Enam Suresi, 59

KuranTefsiri.TV - Enam Suresi, 59



KuranTefsiri.TV

Hz. Mehdi (a.s.)' a Karşı Mücadele Edecek Olan Negatif Güçler

Hz. Mehdi (a.s.)' a Karşı Mücadele Edecek Olan Negatif Güçler
Ahir zamanın kutlu şahıslarından Hz. Mehdi (a.s.), dünya tarihinde görülmemiş çetin bir ortamda çalışmalarına başlayacak ve bu şartlar içerisinde mücadelesini yürütecektir. Hz. Mehdi (a.s.) cemaatinden ayrılan münafıklar, Müslümanların arasından çıkan ve Hz. Mehdi (a.s.)’ı hedef alan müşrikler, dinsizliği temsil eden masonlar, ateistler ve materyalistler Mehdiyet karşısında işbirliği yapacak, tüm teknoloji ve iletişim imkanlarını da, bu yönde aleyhte faaliyet yapmak için kullanacaklardır. Dolayısıyla, Hz. Mehdi (a.s.) döneminde, tarih boyunca gelmiş geçmiş toplumlardaki inkarcıların sahip olduğu imkanlarla kıyaslanamayacak kadar çetin ve şiddetli bir mücadele ortamı olacaktır. Ancak bu kişilerin gözardı ettikleri önemli bir gerçek vardır:

Hz. Mehdi (a.s.) aleyhindeki her girişim, Hz. Mehdi (a.s.)’ın faaliyetlerinin etkisinin giderek daha da artmasına ve tüm dünyada ses getirmesine katkıda bulunacaktır. Unutulmamalıdır ki “ ... Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.” (Nisa Suresi, 141)

Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde bildirdiğine göre ahir zaman;
Ahlaki dejenerasyonun, açlık ve yokluğun ciddi boyutlara ulaştığı, anarşi, terör, kargaşa ve çatışmalar nedeniyle insanlığın hayatını korku ve tedirginlik içinde yaşadığı;
Dünya çapında cinayetlerin, intiharların ve katliamların alabildiğine arttığı, sahtekarlığın, dolandırıcılığın, adaletsizliğin hüküm sürdüğü;
Tüm haramların helal sayılacağı, dünya çapında her türlü sapkınlığın açıkça uygulandığı;
İnsanların Kuran ahlakından olabildiğince uzaklaştığı, bunun sonucunda da sevgisizliğin, acımasızlığın ve bencilliğin dünyaya hakim olduğu;
(Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ın açıkça inkar edildiği ve insanları Allah inancından uzaklaştırabilmek için, ateizm, materyalizm ve Darwinizm gibi sapkın ideolojilerin, sözde bilimselmiş gibi gösterildiği;
Dünyada iman eden insanların çok az sayıda olduğu ve inançlarından dolayı da büyük bir zulüm, baskı ve eziyete maruz kaldığı bir dönem olacaktır.

İşte Hz. Mehdi (a.s.) böyle zorlu bir zamanda ortaya çıkacak ve fikri mücadelesini böyle bir ortamda sürdürecektir.

Ahir zamanın bu çetin şartlarında, Hz. Mehdi (a.s.) da, geçmişte gönderilen tüm peygamberler gibi iftiralara uğrayacak, çeşitli zorluk ve sıkıntılarla imtihan edilecek, inkar edenlerin kurdukları tuzaklara göğüs gerecektir.

Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu mücadelesini diğer peygamberlerin dönemlerinden farklı kılan ise, ahir zamanda dejenerasyonun ve dinsizliğin, tarihte hiç olmadığı kadar yaygın olması ve tüm dünya çapında yaşanmasıdır.

Ancak buna rağmen, inkar edenlerin çirkin ve küfür dolu sistemi, tüm dünya çapında Allah’ın izniyle yenilgiye uğrayacaktır. Dünyadaki ahlaki bozulma her ne kadar geniş çapta ve dinsizliğin Hz. Mehdi (a.s.) karşısındaki baskısı ne kadar şiddetli olsa da, Allah’ın izniyle hiçbir şey Hz. Mehdi (a.s.)’ın hak mücadelesini kazanmasına engel olamayacaktır.

Hz. Mehdi (a.s.), Ateizm, Materyalizm ve Darwinizm Gibi Dinsiz Felsefeleri Savunan İnkarcı Zihniyeti Ortadan Kaldırmak İçin Fikri Mücadele Yürütecektir

Bediüzzaman Said Nursi eserlerinde ahir zamanda ateist felsefelerin tehlike oluşturacağını bildirmiş, özellikle Darwinist, materyalist felsefelerin ateizmle güç bulacaklarını ve (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ın varlığını inkar edecek tehlikeli bir çizgiye geleceklerini ifade etmiştir. Bu nedenle Hz. Mehdi (a.s.)’ın birinci vazifesinin de, maddecilik fikri yani (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’ı inkar üzerine kurulmuş materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle fikren mücadele etmek ve bu felsefelerin insanlar üzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını belirtmiştir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9) (Emirdağ Lahikası I, 206. Mektup, s. 259)

Ahir zamanda teknolojinin hızla ilerlemesiyle birçok bilim dalında gelişmeler olacak; Allah’ın varlığının delilleri, yeryüzündeki iman hakikatleri bilimsel delilleriyle açıkça ortaya çıkacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) bu gerçekleri insanlara en etkili yöntemlerle ulaştıracak ve Hz. Mehdi (a.s.), dinsizliğin etkisini dünya çapında tam olarak ortadan kaldırana kadar bu fikri mücadelesini sürdürecektir.

Ancak bu süreç içerisinde elbette ki, tüm dünyayı etkisi altına almış olan bu dinsiz felsefelerin savunucuları da Hz. Mehdi (a.s.)’ı kendilerine hedef alacaklardır. Ellerinden gelen her türlü hileli yöntem ve oyunlara başvurarak, komplolar kurarak, iftiralar atarak, Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu yöndeki fikri çalışmalarını etkisiz hale getirmeye çalışacaklardır.

Ateistler, ateist masonlar, komünistler, materyalistler, Darwinistler ve dinsizliği savunan tüm diğer sapkın ideolojiler bu amaç doğrultusunda Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı birlik olacak ve tüm imkanlarını Hz. Mehdi (a.s.) aleyhinde kullanmaktan çekinmeyeceklerdir.

Fakat Allah’ın kesin ve hak vaadi üzere, bu hileli düzenlerin hiçbiri Hz. Mehdi (a.s.)’ı durduramayacaktır. Hz. Mehdi (a.s.), bu inkarcı sistemleri bir bir çökertecek ve İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacaktır.

Hz. Mehdi (a.s.)’ın Deccal ile Olan Mücadelesi

Deccal, Hz. Mehdi (a.s.)’ın karşısındaki negatif güce verilen isimdir. Deccal kıyametten önceki son dönemde, yani ahir zamanda ortaya çıkıp insanları din ahlakından uzaklaştıracak, yeryüzünde büyük kargaşa ve zulme neden olacaktır. Peygamberimiz (sav)’in verdiği bilgilere göre deccal, karmaşa ve huzursuzluğun yaygınlaşmasına neden olan, insanları ahlaksızlığa ve kötülüğe iten, kitleleri inkara ve isyana yönlendiren, terörün ve şiddetin asıl kaynağı olacaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), deccalin fitnesinin büyüklüğüne dikkat çekerek tüm Müslümanları bu tehlikeye karşı uyarmıştır:

“Allah’ın Hz. Adem (a.s.)’ı yaratmış olduğu günden bu yana, deccalin fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır.” (Medineli Allâme Muhammed B. Resul el Hüseyin el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Genişletilmiş 8. Baskı, s. 225)

Hadislere göre Hz. Mehdi (a.s.), tarihin bu gelmiş geçmiş en şiddetli şeytani gücüne ve fitnesine karşı da mücadele edecektir. Bu hadislerden biri şöyledir:

“Deccal çıkınca ona karşı müminlerden bir adam (Hz. Mehdi (a.s.)), yönelir. Derken o mümin kimseye birçok silahlılar, deccalin merkezlerde gözetleme yapan silahlıları karşı çıkarlar.” (Mehdilik ve İmamiye s. 37, Sahih-i Müslim, 11/393’den nakil)

Hadiste haber verilen bu deccal sistemi, Hz. Mehdi (a.s.)’ın mücadelesi için özel olarak yaratılmıştır. Bu kadar büyük çaplı olmasının sebebi, insanların şeytana ne kadar kolay esir düşeceğinin ve Hz. Mehdi’nin de bu sistemi ne kadar kolay yıkacağının görülmesi içindir.

Deccalin ve deccaliyetin, farkında olmadan ve istemeden üstlenecekleri önemli bir görev de, insanlara Hz. Mehdi (a.s.)’ı tanıtması olacaktır. Tarih boyunca dinsizliği temsil eden en şiddetli güçler, her zaman kendilerine ‘imanı ve hak dini temsil eden en güçlü insanları’ hedef almışlardır. Peygamberler, elçiler ve din ahlakını tebliğ eden en etkili insanlar her zaman için deccaliyetin en öncelikli hedefi olmuştur. Dönemin Firavun’u Hz. Musa (a.s.)’ı, Nemrud Hz. İbrahim (a.s.)’ı, Mekke müşriklerinin önde gelenleri Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’i etkisiz hale getirmeye çalışmışlardır. İşte deccaliyet kimi hedef alıyorsa, insanların aradıkları hidayet önderleri de orada olmuştur. Ahir zamanda da bu durum değişmeyecek; ahir zamanın büyük deccali de Hz. Mehdi (a.s.)’la mücadele edecektir. İnsanlar da hak dini temsil eden ahir zamanın Büyük Hidayet Önderi olan Hz. Mehdi (a.s.)’ın kim olduğunu bu vesileyle anlayacaklardır.

Sayın Adnan Oktar’ın bu konuyla ilgili bir açıklaması şöyledir:

“... Firavun da günlerini alıyor bak. Mısır’ın her yerine adamlar, kervanlar gidiyor, adam toplanıyor. Yani o devrin sahtekar alimlerini topluyorlar, büyücü alimlerini. Hz. Musa (a.s.) ile karşılaştırmak için. Hayır, istese Hz. Musa (a.s.)’ı şehit edebilir. Etmiyor. Yani “onun bir kere fikren mutlaka yıkılması gerekir” diyor. “İnsanların kafasında etkisi kalmasın” diyor. Yani “zaten ben onu mat edeceğim” diyor, “görsünler” diyor. Onun için demokrat gösteriyor kendini. Ama işin doğrusu şimdiki birçoğuna göre daha demokrat firavun, onu da söyleyeyim. Hakikaten. Adam, “gel tartışalım” diyor. Tartışma ortamı meydana getiriyor, konuşuyor. Şimdinin firavunları ona da müsaade etmiyor, değil mi? Tartışmasız karar veriyor adam. Yanaşmıyor tartışmaya. Biz de şimdi ahir zaman deccaline bakacağız, deccalin en çok dikkatini çeken kimse, o odur. O kişi odur. Yani gayet kolaydır. Mıknatısı tutarsın, plastiği çekmez, kağıdı çekmez, şak demiri çeker. Değil mi? Hah dersin Hz. Mehdi (a.s.) bu. Yani çünkü onu ilgilendiren odur. Mıknatıs ondan anlar, demirden anlar. Plastik etkilenmez ondan, hiçbir şey etkilemez. İnşaAllah.”(Sayın Adnan Oktar’ın harunyahya.tv’deki canlı röportajından, 18 Mart 2010)

Deccalin hadislerde işaret edilen önemli bir özelliği de, teknolojiyi, kitle iletişim araçlarını, basın yayın organlarını ve interneti kullanarak her eve ulaşabileceği; bu yolla iftira ve yalanlarını çok fazla sayıda kişiye ulaştıracak olmasıdır. Deccalin bu yolla propaganda yapacağına işaret eden hadislerden biri şöyledir:

“Deccal çıktığında müthiş bir şekilde bağırır, nara atar ki, doğu ve batının bütün halkı onu duyar.” (İbni Kesir, en-Nihaye, 1:96)

Deccal bu araçlarla ahlaksızlığın propagandasını yapıp salih müminleri karalamayı hedefleyecektir. Televizyon ve basın yolunu kullanarak Hz. Mehdi (a.s.) hakkında kendince “uzak durun”, “sapkın”, “büyülenmiş”, “insanları delalete sürüklüyor”, “insanları kandırıyor” gibi iftiralar atacaktır.

