecek hiçbir çözümü, yapabilecek hiçbir şeyi olmadığını anlayabilir. Allah’ın büyük bir nimet olarak var ettiği enzimlerin, başka hiçbir yolla harekete geçemeyeceklerini görebilir. Bu da Yaratanı takdir etmek, Allah’ın varlığına iman etmek demektir ki, bunun bir insana dünyada da ahirette de getireceği fayda büyüktür. Allah’ı gereği gibi takdir edebilmek Allah’ın izniyle, dünyada rahatlık ve nimet, ahirette ise sonsuz cennet hayatına vesile olabilir.

Kanın pıhtılaşma sistemi, bir dizi enzimin birlikte hareket etmesi ile gerçekleşen olağanüstü bir olaydır. Her enzimin, doğru yerde bulunması ve doğru zamanda harekete geçmesi gereklidir. Sayısız enzim, adeta ne zaman ne yapmaları gerektiğini bilircesine görev başındadır. Bu mükemmel işbirliği ve kusursuz çalışma, Allah’ın yarattığı bir nimettir ve her bir detay Allah’ın Yüceliğinin ve büyüklüğünün birer tecellisidir.

Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 75. sayı (Eylül 2010) 52. sayfada yayınlanmıştır.