Allah Hz. Mehdi (a.s.)’in Rahat Faaliyet Yapması İçin Mehdiyet’i Perdelemiştir

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri başta olmak üzere bütün Ehl-i Sünnet alimleri, Hz. Mehdi (a.s.)’ın Hicri 1400, yani Miladi 1980’li yıllarda göreve başlayacağını, bir şahıs olacağını, ona yardım eden talebeleriyle birlikte hareket edeceğini, tüm dünyaya hakiki imanı anlatacağını; 40 yıl süren bir fikri mücadelenin ardından da İslam ahlakını bütün dünyaya hakim kılacağını anlatmışlardır. Bütün bu müjdeler Şii kaynaklarda da yer almaktadır. İslam ahlakının hakim olacağı, Kuran’da da müjdelenmiş ve sahih hadislerde haber verilen Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi de tüm Ehl-i Sünnet ulemasınca bir itikad konusu olarak kabul edilmiştir. Cenab-ı Allah, her asırda ümmete Hz. Mehdi (a.s.) gelecek dedirtmiştir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın her asırda beklendiğini geçmiş dönemlerde yaşayanların bu mübarek şahsa yetişmek istediklerini  şu sözleriyle açıklamıştır:
“HEM ŞU SIRDANDIR Kİ; MEHDİ, SÜFYAN GİBİ AHİR ZAMANDA GELECEK EŞHASLARI ÇOK ZAMAN EVVEL HATTA TABİİN ZAMANINDA ONLARI BEKLEMİŞLER, YETİŞMEK EMELİNDE BULUNMUŞLAR.” (Sözler, s. 318)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin de ifade ettiği gibi Tabiînden itibaren her yüzyıl Hz. Mehdi (a.s.) büyük bir coşkuyla beklenmiştir. Ancak Hz Mehdi (a.s.)’ın zuhur ettiği dünyanın bu son vaktinde bu kez Allah’ın bir hikmeti olarak Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmeyeceği yönünde düşünenlerin sayısı artmıştır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hikmetle yaratılmış bu  duruma şu sözleriyle dikkat çekmiştir:
“HATTA BAZI EHL-İ VELAYET “ONLAR GEÇMİŞ” DEMİŞLER. İŞTE BU DA, KIYAMET GİBİ, HİKMET-İ İLAHİYE İKTİZA EDER (gerekir) Kİ; VAKİTLERİ TAAYYÜN (belli) ETMESİN. ÇÜNKİ HER ZAMAN, HER ASIR, KUVVE-İ MANEVİYENİN TAKVİYESİNE MEDAR (dayanak) OLACAK VE YEİSTEN KURTARACAK “MEHDİ” MANASINA MUHTAÇTIR.” (Sözler, s. 318)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin sözlerinden anlaşılacağı gibi günümüzde Mehdiyet’in varlığını ve ilerleyişini görebilenler çok azdır. Hz. Mehdi (a.s.)’ı anlayıp tanıyacak olanlar ise çok daha azdır. İçinde bulunduğumuz bugünlerde sadece çok az sayıdaki mübarek insan imanın nuru ile Hz. Mehdi (a.s.)’ı görüp, hüsn-ü zan edecek, Mehdiyet’i fark edebilecektir. Kuşkusuz bu Allah’ın Hz. Mehdi (a.s.)’ın faaliyetlerini rahat yürütmesi için yarattığı özel bir durumdur.

Hz. Mehdi (a.s.)’ı Örten Ledün Perdelerimehdiyetperde6

Allah’ın ilhamıyla hem Hz. Mehdi (a.s.) kendisini ledün perdeleriyle gizlemekte; hem de diğer alimler bilerek veya bilmeyerek Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunu perdelemektedirler. Ancak Allah’ın dilemesiyle bu ledün perdeleri yavaş yavaş aralandıkça daha fazla insan Hz. Mehdi (a.s.)’ı tanıyıp anlayacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişini müjdeleyen alametlerden 650’yi aşkını günümüzde gerçekleşmiştir. Ancak Hz. Mehdi (a.s.)’ın faaliyetlerini yoğun olarak sürdürdüğü bu dönemde Cenab-ı Allah bu alametlerin pek çok insan tarafından görülmesini engellemekte ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın faaliyetlerini rahatça sürdürmesi için ona zemin hazırlamaktadır. Ancak yakın bir zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın alametleri çok daha aleni şekilde zuhur edecek ve görmeyen gözler de onu görmeye mecbur kalacaklardır. Allah’ın Hz. Mehdi (a.s.) üzerindeki koruması bir hadis-i şerifte şöyle bildirilir:
“AMA ALLAH HALKIN NEFİSLERİNE KARŞI ZULMÜ, CEFASI VE İSRAFI YÜZÜNDEN, ONU (HZ. MEHDİ (AS)’I) HALKTAN GİZLEYECEKTİR.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 162)
Allah’ın Hz. Mehdi (a.s.)’ı korumak amacıyla yarattığı bu ledün perdelerinin bazıları şunlardır:

Bazı Alimlerin Hz. Mehdi (a.s.)’ın Perdelenmesine Doğrudan Hizmet Etmeleri

Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuruna ilişkin çok sayıda kesin alametler çıktığı halde bazı alimler  ısrarla, çeşitli yorum ve tevillerle Hz. Mehdi (a.s.)’ın  gelişini örtbas etmeye çalışmaktadırlar. Hatta bir kısmı “Mehdi konusunu açmanın, ondan bahsetmenin dahi fitne olacağını” söyleyecek kadar ileri gitmekte, kısacası çok büyük bir panik ve tedirginlik içinde bulunmaktadırlar.
Ancak bu kişiler Hz. Mehdi (a.s.)’ın varlığına, geleceğine ve yapacağı faaliyetlere inanmıyorlarsa, Mehdi konusunu; onlara göre, bu kadar önemsemelerine gerek de olmamalıdır. Kendilerince “Nasıl olsa gelme ihtimali yok” diyebilirler. Fakat tam tersine televizyonlardan, radyolardan, gazetelerden hemen her fırsatta Hz. Mehdi (as)’ın gelmeyeceğini ispatlamaya çalışmaktadırlar. Halbuki eğer bir insan bir şeyin var olduğuna ve gerçekleşeceğine inanmıyorsa, bu konuda son derece rahat olur. Çünkü nasıl olsa bir sonuca varmayacaktır; konu zaten kökten hallolmuş durumdadır. Ancak Hz. Mehdi (a.s.) söz konusu olduğunda böyle bir rahatlık görülmemekte; aksine büyük bir kaygı ve endişe, panik ve ajitasyon ile Hz. Mehdi (a.s.) aleyhinde çalışmalar büyük bir hızla devam etmektedir.
Söz konusu kişilerin bu konuda ileri sürdükleri bazı yanlış düşünceler şunlardır:

Hiçbir Zaman Hz. Mehdi (a.s.)’ın Gelmeyeceğini İleri Sürmeleri

İçinde bulunduğumuz zaman dışında tarihte hiç bu kadar sık “Hz. Mehdi (a.s.) gelmeyecek” denildiği görülmemiştir. Özellikle de, belirli bir tarihe kadar Hz. Mehdi (a.s.)’ın geleceğini savunan bazı kesimler, 1980’lerden sonra büyük bir telaşla Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkmayacağını anlatmaya başlamışlardır. 1978, 1979 ve 1980’lerde yayınlanan İslami dergi, kitap, kaset, broşür gibi eserlere bakanlar, o devirde yoğun olarak Hz. Mehdi (a.s.)’ın geleceğinden bahsedildiğini göreceklerdir. Ancak 1986-87’lerden sonra ani bir dönüşle bu konudan vazgeçildiği, çeşitli tevillerle Mehdilik konusunun kapatılmasının istendiği de dikkatten kaçmayacaktır. Bu tarihten sonra Hz. Mehdi (a.s.)‘ın gelmeyeceğini iddia eden yayınlar ya da söylemler ani bir şekilde yoğunlaşmıştır. Oysa bu da bir alamettir ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkmayacağını iddia etmenin Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur alameti olduğu açıkça bildirilmiştir:
İNSANLARIN ÜMİTSİZ OLDUĞU VE “HİÇ MEHDİ FALAN YOKMUŞ” DEDİĞİ BİR SIRADA ALLAH MEHDİ’Yİ GÖNDERİR… (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)

Hz. Mehdi (a.s.)’ın 300 Sene Sonra Geleceğini İddia Etmeleri

Hicri 13. asrın büyük müceddidi olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Risale-i Nur gibi önemli bir külliyatın pek çok yerinde yaşadığı yüzyılı anlatırken Hicri 1300’ler yerine kısaltma yaparak 300 demiştir. Üstad’ın bu ifadelerinden biri şöyledir.
EY YÜZDEN ta üç yüz seneden SONRAKİ YÜKSEK ASRIN ARKASINDA GİZLENMİŞ, SAKİTANE (SUSARAK) BENİM SÖZÜMÜ DİNLEYEN VE BİR NAZAR-I HAFİYY-İ GAYBÎ (GÖRÜNMEYENİ, GAYBI GÖREN BAKIŞ), GAYBI İLE BENİ TEMAŞA EDEN (SEYREDEN) SAİD, HAMZA, ÖMER, OSMAN, YUSUF, AHMED, V.S. SİZE HİTAP EDİYORUM.  TARİH DENİLEN MAZİ DERELERİNDEN SİZİN YÜKSEK İSTİKBALİNİZE UZANAN TELSİZ TELGRAFLA SİZİNLE KONUŞUYORUM. NE YAPAYIM, ACELE ETTİM, KIŞTA GELDİM. SİZ İNŞAALLAH CENNET-ASA (CENNET GİBİ) BİR BAHARDA GELİRSİNİZ. ŞİMDİ EKİLEN NUR TOHUMLARI ZEMİNİNİZDE ÇİÇEK AÇACAKLAR. Sizden şunu rica ederim ki, mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini, mezartaşı denilen, kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız. (Emirdağ Lahikası, s. 344)
Üstad Hazretleri’nin bu ifadesini çarpıtan veya doğru anlamak istemeyen bazı Nur talebesi kardeşlerimiz Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuruna ve Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulüne daha 300 sene var, kıyametin kopmasına da daha çok var demektedirler. Oysa;
Bediüzzaman çabuk konuşmanın bir gereği olarak 1300 dememiş, bini söylemeyerek doğrudan 300 demiştir. Nitekim konuşmanın devamında, bundan yani kendi yaşadığı zaman olan Hicri 1300’den sonraki 100 yıla dikkat çekmiştir. Basit bir matematik hesabıyla;
1300+100=1400 eder
Bediüzzaman Hazretleri bu ifadesi ile Hicri 1400 yılına yani içinde bulunduğumuz yüzyıla işaret etmektedir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru, Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulü ve kıyametin kopması da Allah’ın izniyle Hicri 1400-1500 yılları arasında olacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de hadislerinde ümmetinin ömrünün 7000 yıl olduğunu bunun 5600 yılının geçtiğini ve sadece 1400 yıl kaldığını açıkça ifade etmiştir
“BENİM ÜMMETİMİN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK.” (Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitabu’l-İlel, s. 89) şeklinde bildirerek Hicri 1500’den sonrasına dikkat çekmiş ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunun ardından dünyanın ömrünün Hicri 1500 seneyi geçmeyeceğini ifade etmiştir.
7 Hz. Mehdi (a.s.), “Bizim Şeyhimizdi” Demeleri veya Bediüzzaman Hazretleri’nin Mehdi Olduğunu İddia Etmeleri
HAZRET-İ MEHDİ (A.S.), AHİR ZAMANDA DÜNYAYA GELECEKTİR. Resullulah Efendimiz (s.a.v.)’in soyundan olacaktır. İsa Aleyhisselam’la buluşacak, MEZHEPLERİ KALDIRACAK, YALNIZ ONUN MEZHEBİ KALACAK.(Hüseyin Hilmi Işık, Saadet-i Ebediye, s. 35)
Hz. Mehdi (a.s.), zuhur etmesinin ardından; var olan mezhepleri kaldırıp İslam dinini Peygamberimiz (s.a.v.) dönemindeki saf haline getirecektir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın mezheplerin tersine hüküm verebilmesi için hiçbir mezhebe bağlı olmaması ve hiçbir mürşide biat etmemiş olması gerekmektedir. Yani Hz. Mehdi (a.s.)’ın geçmişine ve halihazırdaki din anlayışına bakıldığında tamamen Kuran ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sahih hadisleri doğrultusunda yaşayan, geçmişinde hiçbir mezhep ve mürşide bağlı olmamış biri olduğunun görülmesi gerekmektedir. Bir mezhep bağlısının, kendine bir mezhep imamını mürşit edinmiş ve onun içtihatlarıyla dini yaşayan bir Müslümanın aynı zamanda ahir zamanın Büyük Mehdisi olması söz konusu değildir. Bu nedenle Hz. Mehdi (a.s.)’ın herhangi bir cemaate, şeyhe, tarikata ve mezhepe bağlı olacağı iddiası yanlıştır.
Bediüzzaman Hazretleri’nin Mehdi olduğunu iddia edenleri ise Üstad bizzat kendi sözleriyle reddetmiş ve kendisinin bu büyük zatın bir hizmetkarı ve öncü bir askeri olduğunu şu sözleriyle bildirmiştir:
BEN BÖYLE BİR NURUN ZUHURUNA (Hz. Mehdi (a.s.)’ın ortaya çıkışına) ÇOK İNTİZAR ETTİM VE EDİYORUM. FAKAT ÇİÇEKLER BAHARDA GELİR. ÖYLE İSE O KUDSİ ÇİÇEKLERE (Hz. Mehdi (a.s.) ve cemaatine) ZEMİN HAZIR ETMEK LAZIM GELİR. VE ANLADIK Kİ, BU HİZMETİMİZLE O NURANİ ZATLARA ZEMİN İZHAR EDİYORUZ.(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 189)
FAKAT O İLERİDE GELECEK ACİB ŞAHSIN (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) BİR HİZMETKARI VE ONA YER HAZIR EDECEK BİR DÜMDARI (zemin hazırlayacak bir öncüsü) VE O BÜYÜK KUMANDANIN PÎŞDAR BİR NEFERİ (öncü bir askeri) OLDUĞUMU ZANNEDİYORUM. (Barla Lahikası, 28. Mektup, sf. 162)

“Hz. Mehdi (a.s.) Şahs-ı Manevidir” demeleri

Peygamberimiz (s.a.v.), hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın özellikleri hakkında pek çok tanıtıcı bilgi vermiş ve insanların Hz. Mehdi (a.s.)’ı bir şahıs olarak göreceklerini bildirmiştir. Rivayetlerden ve İslam alimlerinin izahlarından Hz. Mehdi (a.s.)’ın bir şahs-ı manevi olmayacağı, fiziksel özelliklerine, karakter ve ahlakına, nesebine kadar detaylı olarak tarif edilmiş mübarek bir şahıs olacağı, açık ve net bir biçimde anlaşılmaktadır. Bediüzzaman Hazretleri de Hz. Mehdi (a.s.)’ın bir zat olduğunu şu sözleriyle vurgulamıştır:
İstikbal-i dünyeviyede 1400 SENE SONRA (yani, Hicri 1400’de) GELECEK BİR HAKİKATİ (Hz. Mehdi (a.s.)’ı) asırlarında karib (yakın) zannetmişler.(Sözler, s. 318)
HAKİKİ BEKLENİLEN VE BİR ASIR SONRA GELECEK O ZAT dahi bu zamanda gelse... (Kastamonu Lahikası, sf. 57)
Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hakim, hem Mehdi, hem mürşid, hem kutb-u a’zam olarak BİR ZAT-I NURANÎYİ GÖNDERECEK VE O ZAT DA EHL-İ BEYT-İ NEBEVÎDEN OLACAKTIR. (Mektubat, sf. 411-412)
Bediüzzaman Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın bir şahs-ı manevi olduğunu vurgulamak isteseydi burada “bir zat-ı nuraniden” değil, “şahs-ı manevi-i nuraniden” bahsederdi. Ayrıca burada kullanılan “bir” kelimesi bu konuyu açıklamaktadır. “Zat” ise yine birlik ifade eden bir kelimedir. Açıkça “bir zat” ifadesi kullanılmıştır; “iki” ya da “birileri” denmemiştir.
mehdiyetperde5

Kuran’da Hz. Mehdi (a.s.) Örtülü Olarak Anlatılmıştır

Cenab-ı Allah Kuran’da Hz. Mehdi (a.s.)’ı işari olarak anlatmıştır. Ancak ferasetle ve basiretle bakan herkes, Mehdiyet’in Kuran’ın genelinde yer alan bir konu olduğunu açıkça görür. Allah Kuran’da İslam ahlakının yeryüzüne hakim olacağını müjdelemiştir. İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olmasının Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle, bu yüzyılda olacağı hadislerde açıklanmıştır. Allah Hz. İsa (a.s.)’ın yeniden dünyaya geleceğini ve tüm Kitap Ehli’nin Hz. İsa (a.s.) vesilesiyle Müslüman olacağını Kuran’da bildirmiştir. Tüm dünyaya İslam ahlakının hakim olduğu bu dönemde, hadislerde haber verildiği gibi, Hz. İsa (a.s.) Hz. Mehdi (a.s.)’ın veziri olacaktır. Dolayısıyla Hz. İsa (a.s.)’ın gelişini müjdeleyen ayetler, aynı zamanda İslam ahlakının hakimiyetini ve Mehdiyet’i de müjdelemektedir. Allah Kuran’da Müslümanların birlik olmasını farz kılmıştır. Tarih boyunca da Müslümanların hep bir lideri olmuştur. Ahir zamanda da Hz. Mehdi (a.s.) Müslümanların manevi lideri olacaktır. Dolayısıyla Müslümanların birlik olmasını anlatan her ayet, Mehdiyet’i de anlatır. Allah Kuran’da peygamberlerin hayatlarını anlatmıştır. Ve bu kıssalarda, akıl sahipleri için hikmetler olduğunu bildirmiştir. Her peygamber kendi devrinin mehdisidir. Dolayısıyla her peygamber kıssasında, içinde bulunduğumuz ahir zamana, yani Mehdiyet’e bakan işaretler de vardır. Tarih boyunca iyilik ve kötülük arasında yani şeytanın taraftarlarıyla Hakkın tarafları arasında ilmi mücadele olmuştur. Ve bu fikri mücadele Kuran’da kapsamlı olarak anlatılmıştır. Ahir zamanda da deccaliyet ve Mehdiyet arasında büyük bir mücadele yaşanmaktadır. Dolayısıyla bu mücadeleyi anlatan her ayette de Mehdiyet’e işaretler vardır. Süleyman kıssasında, Yusuf Suresi’nde, Zülkarneyn kıssasında, Kehf Suresi’nde, dünya hakimiyetiyle ilgili ayetlerde ve huruf-u mukattaa’da  (Sûre başlarında kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı bulunan harfler. Bu harfler okunurken de teker teker okunur, bir kelime gibi okunmaz.) Mehdiyet’e  işaret edilmiştir. Allah’ın Mehdiyet’i kapalı tutması ledün perdelerinden bir perdedir. Rabbimiz’in vahyettiği Kuran ayetlerinde örtülü anlatımlar da vardır. Mesela Hz. İsa Mesih (a.s.)’ın da nüzul edeceği açıkça bildirilmiş, fakat nereye, ne zaman geleceği açıklanmamıştır.
Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişini engellemeye çalışanlar; Hz. Muhammed (s.a.v.)’in gelişinin de önlenmek istendiğini ama bu çabaların, sonucu değiştirmediğini unutmamalıdırlar. Dönemin müşrikleri de büyük bir panik yaşamış ama Peygamberimiz (s.a.v.)’in gelişini durduramamışlardır. Hz. Muhammed (s.a.v.), kaderde yaratıldığı şekilde gelmiş, Allah’ın kaderinde takdir ettiği sözleri söylemiş ve görevini tamamlamıştır. Aynı şekilde tarih boyunca hiçbir elçi, nebi ya da resulün gelişi engellemeyle, önlemeyle durdurulamamıştır.

Hz. Mehdi (a.s.) İmanın Nuru ile Tanınacaktır

Ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın bilinip tanınması da, insanların gördükleri olayları ve şahit oldukları alametleri vicdanlarıyla değerlendirmeleri sayesinde olacaktır. Bediüzzaman Hazretleri de ahir zaman şahısları olan Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın imanın nuruyla tanınacağını söylerken, vicdanının sesini dinleyen, samimi olarak Allah’ın kalbe verdiği ilhama tam tabi olanların bu mübarek zatları tanıyıp anlayacağını söylemektedir:
... Belki nur-u imanın (imanın ışığının) dikkatiyle, O EŞHAS-I AHİR ZAMAN (ahir zaman şahısları) tanınabilir. (Sözler, s. 343-344)
Bediüzzaman Hazretleriyle, Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretleriyle, İmam Rabbani Hazretleriyle veya diğer İslam büyükleriyle aynı dönemde yaşayan samimi Müslümanlar, vicdanlarına tam uyan salih müminler nasıl bu mübarek insanların kıymetini ve değerini anlamış ve bu kıymetli zatlara tam teslim olmuşlarsa, ahir zamanda da vicdanıyla hareket eden, samimi her insan Hz. Mehdi (a.s.)’ın kim olduğunu anlayabilecektir. Allah rızası için muazzam faaliyet yapan, tüm imkanlarını İslam ahlakını hakim etmek için seferber eden, dinsizliğe karşı ilmen büyük mücadele veren, Allah yolunda çile çeken, helala harama titiz, yaptığı çalışmalarda Allah’ın vesile etmesiyle son derece etkili olan, Müslüman aleminin birlik olması için çalışma yapan, Allah’a coşkun sevgisi her konuşmasından ve tavrından açıkça görülen, hikmetli, feraset sahibi bir kimse gördüğümüzde bu kişinin Allah’ın izniyle Allah Katında değerli ve mübarek bir zat olduğuna nasıl hüsn-ü zan edip anlayabiliyorsak, vicdanımızla değerlendirdiğimizde Hz. Mehdi (a.s.)’ı da kendisine hüsn-ü zan ederek anlayabilmemiz mümkün olabilecektir.

Hz. Mehdi (a.s)'ın Zuhuru Allah'ın Adetullahtır

Allah’ın kanunu gereği, aleyhte yapılan tüm çalışmalar ve propagandalar, Hz. Mehdi (a.s.)’ın ortaya çıkışına, tanınmasına, hizmetlerine güç katacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) aleyhindeki her girişim, Hz. Mehdi (a.s.)’ın faaliyetlerinin etkisinin giderek daha da artmasına ve tüm dünyada ses getirmesine katkıda bulunacaktır. Hz. Mehdi (a.s)’ın gelmeyeceğini öne süren, “Mehdi’nin geleceğine inanmıyorum” diyen her şahıs, yaptığı her çalışma, her konuşma ya da her vurguyla Hz. Mehdi (a.s.)’a bir kez daha dikkat çekmiş, insanların Mehdi hakkında düşünmelerine vesile olmuş ve böylece ona hizmet etmiş olacaktır. “Ben Mehdi’ye karşıyım” diyen herkes, Mehdiliğin gündeme gelmesine, araştırılmasına, öğrenilmesine vesile olur. Dolayısıyla, inkar edenler de, münafık ahlakı gösterenler de, Kuran ahlakı aleyhinde bir fikri benimseyenler de, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (a.s.)’a kendince düşman olanlar da, her ne kadar istemeseler de, Allah’ın dilemesiyle bilerek ya da bilmeyerek Hz. Mehdi (a.s.)’a ve İslam ahlakının tüm dünyada yayılmasına büyük destek vermektedirler.
Ayrıca inkar edenlerin ya da münafıkların Mehdi ya da Müslümanlar aleyhinde attıkları her adım, Hz. Mehdi (a.s.) hakkında, 1400 sene öncesinden haber verilen sahih hadislerin bir tanesinin daha gerçekleşmesine ve böylece Müslümanların Hz. Mehdi (a.s.)’a olan bağlılıklarının, şevk ve heyecanlarının daha da artmasına vesile olmaktadır.
Allah’ın, harika yaratma sanatının önemli bir örneği kaderde ‘Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişinin, kimliğinin, yapacağı faaliyetlerin ve faaliyet alanlarının perdelenmesidir. Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.)’ın yapacağı faaliyetlerin uzun yıllara yayılacağını; ve ancak tüm bu çalışmalarının sonucunda, adım adım İslam ahlakının hakimiyetine ulaşacağını anlatmıştır. İşte bu uzun süreç içerisinde, Hz. Mehdi (a.s.)’ın adı, yeri, faaliyetleri ve faaliyet alanları tam olarak bilinmiş olsa, elbette ki tüm kötü niyetli odakların hedefi haline gelirdi. Zarar vermek, çalışmalarını durdurmak isteyen insanların tuzaklarına, engellemelerine ve saldırılarına açık bir ortam oluşurdu. Ama İslam ahlakının dünya hakimiyeti ve dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s.)’ın zaferi Allah’ın kesin bir vaadi olduğu için, Allah buna engel olabilecek her şeyi durduracak bir sistem yaratmıştır. İşte “Mehdi gelmeyecek” diyen insanların farkında olmadan yerine getirdikleri görevleri, Hz. Mehdi (a.s.)’ı perdeleyerek Allah’ın bu takdirine zemin hazırlamaktır.

Peygamber Efendimiz (sav)’in Dilinden Darwinizm'in Ahir Zamanda İnsanlığa Getirdiği Belalar

İçinde bulunduğumuz ahir zaman savaşların, katliamların, ahlaksızlıkların, fuhuşun ve her türlü sapkınlığın yaygınlaştığı, çeşitli ateist, Darwinist ve materyalist felsefelerin insanlığa büyük yıkımlar getirdiği bir dönemdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanlığın yaşadığı bu karanlık günleri hadislerde haber vermiştir. Bir hadiste şöyle buyrulur:
“Kadınlar kadınlarla, erkekler erkeklerle yetindikleri zaman onları Doğudan çıkacak, isyanları sebebiyle kimisini, maymun şekline sokacak, kimisini de yerin dibine batıracak olan kızıl bir rüzgarla müjdele.” (Deylemi)
Bu hadisin günümüze işaret eden yönlerini detaylı olarak incelediğimizde çok şaşırtıcı benzerlikler görürüz:

kizilruzgar

“... Kadinlar Kadınlarla, Erkekler Erkeklerle Yetindikleri Zaman...”


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu sözü ile Allah’ın haram kıldığı fuhuş, eşcinsellik gibi sapkın eğilimlerin ahir zamanda yaygınlaşacağını haber vermiştir. Bilindiği gibi Darwinizm’de insanların sözde tesadüfler sonucunda oluştukları ve dolayısıyla Allah’a karşı sorumlu olmadıkları şeklinde batıl bir inanç vardır. Darwinizm, insanların hayvanlar gibi yaşadığı ve davrandığı bir dünya özlemindedir. Bundan yola çıkan Darwinist bakış açısına sahip bazı insanlar nefsani ihtiyaçlarını karşılama konusunda kendilerine herhangi bir kısıtlama getirmek zorunda olmadıklarını; hatta hayvanlar gibi davranabileceklerini düşünürler. Kısacası dini tanımayan Darwinist felsefeler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in burada işaret ettiği gibi ahlak kurallarını da tanımazlar.
 “... Doğudan Çıkacak, İsyan...”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu ifadesiyle komünist ideolojiden bahsetmektedir. Bilindiği gibi insanlığa karanlık günler yaşatan Darwinist ideolojilerin başında komünizm gelir. Komünist ideolojinin ilk kez devlet yönetim biçimine dönüştüğü ülke ise dünyanın doğusunda yer alan Rusya’dır. Rusya’da komünist sistem Çarlık Rusya’sına karşı başlatılan büyük bir isyan ve ayaklanma sonucunda kurulmuştur. Daha sonra başta Çin olmak üzere diğer Doğu Asya ülkelerinde de benzer isyanlarla komünizm hakim olmuştur.
 “... Kimisini, Maymun Şekline Sokacak...”
Bilindiği gibi Darwin’in evrim teorisi, canlılığın cansız maddelerden, tesadüfler sonucunda, kendi kendine oluştuğunu iddia eder. İlk protenin nasıl oluştuğunu bile açıklamaktan aciz olan bu teori,  sözde evrimsel gelişim süreci içinde insanlarla maymunların ortak bir atadan geldiklerini iddia eder. Kimi zaman fosillerin taraflı yorumlanması, kimi zaman sahtekarlıklara başvurarak, 1.5 asırdır desteklenmeye çalışılan insanın sözde evrimi iddialarını Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 1400 yıl önce haber vermiştir.
 “... Kimisini De Yerin Dibine Batıracak...”
Darwinizmin insanlığa getirdiği belalar arasında Birinci ve İkinci Dünya savaşları da vardır. Darwinizm çatışma ve mücadelenin insanın doğasında olduğu yalanını insanlara kabul ettirmiştir. Bu yalanın acı bir sonucu olarak çıkan savaşlarda atılan bombalar ile insanlar toprağın ve binaların altında kalmışlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Darwinizmin insanlığa getirdiği katliamlar, savaşlar, cinayetler, barbarlıkları hadisteki, “...kimisini de yerin dibine batıracak...” ifadeleriyle haber vermiştir.
 “... Kızıl Bir Rüzgarla Müjdeler...”
Bilindiği gibi komünizmin sembolü, kızıl renktir. Komünist rejimi benimseyen ülkelere Kızıl Çin, Kızıl Rusya gibi mutlaka kızıl adı eklenerek hitap edilir. Bu ülkelerin bayrakları  kızıldır, bu nedenle kızıl renk komünist devletin rengidir. Komünizm önce Rusya’yı daha sonra kuvvetli bir rüzgar gibi bütün dünyayı sarmış, birçok Asya ülkesine, Avrupa’nın doğusuna ve bazı Orta ve Güney Amerika ülkelerine yayılmıştır. Bu vahşi düşünce üst üste yaptığı korkunç katliamlar ve yıkımlarla insanlığa büyük zararlar vermiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadisteki “kızıl bir rüzgar ile müjdele” sözü ile komünizmin insanlığa getirdiği bu belayı haber vermiştir.
Başka bir  hadisinde de Peygamberimiz (sav) yine çok şaşırtıcı detaylar vermiş ve ahir zamanda yaşanacak olan materyalist ahlakı tarif etmiştir.
“Ganimet, yalnız zenginler arasında dolaşan sermaye birikimi ittihaz edildiği (kabul edildiği) zaman...”(Tirmizi, Ebû Hureyre’den nakletmiştir.)
 “... Ganimet, Yalnız Zenginler Arasında Dolaşan Sermaye Birikimi İttihaz Edildiği Zaman...”
Darwinizmin insanlığa getiridiği belalardan biri de kapitalizmdir. Nitekim günümüz toplumlarının neredeyse tamamına yakınında kapitalist ahlak hakimdir. Bu nedenle fakirlere, düşkünlere, sakatlara sadaka verilmez, insanlar korunup kollanmazlar. En ağır ve ölümcül hastalığa yakalansalar dahi onları koruyacak, tedavi ettirecek bir kuruluş veya insani bir yardım bulunmaz. Fakir olan insan bu hastalığı ile ölüme terk edilir. Küçük çocukların acımasızca çalıştırılmaları, birçok ülkede sosyal haklardan mahrum bırakılmaları gibi adaletsiz ve insaniyetsiz uygulamalara yoğun olarak rastlanır. İşte Peygamberimiz (s.a.v.) sermayenin tek elde toplanacağına, sermayenin tekellere yoğunlaşacağına ve kapitalizmin en vahşi döneminin günümüzde yaşanacağına bu sözleri ile işaret etmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)‘in bundan 1400 sene önce haber verdiği Darwinist düşüncenin insanlığa getirdiği vahşetin günümüzde ortaya çıkışı, mübarek Peygamberimiz (s.a.v.)‘in Allah’ın lütfuyla gösterdiği mucizelerinden biridir.

Allah’ı Anmak En Büyük İbadettir

İnsanın, Allah’ı anmada gösterdiği gevşeklik, O’na olan yakınlığını azaltır. Din ahlakını yaşamayan insanlar Allah’ı hiç anmadıkları, günlerce akıllarına bile getirmedikleri için helal-haram demeden günahın her türlüsünü işlemeyi, Allah’ın emirlerine riayet etmemeyi bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir.
Müminler ise gerek sözleriyle gerekse zihinlerinden geçirdikleri düşünceleriyle hayatlarının her anında Allah’ı anıp zikrederler. İnsanın kimi zaman gafletle Allah’ı aklından çıkarması, imanlı bir kişinin dahi istemeden de olsa çeşitli hata ve günahları işlemesine sebep olabilir. Çünkü Allah’tan gafil olarak geçirilen bir süre içinde, insanın olayları doğru algılayıp değerlendirmesinde bozukluk olacaktır. Dahası iyiyi kötüden ayırt etmesinde, hareket, davranış ve konuşmalarında Kuran’ın sınırlarını gözetecek bir bilinci korumasında önemli aksaklıklar meydana gelir.
Müminler kainattaki tüm ilimlerin, mülkün ve hükmün gerçek sahibinin Allah olduğunu her zaman bilerek, her işlerinde Allah’a yönelirler. Rabbimiz’e karşı boyun eğici ve teslimiyetli davranır, övgüyü daima herşeyi yaratan Allah’a yöneltir ve durmaksızın O’nu yüceltip tesbih ederler.

Allahanmak1Gafletten Kurtulmanın Yolu Dikkat ve Şuurun Daima Açık Olmasıdır

Kuran ahlakına uygun olmayan her türlü tavır bozukluğunun altında yatan neden, Allah’ı anmada gösterilen gevşekliktir. Allah’ın hükümlerine karşı duyarlılığını yitiren kişi bazen olmayacak hatalar yapar. Sonradan bu hatalarını düzeltince, bunları nasıl yaptığına kendisi de şaşırır. Bu tür hatalar, aslında Allah’ı unutmanın önemini hatırlatan uyarı ve işaretlerdir. Gafletin süresi ve derecesi arttıkça yapılan yanlışların sayısı ve büyüklüğü de artar. Allah’ı anma konusunda gösterilen gafletin sıklığı ve sürekliliği ise kişinin imanı için büyük bir tehdittir.
Oysa, Allah’ı her an akılda tutmak, O’nun ayetlerini tefekkür etmek insanın aklının ve şuurunun sürekli açık olmasını sağlar. Böyle olunca da, kişi Kuran’ın emirlerine ve yasaklarına uymada büyük titizlik gösterir.
İnsan yaratılış olarak zayıf bir hafızaya, hemen dağılan dikkate, gaflete kapılmaya müsait bir yapıya sahiptir. Yüce Allah’ın imtihan olarak özel yarattığı bu durumdan insan ancak dikkatini sürekli olarak açık tutarak kurtulabilir. Bunun için, Rabbimiz’in her an, her saniye bizimle birlikte olduğunu, bizi gördüğünü ve işittiğini bilmek, her işi düzenleyip denetimi altında tutanın O olduğunu unutmamak, tüm hayatımızın belirlenmiş bir kader doğrultusunda yaşandığını hatırlamak, yapılan her işte, görülen her görüntüde Allah’ın sonsuz aklını, hayranlık uyandırıcı sanatını ve O’nun Yüce Kudretini tefekkür etmek, her zaman tevekküllü ve teslim olmak, Allah’ı tesbih etmek ve yüceltmek gerekir.
Allah’ı sürekli zikreden bir insan kendi aczini daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmadığını daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allah’a sürekli dua eder ve talep içerisinde olur. Yalnızca Allah’tan ister, her konuda Allah’a başvurur, kendini tamamen Allah’a teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve bağımsız bir kişilik verip, büyüklenmez. Hareketleri, davranışları, konuşmaları Allah’ın koruması altında olur. Böylece Allah ona her an nasıl, ne şekilde davranması gerektiğini, en doğru hareketi, en güzel sözü ilham eder. Ona, ayette müjdelendiği gibi “insanlar arasında yürüyeceği bir nur verir.” (Hadid Suresi, 28) Güzel bir ahlaka kavuşmasını sağlar.
Bunun tersine insan Allah’ı anmaktan uzaklaştıkça, kendi başına, yapayalnız ve yardımcısız kalır. Doğru düşünebilme, doğru karar verebilme yeteneğini kaybeder. Yaptığı işler başarısız olmaya başlar. Çünkü Allah’ın yardımı, desteği olmadan hiç kimse hiçbir sorunun üstesinden gelemez. Hiçbir sorunu Allah’tan bağımsız olarak kendi gücü ve iradesi ile çözemez. Kuran’da övülen, takva sahibi bir mümin haline gelemez. Çünkü o daha başta Allah’ı unutarak en büyük hatayı yapmış ve gafillerden olmuş olur.
Yüce Allah’ı tanımanın, kavramanın ve O’na imanda derinleşmenin bir sınırı yoktur. Bir insan Yüce Allah’a yakın olmak ve O’nu daha iyi tanımak için ne kadar fazla çaba harcarsa, ne kadar fazla düşünürse, imanı, aklı ve Allah korkusu o derece güçlenir. Bu nedenle Allah yolunda hizmet etmek için büyük çaba harcayan ve O’na yakınlaşmak için derin tefekkür eden müminler, Allah’tan çok korkan ve Allah’a bütün kalbiyle bağlı olan insanlardır. Müminlerin Allah’ın hükümlerini uygulama konusunda gösterdikleri titizlik ve vicdanlarını kullanma konusunda gösterdikleri hassasiyet Rabbimizin sevgi ve rızasını kazanmakta ve O’na yakınlaşmakta en etkili vesilelerdir. Nitekim Yüce Rabbimiz iman edenleri Zatı’na yakınlaşmaya Kuran’da şöyle davet etmektedir:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda ceh edin (çaba harcayın), umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Maide Suresi, 35)

Müslümanın Allah ile Manevi Bağlantısı Çok Güçlüdür

İman eden bir insan günlük hayatın hiçbir anında Allah’ı asla aklından çıkarmaz, Allah ile olan manevi bağlantısını bir an bile koparmaz. Böyle bir durumu vicdanı kabul etmez, Allah’a olan sevgisi ve bağlılığına asla bunu yakıştırmaz. Kuran’da bildirilen Allah’ın Hz. Musa (a.s.)’a olan hatırlatması şu şekildedir:
“Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.” (Taha Suresi, 42)
Allah, Firavun’a giderek onu hak dine davet edecek olan Hz. Musa (a.s.) ve kardeşi Hz. Harun (a.s.)’a Kendisi’ni zikretmede gevşek davranmamalarını bildirmiştir. Zira yukarıda da anlatıldığı gibi onları Firavun’un karşısında asıl başarılı kılacak olan Allah’tır.
Bunun yanında Allah’ı az anmak münafıkların bir özelliğidir. Bu durum Kuran’da şöyle bildirilmiştir:
“Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah’ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar.” (Nisa Suresi, 142)
Allah’ı anmanın, iman edenler için önemli bir ibadet olduğu bazı ayetlerde ise şöyle haber verilmektedir:
“... Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük(ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
“Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.” (Bakara Suresi, 152)

Allah’ı Sürekli Anmak Mümini Doğru Yola Yöneltip İletirAllahanmak3

“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Ra’d Suresi, 28) ayetinde haber verildiği gibi Allah’ı zikretmek müminin kalbine ve ruhuna ferahlık veren, Allah’ın razı olduğu güzel ahlaka kavuşmasını sağlayacak olan anahtardır:
  •  Allah’ı zikretmek mümini ahlaken çok güzelleştirir.
  •  İçinde kötü düşünceye yer kalmaz.
  •  ‘İnsanların üzerindeki unutkanlık ve gafleti yok eder.
  •  Müminin bilincini, imani şevkini ve iradesini canlı tutar.
  •  Müminin sürekli olarak Allah’a yönelip dönmesini sağlar.
  •  Allah’ın huzurunda olmak ve O’nu en güzel isimlerle yüceltmek, Allah’la güçlü bir manevi bağlantı sağlar.
  •  Sadece Allah’ın anılması, O’nun yüceltilmesini ve bütün eksikliklerden münezzeh tutularak O’nun birlenmesini sağlar.
  •  Allah’ın yarattığı nimetler için O’na şükredilmesine ve Allah’ın rızasının kazanılmasına vesile olur.
  • Tevbe ederek insanın aczi için Allah’tan bağışlanma dilemesine vesile olur.
  •  Huşu içinde Allah’ı zikreden birinin imanda derinliği, samimiyeti, ihlası ve Rabbimiz’e olan yakınlığı artar.
  •  Bu ahlaktaki bir insanın ise Kuran ahlakına uygun olmayan bir tavır göstermesi Allah’ın izniyle mümkün değildir.

Nautilus'un Sarmal Kabuğu

it açılı sarmalın doğadaki varlığını gösteren en ünlü örnek, Nautilus adındaki deniz kabuklusudur. Nautilus’un kabuğu eşit açılı sarmal şekle göre büyür. Dolayısıyla bu canlının kabuğunda hacimsel bir genişleme meydana gelmesine rağmen kabuğunun şeklinde hiçbir değişiklik olmaz. Bu canlının kabuğunda gözlemlenen bu özel geometrik şeklin haricinde üzerinde durulması gereken önemli bir nokta daha vardır; kabuğa anlattığımız biçimde geometrik şeklini veren içindeki canlıdır. Bu canlının bir yaratılış harikası olan kabuğunu nasıl yaptığını yakından incelediğimizde hayranlık uyandıran bir durumla karşılaşırız.
Nautilus

Nautilus Sarmal Evini Nasıl İnşa Ediyor?

Nautilus’un kabuğunun içinde, sedef duvarlarla bölünmüş bir sürü odacığın oluşturduğu içsel bir sarmal uzanır. Hayvan büyüdükçe, sarmal kabuğun ağız kısmında, bir öncekinden daha büyük bir odacık inşa eder ve arkasındaki kapıyı bir sedef tabakasıyla örterek daha geniş olan bu yeni bölüme ilerler. Kabuğun içindeki boş odacıkları da gaz ya da hava ile doldurduğundan, kabuğun tümü suda kolaylıkla yüzebilmektedir.1

Bu Yöntemi Kullanan Tek Canlı Nautilus mudur?

Nautilus’ün haricinde ‘Haliotis Parvus’, ‘Dolium Perdix’, ‘Murex’, ‘Fusus Antiquus’ ve ‘Scalaria Pretiosa’ türü deniz canlıları da kabuklarını eşit açılı bir sarmal meydana gelecek şekilde altın orana bağlı olarak inşa etmektedirler. Ayrıca fosil halinde bulunan ‘ammonit’ adındaki deniz kabuklusunda da yine aynı tip büyüme gözlenmektedir.2
Açıktır ki Yüce Allah bu küçük canlıları sarmal kabuklarını inşa edebilmeleri için gereken matematiksel bir bilgi ve beceri ile yaratmıştır. Bu canlılar Kuran’da, “...Allah, her şey için bir ölçü kılmıştır.” (Talak Suresi, 3) ayetiyle bildirilen gerçeği kendi kabuklarında tecelli ettirerek, Allah’ın eşsiz yaratma kudretini açıkça göstermektedirler.
1.            H.E. Huntley, ‘The Divine Proportion: A Study in Mathematical Beauty, New York, Dover Publication, s. 166/Crosbie Morrison, ‘Along The Track’, Whitecombe and Tombs, Melbourne
2.            http://www.spirasolaris.ca/sbb4d2c.html

Terörün bitmesi, örgütün Marksist Leninist ideolojiyi tam anlamıyla terk etmesiyle mümkündür

PKK terör örgütünün silah bırakmasına yönelik olarak devletimiz ve hükümetimizin kararlılıkla devam ettirdiği 'Çözüm Süreci' şu ana kadar başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Sayın Başbakan Erdoğan'ın en baştan itibaren ve özellikle de son dönemlerde konuşmalarında ısrarlı ve kararlı bir şekilde "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" vurgusunu yapıyor olması ve bu vurguya yönelik itirazların gelmemesi milletimizin güvenini artıran çok önemli ve yerinde açıklamalardır. Sayın Başbakanımızın ve hükümetimizin akılcı, ferasetli ve bölünmeye karşı dirayetli tutumu, aynı zamanda Başbakanımızın vicdanının da güzel bir tecellisidir. Şu an itibarıyla PKK terör örgütünün geçtiğimiz dönemlere nazaran gözle görülür bir şekilde eylemsizlik içinde olması da bu girişimin başarısına olan inancı arttırmaktadır.
Ancak bu dönemde Öcalan'ın basına yansıyan bazı sözlerinin PKK'nın ve Öcalan’ın fikirlerinde bir değişim olmadığını da göstermesi açısından önemlidir.
Kamuoyuna "İmralı Zabıtları" olarak yansıyan ve Abdullah Öcalan'la BDP milletvekilleri arasında geçen diyaloglarda Öcalan’ın terörü kendince meşru gösteren, ülkeyi kan gölüne çevirmekten çekinmeyen düşünce yapısından ve sapkın Stalinist felsefesinden vaz geçmediği açıkça görülmektedir:
·      "Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var."
·      "Bunu yapmazlarsa daha da gelişkin bir gündemle karşılaşırlar."
·      "Başarılı olursam, ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’."
·      "Bizim sınıf ve halk savaşımızın ne kadar amansız olduğunu bilmiyordu."
·      "Kürtler mutlaka bir öz savunma gücü oluşturmalı."
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Öcalan, uygun zemin ve şartlar bölücü terör örgütü PKK lehine olgunlaştığı taktirde teröre, bölgesel Stalinist ayaklanmaya ve bölünme için şiddette tekrardan geri dönmeyi düşünmektedir.
Öcalan diğer yandan, Yargıtay'ın terör örgütü olarak kabul ettiği KCK yapılanması kullanılarak, PKK'lı teröristlerin geri çekildiği bölge ve alanlarda yeniden örgütsel yapılanmaya gidileceğini, PKK'nın boşalttığı bölgelere daha çok sayıda yeni örgüt militanı yerleştirileceğini belirtmiştir. Bununla birlikte Öcalan PKK güçlerinin zaten yurt dışında olduğunu, gerektiğinde bu güçlerin ülke içine girerek bir iç savaş başlatacağı düşüncesini de dile getirmektedir.
Öcalan sözleri içinde, KCK tarafından oluşturulduğu iddia edilen sözde paralel devletin silahlı gücü olan 'öz savunma gücü'ne de özellikle vurgu yapmıştır. Öz savunma güçleri olarak adlandırılan ve sözde bir PKK Devleti kurulmasına destek vermek amaçlı, bölge halkını savaşa hazır hale getirmeye yönelik kurulmuş bu illegal yapılanmalar, Öcalan tarafından özellikle üstünde durulması talimatıyla örgüte iletilmektedir.
Özetlemek gerekirse;
1.   Halk ve sınıf savaşından, Türk solunu temsil ettiğinden, Dev Genç çizgisini koruduğundan bahseden Öcalan, kendi hakkında Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nın vermiş olduğu "Marksist Leninist temelde bir devlet kurma" tespitindeki fikrinden vazgeçmediğini göstermekte,
2.   Silahlı bir ayaklanma için silahlı terörist güçlerin temin ve tesisine çalışılması talimatını vermekte,
3.   Örgütün Marksist Leninist propagandasının daha da büyütülerek tabana yayılmasını, örgüt militan sayısının çokça arttırılmasını emretmekte,
4.   Bölge insanının bir iç savaşa hazır olmasına yönelik hazır edilmesini istemektedir.
Tüm bunların yanında, Abdullah Öcalan'ın federasyon ve özerklik düşüncesinde de pek bir değişiklik olmadığı basında yer alan notlardan anlaşılmaktadır:
·      "Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır. İleride olabilir."
·      "Tavrımız şu olacaktır, ana ilke olursa biz kullanırız. Siz ister yasa çıkartın, ister çıkartmayın. İspanya’nın bütünlüğü içinde milliyetler ve bölgelerin demokratik hakları ve dayanışmaları garanti edilir. Dün yine tartıştık. Tarihsel ve kültürel kimlikler miras zenginliğimizdir. Kendilerini özgürce ifade etmeliler, ki bu örgütlenme ve yönetmeyi de içerir ve yaşamaları bir haktır ve garanti edilir."
Öcalan ve BDP'liler tarafından İspanya örneğinin özellikle dile getirilmesinin nedeni, İspanya'nın Bask Bölgesine verilen özerkliğin İspanyol anayasasında üniter yapıyı bozmayacağının ve özerk yapının anayasal güvence altında olduğunun belirtilmesi nedeniyledir. Oysa İspanya'da durum hiç de arzu edildiği gibi devam etmemektedir.
İspanya'da şu an 17 tane özerk topluluk ve 2 tane özerk şehir bulunmaktadır. İspanya'nın kuzey doğusunda yer alan ve yıllardır kendilerince bağımsızlık mücadelesi veren Katalonya özerk bölgesi ise, ekonominin zaten dibe vurduğu, işsizliğin yüzde 25'e ulaştığı bir zamanda Madrid yönetiminden bağımsız bir ekonomik güce erişmek ve bir takım yasal değişiklikler istemektedir. Katalan yöneticiler 'Eğer statü değişikliğini İspanya hukuku içinde yapamadığımız takdirde, bunu yerel Katalan hukuku içinde yapmanın yollarını araştıracağız' diyerek bölünmenin sinyallerini vermiştir. Örgütledikleri 1,5 milyon kişi de 11 Eylül 2012'de Barcelona sokaklarında bağımsızlık isteyerek "Katalonya, yeni Avrupa devleti" şeklindeki sloganlarla gösteri yürüyüşü yapmıştır.
Almanya'da yayımlanan Der Spiegel dergisinde bu konuya değinen Fiona Ehlers, Hans Hoyng, Christoph Schult ve Helene Zuber imzalı incelemede, “Borç krizi Avrupalı ayrılıkçıları güçlendiriyor” tespitinde bulunulmuştur.
Şunu da unutmamak gerekir ki, PKK Marksist Leninist bir terör örgütüdür ve propaganda ile güç kazanmıştır. Halen de dağa çıkarılan gençler öncelikle, sözde akademilerde, aylarca fikri eğitime tabi tutulmakta, Marksist Leninist ideolojiyi benimsedikten sonra, “bu ideolojiye dayalı bağımsız bir Kürdistan kurmak” hedefiyle eline silahı almaktadır. Bölgede herhangi bir şekilde özerklik elde etmeleri durumunda, Kürt halkı üzerinde ideolojilerinin gereği olan Marksist Leninist Stalinist bir baskı sistemi oluşturacakları da açıktır. İlk dönemlerinde maddi, askeri ve siyasi desteği merkezden alarak güçlenmeyi hayal eden terör örgütü daha sonra bu özerkliği bağımsız komünist Kürdistan devletine taşımayı planlamaktadır. Bu plan sadece Kürt vatandaşlarımız için değil tüm Ortadoğu için çok kanlı bir sürece dönüşecek son derece tehlikeli bir plandır. Dolayısıyla bütün bu görüşme süreci içinde bu tehlikelerin sürekli göz önünde bulundurulması hayatidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin inanç ve idealinde Türk İslam Birliği'nin kurulması zarureti, Devletimiz için asla vazgeçilmeyecek bir ülküdür. Bu ideal çerçevesinde parçalara ayrılmak, bölünmek bir yana bütünleşmek, güçlenmek ve Avrupa Birliği modelli büyük bir birlik kurarak büyümek tek hedeftir. Bu hedefin gerçekleşmesiyle sadece Kürtler değil Türkler, Lazlar, Abhazlar, Çerkesler yani bu vatanın bütününü oluşturan Türk Milleti ve tüm bölge insanı gerçek huzura, barışa, rahata ve konfora ulaşacaktır. 

Hz. İdris (a.s.)’ın Kitabı Olarak Bilinen Enoch’ta Yer Alan Hz. Mehdi (a.s.)’a Ait Bilgiler Hadislerle Mutabıktır

Hz. İdris (a.s.)’a Allah, Kuran’da “Kitap’ta İdris’i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi. Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.” (Meryem Suresi; 56-57) ayetleriyle dikkat çekmiştir. Hz. İdris (a.s.) güzel ahlaklı, nur yüzlü peygamberlerimizdendir. Antik Mısır’dan, Mason kitabelerine ve Avrupa’nın Kuzey sahillerine kadar pek çok yerde adı geçen Hz. İdris (a.s.)’ın 72 dil bildiği, bilim ve fen alanlarında geniş bilgiye sahip olduğu, gaybden haber verdiği de çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. (Doğrusunu Allah bilir.) Hz. İdris (a.s.) ile ilgili bir diğer bilgi de kendisine indirilen İlahi bir kitabının olduğudur. Hz. İdris (a.s.)’a indirilen Kitap olarak bilinen “Enoch” isimli bu kitap, “Enoch 1” ve “Enoch 2” şeklinde tanınır. Sami harflerinin vokallerine göre farklılaştırılmış olan ve Habeşistan’daki Aksum kralının resmi dili olan GE’EZ dilindeki bu kitap, ilk olarak İngiliz kaşif James Bruce tarafından Habeş manastırında keşfedilmiş, sonra iki yazar tarafından farklı zamanlarda çevirileri yapılmıştır. Musevi ve Hristiyanların kabul ettiği bu 2000 yıllık eserin en dikkat çekici yanlarından biri de Hz. Mehdi (a.s.)’dan detaylı olarak söz edilmesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisleri ile mutabık olan bu anlatımlar şöyledir:
HZ. MEHDİ (A.S.)’IN YAŞAMI HAKKINDA VERDİĞİ BİLGİLER
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Arabası
Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.) devrindeki teknik araçlardan birinin “araba” olacağı bildirilmiş, arabaların farlarına ve iç ışıklandırmalarına dikkat çekilmiştir:
  • “Hz. Mehdi (a.s.) mutedil ahlaklı, iyi yaratılışlıdır... ONUN ATI, KARANLIKLARDA ON DÖRTLÜK AY GİBİ PARLAR. O (HZ. MEHDİ (A.S.)), EN HAYIRLI TOPLULUĞUN ÖNÜNDE GİDER. Onlar Allah’ın dinine sarılmış; onunla Allah’a yaklaşmaya çalışırlar...” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 171)
Hz. İdris (a.s.)’a indirilen Enoch’ta ise Hz. Mehdi (a.s.)’ın arabasından şöyle söz edilir:
  • “Dikkatlice inceledim ve içinde yüce bir tahtın bulunduğunu gördüm. Görünümü buza benziyordu. Çevresi parlak güneş küresini andırıyordu ve Cherubim’in sesleri vardı.”(Enoch, s. 62, 18)
  • “Bu kudretli tahtın altından alevli ateş nehirleri çıkıyordu. Ona gözle bakmak imkansızdı.”(Enoch, s. 62, 19)
Burada “Dikkatlice inceledim ve içinde yüce bir tahtın bulunduğunu gördüm, görünümü buza benziyordu” sözleri ile arabanın metalden yapılacağı ve içinde koltukları olacağı, “çevresi parlak; güneş küresini andıran” tanımlaması ile arabanın farlarından, “cherubim sesleri” ile kontağın çalışmasıyla arabadan çıkan seslerden bahsedilmektedir. “Bu kudretli tahtın altından alevli ateş nehirleri çıkıyordu” ifadesi ise arabanın çalışma prensibine yani yanma odası, motoru ve oradan çıkan gaza, “Ona gözle bakmak imkansızdı” açıklaması ise hızlı gittiğine işaret eder. (Doğrusunu Allah bilir.)
kapak1
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Elbiselerinin Beyaz ve Parlak Olacağı
Hz. Ali (r.a)’ın torunlarından olan İmam Cafer-i Sadık (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.)’den aktardığı bir hadiste ahir zamanda zuhur edecek olan Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili olarak onun Peygamberimiz (s.a.v.) gibi beyaz, temiz ve parlak elbiseler giyeceğini bildirmiştir:
  • Aban bin Tağlib der ki: İmam Cafer-i Sadık (a.s)‘ın şöyle buyurduğunu duydum: “Ben Kaim’i (Hz. Mehdi (a.s.)) görür gibiyim, NECEF’İN ARKASINDA RESULULLAH (S.A.V.)’İN BEYAZ ZIRHINI GİYECEK VE ZIRHI GİYDİKTEN SONRA BEDENİ TIPKI RESULLAH (S.A.V.)’İN BEDENİ GİBİ GENİŞLEYECEK. CENNET İPEKLERİNDEN BİR ELBİSE ZIRHI ÖRTECEK.” (İmam Mehdi, Ali İrfan, Velayet Yayıncılık, sf. 94)
Bir başka hadiste ise Hz. Mehdi (a.s.)’ın elbiselerinin parlak olacağı şöyle vurgulanmıştır:
  • İmam Ali (a.s.) diyor ki: Resulullah (s.a.v.) bana hitaben şöyle buyurdular: “ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) ÜZERİNDE NURDAN ELBİSELER VARDIR…” (Bihar, c. 36, s. 337; c. 51, s. 108) 
Hadiste, “üzerinde nurdan elbiseler vardır” sözleriyle Hz. Mehdi (a.s.)’ın elbisesinin parlak olacağına işaret edilmiştir. Bilindiği gibi “nur”, “ışık kaynağı” değil, “ışığı yansıtan” anlamındadır.
Hz. Mehdi (a.s.)’ın ışığı yansıtan, parlak kıyafetleri olacağı Enoch’ta şöyle bildirilmiştir:
  • “Şan ile Şeref’i yüce biri üzerinde oturuyordu. Kaftanı, güneşten parlak ve kardan beyazdı.” (Enoch, s. 62, 20)
kapak2(1)
HZ. MEHDİ (A.S.) ŞECERESİ HAKKINDAKİ BİLGİLER
Hz. Mehdi (a.s.) Peygamberlerin Nişaneleriyle Çıkacak
“Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “BU GAYBETİN SAHİBİNDE (HZ. MEHDİ (A.S.)’DA) DÖRT PEYGAMBERİN SÜNNETİ VARDIR. MUSA (A.S.)’DAN BİR SÜNNET, İSA (A.S.)’DAN BİR SÜNNET, YUSUF (A.S.)’DAN BİR SÜNNET VE MUHAMMED (S.A.V.)’DEN BİR SÜNNET, Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun.”
Bu hadis-i şerifte dikkat çekildiği gibi Hz. Mehdi (a.s.) değerli peygamberlerimizin özelliklerini taşıyacaktır. Bu özellikler, Hz. Mehdi (a.s.)’ı tanımamızda birer yol göstericidir.
Hz. İdris (a.s.)’a indirilen Enoch’ta ise Hz. Mehdi (a.s.) neslinin Hz. İbrahim (a.s.)’dan geleceği, bu nedenle şeref, şan ve doğruluğunun sınırsız olduğu şöyle bildirilir:
  • “O, her saklı şeyi aydınlatacak. Senin kudretin nesilden nesledir. Ve Senin Şan ile Şeref’in ebedidir. Senin sırların derindir ve sayısızdır ve Senin doğruluğun hesaplanmaz.” (Enoch, s. 170, Bölüm 63, 3) 
kapak3
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Yetim Olacağının Bildirilmesi
Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın küçük yaşta babasını kaybedip yetim kalacağı belirtilmiştir: “HZ. MEHDİ (A.S.) YETİM OLACAKTIR.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 176)
Enoch’ta ise Hz. Mehdi (a.s.)’ın yetim olacağına “Bu Kadının Oğlu” sözleri ile dikkat çekilmiş ve Müslümanların manevi lideri olarak İslam’ın tahtına oturacağı şöyle bildirilmiştir:
“Onlardan bir kısmı diğer bir kısmına bakacak. Hayrete düşecekler ve yüzleri eğilecek. Bu Kadının Oğlu’nu, (O’nun) Şan ile Şeref’inin tahtında otururken gördüklerinde sıkıntı onları kaplayacak.” (Enoch, s. 166, Bölüm 57, 5)
HZ. MEHDİ (A.S.)’IN ALLAH’IN YARDIM VE İNAYETİ ALTINDA OLMASI
Hz. Mehdi (a.s.)’ı Meleklerin Allah’ın İzniyle Koruması ve Ona Yardım Etmeleri
  • “... Onun (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) yardımcıları Yemen ve Şam ehlinden olacaktır. Önlerinde CEBRAİL, ARKALARINDA MİKAİL BULUNACAKTIR...” (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 47)
  • “CEBRAİL, ONUN (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) ÖNÜNDE OLACAK, MİKAİL SAĞINDAN VE İSRAFİL İSE SOLUNDAN GELECEKTİR. Ve korku bir aylık yoldan onun önünden, arkasından, sağından ve solundan ilerleyecek. (Allah’a) yakın melekler de onun hizasında olacaklar...” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 274)
  • “Allah onu (Hz. Mehdi (a.s.)’ı), 3 bin melekle destekleyecektir.” (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, sf.41)
Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın yanında meleklerin bulunacağı ve bu meleklerin kendisine yardım edecekleri açıkça anlatılmaktadır. Melekler insanlara görünmeyecekler ve Hz. Mehdi (a.s.)’a da  görünmeden yardım edeceklerdir. 
Enoch’ta da Hz. Mehdi (a.s.)’a  meleklerin yardım edeceği ve sürekli onu koruyacakları şöyle bildirilmiştir:
“Sonra Seraphim, Cherubim ve Ophanin onu sardılar. Bunlar, hiç uyumadan, O’nun Şan ile Şeref tahtını koruyanlardır.” (Enoch, s. 196, Bölüm 71, 7)
kapak6
HZ. MEHDİ (A.S.)’IN ZUHUR ALAMETLERİ
Hz. Mehdi (a.s.) Gizli Hazineleri Çıkartacaktır
“BEYTÜL MUKADDES’İN HAZİNELERİNİ, TABUT-U SEKİNE’Yİ, BEN-İ İSRAİL SOFRASI İLE LEVHALARIN MADENLERİNİ, HZ. ADEM (A.S.)’IN CÜBBESİNİ, HZ. SÜLEYMAN (A.S.)’IN MİNBERİNİN ASASINI VE ALLAH’IN BEN-İ İSRAİL’E GÖNDERDİĞİ SÜT KADAR BEYAZ OLAN ELDİVENLERİ çıkaracaktır.” (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 33)
Hadisle mutabık olarak Enoch’da Hz. Mehdi (a.s.)’ın Peygamberimiz (s.a.v.) zamanından daha eski olan, Hz. Süleyman (a.s.) ve Hz. Musa (a.s.) zamanından kalma, kutsal sandık dahil kutsal emanetlerin bulunuşuna işaret eden açıklama şöyledir:
“Onunla doğruluğun ikamet ettiği ve gizli tüm hazineleri açıklayacak olan İnsan Oğlu’dur.” (Enoch, s. 126, 3)
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Zuhurundan Önce Yönetim Sistemleri Yıkılacak, Ekonomik Çöküntüler Yaşanacaktır
  • “Bütün bunlar (ahir zaman alametleri) ÜLKELERİN DEĞİŞMEYE UĞRAYACAĞI, KULLARIN ZAYIF DURUMA DÜŞECEĞİ VE HZ. MEHDİ (A.S.)’IN ÇIKMASINDAN ÜMİT KESİLECEĞİ BİR DÖNEMDE GERÇEKLEŞECEKTİR. İşte o zaman benim soyumdan olan KAİM (HZ. MEHDİ (A.S.)), BİR KAVİMLE ORTAYA ÇIKACAK VE ALLAH, BU KAVİM ARACILIĞIYLA HAKKI ÜSTÜN GETİRİP ONLARIN İLİM KILINÇLARI İLE BATILI SÖNDÜRECEKTİR... Ey insanlar, Mehdi’nin çıkışı ile müjdelenin. Çünkü AIlah’ın vaadi gerçektir, boşa çıkmaz. O’nun hükmü geri çevrilmez. O, her şeyi hikmet üzere yapar ve her şeyi bilir. ALLAH’IN FETHİ YAKINDIR.” (Yenabiu’l-Mevedde, sf. 440)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) içinde bulunduğumuz ahir zamanda dünyanın içine gireceği buhranları haber vermiş, bazı ülkelerde siyasi rejimlerin değişeceğini ifade etmiştir.  Gerçekten de içinde yaşadığımız dönemde komünist rejimle yönetilen birçok ülkede yönetim sistemleri değişmiş, art arda büyük ekonomik buhranlar yaşanmıştır. Bu alametlerin ardı ardına bir kolyenin kopan boncukları gibi gerçekleşmesi Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur ettiğini ve görev başında olduğunu göstermektedir.
Enoch’ta da iktidarların kalkacağı, rejimlerin yıkılacağı, insanların rahatlayacağı, günahkarların tahrip etme gücünün ortadan kalkacağı bildirilmiştir:
  • “Senin görmüş olduğun bu İnsan Oğlu, kralları ve kudretlileri koltuklarından kaldıracak ve güçlülerin boyunduruğunu gevşetecek günahkarların dişlerini parçalara ayıracak.” (Enoch, s. 128, 4)
Herkes Hz. Mehdi (a.s.)’dan Bahsedecektir
Hadislerde, Hz. Mehdi (a.s.)’ın döneminde onun adından çokça bahsedileceği ifade edilmektedir. Bu da, Hz. Mehdi (a.s.)’ın isminin dünyanın dört bir yanına ulaşacağının önemli bir delilidir:
  • “Mehdi (a.s.) zuhur eder, HERKES SADECE ONDAN (Hz. Mehdi (a.s.)’dan) KONUŞUR, onun (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) sevgisini içer ve ONDAN (Hz. Mehdi (a.s.)’dan) BAŞKA BİR ŞEYDEN BAHSETMEZLER.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
  • “Bir münadinin semadan “Hak, Hz. Muhammed (s.a.v.) ehlindedir” şeklinde bağırmasından sonra, Hz. Mehdi (a.s.)’ın sevgisi insanların kalplerine yerleşecek ve ONDAN ((Hz. Mehdi (a.s.)’dan) BAŞKA BİR ŞEYDEN BAHSEDİLMEYECEKTİR.” (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)
Herkesin Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahsedeceği Hz. İdris (a.s.)’ın kitabında da vardır:
  • “Bunun ardından, Ruhların Rabbi ile yaşayan İnsanın Oğlu’nun adı, yeryüzünün sakinlerince yüceltildi.” (Enoch, s. 194, Bölüm 70, 1)
Hz. Mehdi (a.s.) İnsanların Umudu Olacaktır
Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde ahir zaman alametlerinden birinin de, insanların Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunu beklemeleri olduğu bildirilmiştir:
  • “İnsanların ümitsiz olduğu ve “Hiç Mehdi falan yokmuş” dediği bir sırada Allah Mehdi (a.s.)’ı gönderir...” (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
Enoch’ta Hz. Mehdi (a.s.)’ın hadiste bildirildiği gibi insanlık için yıkılmayan bir destek olacağı, bütün milletin ışığı olacağı ve sıkıntılı kalplerin onların umudu olacağı ise şöyle haber verilmiştir:
  • “O, sadıklar ve kutsallar için, devrilmeyen bir destek olacak; o, milletlerin ışığı olacak. O, kalpleri sıkıntılı olanların umudu olacak.” (Enoch, s. 132, Bölüm 48, 4)
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Zamanında Depremler Çoğalacaktır
“HİLAFETİN ARZI-MUKADDESEYE İNDİĞİNİ GÖRÜRSEN BİL Kİ, ARTIK ZELZELELER, KEDERLER, BÜYÜK HADİSELER YAKINDIR. O GÜN KIYAMET İNSANLARA ŞU ELİMİN BAŞINA OLAN YAKINLIĞINDAN DAHA YAKINDIR.” (Ebu Davud, Cihad 37, s. 2535, Kütüb-i Sitte, cilt 14, s. 339) hadisinde belirtildiği gibi ahir zamanın en belirgin alametlerinden biri de depremlerdir.
Hz. İdris (a.s.)’a indirilen İlahi Kitap’ta depremlerin olacağı ve her yerden deprem haberlerinin duyulacağı şöyle bildirilmiştir:
  • “...Dünyanın sütunu temelinden sarsıldı ve o ses, dünyanın sınırlarından doğru aynı anda duyuldu.” (Enoch, s. 150, Bölüm 57, 2)
Gökte ve Yerde Alametler Olacaktır
Enoch’ta, Güneş’te, yıldızlarda ve Ay’da alametler olacağı bildirilmektedir:
  • “O gün Seçilmiş Olan’ımı onların arasında ikamet ettireceğim. Göğün yüzünü değiştireceğim. Onu kutsayacağım ve sonsuza dek aydınlatacağım.” (Enoch, s. 126, 4)
Hadislerde de Ay ve Güneş tutulmalarından Güneş’teki patlamalardan bahsedilmektedir.
  • Mehdi için 2 alamet vardır ki… Bunun birincisi, RAMAZAN’IN BİRİNCİ GECESİ AY’IN İKİNCİSİ DE ORTASINDA GÜNEŞ’İN TUTULMASIDIR. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)
kapak7
HZ. MEHDİ (A.S.)’IN İLMİ MÜCADELESİ
Hz. Mehdi (a.s.) Darwinizmi ve Materyalizmi Fikren Yıkacaktır
Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın inkarcı felsefeleri fikri olarak tümüyle etkisiz hale getirerek İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacağı bildirilmiştir:
  • “İNSANLAR, HAKKA DÖNÜNCEYE KADAR MÜCADELESİNE DEVAM EDECEKTİR.” (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
Enoch’ta da hadisle mutabık olarak Darwinizmin, materyalizmin yıkılışı, insanların, Allah’a ibadet edecekleri haber verilmiştir:
  • “Dünyada yaşayanların hepsi, onun huzurunda (yere) düşecek ve ona ibadet edecek. O’nu, kutsayacaklar ve O’nu övecekler. Ruhlarının Rabbi adına şarkılar söyleyecekler.” (Enoch, s. 132, Bölüm 48, 5) 
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Zamanında Barış Hakim Olacaktır
Peygamberimiz (s.a.v.) hadislerinde, Hz. Mehdi (a.s.)’ın vesilesiyle Allah’ın şiddet olaylarına son vereceğini tüm silahların susacağını ve savaşların sona ereceğini şöyle müjdelemiştir:
  • “DÜŞMANLIK VE KİNİ DE KALDIRACAKTIR... KAP SU İLE DOLDUĞU GİBİ YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAKTIR. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacak.” (Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334)
Hz. İdris (a.s.)’a indirilen İlahi Kitap’ta hadisle mutabık olarak insanların kendilerini korumaya gerek duymayacakları, silah sanayiinde de demir kullanılmayacağı ve silahların yapılmayacağı şöyle bildirilmiştir:
  • “Ne savaş için demir ne de göğüs için zırh bulunacak. Bakır işe yaramayacak. Aynı zamanda ne paslanan ne de aşınan işe yarayacak ve kurşuna da tamah edilmeyecek.” (Enoch, s. 140, Bölüm 48, 8)
HZ. MEHDİ (A.S.)’IN DÜNYA HAKİMİYETİNE İŞARET
İnkar edenlerin, dinsizlerin dünya üzerinde büyük bir hakimiyet sağlamalarının ardından, Allah Hz. Mehdi (a.s.)’ın vesilesiyle İslam ahlakını yeryüzüne hakim kılacaktır. Bu hakimiyet hadislerde de Hz. İdris (a.s.)’a indirilen Enoch’ta da haber verilmiştir.
Konuyla ilgili hadislerden biri şu şekildedir:
  • “... Hak üzere kıyam edecek olan odur (Mehdi (a.s.)’dır). YERYÜZÜ ÖLDÜKTEN SONRA(dinsizliğin yeryüzüne hâkim olmasından sonra), ALLAH ONUN (MEHDİ (A.S.)) VASITASIYLA TEKRAR ONU (İslam ahlakını) İHYA EDECEKTİR (hakim kılacaktır) ve MÜŞRİKLER İSTEMESE DE ALLAH HAK DİNİ DİĞER DİNLERE MUZAFFER KILACAKTIR.” (Uyun’ül Ahbar, c.1, s.68)
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Manevi Liderliğini Önde Gelenler Kabul Edeceklerdir
  • “Sonra krallar, prensler ve bütün dünyaya sahip olanlar, O’nu, o saklı olanı, tüm her şeyin hakimi olarak kutsayacaklar; çünkü başlangıçtan beri insanın Oğlu gizli şekilde yaşıyordu. Ali Olan, onu Kendi kudretinde saklamıştı ve seçilmişe açıklamıştı.” (Enoch, s. 168, Bölüm 57, 6-7)
“Kutsallar ve seçilmişler, alevli ateşe benzer görünümde olan O’nun önünde zikrediyorlardı. Ağızları hamd ile doluydu ve dudakları Ruhların Rabbi’nin adını övüyordu. O’nun huzurunda doğruluk namütenahi (sonsuz) olarak ikamet ediyordu.”  (Enoch, s. 112, 7)
  • “...Duyduğum ikinci ses, Seçilmiş Olan’ı ve Ruhların Rabbi için acı çeken seçilmişleri yüceltiyordu.” (Enoch, s. 116, 4)
  • “O günlerde, dünyaya sahip olan krallar, O’nun gazabının meleklerince cezlandırılacak. O kısa bir süre dinlensin ve huzurunda günahlarını itiraf edip eğilerek Ruhların Rabbi’ne tapsınlar diye her neredelerse yakalanıp getirilecekler.” (Enoch, s. 170, Bölüm 63, 1)
Hz. Mehdi (a.s.)’a Herkes Boyun Eğecektir
  • “Böylece Rab; krallara, prenslere, soylulara ve dünyada ikamet edenlere emretti: “Eğer Seçilmiş Olan’ı idrak edebilirseniz, gözlerinizi açın ve borularınızı yükseltin.”  (Enoch, s. 166, Bölüm 57, 1)
Hz. Mehdi (a.s.) Bütün Dünyayı Değiştirecek, Günah İşleyenleri, Haksızlık Yapanları ve İslam’a Karşı Olanları İlmen Etkisiz Hale Getirecektir
  • “Aynı zamanda dünyanın yüzünü de değiştireceğim ve onu kutsayacağım. Onu, üzerinde ikamet etsinler diye seçtiklerime vereceğim. Fakat davranışlarını kaydettiğim için günah işleyenler ve haksızlık yapanlar orada yaşamayacaklar. Sadıklarımı huzuruma yerleştirerek huzurla tahmin edeceğim: fakat onları dünyanın yüzünden yok edebileceğim diye günahkarların kınanmaları yaklaşacak.” (Enoch, s. 126, 5-6)
HZ. MEHDİ (A.S.)’IN TALEBELERİ
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Talebeleri Acı Çekecektir
Hz. Mehdi (a.s.) ve yanındaki talebelerinin zorluk, sıkıntı ve çile dolu bir yaşantılarının olacağı, Müslüman oldukları ve din ahlakını yaşadıkları için çoğu insanın onlara düşmanca bir tavır takınacakları birçok hadisle bildirilmiştir:
  • “Buyurdu ki: “Onları yeryüzünün kenarlarında ara. Onların yaşantıları sadedir, evleri sırtlarındadır, eğer hazır olsalar tanınmazlar, eğer KAYBOLSALAR ARANMAZLAR, HASTA OLSALAR KİMSE ONLARIN ZİYARETİNE GELMEZ, eğer evlenmek isteseler kimse onlara gelmez. Eğer ÖLSELER CENAZELERİNE KİMSE KATILMAZ. Onlar mallarını aralarında eşit olarak paylaşırlar ve birbirlerini kabirlerinde ziyaret ederler, ayrı şehirlerde olsalar dahi istekleri hep aynıdır.” (Gaybetul Numani, sf. 23)
Enoch’ta da Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin sıkıntı içinde olacakları toplandıkları tapınaklardan yani evlerinden çıkarılacakları, tutuklanacakları, göz altına alınacakları şöyle bildirilmiştir:
  • “... Onlar, Ruhların Rabbi’nin adını inkar edecek; O’nu ve Ruhların Rabb’i adına açı çeken insanları, içinde toplandıkları tapınaklarından çıkaracaklar.” (Enoch, s. 128, 7-8)
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Talebelerinin Fiziksel Özellikleri
  • “Onları görüyor gibiyim; AYNI RENK, AYNI BOY, YÜZLERİ AYNI VE ELBİSELERİ DE AYNI… olarakHazret-i Mehdi (a.s.)’a biat ederler.” (İbn Tavus, el-Melahimu ve’l-Fiten, s.122)
Hadiste Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin kıyafetlerinin, yüzlerinin temiz ve berrak olacağı, boy ve görünüş olarak birbirlerine çok benzeyecekleri bildirilmiştir:
Enoch’ta da Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerine ait özellikler hadislerle mutabıktır:
  • “Arkasından göklere yükselirken ruhum izledi. Giysileri ve kaftanları beyaz ve simaları kristal kadar berrak kutsal meleklerin oğullarını alevli ateşi çiğnerken gördüm.” (Enoch, s. 194, Bölüm 71, 1)
kapak5(1)
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Talebelerinin Üstün Ahlakları
Hz. Mehdi (a.s.) talebeleri Yüce Allah’a olan imanlarındaki derinliğin ve samimiyetin de göstergesi olarak hem Hz. Mehdi (a.s.)’a hem de birbirlerine ihlas, sadakat ve tesanüdle bağlı olacaklar ve yüksek ilim sahibi olacaklardır. Hadislerde bu özellikleri şöyle bildirilmiştir:
  • “Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı bir kölenin efendisine karşı olduğundan DAHA İTAATLİ VE BOYUN EĞİCİ olacaklar.” (Mikyal el-Mekarim, Cilt:1, sayfa: 65)
  • “Doğu tarafından gelen ve DEHA SAHİBLERİ (ÇOK AKILLI, ÇOK ZEKİ VE ANLAYIŞLI, GENİŞ FİKİRLİ) OLDUKLARI HALDE, KIYAFETLERİNE İNSANLARIN TAACCÜB ETTİKLERİ (hayranlıkla baktıkları) kimselerin zuhur ettiğini işittiğinizde, işte o zaman muhakkak kıyametin gölgesi üzerinize düşmüştür.” (Naim bin Hammad Kitab-ul Fiten-121)
Enoch’ta da Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin sadakat, ihlas, tesanüd özellikleri ve onları dinleyen herkesin hikmetle ve bilgiyle dolacağı şöyle bildirilmiştir:
  • “O yerde, birçok hikmet pınarıyla çevrelenmiş ve asla kesilmeyen sadıklığın bir çeşmesini gördüm. Onlardan susayıp içen herkes hikmetle dolardı ve onların kametleri (çağrıları) seçilmiş ve kutsallarla birlikteydi.” (Enoch, s. 130, Bölüm 48, 1)
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Zuhuru Allah’ın Vahyi Olan Tüm Kutsal Kitaplarda Bildirilmiştir
Rabbimiz Kuran’daki pek çok ayetle, Mehdiyeti ve İslam ahlakının dünya hakimiyetini Müslümanlara haber vermiştir. Aynı zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru, Hz. İdris (a.s.)’a indirilen Enoch’ta olduğu gibi diğer kutsal kitaplarda da haber verilmiş olan bir gerçektir. Tevrat ve Kitabı Mukaddes’in Mezmurlar bölümünü oluşturan Zebur, Kuran ayetleri ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisleri ile mutabık olan ve zaman içinde değiştirilmeden korunmuş bölümler içermektedir. Kuran’da“Andolsun, Biz Zikirden (Tevrat’dan) sonra Zebur’da da: “Şüphesiz Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır” diye yazdık.” (Enbiya Suresi, 105) ayetiyle, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişinin ve dünya hakimiyetinin, Enoch ile birlikte Tevrat ve Zebur’da da müjdelendiği haber verilmektedir.
Aynı şekilde İncil’in Kuran’la mutabıklık gösteren hak olan bölümlerinde de Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi müjdelenmiştir. İncil’de geçen “Faraklit” ve “su testisi taşıyan adam” tanımlamaları dikkat çekicidir. Bu ifadelerle, Hz. İsa (a.s.)’ın ahir zamanda geleceğini müjdelediği; dünyaya barış, huzur, birlik ve beraberlik, sevinç ve mutluluk getirecek bir liderden bahsedilmekte ve Kova burcundan bir kişiye işaret edilmektedir. (Aynı zamanda, 2012 yılının, Kova Çağının başlangıcı olarak kabul etmesi de çok manidardır.) Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde de, Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunun, Allah’ın vahyi olan tüm kitaplarda haber verildiği şöyle bildirilmektedir:
  • “Naim buyurdu ki: Ben Hz. Mehdi (a.s.)’ı Peygamberlerin suhufunda (sahifelerde; Adem, Şit, İdris ve İbrahim Peygamberlere indirilen sahife şeklindeki kitaplarda) şöyle bulurum: “Hz. Mehdi (a.s.)’ın amelinde ne zulüm ne de ayıp yoktur.”” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 21)
İçinde bulunduğumuz ahir zamanda, Rahman ve Rahim olan Allah, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)’ı vesile ederek, kulları için seçip beğendiği Hak dini egemen kılacak ve üstün Gücünü, yüce Kudretini tüm dünyaya gösterecektir. İçinde yaşadığımız zaman çok kutlu ve güzel bir dönemin başlangıcıdır. İslam ahlakının yeryüzüne hakimiyeti, Allah’ın vaadidir ve Rabbimiz’in bu vaadi mutlaka gerçekleşecektir:
“(Bu,) Allah’ın va’didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rum Suresi, 6)