"Çoğunluk Yapıyorsa Doğrudur" Mantığı Dejenerasyonun Ana Kaynağıdır


Her zaman için en doğru olanın, çoğunluğun uygulamaları olduğuna inanmak neden doğru bir düşünce şekli değildir?
Bazı insanların "çoğunluk yapıyor" mantığına sığınmayı tercih etmelerinin sebebi nedir?

Bir kişinin yapacağı bir hareketi, alacağı bir kararı düşünmeden ve yargılamadan, Kuran ahlakı yerine çoğunluğun isteklerine göre şekillendirmesi neden kişiyi daima kayba sürükler?

Asırlardır yaşamış olan tüm toplumlarda; her zaman için en doğru olanın, çoğunluğun uygulamaları olduğu kanısı bazı insanların kabullendiği en temel düşüncelerden biri olmuştur. Bazı insanları, din ahlakının gereklerini yerine getirmekten alıkoyan en büyük engellerden biri de budur. Kişileri içinde yaşadıkları toplumun kendileri hakkında ne diyeceğine, ne düşüneceğine bağımlı hale getiren bu yanlış düşünce tarzı, din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanların çok büyük bir bölümü tarafından yaşam şekli olarak benimsenmiştir. Sonuç olarak da bu kişilerin toplumun sayısal çoğunluğunu oluşturuyor gibi gözükmeleri; diğer insanları da yanlış yönlendirmiş, onları haksız çoğunluğun yaşadığı hayat şeklinin ve uydukları kuralların doğru olduğuna inandırmıştır. Oysaki düşünmeksizin çoğunluğa uyum sağlamak tamamıyla şeytanın bir oyunudur ve insanı, dünyada ve ahirette büyük kayıplara sürükler. Kuran'da Allah Müslümanlara şöyle emretmektedir:

"Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır." (Maide Suresi, 49)

Ayetten de anlaşıldığı üzere Allah insanlara haksız çoğunluğa ve onların nefse dayalı kurallarına uymamalarını emretmekte, çözümün ise Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde hareket etmek olduğunu bildirmektedir. Ancak insanların büyük bir kısmı, vicdanları onaylamasa da kendilerini çoğunluğun yaşam tarzına ayak uydurmak zorunda hissederler. Bunu, toplumun bir ferdi olmanın zorunluluğu olarak görürler. Oysa çoğunluğun ne yaptığı, neye inandığı, neyi savunduğu bir insan için hiçbir zaman güvenilir bir kaynak ve ölçü olamaz.

Bazı İnsanlar “Çoğunluk Yapıyor” Mantığına Neden Sığınırlar?

İnsanların bir kısmı kendilerini, "Madem bu toplum içinde yaşıyoruz, toplumun koyduğu kurallara ve öngördüğü hayat şekline de uymak zorundayız" mantığına -aynı hak dinin emriymiş gibi- uyma zorunluluğu içinde hissederler. Din ahlakının gerçek manasını kavramamış olan bu insanlar, dünyada Allah’ın emirleri dışında tüm insanların uyması gereken birtakım kurallar olduğuna, insanın da sosyal bir varlık olması nedeniyle bu kurallara uymak zorunda olduğuna inanırlar. (Belirtmek gerekir ki, burada bir kişinin toplumun huzuru için gerekli olan birtakım kurallara uyması kastedilmemektedir. Yazı boyunca vurgulanmak istenen; çoğunluk din ahlakına göre yaşamıyorsa, bir insanın din ahlakından uzaklaşmasının, Kuran’da yasaklandığı halde çoğunluk içki içiyor, kumar oynuyor, sahtekarlık yapıyor diye bunları yapmakta sakınca görmemesinin yanlışlığıdır.) Bu ahlaka sahip kişiler toplumun bireylerini hoşnut etmeyi en zaruri görevlerinden biri olarak benimserler. Bu nedenle toplumun, "başkaları ne der, insanlar nasıl değerlendirir, ne düşünürler, benim için iyi desinler, akıllı, zeki desinler, zengin desinler, cömert desinler, benim hakkımda şöyle düşünmesinler, şunu demesinler, böyle konuşmasınlar" gibi mantıklarının içinden çıkmayı başaramazlar. Sonuç olarak da din ahlakına göre yaşamadıkları için asla gerçek mutluluk ve huzuru yaşayamaz, ne hoşnut etmeyi amaçladıkları kişileri hoşnut edebilir ne de kendileri hoşnut olurlar.

Çoğunluk Haksız Olabilir

Çoğunluğun yöneldiği hayat şekli, uydukları sahte kural ve yaptırımlar insanları doğruya yöneltmez. Aksine Allah Kuran'da çoğunluğa uymanın, insanı saptıran bir tehlike olduğunu şöyle haber vermektedir:

"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler." (Enam Suresi, 116)

Bu nedenle çoğunluğun Kuran ahlakına muhalif bir hayat şeklini seçmiş olması, insanlara karşı alaycı, zalim tavırlarda bulunmaları, ailelerine hatta devletlerine karşı isyankar bir yapı içinde olmaları, Allah'ın haram kıldığı fiilleri hiç düşünmeden işliyor olmaları o toplumdaki diğer kişileri etkilememelidir. Ayrıca bu tarz insanların nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor olması da bireylerin yaptıkları hatalar için bir gerekçe değildir. Örneğin;

Bir toplumun tamamı ateşi, Güneş’i veya yıldızları kendilerine ilah edinmiş, onlara tapıyor olsalar da, bu, bir başkasının da aynı inancı benimsemesine gerekçe olamaz.

Ya da bir toplulukta düzenbazlığa, zalimliğe, hırsızlığa ve bunlar gibi ahlaksızca davranışlara ses çıkarılmıyor olsa da, bir kişi, "çoğunluk bunu yapıyor" mantığını kullanarak aynı eylemleri yapmak durumunda değildir.

Veya bir toplumda sadece zenginler saygı görüyor, fakirler, güzel ahlakı dışında ortaya koyacak hiçbir maddi gücü olmayan insanlar eziliyorsa, bu, diğer insanların da bu zihniyeti destekleyecek bir anlayış geliştirmelerini gerektirmez.

Aksine kimi insanların, vicdanları kabul etmediği halde sırf çoğunluğun kınamasından korkarak bu zalimce mantığı makul karşılamaları büyük bir vicdansızlık olur. Çünkü insanın sadece toplum tarafından kınanmaktan, dışlanmaktan ya da kötü görülmekten korkarak, vicdanıyla doğru olduğuna kanaat getirdiği bir şeyi yapmakta çekimser davranması akla uygun bir davranış değildir. Allah Kuran'da Müslümanların önemli bir özelliğinin de insanların kınamasından korkmamaları olduğunu şöyle haber vermektedir:

"Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi'nin onları sevdiği, onların da Kendisi'ni sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu', Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir." (Maide Suresi, 54)

"Çoğunluğa Uyma" Mantığı Topluma Yalnızca Kayıp Getirir

İnsanlar yukarıdaki örneklerde kısaca değindiğimiz gibi Allah'ın razı olacağı umulan yaşam dışında bir hayat tarzını benimsemişlerse, çoğunluğa uyma mantığının kendilerine getireceği bir kazanç yoktur. Nitekim aklen çökmüş ve ahlaken dejenere olmuş bireylerden oluşan bir toplum dünyada ciddi bir kaosun içine sürüklenir. Çıkar kavgasına dayalı çekişmeler, düşmanlıklar, öfke, nefret, kıskançlık gibi kaçınılması gereken duygu ve düşünceler insanlar arasında büyük bir hızla yayılır. Ve dünya yaşanması güç, huzursuzluğun ve kaosun hakim olduğu bir yer haline gelir. Bu, Allah'ın Kendisi'ne eş koşanlara dünyada verdiği karşılıktır. Ahirette bu kişileri daha kötü bir son beklemektedir. Bu son Kuran’da şu şekilde haber verilmiştir:

"Bunlar, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah'tan başka velileri yoktur. Azab onlar için kat kat artırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi de. İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır." (Hud Suresi, 20–22)

Müslümanların Rehberi Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz (sav)’in Sünnetidir

Müslümanın göstermesi gereken ahlak, çoğunluğun yanlış davrandığı bir ortamda da Allah’ın emrettiği gibi yine vicdanlı davranması ve Kuran ahlakına uymasıdır. Bu nedenle çoğunluğun Kuran ahlakına uygun olmayan bir hayat şeklini seçmiş olması, günlük hayatlarında da bu doğrultuda kararlar alıp, buna göre düşünmeleri, o toplumdaki diğer kişileri etkilememelidir.

Müslümanlar nerede olurlarsa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar kalplerinde ve konuşmalarında daima Allah 'a olan imanlarını ve bağlılıklarını esas alırlar. Hayatlarının amacı Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olduğundan, her an bu amaç doğrultusunda hareket ederler. Her yaptıkları işte, Allah'ın, Kuran'da bildirdiği teslimiyet içindedirler. Bu ahlakları nedeniyle, bulundukları kalabalık ortamda Kuran ahlakına uygun hareket eden tek kişi de olsalar bu onlarda asla bir gevşeklik meydana getirmez. Tam tersine daha da dikkatli davranır ve Allah'ın hoşnut olmayacağını düşündükleri hal ve tavırlardan titizlikle sakınırlar. Allah’ın izniyle hiçbir şart ve ortam, onları güzel ahlakı yaşamaktan, Yüce Allah'ı ve ahireti düşünmekten alıkoymaz. Rabbimiz Kuran'da müminlerin bu özelliğini şöyle bildirmiştir:

"(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar." (Nur Suresi, 37)

Hz. İbrahim Çoğunluğa Uymamış, Tüm Müslümanlara Örnek Olmuştur

Kuran’da Hz. İbrahim’in ve onunla birlikte olan müminlerin, kendilerini kınayan insanlardan çekinmeyen kararlı bir tavır içinde olmaları örnek olarak verilmektedir. "Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi."(Nahl Suresi, 120) ayetiyle övülen Hz. İbrahim ve yanındakiler, büyük bir çoğunluğunun putlara taptığı bir toplumda yaşamışlardır. Ancak tüm kınamalara, tehditlere karşın sadece Allah'tan korkmaları nedeniyle bu toplumun sapkın eğilimlerine büyük tepki göstermişlerdir. Kuran'da bu durum şu şekilde haber verilmektedir:

"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp- inkar ettik… " (Mümtehine Suresi, 4)

Hz. İbrahim'in bu kararlılığı karşısında müşrik kavmi onu cezalandırmaya karar vermiştir. Ama buna rağmen Hz. İbrahim Allah'a bağlılıkta kararlılık göstermiştir. Allah bu güzel tavrına karşı onu kavminin eziyetinden kurtarmıştır. Bu durum ayetlerde şöyle bildirilmiştir:

"Dedi ki: "Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır." Dediler ki: Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın." Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık. (İbrahim) Dedi ki: "Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir." (Saffat Suresi, 95–99)

Ancak insanların bazıları, Hz. İbrahim’in ayette bildirilen bu kararlılığını gösterememektedir. Kalpleri Allah'tan uzak olduğu için, vicdanlarını da kullanmamaktadırlar. Vicdanlarının önüne "çoğunluk yapıyor, çoğunluk yapıyorsa doğrusu budur" gibi yanlış mantıklarla set çekmekte ve Allah'tan gafil, insanların hoşnutluğunu önemseyen, onların kınamalarından çekinen bir hayat sürmektedirler.

"Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez." (Tevbe Suresi, 109)



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir