Yargıtay’da görev yapan yüksek yargıçların yükünü hafifletmek, görev sürelerinde düzenleme yapmak, temyize gelen dosyaların bizzat hakimlerce incelenmesini sağlamak ve alınan tüm mahkeme kararlarını eleştiriye açık hale getirmek gibi bazı konularda
kanuni düzenlemeler yapılması zaruri hale gelmiştir. Bu tarz kanuni düzenlemeler hem yargı sistemimizi güçlendirecek, hem de halkımızın adalete olan inanç ve güvenini artırarak daha sağlıklı bir kamu düzeninin oluşmasına vesile olacaktır.
Yargı sistemimiz her sene Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde yüzlerce kere mahkum olmaktadır. Bunun 4 temel nedeni bulunmaktadır.
- Temyiz mercii olan Yargıtay’ın işlevini tam olarak yerine getirebilmesi bakımından yalnızca tetkik hakimlerinin değil, Yargıtay dairelerinde görevli hakimlerinde dosyaları incelemesi gereklidir.
- Yargıtay üyeleri arasındaki meslek taassubu kırılmalı, Yargıtay üyelerinin yargılanmasının önündeki hukuki engeller kaldırılmalıdır.
- Yargıtay’da görev yapan hâkimlerin görev süreleri sınırlandırılmalıdır.
- Başta Yargıtay kararları olmak üzere bütün mahkeme kararları eleştiriye açık olmalıdır.
YARGITAY’A GELEN DOSYALARI
DAİRE ÜYESİ OLAN HÂKİMLER DE İNCELEMELİDİR
Yargıtay temyiz dosyalarına karar verme bakımından çok büyük bir iş yükünün altındadır. Yargıtay senede 600.000 (Altı yüzbin!) dosyanın görülüp karara bağlandığı bir yüksek mahkeme haline gelmiştir. Kuşkusuz bu ağır iş yükü beraberinde hukuken hataları da getirmektedir. Nitekim bu durum Yargıtay Başkanlığı yapan en yetkili ağızlar tarafından da dile getirilmektedir.
Yargıtay Eski Başkanı Osman Arslan 25.11.2006 tarihinde yaptığı konuşmasında bu durumu şöyle ortaya koymuştur:
“Yargıtay’ın iş yükü herkesin malumu. Geçen yıl Yargıtay 518 bin 881 karar verdi. Yerel mahkemeler yüzde 100 doğru karar verseydi, Yargıtay’a gerek yoktu. Ama Yargıtay da hata yapabilir. Bir yılda mesai yapılan gün 200 kabul edilirse, demek ki günde Yargıtay’dan 2500 karar çıkıyor. Bu şartlarda hiç hata yapılmaması mümkün mü?”
Sayın Osman Arslan’ın da açık ve net bir şekilde dile getirdiği üzere Yargıtay’ın ağır iş yükü hata yapılmasını kaçınılmaz hale getirmektedir.
Mevcut uygulamada Yargıtay dairelerinde dosyalar üyelerce yeterince incelenememekte, inceleme tamamen tetkik hâkimleriyle sınırlı kalmakta, tetkik hâkimleri tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda kimi zaman üyelerce hiç okunmadan karara bağlanmaktadır. Bu kabul edilemez durumu herkes bilmekte ama kimse dile getirememektedir.
Hukuk sistemimizin, Türkiye’nin en tecrübeli, en bilgili, en nitelikli yargıçlarını Yargıtay çatısı altında toplarken, onlardan hazır karar metinlerinin altına imza koymaktan daha fazlasını beklediği tartışmasızdır. Yargı sistemimiz, 5 yüksek yargıçlı daire düzenini öngörürken “ülkenin en iyi 5 yargıcı hatada muhtemelen ittifak edemez” düşüncesinden hareket etmekte, Yargıtay dairelerinden doğru kararların çıkmasını ve doğru kararların çıkacağına kamuoyunca güven duyulmasını hedeflemektedir.
Bu nedenle beş yargıçlı daire düzeni amacına uygun hale getirilmeli ve daire üyesi olan hâkimlerde dairelere gelen dosyaları incelemelidir.
YARGITAY HÂKİMLERİ’NİN İŞLEMLERİ HAKKINDA
ETKİN BİR DENETİM MEKANİZMASI KURULMALIDIR
Temyiz mercii olarak Yargıtay’ın işlevini sağlayabilmesi için Yargıtay’da etkin bir denetim mekanizmasının sağlanması şarttır. Hukuk düzenimizde başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı olmak üzere herkese karşı dava açılabilmektedir. Bunun tek istisnası Yargıtay üyeleridir. Yargıtay üyelerine karşı tazminat davası açılamamasıdır.
Aynı şekilde kamu görevlilerinin yapmış oldukları eylemler nedeniyle haklarında cezai kovuşturma ve disiplin kovuşturması açılabilmekte, ancak Yargıtay üyelerine karşı herhangi bir cezai kovuşturma ve disiplin soruşturması yapılamamaktadır. Bugüne kadar ceza almış bir tane Yargıtay üyesi bulunmaması bunun en somut delilidir.
Adeta gizli bir dokunulmazlık zırhına sahip olan Yargıtay üyeleri, basına da yansımış olan Neşter-2 ve Orkide isimli ağır yolsuzluk ve fuhuş çetesi operasyonlarına adları karışmış olsalar bile, hiçbir cezai takibata maruz kalmadan görevlerine devam edebilmektedirler.
Bunun 2 temel nedeni vardır. Birincisi hâlihazırda hukuk düzenimizde Yargıtay üyelerinin hakkında cezai ve hukuki kovuşturma yapılmasını sağlayacak etkili bir denetim mekanizmasının olmamasıdır. İkincisi ise hâkimlerin kendileri hakkında gerçekleşen kovuşturma ve tazminat davalarında meslektaş dayanışması göstererek birbirlerine cezai ve hukuki yaptırım uygulanmasını engellemeleridir.
Elbette Anayasa’da güvence altına alınan yargıç bağımsızlığı yargının olmazsa olmaz ilkesidir. Ancak görevini yapan yüksek yargıçlar için herhangi bir denetime tabi olmamanın getireceği tehlikeler de aşikârdır.
Yargıtay’ın yargıya açılmasını Yargıtay üyeleri de samimi bir şekilde savunmalı ve bu yönde talepleri olmalıdır. Böylesine bir denetim mekanizmasına sahip olması Yargıtay’ın sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde işlemesini kolaylaştıracaktır.
YARGITAY HÂKİMLERİNİN GÖREV SÜRESİ
BELLİ BİR SÜRE İLE SINIRLI OLMALIDIR
Bilindiği üzere Yargıtay’a atanan bir hakim yaş haddinden emekli olana kadar Yargıtay hakimi olarak görev yapmaktadır. Örneğin 40 yaşında Yargıtay’a atanan bir hakim emeklilik yaşı olan 65 yaşına varıncaya kadarki 25 sene boyunca aynı görevi sürdürmektedir. Bu durumun büyük sakıncaları bulunmaktadır. Önemli mevkilerde görev yapan kamu personelinin vazife yerleri, terfi ve rotasyonlarla değiştirilir. Bu, birçok yönden faydaları bulunan bir devlet politikasıdır. Seçilmiş yöneticiler yasalarda öngörülen süreleri tamamladıklarında görevlerini bırakmakta, askerler, polisler, tüm memurlar belli kurallar dahilinde görev yerlerini değiştirmektedirler. Ancak Yargıtay üyeleri bir defa Yargıtay hakimi olduklarında emekli olana kadar Yargıtay’da hakimlik yapmaktadırlar.
Bu durumun sakıncalar doğuracağı açıktır. Herhangi bir şekilde hesap verme ve görevden alınma korkusunun olmadığı bu tür ortamlarda sistemin suistimale uygun bir zemin teşkil ettiği aşikardır. Takdir edileceği üzere bu tür ortamlardan kendisine pay çıkarmak isteyen kişiler zaman zaman bulunabilmektedir. Bunun önüne geçilebilmesi bakımından da Yargıtay üyelerinin görev sürelerinin sınırlandırılması ve görev yerlerinin zaman zaman değiştirilmesi gerektiği açıktır.
BAŞTA YARGITAY VE YARGITAY KARARLARI OLMAK ÜZERE
HER TÜRLÜ MAHKEME KARARI HAKKINDA
ÖZGÜRCE ELEŞTİRİ YAPILABİLMELİDİR
Eleştiri bir toplumun gelişmesi için olmazsa olmaz bir gereksinimdir. Bir toplumun demokratikliği ve gelişmişliğinin göstergesi o toplumda eleştiri kültürünün yer edinip edinemediğiyle doğrudan ilgilidir.
Ülkemizde hakarete varmadığı sürece herkesin birbirini eleştirme özgürlüğü bulunmaktadır. Bunun tek istisnası hakim ve mahkeme kararlarıdır. Ortada çok fahiş hukuki hatalar olsa bile mahkeme kararlarını eleştirmek mümkün olamamaktadır. Bu durum demokratik bir hukuk devletine yakışmamaktadır. Bu nedenle bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. Herkes hakkında eleştiri yapılabildiği gibi başta Yargıtay ve Yargıtay kararları olmak üzere bütün mahkeme kararları hakkında da özgürce eleştiri yapılabilmelidir.
Yargıtay üyeleri yargılanamamakta, eleştirilememekte, reddedilememekte, yerleri değiştirilememektedir. Devletimizin diğer tüm kurum ve kişileri için mümkün olan bu işlemler yargıtay üyelerine karşı kimi yerde yasalarla, kimi yerde içtihatlarla, kimi yerde uygulamayla yasaklanmıştır.
Bir yargıç Yargıtay’a geldiği andan itibaren, emekli olana kadar orada kalma ve ne yaparsa yapsın kimsenin sesini çıkaramaması gibi bir ayrıcalık elde etmektedir.
Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere devletimizin tüm yetkilileri ve yöneticileri, kullandıkları yetkiyle orantılı bir sorumluluk taşırlarken, Yargıtay üyeleri neredeyse “sınırsız” denebilecek yetkiye karşı “sıfır” sorumluluk taşımaktadırlar.
Bu yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki dengeyi bozmakla kalmamakta, aynı zamanda keyfi davranmaya uygun bir zemini de beraberinde getirerek ülkemizi AİHM’de en çok mahkumiyet alan ülke konumuna düşürmektedir.
Bu dengesizliğin düzenlenmesi şarttır. Yargıtay üyelerinin yetkileri ve sorumluluklarının orantılı hale getirilmesi halinde yargı kalitemiz yükselmekle kalmayacak, hem halkın adalete olan inancı artacak, hem de egemenlik haklarının kullanımı makul bir dengeye kavuşacaktır.
Kamuoyuna saygılarımızla.
Bilim Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir