Sabrı ve Merhameti Tavsiye Edenlerden Olmak


Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır. (Beled Suresi, 17-18)

Yüce Allah'ın, ahiret günü kurtuluşa erenlerden olmaları, rahmetine ve cennetine kavuşabilmeleri için kullarına emrettiği hükümlerden biri ayette görüldüğü gibi "merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak"tır. Hayatlarını Allah (cc)'ın rızasını kazanmaya adayan müminler de Allah (cc)'ın bu hükmünü eksiksiz ve kusursuz olarak yerine getirmeye çalışırlar. Peygamber Efendimiz (sav) de şöyle buyurmuşlardır:

Merhamet edene, Allah merhamet eder. Yerdekilere merhamet edin. Allah da size merhamet etsin. (Ramuz-ul Hadis, sf. 209)

Onların merhamet anlayışlarının temelinde Allah (cc)'a olan samimi imanları vardır. Müminler, Allah (cc)'ın izni dışında hiçbir olayın gerçekleşmeyeceğini ve O'nun kendilerine bağışladıklarına ne kadar muhtaç olduklarını bilirler. Dolayısıyla, bu kavrayıştan kaynaklanan bir tevazuya sahiptirler. İşte bu özellikleri de onların merhametlerinin temelini oluşturur.

Aksi durumda, yani tevazu sahibi olmayan bir insan gerçek anlamda merhametli de olamaz. Çünkü böyle bir insan yalnızca kendisini düşünür, kendisini sever ve kendi çıkarları, kendi nefsinin istekleri herkesten önce gelir. Bu nedenle, başkalarının ihtiyaçlarını, eksikliklerini umursamaz. Kendi dışındaki kimseleri önemsiz ve değersiz görür. Bunun doğal bir sonucu olarak da çoğu zaman insanlara karşı şefkat ve merhamet hisleri besleyemez.

Ayrıca müminler, "Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)?" (Nur Suresi, 20) ayetiyle de bildirildiği gibi, Rabbimiz'in kendilerine olan şefkatine ve merhametine muhtaç olduklarının bilincindedirler. Yüce Allah (cc)'ın kendilerine merhamet etmesini istedikleri için de diğer müminlere karşı ellerinden geldiğince merhametli olmaya çalışırlar.

Her konuda olduğu gibi "nasıl bir merhamet gösterecekleri" konusunda da kendilerine sınırları belirleyen ve ölçüyü tespit eden yol göstericileri Kuran-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Bu yüzden merhameti ancak Allah (cc)'ın merhamet edilmesini bildirdiği durumlarda ve yine Allah (cc)'ın belirlediği kişilere gösterirler. Kuran'a ve sünnete uygun merhamet anlayışının farklılığı da işte bu noktada ortaya çıkar. Zira din ahlakını tam bilmeyen insanların bir kısmı son derece hatalı bir merhamet anlayışına sahiptirler. Şahit oldukları bir olay karşısında haklıyı haksızı bilmeden, adil ve akılcı bir değerlendirme yapmadan ve en önemlisi Kuran'ın hükümlerini gözetmeden cahilce bir acıma duygusuna kapılabilir ve bu bakış açısıyla hareket edebilir. Genellikle de hem kendilerini hem de karşılarındaki insanları zarara sokabilecek girişimlerde bulunabilir, yanlış yönlendirmeler yapabilir ve yanlış kararlar alabilirler. Dolayısıyla da yaşadıkları merhamet, Kuran'ın emrettiği, Peygamber Efendimiz (sav)'in uyguladığı güzel ahlaktan çok uzak bir yapı ortaya çıkarır.

Müminlerin bu konuda kendilerine aldıkları ölçü ise, gösterilecek merhametin karşı tarafın ahiretini mutlaka olumlu yönde etkilemesidir. Kimi zaman bir mümine olan sevgi ve merhametleri, nefislerine zor ve ağır gelebilecek bazı noktalarda onlara müdahale veya eleştirilerde bulunmayı gerektirebilir. Karşılarındaki kişinin yaptığı kötü bir tavırda onu eleştirebilir, Kuran'ın bir emri olarak kötülükten men edebilirler. Asıl merhamet de budur. Çünkü müminler bunları yaparak, karşılarındaki kişinin nefsine ağır gelebilecek bir söz söylemeyi, onun Kuran ahlakına uygun olmayan bir hareketini engellemeyi göze alır, ama o kişinin sonsuz hayatını cehennem gibi geri dönüşü olmayan bir azap içinde geçirmelerini göze almazlar. Bu nedenle de Allah'ın en beğeneceği ve en çok hoşnut olacağı ahlakı yaşaması yönünde teşvik eder ve olabilecek en üstün merhamet örneğini sergilerler. Bunu yaparken, yine de kırıcı olmaz, Rabbimiz'in ayetlerinde buyurduğu gibi güzel sözle ve hikmetle karşılarındakini kötülükten sakındırmaya gayret ederler.

Müminlerin gösterdikleri bu ahlak anlayışında kendilerine aldıkları örnek ise kuşkusuz Allah'ın "çok büyük bir ahlak" (Kalem Suresi, 4) üzerinde olduğunu bildirdiği Peygamberimiz (sav)'dir. Yüce Allah, Peygamberimiz (sav)'in üstün merhamet anlayışını bir ayette "Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir" (Tevbe Suresi, 128) ifadesiyle bildirmiştir.

İşte bu ahlakı kendilerine örnek alan inananlar da müminlere karşı, her an onların ahiret menfaatlerini gözeterek, Allah'ın emrettiği şekilde şefkatli ve merhametli davranırlar.



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir