AYDINLARIMIZIN YARGI SiSTEMiMiZ iLE iLGiLi TESPiTLERiNE KULAK VERiLMELi



Çağdaş bir hukuk devleti olmanın en önemli şartlarından biri, insan haklarına saygılı ve adil bir yargı sistemine sahip olmaktır. Yargı sistemimizin bu konuda oldukça eksikleri olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından anlaşılmaktadır. Öyle ki bu mahkemenin, yargısını en çok mahkum ettiği ülke Türkiye'dir.

Bu eksikliği düzeltmenin ilk adımı, o eksikliği tespit etmektir. Yargı sistemimizin aksayan yanlarını tespit etmek için bu konuları inceleyen ve gözlemleyen aydınlarımızın görüşlerini değerlendirmekte yarar bulunmaktadır. Bu şekilde mevcut hukuk sistemini kusurlarından arındırmak ve bu suretle ülke içinde adaletin daha iyi tesis edilebilmesine imkan sağlamak mümkün olacaktır.

Hukuk sistemimizdeki eksikleri dile getirmek ve bunların düzeltilmesini talep etmek memleketimizin genel refah seviyesinin yükselmesine, kamu huzurunun devamlılığının sağlanmasına bir vesile olacaktır. Bu nedenle herkesin, meseleye daha duyarlı yaklaşması gerekmektedir.

Meseleyi görmezlikten gelmek, hiç yokmuş gibi davranmak hiç kimsenin faydasına değil bilakis herkesin zararınadır. Zira hukuk, öyle ya da böyle bir gün herkese lazım olmaktadır.

PROF. DR. HAYRETTİN ÖKÇESİZ:

"Yangın var hem de çok yoğun"

''Kimi savcılar, adalet müsteşarları, hakimler, yazarak, çizerek ya da sohbet ortamlarında, ama hep satır aralarında yargıdaki yolsuzluğu dile getiriyordu. Yargıda yolsuzluk, asla açıkça söylenmiyor, hep ima ediliyordu. Ortada bir yangın vardı, hem de çok yoğun. Ama dumanı görünmüyordu. (http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/02/09/179388.asp)

ÖMER LÜTFİ METE:

“Hakiki yargıç hemen şimdi lazım!”

Daha önce de değindiğim gibi; toplum hayatınının sürdürülebilmesi için teneffüs edilecek havadan sonra ve içilecek sudan önce gelen ‘olmazsa olmaz’ ihtiyaç maddesi ‘hakiki yargı’ erkidir! .... Gıda maddesini uzun süre saklayabilmek için tuza muhtacız. Bu geleceğe yönelik bir kaygıdır. Oysa soluk aldığımız her saniyeyi özgür ve korkusuz yaşayabilmek için hakiki yargı adamının mevcut bulunmasına ve düzene hakim olabilmesine muhtacız. Bu ise bir sonraki saniye alınacak nefese kadar yaşayabilme kaygısıdır. Hakiki yargıç hemen şimdi lazım! (24.5.2008 Bugün Gazetesi)

UMUR TALU:

“Ana fikir şu: Burası hukuk devleti değil!”

Hukuk devleti ille kanun devleti değil. Hukuk devleti, vatandaşın hukukunun, hakkının teslimi ve korunması, seçilmişlerin işte o esas o yüzden seçilmiş olduklarının varsayılmasıdır… Ki burada da hukuk devletisadece varsayım. Varsayalım ama sayamıyoruz.

(5.6.2008 Sabah Gazetesi)

HASAN CELAL GÜZEL:

“Halkımız yargıya güven duymadığını söylüyor”

Halkımız, ortada bir hukuk davasının değil, bir siyasi mücadelenin olduğuna inanmış. Açıkça yargıya güven duymadıklarını söylüyorlar. Yeni ‘yargıçlar hükümeti’, Çankaya’daki kısır çevrelerinden çıkıp halkın arasına karışsalar, insanlarımızın kendileri hakkında söylediklerini duysalar, bu hukuka aykırı kararları alabilirler miydi bilmiyorum. (8.6.2008 Radikal Gazetesi)

PROF. DR. HASAN BÜLENT KAHRAMAN:

Yargı belli bir ideolojik eksende hareket ediyor”

Öteden beri devam eden siyasal yapımız çerçevesinden bakıldığında yargının belli bir ideolojik eksende hareket ettiği ve adımlarını o ideoloji doğrultusunda attığı muhakkak. (23.5.2008 Sabah Gazetesi)

AHMET ALTAN:

“Hukukun olmadığı yerde güven nasıl olsun?”

Heralde bugünlerde en ucuz ve entelektüel açıdan en utanç verici demogoji, “Yoksa sen yüce Türk adaletine inanmıyor musun” sorusu. Bu soruyu soran da, hatta bizzat o “yüce” kurumun içinde olan da, bizdeki “ adaletin” güvenilirliğini çoktan kaybettiğini biliyor. (22.04.2008 Taraf Gazetesi)

Aldırmazca, fütursuzca, pervasızca koca toplumu bir cendereye hapsetmeye çalışıyorlar. Bunu cüppelerine ve arkalarındaki duvara yansıyan daha iri gölgelere güvenerek yapıyorlar. Açıkça suç işliyorlar. Ve, “siz bizi yargılayamazsınız” diyorlar, “biz sizi yargılarız.” Bu ülkede hukuk isteyenler yargılanacak. Hukuku yok edenler yargılayacak. Bunun yaratacağı güvensizliği düşünebililiyor musunuz? Hanginizin canı hanginizin malı güvende artık? Hukukun olmadığı yerde güven nasıl olsun? Güvenin olmadığı yerde insanlar nasıl yaşasın, nasıl yatırım yapsın, nasıl iş bulsun? Öyle bir kördüğümün içine girdik ki buradan ancak parlamentonun, siyasetin, siyasilerin, toplumun çok kararlı hamleleriyle çıkabiliriz. (6.6.2008 Taraf Gazetesi)

PROF. DR. MEHMET ALTAN:

“Bizde hukuksal sistem, “evrensel hukuktan” çok farklı bir şekilde işlemekte”

Geçmişte… “Karanlık dünya” ile yargı yönetiminde üst düzey görev yapan kimi insanlar arasında karanlık ilişkiler olduğundan dem vuruldu… iddialar öne sürüldü. Rahatsız edici gelişmeler yaşandı. O sırada da, iddiaları deşmeye yönelik bir hamle söz konusu edilmedi, hukukun saygınlığını koruyan hışımlı bir süreçten yana tavır alınmadı. Iddiaların üstü örtüldü… Soruşturularak çürütülmedi.. Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en çok yargılanan ve mahkum olan ülkeyiz. Neden? Çünkü bizde hukuksal sistem, “evrensel hukuktan” çok farklı bir şekilde işlemekte. “Hukuktan yana” bir yargıyı bu da çok rahatsız etmez mi? Bu da bağıra bağıra sorgulanması gereken bir büyük yargı zafiyeti değil mi? Düzeltilmesi için canla başla uğraşılacak, gündem maddesi yapılacak, arkası hep kovalanacak bir sorun sayılmaz mı? Hukuk sistemimizde kimsenin bunu sorguladığına denk geldiniz mi, arkasındaki nedenleri didiklediğini işittiniz mi? (23.5.2008 Star Gazetesi)

PROF. DR. MUSTAFA ERDOĞAN:

“Mahkemeler bile hakkı hukuku yeterince ciddiye

almıyorlar”

Biliyorum, buna benzer olaylar Türkiye’de her gün her saat oluyor. Oluyor çünkü, sadece kolluk kuvvetleri değil, mahkemeler bile hakkı hukuku yeterince ciddiye almıyorlar. Mahkemelerin olur –olmaz tutuklama kararı çıkardıkları, dava dosyalarını hakkını vererek incelemediklerini, savcıların hakimlerle aynı kürsüde oturup sanık ve tanıklara “tepeden” baktıkları, hakimlerin vatandaşlara “sen” diye hitap edebildikleri bir ülke burası. (10.5.2008 Star Gazetesi)

MURAT BELGE:

“Son dönemde insanı şaşkına çeviren kararlar Yargıtay'da verilen kararlar”

Yargıtay, daha alt düzeylerde olabileceği istenmese de mecburen varsayılan hukuk hatalarının düzeltileceği yer. Ülke içinde onun üstünde bir yer de yok.

Ne var ki son dönemde insanı şaşkına çeviren kararlar, Asliye, Sulh Ceza vb. düzeylerinde değil, en üst düzeyde, Yargıtay'da verilen kararlar... Türkiye'de hukuka bir şeyler oluyor ve bu 'bir şeyler' olabilecek en üst düzeyde oluyor.

Yargıtay'ın bu şimdiki ve önceki bazı kararları.. yüksek yargı kurumlarının da statükoyu 'koruma ve kollama' cephesinde saf tutmaya hazırlandıkları görülüyor.

Yalnız bu cephenin savunulması, gün geçtikçe, 'hak, hukuk, adalet ve eşitlik'in savunulmasıyla ters düşmeye başlıyor. Şaşırtıcı olmayan, ama ciddi bir durum. (16/09/2007 Radikal Gazetesi)

HASAN CEMAL

“Hukuksuzluk ve haksızlık ile iç içe yaşıyoruz”

Hukuksuzluk ve haksızlık örnekleriyle onca yıldır, o kadar iç içe yaşıyoruz ki, bir nokta geliyor, orada artık birçok şey kanıksanıyor ve ne yazık ki duyarlığımızı yitirmeye başlıyoruz. (30.5.2008 Milliyet Gazetesi)

PROF. DR. ESER KARAKAŞ:

“Bizde hukuk ekonomiden otuz sene geride”

Benim kanaatim, bu kanaatime hukukçu arkadaşlar çok içerleyebilirler, ülkemizde hukuk ideolojisi ve uygulamasının, ekonomik ideoloji ve uygulamalarının yaklaşık otuz sene gerisinde olduğu doğrultusunda. (27.5.2008 Star Gazetesi)

Adliye teşkilatımızda görevlerini layıkıyla yerine getiren, son derece dürüst hakimlerimiz, savcılarımız bulunmaktadır. Bununla beraber her camiada olduğu gibi Yargı Camiası içinde de taşıdıkları sıfatın saygınlığına layık olmayan kimi kişiler elbette ki vardır. Ne var ki başka kurumlar, bünyelerindeki kişilerden hukuka aykırı hareket edenler hakkında gereken yasal işlemleri yaparken, Yargı bunu yapmamaktadır. Yüksek Yargı mensuplarına hukuk davası açılmasını engelleyen (Yargıtay Kanunu'na aykırı) içtihatlar ve cezai soruşturma açılmasını engelleyen meslektaş dayanışması, hukuka ve yasalara aykırı davranan yargıçlara mutlak bir dokunulmazlık sağlamaktadır.

İşte hukuk sistemimizin ilk olarak çözüme kavuşturulması gereken meselesi de budur. Zira sistemdeki diğer aksaklıkların altında yatan temel etken bu sorunun varlığıdır. Dolayısıyla Yargı mensupları hakkında da işletilebilir hukuk yolları olmalıdır.

İkinci mesele, davalar ve mahkeme kararları hakkında herhangi bir şey söylemeyi, hatta övmeyi bile yasaklayan düzenlemelerin varlığıdır. TCK.nun 288. maddesi davalar hakkında konuşmayı, Basın Yasası’nın 19. maddesi ise mahkeme kararları hakkında konuşmayı yasaklamaktadır.

Oysaki, demokratik yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olan “eleştiri” çok önemli ve çok dinamik bir uyarı mekanizmasıdır. Her konuda gelişme ve ilerleme, mevcut hataların konuşulması, eleştirilmesi, tesbit edilmesi ve değiştirilmesi süreciyle mümkün olmaktadır. Bu sürecin ilk adımı olan konuşmayı yasaklamak, düzelmeyi olanaksız kılacaktır.

Bu ilke Yargı Sistemi’nin eksikliklerinin giderilmesi açısından da geçerlidir. Eleştiri, Yargı Sistemimiz için bulunmaz bir nimettir. Yargı kararları eleştirilebilmelidir ki kararların kalitesi yükselsin, Türk Yargısı adil, insan haklarına saygılı, AİHM’de hiç mahkum olmayan bir düzeye ulaşsın.

Bu nedenle, Yargı Sistemimiz, kararlarıyla, uygulayıcılarıyla, her yönüyle eleştiriye açık olmalıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin “Yargı kararları eleştirilemez diye bir kural yoktur. Demokratik bir toplumda ve hukukun üstünlüğünü kabul eden bir devlette, hiçbir kurum ve kişi eleştiri dışında kalamaz” şeklindeki içtihadı da bu düşüncenin bir ifadesidir.

Davalar hakkında ve yargı kararları hakkında konuşmayı engelleyen yasaların değiştirilmesinin veya bunların düşünce ve ifade özgürlüğünü daraltmayacak bir alanla sınırlandırılmasının, çağdaş ve insan haklarına saygılı bir hukuk düzenine ulaşmamızda çok katkısı olacaktır.

Bu iki sorun hallolduğu takdirde, yani yargı mensupları denetlenebildiği ve davalar ile yargı kararları hakkında konuşmayı yasaklayan sansür yasaları değiştirildiği takdirde, diğer sorunların kendiliğinden azaldıkları ve çözüm yoluna girdikleri görülecektir.

(Adnan Tınarlıoğlu Bilim Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi)




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir