Çin, Müslüman Uygur Türklerine Yaptığı Soykırımı Durdurulmalı, Zorla Alınıp Götürülen Uygur Türklerinin Nerede Olduğu Açıklanmalıdır


Çin, Müslüman Uygur Türklerine Yaptiği Soykırımı Durdurmalı, Zorla Alınıp Götürülen Uygur Türklerinin Nerede Olduğunu Açıklamalıdır

Çin'in kan dökmeye artık son vermesi vakti gelmiştir. Şiddet ve baskı uygulayarak, insanları acımasızca ezerek, sürekli kan dökerek yaşamak Çin'e yakışmamaktadır. DÜNYA TARİHİNİN BU EN BÜYÜK SOYKIRIMININ DURDURULMASI VE DÜNYADAKİ HER TÜRLÜ ZULMÜN DURMASI İÇİN TÜRK İSLAM BİRLİĞİ’NİN EN KISA ZAMANDA KURULMASI ŞARTTIR. Dünya devletlerinin bu zulme karşı birleşmesi, uluslararası hukukun hemen uygulanması gerekir.


Doğu Türkistan'da, Çin'in hiçbir bölgesinde yaşanmayan boyutlarda zorluklarla dolu, baskı altında bir hayat sürülmektedir. 1965'ten sonraki katliamlarla birlikte, bugüne kadar Doğu Türkistan'da 35 milyon uygur Türkü şehit edilmiştir. Bu akıl almaz bir rakamdır. Bugün de Uygur Türkü müslüman kardeşlerimize karşi soykırım tüm hızıyla devam etmektedir.

Uygur Türkleri evlerinden zorla alınıp götürülmekte, uluslararası kanunlara aykırı şekilde toplu olarak idam edilmektedir. Yaşanan son olaylarda 196'si açık 600 tanesi gizli olmak üzere toplam 796 Uygur Türkü, hiçbir hukuki gerekçeye dayanmadan, savunmalarını yapmalarına dahi izin verilmeden idam edilmiştir. Temmuz ayının başında bir gecede 10 bin müslüman Uygur Türkü kaybolmuştur. Bu kişiler nereye gitmiştir? Eğer bu kişiler de şehit edilmişlerse, ki muhtemelen şehit edilmişlerdir, o zaman akıl almaz bir katliam devam ediyor demektir.

Halen akibetlerinin ne olduğu bilinmeyen binlerce Uygur Türkü vardır. Uygur Türkü 100 bin kızkardeşimiz evlerinden zorla alınıp götürülmüştür. Bu kızkardeşlerimiz ölüm tehdidiyle gayrimeşru ilişkiye zorlanmaktadır. Çin yönetimi, evlerinden zorla alınıp götürülen 100 bin Uygur Türkü kızkardeşimizin nereye götürüldüğünü açıklamalıdır.


Çin'in bu baskı ve zulüm politikasına son vermesi, Doğu Türkistan'daki Müslüman kardeşlerimizin güvenliğe kavuşması, Çin kendi vatandaşlarının da huzur bulması için Türk İslam Birliği'nin aciliyetli olarak kurulması gerekmektedir. Türk İslam Birliği'nin kurulması hem Doğu Türkistan'ın hem de Çin'in kurtuluşu olacaktır. Bu birlik, hem Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanların haklarını en güzel şekilde koruyacak, hem Çinlilerin ve Uygur Türklerinin bir arada kardeşce, huzur içinde yaşayabilecekleri bir güven ortamı meydana getirecek, hem de Çin'in gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Türk İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır. (Milli Değerleri Koruma Vakfı Başkanı Tarkan Yavaş)


GLOBAL YAYINCILIK (0212) 444 444 1

İman Edenler Masonların Çirkin Oyununa Gelmemelidirler


Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ve Hıristiyanlıkta dünyanın son döneminde ortaya çıkacağı bildirilen Deccal, şu anda görev başındadır. Hadislere ve bazı İncil bölümlerine göre tüm dünyayı hakimiyeti altına alacak, kendini dindar gibi göstererek bir takım insanları peşinden sürükleyecek, fakat tüm dünyaya zulüm ve yıkım getirecek olan Deccali sistem, hali hazırda milyonlarca kişiyi aldatıcı görünümü ile kandırmış durumdadır.

Bu deccali sistem, masonluktur. Masonluk ile ilgili olarak yapılan tüm tanımlamalar ve şu an masonların dünya çapındaki etkisi, hadislerde ve İncil’de belirtilen Deccal tasvirine tam olarak uymaktadır. Deccal'in hadislerde bildirilen en belirgin özelliklerinden biri, tümüyle bir inkarcı olması ve Allah’a karşı mücadele içinde olmasına rağmen, Allah’ın adıyla ortaya çıkması ve bazı insanları bu yolla aldatmasıdır. Nitekim masonlar da, kendilerini tanıtırken "insan sevgisi, hoşgörü, evrensel kardeşlik, akıl ve bilim yolu" gibi çoğu insanın kulağına hoş gelen kavramlar kullanırlar. Hatta daha da ileri giderek masonik kabul ritüellerinde Kutsal kitaplara el basarak yemin eder, kendilerini dindar gibi göstermeye çalışırlar. Oysa masonluğun en temel özelliği dinsiz bir temel üzerinde din ahlakına tamamen karşı olmasıdır.

"Hümanizm" olarak tanımlanan ve masonluğun temelini oluşturan felsefe, insanların, Allah'ı değil, kendilerini ve birbirlerini önemsemelerini ve sevmelerini öngörür. Elbette her insan Allah'ın birer tecellisi olarak değerlidir ve bu bakış açısıyla tüm insanları sever ve değer verir, ancak batıl hümanist felsefenin insanlık ve sevgi olarak telkin ettiği kavramın gerçek sevgiyle ve insaniyetle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü hümanizmin temelinde Allah'ın apaçık olan varlığını inkar vardır, insanları da inkara yöneltir ve insanın kendisini sözde yaratıcı ve ilah olarak atfetme sapkınlığı içindedir. (Allah’ı tenzih ederiz) Türk mason localarının 1923'de yayınladığı "Meşrik-i Azam İçtimai Zabıtları"nda, bu sapkın felsefe şöyle ifade edilmektedir:

Biz artık Allah'ı hayat gayesi olarak tanımayacağız. Biz bir gaye yarattık. O gaye Allah değil, beşeriyettir. (Allah’ı tenzih ederiz)

Türk Mason dergisi Mimar Sinan’da ise, masonluğun Allah inancına olan sapkın bakışı şu şekilde tarif edilmiştir:

O halde mabedimizi tetkik edersek, kendimizi tetkik edersek "Kainatin Ulu Mimarina" gideriz. Ve görürüz ki, kainatin Ulu Mimari kendimizin içindedir. (Mimar Sinan Dergisi Yil; 25 Sayi: 27-28 Sf:40)

Masonluğun, Allah’ı inkar eden sapkın bir sistem olarak ortaya çıkmasına karşın, kendisini dindar gibi göstermesinin en büyük sebebi, insanları yanıltmak, ulvi amaçları varmış görünümü vermek, toplumda sevgi ve hoşgörü yayacağı yalanına insanları inandırabilmektir. Bu yöntem, tam olarak hadislerde ve İncil’de tarif edilen Deccal'in özellikleridir.

İncil’de Deccal’in bu özelliği şu şekilde belirtilmiştir:

Hiç kimse hiçbir şekilde sizi aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir.

Bu adam, ilah diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini ilah ilan ederek Tanrı'nın Tapınağı'nda oturacaktır.
(2. Selanikliler 2:3-4) (Allah’ı tenzih ederiz)

Deccal’in, yani şu anki masonik sistemin bu özelliği, hadislerde de aynı şekilde haber verilmiş, Deccal’in kendini ilahlaştırıp (Allah'ı tenzih ederiz) sahte ilah olarak ortaya çıkacağı belirtilmiştir:

“(Deccal) O, “Ben alamlerin Rabbiyim” dediği zaman... (Allah'ı tenzih ederiz)(Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyin El Berzenci, Pamuk Yayıncılık, s. 218)

“(Deccal) O da ‘Haydi dağılın insanlara onların Rabbi olduğumu söyleyin; işte cennet ve cehennemin bulunduğunu anlatın’ diyecek...

O sizin Rabbinizdir, aranızda hüküm vermek için gelmiş, cenneti ve cehennemi de vardır...”
(Allah'ı tenzih ederiz) (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyin El Berzenci, Pamuk Yayıncılık, s. 218)

Şu anda insanları aldatma, helake götürme ve inananları birbirine düşürme görevini yerine getirmek üzere tüm dünyada hakimiyet kurmuş olan Deccaliyet, yani masonluk, kendisini gizlemek için Hıristiyanlara aldatıcı telkinlerde bulunmaktadır. Hıristiyanlara yönelerek, “Deccal ben değilim. Deccal, Müslümanlar ve Yahudilerdir” yalanını söyleyerek oyun oynamaktadır. Bu oyun bazı yerlerde tutmuştur. Masonluk, bazı Hıristiyanları bu yöntem ile aldatmış, inananları birbirine düşürmeye çalışmıştır. Deccal, Müslümanlara karşı da aynı yöntemi kullanmış, Hıristiyan ve Yahudileri hasım gibi göstererek bazı Müslümanları da aldatmıştır.

Deccal üç dinin mensuplarını da aldatmaya çalışarak, rahat faaliyet alanı bulmayı, insanları zulme ve sapkınlığa daha rahat sürükleyebilmeyi hedeflemektedir. Nitekim etkisi altına aldığı bir kesim vesilesiyle yıllardır bu görevini sürdürebilmektedir. Masonluk, tıpkı aniden yakalanan hırsızın polise, hırsızlık yapan kişinin evsahibi olduğunu söylemesi gibi aldatıcı bir taktik izlemektedir. Polis yanlış kişiyle ilgilenirken hırsız kaçıp uzaklaşmakta ve hırsızlığa devam etmektedir. İşte günümüzde masonluk da aynı çirkin oyunu oynamaktadır. Kendisinin Deccal olmadığını iddia ederek, tahrip edici, yıkıcı ve kan dökücü eylemlerine devam etmektedir. Üstelik tüm dünyaya yayılan bu oyundan, büyük bir kitlenin haberi dahi bulunmamaktadır.

İşte bu yüzden, bu oyunun bir an önce bozulması büyük önem taşımaktadır. Hz. İbrahim’in çocukları olarak tüm inananlar, çağımızın en büyük Deccali olan masonluğa karşı azimli bir ilmi mücadele içinde olmalıdırlar. Hangi dinden olursa olsun, tek Allah’a inanan tüm samimi dindarlar birlik olmalı, Deccal'in bu kirli oyununu bozmalı ve onun bu fikri sistemini yıkıma uğratmalıdır. Hz. İsa (as)’nın nuzülünü ve Hz. Mehdi (as)’nin zuhurunu beklediğimiz bu mübarek dönemde yapılacak en doğru şey, şeytanın aldatıcı tuzaklarına karşı uyanık olmak, masonluğun dünya üzerinde tüm insanlığa karşı geliştirdiği zulüm sistemine bir son vermektir. Allah’ın izniyle ve Allah’ın vaadi gereği, samimi iman edenler mutlaka kurtuluş bulacak, Deccal'e karşı mutlaka galip geleceklerdir. Bir Kuran ayetinde Rabbimiz şöyle buyurur:

Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)

mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Zulüm, baskı ve şiddetin son bulması için Türk İslam Birliği şart

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/13401

Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, yüzyılı aşkın süredir baskı altında yaşamaktadır. Türk İslam coğrafyasında çatışmalar, fitneler, baskı ve zulüm binlerce masum Müslümanın canına mal oldu, on binlercesi sakat kaldı, milyonlarcası evsiz kalıp yurtlarından sürüldü, pek çoğu da sadece inançlarından ve fikirlerinden dolayı tutuklandı. Bugün Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da, Doğu Türkistan'da, Moro'da ve baskıcı yönetimler tarafından idare edilen çeşitli İslam ülkelerinde bu zulüm tüm şiddetiyle devam etmektedir.

Son olarak Doğu Türkistan'da 600'ü gizli olmak üzere toplam 796 Müslüman hiçbir gerekçe gösterilmeden idam edilmiştir. Bu idamlar, bu zulümler ve haksızlıklar Türk İslam Birliği kurulmadığı müddetçe devam edecektir. Akan kanın durması için Türk İslam Birliği'nin kurulmasından başka çözüm yoktur. Türk İslam Birliği'nin olduğu bir dünyada ise, Çin'in uluslararası hukuğu tanımadan, böylesine acımasız bir uygulama yapması mümkün değildir.

Türk İslam Birliği'nin varlığı hem Çin'in tüm endişelerini ve korkularını ortadan kaldıracak, hem de hiçbir Müslümanın en küçük bir haksızlığa ve zarara uğramayacağı bir ortam oluşturacaktır. Çin'in müreffeh olmasının; ezilmeden, dışlanmadan varlığını devam ettirmesinin; ekonomisinin sarsılmamasının; sanayisi için gerekli enerji kaynaklarına güvenilir yollarla ulaşabilmesinin; saygı duyulan bir devlet olmasının yolu baskıcı, yıldırıcı, şiddete dayalı bir politika izlemesi değildir. Bunu yolu Türk İslam Birliği'nin kurulmasıdır.

Türk İslam Birliği hem Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanların haklarını en güzel şekilde koruyacak, hem Çinlilerin ve Uygur Türklerinin birarada kardeşce, huzur içinde yaşayabilecekleri bir güven ortamı meydana getirecek, hem de Çin'in gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Kalben Türk-İslam Birliği'ne bağlı bir Doğu Türkistan'ın da Çin'in süper bir güç haline gelmesi için dostane katkıda bulunacağı açıktır, bu gerçeği Çin yönetimi de görmelidir.

Türk İslam Birliği kurulduğunda, Türk İslam coğrafyasında terörist faaliyetler kökünden kazınacak, teröre tevessül edenler karşılarında son derece caydırıcı bir Türk İslam Birliği askeri paktının ordusunu bulacaklardır. Birliği oluşturan devletlerin üniter yapıları korunacaktır. Türk İslam Birliği'nin temel ideolojilerinden biri ise laiklik olacaktır. Dolayısıyla Müslüman olan da olmayan da sağlam bir çatı altında güven içinde yaşayacaktır.

Türk İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

Türk İslam Birliği bir itidal birliğidir. Bu birlik fanatik, baskıcı, tahakküm eden bir birlik değildir. Hem bu bayrak altında birleşen milletlere hem de dünya milletlerine güvenlik sağlayacaktır. Türk İslam dünyasının böylesine akılcı, sağduyulu ve adil bir liderliğe kavuşması, hem bugün pek çok sorunla karşı karşıya bulunan yaklaşık 1.5 milyar Müslüman için, hem de dünyanın tüm diğer insanları için çok hayırlı olacaktır. Müslümanlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in devrinden bu yana, insanlığa; akıl, bilim, düşünce, sanat, kültür, medeniyet gibi alanlarda öncülük etmiş, "insanların hayrı"na dev eserler ortaya koymuşlardır. 21. yüzyılın gerçek bir aydınlanma çağı olmasının öncüsü de Türk İslam Birliği olacaktır.

Türk-İslam Birliği'nde fikir ve ifade özgürlüğü vardır. Her düşünceden ve inançtan insanın hiçbir baskı ve zor ortamı olmadan fikirlerini ifade edebilir. Bu insanların hakları her yönüyle korunur, herkesin düşüncesi hoşgörü ile karşılanır. Türk İslam Birliği'nin öncülüğünde Müslüman toplumlar, insanların birbirlerinin görüşlerine saygı gösterdikleri, eşitlik, adalet ve hürriyetin egemen olduğu, zulüm ve haksızlığın tamamen ortadan kaldırıldığı toplumlar olacaktır. Ve İslam dünyası sadece Müslümanların huzurunu ve güvenliğini sağlamakla kalmayacak, dünyada kültür ve uygarlığın da önderi konumuna gelecektir.

Türk İslam Birliği'nin vesile olacağı aydınlanma tüm dünyaya güzellik sunacaktır. ABD, Rusya, Çin, İsrail ve tüm Avrupa Devletleri Türk İslam Birliği'nin kurulmasıyla uzun yıllardır devam eden kökleşmiş sorunların bir anda çözüme kavuştuğunu görecek, bu durumdan herkes fayda sağlayacaktır. Türk-İslam dünyası dışında kalan büyük devletlerin güvenliğe, ekonomiye, kültürel değerlere dair tüm endişeleri bu birliğin kurulmasıyla tamamen ortadan kalkacaktır. Terörle mücadele sona erecek, kültürel çatışma riski tamamen ortadan kalkacak, yer altı kaynakları ve hammaddeden tüm insanların en güzel şekilde faydalanması sağlanacak, ekonomi istikrara kavuşacak ve buhran ihtimali bertaraf edilecek, askeri giderlere ayrılan bütçe insanların daha kaliteli ve güvenli bir yaşamaları için sarfedilecektir. Açıktır ki, güçlü bir Türk İslam Birliği'nin varlığı bütün milletlerin menfaatinedir.

Milli Değerleri Koruma Vakfı
Tarkan Yavaş

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Akan Kanı Ancak Türk-İslam Birliği Durdurur


Doğu Türkistan`da son bir haftadır yaşanan zulüm, Müslüman kardeşlerimizin ilk defa karşılaştıkları bir durum değildir. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz yaklaşık 60 yıldır türlü işkencelere maruz kalıyorlar ve akıl almaz baskı altındalar. Filistin`de Müslümanlar yarım asrı aşkın süredir katlediliyorlar. Kendi topraklarında sürgün hayatı yaşıyorlar. Irak`tan hemen her gün ölüm haberi geliyor. Kerküklü kardeşlerimiz ölüm korkusuyla yaşıyor.$$ Kırım`da Müslümanlar zorluklar altında varlıklarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Afganistan`da neredeyse hergün Müslüman kanı dökülüyor, Pakistan`da binlerce Müslüman kendi ülkesinde mülteci konumuna düştü. Yakın geçmişte Bosnalı Müslümanlar tüm dünyanın gözü önünde, Avrupa`nın ortasında, acımasızca soykırıma tabi tutuldu. Pek çok ülkede hapisaneler, düşüncelerinden ve inançlarından ötürü tutuklanmış olan Müslümanlarla dolu. Bu acıların, bu katliamların, bu sıkıntıların, bu çilelerin hiçbiri yeni değil. Müslümanlar, neredeyse yüzyıldır baskı altında acımasızca eziliyor. Bu fitnenin son bulması, akan kanın durması ise ancak Türk İslam Birliği`nin kurulmasıyla mümkündür. Filistin`i, Irak`ı, Afganistan`ı, Doğu Türkistan`ı, Kırım`ı, Kerkük`ü, Moro`yu kurtaracak açık, net ve tek kesin çözüm Türk İslam Birliği`dir.^

Artık daha fazla Müslüman kanı akmaması, İslam ülkelerindeki fakirliğin ve yokluğun son bulması, Türk İslam coğrafyasındaki kargaşa, anarşi ve terörün tam anlamıyla ortadan kalkması, huzurlu, güvenli, müreffeh, aydınlık bir medeniyet inşa edilmesi için Türk İslam Birliği`nin kurulması şarttır. Birlik olmayan İslam aleminin, zarar gören Müslümanları koruması ve kollaması mümkün olamaz. Ama 1 milyarı aşkın nüfusuyla İslam alemi birlik olduğunda, dünyanın herhangi bir köşesinde tek bir Müslümanın parmağının ucu dahi zarar görmez. Bugün Doğu Türkistan`da yaşanan zulüm karşısında sadece Türkiye`de tepki gösterilmektedir. Türk İslam Birliği kurulsa ve bu geniş coğrafyanın tamamında Çin zulmüne tepki gösterilse, böyle bir zulüm devam edemez.

Çin zulmünü durduracak olan Çin mallarının yakılması değildir, tek başına bu yöntemlerle netice alınmadığı tecrübe edilmiştir. Kesin netice alınmasının tek yolu Türk İslam Birliği`nin kurulmasıdır. Birlik olmuş bir Türk İslam alemi, son derece caydırıcı ve etkili bir güce sahip olacaktır.

İslam ahlakının özünde birlik vardır. Allah Kuran`da "... Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur." (Enfal Suresi, 73) ayetiyle yeryüzünde bozgunculuğun son bulması için iman edenlerin birbirleriyle dost olmaları, ittifak etmeleri, birlik ve beraberlik içinde olmaları gerektiğini bildirimiştir. Tüm Müslümanlar bu emre uymakla sorumludur. Türk İslam dünyasının bu birliği istemesi lazımdır. Birlik istemeyen ayrılık istiyor demektir ve ayrılığın Türk İslam dünyasına hiçbir faydası yoktur. Müslümanların gücü, kuvveti ve menfaati birliktedir.


Dünyanın ihtiyacı olan şey barış, sevgi, yardımlaşma ve adalettir. Kurulacak olan Türk İslam Birliği`nin yeryüzünde üstleneceği misyon işte budur. Bu birlik; düşmanlık yapmak, intikam almak veya bir tehdit unsuru olmak için değil, dünyada barışın tesisi için var olacaktır. Bu birlik, ``herkes bize tabi olsun, geri kalanlar da köle gibi olsun`` anlamında ezmeye ve tahakküme dayalı bir birlik değildir.

Türk İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

Türk İslam Birliği, ibadet, inanç, düşünce ve ifade özgürlüğünü tam anlamıyla sağlayacaktır. Her dinin mensubu dilediğince ibadetini yapabilecek, kendi dinince kutsal sayılan her yeri ziyaret edebilecek, her düşünceden ve inançtan insanın malı, canı, namus ve şerefi Türk İslam Birliği`nin güvencesinde olacaktır.

Birlik Olmak Türk İslam Dünyasına Müthiş Güç Kazandıracaktır. Türk İslam alemi birlik olduğunda, Müslümanların ezilmesi, hor görülmesi, baskı altına alınması, zulme uğratılması, kaltedilmesi gibi bir ihtimal olmayacak, kimse bunu aklından dahi geçiremeyecektir.

Türk İslam Birliğinin kurulmasıyla, Amerika, Avrupa, Çin, Rusya, İsrail kısaca tüm dünya rahatlayacaktır. Terör sorunu son bulacak, hammadde kaynaklarına ulaşım garanti altına alınacak, ekonomik ve sosyal düzen korunacak, kültürel çatışma tamamen ortadan kalkacaktır. Amerika askerlerini topraklarından binlerce kilometre uzağa göndermek zorunda kalmayacak, İsrail duvarlar arkasında yaşamayacak, Avrupa Birliği ülkeleri ekonomik herhangi bir engelle karşılaşmayacak, Rusya güvenlik endişesi duymayacak, Çin hammadde sıkıntısı çekmeyecektir.

Türkİslam Birliği, Müslüman alemini kalkındıracaktır.Oluşturulacak İslam ortak pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır. Ekonomisi güçlü bir Türkİslam alemi, Batı dünyası ve diğer toplumlar için de önemli bir refah kaynağı olacaktır. Bu toplumlar karşılarında güven içinde, tedirginlik duymadan iş birliği yapabilecekleri, ticari faaliyet içinde olabilecekleri bir güç bulacaklardır. Ayrıca Batılı kurum ve kuruluşların sürekli olarak bu bölgelerin kalkınması için aktardıkları fonlara da gerek kalmayacak, bu fonlar dünya ekonomisinin güçlenmesi için kullanılacaktır.

Türk İslam Birliği`nin kurulması için bugün hiçbir engel bulunmamaktadır. Sadece birlik olmayı istemek gereklidir. Samimiyetle bu birlik istenmeli, tüm Müslümanlar birbirlerine sevgiyle, anlayışla, tevazuyla, şafkatle ve merhametle yaklaşıp, birbirlerinin kardeş olduğu gerçeğini unutmadan hareket etmelidirler.


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Doğu Türkistan'da Müslüman Türk Milleti'ne Yapılan Soykırım Durdurulsun

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/13416


196’sı açık, 600 tanesi gizli olmak üzere, TOPLAM 796 UYGUR TÜRKÜ, savunmaları dahi yapılmadan ve hiçbir gerekçe gösterilmeden her zaman olduğu gibi, keyfi olarak İDAM EDİLDİ. Komünist Çin’in kuruluşundan bu yana, toplam 35 milyon Uygur Türkü şehit edildi. Bu yaşananlar, çok büyük bir vahşet ve çok büyük bir soykırımdır. DÜNYA TARİHİNİN EN BÜYÜK TÜRK SOYKIRIMIDIR. Bu sayı her geçen gün artmaktadır.$$

Çinli yetkililer iki yıl önce, yaşları 15 ila 25 arasındaki Uygurlu genç kızlarımızdan 100 bininin Doğu Türkistan dışındaki bölgelere dağıtılmasını organize etti. Genç kızlarımız, aileleri sonlarının ne olduğunu bilmeksizin sefere zorlandı. HAlA bu genç kIzlarImIzIn akIbetİnİn ne olduĞu bİlİnmİyor. Çin, Doğu Türkistanlı Uygur Türkü bu genç kızlarımızın akıbeti hakkında bilgi vermelidir.^

Tüm bu olanlara “oldu bitti” demek olmaz. “Bu kişiler idam edildi, genç kızlarımız kaçırıldı, konu kapandı” diyerek suskun kalınamaz. Bu uygulama, çok uzun bir zamandır, Çin’de sürekli olarak devam eden bir uygulamadır. Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri çok uzun zamandır baskı altında yaşamakta, bu zulüm sürekli olarak devam etmektedir. BU ALENİ BİR İNSANLIK SUÇUDUR. BU SOYKIRIMIN BİR AN ÖNCE DURDURULMASI VE YAPILANLARIN HESABININ SORULMASI GEREKMEKTEDİR. LAHEY ADALET DİVANI BU DURUMA EL KOYMALI, SUÇLULAR YAKALANMALI VE ULUSLARARASI HUKUKA GÖRE CEZALANDIRILMALIDIR.

Doğu Türkistan’da ve tüm dünyada bu zulüm sisteminin durdurulması için tek çözüm Türk İslam Birliği’nin kurulmasıdır. Türk İslam Birliği'nin olduğu bir dünyada ise, Çin'in uluslararası hukuku tanımadan, böylesine acımasız bir uygulama yapması mümkün değildir.

Türk İslam Birliği, hem Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanların haklarını en güzel şekilde koruyacak, hem Çinlilerin ve Uygur Türklerinin bir arada kardeşce, huzur içinde yaşayabilecekleri bir güven ortamı meydana getirecek, hem de Çin'in gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Türk İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

(Milli Değerleri Koruma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Tarkan Yavaş)

GLOBAL YAYINCILIK SİPARİŞ HATTI: (0212) 444 444 1




mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Sayın Adnan Oktar'ın İsrail'in Sanhedrin Hahamlarıyla Görüşmesi

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/en/Pg/WorkDetail/Number/13312





İnsan Evrim Geçirmemiştir... Delil Sanılan Tüm Kafatasları Artık İptal Edildi!



Etrafına bakan bir insanın gözüne gelen görüntü ters olarak beyne iletilir. Beyin bu görüntüyü düzeltir ve sonuçta insan “dışarıdaki görüntünün tıpatıp aynısını, aynı netlikte” görür. Böyle bir sistem, tesadüfen şuursuz atomların birleşmesiyle oluşamaz.

Görmeyi bilmeyen atomlar, tesadüflerin etkisiyle şuursuzca birleşerek dünyanın en mükemmel kamerasından daha kaliteli görüntü sağlayan, en gelişmiş üç boyutlu sinema ve televizyonundan daha net ve tam renkli görüntüyü beyinde meydana getiren görme sistemini yapamaz.

Duymayı bilmeyen şuursuz atomlar, en gelişmiş müzik sisteminden daha mükemmel olan, daha net ve çok boyutlu, gerçeğinden ayırt edilemeyen sesleri beynin içinde oluşturan işitme sistemini, tesadüfler sonucu meydana getiremez.

Koklamayı bilmeyen atomlar, parfümün, gülün kokusunu hisseden koku alma sistemini tesadüflerin etkisi ile oluşturamaz. Sıcağı, soğuğu, sertlik duygusunu bilmeyen şuursuz atomlar tesadüfler sonucu hissetme gücüne sahip olamaz.

Şuursuz, kendi varlığından haberi olmayan atomlar, tesadüflerle, müzikten zevk alan, türlü türlü yiyeceklerin lezzetlerini bilen, hatıraları olan, dokunan, hisseden, düşünen, plan yapan, hatıralarını zihninde canlandıran, bir şeyi hatırlayan, gülmekten, eğlenmekten, neşeli ortamlardan zevk alan, daha sayılabilecek yüzlerce özelliğe sahip olan insanlara ve hatta atomun yapısını inceleyip-araştıran bilim adamlarına dönüşemez.

İNSAN EVRİM GEÇİRMEMİŞTİR... DELİL SANILAN TÜM KAFATASLARI ARTIK İPTAL EDİLDİ!

Java Adamı ve Pekin Adamı: 1891 ve 1892 yıllarında Java Adası’nda bulunan fosiller Java Adamı (Pithecanthropus erectus) olarak; 1923-1927 yılları arasında Pekin yakınlarında bulunan fosiller ise Pekin Adamı (Sinanthropus pekinensis) olarak isimlendirilmiştir. Ancak her ikisinin de normal insanlara ait olduğu 1939 yılında Ralph Von Koenigswald ve Franz Weidenrich isimli uzmanlarca ortaya konulmuştur.(1) 1944 yılında ise, Harvard Üniversitesi’nden Ernst Mayr, her ikisini de insan olarak sınıflandırmıştır.(2)

Nebraska Adamı: 1922 yılında Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nden Henry F. Osborn tarafından bulunan tek dişin insanla maymun arası bir canlıya ait olduğu öne sürülmüştür. Ancak Osborn’un çalışma arkadaşı William Gregory, 1927 yılında Science Dergisi’nde yayınladığı bir makaleyle bulunan dişin gerçekte bir yaban domuzuna ait olduğunu açıklamış ve fosille ilgili evrimci iddia sessizce ortadan kalkmıştır. Aşağıdaki çizim, tek bir dişten yola çıkılarak evrimcilerce hazırlanmış, zamanın basın organlarında yayınlanmıştır. Sadece bir tek dişten, bir canlının tasvir edilmeye kalkışılması, evrimcilerin teorilerini savunmak ve kabul ettirmek için ne denli taraflı ve yanıltıcı olabildiklerinin çarpıcı bir örneğidir.

Piltdown Adamı: 1912’de bulunan ve yarı maymun yarı insan bir canlıya ait olduğu öne sürülen bir kafatası fosilidir. Evrimciler yaklaşık 40 yıl boyunca bu fosili en önemli sözde delil olarak kullanmışlar, hakkında sayısız yorum ve resimler yapmışlardır. 21 Kasım 1953 günü yapılan bir açıklama ile Piltdown kafatasının bir sahtekarlık ürünü olduğu dünyaya ilan edilmiştir. 40 sene sonra uygulanan tarihlendirme testinde, çene ile kafatasının yaşlarının birbirlerinden çok farklı olduğu ortaya çıkmış, ardından yapılan daha ayrıntılı incelemelerde Piltdown Adamı’nın, bir insan kafatasına orangutan çenesinin eğelenerek monte edilmesi ve potasyum dikromatla eskitilmesi ile üretildiği anlaşılmıştır. Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nde 40 yıl boyunca sergilenmesine rağmen fosil üzerinde bu süre boyunca hiçbir bilimsel çalışma yapılmasına izin verilmemiş olması önemli bir skandal olarak tarihe geçmiştir.

Zinjanthropus: 1959 yılında bulunan fosil, insanın atası olarak ilan edilmiştir. Ancak ayrıntılı incelemeler sonucu Zinjanthropus’un her yönüyle sıradan bir maymun olduğu ortaya çıkmıştır. İki defa isim değişikliğine uğrayan Zinjanthropus, günümüz evrimcileri tarafından insanla hiçbir ilgisi bulunmayan, soyu tükenmiş bir canlı olarak kabul görmektedir.(3)

Ramapithecus: 1930’lu yıllarda, G.E. Lewis tarafından Hindistan’da bulunan, iki parçadan oluşmuş eksik bir çene kemiğidir. İlginçtir ki, evrimciler, 14 milyon yaşında olduğunu ileri sürdükleri bu çene kemiği parçalarından yola çıkarak Ramapithecus’un ailesini ve yaşadığı hayali ortamı (üstte) çizebilme becerisini (!) göstermişlerdir. 50 sene boyunca insanın atası olduğu savunulan fosil, 1981 yılında babun kemikleriyle yapılan bir anatomik karşılaştırma sonucunda ortaya çıkan gerçekle evrimcilerce rafa kaldırılmak zorunda kalmıştır.(4)

Lucy: 1974 yılında Afrika’da ele geçirilen bu fosil, evrimcilerin en çok itibar ettikleri, hakkında en fazla spekülasyon yapılan fosil özelliği taşımaktadır. Ancak günümüzde Lucy’nin (A. Aferensis) ağaçlarda yaşamaya uyumlu bir anatomiye sahip olduğu ve bildiğimiz maymunlardan farklı olmadığı ortaya konmuştur.(5) Fransız bilim dergisi Science et Vie, 1999 yılında kapağında “Elveda Lucy” başlığını kullanmıştır. 2000 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada, Lucy’nin ön kol kemiklerinde, günümüz şempanzeleri gibi parmak boğumu üzerinde yürümeyi mümkün kılan kilit sistemi bulunmuştur.(6) Tüm bu bulgular karşısında birçok evrimci uzman, Lucy’nin insanın atası olamayacağını açıklamışlardır.(7)

Neandertal Adamı: Evrimciler, ilk örnekleri 1856 yılında Almanya’nın Neander Vadisi’nde ele geçirilen Neandertal Adamı’nın ilkel bir maymun adama ait olduğunu öne sürmüşlerdir. Ancak sonradan yapılan arkeolojik bulgular, bu iddianın hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını ortaya koymuştur. Neandertal uzmanı ve evrimci Erik Trinkhaus’un da itiraf ettiği gibi, “Neandertallerin anatomisinde ya da hareket, alet kullanımı, zeka seviyesi veya konuşma kabiliyeti gibi özelliklerinde modern insanlardan aşağı sayılabilecek hiçbir şey yoktur”.(8) Ayrıca Neandertal Adamı’nın kafatası hacminin, günümüz insanından 200 cc daha büyük olması, insan-maymun arası bir varlık olduğu iddiasının geçersizliğini ortaya koymaktadır.

Taung Çocuğu: Raymond Dart tarafından Güney Afrika’da 1924 yılında ele geçirilen bir kafatası fosili, ilk başlarda insanın atası olarak öne sürülmüştür. Ancak, bugün evrimciler bu fosili insanın atası olarak savunamamaktadırlar. Çünkü fosilin genç bir gorile ait olduğu anlaşılmıştır. Ünlü anatomist Bernard Wood da, New Scientist Dergisi’nde yayınlanan bir makalesinde bu fosilin evrim iddiasına destek olamayacağını açıklamıştır.(9)


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

İncil'de Bahsi Geçen "Deccal Birliği", Şu An Tüm Dünyada Hakim Olan ve Kan Akıtan "Masonluk"tur


İncil’de belirtilen Deccal ve onun birliği, bazı Hıristiyanlar tarafından yanlış anlaşılmakta, yanlış yorumlanmaktadır. İncil’de belirtilen, barışçıl görünüp sonradan zulüm yapacak olan deccali sistem masonluktur. Ve İncil’de geçen söz konusu masonik sistem, Peygamberimiz Hz. Muhammed’den rivayet edilen hadislerle tam anlamıyla mutabakat göstermektedir. Peygamberimiz’in hadislerinde, İncil’de de belirtildiği şekilde, dünyanın son döneminde Deccal’in yalancı peygamber olarak ortaya çıkacağı, dindar görünümü ile insanları kandıracağı, yanında bir şahıs olacağı ve onun da yalancı peygamber olarak ortaya çıkacağı belirtilmiştir. Deccal, İncil’de olduğu gibi, hadislere göre de, tüm dünyayı hakimiyeti altına alacak, dindar görünümü ile kitleleri peşinden sürükleyecek, fakat tüm dünyaya zulüm getirecek ve zulmünden tanınıp anlaşılacaktır.

Deccal ile ilgili olarak Peygamberimiz’den rivayet edilen bir hadis şöyledir:

Benden evvelki peygamberlerden ümmetini Deccal ile korkutmayan hiç kimse olmadı. Onun sol gözü şaşı, sağ gözü ise perdelidir. Ve alnında "kâfir" diye yazılıdır. Yanında cennet, cehennem diye iki vadi olur. Cennet dediği cehennem, cehennemi ise cennettir.

Yanında peygamber kıyafetinde iki melek bulunur; biri sağında, biri solundadır. Bu beraberlik insanları imtihan içindir.

Deccal onlara sorar:

"--Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diriltiyorum, öldürüyorum."

Meleklerden biri:

"--Yalan söylüyorsun!" der.

Fakat bu sözü yanındaki melekten başkası duymaz. İkinci melek diğerine:

"--Doğru söylüyorsun." der.

İkinci meleğin sözünü insanlar işitir ve zannederler ki, Deccal'i tasdik etti. Bu da imtihan içindir. Sonra Medine'ye yürür. Giremeyince, "Bu onun ülkesidir!" der. Sonra Şam'a yürür Orada "Akabetü Efik" mevkiinde Allah onu helâk eder.
(Hz. Sefine RA, Ramûz el-Ehâdis'ten Hadis-i Şerifler RE. 140/11)

İncil’de ise, sahte peygamber olarak ortaya çıkan Deccal şu şekilde tarif edilmiştir:

Canavarı, dünya krallarını ve onların ordularını, ata binmiş Olan'la O'nun ordusuna karşı savaşmak üzere toplanmış gördüm. Canavar ve onun önünde mucizeler yapan sahte peygamber yakalandı. Sahte peygamber, canavarın işaretini alıp onun putuna tapanları bu mucizelerle saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı. Geriye kalanlar, ata binmiş Olan'ın ağzından uzanan kılıçla öldürüldü. Bütün kuşlar, bunların etiyle doydu. (Esinleme 17/19-21)

Sahte peygamberlerden sakının! Kuzu postuna bürünerek gelirler size, ama özde yırtıcı kurtlardır. (Matta 6/15)

Eğer o zaman biri size, `İşte Mesih burada', ya da `İşte şurada' derse, inanmayın. Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar büyük mucizeler ve harikalar yaratacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse, seçilmiş olanları bile saptıracaklar. İşte size önceden söylemiş bulunuyorum.(Matta 24/23- 25)

Bütün dünya, şaşkınlık içinde canavarın peşinden gitti. İnsanlar, canavara yetki veren ejderhaya taptılar. «Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?» diyerek canavara da taptılar. (Matta 13/40, 41)


Şu anda Deccali sistem, masonluğun idaresi altındadır. Dünya masonluğunun lideri görev başındadır ve Deccal’in yanında bulunan yalancı peygamber, mason Moon tarikatının lideridir. O da, şu an halihazırda peygamberlik ilan etmiş durumdadır. Birlikte dünyayı gitgide artan bir sapkınlığa ve zulme sürüklemişlerdir. Masonik sistemin dünya üzerindeki hakimiyeti halen devam etmektedir.

Dolayısıyla, İncil’de geçen kehanetler doğru çıkmıştır, hadislerde Rasullullah’ın söyledikleri de doğru çıkmıştır. Ancak bu, bazı Hıristiyanların yorumladıkları şekilde olmamıştır. Zira söz konusu Hıristiyanların, İncil’deki bu kehanetin gerçekte çok farklı bir anlam içerdiğini anlamaları gerekmektedir.

Hıristiyanların İncil’deki kehanetlerinde bildirilen asıl kan akıtan düşünce ve fikren mücadele edilmesi gereken Deccaliyet, “masonluk ve ona bağlı olan Moon tarikatıdır”. Dünya masonluğu ve onun lideri ve sözde peygamber olduğunu iddia eden Moon tarikatının lideri şu an görev başındadırlar ve birlikte hareket etmektedirler. Her ikisi de sözde barış ve sevgi adına ortaya çıkmış ancak her ikisi de insanlığı sapkınlığa sürüklemişlerdir.

Dünya masonluğunun dünyaya sardığı komünizm, faşizm, Darwinizm, ateizm hep müspet amaçlarla ortaya çıktığını iddia etmiş, fakat gerçekte kitleler halinde insanları kandırmış ve dünyada savaşı, kargaşayı körükleyip kan akıtmıştır. Masonluk, tüm bu sapkın ideolojileri kullanarak kitle katliamlarına yol açmış, toplumları dejenerasyona uğratmıştır. Barış, sevgi, kardeşlik düşüncesiyle ortaya çıkıp dünyayı fesada boğmuştur. Masonluk, halen dünyaya hakimdir. Ve halen de sözde barışı savunduğu iddiasındadır. Oysa ki dünyayı kargaşaya sürükleyen Marks, Stalin, Lenin, Hitler, Mussolini, Franco, Darwin gibi isimlerin tümü yüksek derecede masondur. Bu kişiler, Deccaliyet'in emrinde kan dökmüş, veya kan dökülmesine sebep olmuşlar, dünyayı hercü merc haline getirmişlerdir ve bu kişiler dünyada 250 milyon kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardır. Deccal’in gerçek yüzü, dünya hakimiyetinden sonra anlaşılmış durumdadır. Deccali sistem, şu anda getirdiği zulüm ve sapkınlıktan tanınmaktadır.

Bu yüzyıl, dünyanın son yüzyılıdır. Her 3 dine göre de dünyanın 150 yıl ömrü kalmıştır. Ondan sonra da kıyamet beklenmektedir. İncil’de geçen, söz konusu kehanetlerin tamamı gerçekleşmiştir.

Şimdi ise artık kurtuluş vaktidir. İçinde bulunduğumuz dönem Hz. İsa (as)'nın yeniden dünyaya geleceği, Hz. Mehdi (as)'nin zuhur edeceği çok kutlu bir dönemdir. Hangi hak dinden olursa olsun tüm inananların birbirlerini desteklemesi Deccaliyet'in bu oyununu tümüyle bozacaktır. Dindar Hıristiyanların, dindar Musevilerin ve dindar Müslümanların birlik olması, Allah’ın izniyle dünyaya adalet, barış, sevgi ve dostluk getirecek, Deccaliyet'in etkisi tümüyle son bulacaktır. Savaşlar, çatışmalar sona erecek, güzel ahlak tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu, Yüce Rabbimiz’in vaadidir.


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Akan Ka­nı An­cak Türk-İs­lam Bir­li­ği Dur­du­rur


Doğu Tür­kis­tan’da son bir haf­ta­dır ya­şa­nan zu­lüm, Müslüman kar­deş­le­ri­mi­zin ilk de­fa kar­şı­laş­tık­la­rı bir du­rum de­ğil­dir. Do­ğu Tür­kis­tan­lı kar­deş­le­ri­miz yak­la­şık 60 yıl­dır tür­lü iş­ken­ce­le­re ma­ruz ka­lı­yor­lar ve akıl al­maz bas­kı al­tın­da­lar. Fi­lis­tin’de Müs­lü­man­lar ya­rım as­rı aş­kın sü­re­dir kat­le­di­li­yor­lar. Ken­di top­rak­la­rın­da sür­gün ha­ya­tı ya­şı­yor­lar. Irak’tan he­men her gün ölüm ha­be­ri ge­li­yor. Ker­kük­lü kar­deş­le­ri­miz ölüm kor­ku­suy­la ya­şı­yor. Kı­rım’da Müs­lü­man­lar zor­luk­lar al­tın­da var­lık­la­rı­nı de­vam et­tir­me­ye ça­lı­şı­yor­lar. Af­ga­nis­tan’da ne­re­dey­se her­gün Müs­lü­man ka­nı dö­kü­lü­yor, Pa­kis­tan’da bin­ler­ce Müs­lü­man ken­di ül­ke­sin­de mül­te­ci ko­nu­mu­na düş­tü. Ya­kın geç­miş­te Bos­na­lı Müs­lü­man­lar tüm dün­ya­nın gö­zü önün­de, Av­ru­pa’nın or­ta­sın­da, acı­ma­sız­ca soy­kı­rı­ma ta­bi tu­tul­du. Pek çok ül­ke­de ha­pi­sa­ne­ler, dü­şün­ce­le­rin­den ve inanç­la­rın­dan ötürü tu­tuk­lan­mış olan Müs­lü­man­lar­la do­lu. Bu acı­la­rın, bu kat­li­am­la­rın, bu sı­kın­tı­la­rın, bu çi­le­le­rin hiç­bi­ri ye­ni de­ğil. Müs­lü­man­lar, ne­re­dey­se yüz­yıl­dır bas­kı al­tın­da acı­ma­sız­ca ezi­li­yor. Bu fit­ne­nin son bul­ma­sı, akan ka­nın dur­ma­sı ise an­cak Türk İs­lam Bir­li­ği’nin ku­rul­ma­sıy­la müm­kün­dür. Fi­lis­tin’i, Irak’ı, Af­ga­nis­tan’ı, Do­ğu Tür­kis­tan’ı, Kı­rım’ı, Ker­kük’ü, Mo­ro’yu kur­ta­ra­cak açık, net ve tek ke­sin çö­züm Türk İs­lam Bir­li­ği’dir.

Ar­tık da­ha faz­la Müs­lü­man ka­nı ak­ma­ma­sı, İs­lam ül­ke­le­rin­de­ki fa­kir­li­ğin ve yok­lu­ğun son bul­ma­sı, Türk İs­lam coğ­raf­ya­sın­da­ki kar­ga­şa, anar­şi ve te­rö­rün tam an­la­mıy­la or­ta­dan kalk­ma­sı, hu­zur­lu, gü­ven­li, mü­ref­feh, ay­dın­lık bir me­de­ni­yet in­şa edil­me­si için Türk İs­lam Bir­li­ği’nin ku­rul­ma­sı şart­tır. Bir­lik ol­ma­yan İs­lam ale­mi­nin, za­rar gö­ren Müs­lü­man­la­rı ko­ru­ma­sı ve kol­la­ma­sı müm­kün ola­maz. Ama 1 mil­ya­rı aş­kın nü­fu­suy­la İs­lam ale­mi bir­lik ol­du­ğun­da, dün­ya­nın her­han­gi bir kö­şe­sin­de tek bir Müs­lü­ma­nın par­ma­ğı­nın ucu da­hi za­rar gör­mez. Bu­gün Do­ğu Tür­kis­tan’da ya­şa­nan zu­lüm kar­şı­sın­da sa­de­ce Tür­ki­ye’de tep­ki gös­te­ril­mek­te­dir. Türk İs­lam Bir­li­ği ku­rul­sa ve bu ge­niş coğ­raf­ya­nın ta­ma­mın­da Çin zul­mü­ne tep­ki gös­te­ril­se, böy­le bir zu­lüm de­vam ede­mez.

Çin zul­mü­nü dur­du­ra­cak olan Çin mal­la­rı­nın ya­kıl­ma­sı de­ğil­dir, tek ba­şı­na bu yön­tem­ler­le ne­ti­ce alın­ma­dı­ğı tec­rü­be edil­miş­tir. Ke­sin ne­ti­ce alın­ma­sı­nın tek yo­lu Türk İs­lam Bir­li­ği’nin ku­rul­ma­sı­dır. Bir­lik ol­muş bir Türk İs­lam ale­mi, son de­re­ce cay­dı­rı­cı ve et­ki­li bir gü­ce sa­hip ola­cak­tır.

İs­lam ah­la­kı­nın özün­de bir­lik var­dır. Al­lah Ku­ran’da “... Eğer siz bu­nu yap­maz­sa­nız (bir­bi­ri­ni­ze yar­dım et­mez ve dost ol­maz­sa­nız) yer­yü­zün­de bir fit­ne ve bü­yük bir boz­gun­cu­luk (fe­sat) olur.” (En­fal Su­re­si, 73) aye­tiy­le yer­yü­zün­de boz­gun­cu­lu­ğun son bul­ma­sı için iman eden­le­rin bir­bir­le­riy­le dost ol­ma­la­rı, it­ti­fak et­me­le­ri, bir­lik ve be­ra­ber­lik için­de ol­ma­la­rı ge­rek­ti­ği­ni bil­di­ri­miş­tir. Tüm Müs­lü­man­lar bu em­re uy­mak­la so­rum­lu­dur. Türk İs­lam dün­ya­sı­nın bu bir­li­ği is­te­me­si la­zım­dır. Bir­lik is­te­me­yen ay­rı­lık is­ti­yor de­mek­tir ve ay­rı­lı­ğın Türk İs­lam dün­ya­sı­na hiç­bir fay­da­sı yok­tur. Müs­lü­man­la­rın gü­cü, kuv­ve­ti ve men­faa­ti bir­lik­te­dir.

