Basit Kişilerin Dostluk Ve Arkadaşlık Anlayışı


Dostluk ve arkadaşlık, karşılıklı yaşanan samimiyete dayanır. Ne var ki bazı insanlar samimiyeti ve rahatlığı, aklını kullanmaya gerek duymadan hareket edebilmek olarak algılar. Gülüşleri, konuşmaları, mimik ve tavırları zaten sığ bir aklı yansıtan bu kişi, samimiyet adı altında daha da basit tavırlar sergiler. Diğer insanların yanında yapmaktan çekindiği basitlikleri kendince samimi gördüğü arkadaşının yanında rahatlıkla yapar. Örneğin arkadaşına çok gizli ya da mahrem konularını anlatır. Ya da dile getirilmesinde hiçbir fayda olmayacak hastalık veya fiziksel acizliklerini anlatır. Gereken tedbirleri alıp, sorunları yerine uzun uzun rahatsızlıklarını tarif eder. Acıktığını, susadığını, uykusunun geldiğini, sıcaktan bunaldığını sürekli olarak dile getirir. Bütün gece başının nasıl ağrıdığını, ne kadar ilaç içtiğini ama nasıl fayda etmediğini, uykusuzluğun kendisini nasıl yorduğunu, açık olan pencereden nasıl üşüdüğünü ve buna benzer sayısız gereksiz detayı anlatır. Tüm bunları rahatlık adına yapar; oysa bu, rahatlık değil basitliktir.

Akıl ve İrade Kullanmak İnsana Rahatlık VerirBasit1

Basitlik kültürü içinde yaşayan insanlar hiçbir şey düşünmeden hareket ettiklerinde hem kendilerinin rahat edeceklerini hem de etrafa samimi insan imajı vereceklerini zannederler. Halbuki gerçek tam tersidir. İnsan aklını ve vicdanını kullandığı sürece hem kendisi gerçek anlamda rahat eder, hem de karşısındakini rahat ettirir. Bunun dışında tüm konuşma ve hareketler son derece basit ve itici olur. Bir insan ne kadar akılcı hareket eder, ne kadar ince düşünürse dostluğu ve arkadaşlığı da o kadar güzel ve değerli olur. Peygamberler ve Kuran ahlakını yaşayan Müslümanlar bu konuda insanlar için en güzel örneklerdir. Onlar hayatlarının her anında Allah’ın hoşnutluğunu hedefledikleri için her konuşma ve tavırları bu amaca uygundur. Örneğin söz konusu olan bir hastalık olduğunda hemen gerekli tıbbi çözümlere yönelir, gerekirse doktora gider, araştırma yaparlar. Ancak en önemlisi bunların tümünün yalnızca Allah’ın izniyle fayda vereceğini unutmadan, kendilerini iyileştirmesi için Allah’a dua ederler. Ne arkadaşları ne akrabaları ne de herhangi bir kimseyle böyle bir konu üzerinde gereksiz konuşmalar yapmaya, acizliklerini sürekli dile getirmeye girişmezler. Kuran’da Hz. Eyüb (a.s.)’ın yaşadığı ağır hastalık karşısında yalnızca Allah’a yönelerek gösterdiği asil tavır, Müslümanlara örnek olarak bildirilmiştir:
“Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sardı. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın. Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik;” (Enbiya Suresi, 83-84)
Hz. Eyüp (a.s.) örneğinde olduğu gibi, Allah’ın insana hiçbir zaman taşıyamayacağı bir yükü yüklemeyeceğinin bilincinde olmaları, acizliklerini dile getirmek yerine her an Rabbimiz’e karşı son derece tevekküllü bir ruh hali içinde olmaları müminlerin birbirlerinin dostluklarından zevk almalarının önemli sebeplerinden biridir.

Basit Dostluk Anlayışında Yaygın Davranış ÖzellikleriBasit2

  1.  Dertleşmek Önemli Bir Yer Tutar: Bu anlayışa göre arkadaş olmanın gereklerinden birisi kişinin istediği zaman dertleşebileceği birinin olmasıdır. Kapı girişlerinde, mutfak aralarında, büro köşelerinde ses kısarak, fısıldaşarak yapılan arkadaş sohbetleri tamamen basitliğe dayalıdır.
  2. Bunda gerçek bir Müslümanın dostluğundan ziyade, genellikle kişinin basit dünyasını ve küçük konularını anlatabileceği bir sırdaş arama psikolojisi vardır. Karşı taraf ise bu kişiye bir fayda sağlamaktan çok, onun basit dünyasının problemlerini dinleyerek aynı ruh halini paylaşmaktan zevk alır. Allah Kuran’da din ahlakını yaşamayan insanların bu basitliklerine işaret etmiş ve “Onların ‘gizlice söyleşmelerinin’ çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka...” (Nisa Suresi, 114) şeklinde buyurmuştur.
  3. Görüldüğü gibi Allah ayetinde bu insanların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hayır olmadığını bildirmiştir.
  4.  Dedikodu Yaparlar: Basitlik kültürüne ait bir arkadaşlık anlayışına sahip kişiler yalnız kaldıkları hemen her fırsatta dedikodu yapar, pek çok konuda birbirlerini kötü ahlaka teşvik ederler. Küçük bir dünyaları olduğu için dedikodu yapmaktan ortak bir zevk alırlar. Oysa Allah Kuran’da,“Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup-sakının..” (Hucurat Suresi, 12) buyurmakta ve dedikodunun tiksindirici bir tavır olduğuna dikkat çekmektedir.
  5.  Sığ Düşünce Yapısına Sahiptirler: Bu tür arkadaşlıklarda her iki taraf da aynı sığ düşünce yapısına sahip olduklarından basitliğin kültürü karşılıklı olarak yaşanır. Ortak kültüre sahip bu kişiler, birbirlerini kalabalık bir ortam içinde de olsa tanır ve seçerler. Hayat şekilleri aynı olduğundan beraber vakit geçirirken başkalarının yanında olmadıkları kadar rahattırlar. Fakat bu rahatlık samimiyetin, sevgi, saygı ve güvenin getirmiş olduğu bir rahatlık değil, basitliği hiç çekinmeden yaşayabilmenin ve aynı dilden anlamanın getirmiş olduğu serbestliktir. Aynı kişiler kendilerinden daha üst bir ahlak seviyesine sahip insanların yanında bu kirli kültürü yaşayamayacaklarının farkındadırlar. Bu yüzden de yakın arkadaşlarını hep kendileri ile aynı ahlaka sahip kişilerden seçerler.
  6.  İtici Bir Görünüm Sergilerler: Yüksek ahlaklı kişilerin yanında rahat davranamaz ve kasılırlar. Alıştıkları kirli kültürü yaşayamamaktan, basit tavırlar gösterememekten dolayı zihinsel ve fiziksel bir kasılma yaşarlar. Tutuk ve yapmacık konuşmalar yapar, kendilerini olduklarından farklı göstermeye çalıştıkları için son derece itici bir görünüm sergilerler.
  7.  Bencil ve İtici Tavır Sergilerler: Basit insanların arkadaşlıklarında fedakarlık yerine bencillik, tevazu yerine gurur ve kibir vardır. Böyle bir insan sevgiyi, dostane tavırları, hoşgörü ve fedakarlığı hep karşı taraftan bekler; kendisi bunların hiçbirine yanaşmaz. Zihninde karşı tarafa iyilik yapma, güzellik sunma düşüncesi yoktur, ama tek taraflı almaya yönelik pek çok beklenti vardır. Örneğin kendisine çok toleranslı davranılmasını ister, kendisi ise en sıradan konularda bile tahammülsüzlük gösterir. Çok sevilmek ister ama ne sevilecek bir karakter sergiler ne de kendisi karşısındaki insanlara gerçek anlamda sevgi besler. Dahası karşı taraf tek taraflı olarak bu kişiye sevgi ve saygı duysa, iyilik yapsa bunu da basit karaktere sahip olduğu için kaldıramaz. Her fırsatta bunu suistimal eder, kullanmaya çalışır. Çünkü sahip olduğu birtakım özelliklerden dolayı bu sevgi ve iyiliğin kendisine yöneltildiğini, bunu hak ettiğini düşünür. Bundan dolayı da kibirlenir, şımarır. Aslında hak etmediği ve belki de o güne kadar hiç kimseden görmediği saygıyı görmesi ve kendisine değer verilmesi ona fazla gelir. Böyle bir kişide vefa duygusu da gelişmemiştir. Kendisine söylenen ve nefsinin hoşuna gitmeyen tek bir söz örneğin verilen bir öğüt bir anda tavrının tersleşmesine, saldırgan bir üslup kullanmasına neden olabilir.
  8.  Arkadaşlıkları Kısa Süreli Olur: Birbirlerine gerçek anlamda değer vermeyen bu kişilerin arkadaşlıkları sevgiye ve saygıya dayalı olmadığından uzun ömürlü de olmaz. Küsme, bozulma, alınma gibi karşı tarafı protesto etmeye yönelik tavırlar sıklıkla yaşanır. Her ne kadar bu tavırlar din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda bazı insanlar tarafından son derece normal karşılansa da aslında bunların her biri Kuran ahlakında yeri olmayan, batıl basitlik dininde ortaya çıkan tavır ve yöntemlerdir. Müslümanların dostluk anlayışı içinde, din ahlakına göre yaşamayan insanların ilkel denilebilecek bu tür yöntemlerine yer yoktur. İman edenler her türlü konuyu hoşgörü ve anlayış çerçevesinde karşılıklı konuşup anlaşarak ve Kuran ayetleriyle değerlendirerek çözerler.
         Bazı insanlarda görülen ve kimi zaman aylarca, yıllarca süren küskünlük ve sitem, basit düşünce yapılarından kaynaklanmaktadır. Bu kişiler Allah’tan gereği gibi korkmadıkları için çok küçük konularla uğraşır, bunları birer felaketmiş gibi değerlendirirler. Böyle bir kişi örneğin arkadaşı kendisine haber vermeden başka arkadaşlarıyla buluştuğu ve kendisini çağırmadığı için hemen küsebilmekte ve arkadaşlık bağını kolayca koparabilmektedir. Kurmuş olduğu küçük dünyanın küçük ve hiçbir önemi olmayan konularına tüm dikkatini odaklarken ölüm de kendisine büyük bir hızla yaklaşmaktadır. Ahireti için hazırlığı olmayan bu kişi basitlikleri yaşarken bir gün öleceğini, mezara konulacağını, ahirette sorgulanacağını tamamiyle unutmuştur.
Müslümanlar Arasındaki Dostluk Bağı Çok GüçlüdürBasit3
Müslümanlar; Allah’ı seven, O’nun rızasını, rahmetini, cennetini kazanmaya çalışan, ortak değer ve hedeflere sahip insanlardır. Allah’a iman ve itaat içinde olmaları, Kuran ahlakını yaşamaları onlar arasında sağlam ve köklü bir sevginin oluşmasına neden olur. Birbirlerine duydukları bu sevgi ve saygının doğal bir devamı olarak aralarında güçlü bir dostluk bağı oluşur. Bu dostlukta iki taraf da alabildiğine rahat eder. Kuran ahlakına göre hareket ettikleri için tüm tavır ve konuşmalar son derece doğal ve güzeldir. Aralarındaki dostluk ve arkadaşlık İslam ahlakının sıcaklığını yansıtır. Birbirlerine karşı hep fedakar bir yaklaşım içinde olurlar. Böyle bir kişi, Allah’ın... “Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler...”(Haşr Suresi, 9) ayetinde bildirdiği gibi daima arkadaşının nefsini kendi nefsinden daha öncelikli tutar. Allah’ın “... Müminler için de (şefkat) kanatlarını ger.” (Hicr Suresi, 88) ayetinde bildirdiği gibi son derece şefkatli ve yumuşak başlı bir tavır içinde olur. Yine karşısındaki Müslümanı sevdiği, ona, imanından ve ahlakından dolayı değer verdiği için ince düşünceli davranır, arkadaşının hoşuna gitmeyecek ve ona rahatsızlık verecek her davranıştan sakınır. Nitekim Müslümanların aralarındaki bu bağ arkadaşlıktan öte olduğu için Allah Kuran’da “Mü’minler ancak kardeştirler...” (Hucurat Suresi, 10) buyurmuştur. Bir başka ayetinde ise Allah, müminlerin arasında yaşanan bu dostluğun ve kardeşliğin Allah’ın nimeti sayesinde olduğunu hatırlatır:
“... Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız...” (Al-i İmran Suresi, 103)
Müslümanların arasındaki bu güçlü bağ ancak imanlarına karşılık Allah’ın kendilerine yaşattığı bir nimettir. Yoksa böyle bir dostluk ve yakınlığın din ahlakından uzak yaşadıkları sürece insanlar tarafından çabayla elde edilmesi mümkün değildir. Allah bu gerçeği “Ve onların kalplerini uzlaştırdı. Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalplerini uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı...” (Enfal Suresi, 63) ayetiyle insanlara haber verir.
2013-06-10 22:43:45 

Kaynak: http://www.harunyahya.org/tr/Makaleler/163917/Basit-Kisilerin-Dostluk-Ve-Arkadaslik-Anlayisi

Barış ve Sevgi İslam’ın Özünde Vardır

Kuran, Allah’ın insanları doğru yola ve üstün bir ahlaka iletmek için indirdiği hak Kitaptır. Bu ahlak şefkat, sevgi, anlayış ve muhabbet temelleri üzerine kurulmuştur. ‘İslam’ kelimesi Arapça ‘barış’ kelimesinden türemiştir. Allah İslam dinini insanlara, Kendisinin sonsuz şefkat ve merhametinin dünyadaki tecellilerini görebilmeleri ve barış üzerine kurulu bir hayat sürmeleri için göndermiştir.

Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Yukarıdaki ayette belirtildiği üzere, İslam sevgi ve şefkat temelleri üzerine kurulu bir dindir. Kuran, imandan kaynaklanan ve ruh üzerinde derin bir etki oluşturan bir sevgi anlayışını bizlere öğretir. Fedakarlık, cesaret, cömertlik, sevgi ve koruma hisleri, Kuran’daki sevgi anlayışının özünü oluşturur. Bu neaadenle İslam barışa çağırır ve Allah’a karşı tam samimiyet ve dürüstlüğün yaşandığı bir hayatı teşvik eder. Bu nedenle her bir bireyin samimi bir şekilde İslam’ı yaşayabilmesi için Allah’ın hüküm ve emirlerini kendi kişisel vicdani kanatiyle kabul etmesi ve uygulaması  çok önemlidir.
Bu konu İslam’ın temelidir ve aşağıdaki ayetle açıklanır:
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. (Bakara Suresi, 256)
Yukarıdaki ayette belirtildiği gibi kimse İslam ahlakına göre yaşamaya zorlanamaz. İman edenlerin sorumluluğu insanlara Allah’ın varlığını ve Kuran ahlakını anlatmaktır. Bu yükümlülüğü yerine getirmek isteyen Müslümanlar, diğer insanların hidayetine vesile olmak için insanlara İslam’ı anlatırlar. Allah’ın “iyiliği emret, kötülükten sakındır” hükmünü yerine getirir ve insanları Allah’ın yoluna tüm samimiyetleriyle çağırırlar. Ancak bu sorumluluğu yerine getirirken hiçbir şekilde onları zorlamaz, insanları hidayete erdirecek olanın sadece Allah olduğunu bilirler. Bu durum aşağıdaki ayette şöyle açıklanır:  
Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir. (Kasas Suresi, 56)
Kuran insanların düşünce ve din özgürlüğünü doyasıya yaşayabilecekleri özgür bir ortam sunar. Bu özgürlük içerisinde herkes inandığı din ve değerlere göre yaşamını sürdürebilir. İnancı ne olursa olsun İslam’a göre herkes kendi inancına göre yaşama hakkına sahiptir. İsteyen kilisede, isteyen sinagogda isteyen de camide ibadetini yerini getirir. Dolayısıyla din ve inanç özgürlüğü İslam’ın temel esaslarından birisidir.
Düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü Kuran ahlakının özünde yer alır. İslam, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü sağlayan ve insanların haklarını koruyup onlara gerçek özgürlüklerini tanıyan bir dindir.  
Bu nedenle Müslümanlar, Kuran’da ‘Kitap Ehli’ olarak adlandırılan Musevi ve Hristiyanlara da derin bir şefkat, sevgi ve adaletle davranırlar. Allah Kuran’da şu şekilde buyurmaktadır:
“Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.” (Mümtehine Suresi, 8)
Müslümanlar inançları gereği kendileriyle aynı değerlere sahip olan Hristiyan ve Musevilerle birlikte dinsizlik ve radikal unsurlara karşı ideolojik bir mücadele vermeleri gerektiğine inanırlar. Müslümanlar, tüm dünyaya güzel ahlakı yaymak için Musevi ve Hristiyanlarla birlikte çalışır ve bu çalışmalarında sevgi, saygı, anlayış, uyum ve işbirliğini temel alırlar.
Allah Kuran’da insanları farklı inanç ve görüşlere sahip topluluklar olarak yarattığını, bu nedenle Müslümanların bu farklı görüşlere sahip insanların varlığını güzellik ve sevgiyle kabul etmesi gerektiğini bildirmiştir. Allah’ın insanlar için dünyada uygun gördüğü model budur:
Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. (Maide Suresi, 48)
Bu nedenle Müslümanlar her din, ırk ve ulustan insanı  Allah’ın bu dünyadaki tecellileri olarak görür ve onlara karşı derin bir sevgi ve şefkat duyarlar. Bu, İslam ahlakına göre yönetilen toplumların temelini oluşturan bir gerçektir.
Barışın sağlandığı bir toplumun en önemli özelliği aynı zamanda bir güven ortamı olmasıdır. Güvenlik oluşturulmadığı sürece barış ortamı asla oluşmaz. Bu açıdan İslam barışın ön koşulunu sağlar ve güvenliği sağlamanın tek yolu ‘İslam’a girmek’, yani Kuran ahlakına göre yaşamaktır. Bu durum, Bakara Suresinin 208.ayetinde açıklanmaktadır:
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
Kuran’a göre bir Müslüman, Müslüman olsun olmasın herkese güzellik ve şefkatle davranmakla yükümlü kılınmıştır. Yardıma muhtaçları, masumları korumak ve ‘fesatın yaygınlaştırılmasını’ engellemek bir Müslümanın görevidir. Fitne, güvenlik, rahatlık ve barışı ortadan kaldıran her türlü anarşi ve terör eylemi anlamına gelir. Allah bir ayette şöyle buyurur: 
" Allah ise, bozgunculuğu sevmez ". (Bakara Suresi, 205)
Kuran’da bildirilen sevgi anlayışı, genel olarak insanların kafasındaki sevgi tanımından çok daha farklıdır. Kuran’da öğretilen sevgi, Allah’ın sevgisine ve rızasına dayanan gerçek sevgidir. Bu sevgi zorluklara rağmen asla zayıflamaz, zamana ve hatalara rağmen sürekli derinleşir.
Pek çok insan sevginin önemli bir özelliğinden haberdar değildir: Kalplere sevgiyi yerleştiren Allah’tır. İnsan gerçek ve sürekli sevgiyi, Allah’ın rızasını kazanmayı amaçladığında elde edebilir.   Çünkü sevgiyi insanların kalbine koyan sadece Allah’tır. Sadece Allah’ı herkesten çok seven ve Allah’ın istediği ahlakı göstermede hiç taviz göstermeyen kişiler, başkalarını gerçek bir sevgi ve saygı ile sevebilirler.  
“Güven Eksikliği Sevgiyi Zedeler”
“İnsanların birbirini sevmemesi günümüzün en büyük sorunlarından birisidir. Güven olmadığında insanlar birbirlerini tehdit olarak görürler. Birbirlerini tehlikeli olarak görürler. Örneğin sokaklarda kolayca birbirlerine saldırabilirler. Birden öfkelenip patlayabilirler. Ama güven olan yerde sevgi olur. İnsanlara değer verildiğinde ve şefkat ve affedicilik olduğunda, sevgi gelişir. Eğer birinin yaptığı herşey sizi kızdırıyorsa, eğer herşeyde kusur arıyorsanız o zaman kimseyi sevemezsiniz. Kişi herşeyde güzellik aramalı ve herşeyin en güzel tarafını görmelidir. O zaman çok fazla sevebiliriz. Her olayda en güzel tarafları aramalıyız.”
(Sn. Adnan Oktar -  29 Kasım 2012, A9 TV)
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Sevgiyi Tavsiye Eden Sözleri
  • Mikdam İbnu Mâdikerib (radıyallâhu anh) şöyle anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Biriniz kardeşinin ahlakını (Allah için) seviyorsa bunu kendisine söylesin.” (Kütüb-i Sitte, 10. cilt, s. 135; Ebû Dâvud, Edeb 122, (5124); Tirmizi Zühd 54, (2393) )
  • Atâ el-Horasân anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Musâfaha edin ki (el sıkışın ki), kalplerdeki kin gitsin, hediyeleşin ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin.” (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk 16, (2, 908))
  • “Hediyeleşin, birbirinizi sevin, “Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder (meydana getirir).” (Kütüb-i Sitte, cilt 16, s.239)
  • “Allah Katında en sevimliniz dostluk kuran ve kendisiyle dostluk kurulanlarınızdır. Allah nezdinde en sevimsiziniz de arkadaşların arasını açanlardır.” (İhya’u Ulum’id-Din Huccetü’l-İslam, İmam Gazali, cilt. 2, s.365)
  • “Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize kin tutmayınız. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinizle dostluğunuzu kesmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.” (Müslim İhya’u Ulum’id-Din Huccetü’l-İslam, İmam Gazali, cilt. 2, s.407)
  • “Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah’ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz.” (Tirmizi İhya’u Ulum’id-Din Huccetü’l-İslam, İmam Gazali, cilt. 4, s.594)
  • “Allah için mütevazı olanı Allah yüceltir. Böbürleneni Allah alçaltır. Allah’ı çok ananı Allah sever.” (İbn Mace İhya’u Ulum’id-Din Huccetü’l-İslam, İmam Gazali, cilt. 4, s.655)
  • Kaynak: http://harunyahya.org/tr/Makaleler/162296/Baris-ve-Sevgi-Islam%E2%80%99in-Ozunde-Vardir-