Bir hadiste “Şüphesiz beraberinde bir cennet ve bir cehennem (diye isimlendirdiği iki ırmak) bulunması da onun (deccalin) fitnesidir. Aslında cehennemi bir cennet olup, cenneti de bir cehennemdir.” (İbn-i Mace, 4075, 4076; Tırmizi, Fiten: 59, no. 2240, 4/510) sözleriyle bildirildiği gibi, deccal insanlara iyiyi kötü, kötüyü iyi gibi gösterecektir. İnsanların dünya ve ahiretteki kurtuluşlarına vesile olacak olan Hz. Mehdi (a.s.)’ı, onlara büyük bir tehlike olarak sunmaya çalışacaktır.

“Deccalin tabileri (ona uyanlar) çoktur. Kendisine birçok kimse iltihak eder (katılır).” (Et-Tebrizi, Veliyüddin Muhammed bir Abdillahi’l-Hatibi’l-Ömeri, Mişkatü’l-Mesabih, Dımeşk: 1382/1962, 3:38.2) hadisiyle haber verildiği gibi, kullanacağı tüm bu hileli yöntemlerle pek çok kişinin kendisine uymasını sağlayacaktır.

Peygamberimiz (s.a.v.), deccal sisteminin Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı olan mücadelesini bir hadisinde şöyle açıklamıştır:

“Mümin şahıs (Hz. Mehdi (a.s.)) deccali) görünce: “Ey insanlar! Resulullah (sav)’in zikrettiği deccal işte budur” der. DECCAL HEMEN ONUNLA İLGİLİ EMRİNİ VERİR DE O ZAT KARNI ÜZERİNE UZATILIR VE ARKASINDAN: “ONU ALIN DA YARALAYIN!” DER. ARTIK O ZATIN SIRTI VE KARNI DÖVE DÖVE GENİŞLETİLİR. BU SEFER ONU İKİ ELİ VE İKİ AYAĞI İLE YAKALAR DA FIRLATIR ATAR. İnsanlar deccalin onu bir ateş içine attığını sanırlar. Halbuki o bir cennet içine atılmıştır.” (İbrahim Süleymanoğlu, Mehdilik ve İmamiye, s. 40)

Ancak deccal elindeki tüm bu imkanlara ve kurduğu hileli düzenlere rağmen, Mehdiyet’in yükselişini engelleyemeyecektir. Hadiste mecazi anlamda kullanılan, Hz. Mehdi (a.s.)’ın “sırtının ve karnının dövüle dövüle genişletilmesi” ifadesi, Hz. Mehdi (a.s.)’a yapılan baskı ve saldırılarla, Hz. Mehdi (a.s.)’ın ününün ve şanının daha da yayılacağını ve etkisinin dünya çapında giderek artacağını göstermektedir.

Yine hadiste, “Deccalin Hz. Mehdi (a.s.)’ı bir ateş içine atması” da, deccalin kötülük yapmak isterken, aslında Hz. Mehdi (a.s.)’ın gücünü artırmış olacağını göstermektedir. Deccaliyetin savunucuları, Hz. İbrahim (a.s.) gibi, Hz. Mehdi (a.s.)’ı da manevi bir ateşte yakacaklarını iddia edecekler; ama Allah o ateşi Hz. Mehdi (a.s.) için soğuk ve esenlik kılacaktır. Allah, inkar edenlerin tuzaklarını bozacak ve bu yöndeki her girişimlerini de Hz. Mehdi (a.s.)’ın şanının şöhretinin, etki gücünün artmasına vesile kılacaktır.

Hz. Mehdi (a.s.)’ın, Ahir Zaman Münafıklarıyla Olan Mücadelesi

Hz. Mehdi (a.s.)’ın fikri mücadelesi yalnızca inkarcı sistemlere ve Allah’a şirk koşan kişilere karşı olmayacaktır. Allah’ın, ‘Kuran’da ateşin en alçak tabakasında olacaklarını’ bildirdiği münafıklar da, Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı çeşitli saldırılar düzenleyecek, Hz. Mehdi (a.s.) bu samimiyetsiz kişilere karşı da mücadele yürütecektir.

Tarih boyunca tüm samimi mümin topluluklarının içinde yer alan münafıklar, Hz. Mehdi (a.s.) cemaati içinde de bulunacaklardır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, ilk başta Hz. Mehdi (a.s.)’ın yanında yer alan, ancak Allah’a ve Kuran’a sadakat göstermeyen, Allah korkusu zayıf olan bu kişilerin, kendi menfaatleriyle çatışan bir durum olduğunda Hz. Mehdi (a.s.)’ın yanından hemen ayrılacakları şöyle bildirilmiştir:

“Kıyamet, fitneler karanlık gecelerin parçaları gibi zuhur edinceye kadar kopmaz.KİŞİ, MÜMİN OLARAK SABAHLAR, KAFİR OLARAK AKŞAMLAR. VEYA MÜMİN OLARAK AKŞAMLAR, KAFİR OLARAK SABAHLAR. DÜNYA MENFAATİ KARŞILIĞINDA DİNİNİ SATAR.” (Müslim) (İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet ve Diriliş, s. 388)

“O (Hz. Mehdi (a.s.)) bir süre onlardan uzaklaşacak, BÖYLECE DALALET EHLİ AYRILACAKTIR. ÖYLE Kİ CAHİL ŞÖYLE DİYECEK: ALLAH’A ULAŞMAK KONUSUNDA AL-İ MUHAM-MED’E (PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN SOYUNDAN BİRİNE – YANİ HZ. MEHDİ (A.S.)’A)) İHTİYAÇ YOKTUR.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 161)

Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.) dönemindeki bu münafıkların, ahlak açısından her türlü kötülüğü teşvik edip uygulayabilecek bir zihniyette olacaklarını bildirmiştir:

Amr bin sad’dan: “HALKI (ZAHİRDE) BENİM EVLADIMA DAVET ETSELER DE, BENİM EVLADIMDAN UZAK OLURLAR. BU ÖYLE KÖTÜ BİR TOPLULUKTUR Kİ AHLAKLARI YOKTUR. ZORBALARA MUSALLATTIRLAR, CABBARLARA FİTNEYİ ÖĞRETİRLER, HAKİMLERE KAN DÖKTÜRÜRLER.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 170)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde, ayrılan kişilerin Hz. Mehdi (a.s.) cemaati için çok büyük bir hayır ve güzellik olduğu da bildirilmektedir. Bu hak topluluk arasında gizlenen samimiyetsiz kişilerin ortaya çıkmasıyla, Allah’ın izniyle Hz. Mehdi (a.s.) cemaatinin birbirlerine bağlılığı daha da artacak, kötülerin ayrılması onları daha da kuvvetlendirecektir.