Dün­ya­nın ih­ti­ya­cı olan şey ba­rış, sev­gi, yar­dım­laş­ma ve ada­let­tir. Ku­ru­la­cak olan Türk İs­lam Bir­li­ği’nin yer­yü­zün­de üst­le­ne­ce­ği mis­yon iş­te bu­dur. Bu bir­lik; düş­man­lık yap­mak, in­ti­kam al­mak ve­ya bir teh­dit un­su­ru ol­mak için de­ğil, dün­ya­da ba­rı­şın te­si­si için var ola­cak­tır. Bu bir­lik, “her­kes bi­ze ta­bi ol­sun, ge­ri ka­lan­lar da kö­le gi­bi ol­sun” an­la­mın­da ez­me­ye ve ta­hak­kü­me da­ya­lı bir bir­lik de­ğil­dir.

Türk İs­lam Bir­li­ği, bir sev­gi bir­li­ği­dir. Mu­hab­bet bir­li­ği­dir, gö­nül bir­li­ği­dir. Bu bir­li­ğin te­me­li, sev­gi, fe­da­kar­lık, yar­dım­se­ver­lik, mer­ha­met, hoş­gö­rü, an­la­yış ve uz­la­şı­dır. Ay­rı­ca in­sa­na say­gı, sa­nat­ta, bi­lim­de ve tek­no­lo­ji­de en yük­sek nok­ta­ya ulaş­mak bir­li­ğin he­de­fi­dir. Bir­li­ğin ku­rul­ma­sıy­la, sa­de­ce Türk top­lum­la­rı ve Müs­lü­man­lar de­ğil, tüm dün­ya ay­dın­lı­ğa ka­vu­şa­cak­tır.

Türk İs­lam Bir­li­ği, iba­det, inanç, dü­şün­ce ve ifa­de öz­gür­lü­ğü­nü tam an­la­mıy­la sağ­la­ya­cak­tır. Her di­nin men­su­bu di­le­di­ğin­ce iba­de­ti­ni ya­pa­bi­le­cek, ken­di di­nin­ce kut­sal sa­yı­lan her ye­ri zi­ya­ret ede­bi­le­cek, her dü­şün­ce­den ve inanç­tan in­sa­nın ma­lı, ca­nı, na­mus ve şe­re­fi Türk İs­lam Bir­li­ği’nin gü­ven­ce­sin­de ola­cak­tır.

Bir­lik Ol­mak Türk İs­lam Dün­ya­sı­na Müt­hiş Güç Ka­zan­dı­ra­cak­tır. Türk İs­lam ale­mi bir­lik ol­du­ğun­da, Müs­lü­man­la­rın ezil­me­si, hor gö­rül­me­si, bas­kı al­tı­na alın­ma­sı, zul­me uğ­ra­tıl­ma­sı, kal­te­dil­me­si gi­bi bir ih­ti­mal ol­ma­ya­cak, kim­se bu­nu ak­lın­dan da­hi ge­çi­re­me­ye­cek­tir.

Türk İs­lam Bir­li­ği­nin ku­rul­ma­sıy­la, Ame­ri­ka, Av­ru­pa, Çin, Rus­ya, İs­ra­il kı­sa­ca tüm dün­ya ra­hat­la­ya­cak­tır. Te­rör so­ru­nu son bu­la­cak, ham­mad­de kay­nak­la­rı­na ula­şım ga­ran­ti al­tı­na alı­na­cak, eko­no­mik ve sos­yal dü­zen ko­ru­na­cak, kül­tü­rel ça­tış­ma ta­ma­men or­ta­dan kal­ka­cak­tır. Ame­ri­ka as­ker­le­ri­ni top­rak­la­rın­dan bin­ler­ce ki­lo­met­re uza­ğa gön­der­mek zo­run­da kal­ma­ya­cak, İs­ra­il du­var­lar ar­ka­sın­da ya­şa­ma­ya­cak, Av­ru­pa Bir­li­ği ül­ke­le­ri eko­no­mik her­han­gi bir en­gel­le kar­şı­laş­ma­ya­cak, Rus­ya gü­ven­lik en­di­şe­si duy­ma­ya­cak, Çin ham­mad­de sı­kın­tı­sı çek­me­ye­cek­tir.

Türk-İs­lam Bir­li­ği, Müs­lü­man ale­mi­ni kal­kın­dı­ra­cak­tır. Oluş­tu­ru­la­cak İs­lam or­tak pa­za­rı sa­ye­sin­de, bir ül­ke­de üre­ti­len ürün­ler, güm­rük, ko­ta gi­bi sı­nır­sal en­gel­le­re ta­kıl­ma­dan bir di­ğer ül­ke­de ko­lay­lık­la pa­zar­la­na­bi­le­cek­tir. Ti­ca­ret ala­nı ge­niş­le­ye­cek, tüm Müs­lü­man ül­ke­le­rin pa­zar pa­yı ar­ta­cak, ih­ra­cat ge­li­şe­cek, bu, Müs­lü­man ül­ke­ler­de­ki sa­na­yi­leş­me sü­re­ci­ni hız­lan­dı­ra­cak, eko­no­mi­de sağ­la­na­cak kal­kın­ma ile tek­no­lo­ji­de de ge­liş­me ya­şa­na­cak­tır. Eko­no­mi­si güç­lü bir Türk-İs­lam ale­mi, Ba­tı dün­ya­sı ve di­ğer top­lum­lar için de önem­li bir re­fah kay­na­ğı ola­cak­tır. Bu top­lum­lar kar­şı­la­rın­da gü­ven için­de, te­dir­gin­lik duy­ma­dan iş bir­li­ği ya­pa­bi­le­cek­le­ri, ti­ca­ri fa­ali­yet için­de ola­bi­le­cek­le­ri bir güç bu­la­cak­lar­dır. Ay­rı­ca Ba­tı­lı ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın sü­rek­li ola­rak bu böl­ge­le­rin kal­kın­ma­sı için ak­tar­dık­la­rı fon­la­ra da ge­rek kal­ma­ya­cak, bu fon­lar dün­ya eko­no­mi­si­nin güç­len­me­si için kul­la­nı­la­cak­tır.

Türk İs­lam Bir­li­ği’nin ku­rul­ma­sı için bu­gün hiç­bir en­gel bu­lun­ma­mak­ta­dır. Sa­de­ce bir­lik ol­ma­yı is­te­mek ge­rek­li­dir. Sa­mi­mi­yet­le bu bir­lik is­ten­me­li, tüm Müs­lü­man­lar bir­bir­le­ri­ne sev­giy­le, an­la­yış­la, te­va­zuy­la, şaf­kat­le ve mer­ha­met­le yak­la­şıp, bir­bir­le­ri­nin kar­deş ol­du­ğu ger­çe­ği­ni unut­ma­dan ha­re­ket et­me­li­dir­ler. (Mil­li De­ğer­le­ri Ko­ru­ma Vak­fı Mütevelli Heyeti BaşkanıTar­kan Ya­vaş)

GLOBAL YAYINCILIK SİPARİŞ HATTI (0212) 444 444 1


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir