DİN AHLAKINDAN Uzak Yaşayan İnsanlar TATİL Ortamından NEDEN YIPRANMIŞ OLARAK Dönerler?

DİN AHLAKINDAN Uzak Yaşayan İnsanlar TATİL Ortamından NEDEN YIPRANMIŞ OLARAK Dönerler?
Din ahlakına göre yaşamayan insanlar, bütün bir yıl boyunca tatili hayal ederek çalışmalarına rağmen tatil zamanı geldiğinde neden bir türlü mutlu olamazlar?
Müslümanların dinlenmek anlayışı ve din ahlakına göre yaşamayan insanların tatil anlayışı arasında olması gereken farkları Sayın Adnan Oktar nasıl açıklamıştır?

Din ahlakından uzak yaşayan bir toplumda insanlar, kendi ifadeleriyle, sıkıntılarından kurtulup başlarını dinleyebilmenin ve tüm senenin yorgunluğunu atıp keyifli bir vakit geçirebilmenin en iyi yolunun “tatil yapmak” olduğuna inanırlar. Bu amaçla toplumun hemen her kesimindeki insanlar maddi imkanları doğrultusunda kendilerine bir tatil ortamı oluşturmaya çalışırlar. Kimileri evlerinde oturup dinlenerek, kimileri de bu süreyi değişik bir mekana giderek değerlendirmeye çalışır. Farklı tercihleri olsa da her birinin ortak amacı, yıl boyunca yerine getirmek zorunda oldukları işlerine bir süre için ara verip, bu vakti eğlenip neşelenebilecekleri farklı faaliyetlere ayırabilmektir.

Bu amaçla bütün bir sene boyunca çalışıp para biriktirir, tatil yapacakları günlerin hayalini kurarak yaşarlar. Her detayı büyük bir titizlikle önceden planlarlar. Giyecekleri kıyafetleri dikkatle seçip alır, kalacakları yerlerin en rahat edebilecekleri şartlara sahip olmasına büyük özen gösterirler. Hatta ortamı olabildiğince güzelleştirebilmek için beraberlerinde en iyi dostlarının da gelebilmesi için çeşitli organizasyonlar yaparlar. Ancak siz de çevrenizde çok sık şahit olmuşsunuzdur ki, gösterilen tüm bu itinaya, yapılan kusursuz planlara ve eldeki imkanlara rağmen bu tatiller genellikle beklenildiği gibi sonuçlanmaz. Bu kimseler genellikle hayallerinde canlandırdıklarının aksine bu tatil ortamından gerek maddi gerekse de manevi açıdan yıpranmış olarak dönerler.

Tatil Ortamından Yıpranmış Olarak Dönülmesinin Sebepleri

Bazı insanların tatil ortamından yıpranmış olarak dönmelerinin belli başlı birkaç nedeni vardır: Öncelikle dünya hayatı, içerdiği eşsiz güzelliklerin yanı sıra pek çok eksiklikle birlikte yaratılmıştır. Nitekim Allah hem aksilik gibi görünen birtakım olaylar hem de nefsin hoşuna gidecek bazı ortamlar yaratarak insanları dener. Kuran’ın bir ayetinde Allah bu gerçeğe “... Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya Suresi, 35) hükmüyle dikkat çekmektedir. İşte Allah’ın bu hikmetli yaratışı gereği, insanlar yaşamları boyunca hoşlarına giden veya gitmeyen pek çok olayla karşılaşırlar. Eğer bu olaylar karşısında güzel ahlak gösterecek olurlarsa, Allah, olumsuzluk, zorluk ya da sıkıntı gibi görünen olayları onlar için güzelliklere dönüştürür, hayırlara vesile eder. Dolayısıyla bu bakış açısıyla hareket eden bir kimse, hayatın her anından hoşnut kalır, güzellikleri görüp bunlarla mutlu olmayı başarır. Allah’ın insanları denemek için yarattığı bu olayları din ahlakına uygun olmayan bir tavır ile karşılayan insanlar ise, değil olumsuz gibi görünen olaylarda pek çok hayır görüp bunlarla mutlu olabilmek, bunlara karşı gösterdikleri ahlak nedeniyle ellerindeki güzelliklerin de tadına varamazlar.

Allah korkusunun kazandırdığı güzel ahlakın yaşanmadığı bir ortamda, insanların ne birbirlerinden ne de kendilerine sunulan güzelliklerden zevk alabilmeleri mümkün değildir. Çünkü tevekkül, olaylara hayır gözüyle bakma, aksilik gibi görünen durumları, hatalı tavırları olgunlukla ve hoşgörüyle karşılama, sorunları öfkeye kapılmadan çözümleyebilme gibi özellikler olmadığında, bunların yerini insanları büyük sıkıntılara sokan yanlış tavırlar alır. İşte tüm çabalarına rağmen, bazı insanların hayatlarının her aşamasında olduğu gibi, tatil ortamlarından da bekledikleri zevki alamamalarının nedeni budur. Bu ortamlarda karşılaşılan muhtemel aksaklıklardan kısaca birkaç örnek verecek olursak, bu kişilerin tamamen kendi ahlakları yüzünden mutsuz oldukları daha iyi anlaşılabilecektir.

Tatil Ortamlarında Karşılaşılan Aksaklıklar ve Tevekkül Sahibi Olmayan İnsanların Verdiği Tepkiler

Tatil Ortamının Hayal Ettikleri Gibi Çıkmaması: Tatil ortamlarında en sık karşılaşılan olaylardan biri, tatil için gidilen yerin tahmin edilenden farklı çıkmasıdır. Kalacakları yerin bekledikleri şartlara sahip olmadığını görmeleri, bu insanların daha en baştan huzurlarının kaçması için yeterli olur. Hele bir de bunun öncesinde buraya ulaşabilmek için kötü bir yolculuk geçirmişlerse, böyle bir durum karşısında iyice tahammülsüz bir tavır gösterirler. Bir yandan istemedikleri bir ortam ile karşılaşmalarının verdiği huzursuzluk, bir yandan da kısıtlı tatil imkanlarını istemedikleri gibi bir yerde geçirecek olmalarının verdiği hoşnutsuzluk morallerinin iyice bozulmasına neden olur. Buna bir de, “bir şeyin kötü başladığında hep kötü gideceği” şeklindeki batıl inançları eklenince iyice huzursuz olurlar.

Beklemedikleri Anda Aksaklıklarla Karşılaşmaları: Bu insanların karşılaştıkları tüm şartlar bazen de tam istedikleri gibi olur. Ancak yine de tatil süresince karşılarına çıkan beklenmedik tek bir olay dahi tüm huzurlarının kaçmasına neden olabilir. Örneğin güneşlenmek amacıyla gittikleri tatil yerinde bir anda havaların bozulup yağmur yağmaya başlaması, kısa bir süre için bile olsa bulundukları yerde sık sık elektrik ya da su kesintisi olması ya da restoranda kendileri için en iyi yerdeki masalardan kalmamış olması bu insanlar için hep birer memnuniyetsizlik nedenidir.

Oysa Allah inancı olan bir insanın bu şartlar altında aynı ortamdan alacağı zevk tümüyle farklı olur. Çünkü iman gözüyle değerlendirildiğinde aksilik gibi görünen olayların her biri, insanlara zevk veren nimetlere dönüşür. Mümin, her ne olumsuzlukla karşılaşırsa karşılaşsın, kendisine verilen imkanlar ile Allah’a şükredecek çok fazla detay görebilecek ve bunlarla mutlu olmasını bilecek bir anlayışa sahiptir. Örneğin hava güneşli değildir belki ama, yağmurlu bir havada vakit geçirmenin de ayrı güzellikleri vardır. Ya da ortam kalabalıktır belki ama, aynı vakitte açık havada spor ya da yürüyüş yapmak mümkündür.