İnkar edenler ve müşrikler gibi, münafıkların Hz. Mehdi (a.s.) ve cemaatine olan saldırıları ve aleyhte girişimleri de Allah’ın yardımıyla sonuçsuz kalacaktır.

Ayrılan münafıkların çabaları Hz. Mehdi (a.s.)’a hiçbir şekilde zarar veremeyecek, Hz. Mehdi (a.s.) fikri mücadelesiyle bu samimiyetsiz topluluğun tuzaklarını etkisiz hale getirecektir:

…Ebu Basir’den: İmam Caferi Sadık aleyhisselam “’Suçlular çehrelerinden tanınacak’ (Muhammed Suresi, 30), ayeti hakkında şöyle buyurdu: ALLAH ONLARI TANIR, LAKİN BU AYET KAİM (HZ. MEHDİ (A.S.)) HAKKINDA NAZİL OLMUŞTUR. HZ. MEHDİ (A.S.) ONLARI (MÜNAFIKLARI) ÇEHRELERİNDEN TA-NIYACAK VE ASHABI İLE BİRLİKTE ONLARI (MANEN) DARMADAĞIN EDECEK.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 283)

Sayın Adnan Oktar bir ropörtajında, Hz. Mehdi (a.s.) dönemindeki münafıkların, gelmiş geçmiş en şiddetli münafıklardan olduğunu şöyle açıklamıştır:

“Evet, ahir zamanda, Hz. Mehdi (a.s.) devrinde münafıklar olacak. Hz. Mehdi (a.s.)’ın cemaatine, arkadaşlarına karşı mücadele eden, o cemaat içerisinden yani Müslümanlar içerisinden çıkan münafıklar olacaklardır. Kendilerini Müslüman gibi tanıtacaklardır. Hatta “Medine sarsılır” diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadiste. “Münafıklar toplu olarak bazen, 2 ve 3 kere ayrılacaklardır” diyor Hz. Mehdi (a.s.) cemaatinden. Ve işleri güçleri Hz. Mehdi (a.s.)’a ve cemaatine zarar verdirmek üzere bir faaliyet olacaktır. Mesela gece-gündüz Allah’ın onlara verdiği o ilhamla, sürekli o öfkeyi yaşayacaklardır. Ahir zamanın münafıkları, gelmiş-geçmiş münafıkların en şiddetlilerindendir, yani Hz. Mehdi (a.s.) cemaatinin münafıkları. Resulullah (s.a.v.) söylüyor Hz. Mehdi (a.s.) cemaatine bu münafıkların musallat olacağını, hatta “Buğdaya musallat olan kurt gibi olacaklar” diyor. “Buğdayı temizleyecek” diyor Hz. Mehdi (a.s.), “temizlenecek yine musallat olacak kurt” diyor, “yine temizlenecek, yine musallat olacak, bu böyle uzun süre devam edecek” diyor. “En sonunda 313 tane saf, temiz, hakiki mümin kalacak” diyor ve “böylece de münafıkların etkisi kalmayacak” diyor. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 246) Hakikaten münafık çok büyük bir fitne ve beladır. Müslüman şefkat gösterir, merhamet gösterir, sevgi gösterir, dost zanneder, alır, barındırmaya çalışır. Ona yardımcı olur. Maddi destek sağlar. Manevi fayda sağlamaya çalışır. Fakat münafığa bakarsın ki bir gün bir alçaklık etmiş, küfürle, dinsizlerle ittifak etmiş. Münafıkların Müslümanların nerede ne yaptıkları ile ilgili onlara bilgi vererek, onların ani baskın yapmasını, ani atak yapmasını sağlayacak işbirliği içinde olacaklarını Allah ayette bildiriyor. Yani “sizi” diyor, “felaketlerin sarmasını beklerler” diyor Cenab-ı Allah. Bu şekilde belirtiyor. Şeytandan Allah’a sığınırım, “Kötü felaket onları sarsın.” diyor Allah (Tevbe Suresi, 98). Bu ne demektir? Şimdi Allah, böyle bir duayı, Allah böyle söylediyse, “kötü felaket onları sarsın” dediyse, ne demektir? “Ben onları mahvedeceğim” demek istiyor Allah. Yani “dünyada mahvedeceğim” demek. Nasıl oluyor? Manevi azapla. Ve bütün münafıklarda bir azap vardır ruhlarında. Ruhları cehenneme döner. Yani kaçınılmaz olarak gece-gündüz bir acı duyarlar, rahatsız olurlar.” (Sayın Adnan Oktar’ın 4 Ocak 2010 tarihinde Kral Karadeniz, Adıyaman Asu ve Ekin TV’de yayınlanan canlı röportajından)

Bazı Sözde Fıkıh Alimleri ve Yobaz Hocalar Hz. Mehdi (a.s)’a Karşı Gelecek ve Ona Karşı Mücadele Edeceklerdir

Peygamberimiz (s.a.v.) hadislerinde, Hz. Mehdi (a.s.) zamanında yaşayacak bazı sözde din alimlerinin de Hz. Mehdi (a.s.)’ın karşısında yer alarak, ona karşı mücadele edeceklerine dikkat çekmiştir:

“Beni Haşim bir genç (Hz. Mehdi (a.s.)) çıkacak. İnsanları dine çağıracak. Araplara da tebliğ yapacak. ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) KARŞITLARI ÇOĞUNLUKLA ALİMLER OLACAK. YAZILMIŞ RİVA-YETLER VE AKTARILMIŞ SÖZLERE RAĞMEN, ONLAR ANCAK KENDİ BEN-CİL ARZULARINI ANLATACAKLAR. EĞER GERÇEĞİN ÖZÜ ONLARIN HE-VESLERİNE VE ARZULARINA AYKIRI DÜŞERSE, O ZAMAN SÖYLEYENİ İMAN-SIZLIKLA SUÇLARLAR VE DERLER Kİ: “BUNLAR ÖNCEKİ İMAMLARIMIZIN ANLATTIKLARINA MUHALİFTİR, DEĞİŞ-MEZ KANUNUMUZDA BU YOKTUR.”” (Beheyullah: Kitab-ı İkan, s. 241-243)

Hz. Mehdi (a.s.) bir taraftan dinsizliğin savunucularıyla fikri bir mücadele yürütürken, bir yandan da Müslümanlar arasında fitne fesat çıkarmaya çalışan bu zihniyetteki insanlarla bir mücadele içinde olacaktır.

Bu sözde din alimlerinin Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı çıkmalarının en önemli sebeplerinden biri ise, Hz. Mehdi (a.s.)’ın, Müslümanların manevi lideri olması durumunda, bu kimselerin halk arasında bir imtiyazlarının kalmayacak olmasıdır.

Bu nedenle de Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı öfkeleri o kadar şiddetli olacaktır ki, neredeyse onun şehit edilmesine fetva vermeye niyet edecek, ancak Hz. Mehdi (as)’ın ilmi çok güçlü olduğu için buna cesaret edemeyeceklerdir:

“... İMAM-I MEHDİ (A.S.) ÇIKTIĞI ZAMAN hasseten (özellikle, yalnızca, ayrıca, hususi olarak) FUKAHA (FIKIH ALİMLERİ) ONA (HZ. MEHDİ (A.S.)’A) DÜŞMAN OLACAK. ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) KILINCI KARDEŞLERİDİR. Elinde kılınç olmasa idi, -YANİ KARDEŞLERİ OLMASA İDİ- ZAMANIN FUKAHASI (FIKIH ALİMLERİ) ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) KATLİYLE FETVA VERİRLERDİ. Lakin Cenâb-ı hak onu (Hz. Mehdi (a.s.)’ı) keremiyle ve kılınç (KARDEŞLERİYLE) ile tathir (temizlemek, yıkayıp pak etmek) edecek, onlar ona (Hz. Mehdi (a.s.)’a) itimad edeceklerdir. HÜKMÜNÜ İNANMAYAN DA KABULE MECBUR OLUP AKSİNİ İZMAR (gizlemek, saklamak) EDECEKLER.” (Ramuz el-Hadis, age. 56, 73)

Peygamberimiz (s.a.v.), ahir zamanda Kuran’ı çok iyi bilen, saçları tıraş edilmiş, başları sarıklı bazı kişilerin ortaya çıkacağını da haber vermiştir. Bu kişiler yaptıkları izahlar ve açıklamalarıyla dini savunuyor görünseler de, konuşmaları ve çarpık din anlayışları ile İslam dininden uzak olacaklardır. Bu anlayışlarıyla Kuran’a ve samimi Müslümanlara karşı mücadele eden bir tavır içerisinde olacaklardır.

“Doğudan başları tıraşlı kavimler çıkacak; DİLLERİ İLE KUR’ÂN OKUYACAKLAR (FAKAT) BOĞAZLARINDAN AŞAĞI GEÇMEYECEK. Onlar dinden yaydan okun çıktığı gibi çıkacaklar.” (Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 6294)

Bu kişiler Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı deccaliyetin safında yer alacaklar ve ona karşı mücadele edeceklerdir:

Resulullah (s.a.v.): “Ümmetimden BAŞLARI SARIKLI 70 BİN KİŞİ Deccal’a tabii olacaktır.” (Ebu Bekir Abdürrazzak b. Hemmam, Abdürrazzak es San’ani, El Musaannef, XI, 393)

Muhyiddin Arabi Hazretleri de, Hz. Mehdi (a.s.) döneminde dinin özüne döneceğini yani Peygamberimiz (sav) dönemindeki gibi, saf halinde yaşanacağını ve bundan dolayı da Hz. Mehdi (a.s.)’a en çok muhalefet eden kimselerin ‘bazı cahil sözde din adamları’ olacağını haber vermiştir:

“Onun (Hz. Mehdi (as)’ın) döneminde din tamamen rey’den arınmış olarak eski hüviyetini kazanacaktır. VERECEĞİ BİRÇOK HÜKÜMLERDE ULEMANIN MEZHEPLERİNE MUHALEFET EDECEKTİR. BUNDAN DOLAYI ONDAN (Hz. Mehdi (a.s.)’dan) UZAK DURACAKLARDIR. Zira zanlarına göre, gerçekten Allah’ın imamlarından sonra bir müçtehid bırakmadığını kabulleneceklerdir...” (Muhyiddin Arabi, “Futuhat-El Mekkiye”, 66. bab, c. 3, s. 327- 328)

Büyük İslam mütefekkiri İmam Rabbani ise bu konuyu şöyle açıklamıştır:

“Geleceği vaad edilen Hz. Mehdi (a.s.) dinin tervicini (değerini artırmayı), sünnetin ihyasını (yeniden canlandırmasını) murad ettiği (istediği) zaman; bid’at ehl-i ile ameli adet edinen, hasene zannı ile dini karıştıran (dinin aslında, özünde olmayan şeyleri, dinin emri olduğunu zanneden bazı insanlar) hayretle söyle diyecektir: BU KİMSE (HZ. MEHDİ (A.S.)) DİNİMİZİ KALDIRMAK VE ŞERİATIMIZI İZALE (MAHVETMEK) İSTİYOR.” (Mektubat-i Rabbani, 1/535)
Ancak Allah’ın desteğiyle, Hz. Mehdi (a.s.)’ın ilmi çok güçlü olacak, cahil alimler onun ilminin gücü ve etkisi karşısında fikren tamamen etkisiz hale geleceklerdir:

“Fütühat-ül Mekkiye” isimli eserinde Muhyiddin Arabi el Endülüsi şöyle bildirmektedir:

“ONUN HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) DÜŞMAN-LARI İÇTİHAD ALİMLERİNİN TAKLİD EDENLERİ OLACAK... ŞAYET ELİNDE KILINÇ (İLİM) OLMASAYDI FAKİHLER ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) ÖLÜMÜNE FETVA VERİRLERDİ. Lâkin Cenâb-ı Hak, onu (Hz. Mehdi (a.s.)’ı) keremiyle ve kılınç (kardeşleriyle) ile tathir edecek (temizleyecek), ONLAR ONA (Hz. Mehdi (a.s.)’a) İTAAT EDECEKLERDİR. ÇÜNKÜ HALK ARASINDA İMTİYAZLARI KALMAYACAK, HATTA AHKAM HUSUSUNDA İLİMLERİ DE AZALACAK. Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişiyle alimlerin hükümlerindeki ihtilâflar da giderilecek. Ondan (Hz. Mehdi (a.s.)’dan) hem korkacaklar hem de birşeyler umacaklar. KALBEN ONDAN (HZ. MEHDİ (A.S.)’DAN) NEFRET EDECEKLER. FAKAT BUNA RAĞMEN İSTER İSTEMEZ HÜKMÜNÜ KABUL EDECEKLER.” (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 186-187)

Hz. Mehdi (a.s.)’ın Karşısındaki Negatif Güçler, Dönemin Ahir Zaman Olması Sebebiyle, Hz. Mehdi (a.s.)’a Karşı Tarihin En Çetin Mücadelesini Vereceklerdir

Yüce Allah her dönemde müminlerle birlikte inkarcıları da yaratmış ve inkar edenler her zaman müminlere karşı amansız bir mücadele vermişlerdir. Allah’ın adetullahı gereği mümin toplulukları her zaman sayıca az olmuş, inkar edenler ise imtihanın gereği olarak çoğunluğu temsil etmişlerdir.

İşte ahir zamanda da yine Allah’ın bu adetullahı gereği Hz. Mehdi (a.s.)’ın cemaatinin sayısı 300 kişi civarında olacak ve bu kadar az bir sayıyla, tüm dünyaya İslam ahlakını hakim kılmanın fikri mücadelesini vereceklerdir.

İçerisinde bulunduğumuz ahir zamanda, teknolojinin, görsel ve yazılı basının etkisinin, ve internet, uydu gibi iletişim imkanlarının en yüksek güce ulaştığı düşünüldüğünde, dinsizliğin Hz. Mehdi (a.s.) karşısında vereceği mücadelenin ne kadar etkin olacağı da daha iyi anlaşılmaktadır.

Sayın Adnan Oktar Mehdiyet’in karşısında yer alan negatif güçlerin etkisini bir röportajında şöyle bir örnekle açıklamıştır:

“Mehdiyet, dünyada görülmemiş derecede şiddetli olaylarla karşılaşacaktır. Yani dünya tarihinde hiç görülmemiş olaylarla karşılaşacaktır. Çünkü mesela eskiden peygamberlerin zamanında, bir bölgede mesela yüz binlik bir şehirde fitne çıkarıyorlar, 50 bin kişilik yahut bir milyon topluluk içinde fitne çıkarıyorlar; şu an 7 milyar insanın içinde fitne çıkarılıyor. Mehdiyet’in karşısında milyarlarca sapkın insan var.” (Adnan Oktar’ın Gaziantep Olay TV’deki canlı röportajı, 6 Nisan 2010)

İşte Hz. Mehdi (a.s.), böyle bir ortamda çalışmalarına başlayacak ve bu şartlar içerisinde mücadelesini yürütecektir. Ancak Allah’ın, bundan yaklaşık 1430 sene önce vadettiği gibi Hz. Mehdi (a.s.), çok az sayıdaki talebeleriyle birlikte tüm bu inkarcı topluluklarına karşı galip gelecektir. Sayın Adnan Oktar bir röportajında bu gerçeği şöyle müjdelemiştir:

“Cenab-ı Allah verdiği sözden asla dönmez. “İslam’ı Ben hakim edeceğim diyor” Allah; evlatlarımdan Hz. Mehdi (a.s.) ile. Hiç kimse olmasa dahi Allah İslam’ı hakim edecektir bir avuç talebesiyle. Bakın dünyada bunu kimse durduramıyor.” (Sayın Adnan Oktar’ın 14 Ocak 2010 Tarihli Çay TV ve Kahramanmaraş Aksu TV Röportajından)

Kimi insanlar istemese de, Allah vaadini gerçekleştirecek; İslam ahlakını tüm dünyada hakim kılacak ve Müslümanlara önderlik edecek manevi bir lider olan Hz. Mehdi (a.s.) ile din ahlakını yerleşik kılacaktır.

Bunların hiçbiri, Allah’ın izniyle, engellenebilecek gelişmeler değildir; kaderde zaten gerçekleşmiştir. Yüce Allah Kuran’da bu müjdeyi müminlere şöyle bildirmektedir:

“Müşrikler istemese de, O, dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur.” (Tevbe Suresi, 33)

Ahir zamanın iki mübarek ve değerli şahsı Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.), Allah’ın izniyle ahir zamanda yaşanan sapkın zihniyeti tamamen ortadan kaldıracak ve İslam ahlakının tüm dünyaya hakim edilmesine vesile olacaklardır. Allah’ın izniyle Rabbimiz’in bu güzel vaadi, içinde bulunduğumuz bu yüzyılda gerçekleşecektir. Allah Kuran’ın, “ ... Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.” (Nisa Suresi, 141) ayetiyle, müminlere kurulan tuzakların, yapılan baskıların asla başarıya ulaşmayacağını bildirmiştir. Allah’ın izniyle, Hz. İsa (a.s.) yeniden yeryüzüne geldiğinde ve Hz. Mehdi (a.s.) ortaya çıktığında, salih müminler bu mübarek insanların destekçisi olacaklar ve sayıları ne kadar az olsa da, Kuran ahlakını tüm yeryüzüne yerleşik kılacaklardır.

Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 76. sayı (Ekim 2010) 6. sayfada yayınlanmıştır.

Günün Güzel Konusu: Kofluktan kaçınmak...

Günün Güzel Konusu: Kofluktan kaçınmak...
Bazı insanlar vardır, pek çok yönden çok güzel özelliklere sahiptirler, ancak bu özelliklerine rağmen çevrelerindeki insanlar üzerinde yeterli bir beğeni oluşturamazlar. Hatta çoğu zaman kimsenin dikkatini dahi çekmez, sıradan bir insan görünümünde olurlar.

Oysa ki bir insan gerçekten üstün niteliklere ve gerçekten değerli bir ruha sahipse, bu özellikleri, çevresinde mutlaka fark edilir ve takdir toplar.

Dolayısıyla eğer ortada burada anlatıldığı gibi bir durum varsa, bunun olası sebeplerinden biri, diğer tüm güzel özelliklerinin yanı sıra, bu insanın temelde‘kof’ bir kimse olmasıdır.

‘Kof’kelimesi, mecazi olarak ‘aklı ve ilmi olmayan; kafası, ruhu boş, değersiz, cahil, bilgisiz insanları’ ifade eder.

Ancak ‘cahil’, ‘bilgisiz’ ya da ‘boş’ derken ‘kof’ olarak nitelendirilen insanların, mutlaka tahsili olmayan, görgüsüz kimseler olması gerekmez. Bu kelimelerle kastedilen, söz konusu kişinin ‘ruhunda var olan boşluk’tur. Yoksa çok engin bir bilgi birikimi olan, kariyer sahibi ve yüksek eğitimli bir insan da aynı şekilde kof bir kimse olabilir.

Bu gibi insanlar, ruhlarını tam olarak eğitememiş, çeşitli inceliklerle, güzel özelliklerle ruhlarını süsleyip dolu hale getirememiş kimselerdir. Bu nedenle de üzerinde bir kofluk hakimdir. İnsanların dikkatini çekecek, beğenilerini toplayacak bir elektrik yoktur. Ancak daha da önemlisi, kofluğun meydana getirdiği sıradan ve itici görünümün önemini fark edememişlerdir. Bu yönde bir eksiklikleri olduğunun şuurunda olmadan, var olan maddi ya da fiziksel özellikleriyle insanlar arasında yer edinmeye çalışmaları ve insanların bunlardan çok daha önemli bir şeylerin peşinde olabileceklerini anlamamaları ise onları daha da itici hale getirir.

Bu gibi insanların güzel olan özellikleri bile, ruhlarındaki kofluğun etkisiyle silikleşir. Örneğin fiziksel açıdan dikkat çekici bir insanın, her ne olursa olsun bu yönleriyle beğeni toplaması beklenir. Ancak koflukta, bu kimse alelade bir insan görünümü alır. Üzerindeki insani heybetin eksikliği, onu sıradan, vasat bir insan görünümüne sokar.

Bunun yanı sıra bazı insanlar da vardır ki, çok fazla güzel vasfa sahip olmamalarına rağmen, sadece sahip olduklarıyla dahi insanlar üzerinde ciddi bir etki meydana getirirler. Bu, söz konusu insanların kişiliklerinden kaynaklanmaktadır. Akıllarını kullanarak, üzerlerinde hoş bir elektrik oluştururlar. Konuşmalarıyla, yorumlarıyla, tavırlarıyla, tepkileriyle kaliteli bir ruha sahip olduklarını ortaya koyarlar. İşte bu kimseler, ‘dolu insanlar’dır. Kimi zaman detaylı incelendiğinde, bu kimselerin aslında ne tahsilleri, ne kariyerleri, ne de bilgileri açısından çok üstün özelliklere sahip olmadıkları görülür. Ancak bu kimseler, insanı güzelleştirecek olanın, asıl olarak ruhta, yani kişiliklerinde olduğunu kavramış olan insanlardır. Dolayısıyla da, sahip olmadıklarından dolayı bir rahatsızlık duymak yerine, sahip oldukları en güzel yönlerini yani ruhlarını en iyi şekilde kullanan insanlardır. Nitekim ruhen zengin, kaliteli ve dolu bir insan, fiziksel açıdan çok daha sıradan bir görünüme sahip olsa bile, üzerinde müthiş bir insani heybet oluşur ve bu kişi bulunduğu yerdeki en dikkat çeken, en çok beğeni toplayan, en hayranlık uyandıran kişi konumuna gelir.

Kaliteli bir ruha sahip olan dolu bir insan, dünya hayatını en güzel ve en anlamlı şekilde yaşayabilen insandır aynı zamanda da. İnsan ruhundan, sevgiden, muhabbetten, dostluktan, sadakatten, dünya nimetlerinden en fazla zevki bu insanlar alır. Çünkü bu kimseler kendi ruhlarını iyi kullanabildikleri gibi, kendileri gibi dolu insanlarla da en güzel diyaloğu kurabilen, en derin bağlantıyı sağlayabilen insanlardır. Allah'ın yarattığı tüm varlıklardaki güzellikleri en iyi şekilde fark edebilen, insanların güzel özelliklerini en iyi takdir edebilen, ‘dolu insan’ olarak ifade edilen kimselerin bu yönlerini en iyi görebilenler de yine bu insanlardır.

Kof insan ise, tüm bunlardan neredeyse habersiz bir hayat sürer. Kendisiyle dolu bir insan arasındaki farkı göremez. Aralarındaki kıyası yapamaz ve karşısındaki kişinin değerini kavrayamaz.

İnsan ruhunu dolu hale getirecek, güzelleştirecek, zenginleştirecek ve kofluktan kurtaracak şey ise, ‘samimi iman, samimi Allah sevgisi ve Allah korkusu’dur. İnsan, imanındaki derinlik ölçüsünde kofluktan, yüzeysellikten, ruhundaki boşluktan kurtulur. Kofluktan kurtulan, ruhu zenginleşen insan ise, aldığı derinlik ile birlikte tüm hal ve tavırlarında, konuşmalarında büyük bir değişim yaşar. Ruhundaki zenginlik sözlerine ve tavırlarına yüzlerce güzel süs katar. Ve bu ruh zenginliği de kişinin ahlakına, kişiliğine, hayatının her anına yansır.

Bu Sitedeki Hristiyanlıkla İlgili Yazıların Asıl Amacının, Samimi Hristiyanlar Tarafından Doğru Anlaşılması Önemlidir

Bu Sitedeki Hristiyanlıkla İlgili Yazıların Asıl Amacının, Samimi Hristiyanlar Tarafından Doğru Anlaşılması Önemlidir
Sitemizde sıklıkla Hristiyanların birtakım inanç ve uygulamalarıyla ilgili çeşitli açıklamalar yayınlanmakta ve yayınlanmaya devam etmektedir. Bu yazılarda Hristiyanlığın, Kuran'a uygun olmayan, İncil'in yanlış yorumlanmasından kaynaklanan hatalı inançlarına ve Hristiyanlığa sonradan dahil edilmiş bidatlere dikkat çekilmekte ve bunların doğru yönleri anlatılmaktadır. Ancak söz konusu yazıları okuyup incelerken, Hristiyan kardeşlerimizin bu yazılardaki asıl amacı ve hikmeti çok iyi anlamaları gerekmektedir.

Bu yazılardaki amaç Hristiyanları yermek, onları kötülemek, İncil’i tamamen geçersiz kılmak ve Hristiyanlık dinini ortadan kaldırmak değildir. Hak olan İncil, Kuran’da övülmekte ve hak peygamber olan Hz. İsa (as)'a verilmiş bir kutsal kitap olarak tasdik edilmektedir. Müslümanlar, Bakara Suresi'nin 136. ayetinde bildirildiği gibi: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." derler. Dolayısıyla Müslümanlar da, tıpkı Hristiyanlar gibi, İncil’deki hak hükümlere uymakla, hikmetli açıklamaları yüceltmekle yükümlüdürler. Bu bakımdan Hristiyanlara yönelik bu yazıların amacı, samimiyete, doğru olana, yani hak olan İncil'e bir davettir. Hristiyanları, Hz. İsa (as)'a vahyedilen hak İncil'de bulunmayan yanlış uygulamalardan ve batıl bidatlardan arındırabilmek ve ONLARIN GERÇEK İNCİL HÜKÜMLERİNE UYAN GERÇEK HRİSTİYANLAR OLMALARINI SAĞLAMAKTIR. Dolayısıyla bu konu yanlış anlaşılmamalıdır.

Kaldı ki, HRİSTİYANLARIN SAMİMİ DİNDAR OLMALARI, MÜSLÜMANLAR OLARAK BİZİM DE İSTEYECEĞİMİZ BİR ŞEYDİR. Fakat aynı zamanda üzerimize düşen görev, Allah'ın Kuran'da "iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek" (Al-i İmran Suresi, 104) emri gereği, bazı Hristiyanları farkında olmadan içine düştükleri yanılgılardan uzaklaştırabilmek, onlara hak ve doğruyu gösterebilmektir. İşte bu nedenle tüm inananlar gibi Hristiyanların da bu tehlikelere karşı uyarılmaları, Allah’ın belirttiği hak hükümlere, akla ve mantığa davet edilmeleri son derece elzemdir.

Yüce Allah Kuran’da Ehl-i Kitap’ın (Hristiyan ve Musevilerin) varlığını haber vermiştir. Ehl-i Kitap, Kuran’a göre Müslümanların korumasına verilmiş samimi dindarlardır. Dolayısıyla Ehl-i Kitap’ın doğru, sahih Tevrat ve İncil hükümlerine uymalarını sağlamak, onlara doğru olanı gösterip onların daha dindar ve daha samimi olmalarını sağlamak, Allah'a bir ve tek olarak imana davet etmek Müslümanların görevidir. Burada yapılmaya çalışılan da budur.

Okuyacağınız yazılarda, hak din olan Hristiyanlığın içine yıllar içinde girmiş ve Kuran’da bir tehlike olarak uyarılmış olan inançlar konu edilecektir. Bu yanılgıları haber veren Kuran ayetleri belirtilirken, asıl olarak Hristiyanların kendi Kutsal Kitapları olan İncil’den bu yanılgıları ortadan kaldıracak deliller sunulacaktır. Tüm inançlarda olduğu gibi Hristiyanlık inancında da, konulara oldukça radikal bir bakış açısı ile yaklaşan, bahsini ettiğimiz bu yanlış inançlarında oldukça sabit olan, Kuran'a karşı ön yargıyla yaklaşan Hristiyanlar olabilir. Söz konusu Hristiyanlara tavsiyemiz, buradaki yazıları objektif gözle okumaları ve anlatılanları yepyeni bir bakış açısıyla akla uygun değerlendirmeleridir. Bu onları, İncil hükümlerinden uzaklaştırmayacak, tam tersine -Allah'ın izniyle- İNCİL’İ DAHA SAMİMİ ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMELERİNE VE İNCİL’E DAHA MÜKEMMEL ŞEKİLDE UYMALARINA vesile olacaktır.

Hristiyanların Hz. İsa (a.s.)'nın Haşa Allah'ın oğlu olduğuna dair inançları büyük bir yanılgıdır -1- >>>

Hristiyanların Hz. İsa (as)'nın Haşa Allah'ın oğlu olduğuna dair inançları büyük bir yanılgıdır -2- >>>

Hz. İsa (as) da, her varlık gibi Allah'ın tecellisidir, ancak (Haşa) Allah'ın Zatı değildir >>>

Allah elbette vahyettiği Hak Kitabı korumaya kadirdir >>>

Üçleme inancı neden tehlikelidir? >>>

Hz. İsa (as)'ın sözde çarmıha gerilişi iddiası ile ilgili dört İncil'de yer alan çeşitli çelişkiler >>>

Hz. İsa (as) ölmemiş, Allah'ın Katına yükseltilmiştir >>>

Bazı Hıristiyan kardeşlerimiz Allah korkusunu yanlış değerlendirmemelidirler. Gerçek imanda Allah sevgisi Allah korkusu ile birlikte yaşanır >>>

Sohbetler 1


Bu kitap Sayın Adnan Oktar'ın bazı televizyon sohbetlerinin metinlerinin bir araya getirilmesiyle hazırlanmıştır. Hadislerde ve ayetlerde haber verilen bilgiler doğrultusunda, önümüzdeki yıllarda yaşanacak kutlu gelişmelerin birer müjdesi olan bu sohbetler, aynı zamanda tarihi bir belge niteliği de taşımaktadır. Allah'ın izniyle bundan yaklaşık 15-20 yıl sonra, İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olduğu dönemde, şu an 1. bölümü yayınlanan bu külliyatı arşivlerinde bulunduranlar, "Sayın Adnan Oktar tüm bunların gerçekleşeceğini yıllar önce haber vermişti" diyeceklerdir.

VEFAT VE TAZİYE



Ömrünü Rızai İlahi ve Kurani esaslar uğrunda geçiren, üstün bir azim ve kararlılıkla yürüttüğü mücadelesiyle şahsıma ve tüm müminlere büyük bir örnek teşkil eden, yiğit ve kahraman hocam

NECMETTİN ERBAKAN

Cenabı Hakkʼın Rahmetine kavuşmuştur. Başta Saadet Partisi ve Milli Görüş camiası olmak üzere tüm Türk- İslam dünyasına başsağlığı diler, bizleri kendisiyle cen- net kardeşi kılmasını Cenab-ı Allahʼtan niyaz ederim.

Adnan Oktar