Düşünmekten Kaçınmamak


Şeytan iman eden insanları kendi yoluna döndürebilmek için elinden gelen her türlü çabayı göstermeye and içmiştir. En istemediği şeylerden biri de, iman edenlerin mutlak samimiyeti kazanıp, Allah (cc)'ın razı olacağı ahlaka ulaşmalarıdır. Bu nedenle, bir insan samimi imanı yaşamaya çağrıldığında, şeytan mutlaka ona ters yönde etki etmeye çalışacaktır. Şeytanın bu amacına ulaşabilmek için sürdürdüğü faaliyetlerinden biri, insanların düşünmelerini engellemektir. Eğer bunu engelleyemiyorsa o zaman da onları, Allah (cc)’ın rızasından, Kuran ahlakından ve vicdanlarından yana değil de, nefislerinden yana düşünmeye yöneltmektir. Şeytanın bu çabası Kuran’ın "Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim…” (Nisa Suresi, 119) ayetiyle insanlara bildirilmiştir.

Düşünmeyen insanın muhakemesi zayıflar ve gözünün önündeki gerçekleri görmemiş gibi davranacak hale gelir. Çok açık birşeyi bile kavramaktan yoksun hale gelir. Yanı başında gerçekleşen olağanüstü olayların bilincine varamaz. Ancak, herhangi bir konuda vicdanına başvurarak düşündüğü takdirde ise, tüm bunlardan kurtulur, şeytanın mantıklarını hemen görebilir ve Allah (cc)’ın en çok razı olacağı, güzel ahlaka en uygun olan tavrı hemen bulabilir. Kuran’da müminin vicdanıyla düşünmesi sonucunda doğruyu bulacağı şöyle bildirilmektedir:

Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)

Rabbimiz ayetlerde insanlara, "Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?" (Müminun Suresi, 89) diye sormaktadır. Ayette geçen büyü kelimesi, insanları toplu olarak etkisi altına alan zihinsel bir uyuşukluğa işaret etmektedir. Kimi insanlar dünya hayatının büyük bir hızla geçip tükendiğini bilmektedirler ama buna rağmen, sanki bu dünyadan hiç ayrılmayacakmış gibi bir tavır gösterirler. Sanki dünyada ölüm yokmuş gibi davranırlar. Yaşadıkları bu gafletin önemli bir sebebi, Kuran’da bildirildiği gibi vicdanlarıyla düşünmekten uzak durmalarıdır. Oysa her insan er ya da geç, mutlaka ölecektir. Ve öldükten sonra, her insan için ahirette bir hayat başlayacaktır. Bu hayatın cennette mi yoksa cehennemde mi sürdürüleceği ise bu kısa dünya hayatında yaptıklarına bağlıdır. Düşünerek kendisini bu açık gerçek karşısındaki gafletten kurtaramayan kimseler, öldükten sonra gerçekleri gözleri ile görerek anlayacaklardır. Allah (cc) bu gerçeği Kuran'da şöyle haber vermektedir:

Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir. (Kaf Suresi, 22)

Ayette belirtildiği gibi, düşünmemekten dolayı bulanıklaşan görüş, öldükten sonra ahirette hesap verirken "keskinleşecektir". Oysa insanın dünyada iken de bu durumdan kurtulup açık bir şuurla yaşamaya başlaması çok kolaydır. Rabbimiz bunun çözümünü insanlara sunmuştur; vicdanıyla samimi olarak düşünen her insan bu gaflet halini üzerinden atabilir. Olayların amacını ve Allah (cc)'ın yarattığı hikmetleri görebilir, samimi imanı yaşayabilirler.

Ancak düşünmek, sadece gafletten sıyrılıp doğruyu görmek, nefsin ve şeytanın kışkırtmalarından sakınmak için değil, aynı zamanda müminin imanda derinleşmesi, Rabbimiz'e yakınlaşması için de önemli bir yol, büyük bir nimet ve ibadettir. Allah (cc) Kuran’ın "(Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır" (Sad Suresi, 29) ayetiyle, Kuran'ı insanların düşünmeleri için indirdiğini bildirmektedir. İnsanın, kendisine verilen bu yeteneği, Allah (cc)’ın rızasını kazanabilmek için samimiyetle kullanması gerekmektedir.

Kuran’da müminlerin Allah (cc)’ın kusursuz yaratışı ve nimetleri üzerinde düşündükleri şöyle bildirilmektedir:

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)

mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir