Robotlarin İlham Kaynağı Örumcekler

Robotlarin İlham Kaynağı Orumceklerİnsanlığın büyük bir bilgi birikimi, yıllar süren araştırmalar, uğraşılar ve teknolojik gelişmeler sonucu ürettikleri doğada milyonlarca yıldır bulunmaktadır. Bunu fark eden bilim adamları doğayı gözlemlemekte, buluşlarında doğadan yararlanmakta ve doğadaki örneklere bakarak sürekli yeni modeller geliştirmektedirler.

Robot teknolojisi ile ilgilenen bilim adamları da çalışmaları sırasında böcekleri gözlemlemekte ve onları örnek alarak çeşitli çalışmalar yapmaktadırlar. Bunun en yakın örneği Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi tarafından geliştirilen “örümcek robot”tur.

NASA, bu robotun, günün birinde diğer gezegenleri, kuyruklu yıldızları, Ay’ı ve göktaşlarını incelemek amacıyla kullanılabileceğini belirtmektedir. Avuç içine sığacak kadar küçük olan bu mikro robottan, uluslararası uzay istasyonlarının onarımında, farklı gezegenlerden toprak örneği toplamakta ve hatta tehlikeli araştırmalarda insanın yerini doldurmada faydalanılabileceği de ifade edilmektedir.

Robot örümcek gerçek örümcek
kadar başarılı mı?


Sadece 8 santimetre yüksekliğinde olan robot örümceğin, tıpkı gerçek bir örümcek gibi, çevresindeki engelleri sezmesine yarayan bir çift anteni bulunuyor. NASA, şimdilik 6 ayağı olan robotun, gerçekleştireceği çalışmalara bağlı olarak, ayak sayısının 8, 12 hatta 50’ye ve büyüklüğünün de şimdikinin 10 katına çıkarılabileceğini belirtiyor. Bilim adamları, geleneksel tekerlekli robotlardan ziyade, farklı yüzeylerde hareket kabiliyeti olan, örümcek ayaklarına sahip bir robotla çok daha verimli araştırmalar gerçekleştirilebileceğini söylüyorlar. Örümcek robot, bacakları sayesinde engelleri aşabiliyor, tepelere tırmanabiliyor ve normalde tekerleklerle ulaşılması imkansız yerlere çıkabiliyor. NASA mühendisi Robert Hogg, projenin bundan sonraki aşamasında, ön ayaklarını kullanabilecek bir örümcek robot geliştirmek istediklerini belirtiyor. Bilim adamları ayrıca, tek bir robottan ziyade aralarında, örümcek ağı gibi tasarlanmış bir “iletişim ağı” kuracak birçok robotun daha faydalı olacağı görüşündeler. 1997 yılında Mars’a inen Pathfinder’ın başarılı olduğu ancak, eğer birbiriyle iletişimi olan birden fazla uydu gönderilmiş olsaydı bunun daha da önemli başarılar getirmiş olacağı düşünülüyor.
Her ne kadar gelişmiş teknolojik özelliklerle donatılmış olsa da robotun “akılcı” davranışlar sergileyebilmesi çok önemli bir nokta. İşte konu “akıl” a geldiği zaman örümcek robotun performansı pek de parlak gözükmüyor. Robotun ayak hareketleri ve dönüşleri otomatik olarak ayarlanıyor ancak kalanını bilim adamları uzaktan kumanda ile idare etmek zorunda kalıyorlar. Şimdi robot teknisyenleri, robotların her şeyi kendilerinin kontrol edebilmelerini ve basit kararları kendilerinin alabilmelerini sağlayacak yapay bir zeka geliştirme üzerinde çalışıyorlar.

Örümceğin muhteşem vücut tasarımı

Örümceğin vücut yapısını detaylı olarak incelediğimizde bilim adamlarının neden bu canlıları robot yaparken örnek aldıklarını daha iyi anlarız. Şimdi, en üstün teknolojiyle bile tam olarak taklit edilemeyen örümcekteki muhteşem özellikleri yakından inceleyelim.

Yeryüzünde yüzlerce cins örümcek yaşar. Bu küçük hayvanlar kimi zaman yuvasının statik hesaplarını yapabilen bir inşaat mühendisi, kimi zaman üstün tasarımlar yapan bir iç mimar, kimi zaman güçlü ve esnek ipler, öldürücü zehirler, eritici asitler üreten bir kimyager, kimi zaman da son derece kurnaz taktiklerle avlanan bir avcı olarak karşımıza çıkabilirler.

Örümcekteki örnek bacaklar

Örümceğin en zor şartlar altında bile yürüyebilmesini ve tutunabilmesini sağlayan dört çift bacağı vardır. Her bacak yedi parçadan meydana gelmiştir. Her bacağın sonunda özel kıllar bulunur. Bu kıllar sayesinde hayvan duvarlarda veya tamamen ters düzlemlerde bile kolaylıkla yürüyebilir. Örümceklerin bacaklarındaki özel yapı sadece düz olmayan zeminlerde yürümelerini sağlamakla kalmaz. Bundan başka, gözleri iyi görmemesine rağmen örümcekler, geceleri de bacaklarındaki yapı sayesinde rahat hareket edebilmektedirler.

Bazı örümcek türleri sadece ışığı algılayabilecek kadar, yani bir insanın görme kabiliyetinin yüzde onu kadar görebilirler. Buna karşın örümcekler ağlarını gece karanlığında örerler ve bu sırada ağın üzerinde kolaylıkla yürürler. Örümcekler ördükleri ağların yapışkan bölümlerine basmadan sadece kuru taraflarında hareket ederler. Ender olarak bastıkları yapışkan ağlara yapışmaktan kurtulmalarını ise, salgılamış oldukları bir sıvıyla ayaklarını kaplamalarına borçludurlar.

Su örümcekleri ise su üzerinde yürüyebilmelerini sağlayan çok özel bir yapıya sahiptirler. Bu örümceklerin ayaklarının ucunda bulunan özel bir balmumuyla kaplı kıllardan oluşan kadifemsi sık bir örgü vardır. Bu sayede örümcek suyun üzerinde batmadan yürüyebilir

Örümcekteki hassas uyarıcılar

Sıçrayan örümcekler dışında, örümceklerin bir çoğunun görme duyuları oldukça zayıftır, ancak çok kısa mesafeleri algılayabilirler. Bir avcı için büyük bir zaaf sayılabilecek bu durum, örümcekte var olan çok hassas bir erken uyarı sistemi ile ortadan kaldırılmıştır.

Bu uyarı sisteminin temeli, dokunma duyusuna dayanır. Vücut, titreşimlere karşı çok hassas tüylerle kaplıdır. Bu tüylerin her biri bir sinir ucuna bağlanır. Dokunma hatta ses ve koku yüzünden meydana gelen titreşimlerle bu kıllar uyarılır. Tüyler titreşimleri sinir uçlarına aktarır. Sinirler de aldıkları uyarıları çok hızlı bir şekilde beyne iletir. Bu sayede örümcekler en küçük titreşimlerin bile varlığından haberdar olurlar.

Görülüyor ki NASA’daki bilim adamları, uzaya yolladıkları örümcek robotları üretirken gerçek bir örümceğin bu özelliklerinden faydalanmaya çalışmışlardır. Peki bilim adamlarının taklit etmeye çalıştıkları örümceklerin vücutlarındaki tüm bu muhteşem özellikler nasıl oluşmuştur?Acaba bir örümceğin ayak kılları üzerindeki suya batmayı önleyen kaplamayı kim yapmıştır? Örümcekler suyun kaldırma kuvvetini, su molekülleri ile aralarındaki etkileşimi nereden bilmektedirler? Bu sistemi kendileri tasarlayamayacaklarına göre bunu kim yapmıştır?

Bu soruların cevapları bizi mükemmel bir yaratılışın varlığına götürecektir. Çünkü bilim adamlarının taklit etmekte dahi zorlandıkları örümcekleri, Allah kusursuz bir şekilde yaratmıştır ve O’nun ilham ettiği “akıl” ile hareket etmektedirler.

Gelişen teknoloji sayesinde belki bir gün örümceklerin birçok özelliği taklit edilerek yeni robotlar yapılabilecektir. Ancak örümcekteki bu üstün özelliklere bakılacak olursa bilim adamlarının daha almaları gereken çok uzun yollar olduğu aşikardır.

İşte insanın, kendi becerisiyle ulaştığını sandığı şeylerin, doğada zaten var olduğunu görmesi, kendi kendisiyle övünmesinin ne denli büyük bir hata olacağını hatırlatmaktır. Allah yeryüzündeki her canlıyı kusursuz bir şekilde yaratmış ve onlara ihtiyaçları olan bütün özellikleri vermiştir. Allah bu kusursuz yaratma sanatını Kuran’da şöyle haber verir:

“O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.“ (Haşr Suresi, 24)