Restorandaki masanın yeri en iyisi değildir belki ama, insanın yanında bu yemeği yerken sohbet edebileceği arkadaşları vardır. Sağlığı sıhhati yerindedir; güzel bir tatil ortamındadır; dolayısıyla sevinebileceği çok fazla nimet vardır. Ayrıca elektrik ya da su kesintisi belki zorluk oluşturabilecek problemlerdir, ancak bu süreyi insanın kendisini huzursuz ederek geçirmesi bu problemin çözülmesi yönünde hiçbir fayda sağlamaz. Bu durumda huzursuzluğun zararı insanın kendisinden başkasına olmayacaktır. Böyle durumlarda yapılması gereken, olaylara olgunlukla yaklaşarak herşeye olumlu bakmaktır.

Kendisine Verilen Nimetleri Takdir Edemeyen İnsanlar Her şey Eksiksiz Olduğunda Bile Memnuniyetsiz Olurlar

Şu bir gerçektir ki, din ahlakına göre yaşamayan insanların tatil ortamlarından zevk alamamalarının nedenleri sadece teknik aksaklıklarla bağlantılı değildir. Bu insanlar herşeyin dört dörtlük olduğu ortamlarda da memnuniyetsizlik yaşayabilmektedirler. Herşeyin mükemmel tasarlandığı, hiçbir detayın atlanmadığı, hiçbir ihtiyacın göz ardı edilmediği son derece konforlu bir ortamda bile mutsuz olabilmektedirler. Manevi boşlukları, iç huzursuzlukları ve din ahlakına göre yaşamamaları nedeniyle herşey mükemmel olsa bile, onlar ellerindeki bu nimetlerden gereği gibi zevk alamazlar. Bulundukları ortamdaki güzelliklere şükretmesini, karşılaştıkları her olaya hayır gözüyle bakmasını bilmedikleri, insanların hatalarına karşı hoşgörülü ve affedici olamadıkları, gerektiğinde özveride bulunamadıkları, tevazulu davranamadıkları sürece, her ne güzellik içerisinde olurlarsa olsunlar bunlardan zevk alamazlar. Tüm bu güzel ahlak özelliklerini ve bunlarda bir ömür boyunca süreklilik gösterebilmeyi sağlayan Allah korkusunu kalplerine yerleştirmedikleri sürece, Allah bu kimseleri dünya hayatının zevklerinden yoksun bırakır. Yüce Allah Kuran ayetlerinde bu insanların durumuna dikkat çekmekte ve yaşam tarzlarının dışarıdan bakan kimseleri yanıltıp aldatmaması gerektiğini şöyle haber vermektedir:

“İnkar edenlerin ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın. (Bu) Az bir yarar(lanma)dır. Sonra bunların barınma yerleri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!” (Al-i İmran Suresi, 196-197)

Sayın Adnan Oktar Müslümanların Dinlenme Anlayışının Nasıl Olması Gerektiğini Anlatıyor

ADNAN OKTAR: Yaz rehaveti gelmesin. Müslüman kardeşlerimizde yazın öyle bir düşünce oluyor. İşte yazın artık tatil başlamıştır. Dolayısıyla biz bir 3 ay kadar her türlü mücadele faaliyetini, tebliğ faaliyetini bırakırız. Zaten yorulduk, dolayısıyla tatilde dinlenmemiz gerekir gibi. Müslüman mücadele ettikçe dinlenir. Kuran’a hizmet ettikçe dinlenir. Allah’a hizmet ettikçe dinlenir. Onu yapmadığında yorulur Müslüman. Dolayısıyla o dinlenme değildir. Böyle yanlış bir inanç olmasın. Çünkü ölümün ne zaman geleceği belli olmaz. Hastalığın ne zaman geleceği belli olmaz, yani hastalık da bazen insanı ölüm raddesine getirir, dünyadan geçirtir. Allah’ın, böyle bereket vermesinin, böyle güzellikler, huzur, sağlık, sıhhat vermesinin nedenini insanların iyi düşünmesi gerekir. Hikmetini iyi düşünmesi lazım. Dolayısıyla rehavete girmek, işte tatil mantığı. İnsanı onlar mutlu etmez. Allah’a hizmet etmek mutlu eder. Kuran’a hizmet etmek mutlu eder.

ALTUĞ BERKER: Bu konuda ayet-i kerime var Hocam malumunuz. Şeytandan Allah’a sığınırım. “İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve uğraş”mealinde. (İnşirah Suresi, 7)

ADNAN OKTAR: Tabii. Peygamberi-miz (s.a.v.)’e Cenab-ı Allah diyor, “hayatın bütün yönlerinden çekil” diyor (Müzzemmil Suresi, 8) ve bu ayet değil mi? Bakın, “işinden boşaldığında”, yani işin bittiğinde “yeniden başla çalışmaya” diyor Peygamber (s.a.v.)’e Cenab-ı Allah. Yani Müslümanın da aynı tarzda, tavır içerisinde olması lazım. İnşaAllah. Onun için, “işte giderim, havuzlarda üç ay dinlenirim”. Havuzda ne olur? Eğer Allah rızasını esas almıyorsan, gidiyorsan, Kuran’ı unutuyorsan, İslam’ı unutuyorsan, orada seni aniden ölüm yakalarsa, nasıl açıklayacaksın onu Allah’a? Yarabbim, ben tatildeydim mi diyeceksin? Kuran’ın neresinde var Allah’tan, Kuran’dan, İslam’dan uzak bir hayatı tatil olarak görmek? Bir beldede bile olsa Müslüman, yani “bir yere gidilmez” demiyorum ben, seyahat edilir. Ama yine Allah rızası için yapılır o ve orada da bütün gücü ile insan, İslam’ı ve Kuran’ı yaymak için gayret eder. İbadet hiçbir yerde durmaz. Var gücü ile gayret etmesi lazım. Allah’ın rızasının en çoğunu araması gerekir. İnşaAllah. (Sayın Adnan Oktar’ın 25 Nisan 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)

Hiçbir şart ve ortam müminleri din ahlakını yaşamaktan, Allah’ı ve ahireti düşünmekten alıkoymaz. Allah Kuran’da müminlerin bu özelliğini şöyle bildirmiştir: “(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.” (Nur Suresi, 37)

Tatil Yerlerinde Şeytanın “Çoğunluğa Uy” Telkini Artar

Bazı kişiler normal zamanlarda namaz, oruç gibi ibadetleri yerine getirirken; tatile gittikleri yazlık bir mekanda o ortamın şartlarına uyum sağlar, bu ibadetlerini erteleyerek yerine getirmezler. Giyim kuşamları, hareket tarzları, eğlence şekilleri birdenbire din ahlakından uzak yaşayan insanlarla büyük bir benzerlik ve uyum gösterir. Din ahlakını yaşamayan insanların kalabalık şekilde bir arada olması, imanı tam olarak kalplerine yerleştirmemiş olan bu insanların ortama uyum sağlamasını kolaylaştırır. Böyle bir ortamda gezerken, alışveriş yaparken ve eğlenirken söz konusu insanlar (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ın sonsuz kudretini unutmuşlardır. Akşam yemeğini nerede yiyecekleri, ne giyecekleri gibi o ortama dair düşündükleri ayrıntılar tüm düşüncelerini kaplamıştır. Burada vurgulanmak istenen yanlışlığın elbette ki insanların tatil yerlerine gitmeleri olmadığı açıktır. Yanlış olan, bu insanların bulundukları farklı ortamlarda çoğunluğa uyarak Kuran ahlakından uzaklaşmaları ve gafil bir ruh haline girmeleridir. Oysa çoğunluğa uymanın yanlışlığı, Allah’ın Kuran’da “Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar...” (Enam Suresi, 116) ayetiyle açıkça bildirdiği bir gerçektir.

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 75. sayı (Eylül 2010) 48. sayfada yayınlanmıştır.