Isırgan Otlarının Zehirli Tüycükleri

Isırgan otu denen otsu bitkilerin yapraklarının üst yüzeyinde pek sert olmayan ince tüyler ve her tüyün dibinde yakıcı bir sıvı içeren küçük kesecikler bulunur. Bu kesecikler bitkinin savunma mekanizmasıdır.

Bitkiye bir canlı dokunduğu anda bu tüylerin keskin uçları o canlının derisini deler ve keseciklerde bulunan yakıcı sıvı deliklerden içeriye sızarak deriyi kızartır, kaşıntı ve ağrıya neden olur.Bu bitkinin böylesine üstün bir savunma mekanizmasına sahip olması, Allah’ın yaratma sanatının örneklerinden biridir. Rabbimiz bizlere, Kendisi dışında hiçbir gücün bir şey yaratamayacağını Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim’de şöyle bildirmiştir:

Bu, Allah'ın yaratmasıdır. Şu halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını bana gösterin. Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler. (Lokman Suresi, 11)

Arı kovanındaki mükemmel organizasyon

Arılar Allah'ın kendilerine ilham ettiği şekilde bal üretirler. Bu üretim için kovanlarında karmaşık sistemler kurar ve kendi aralarında işbirliği yaparlar.
Arı kovanlarında günlük yaşam içinde yapılması gereken çok sayıda iş vardır. Ancak mükemmel bir organizasyon yeteneğine sahip olan arılar bu işlerin üstesinden kolaylıkla gelirler.

Kovan içindeki nem miktarının sabit bir değerde tutulması, bu işlerden sadece biridir. Kovan içindeki nem oranının hassas bir dengesi vardır ve bu denge, arıların yaşamlarını sürdürmelerinde ve bal üretimlerinde çok önemli bir yer tutar. Çünkü üretilen bala koruyucu özellik kazandıran kovan içindeki nemdir. Nem oranının daima belli bir sınırda tutulması gerekir. Kovanın içindeki nemin normalin altında veya üstünde olması durumunda bal, hem besleyici hem de koruyucu özelliğini kaybeder, yani bozulur. Aynı şekilde kovanın ısısı da on ay süresince tam 320C olmak zorundadır.

Peki kovandaki ısı ve nem nasıl sabit tutulur?
Bu hayati önemdeki iş için arılardan bazıları 'vantilatör grubu' olarak çalışırlar. Sıcak bir günde arıların kovanlarını birer vantilatör gibi havalandırdıklarını gözlemlemek mümkündür. Kovan girişi arılarla dolar, zemin tahtasına adeta kenetlenir ve kanatlarıyla kovanı yelpazelerler. Hava, kovana bir taraftan girip öteki taraftan çıkması için zorlanır. Kovanın içindeki diğer yelpazeci arılar da, havayı dört bir tarafa sürerler. Kovan içi havalandırma sisteminin bir diğer işlevi de, kovanı dumandan ve havadaki kirlilikten korumaktır.

Arıların balın bozulmaması için gösterdikleri çaba sadece ısı ve nem ayarı ile sınırlı değildir. Kovanda, bakteri üremesine neden olan bütün olayları da kontrol altında tutmak için mükemmel bir sağlık sistemi çalıştırılır. Bu sistem ilk olarak bakteri üremesi ihtimali olan maddelerin ortadan kaldırılmasını hedefler. Sağlık sisteminin ana prensibi yabancı maddelerin kovana girmesini engellemektir. Bu nedenle kovanın girişinde daima iki nöbetçi bulundurulur. Bu tedbire rağmen içeri yabancı bir böcek ya da cisim girerse, bunun en kısa zamanda kovandan uzaklaştırılması için arılar seferber olurlar ve bunu hemen dışarı atarlar.
Kovan dışına atılamayacak büyüklükteki yabancı cisimler için ise başka bir korunma mekanizması devreye girer: Arılar bu yabancı cisimleri "mumyalar"lar. Arılar böyle durumlar için "propolis (arı reçinesi)" adı verilen bir madde üretir ve bununla mumyalama işlemini gerçekleştirirler. Çam, kavak, akasya gibi ağaçlardan toplanan reçinelere bazı özel salgılar eklenerek üretilen arı reçinesi kovan içindeki çatlakların onarılmasında da kullanılır. Arıların çatlak üzerine sürdüğü reçine, hava ile temasa geçtiğinde kuruyarak sert bir yüzey oluşturur, böylece her türlü dış etkiyi engeller.

Bu noktada akla pek çok soru gelecektir. Propolisin özelliği, içinde bakteri barınamamasıdır. Bu da propolisi mumyalama işi için ideal bir madde haline getirir. Peki ama arılar bu maddenin mumyalama için ideal bir madde olduğunu nereden bilmektedirler? Yüksek kimya bilgisi gerektiren, laboratuvarlarda ve teknoloji kullanılarak üretilebilecek bir maddeyi arılar nasıl üretmektedirler? Bir böcek öldüğünde bakteri üreyeceğini ve bunun mumyalama işlemi ile önleneceğini, hiçbir düşünme kabiliyetine sahip olmayan arılar nasıl akletmektedirler?

Küçücük bir böceğin, bu kadar detaylı bilgi sahibi olması da, vücudunda bu işlemleri gerçekleştirecek bir laboratuvarı kendi vücudunda kuramayacağı da oldukça açıktır. Bu küçük canlıyı Allah yaratmıştır ve arı Allah kendisine ne ilham ederse onu yapmaktadır. Bu gerçek Kuran'da Nahl Suresi'nde haber verilmiştir. Allah Kuran'da balarısından şöyle bahsetmektedir:
"Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır." (Nahl Suresi, 68-69)

Kuran'da her türlü bilgi vardır - 2

KURAN ALLAH’TAN BİR NUR, BİR YOL GÖSTERİCİ, BİR HİDAYET VE RAHMETTİR
... Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim...(Maide Suresi, 3)

Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.(Bakara Suresi, 2)

Bu (Kur'an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.(Al-i İmran Suresi, 138)

Ey Kitap Ehli, kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve birçoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi. Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 15-16)
Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun. (Şura Suresi, 52)

Andolsun, Biz onlara bir kitap getirdik; iman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere bir bilgiye dayanarak onu çeşitli biçimlerde açıkladık. (Araf Suresi, 52)

Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi. (Yunus Suresi, 57)

Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura,O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1)

Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitab'ı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.(Nahl Suresi, 89)

Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz. (İsra Suresi, 82)

Ve gerçekten o, mü'minler için bir hidayet ve bir rahmettir. (Neml Suresi, 77)

Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun. (Şura uresi, 52)

İşte bu (Kur'an) bir hidayettir. Rablerinin ayetlerini inkar edenler ise, onlar için, (en) iğrenç olanından acı bir azap vardır. (Casiye Suresi, 11)

Oysa o (Kur'an), alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir. (Kalem Suresi, 52)

Çünkü o (Kur'an, Allah'tan sakınan) muttakiler için bir öğüttür. (Hakka Suresi, 48)

Ve şüphesiz o, kesin bir gerçektir (hakku'l-yakîn). (Hakka Suresi, 51)

Gerçek (şu ki), o (Kur'an,) elbette bir öğüttür. Artık kim dilerse, öğüt alıp-düşünür. (Müddessir Suresi, 54-55)

O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikirdir;Sizden dosdoğru bir yön (istikamet) tutturmak dileyenler için. (Tekvir Suresi, 27-28)

Bu (Kur'an), insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yönelten ayet)lerdir, kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir. (Casiye Suresi, 20)

Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111)

Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 43-44)

(Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. (Sad Suresi, 29)

Onlara bir ayet getirmediğin zaman: "Sen onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana" derler. De ki: "Ben, yalnızca bana Rabbim'den vahyolunana uyarım.Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir." (Araf Suresi, 203)

Biz Kitab'ı ancak,hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.(Nahl Suresi, 64)

Şüphesiz, bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (İsra Suresi, 9)

Eğer, kendisiyle dağların yürütüldüğü yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu).Hayır emrin tümü Allah'ındır. İman edenler, hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah'ın va'di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.) (13/31)

Bakara Suresi’nin 60. Ayetinde geçen ... 'asanı taşa vur' ... ifadesinin ebced değeri 2007 yılını vermektedir

(Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman biz ona: "ASANI TAŞA VUR" demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.

(Bakara Suresi, 60)

"Asanı taşa vur"

idrib bi asâkel hacer(hacere)

Şeddesiz 1428/2007

Hz. Hud'un çağrısı - 1

Allah, insanlık tarihi boyunca yaşamış olan tüm toplumlara Kendi ilahi mesajını iletecek mübarek elçiler yollamıştır. Kuran'da da dikkat çekildiği üzere, bu elçilerin tüm davranışları, ahlaki özellikleri, müminler için güzel birer örnektir. Ad kavmine elçi olarak gönderilen Hz. Hud da Yüce Allah'ın peygamberlikle şereflendirdiği bu kutlu şahıslardan biridir.

İnsanlar, hayatlarını yönlendirmek için birbirinden farklı yol göstericiler, rehberler seçerler. Bazı insanlar kendilerine yol gösterici olarak ideolojilere inanır; söz konusu ideolojileri üreten düşünürlerin üstün insanlar olduğunu, onların yolunu izleyerek doğruya ulaşabileceklerini düşünürler. Pek çok insan için ise en büyük yol gösterici, içinde yaşadığı toplumdur. Bu kişiler değer yargılarını, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bu toplumun genel düşüncesine göre belirlerler. Kimileri ise, tüm bunları tanımadığı, yalnızca kendi akıl ve sezgilerini yol gösterici olarak kabul ettiği iddiasındadır.

Oysa tüm bu sayılan düşünceler, ortak bir yanlış üzerine kuruludur. Bu düşünceleri taşıyan kişiler, çok önemli bir gerçeği reddetmekte ya da göz ardı etmektedirler: İnsan yaratılmış bir varlıktır ve sahip olduğu her şeyi kendisini yaratan Allah'a borçludur. Kendi bedenini, çevresini, gökyüzünü ya da var olan herhangi bir şeyi inceleyen herkes, bunları üstün güç sahibi olan Allah'ın yarattığını açıkça görebilir.

İnsanın yaratılışının tek gerçek amacı, Allah'a kulluk etmesidir ve insan, Allah'a kulluk etmekten zevk alacak şekilde yaratılmıştır. Bunu yapmakla da yaratılışına (fıtrat) uygun hareket etmiş olur. Ancak Kuran'da, insanın fıtratının yalnızca Allah'a kulluk etmek olduğu bildirilirken aynı zamanda insanların çoğunun bu büyük gerçekten habersiz oldukları da haber verilmektedir.
Bu gerçekten habersiz olan bazı insanlar, kendi başlarına Allah’ı fark edebilecek ve doğruyu görebilecek yeteneğe sahip değildirler. Ancak sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Rabbimiz onlara, kendilerini uyaracak, Allah'ın ve ahiretin varlığını, hayatın gerçek anlamını bildirecek elçiler gönderir. Kuran'da her toplumun bir elçi aracılığıyla uyarıldığı şöyle bildirilmektedir:
Andolsun, Biz her ümmete: Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. (Nahl Suresi, 36)
Hz. Hud, Kuran'da kavmi ve onlara yaptığı tebliğ ile ilgili bilgi verilen elçilerden biridir. Ad kavmine elçi olarak gönderilen Hz. Hud, kendisinin Allah'ın gönderdiği güvenilir bir elçi olduğunu belirtmiş ve insanları Allah'tan korkup sakınmaya çağırmıştır. Hz. Hud'un tebliği bir ayette şu şekilde bildirilir:
"Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik.) (Hud, kavmine:) Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Hala korkup-sakınmayacak mısınız? dedi." (Araf Suresi, 65)