Sayın Adnan Oktar Hz. Musa (a.s.)’ın Ahir Zamanda Bulunacak Ahit Sandığını Anlatıyor

İçinde bulunduğumuz ahir zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisleri doğrultusunda; fitnelerin çoğalması, İran-Irak Savaşı, Kabe baskını ve Kabe’de kan akıtılması, Fırat Nehri’nin suyunun kesilmesi, Ramazan ayında iki kez Güneş ve Ay tutulmalarının olması gibi Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametleri peş peşe gerçekleşmiştir. 2009 yılında Lulin kuyruklu yıldızının çıkması ve geçtiğimiz aylarda Hz. Nuh (a.s.)’ın gemisinin Ağrı Dağı’nda bulunmasının ardından ise tüm iman sahipleri Sayın Adnan Oktar’ın röportajlarında müjdelediği “Hz. Musa (a.s.)’ın Ahit Sandığı’nın bulunmasını” da büyük bir şevkle beklemektedirler.

Ahit sandığı, Yüce Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği ve içinde Hz. Musa (a.s.) ve Hz. Harun (a.s.)’dan eşyalar bulunan değerli bir sandıktır. Kuran’da bu sandığın Allah’ın müminlere güven duygusu ve huzur veren bir nişanesi olduğu bildirilmektedir. (Bakara Suresi, 248) Bu nedenle yıllardan beri hem Museviler, hem Hıristiyanlar, hem de Müslümanlar Ahit Sandığı’nın bulunması için çaba sarf etmişlerdir. Ancak MÖ. 587 yılından bu yana bu kutsal sandığın yeri bilinmemektedir. Peygamberimiz Hz. Mu-hammed (s.a.v.)’in hadislerinden anlaşıldığı üzere sandık ahir zamanda bulunacaktır. Ancak sandığın çok önemli bir özelliği daha vardır:

Bu kutsal sandığı bulma şerefi, ahir zamanın kutlu şahıslarından Hz. Mehdi (a.s.)’a nasip olacaktır. Bu nedenle sandığın bulunması Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkışının en önemli alametlerinden biri olacaktır. Aynı zamanda bu işaret, onun hükümranlığının da bir sembolü sayılacaktır. (Doğrusunu Allah bilir.)

Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu şerefli vazifesini şöyle haber vermiştir:

“Mehdi (a.s.), Tabut-u Sekine’yi (Kutsal Sandığı) Taberiye Gölü’nden çıkaracak.” (Ikdı’d Dürer, sf.51-a)

“Ona Mehdi (a.s.) denilmesinin nedeni, gizli olan bir şeyin yolunu göstermesidir. Antakya denilen bir yerden Tabutu (kutsal emanetler sandığını) ortaya çıkaracaktır.” (Suyuti, el- Havi lil Feteva, II. 82)

Sayın Adnan Oktar röportajlarında bu hadisler doğrultusunda önemli açıklamalar yapmakta, bu sandığın bulunacağını tüm Müslümanlara müjdelemekte ve gerek Ahit Sandığı gerekse o dönemde yaşanacak olan gelişmelerle ilgili detaylı bilgiler vermektedir. Sayın Adnan Oktar’ın konu ile ilgili açıklamaları şu şekildedir:

Ahit Sandığı’nın Görünümü Nasıldır?

ADNAN OKTAR: Som altından, bu şekildedir. Bakın, şimdi bu da bulunacak önceden söylüyorum. Ahit Sandığı. Şimdi Ahit Sandığı’nı Müslüman ortada bırakır mı? Hırsızlar kırıp yıkarlar. Çocuk olsa bunu bilir. Orijinal yerinde durmaz. Orijinal yerinde tutulmaz kutsal olan bir emanet. Taşınır. Sandık da taşınmıştır, inşaAllah. Hatta taşınırken gerekirse kulpunu da çıkarır, orada gider takar. Zaten seyyar kulbu çıkacak gibi, çektin mi çıkar. Akasya ağacından yapılma, üzeri altın kaplama, saf altın kaplamadır. Gerekirse çıkartılıyor. Ama içindeki eşyalar da gerekirse çıkartılır. Gider orada aynı yerde yerleştirirsin. (Sayın Adnan Oktar’ın 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)

Ahit Sandığı’nın Bulunması Musevileri Nasıl Etkileyecek?

ADNAN OKTAR: Kuran’da Hz. Musa (a.s.)’ın öfkelendiği bir anda o tabletleri atması var, biliyorsunuz, elindeki tableti attı. Ve kırıldı o tablet. Onun parçaları duruyor. Bunu bulacaklar. Bakın şimdi burada söylüyorum. Bakın, diyor ki; “onun bir parçasında” diyor Allah, bir ayetten bahsediyor. Şimdi bakın o ayeti gören ne kadar Musevi varsa, hepsi Müslüman olacaklar. Bak, Kuran ihbar ediyor önceden, söylüyor Allah. Diyor ki; “bir nüshasında şu yazıyordu”, diyor bakın. Şimdi yaklaşık 3 bin yıl sonra açıldığında Kuran’ın dediğinin aynısını görecekler. Yalnız parçalanmış tablet, kırıldığı için. Taştan. Bir nüshasında diyor, “Rabbinden korkanlar için” evet.

OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhaları aldı. (Onlardan bir) nüshasında “Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır” (yazılıydı)” (Araf Suresi, 154) inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Aynı zamanda bu ayet tabii Hz. Mehdi (a.s.)’a da bakıyor. Bakın, Allah’ın Hadi isminin tecellisi ve Allah’tan bir rahmettir Hz. Mehdi (a.s.). Ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın eliyle bulunacak, onu da söyleyeyim. Yani mübareğin eliyle bulunacak. Bak detay veriyorum, inşaAllah. O tablette bulunan aynı bak o ayetle beraber bulunacak. “Hocamız önceden söylemişti” diyeceksiniz. Bu çok önemli bakın. Hz. Nuh (a.s.)’ın gemisinde detaylar verdim, dedim ki; “ahşap parçaları bulunacak” dedim. “Adamlar çıkarıp ahşap parçasını gösterecekler. Ağrı Dağı’nda bulunacak” dedim. “Cudi’den kasıt dağ silsilesidir, dağdır. Dağı gösteriyor. Ve Ağrı Dağı’nda bulunacak” dedim. Değil mi?

OKTAR BABUNA: Tahtaları da tarif etmişsiniz Hocam. Tam söylediğiniz gibi çıktı Hocam.

ADNAN OKTAR: Aynısıyla, detayıyla. Bak şimdi de detay veriyorum. Aynen dediğim gibi bu ayeti göreceksiniz. Tabletin üzerinde, inşaAllah. (Sayın Adnan Oktar’ın 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)

Ahit Sandığı’nın İçinde Neler Olacak?

ADNAN OKTAR: Asası, gömlek, bir tane uzun gömlek var. Hz. Musa (a.s.) ve Hz. Harun (a.s.) ailesine ait gömlek, bir tane ayakkabı. Yani bildiğimiz ayakkabı değil, sandalet tarzında, o çölde kullandıkları. Altın bir kutu. Hz. Musa (a.s.)’ın asasından parça, asası yok. Asa büyük çünkü. Bu sandığa sığmaz. Asadan parça.

OKTAR BABUNA: O Kuran’da geçen attığı asa mı, yoksa başka mı?

ADNAN OKTAR: Onu bilemem de asası ama inşaAllah. Onu Allah bilir, inşaAllah. Ve başka bazı emanetler, kutsal emanetler. Dolu zaten sandığın içi. Diyebilirler ki, “kardeşim siz gittiniz bir kuyumcuyla anlaştınız”, işte “som altından yaptırdınız”, işte “bu odur diyeceksiniz” de diyebilirler. Kardeşim götürsünler, istedikleri bilim adamlarını getirsinler, karbon metoduyla baksınlar. 3000 yıllık olduğunu görecekler gömleğin. Nereden bulalım 3000 yıllık gömlek biz? Değil mi? Ahşabın yine 3000 yıllık olduğunu görecekler. Ayakkabının 3000 yıllık olduğunu görecekler. Bir de parmak izleri var bunun üzerinde, o da var. Onları da tespit edecekler. Tabii. O devirden kalma. İnşaAllah, bayağı bir şey var üzerinde, alamet var. Bunları görecekler inşaAllah. (Sayın Adnan Oktar’ın 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)

Ahit Sandığı Nerede Bulunacak?

ADNAN OKTAR: Yine bir detay daha veriyorum; Bu kutsal sandıktaki malzemelerin, Kutsal Emanetlerin bir kısmı Taberiye Gölü’nde. Ama sandık içinde olanlar da ayrı olarak yeniden ayrı bir yerdeler. Yani belki Hatay’da bir mağaranın içerisinde, yani hiç ummadıkları bir dehlizin, hiç ummadıkları bir kanalın içerisinde, bir yerde. Tahmin etmedikleri bir yer. Şu ana kadar hiç kimse “bu buradadır” diyemedi, demedi. Gittikleri halde, ondan sonra araştırdıkları halde Allah onlara onu göstermedi. Tahmin etmedikleri bir yerde çıkacak inşaAllah. Bir kısmı da Taberiye Gölü’nde. (Sayın Adnan Oktar’ın 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)

Sandığın Olağanüstü Özellikleri Vardır

“Sandık öyle anlaşılan bir sandık değildir. Çürümeye, bozulmaya karşı etkili olan bir sandık. Bir de bu iki heykelin arasından, Tevrat’ta Allah’ın ona hitap ettiği yani tecelli olarak hitap ettiğine dair bilgi var. Allah-u alem doğrudur. Çünkü çalıdan da Allah tecelli ediyor biliyorsunuz, çalıdan da sesleniyor. Bunları böyle şimdilik detay olarak görüyoruz, olduğunda görürsünüz inşaAllah.” (Sayın Adnan Oktar’ın 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)

Hz. Musa (a.s.)’ın Bebekken Nehre Bırakıldığı Sandık, Ahit Sandığıdır

ADNAN OKTAR: Mesela o gemi olayında da öyle, “gemiyi batırmak için mi?” Annesi onu tekneye koyduğunda mahvolsun diye mi gönderdi? Irmakta, Hz. Musa (a.s.)’ı koydu değil mi sandığın içerisine, sandıkla bıraktı. Mahvolsun diye yapmadı inşaAllah. Ne amaçla yaptı Firavun’un yanına gidecek. Allah onu koruyup kollayacak. Onun kurtulacağını biliyor. Burada da kurtarma amacı var, orada da insanı kurtarma amacı var. Bak aynı olay burada var. Değil mi? Orada mesela annesini sorgulamıyor Hz. Musa (a.s.) makul görüyor. O zaman Hz. Hızır (a.s.)’ı da sorgulamaması lazım bu da makul, inşaAllah. Ki o sandık, annesinin çocuğu koyduğu sandık, Firavun tarafından saklanmıştır. Hatıra olarak saklanmıştır. O sonra Musevilerin eline geçmiştir o sandık. Hz. Musa (a.s.)’ın içine konduğu o sandık. Sonra o sandığın üstü altın kaplanmıştır. Hz. Musa (a.s.)’ın o Kutsal Sandığı’na çevrilmiştir. Tabii inşaAllah, dün resmini gösterdik boyut itibarıyla odur. O sandıktır aynı sandık, inşaAllah. Bu bir ilave bilgi.

OKTAR BABUNA: İlk defa anlattınız maşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: Evet ilk defa anlatıyorum. (Sayın Adnan Oktar’ın 17 Mayıs 2010 tarihli Adıyaman Asu TV röportajından)

SONUÇ: Hz. Musa (a.s.)’ın Ahit Sandığı’nın Bulunacak Olması Ahir Zaman Müjdesidir

Ahir zamanın en önemli özelliklerinden biri de teknolojide çok büyük gelişmeler yaşanacak ve bunların tüm insanların hayrı ve rahatlığı için kullanılacak olmasıdır. Sandık da Allah’ın izniyle bu dönemin bir nişanesi ve tüm insanlık için güzel günlerin müjdecisi olacaktır.

Peygamberimiz (s.a.v.) de birçok hadisinde sandık ve onu bulacak olan Hz. Mehdi (a.s.) hakkında bilgiler vermiş ve bu kutlu olayı Müslümanlara müjdelemiştir. Bu hadislerden bazıları şöyledir:

“Onun (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) fıkıh bilgisi on aliminkine bedeldir. O, Tabut-u Sekineyi de Antakya mağarasından çıkarır.” (Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)

“Mehdi elinde (zamanında) sekine bulunan tabut Taberiye gölünden çıkarılır ve Beyt-ül Makdis’de onun önüne getirilir. Yahudiler bunu görünce, pek azı hariç, çoğu Müslüman olurlar.” (Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)

Hiç şüphesiz yüzyıllar öncesinden bildirilen bu hadis-i şeriflerde Peygam-ber Efendimiz (s.a.v.)’in ahir zamanda olacakları müjdelemesi çok büyük mucizelerdendir. Hz. Mehdi (a.s.)’a dair hadisler, Allah’ın izniyle ahir zamanda gerçekleşecek ve bu mucizeler Müslümanların Allah’a şükretmelerine vesile olacaktır.

“Gönderilenlere selam olsun. Ve alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.” (Saffat Suresi, 181-182)

Ahit Sandığı Tevrat’ta Nasıl Geçiyor?

Tevrat’taki açıklamayı belirtiyorum: “Akasya ağacından sandık yapsınlar,” diyor Tevrat’ta. Bu doğru akasya ağacından, iç çatısı akasya ağacından. “Boyu iki buçuk” yani 1 metre, 1,20 gibi yaklaşık. “Eni ve yüksekliği birer buçuk,” 60 cm, daha yüksek hatta 80 cm, “arşın olsun.” “İçini de dışını da saf altınla kapla.” Burada ölçüler kendi kafalarına göre verdikleri için oluyor. Orada arşının gerçek karşılığı o. Yani 1,20 m’ye 80 cm olması gerekiyor anladığım kadarıyla ve bildiğim kadarı ile. “İçini de dışını da saf altınla kapla.” Bu doğru, içi ve dışı saf altınla kaplı. “Çevresine altın pervaz yap.” Bu da doğru. “Dört altın halka döküp dört ayağına tak.” Bu da doğru. “İkisi bir yanda, ikisi öbür yanda olacak.” Bu da doğru. “Akasya ağacından sırıklar yapıp altınla kapla, sandığın taşınması için sırıkları yanlardaki halkalara geçir.” Doğru. Çok düzgün akasya ağacından yapılmış sırıklar var ama altın kaplanmış öyle görünmüyor tabii. Tam, net altın görünümünde, jilet gibi yapılmış, çok düzgün. Bakan anlamaz onun içinin ahşap olduğunu anlamaz. “Sırıklar sandığın halkalarında kalacak, çıkarılmayacak. Antlaşmanın taş levhalarını sana vereceğim. Onları sandığın içine koy.” Taş levhalar Hz. Musa (a.s.)’a gelen on emrin yazılı olduğu taş levhalar onun içinde, sandığın içinde. “Saf altından bir Bağışlanma Kapağı yap. Boyu iki buçuk, eni bir buçuk.” “Kapağın iki kenarına dövme altından birer Keruv yap.” Keruv uçan insan figürü gibi. Melek niyetine yapıyorlar ama melek değil tabii ki, bir insan görünümü. Meleği tam yapamazlar, melek ayrıdır görünümü. Ama meleğe niyet ederek yapılmış bir heykel. “Keruvlardan birini bir kenara, diğerini öteki kenara,” karşılıklı yüz yüzedir ikisi, bu da doğru. “Kapakla tek parça halinde yap. Keruvlar yukarı doğru açık kanatlarıyla,” doğru. “Kapağı örtecek,” bu da doğru. “Yüzleri birbirine dönük olacak,” doğru, “ve kapağa bakacak. Kapağı sandığın üzerine, sana vereceğim taş levhaları ise sandığın içine koy”. “Seninle orada, Levha Sandığı’nın (Ahit Sandığı’nın) üstündeki Keruvlar arasında, Bağışlanma Kapağı’nın üzerinde görüşeceğim ve İsrailliler için sana buyruklar vereceğim.”

Allah, “oradan tecelli edeceğim” diyor, “oradan sesimi duyacaksın” diyor, sandığın üstünden. Biliyorsun bir de çalı ve ateş yanan çalıdan seslenmişti Allah Hz. Musa (a.s.)’a, inşaAllah. Onun için yani öyle olağanüstü bir sandık, öyle herhangi bir sandık değil inşaAllah. “Rab Musa’ya şöyle der: ‘Ve seninle orada bulaşacağım ve seninle kefaret örtüsü üzerinden, Kutsal Ahit Sandığı üzerindeki Melekler arasından söyleşeceğim’,” o figürün arasından, o görüntünün arasından söyleşeceğim, (Çıkış 25/22). “Rab Musa’ya dedi; ‘Dağa, yanıma gel’ burada bekle, halkın öğrenmesi için üzerinde yasalarla, buyrukları yazdığım taş levhaları sana vereceğim.” Bu doğru, Hz. Musa (a.s.)’a taş levhalar olarak verilmiştir. (Sayın Adnan Oktar’ın 15 Mayıs 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)

Ahit Sandığı Kuran’da Nasıl Geçiyor?

ADNAN OKTAR: Bakın, ayet veriyorum. Bakara Suresi, 248. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: ‘Onun hükümdarlığının belgesi’”, yani Mehdi (a.s.)’ın liderliğinin delili diyelim, ahir zamana bakan yönüyle, “size Tabut’un gelmesi (olacaktır ki),” yani Hz. Musa (a.s.)’ın Kutsal Sandığı. “Onda Rabbinizden ‘bir güven duygusu ve huzur’”, “içinize güven duygusu gelecek” diyor ve huzur, onun bulunuşuyla. Öyle bir özelliği de var, Allah’ın hikmeti, mesela kalplere güven ve huzur inmesine vesile oluyor. Çünkü bütün savaşlarda götürüyorlarmış o sandığı, onu gördüklerinde coşuyorlar o zamanki müminler. “Huzur ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar”, hem Hz. Harun (a.s.)’ın ailesinden, hem Hz. Musa (a.s.)’ın ailesinden, “arta kalanlar var; onu melekler taşır”. Meleklerin kontrolünde diyor Allah. “Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır.” Delil vardır. Delil nedir? Ortaya koyarsın, buna delil derler. Değil mi? Allah, bu bir delildir diyor işte, inşaAllah. (Sayın Adnan Oktar’ın 15 Mayıs 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde, Ahit Sandığı’nın yeriyle ilgili olarak Antakya’ya dikkat çekmesi son derece anlamlıdır. Bu ilimizde birçok doğal mağara vardır ve buralar sandığın uzun yıllar saklı kalması için çok elverişli yerlerdir. Ahit Sandığı’nın bugüne kadar bu bölgede bulunamamış olması, bölgenin coğrafi özelliklerinin zorluğundan ve teknik imkansızlıklardan kaynaklanmış olabilir. Ancak yüzyıllardır bulunamayan sandığın, son birkaç on yıl içinde gelişen teknolojik imkânlar çerçevesinde bulunması Allah’ın izniyle mümkündür. Dahası sandığın zamanımızda bulunacak olmasını, tahakkuk eden diğer ahir zaman alametleri de desteklemektedir.

Sayın Adnan Oktar Ahit Sandığı Hakkındaki Hadis-i Şerifleri Açıklıyor

“Ona Mehdi (a.s.) denilmesinin nedeni”; bakın Peygamberimiz (s.a.v.) olayı açıklıyor; “gizli olan bir şeyin yolunu göstermesidir.” Bakın gizli olan bir şeyin ilmini verecek Allah, bulmanın ilmini. Allah ona bir şekilde bunu gösterecek, bir ilimle inşaAllah. “Antakya denilen bir yerden,” Hatay, Türkiye sınırları içerisinde bakın dikkat edin. Bakın, Ağrı da Türkiye sınırları içerisinde, orada bulundu. Hepsi Mehdi (a.s.)’ın olduğu yerlerde oluyor dikkat ederseniz, inşaAllah. “Antakya denilen bir yerden Tabut’u (kutsal emanetler sandığını) ortaya çıkaracaktır.” Suyuti söylüyor bunu, hadis imamıdır. (Suyuti, el- Havi li’l Feteva, II. 82) “Mehdi (a.s.), Tabut-u Sekine’ yi de Antakya’da mağaradan çıkarır” (Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten). Yani bu kadar, hadis olduğu için söyleyeyim, bu gizlenecek gibi değil tabii. “Antakya mağarasından Tabut-u Sekine’yi çıkaracaktır. Şam’daki dağdan da gerçek Tevrat’ı çıkaracak.” Şam’daki bir mağaradan da gerçek Tevrat’ı röle olarak, Tevrat rölesini, böyle deri üzerine yazılmış Tevrat rölesini çıkaracak ve “birçok Yahudi Müslüman olacak” diyor,(Risaletül Huruc ül Mehdi, s.124-125). Yalnız tabii Taberiye Gölü’nde de bir arama yapılacak, Taberiye Gölü’nün zemininde. Tatlı su gölüdür, suyu tatlı, en çukurda olan göllerden ikincisidir Taberiye Gölü. Yeryüzü düzeyine göre en çukurdadır, fakat tatlı suyu, maşaAllah. Bakın ikinci işaret de, “Mehdi (a.s.) Tabut-u Sekine’yi (Kutsal Sandığı) Taberiye Gölü’nden çıkaracak.” Yani bu iki tane açıklama olması iyi. Çünkü hakikaten Taberiye Gölü’nde de bir şey var, dibinde. Dibi çamur, gölün dibi, onun altında inşaAllah, yani kapsamlı bir arama yapılacak tabii inşaAllah. (Sayın Adnan Oktar’ın 15 Mayıs 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)

“Muhammed ümmetinin en hayırlısı ve sizin zorlukları gideren veliniz olan kimseye katılın. O Mehdi (a.s.)’dır.“ (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57)

Sayın Adnan Oktar Ahit Sandığı Hakkında Tarihi Kaynaklarda Yer Alan Bilgileri Anlatıyor

“Talut’un, Calut ile savaşmasının sonucunda sandık Calut’un eline geçmiştir geçici bir süre. Ancak daha sonra Hz. Davud (a.s.), Calut’u öldürmüş ve böylece sandık Hz. Davud (a.s.)’ın eline yeniden geçiyor. Ahit Sandığı, Kudüs’e taşınıyor. Hz. Davud (a.s.) sandığı kendisinden sonra hükümdar olan Hz. Süleyman (a.s.)’a emanet bırakmıştır.” Hz. Süleyman (a.s.)’ın eline geçiyor sonra, onun kontrolüne geçiyor. “Hz. Süleyman (a.s.) tarafından yaptırılan Süleyman Mescidi’ne konulan sandık M.Ö. 587 yılına kadar Beyt-ül Makdis’de, Mescid-i Aksa’da kaldı. Aynı yıl içinde Babil İmparatoru Nabukadnezar Kudüs’ü işgal etti, burayı yerle bir ettirerek bu bölgede yaşayan Yahudileri sürgüne gönderdi.” O zamanki Müslüman onlar, Museviler Müslüman idi, hak din oluyor o zaman. “İşte o tarihten sonra sandık kayboldu.” Kaybolmadı, saklandı muhafaza altına alındı ve “Bir daha da izi bulunamadı,” diyor. Allah onu muhafaza altına aldı.
“M.Ö. 587 ile M.S. 70 yılları arasında Kudüs’te muhafaza edildiği kabul edilen,” Öyle değil Kudüs’ten çıkarıldı Kudüs riskli bulunduğu için. Çünkü işgal ediliyor, her yeri aranıyor. Kudüs’te değil sandık, onu biliyorum inşaAllah. “Museviler sandığın ancak Mesih, Kral Mesih’in, yani Mehdi (a.s.)’ın gelişinden sonra ortaya çıkaracağına inandıkları için aramamaktadırlar.” Aramıyorlar çünkü sadece Hz. Mehdi (a.s.) bulacaktır. Kral Mesih, Tevrat’ta Kral Mesih olarak geçer. Yani arıyorlar tabii, arıyorlar da ama bulamazlar o anlamda diyorum, yoksa arıyorlar tabii ki. “Hıristiyanlar da sandığı Hz. İsa (a.s.)’ın yeryüzüne kıyametten önce tekrar gelişinin alametlerinden gördükleri için sandık onlar için çok önemli.” Onlar da arıyorlar, ama bulamazlar, inşaAllah.

“Sandık taşınırken hep bir perde arkasında saklı tutularak onu taşıyanların dahi sandığı görmeleri engellenmiştir.” Örtülüyor üstü sandığın. Hiçbir şekilde halka gösterilmiyor, çok nadir açılan sandık, üstündeki örtü nadir kaldırılıyor. (Sayın Adnan Oktar’ın 15 Mayıs 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 74. sayı (Ağustos 2010) 4. sayfada yayınlanmıştır.

Adnan Oktar Canlı Yayında (30 Eylül 2010)

30 Eylül 2010 Perşembe
22:00 - 00:00 Kahramanmaraş Aksu - Kaçkar TV
00:30 - 02:00 Samsun AKS TV

CANLI YAYIN

Kahramanmaraş Aksu frekans: 12685 H S/R: 30000 Fec: 3/4
Kaçkar TV frekans: 12130 27500 V Fec: 5/6
Samsun AKS TV: T2A 12130 V Batı 27500 5/6

Canlı yayını izleyebileceğiniz yerel kanallar:
Mardin Kanal 47, Ankara Beypazarı Seyelan TV, Sakarya Kanal 54, Adana Ceyhan CRT

Tüm canlı yayınları Mavi Karadeniz Radyo 106.4 frekansından dinleyebilirsiniz.

İnternet sitesi:
HarunYahya.TV ve HarunYahya.FM

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

Sorularınızı ahirzamansohbetleri@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Adnan Oktar Canlı Yayında (29 Eylül 2010)

29 Eylül 2010 Çarşamba
22:00 - 00:00 TV Kayseri - Samsun AKS
00:30 - 02:00 Kaçkar TV

CANLI YAYIN

TV Kayseri: T3A 12729 V 30000 Fec: 5/6
Samsun AKS TV: T2A 12130 V Batı 27500 5/6
Kaçkar TV frekans: 12130 27500 V Fec: 5/6

Canlı yayını izleyebileceğiniz yerel kanallar:
Mardin Kanal 47, Ankara Beypazarı Seyelan TV, Sakarya Kanal 54, Adana Ceyhan CRT

Tüm canlı yayınları Mavi Karadeniz Radyo 106.4 frekansından dinleyebilirsiniz.

İnternet sitesi:
HarunYahya.TV ve HarunYahya.FM

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

Sorularınızı ahirzamansohbetleri@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Karun Kıssası'nda Gizlenen Hikmetler: Dıştan Görünenlere Aldanmamak...

İnsan aklını iyi kullandığında, her konuyu olabilecek en doğru şekilde yorumlayabilecek bir yeteneğe sahiptir. Ama genelde insanlar fevri düşünmeye yatkındırlar. Bir olayla karşılaştıklarında, konuyu tüm detaylarıyla akılcı bir şekilde değerlendirmektense, ani yargılara varırlar. İnsanlar hakkında da hemen bir kanaate varırlar. Oysa dıştan görünenler çoğu zaman aldatıcıdır...

Toplumda insanların özenerek izledikleri kimseler vardır. Kimisi aynı semtte oturduğu bir komşusunun, kimisi okuldaki bir öğrencinin, kimisi işyerindeki bir meslektaşının, kimisi televizyonda gördüğü tanınmış bir sanatçı ya da siyasetçinin hayatını hayranlıkla izler. Kendi hayatıyla onlarınkini kıyasladığında, o kimsenin hayatında çok daha iyi, güzel ve özenilecek detaylar olduğunu düşünür. Öyle ki o kişinin yerinde olmayı isteyip durur. Söz konusu kişilerin sahip oldukları şartları elde etmiş olsa, çok daha mutlu olacağını, pek çok sorununun hallolacağını, herşeyin tam istediği gibi olacağını zanneder.

Oysaki dıştan görünenler çoğu zaman yanıltıcıdır. Kimi zaman şaşalı, gösterişli hayatlarıyla çevrelerinde hayranlık uyandıran insanlar, dünyanın en mutsuz insanlarıdır. Kimi zaman insanların, ‘Onun elindeki imkanlar bende olsa, ben neler yapardım’ diyerek izledikleri kimselerin sahip oldukları, aslında o kişiyi yıkıma götürür. Kimi zaman bir insanı, diğerlerinden üstün hale getirdiği sanılan dünya nimetleri, aslında sadece bir göz boyamadan ibarettir. Ne sahibine ne de başkalarına hiçbir faydası yoktur. Çünkü asıl değerli olan, insanları asıl mutlu edecek nimetler bunlar değildir.

Allah’ın Başkasına Verdiği Nimetler O Kişinin Allah Katında Üstünlük Sahibi Olduğunu Göstermez

Allah bir kimseye, dünyada ‘nimet’ olduğu düşünülen her türlü güzelliği vermiş olabilir. Sağlık, sıhhat, güzellik, sevimlilik, sempatiklik, mal, mülk, ihtişam, itibar, saygınlık ve daha birçok nimet... Bu kimse çevresindeki herkes tarafından en sevilen, en sayılan, en hürmet edilen, sözüne en çok itibar edilen, en hoşgörüyle bakılan, en olumlu bakış açısıyla yaklaşılan, en yakın görülen, dostluğu en çok istenen insan olabilir.

Bu kişiye dışarıdan bakan bir kişi, olayları Kuran ahlakına göre değerlendiremediği için tüm bu özelliklerinden dolayı o kişinin konumunda olmayı çok isteyebilir. Mesela “Gerçekten onun durumunda ben olsam, kim bilir ne kadar mutlu olurdum” diye düşünür. Ya da “kim bilir o bu yaşadıklarından dolayı ne kadar mutludur” gibi bir kanaate varır. Bazen de, “kim bilir bu kişi Allah'ın ne kadar sevdiği bir kulu ki, Allah ona bu kadar güzel nimetler vermiş ve bu kadar güzel bir hayat yaşatıyor” diye düşünür. Bazen ise, “Demek ki Allah'ın sevgisini o kadar kazanamadım ki bana bu tür nimetler nasip olmadı” gibi Kuran ahlakına tamamen ters, tamamen yanlış bir zanna kapılır (Allah'ı tenzih ederiz).

Oysa Allah herşeyi sayısız hikmetlerle, sayısız sırlarla yaratandır. İnsan ise çok sınırlı bir akla sahiptir. Hiçbir zaman için neyin kendisi için hayırlı neyin ise zararlı olacağını bilemez. Aynı şekilde bir başkasının hayır mı yoksa şer içinde mi olduğunu da bilemez. Bunu tek bilebilecek güç onu yaratan Allah'tır. Allah bu sırrı, Kuran'da şöyle haber vermiştir:

“... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.”(Bakara Suresi, 216)

Karun Kıssası’ndaki Hikmetler

Kuran'da haber verilen Karun adlı kişinin konumu da bu konuyu anlamak açısından çok hikmetli bir örnektir. Karun ‘un durumu ayetlerde şöyle haber verilmiştir:

“Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez." (Kasas Suresi, 76)

"Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez." (Kasas Suresi, 77)

Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler.” (Kasas Suresi, 79)

Allah Karun’a insanların özenip hayranlık duyabileceği kadar çok ve güzel nimetler vermiştir. Kuran’da dünya hayatını isteyen pek çok insanın Karun’u gördüğünde, “… Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir” (Kasas Suresi, 79) dediği haber verilmiştir. Allah'ın herşeyi hikmetle yarattığını ve her nimeti ve eksikliği insanları denemek için yarattığını bilen kimseler ise Karun’un durumunu böyle yanlış bir bakış açısıyla değerlendirmemişlerdir. Ona ve sahip olduklarına karşı hayranlık duyup özenmemişlerdir. Onların “dünya nimetinin gelip geçici olduğunu; asıl kalıcı olan güzelliklerin ise ahirette olduğunu” hatırlatır şekildeki sözleri ayette şöyle bildirilmiştir:

“Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.” (Kasas Suresi, 80)

Ancak öncesinde Karun’a özenenler, Allah'ın, nankörlüğü sebebiyle Karun’a verdiği nimetleri elinden aldığını gördüklerinde, tüm bunların ona deneme amacıyla verildiğini anlamışlardır. Karun (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'a başkaldırıp nankörlük ettiği, sahip olduklarını kendinden bilerek büyük bir kibir içinde azgınlık yaptığı için kendi kendini azaba sürüklemiş, Allah'ın karşısında yapayalnız ve aciz bir kul olduğunu anlamıştır. Çünkü Allah, Karun'un kibirlenmesine ve cahillerin de ona özenmesine neden olan malı ve mülkü helak etmiştir:

“Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.” (Kasas Suresi, 81)

Bu helakla birlikte Karun, çevresindekiler ve aynı zamanda kendinden sonra gelenler için bir ibret ve düşünme konusu haline gelmiştir. Bir gün önce ona özenenler, hırsla istedikleri şeyin aslında geçici ve değersiz olduğunun farkına varmışlardır. Büyüklenenler sonunda kurtuluşa eremeyeceklerini görmüş ve Allah'a mutlaka hesap vereceklerini anlamışlardır. Bu kişilerin Allah'ın karşısında düştükleri acizlik ayetlerde şöyle bildirilmektedir:

“Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar.

İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.” (Kasas Suresi, 82-83)

Her Olayın İlmi Allah Katında Gizlidir

Allah dünya hayatında her insan için farklı bir imtihan şekli yaratır. İnsanlar hayatlarının çeşitli dönemlerinde kimi zaman nimetlerle, kimi zaman eksikliklerle, kimi zaman sıkıntılarla kimi zaman da ummadıkları iyiliklerle denenirler. Dıştan bakarak, bir insanın yaşadıklarının diğerine göre daha avantajlı ya da o kişinin daha lehine olduğunu insanlar bilemezler. Bunun ilmi Allah Katında gizlidir. Kimi zaman tüm ömrünü yokluk içinde, sıkıntılarla, hastalıklarla mücadele ederek, yalnız kalarak, toplum tarafından dışlanarak geçiren bir insan, dünyada da ahirette de herkesten çok daha kazançlı olabilir. Aynı şekilde başkalarıyla kıyaslandığında hep nimetlerin en çoğu kendisine nasip olan bir insan da, dünyada ve ahirete en çok kayba uğramış olan insan olabilir. Elbette nimet içinde yaşayıp dünyada da ahirette de güzel karşılık alacak insanlar da vardır. Ancak önemli olan, bunların hiçbirinin dışarıdan bakılarak tahmin edilememesidir.

Samimi Allah sevgisi, Allah aşkı bir insanın kalbindedir. Ve insan, ister yokluk ister bolluk içinde olsun, hayatını Allah aşkıyla yaşıyorsa, o insan her zaman için kazançlıdır. Aynı şekilde kalbi katılaşmış ise, Allah'ı takdir edememişse, böyle bir insan da, ister nimet içinde isterse de sıkıntılar içinde yaşam sürsün; sonuç mutlaka hüsrandır. Dünyada ya da ahirette eninde sonunda onu bekleyen tek şey, mutsuzluk ve pişmanlık olacaktır.

Dolayısıyla kimsenin dışarıdan nasıl göründüğüne ya da hayatının nasıl algılandığına bakıp aldanmamak gerekir. Bir insan nimet sahibi olduysa bu onun Allah Katında üstünlük kazanmış olduğunu göstermez.

Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle haber vermiştir:

“Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.” (Müminun Suresi, 55-56)

“Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.” (Tevbe Suresi, 55)

Allah Katında üstün olan; insanların bakıp asıl imrenmeleri, özenmeleri, hayranlık duymaları gereken kimseler ise Kuran'da şöyle bildirilmiştir:

“Gerçekten, Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar,
Rablerinin ayetlerine iman edenler,
Rablerine ortak koşmayanlar,
Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye, vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler;
İşte onlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler.” (Müminun Suresi, 57-61)

“Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır.” (Kehf Suresi, 46)

Karun Kıssası’ndaki Hikmetler

Kuran'da haber verilen Karun adlı kişinin konumu da bu konuyu anlamak açısından çok hikmetli bir örnektir. Karun ‘un durumu ayetlerde şöyle haber verilmiştir:

“Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez." (Kasas Suresi, 76)

"Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez." (Kasas Suresi, 77)

Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler.” (Kasas Suresi, 79)

Allah Karun’a insanların özenip hayranlık duyabileceği kadar çok ve güzel nimetler vermiştir. Kuran’da dünya hayatını isteyen pek çok insanın Karun’u gördüğünde, “… Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir” (Kasas Suresi, 79) dediği haber verilmiştir. Allah'ın herşeyi hikmetle yarattığını ve her nimeti ve eksikliği insanları denemek için yarattığını bilen kimseler ise Karun’un durumunu böyle yanlış bir bakış açısıyla değerlendirmemişlerdir. Ona ve sahip olduklarına karşı hayranlık duyup özenmemişlerdir. Onların “dünya nimetinin gelip geçici olduğunu; asıl kalıcı olan güzelliklerin ise ahirette olduğunu” hatırlatır şekildeki sözleri ayette şöyle bildirilmiştir:

“Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.” (Kasas Suresi, 80)

Ancak öncesinde Karun’a özenenler, Allah'ın, nankörlüğü sebebiyle Karun’a verdiği nimetleri elinden aldığını gördüklerinde, tüm bunların ona deneme amacıyla verildiğini anlamışlardır. Karun (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'a başkaldırıp nankörlük ettiği, sahip olduklarını kendinden bilerek büyük bir kibir içinde azgınlık yaptığı için kendi kendini azaba sürüklemiş, Allah'ın karşısında yapayalnız ve aciz bir kul olduğunu anlamıştır. Çünkü Allah, Karun'un kibirlenmesine ve cahillerin de ona özenmesine neden olan malı ve mülkü helak etmiştir:

“Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.” (Kasas Suresi, 81)

Bu helakla birlikte Karun, çevresindekiler ve aynı zamanda kendinden sonra gelenler için bir ibret ve düşünme konusu haline gelmiştir. Bir gün önce ona özenenler, hırsla istedikleri şeyin aslında geçici ve değersiz olduğunun farkına varmışlardır. Büyüklenenler sonunda kurtuluşa eremeyeceklerini görmüş ve Allah'a mutlaka hesap vereceklerini anlamışlardır. Bu kişilerin Allah'ın karşısında düştükleri acizlik ayetlerde şöyle bildirilmektedir:

“Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar.

İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.” (Kasas Suresi, 82-83)

Kuran'da bildirildiğine göre, Karun hem Hz. Musa (a.s.)'ın kavmindendir (yani İsrail soyundan) hem de Mısır'da büyük bir mülke sahiptir. Aşağıdaki ayetler, Karun'un Firavun ile birlikte Hz. Musa (a.s.)'a karşı cephe aldığını göstermektedir:

Andolsun, Biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik; Firavun'a, Haman'a ve Karun'a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler. (Mümin Suresi, 23-24)

“Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.” (Al-i İmran Suresi, 157)

“De ki: "Allah'ın bol ihsanıyla (fazlıyla) ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır."”(Yunus Suresi, 58)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 74. sayı (Ağustos 2010) 14. sayfada yayınlanmıştır.

Adnan Oktar Canlı Yayında (28 Eylül 2010)

28 Eylül 2010 Salı
22:00 - 00:00 Güneydoğu Olay TV
00:30 - 02:00 Kaçkar TV

CANLI YAYIN

Güneydoğu Olay TV: T3A 12685 H Batı 30000 Fec: 5/6 ve D-smart: 169
Kaçkar TV frekans: 12130 27500 V Fec: 5/6

Canlı yayını izleyebileceğiniz yerel kanallar:
Mardin Kanal 47, Ankara Beypazarı Seyelan TV, Sakarya Kanal 54, Adana Ceyhan CRT

Tüm canlı yayınları Mavi Karadeniz Radyo 106.4 frekansından dinleyebilirsiniz.

İnternet sitesi:
HarunYahya.TV ve HarunYahya.FM

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

Sorularınızı ahirzamansohbetleri@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Türk ekonomisi şaha kalktı

Ne Demişti

Azerbaycan Novoye Vremya, 6 Ekim 2008

Muhabir: Dünyada yaşanan global kriz hakkında ne söylersiniz?

Adnan Oktar: TÜRKIYE’YE HIÇBIR ŞEY OLMAZ. Türk İslam ülkelerine hiçbir şey olmaz. Orada bir bereket ve bolluk olacaktır. Bundan sonra bereket bolluk çağı olacak İnşaAllah. Biz altın çağa giriyoruz Allah’ın izniyle. Türk ülkeleri bundan sonra mutlu olacak, sevinçli olacak, ferahlık içinde olacaklardır. Bu krizlerde geçici olan şeyler, bunlar bizi etkilemez, ama biz tabi Amerika'nın da krize girmesini istemeyiz, Hıristiyanların zor durumda kalmasını istemeyiz. O konuda da elimizden gelen çabayı gösteririz İnşaAllah.


Başkent TV, 13 Şubat 2009

Adnan Oktar:Kriz Türkiye’yi tabi gecikmeli olarak vurdu. Bu doğru ve vurmaya da devam eder. Fakat bizim milletimizin güzel bir yönü vardır. İslam ahlakı ve yardımlaşma ruhu çok güzeldir. O mecburi bir mal hareketliliği, para hareketliliği meydana getiriyor, getirir. O YÜZDEN BİZE YANSIMASI AVRUPA'DAKİ ŞİDETTE OLMAZ VE OLMAYACAK. Ama bizim asıl kurtuluşumuz Türk İslam Birliği ile olacaktır. O zaman değil kriz, zenginlikten insanlar rahatsız olacak.

Ne Oldu

Türkiye, 16 Eylül 2010

Yeni Şafak, 16 Eylül 2010

2010 Türkiye İnceleme Raporu'nu Bakan Babacan ile birlikte açıklayan OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, Türkiye'nin Avrupa'da Almanya ile birlikte sağlam kalacak tek ülke olduğunu belirtti.

Gurria, OECD'deki çoğu ülkede büyümenin tahmin edilen kadar başarılı olamadığın,ı ancak Türkiye'nin bir istisna olduğunu vurguladı. Gurria ayrıca 'Türkiye çok etkileyici kriz yönetimi gerçekleştirdi. 2002 yılından sonra yapılan mali piyasalarla ilgili reformların bunda önemli katkısı oldu. Bunlar Türkiye'nin krizle başa çıkmasını sağladı. Türkiye, 2010 yılına girdiğimizde OECD genelindeki en kuvvetli ülke olarak karşımıza çıktı'' dedi.

Günün Güzel Sözü: İnsan kendini olumsuz düşüncelere teslim edip bırakmamalıdır...

Günün Güzel Sözü: İnsan kendini olumsuz düşüncelere teslim edip bırakmamalıdır...
Bazen insan, herhangi bir konuda hiç çaba harcamasa da, yine de kendiliğinden ortaya iyi bir şeyler çıkacağına inanır. Oysa ki bu tümüyle yanlış bir inançtır. Hiçbir güzellik çaba harcamadan kendi kendine ortaya çıkmaz. Bu, Allah'ın insanlar için yarattığı imtihanın bir kuralıdır.

İnsan nefsinde, iyi ve kötü olan herşey biraradadır. Bu da, Allah'ın insanlar için yarattığı imtihanın bir başka özelliğidir. İnsan, hayatının son saniyesine kadar nefsindeki kötülüklere karşı mücadele etmek durumundadır. Nefsini kendi haline bıraktığı takdirde, bu iyilikler hiçbir zaman için kendi kendine kötülükleri yenerek baskın çıkamaz. İnsan bunun için sürekli olarak çaba harcamalıdır. Aklını, iradesini, vicdanını sürekli olarak daha iyi olabilmek için kullanmalıdır.

İnsanın bu mücadelesinde irade kullanarak elde etmesi gereken özelliklerden biri de ‘olumlu düşünmek’tir. İyi ve kötünün birarada olduğu ‘nefsin, insanları olumsuz düşünmeye teşvik etme özelliği’ de vardır. Ve elbetteki bunu, çeşitli kılıflarla örterek, doğru ve mantıklı göstererek, hatta akılcılığın bir gereği olduğunu düşündürterek yapmaya çalışır. Olumlu düşünmenin bir anlamda ‘kendini kandırmak’ olacağını, ‘olumsuzlukları düşünmenin ise, insanı her zaman için daha iyi ve tedbirli hale getireceğini’, ‘daha akılcı adımlar atmasını sağlayacağını’, ‘böyle bir insanın tehlikeleri, riskleri çok daha iyi göreceğini’telkin eder. İnsanları, olumsuz düşünmenin ‘gerçekçilik’, olumlu düşünmenin ise ‘insanın kendini kandırması’ olduğuna inandırtmaya gayret eder.

İnsanın böyle bir durumda Kuran ahlakından yana tavır alması gerektiği çok açıktır. Allah Kuran'da Müslümanlara ‘tevekkül etmeyi, her olayı hayra yormayı, Allah'ın kaderde herşeyi hayırla yarattığını düşünmeyi, her ne olursa olsun her konuda Allah'tan ümitvar olmayı’ bildirmiştir. O halde mümin, Kuran'ı ölçü aldığı için, şeytan ya da nefsi aksini her ne kadar makul görünen delillerle süslese de, olumlu düşünmekten yana tavır koyacaktır.

Ayrıca insan gerekirse ‘olumlu düşünmek’ ile ‘olumsuz düşünmenin’ insanlara kazandırdıklarını ve kaybettirdiklerini basit ve hızlı bir mantık kıyaslamasıyla da çok açık bir şekilde kavrayabilir.

Olumsuz düşünmek, kişiyi en başta Allah'ın rızasına uygun düşünmekten ve Allah'ın razı olacağı ahlakı yaşamaktan uzaklaştırır. Allah'ı ve Allah'ın sonsuz güzel sıfatlarını unutmasına neden olur (Allah'ı tenzih ederiz). Allah'ın aklını, şefkatini, merhametini, sevgisini, adaletini, kullarına olan yakınlığını, dualara karşılık veren olduğunu, samimi olan kullarını affedeceğini, ahirette herşeyin karşılığını en güzeli ve en fazlasıyla vereceğini unutturur. Dünyada olup biten olayların Allah'tan bağımsız olarak gerçekleştiği (Allah'ı tenzih ederiz) inancına kapılmasını yol açar. Tüm bunların sonucunda da kişinin cahiliye insanlarının mantığıyla düşünmesini sağlar. Bu da insanı daimi bir üzüntü içerisine sokar. Her olaya karamsar bir bakış açısıyla bakan; karanlık, kasvetli, içine kapalı, mutsuz bir insan modeli ortaya çıkar. Böyle bir kişi, aklındaki bozuk mantık örgülerinden dolayı çevresindeki insanlara ve yaşadığı olaylara karşı yapıcı bir tavır sergileyemez. Etrafındaki insanlara karşı hep olabilecek en olumsuz ihtimallerle yaklaştığı için alabildiğine şüpheci, önyargılı, mesafeli ve küskün bir tavır içindedir. Negatif düşünen, negatif konuşan, negatif adımlar atan bir insan olarak çevresindeki insanların sevgisini, saygısını, güvenini kaybeder. Yanında rahat edilemeyen ve dostluğu tercih edilmeyen bir insan haline gelir. Kimseyi gerçek anlamda gönül rahatlığıyla sevemez, kimseye şüphe duymadan güvenemez. Hayatı sürekli tedirginlik, mutsuzluk, üzüntü ve karamsarlık içinde geçer. Tüm bunların sonucunda da, manevi açıdan olduğu gibi fiziksel olarak da pek çok yönden güçsüz düşer.

Bunun yanında, olumlu düşünen bir insan ise, bu özelliğiyle herşeyden önce Allah'ın razı olacağı ahlakı göstermiş olur. Çünkü olumlu düşünmek, Allah'ın beğendiği ahlakın, samimi imanın, Allah'a duyulan güven ve teslimiyetin bir gereğidir. Bu ahlakı yaşayan kişinin vicdanı rahattır, çünkü Kuran'a uygun bir tavır içerisindedir. Yaşadığı olayları, etrafındaki insanları Allah'ın istediği ve beğendiği şekilde yorumlamaktadır. Her olayı hayra yoran, herşeyin güzel yönlerini gören bir yaklaşımı vardır. Yaşadığı olaylardaki olumsuzlukları bulup, bunlara üzülüp, sıkılıp karamsarlığa kapılmak yerine; %1’lik bile bir güzellik varsa, bu nimet için Allah'a şükreden ve bunun sevincini yaşayan bir ahlak içerisindedir. Allah'ın her insan için olduğu gibi, kendisi için de sayısız nimet yarattığının farkındadır. Olumsuz gibi görünen tüm olayların Allah'ın birer imtihanı olduğunu ve ‘Allah'tan yana tavır gösterildiğinde’ bunların her birinin, dünyada ve ahirette kişiyi nimete kavuşturacak vesileler olduğunu bilir. En zor, en kormaşık, en sıkıntılı olaylarda bile olumsuz düşünmez çünkü ‘Allah'ın, samimi kullarına kesin olarak yardım edeceğini’ unutmaz. Gücünün yetmediği bir şeyde paniğe kapılmaz, çünkü Allah'ın sonsuz güç sahibi olduğunun şuurundadır. Olayların kendi kendine olmadığını; Allah'ın herşeyi hayır ve hikmetlerle yarattığını bildiği için her yaşadığında bir güzellik görür. Tüm bu gerçekleri bilmesi, ona dünyada daimi bir huzur ve mutluluk kazandırır. Her ne olursa olsun, Allah'tan ümitvar olmanın, Allah'a çok güvenmenin, Allah'ın yardımını ummanın rahatlığı içerisindedir. Her konuda son derece pozitif ve yapıcı bir yaklaşımı vardır. Olaylarda ya da insanlardaki olumsuzlukların, eksikliklerin, kusurların elbetteki farkındadır. Ama bunun çözümünün, herşeye karamsar bir bakış açısıyla bakıp, üzülüp, sıkılıp, ters tavır almak olmadığını bilir. Bu eksiklikleri gidermek için atacağı her adımı Allah'a güvenerek, olumlu düşünerek, ümitvar olarak, güzellikleri görüp bunları esas alarak yapar. Dolayısıyla çevrelerinde en sevilen, akıllarına en çok güven duyulan, sözlerine en çok itimad edilen, fikirlerine en çok danışılan, dostlukları en çok tercih edilen insanlar, işte olumlu düşünen, bu ahlaka sahip kimselerdir.

Ayrıca ‘olumlu düşünmek’, ‘kendini kandırmak’ ya da ‘gerçekçi düşünmemek’ değildir. Aksinepek çok insanın göremediği asıl gerçeği görmek; ‘Allah'ın sonsuz gücünü gereği gibi takdir edebilmek, Allah'ın dilediği herşeyi yapabileceğini bilmek’ demektir. Asıl gerçekçilik budur. Asıl doğruluk, dürüstlük budur. Asıl aksi, insanın kendini kandırmasıdır. Çünkü aksini düşünen insan, herşeyi kendisinin ya da karşısındaki insanların yapacağını zannetmektedir. Kendi gücünün ve insanların gücünün ne kadar sınırlı olduğunu; varlıkların ne kadar acz içerisinde olduğunu gördükçe de, kendince olumsuz düşüncelere kapılmaktadır. Oysa ki kendi gücü zaten hiçbir şeye yetmez. İnsana olumlu düşünebilme, ümitvar olabilme, her olayın sonucundan bir güzellik umma gücünü veren ‘Allah'ın gücüne olan inancı’ ve‘Allah'ın gücünü gereği gibi kavrayabilmiş olması’dır.

Tüm bu gerçekleri dikkatle gözden geçiren bir insan, ‘Allah'ın rızasının, olumlu düşünmekte olduğunu’ görmelidir. Bununla birlikte, olumsuz düşünmenin insana hiçbir faydası olmadığını; aksine kişinin hayatını çok kötü ve kavruk hale getirdiğini, çok zorlaştırdığını ve manen çok kalitesizleştirdiğini kavramalıdır. İnsanı bir üzüntüden bir başkasına sürükleyen, her yerde, her olayda kişiye mutsuzluğun kapısını açan, ne kendisine ne de başkalarına hiçbir faydası olmayan şeytani bir bakış açısı olduğunu anlamalıdır. Kuran ahlakı insanın, Allah'ın insanlar üzerindeki büyük lütfunu görmesine, etrafındaki güzelliklerin sevincini ve mutluluğunu yaşamasına, tüm bunlar için Allah'a gönülden şükretmesine ve en zor şartlarda bile Allah'tan güzellik ummasına vesile olur. İşte asıl gerçekçilik budur.

Bunun yanı sıra olumsuz düşünmenin ‘tedbircilik’ olduğunu sanan bir insan, bu konuda da tamamıyla yanılmaktadır.Öylesine karamsar, çökmüş, içine kapanmış, mutsuz, ümitsiz bir insanın gerçek anlamda tedbir alabilmesi zaten pek mümkün değildir. Doğru düşünebilme, olayları olduğu gibi görüp isabetli değerlendirebilme ve tedbir alabilme yeteneğini, yaşadığı ruh haliyle birlikte zaten kaybetmiş durumdadır. İnsan tedbir alabilmeyi, ancak olumlu düşünmenin getireceği huzurlu, akılcı, pozitif ve dengeli bir ruh hali içerisindeyken gerçekleştirebilir. İnsanları, olayları ve tehlikeleri doğru analiz edebilmesi, ancak böyle makul bir bakış açısı içerisindeyken mümkün olabilir.

Allah'ın Kuran'da insanlara bildirdiği bir sır vardır.İnsan, olumsuzluklardansa, çevresindeki güzellikleri, nimetleri, olumlu gelişmeleri görebildiği ve bu bakış açısıyla düşünebildiği tekdirde ‘Allah bu kişiye olan nimetini daha da fazla artırmaktadır’. Aksi olduğunda, yani insan sürekli içerisinde bulunduğu şartlardan, yaşadığı olaylardan, çevresindeki insanlardan şikayetçi olduğu, yalnızca eksiklikleri, kusurları görebildiği, güzelliklerin ise gereği gibi farkına varamadığında ise, bu kişi kendi oluşturduğu mutsuzluğun getirdiği kötü bir hayat yaşamaktadır.

İşte her insanın, Allah'ın bildirdiği bu sırrı iyi düşünmesi gerekir. En zor şartlar altındaki insanın bile hayatında, sevineceği, mutlu olacağı, şükredeceği çok fazla nimet ve güzellik vardır. Eğer az bir nimete dahi şükretmesini, az bir olumlulukta bile ümidi görebilmesini başarırsa, Allah ona Katından, dünyada ve ahirette çok daha fazlasını verecektir. Allah Kuran'da insanlar üzerindeki nimetinin eşsizliğini ve nimete şükretmenin sırrını şöyle bildirmiştir:

"Rabbiniz şöyle buyurmuştu:“Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)

Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz.Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 34)

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız.Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

İnsan hayatı boyunca, en sıkıntılı anlarında bile bu gerçekleri asla unutmamalıdır. Hayatının sonuna kadar olumlu düşünmekten yana kesin bir karar almalı ve her ne yaşarsa yaşasın, bu kararından asla geri dönmemelidir.

Ancak şu da asla unutulmamalıdır ki insan, güzel ahlakı, olumlu düşünmeyi, Allah'tan ümitvar olmayı, nimete kavuşabilmek için değil, Allah'ın rızasını kazanabilmek için yaşamalıdır. Allah Katında asıl makbul olacak olan budur. Çünkü Allah'ın rızası, dünyadaki ve ahiretteki tüm nimetlerin üzerindedir.Allah razı olduğunda Allah zaten nimetini lütfedecektir. Fakat bu güzellik ancak, -Allah’ın izniyle- Allah'ın rızasının hiçbir nimet ile kıyaslanmayacak kadar büyük bir lütuf olduğunu kavrayan insanlara nasip olacaktır.

Adnan Oktar Canlı Yayında (27 Eylül 2010)

27 Eylül 2010 Pazartesi
22:00 - 00:00 Adıyaman Asu TV
00:30 - 02:00 Kahramanmaraş Aksu TV

CANLI YAYIN

Adıyaman Asu TV: T2A 11746 H Doğu S/R: 27500 Fec: 5/6
Kahramanmaraş Aksu frekans: 12685 H S/R: 30000 Fec: 3/4

Canlı yayını izleyebileceğiniz yerel kanallar:
Mardin Kanal 47, Ankara Beypazarı Seyelan TV, Sakarya Kanal 54, Adana Ceyhan CRT

Tüm canlı yayınları Mavi Karadeniz Radyo 106.4 frekansından dinleyebilirsiniz.

İnternet sitesi:
HarunYahya.TV ve HarunYahya.FM

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

Sorularınızı ahirzamansohbetleri@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Adnan Oktar Canlı Yayında (26 Eylül 2010)

26 Eylül 2010 Pazar
22:00 - 00:00 Kanal Avrupa ve Çay TV
00:30 - 02:00 Samsun AKS ve TV Kayseri'de

CANLI YAYIN

Kanal Avrupa: 11742 V 2965 Fec: 5/6
Çay TV: 11096 V 30000 Fec: 5/6, D-smart: 152
TV Kayseri: T3A 12729 V 30000 Fec: 5/6
Samsun AKS TV: T2A 12130 V Batı 27500 5/6

Canlı yayını izleyebileceğiniz yerel kanallar:
Mardin Kanal 47, Ankara Beypazarı Seyelan TV, Sakarya Kanal 54, Adana Ceyhan CRT

Tüm canlı yayınları Mavi Karadeniz Radyo 106.4 frekansından dinleyebilirsiniz.

İnternet sitesi:
HarunYahya.TV ve HarunYahya.FM

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

Sorularınızı ahirzamansohbetleri@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Le Figaro: Türkiye Balkanlara Geri Dönüyor

Ne Demişti

Azerbaycan Novoye Vremya, 6 Ekim 2008

Adnan Oktar: Balkanlar hep Osmanlı toprağıdır, ta İtalya’nın içlerine kadar. İtalya’ya yakın yerlere kadar hep Osmanlı toprağıdır. Her yerde Osmanlının izleri görülür, Osmanlının güzelliği görülür. Oraları Türk İslam Birliği içerisinde bir huzur şehri, huzur bölgeleri olacaktır... Sadece onlara bereket, bolluk ve huzur sunar Türk İslam Birliği. Bosna’ya da, Arnavutluğa da her yere İnşaAllah Türk İslam Birliği huzur ve mutluluk sunacaktır.

Ne Oldu

Timetürk, 14 Eylül 2010

Türkiye’nin ağabeyliğiyle Sırbistan ve Bosna Hersek arasındaki iyi ilişkilerin pekişmesini konu alan yazıda Türkiye’nin Balkanlardaki siyasi, kültürel, ticari girişimciliğinin örnekleri veriliyor.

Bir Açıklama Bir Ayet: Kaf Suresi, 35

“Orada diledikleri her şey onlarındır; Katımızda daha fazlası da var.”(Kaf Suresi, 35)

Yüce Allah bu ayetiyle insanlara cennetteki nimet genişliğini haber vermektedir.

Dünya hayatları süresince Allah'ı razı edecek güzel davranışlarda bulunan, Kuran ahlakına bağlı yaşayan müminler, Allah tarafından sonsuz cennet hayatıyla müjdelenmektedirler. Allah onları bu kutlu mekanda sonsuza kadar ağırlayacak ve bitmeyen bir şölenle ödüllendirecektir.

Rabbimiz kullarına henüz dünya hayatlarında iken çok güzel ve çeşitli nimetler sunmaya başlar. Ancak dünya hayatındaki nimetler hem iman edenler, hem de inkar edenler içindir. Oysa dünyadakilere göre kusursuz ve eşsiz olan cennet nimetleri, sadece cennette yaşamaya layık olan salih müminler için hazırlanmıştır. Müminler cennetin kapılarında melekler tarafından karşılanacaklar ve sonsuza kadar sürecek olan muhteşem hayatlarına başlayacaklardır. Dünyadaki hayatları boyunca ahiretteki sonsuz hayatları için hazırlanmış olan muttakiler, cennetin kapılarından itibaren Allah'ın bol ikramının olduğu eşsiz bir şölen ile karşılaşacaklardır. Bu, dünya hayatındaki iyiliklerine bir mükafat olarak sonsuza kadar devam edecek bir şölendir.

Cennetin kapılarının kendilerine açılmasıyla birlikte bu sonsuz şölen içinde yaşamaya başlayan müminler, eşleriyle birlikte ne çok güneşli ne de soğuk olan, gölge bir mekanda, kendileri için hazır bulunan tahtlara yaslanarak, kendilerine sunulan nimetler ile sonsuz bir yaşam sürerler. Orada nefislerinin arzuladığı her nimet ve onların akıllarından geçmeyen milyonlarcası hizmetlerine sunulmuştur. Gözlerini ne yöne çevirirlerse çevirsinler, karşılarına hep kendileri için hazırlanmış nadide güzellikler çıkar. Çünkü Allah onların etrafını eşsiz bir mülk ve nimetle donatmıştır.

Yüce ikram sahibi olan Allah kendisine teslim olmuş bir kalp ile gelen samimi kulları için sonsuza kadar böyle bir hayat hazırlamıştır. Orada onların isteyip arzu ettikleri her şey, en güzel şekliyle hazırdır. Nefislerinin arzu ettiği, gönüllerinin istediği her türlü nimet, diledikleri anda emirlerine amade kılınmıştır. Onlar için orada sonsuz bir ağırlanma ve sonsuz bir konuklama vardır. Çünkü orası dünya hayatının süslerine aldanmayan, Allah'ın rızasından sapmayan samimi insanların sonsuz yurtları, sonsuz mekanlarıdır.

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 74. sayı (Ağustos 2010) 21. sayfada yayınlanmıştır.
25 Eylül 2010 Cumartesi
22:00 - 00:00 Kocaeli TV'de

00:30 - 02:00 Kahramanmaraş Aksu TV'de
CANLI YAYIN

Kocaeli TV: T2A 11862 H Doğu 27500 5/6, D-smart: 180
Kahramanmaraş Aksu frekans: 12685 H S/R: 30000 Fec: 3/4

Canlı yayını izleyebileceğiniz yerel kanallar:
Mardin Kanal 47, Ankara Beypazarı Seyelan TV, Sakarya Kanal 54, Adana Ceyhan CRT

Tüm canlı yayınları Mavi Karadeniz Radyo 106.4 frekansından dinleyebilirsiniz.

İnternet sitesi:
HarunYahya.TV ve HarunYahya.FM

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

Sorularınızı ahirzamansohbetleri@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Adnan Oktar Canlı Yayında (24 Eylül 2010)

24 Eylül 2010 Cuma
22:00 - 00:00 Kocaeli TV'de

00:30 - 02:00 Kaçkar TV'de
CANLI YAYIN

Kocaeli TV: T2A 11862 H Doğu 27500 5/6, D-smart: 180
Kaçkar TV frekans: 12130 S/R: 27500 V Fec: 5/6

Canlı yayını izleyebileceğiniz yerel kanallar:
Mardin Kanal 47, Ankara Beypazarı Seyelan TV, Sakarya Kanal 54, Adana Ceyhan CRT

Tüm canlı yayınları Mavi Karadeniz Radyo 106.4 frekansından dinleyebilirsiniz.

İnternet sitesi:
HarunYahya.TV ve HarunYahya.FM

Macintosh kullanıcıları (dilerlerse Windows veya Linux kullanıcıları da) film gösterim programlarında link yerine mms://yayin.harunyahya.tv/HarunYahyaLive
ekleyerek izleyebilirler.

Sorularınızı ahirzamansohbetleri@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.