mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir
Öncelikle İbn Miskeveyh isimli bu şahıstan alınarak aktarılan “atalarımız hurmaydı” iddiası büyük bir aldatmacadır. Tüm diğer canlılar gibi, bitkiler de milyonlarca yıl boyunca değişmemiş, aynı kalmışlardır. İlk bitki fosilleri Karbonifer dönemine yani günümüzden yaklaşık 350 milyon yıl öncesine aittir. Ve bu döneme ait bitkiler günümüzdekilerle AYNIDIR. İbn Miskeveyh’in atamız olduğunu iddia ettiği HURMA YAPRAĞININ İSE, KRATESE DÖNEMİNE (146-65 MİLYON YIL ÖNCE) AİT FOSİLİ BULUNMAKTADIR. Bitki, yaklaşık 140 milyon yıl boyunca HİÇBİR DEĞİŞİME UĞRAMAMIŞTIR. Zamanla kolları bacakları gelişmemiş, insana dönüşmemiştir. “Atalarımız mikroptu”, “atalarımız solucandı”, “atalarımız hurmaydı” şeklinde zaman zaman gündeme getirilen bu tip iddialar, bilimsel gelişmelerin ve delillerin artık çok iyi farkında olan insanlarımızı artık yalnızca güldürmektedir.
Tek bir tane bile ARA FOSİL OLMAMASINA ve canlıların DEĞİŞMEMİŞ oldukları tam 100 MİLYON FOSİL İLE KANITLANMIŞ olmasına rağmen böyle iddiaların çeşiti şekillerde gündeme getirilmesi Darwinistlerin 150 yıldır sürdürdükleri oyunun bir parçasıdır. Ama artık insanlarımız BU OYUNA GELMEMEKTEDİRLER.
Evrim fikrinin Darwin’in öncesinden beri var olduğu doğrudur. Ancak Darwinizm, İbn Miskeveyh denen şahsın yaşadığı dönemden çok daha eskilerden Sümer ve Mısır dönemlerinden kalma bir PAGAN DİNİDİR. Bu iddiaya şiddetle sahip çıkan kişi önceleri İbn Miskeveyh değil, ırkçı ve faşist bir mantığa sahip olan FİRAVUN’DUR. Darwinizm fikri Firavun’a ve Sümerlere şeytan tarafından ilka edilmiştir. Önceleri pagan dinine mensup bir Mecusi olan İbn Miskeveyh ise, bu fikri onlardan çalan kişidir. Firavun döneminden kalma bu sapkın inanç, çok eski bir örgüt olan masonluğun etkisi ile yaygınlaştırılmış ve insanlar, alim kılığında kişiler tarafından yönlendirilmişlerdir. Türklük alemine nefret besleyen pek çok ateist Siyonist, İslam’ı kabul etmiş gibi gösterilmiş, “ünlü İslam alimi” görüntüsünde tanıtılmış ve insanları Allah inancından saptırmak için yoğun Darwinizm propagandası yapmışlardır. İbn Miskeveyh de masonların idaresindeki bu sapkın zihniyetteki kişilerden biridir ve masondur. Türkleri ve zencileri aşağı birer maymun ırkı olarak gören ve necip Türk milletinin asil üstünlüğünü ayaklar altına almaya çalışan bu kişi, milletimize nefretini şu sözlerle ifade etmektedir:
"...Nihayet nefsin onun uzerindeki etkisi güçlenince anlama ve ayırt etme güçleri sayesinde verilen eğitimi de alır. İnsanlık mertebesine oldukça yakın olan bu mertebe behimiyet (hayvan olma durumu) mertebesidir. Kuzey ve güneyde yeryüzünün en en uzak meskun bölgesinde ve onun civarında bulunan TÜRK ve ZENCİLER böyledir. ONLAR İLE ANLATTIĞIMIZ HAYVANLIĞIN SON MERTEBESİ ARASINDA BÜYÜK BİR FARK YOKTUR. Onlar yararlarına olan pek çok şeyi ANLAYACAK DURUMDA DEĞİLLERDİR. Kendileri hikmet ortaya koyamadıkları gibi komşu milletlerdekini de kabul etmezler. Bu yüzden DURUMLARI ÇOK KÖTÜ VE YAŞAMA DÜZEYLERI DÜŞÜKTÜR. Gıpta edilecek bir şeyleri olmadığı gibi HAYVANLARIN KULLANILDIĞI İŞ ALANLARINDA KÖLE GİBİ KULLANILMAKTAN BAŞKA BIR İŞE DE YARAMAZLAR..." (El-Fevzü’l Asgar (Küçük Başarı))
Bu sözler, hamiyetperver ve asil Türk milletine yöneltilmiş son derece aşağılık sözlerdir. Bazı ilahiyatçılarımızın övüp, fikirlerine değer verdiğini söyledikleri bu şahıs, necip Türk milletini hayvanlardan farksız görmektedir. 600 yıl boyunca 3 kıtaya hakim olmuş kadirşinas Türk milletini, “hayvanların kullanıldığı iş alanlarında kullanılacak birer köle” olarak nitelendirecek kadar ileri gitmektedir (NECİP TÜRK MİLLETİNİ TENZİH EDERİZ). Türk milletinin asaleti ve üstünlüğü ortadadır. Milletimize aşağılık ırk, köle diyen, zencileri insandan görmeyen bu zihniyet Firavun devrinin pagan inancından kalmadır. Masonların etkisiyle gelişen bu alçak mantık, Darwinizm fikrinin temelini oluşturmuştur. Nitekim aynı mantıktaki Darwin de, soylu Türk Milleti’ne “aşağı ırk” yakıştırması yapmaktan çekinmemiştir:
"Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişine sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu gösterebilirim. Düşünün ki, birkaç yüzyıl önce Avrupa, TÜRKLER TARAFINDAN İŞGAL EDİLDİĞİNDE, Avrupa milletleri nasıl risk altında kalmıştı, bugün Avrupa'nın TÜRKLER TARAFINDAN İŞGALİ bize ne kadar gülünç geliyor.
Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türklere karşı kesin bir galibiyet elde etmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, çok sayıdakı AŞAĞI IRKLARIN medenileşmiş yüksek ırklar tarafından ELİMİNE EDİLECEĞİNİ (YOK EDİLECEĞİNİ) görüyorum." (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Vol. I, 1888. New York: D. Appleton and Company, s. 285-286)
Darwin’in zencilere bakışı da, Firavun döneminin aynı mantığını sergilemektedir:
"Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da… kuşkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakın akrabaları arasındaki boşluk daha da genişleyecek. Bu sayede ortada şu anki Avrupalı ırklardan bile daha medeni olan ırklar ve ŞU ANKI ZENCİLERDEN, AVUSTRALYA YERLİLERİNDEN VE GORİLLERDEN bile daha geride olan babun türü maymunlar kalacaktır." (Charles Darwin, The Descent of Man, 2. baskı, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178)
İnsanlarımızın bir kısmının “alim” diyerek saygı duydukları, fikirlerine değer verdikleri kişiler, işte bu kişilerdir. Hal böyleyken bütün bunları görmezden gelmek ve “alimdir, saygı duyulur” mantığıyla hareket etmek son derece tehlikelidir. Her “alim” sıfatına sahip kişiye saygı duyulacak diye bir kaide yoktur. Şeytanın etkisindeki pek çok kişi, ortaya attıkları fikirlerle tarihe adlarını yazdırmış ama insanlığa hep zulüm getirmişlerdir. Marks, Lenin, Stalin, bunların hepsi sözde alimdir. Terörist liderlerin de bir kısmı alim derecesinde bilgiye sahiptirler. Mason profesörler de alimdir. Eğer alimlere saygı duyulacak diye bir kural varsa, bu durumda bu kişilere de saygı duyulması gerekir. Ancak elbette ki bir insana saygı duyulması için onun “alim” sıfatına sahip olması yeterli değildir. Bir insan, ancak İNSAN GİBİ DAVRANIYORSA, MÜSLÜMANCA YAŞIYOR VE MÜSLÜMANCA KONUŞUYORSA ALİMDİR. İnsanlara karşı nefret doluysa, İNSANLARIN BİR KISMINI MAYMUN OLARAK GÖRECEK KADAR AŞAĞILIKSA, FAŞİST VE IRKÇI GÖRÜŞTEYSE, böyle bir insana alim denilemeyeceği aşikardır.
Milletimiz, masonlar tarafından oynanan bu oyuna kanmayacak kadar zeki ve üstün bir millettir. Darwinizm safsatasıyla yıllardan beri aldatılmış olduklarını anlamışlardır. İnsanlarımız, YARATILIŞI İSPAT EDEN 100 MİLYON FOSİLİN varlığından haberdardırlar. TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL OLMADIĞINI BİLMEKTEDİRLER. Değil tek bir insanın, insanın hücresindeki TEK BİR PROTEİNİN BİLE TESADÜFEN MEYDANA GELEMEYECEĞİNİ anlamışlardır. Canlıların, Rabbimizin “OL” emri ile yoktan yaratıldıklarını bilimsel delillerle, açık kanıtlarla görmüşlerdir. Allah’ın varlığını açıkça inkar eden Darwinizm adındaki bu sapkın pagan dini, toplumumuzda artık KESİN OLARAK REDDEDİLMEKTEDİR. Toplumumuza empoze edilmeye çalışılan “Allah canlıları evrim ile yarattı” yalanı, Darwinizm’in 21. yüzyıldaki yenilgisinin ardından, taraftar bulabilmek için masonların ürettiği yeni bir yalandır. Kuran’daki izahlara tam anlamıyla ters düşen, bilimsel delillerle kesin olarak yalanlanmış olan, tek bir ara fosil ile bile desteklenmemiş olan bu iddianın tuzağına halkımız düşmemektedir. Halkımız meleklerin, cinlerin evrimle yaratılmadığını, yılana dönüşen Hz. Musa’nın asasının evrimle şekil değiştirmediğini bildikleri gibi canlıların da evrimle oluşmadığını bilmektedirler. Artık milletimiz üzerinde oynanmaya çalışılan oyunlar sürekli olarak boşa çıkmaktadır. SOYLU TÜRK HALKI ARTIK KANDIRILAMAMAKTADIR.
146-65 milyon yıllık hurma ağacı yaprağı fosili.
Günümüzdeki hurma ağacı yaprağı.
354 – 292 milyon yıllık eğrelti otu fosili günümüzdekinin aynısı olarak bitkilerin evrimleşmediğinin delilidir.
Günümüzdeki eğrelti otu.
Darwin’in, Türk Milleti hakkındaki hezeyanlarının yer aldığı “Charles Darwin’in Hayatı ve Mektupları” isimli kitabının giriş sayfası. Kitap Darwin’in oğlu Francis Darwin tarafından hazırlanmıştır.
Harun Yahya Külliyatı, Evrim Teorisinin Çöküşünü
Ortaya Koymakta, Yaratılış Gerçeği’nin
Delillerini Sergilemektedir
Yazarın bugüne kadar kaleme aldığı kitaplarının sayısı yaklaşık 300’dür. Bu kitaplar 48.000 sayfa ve 35.500 resimden oluşmaktadır. Bunların 7.000 sayfa ve 6.000 resimlik bölümü Evrim Teorisinin çöküşünü konu almaktadır.
Adnan Oktar'ın, Harun Yahya müstear ismi ile kaleme aldığı kitaplara ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan belgesellere, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net, www.harunyahya.com ve www.harunyahya.tv adreslerinden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.
GLOBAL YAYINCILIK SiPARiŞ HATTI 0212 444 444 1
Özbekistan Yönetimi, ateist Siyonistlerin ve masonların mazlum Müslümanlara yönelik oyunlarına gelmemeli, tüm vatandaşlarına karşı sevgi ve şefkat dolu bir yaklaşım içinde olmalıdır.
● Özbekistan Devleti'nde önemli kadroların ve yetkili makamların ateist Siyonistler ve masonlar tarafından tutulduğu bilinmektedir. Özbekistan Yönetimi içinde yerleşmiş olan bu çevreler, Sayın İslam Kerimov'u da çeşitli oyunlar ve yönlendirmelerle etki altına almaya çalışmaktadır. Oysa Sayın Kerimov tam bir Türk milliyetçisi ve Türk İslam Birliği savunucusudur. Kendisinin ateist Siyonistlerin ve masonların yönlendirmelerine karşı dikkatli olması, onların oyunlarına gelmemesi gerekir.
● Komünist rejimin baskısı ve acımasızlığı altında yıllarca ezilmiş olan Özbekistan'ın zenginliğinin, aydınlığının ve gelişmesinin en önemli yolu, Türk İslam Birliği'nin çatısı altında yer almaktır. Türk İslam Birliği, Özbekistan’ın çekinmesi, bu kutlu düşünceyi savunanları hapsederek bu uğurdaki girişimleri baskı altına almaya çalışması gereken bir düşünce değildir. Tam tersine, müreffeh olmak isteyen, huzur isteyen, barış isteyen, güvenlik isteyen bir Özbekistan için Türk İslam Birliği'nin şefkatli, sevgi dolu ve demokratik yapısı büyük bir nimettir.
● "Büyük Türk Devleti kurmayı savunmak" ve Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerini okumak suçlarıyla 2008 yılından bu yana yargılanan kişilerin 8-12 yıl hapis cezası aldığı Özbekistan'da, Türk İslam Birliği savunucularına karşı son derece yanlış bir politika izlendiği, mazlum ve masum insanların gereksiz yere baskı altına alındığı anlaşılmaktadır. Büyük Türk Devleti'nin yani Türk İslam Birliği'nin kurulmasının savunulması da Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerinin okunması da hiçbir şekilde suç unsuru içermeyen tutumlardır.
● Bediüzzaman Said Nursi geçtiğimiz yüzyılın müceddidi olan, İslam tarihinin en kıymetli, en güzel ahlaklı, en saygıdeğer alimlerinden biridir. Bediüzzaman'ın eserleri bir nur, sevgi, hoşgörü, merhamet ve şefkat kaynağıdır. Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerini okuyan ve bu mübarek şahsın üstün ahlakını kendisine örnek alan bir kimsenin herhangi bir ayrılıkçı, bölücü veya şiddet içeren düşünce içinde olması imkansızdır. Hayatının yaklaşık 30 yılını en ağır hapishane koşulları içerisinde geçiren, yaşamı boyunca birçok haksızlığa maruz kalan Bediüzzaman, yakınlarına ve talebelerine her zaman itidali, sevgiyi, affedici ve güzel huylu olmayı tavsiye etmiş bir insandır. Onun yolunu izleyenler de Devlet'e itaatli, kanunlara saygılı, dengeli, barışsever, ılımlı, sevecen ve hoşgörülü insanlardır.
● Özbekistan yönetiminin bu insanları kendince bir tehlike gibi görmesinin, yanlış bilgilendirme ve yönlendirmelerden kaynaklandığı açıktır. Özbek Yönetimi'nin ateist Siyonistlerin ve masonların, Özbekistan'ın güçlenmesini, gelişmesini ve ilerlemesini engellemek amacıyla oynadığı oyuna gelmemesi gerekir. Zira, Bediüzzaman Said Nursi'nin eserleri Özbekistan için bir tehdit unsuru değil, tam tersine birleştirici, huzuru sağlayıcı, Devlet'e bağlılığı güçlendirici eserlerdir. Özbek Yönetimi'nin bu gerçeği görmesi, Özbekistan'ın iyiliği için gayret
● Özbek Yönetimi'nin Türk İslam Birliği düşüncesinden tedirgin olması da son derece yersiz ve gereksizdir. Türklük ve İslam ahlakı Özbek halkının ruhudur. Özbek halkının hemen hepsi Türk İslam Birliği'ni istemekte ve gönülden desteklemektedir. Bu birliğin tesis edilmesinin Özbek Devleti'nin menfaatine olduğu da açık bir gerçektir. Özbekistan için bir aydınlanma, zenginleşme, gelişme ve güçlenme vesilesi olduğu aşikar olmasına rağmen, Özbekistan'ın bu birlikten uzak tutulmaya çalışılması ateist Siyonistlerin ve masonların bir oyunudur. Özbek Yönetimi'nin bu oyuna gelmeyecek kadar ferasetli ve ileri görüşlü olduğunu düşünüyoruz.
● Türk İslam Birliği'nin kuruluşu her geçen gün daha da yaklaşmaktadır. Tüm Türk İslam dünyasının coşku ve heyecanla bu birliğin tesisi için gayret ettiği bir dönemde, asırlardır beklenen büyük beraberliğin oluşması yolunda, Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerini okuyan masum, mazlum insanlara karşı izlenen bu politikayla acilen düzeltilmesi gereken çok ciddi bir yanlış yapılmıştır. Bizim Özbek Yönetimi'nden beklentimiz Ahıska Türkleri de dahil olmak üzere Özbekistan'da yaşayan tüm Türklere, Müslümanlara ve halka karşı sevgi ve şafkat dolu bir yaklaşım içinde olması ve yapılan bu büyük hatanın bir an önce telafi edilmesidir.
Türk-İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.
Türk-İslam Birliği laik, modern, ilerici, demokrat bir birlik olacaktır. Bu birliğin laik yapısı inananan inanmayan, her düşünceden ve ideolojiden her insanın koruyucusu olacaktır. Laik ve demokratik esaslara dayanan ve hukukun üstünlüğü prensibini ilke edinmiş bu birliğin çatısı altında Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar hatta Budistler, ateistler, inançsızlar, materyalistler kısaca herkes fikirlerini dilediği gibi ifade edebilecek, istediği gibi hür ve rahat yaşayacaktır.
Birlik olmak Türk-İslam dünyasına müthiş güç kazandıracaktır. Türk İslam Birliğinin kurulmasıyla, tüm dünya rahatlayacaktır. Terör sorunu son bulacak, hammadde kaynakları en verimli şekilde değerlendirilecek, bu kaynaklara sahip olanlar da kaynaklardan faydalanmak isteyenler de korunacak, ekonomik ve sosyal düzen korunacak, kültürel çatışma tamamen ortadan kalkacaktır.
Türk-İslam Birliği dünyaya barış getirecektir. Türk-İslam Birliği öncelikle Müslüman ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözüp İslam dünyasına sulh getirecek, öte yandan dünya genelinde çatışma ve savaşı kışkırtan her türlü hareketin karşısında yer alacak, savaşı körükleyen her türlü girişime karşı engelleyici bir güç olacaktır.
Türk-İslam Birliği ticareti canlandıracak, ekonomiyi güçlendirecektir. Ekonomide, siyasi alanda ve kültürel sahada Müslüman ülkeler arasında gerçekleştirilecek bir bütünlük, geri kalmış olanların hızla ilerlemesine, gerekli imkana ve alt yapıya sahip olanların bunları en verimli şekilde kullanabilmelerine olanak tanıyacaktır.
Türk-İslam Birliği, Türk dünyasını ve Müslüman alemini kalkındıracaktır. Oluşturulacak İslam ortak pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük,
Cem Sedat Altan (Bilim Araştırma Vakfı Başkanı)
GLOBAL YAYINCILIK SİPARİŞ HATTI (0212) 444 444 1
● Charles Darwin, insanların maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini savunurken, Avrupalı ırkların daha çok evrimleşip medenileştiğini, diğer ırkların ise "yarı maymun" vasfını devam ettirdiklerini iddia etmiştir.
●
● Darwin'in bilimdışı iddiasına göre "doğa tarafından kayırılmış ırklar" vardı.
● Charles Darwin'in, insanları gelişmiş bir hayvan türü olarak göstermesi ve bazı insan ırklarını ise adeta henüz gelişimini tamamlayamamış, hayvana yakın türler olarak tanıtması, insanlık tarihi için son derece tehlikeli ve tahrip edici olmuştur. Darwin'in bu hezeyanlarını kendilerine rehber edinenler, geçtiğimiz yüzyıl boyunca farklı ırkları insafsızca sömürmüşler, onları çok zor koşullara mahkum etmişler, hatta soykırıma uğratmışlardır.
● Darwin’in ırklar konusundaki sapkın izahları milletlerin sömürülmesine çanak tutmakla kalmamış köle ticaretine, zencilerin ve bazı ırkların aşağılanmasına, kadınların aşağı ırk olarak görülmesine ve pek çok masum insan topluluğunun mağduriyetine sebep olmuştur. Darwinist izahları temel alan sapkın ve cani ruhlu liderler, kendilerinden olmayan ırkları adeta birer hayvan gibi görmüşler ve onlara hayvan muamelesi yapmaktan çekinmemişlerdir.
● Sözde bilimsel Darwinist teklinlerle vatandaşlarını, üstün ve seçkin olduklarına inandıran emperyalist güçler, dur durak bilmeksizin mazlum milletleri sindirme, sömürme ve yok etme gayretindedirler.
● Emperyalist güçlerin bu oyununu bozacak yegane güç ise Allah’ın izni ile Türk Milleti’dir.
GÖSTERMEYE ÇALIŞMIŞTIR
“Avrupa IrklarI olarak bİlİnen medeni Irklar, yaşam mücadelesinde Türklere karŞI kesİn bİr galİbİyet elde etmİŞlerdİr. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini görüyorum." (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, cilt 1. New York, D. Appleton and Company, 1888. s. 285-86 )
Türkleri açıkça aşağı bir ırk olarak tanımlayan bu yaklaşımın evrimci bir hezeyan olduğu açıktır. Ancak düşünülmesi gereken diğer bir nokta, Darwinistlerin bu tür yaklaşımlarının emperyalist bir plana hizmet ettiğidir. Çünkü Darwin, Müslüman Türk Milleti'nin hiç bir anlamda "geri" bir millet olmadığını elbette biliyordu. Türk Milleti'nin tarihte kurduğu büyük devletlerle, özellikle de Osmanlı Devleti'yle ortaya büyük bir kültür ve üstün bir ahlak koyduğunu bilmemesi imkansızdı. Buna rağmen Türk Milleti'ni "geri ırk" olarak tanımlamıştır. Darwin'in bu kasıtlı ırkçılığının ardında yatan en önemli hedef ise, gerçekte 19. yüzyıl Avrupa emperyalizmine hizmet edebilmekti. Avrupa devletleri o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama ve paylaşma çabası içindeydiler ve
Nitekim Birinci Dünya Savaşı’nda bu propaganda çok etkili olmuştur. Örneğin İngiltere Savaş Bakanı Sir Winston Churchill, Çanakkale Savaşı sürerken, Türk Milleti’ne karşı zehirli gaz kullanımını “Türklerin insanla maymun arası varlıklar” oldukları iddiasıyla teşvik etmiş, bu yönde emirler vermiştir.
DARWIN, ZENCİLERİ VE AVUSTRALYA YERLİLERİNİ
GORİLLERLE BİR TUTMUŞTUR
Darwin’e göre Avrupalı ırklar kayırılmış ırklardı. Tüm Asyalı ve Afrikalı ırklar ise Darwin'in çarpık mantığına göre sözde evrim sürecinde geri kalmış ırkları oluşturuyorlardı.
"Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da, kuşkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakın akrabaları arasındaki boşluk daha da genişleyecek. Bu sayede ortada şu anki Avrupalı ırklardan bile daha medeni olan ırklar ve şu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile daha geride olan babun türü maymunlar kalacaktır." (Charles Darwin, The Descent of Man, 2. baskı, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178)
Bilimsel hiçbir dayanağı olmayan ve sadece Darwin'in karanlık mantığının ürünü olan bu sapkın fikirler, bazı çevreler tarafından hemen benimsenmiş ve uygulamaya konulmuştur.
On yıllar boyunca farklı ırktan insanları köleleştiren, bu insanların her türlü imkanlarını zorla sömürgeleştiren, onları fakirliğe, yokluğa mahkum
Ota Benga isimli Kongo'lu yerli evrimcilerin zulmüne uğramış bir kişidir. 1904 yılında, evrimci bir araştırmacı tarafından tutsak edildikten sonra bir hayvan gibi zincirlenmiş, kafese konulmuş ve ABD'ye götürülmüştür.
Evrimci bilim adamları, St. Louis Dünya Fuarı'nda onu çeşitli maymun türleriyle birlikte kafese koyarak "insana en yakın ara geçiş formu" olarak teşhir etmişler, iki sene sonra New York'taki Bronx Hayvanat Bahçesi'ne götürmüşlerdir. Burada birkaç şempanze, bir goril ve bir orangutan ile birlikte "insanın eski ataları" adı altında sergilemişler, ziyaretçiler de kendilerine anlatılan evrim hikayelerinin etkisiyle ona bir hayvan gibi davranmışlardır. Ota Benga sonunda, maruz kaldığı bu uygulamaya dayanamayarak intihar etmiştir.
DARWIN, KADINLARI AŞAĞI IRK ÖZELLİKLERİNE
SAHİP VARLIKLAR OLARAK TANIMLAMIŞTIR
Charles Darwin dahil olmak üzere pek çok Darwinist, kadınların hem biyolojik hem de zihinsel olarak erkeklerden aşağı oldukları, evrimleşemedikleri ve aşağı bir ırk oluşturdukları safsatasına inanır.
Darwinistlerin erkekler ile kadınlar arasında var olduğunu iddia ettikleri sözde zihinsel fark o kadar önemli boyutlardadır ki, bazı evrimciler kendi akıllarınca kadın ve erkeği iki farklı türe ayırmışlardır.
Darwin’in düşüncelerini aşağıdaki alıntılar ortaya koymaktadır.
Şüphesiz insanlar arasında cinsiyetlerine göre üstünlük olduğunu savunmak son derece cahilce bir iddiadır. Kadının da erkeğin de sahip olduğu fiziksel özelliklere göre farklı meziyetleri ve kabiliyetleri vardır, ancak bunlar, birini diğerinden üstün veya aşağı kılmaz.
DARWIN’iN TEORİSİ HAKKINDAKİ BAZI İTİRAFLARI
“Teoriye karşı haklı olarak yöneltilmiş itirazların ve teorinin karşılaştığı güçlüklerin ağırlığı altında yıllarca ve onların ağırlığından kuşkulanamayacak kadar çok ezildim.” (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 528)
“Oldukça iyi biliyorum ki, spekülasyonlarım meşru bilimin sınırlarının oldukça ilerisine uzanmıştır.” (Charles Darwin and the Problem of Creation, 1979, s. 2)
Charles Darwin’in oğlu Francis Darwin’in, babasının mektuplarını derlediği “Life and Letters of Charles Darwin” isimli kitapta Darwin’in pek çok itirafı yer almaktadır:
“Bana kitabımı soruyorsun, sana söyleyebileceğim tek şey intihar etmeye hazır olduğum; kitabın çok makul bir şekilde kaleme alındığını düşünüyordum, fakat şimdi tekrar yazılması gerektiğini anladım.” (Cilt.II, s.501)
“Sık sık üzerime soğuk bir ürperti geliyor ve kendi kendime bütün hayatımı bir fantaziye adayıp adamadığımı soruyorum.” (Cilt.II, s. 25)
“Görüşlerimin, sayısız miktarda zorluklarla dolu olduğunu göremeyecek kadar kör olduğumu sanma...” (Cilt.I, s. 395)
“Tamamen yanlış bir inancın içinde olduğumu düşünmeye başladım.” (Cilt.II, s.117)
“Bazen tamamıyla çöküntüye uğrayacağımdan korkuyorum...” (Cilt.I, s.413)
ÜSTÜNLÜK SADECE TAKVA İLEDİR
Allah insanları farklı renklerde ve farklı diller ile yaratmıştır. Bu, Allah'ın yaratışındaki sanat ve çeşitliliğin bir göstergesidir ve hiçbir şekilde bir üstünlük gerekçesi yapılamaz. Kuran’da Allah şöyle buyurmaktadır:
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)
Allah Katındaki tek üstünlük ise insanın takvası, yani nefsini her türlü günah ve isyandan, bozulma ve sapmalardan koruması ve bundan kaynaklanan üstün ahlakıdır. Takva dışında hiçbir insanın hiçbir insan üzerinde, herhangi bir özelliğinden dolayı üstünlüğü olamaz. Allah bunu şöyle bildirir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
EVRİM TEORİSİNİN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU
ANLAMAK İÇİN HARUN YAHYA’NIN (ADNAN OKTAR)
BU KİTAPLARINI OKUMALISINIZ!
Adnan Oktar’ın, Harun Yahya müstear ismiyle kaleme aldığı eserlerin sayısı yaklaşık 300’dür. Bu kitaplar 48.000 sayfa ve 35.500 resimden oluşmaktadır. Bu kitapların 7.000 sayfa ve 6.000 resimlik bölümü Evrim Teorisinin çöküşünü konu almaktadır.
Yazarın tüm kitaplarını ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan yaklaşık 200 belgeseli, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak edinebilir veya Global Yayıncılık'ın (0212) 444 444 1 no’lu telefonunu arayarak satın alabilirsiniz.