Belgeseller Artık Cebinizde!



Podcast kullanımı ile ilgili olarak

harunyahyapodcast.blogspot.com

sitesine bakabilirsiniz.

İnsanın Dna Şifresini Çözen Dr. Francis Collins Açıkladı: "Laboratuarda Allah'ı Hissettim"


Dünyanın en önemli genetik uzmanlarından biri olan ve sekiz yıl önce insan DNA'sının şifresini çözen bilim adamı Dr. Francis Collins, Allah'a iman ettiğini açıkladı.

Collins yaptığı büyük buluşun ardından, Allah'ın varlığını anlattığı kitabını kaleme aldı. Yakında piyasaya çıkacak kitabıyla ilgili İngiliz Time dergisine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Allah'a inandığını söyleyerek, “Allah'ın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Allah'a daha da yaklaştırıyor.

Laboratuvarda çalışırken Allah'ı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben O'na inanıyorum. DNA'nın şifresini çözmek beni Allah'a biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kurtulan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Allah'ın işidir.”
açıklamalarında bulundu.

İnsan genini çözmenin kendisine Allah'ın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Allah onu her zaman biliyordu.” dedi.

Akıl ve vicdan sahibi her insan, DNA'daki müthiş kodlama sisteminin şuursuz atomlar tarafından kendiliğinden oluşamayacağını takdir edecektir. İnsan vücudunda trilyonlarca hücrenin her birinde kesintisiz işleyen sistemler, insana Allah'ın sonsuz aklını, ilmini, gücünü, yaratışındaki sonsuz mükemmelliği göstermektedir.



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

DARWINİZM, KOMÜNİZM VE TERÖR BİR BÜTÜNDÜR



www.hurriyetgazetesinecevap.com / www.hurriyetgazetesinecevap.net

DARWINİZM, KOMÜNİZM VE TERÖR BİR BÜTÜNDÜR

Bölücü örgüt, “anti-komünist, anti-Darwinist, anti-materyalist karşı propaganda” ile yenileceğini anlamış ve taktik değiştirerek artık komünist olmadığı yönünde beyanlar vermeye başlamıştır. Gayesi zaman ve mevzi kazanmak olan bu oyuna kimse gelmemelidir. Bölücü örgüt komünisttir ve onu çökertecek asıl yöntem olan karşı propaganda, kararlılıkla ve kesintisiz olarak devam ettirilmelidir.

  • Hürriyet Gazetesi, 24 Haziran 2007 tarihinde, “PKK Artık Sağlam Bir Amerikancı” başlığıyla “bölücü örgütün komünist kimliği konusunda şüphe meydana getirebilecek” son derece tehlikeli bir haber yapmıştır. Kapaktan duyurulan bu haberde, bölücü örgütün devrimci komünist çizgiden vazgeçtiği yönündeki demeçlere yer verilmiştir. Oysa örgüt komünist ideolojiden asla vazgeçmiş değildir, sadece klasik bir taktik uygulamaktadır. Haberdeki demeçler aleni ve büyük birer yalandır. Basınımız, bu tür haberlerde daha dikkatli olmalı, bölücü örgütün oyunlarına gelmemelidir.

  • Son zamanlarda bölücü örgütün dikkatle gizlemek istediği asıl konu komünist kimliğidir. Örgüt, bu kimliğin, dindar doğu insanı tarafından dışlanacağını iyice fark etmiş ve kendini kürt milliyetçisi bir oluşum olarak gösterme çabasına girişmiştir.
  • Örgütün geçmişte kıyasıya savunduğu ateizm ve komünizm bugün başına bela olmuş durumdadır. Çoğunluğunu samimi dindar insanların oluşturduğu Doğu bölgelerimizdeki vatandaşlarımız, bölücü örgütün gerçek yüzünü son aylarda gazetelere yansıyan haber ve duyurularla net biçimde fark etmiş, akabinde bölgede bölücü örgüt aleyhine bir dönüş başlamıştır.
  • Bölücü örgütün, üzerine en çok gidilmesi ve halkın bilgilendirilmesi gereken yönü “ateist ve komünist olduğu” gerçeğidir. Örgüt elebaşının geçmişteki tüm ifadeleri azılı bir komünist üslubundadır. Örgüt elebaşı, SSCB’nin yıkılmasının ardından ağız değiştirmeye başlamış özellikle yakalandıktan sonra “taktik gereği” yeni ve sahte bir kimliğe bürünmüştür.
  • Lenin’in “Bir Adım İleri İki Adım Geri” kitabında verdiği taktikler doğrultusunda açıklamalar yapılmıştır. Lenin, bir komünistin kendisini gizlemek için dindar gözükebileceği, marksist olmadığını söyleyebileceği, geri adım atabileceği gibi takiye yöntemlerini tavsiye etmiştir. Bölücü örgütün bu tür taktik ve aldatmacalarına karşı uyanık ve dikkatli olunmalıdır. Örgüt tam anlamıyla bir ateist-komünist örgüttür ve bu gerçeği bugünden sonra gizlemesine ise imkan yoktur.
  • Doğuda yaşayan ve samimi birer dindar olan kürt kökenli vatandaşlarımız Allah’ı, peygamberleri, kitapları, ahireti inkar eden komünist örgütü -Allah’ın izniyle- çok yakında bölgeden söküp atacaktır.

    Lenin’in bu kitabı, komünistlerin en temel taktiğini anlatmaktadır.

    Hürriyet Gazetesi bölücü örgütün gerçek yapısını deşifre etmeli, halkta hatalı intibaa meydana getirebilecek haberlerden kaçınmalıdır.

    Bölücü Terör Örgütünün Komünist Olduğu Tartışılmaz Bir Gerçektir

    Bölücü terör örgütü, her eylemi, her sloganı ve her bildirisiyle komünisttir. Ancak bölge halkı bu konuda son derece bilgisizdir ve eli kanlı örgüt militanlarını kimi zaman “kürt halkı adına savaşan, kürt milliyetçisi gerillalar” olarak algılamaktadır.

    Bölgedeki halkımızın büyük bölümü dindardır. Dolayısıyla bölücü örgütün gerçek hedeflerini ve ateist yapısını anladığında örgüt aleyhinde tavrı çok daha kesin olacaktır. Bu sebeple örgütün ateist ve komünist kimliği geniş kapsamlı bir karşı propaganda ile halkımıza duyurulmalıdır. Bu konuda radyo, TV ve basın da kullanılarak çok etkin bir çalışma yapılması gerekmektedir.

    Burada bir etnik hareket değil, komünist ve dinsiz bir hareket söz konusudur. Kürt milliyetçiliği görüntüsü tamamen bölge halkının gözünü boyamaya yöneliktir.

    Örgütün Marksist-Leninist bir yapıda olduğu, gerek savcılık iddianamelerinde, gerek MİT raporlarında gerekse mahkeme kararlarında sabittir. Kaldı ki örgütün komünist olduğunu anlamak için çok ayrıntılı bir araştırmaya bile gerek yoktur. Çünkü örgütün uzun yıllar kullandığı bayrağında komünizmin en bilinen simgesi olan orak-çekiç motifinin yer alması bile konunun ispatı için yeterlidir. (Bu amblem daha sonra strateji ve taktik değişikliğine giden örgüt tarafından değiştirilmiştir.) Örgütün kuruluş kongresinde yer alan ve örgütün internet sitesinde göze çarpan ifadeler de, marksizme olan sadakati net olarak ortaya koymaktadır:

    “MARKSİST-LENİNİST TEORİ ÇOK İYİ ÖZÜMSENMELİDİR. Önder kadrolar sık sık Marksizm’e müracaat etmeli, Marksizm’in uygulanmasını başlangıç şekli yapmak için bu öğretiyi gerçekten özümsemeliler. ...Biz SOSYALİZMİ SİYASAL SORUNUN ÇÖZÜMLENMESİNDE DAHA ÇOK BİR EYLEM KILAVUZU OLARAK ELE ALACAĞIZ. Mutlaka böyle bir öğretinin temsilcisi olarak, böyle bir öğretinin savunucusu olarak, bunun en önemli koşulu olarak bulunulan ülkenin siyasal iktidar meselesine uygulayarak, mevcut iktidarı parçalamada bir araç olarak, bir eylem kılavuzu olarak kullanarak üzerimize düşeni yapacağız.”

    Örgüt liderinin, 13. kuruluş yıldönümü mesajından:

    "Sosyalizm yıkıldı, komünizm yıkıldı" diyenlere en iyi cevap olarak, ‘tam tersine, SOSYALİZMİN EN GÜÇLÜSÜ, EN DOĞRUSU, EN YÜCESİ PKK'DE GERÇEKLEŞMİŞTİR’ diyoruz."

    Örgüt liderinin 1 Mayıs 1982 tarihli konuşmasından:

    “Ama şunu iyi bilmeliyiz ki, Kürdistan tarihi bugün çağa ulaşmak istiyorsa, tamamıyla işçi sınıfı gerçeğine dayanmak zorundadır. Ne kadar elverişsiz koşulları yaşarsa yaşasın, işçi sınıfının objektif gücüne ve onun eylem kılavuzu olan bilimine, MARKSİZM-LENINİZM’E DAYANMAK ZORUNDADIR VE DİKKAT EDİLİRSE BİZİM VARLIK NEDENİMİZ TÜMÜYLE BU GERÇEK ETRAFINDA OLUŞMUŞTUR. ...Eğer o aşiret duvarları, o feodal çitler aşılmasaydı, MODERN DÜŞÜNCE, EN DEVRİMCİ DÜŞÜNCE OLAN MARKSİZM-LENINİZM kafalarımıza sıçramayacaktı, onun için zemin bulamayacaktı.”

    ATATÜRK’ÜN KOMÜNİZM UYARISI:

    “Komünizm, Türk Dünyası'nın en büyük düşmanıdır. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.”

    "Avrupa'da çıkacak bir savaşın başlıca galibi ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya'dır. Sadece bolşevizm (komünizm)dir. Rusya'nın yakın komşusu ve bu memleketle en çok savaşmış bir millet olarak biz Türkler, orada cereyan eden olayları yakından izliyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Uyanan Doğu milletlerinin düşünce yapılarını mükemmelen sömüren, onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen bolşevikler (komünistler), yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 3, s. 94-95)

    Bölücü Örgüte Sinsice Destek Veren Avrupa Materyalist Birliği’nde Yaratılış Gerçeği Sarsıntısı

    • 8 Haziran 2007’de, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne, “Kültür, Bilim ve Eğitim Komitesi” tarafndan sunulan bir rapor, Avrupalılar arasında Yaratılış Gerçeği’ne olan ilginin artmasından komünistlerin duyduğu endişe ve paniği ortaya koymuştur. Fransa Sosyalist Grup üyelerinden Guy Lengagne’in kaleme aldığı raporun başlğ oldukça çarpıcı ve ibret vericidir: “Eğitimde Yaratlşçlğn Tehlikeleri”. Raporda, Yaratılış’ı anlatmak tehlikeli bir eylem gibi gösterilmekte, Darwinizm’in reddedilerek Yaratılış’ın kabul görmesi halinde Avrupa’nın “temel değerlerinin” sarsılacağı vurgulanmaktadır.

  • Hiç kuşkusuz bu raporda “temel değerler”den kastedilen materyalist kültürden başka birşey değildir. Başta Fransa, İngiltere, Hollanda ve Belçika olmak üzere Avrupa çok uzun bir süredir Darwinist-materyalist etki altındadır. Avrupa’da yaşayan insanlar Darwinizm Dininin büyüsüne kapılmışlar, bunun sonucu olarak son derece soğuk, her türlü ahlaki ve insani değerlerden yoksun bir noktaya doğru sürüklenmişlerdir.
  • Ancak son zamanlarda Avrupa’da yüzyıllardır süregelen materyalist etki hızla güç kaybetmektedir. Avrupa insanı, Yaratılışın gerçek ve Darwinizm ise büyük bir aldatmaca olduğunu anlamaya başlamıştır. Bugün Avrupa’nın pek çok seçkin eğitim kurumunda öğrencilerle öğretmenleri arasında evrim teorisi tartışılmakta, gerçekleri fark eden Avrupalı gençler Yaratılış Gerçeği’nin gönüllü savunucuları haline gelmektedir. Aynı şekilde akademik çevrelerde ve özel olarak kurulan resmi komisyonlarda da Darwinizm tartışılmakta, kısaca Avrupa’da önemli bir değişim yaşanmaktadır.
  • Bu noktaya gelinmesinde ise Harun Yahya’nın Yaratılış Atlası isimli kitabının etkisi çok büyüktür. Bu kitap, İtalyanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca basılarak Avrupa’da çok geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmış ve sözkonusu raporun yazılmasına sebep olan tüm gelişmeler bu kitaptan sonra meydana gelmiştir. Nitekim raporda da aynı tespit yer almakta, Yaratılış Atlası isimli kitaptan ve yazarı Harun Yahya’dan pek çok yerde söz edilmektedir.

    AVRUPA BASININDA YARATILIŞ ATLASI HAKKINDA ÇIKAN

    BİNLERCE HABERDEN BAZILARI

    1. 2 şubat 2007 tarihli Le blog d'Yves Daoudal kişisel sitesi Yaratılış Atlası ile ilgili haberi "Darwinist Panik" başlığı ile vermiştir.

  • Belçika'da yayınlanan A Voix Autre isimli gazetede Harun Yahya’nın Yaratılış Atlası isimli eserinin Fransa’da oluşturduğu etki, "Kulisler arkasında yaşanan panik!" ve "Yaratılışçı literatür hiçbir dönemde bu kadar güçlü olmamıştı" ifadeleriyle yer almıştır.
  • Le Nouvel Observateur dergisi, Yaratılış hareketinin en önemli temsilcisi olarak, "uluslararası Harun Yahya yayınlarının da katkısıyla Harun Yahya'nın kendisidir,” açıklamasında bulunmuştur.
  • Science dergisi, 16 Şubat 2007 tarihli sayısında, Fransa'ya ve tüm diğer ülkelere gönderilen Yaratılış Atlası ile ilgili, "Uzun zamandır evrime yapılan 'en göz kamaştırıcı görünümlü saldırı': Bu, son haftalarda kendilerine Yaratılış Atlası gönderilen Avrupalı bilim adamlarının ortak görüşü" yorumunu yapmıştır.
  • 3 Şubat 2007 tarihli Le Monde gazetesi Yaratılış Atlası'nı "benzersiz bir eser" şeklinde yorumlamıştır.
  • Hollanda’da yayın yapan Radio Netherlands’ın internet sitesinde yer alan Nicolien Den Boer’in makalesinde “Yaratılış Atlası tüm Avrupa’da büyük bir tufan oluşturdu” ifadesi yer aldı.
  • 2 Şubat 2007 tarihli Le Figaro gazetesinde “İslami yaratılışçılığın Fransa’ya hücumu” başlıklı bir haber yer aldı.
  • 3 Şubat 2007 tarihli Le Monde gazetesinde “Yaratılışçılar Fransız okullarına doğru atağa geçti” başlıklı bir haber yer aldı.
  • 6 Şubat 2007 tarihli La Liberation gazetesinde “Harun Yahya Türkiye’de yaratılışçılığın en büyük savunucusu (şampiyonu)” olarak tanınıyor.
  • 5 Şubat 2007 The Washington Post gazetesi Yaratılış Atlası’nın etkisini “Darwinizm’e karşı coşkulu bir atak” olarak tanımlıyor.
  • İtalyan-Fransız işbirliği ile hazırlanmış olan www.bellaciao.org isimli haber sitesinde, 9 Şubat 2007 tarihinde, dünya üzerinde Yaratılışı savunan hareketlerle ilgili bir haber yer aldı. Haberde Darwin'in teorisini (çatışmaya cesaret veren ve değerli kılan tek felsefe) geçersiz ilan eden Harun Yahya (Türk, gerçek ismi Adnan Oktar), evrim teorisini reddetmenin çok daha ötesine geçiyor”. deniyordu.
  • Tanınmış Amerikalı gazeteci Doug Ireland kişisel sitesinde “İslami yaratılışçılık Fransa’yı istila etti” başlığıyla bir haber yayınladı.
  • Gaullisme isimli bir Fransız siyasi sitesinde, 3 Şubat 2007 tarihinde yer alan haberde “... Yaratılışçılığın en aktif tebliğcisi «uluslararası Harun Yahya yayınları» nın da gücüyle, kesin olarak Harun Yahya’dır.” deniyordu.
  • Le blog des bactéries et de l'évolution isimli kişisel bir evrim temalı sitede, 8 ve 9 Şubat 2007 tarihlerinde, iki haber yayınlandı. Haberde Yaratılış Atlası için şu ifade yer alıyor: “Kur’an ayetlerinden geniş alıntılar kullanan bu koca savaş gemisi”
  • Belçika’nın en önemli gazetelerinden biri olan Le Soir’ın 5 Mart 2007 tarihli sayısında Harun Yahya’nın Yaratılış Atlası isimli eserinin dünya çapındaki etkisini ele alan bir haber yer aldı. “Kırmızı bir kitap Darwin’in tezini reddediyor” başlıklı haberde Harun Yahya’nın çalışması “dahiyane bir girişim” olarak tarif ediliyor.
  • Liege Üniversitesi’ninden Prof. Bernard Rentier kişisel sayfasında şu yorumlarda bulunuyor: İçerik şaşırtıcı, ama etkileyici. Bu kuşatmanın, atlasın tüm dünyaya dağıtılmasının, ardından oluşacak etkiyi düşünmeye insan cesaret dahi edemiyor…”
  • Polonya'da yaratılışı savunan Polskie Towarzystwo Kreacjonistyczne isimli organizasyon, internet sitesinde, “Bazı ülkelerde yazarın kitaplarının okul kitaplarından daha nüfuzlu olduğu” belirtilmektedir.
  • 23 Mart tarihinde Polonya'nın internet dergisi olan Interia.pl’da, Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası eseri ile ilgili olarak “Anti-darwinist eğitim kitabı otoriteleri şok etti” başlıklı haber yer almıştır:
  • ‘Glos Nauczycielski’ isimli internet haber sitesi Belçika Milli Eğitim Bakanlığının bir kitaptan duyduğu korkuyu "Antidarwinist kitap Belçika okullarını vurdu" başlığıyla haber yapmıştır.
  • Dziennik Online isimli haber sitesi Belçika’nın yaratılış düşüncesine gösterdiği tepkiyi sayfalarında haber yapmıştır. Belçika otoriteleri ise “kitabın acilen toplatılması gerektiğini söylüyorlar.”
  • İsviçre’nin en büyük gazetelerinden biri olan Le Matin’de, 2 Mayıs 2007 tarihinde yayınlanan haberin başlığı şu şekildeydi: “Avrupa’da propaganda tam rayına oturmuş: olağandışı bir Atlas tüm İsviçre’yi istila etti!”
  • Liège Üniversitesinin aylık dergisinde, 15 Mayıs 2007 tarihinde “Şaşırtan bir Yaratılışçılık örneği: Türk bir eser evrimi tartışmaya açıyor!” başlıklı bir haber yer aldı.
  • Almanya’nın en büyük gazetelerinden biri olan Die Welt’in 20 Haziran 2007 tarihli sayısında “Evrime Karşı Kuran’la mücadele” başlıklı büyük bir haber yer aldı. Haberde “Paris Eğitim Bakanlığı dehşete kapılarak kitabın derslerde okutulmaması yönünde çağrıda bulundu.” şeklinde bir ifade yer aldı.
  • 20 Şubat 2007 tarihinde Almanya’da “hpd-online.de” isimli bir haber sitesinde Yaratılış Atlası ile ilgili bir haber yer aldı. Haberde Fransa ve Benelüks ülkelerine gönderilen eserlerin oluşturduğu panik ifade edildi.
  • Amerika’dan yayın yapan, www.newsmax.com isimli büyük bir haber sitesinde, 22 Kasım 2006 tarihinde, “Türkler: Ateizm “Terörizmin Kökenidir” başlıklı bir haber yer aldı. Haberde şu ifade yer aldı: “Bu, Amerikan yaratılışçıların hayal dahi edemeyeceği kadar etkili.”
  • Belçika’da yayınlanan La Libre Belgique gazetesinin 23 Mart 2007 tarihli sayısında “Evrim teorisini büyüyen bir başarıyla reddeden bir yazardır...” şeklinde bir ifade yer aldı.
  • Irish Independant, Kevin Myers, 9 Mart 2007: “Harun Yahya’nın Global Yayınevinden çıkan Yaratılış Atlası adlı kitabı, belki de bu yıl, şu ana kadar olan en olağanüstü olaydır....”
  • İsviç’te yayınlanan Svenska Dagbladet isimli gazetenin 4 Mart 2007 tarihli sayısında, Carl-Johan Bilkenroth tarafından hazırlanan haberde Atlas’tan «Darwin’e meydan okuyan muhteşem eser» ifadeleriyle bahsedildi.
  • 4 Haziran 2007 tarihinde, İtalya’nın en büyük gazetesi olan Corriera della Sera’daki Yaratılış Atlası konulu haberde şu ifade yer aldı: “Yaratılış Atlası’yla işgal eden İslam kaynaklı yaratılışçılar arasında bir yarış başladı. İkisinden hangisinin üstün geleceğini bilemiyoruz, ama kesin olarak bildiğimiz şey bizim kaybedenler olacağımız...”
  • Armenews isimli haber ajansının internet sitesinde 18 Nisan 2007 tarihinde yer alan haberde, “Türkiye’de evrime karşı verilen mücadele hemen hemen kesin zaferle sonuçlanmış görünüyor” İfadesi yer aldı.




    mesajkutusu.blogspot.com

    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

    EKONOMİNİN BOZULMASI HZ. MEHDİ'NİN ÇIKIŞ ALAMETLERİNDEN BİRİDİR

    Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi'nin çıkışının alametleri çok detaylı olarak tasvir edilmiştir. Bu alametlerin neredeyse hepsi, Hicri 1400 (1979)'ün başından beri ardı ardına ortaya çıkmaktadır. Peygamberimiz (sav), Fırat'ın suyunun kesileceğini, Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulması olacağını, Irak'ın ve Afganistan'ın işgal edileceğini, gökyüzünde olağanüstü olaylar yaşanacağını, büyük depremler olacağını, birbirini takip eden fitneler meydana geleceğini, anarşi ve kargaşanın artacağını, sosyal bozulmaların yaşanacağını haber vermiştir ve bunların her biri gerçekleşmiştir. Peygamberimiz (sav)'in bildirdiği Hz. Mehdi'nin zuhur alametlerinden biri de, ekonomik sıkıntıların artması ve büyük bir ekonomik durgunluk yaşanmasıdır. Hz. Muhammed (sav), ahir zamanda ticaretin durgunlaşacağını, herkesin az kazançtan şikayet edeceğini, hayat pahalılığının artacağını, kısaca ciddi ekonomik bunalımlar yaşanacağını bildirmiştir. Son dönemlerde Amerika ve Avrupa'da yaşanan ve dünyanın diğer ülkelerini de etkilemesi beklenen ekonomik kriz, Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği bilgilerle tam bir uyum içindedir ve Hz.Mehdi'nin geliş alametlerinden biridir.

    Naim b. Hammad, İbni Mes'ud'dan rivayet edilen bir hadiste, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışının öncesinin anlatıldığı dönem, "TİCARET ve yolların KESİLDİĞİ ve fitnelerin çoğaldığı zaman" şeklinde tarif edilmektedir. Hadisin devamında ise Hz. Mehdi döneminde bu fitnelerin son bulacağı haber verilmektedir:
    "… Biz O (Hz. Mehdi) şahsı aramak için geldik ki, FİTNELER ONUN ELİYLE SÖNEBİLİR. KONSTANTİNİYYE O'NUNLA FETHEDİLİR. Biz O'nu ismi ile ve anasının, babasının ismiyle ve ordusu ile tanırız…"
    (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.52)

    Mehdi çıkmadan önce, MİLLETLER ARASINDA TİCARET ve yollar KESİLECEK, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 39)

    PİYASANIN DURGUN OLMASI, KAZANÇLARIN AZALMASI... (Kıyamet Alametleri, s. 148)

    Herkesin AZ KAZANÇTAN YAKINMASI... Paraları için zenginlerin saygı görmesi... (Kıyamet Alametleri, s. 146)

    İşlerin kesad gitmesi. Herkes "satamıyorum, alamıyorum, kazanamıyorum!" diye yakınacak. (Kıyamet Alametleri, s. 152)

    TİCARET ve yolların KESİLDİĞİ ve fitnelerin çoğaldığı zaman... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.52)


    Cumhuriyet, 27 Ağustos 2008

    Sabah, 16 Eylül 2008

    Vatan, 16 Eylül 2008

    Türkiye, 31 Ağustos 2008




    mesajkutusu.blogspot.com

    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

    DARWINİZM, KOMÜNİZM VE TERÖR İÇ İÇEDİR


    www.hurriyetgazetesinecevap.com / www.hurriyetgazetesinecevap.net
    Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz? (Nisa Suresi, 144)
    İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesad) olur. (Enfal Suresi, 73)
    DARWINİZM, KOMÜNİZM VE TERÖR İÇ İÇEDİR

    • Doğu insanı, bütün Anadolu’nun yiğit insanları gibi örnek bir ahlak sahibidir. Efendi mizaçlı, haysiyetine ve şerefine düşkün, kanaatkar, devletine sadakatli ve insancıldır. En güzel yiyeceği konuklarına sunacak kadar misafirperver, fedakar ve sevgi doludur. Böyle üstün hasletlere sahip dindar insanlar, her konuda varlıklarını hissettirmekte, gerektiğinde benzersiz bir dirayet ve özveri gösterebilmekte, her türlü cerahati bünyelerinden atmaktadırlar.

  • Komünistler, dini, aileyi, ahlakı ve devleti, menfaat ve sömürü araçları olarak ortaya çıkmış olan kavramlar olarak görür ve ortadan kalkmaları gerektiğini iddia ederler. Müslüman Doğu insanımız ise bu kavramlara sıkı sıkıya bağlıdır. Halkımız, dinine, aile kurumuna ve sahip olduğu eşsiz ahlaki değerlere saldıranlara her zaman gerekli dersi vermiş ve bundan sonra da verecektir.

  • Bölücü terör örgütünün ateist ve komünist yapısı doğu insanımıza anlatıldıkça, üniter devlet yapımızı tehdit eden bölücü terörün hayat damarları kesilmeye başlamıştır. Müslüman doğu insanımızın gerçek kimliği çok olumlu tabloları ortaya çıkarmakta ve bölge halkı terör örgütünü dışlayarak Süper Güç Türkiye’nin inşaasında tarihi yerini almaktadır.
    BAV CAMİASI’NIN ETKİSİ VE “KOMÜNİST DERİN DEVLET”İN EYLEMLERİ
    Türkiye’deki her türlü bölücü akıma karşı mücadele eden Bilim Araştırma Vakfı camiası, yıllardır çeşitli baskı, tehdit ve iftiralara maruz bırakılmaktadır. Bunun sebebi, ülkemiz üzerinde oynanan oyunların bozulmasında BAV camiasının oluşturduğu tarihi misyondur. Bazı karanlık güçler BAV’ı yok etme gayretindedirler. Özellikle devlete sızmış ve kemikleşmiş bir çete, eylemlerini pervasızlık, utanmazlık ve şımarıklık boyutuna taşımıştır.
    Komünist Derin Devlet Çetesi olarak tanımlanan bu yapılanmanın son icraatı BAV mensuplarının birkaçının ailesini BAV aleyhine kışkırtmak ve kullanmak olmuştur. TV’lerde bir kısım anne babalarca -daha ziyade zoraki bir oyunculuk gücüyle- akıtılan gözyaşları, BAV camiası aleyhine suni gündem oluşturma operasyonunda çarpıcı bir örnek olmuştur. Aileler öne sürülerek başlatılan kampanyanın sebebi çok geçmeden anlaşılmıştır: Amaç kamuoyunu tartışmalı bir yargı kararına hazırlamaktır...
    Yargıtay BAV aleyhine bir karar vermiştir ve tüm senaryo bu sonuca göre ayarlanmıştır. Olayın planlı olduğu, karar açıklanır açıklanmaz ailelerin sesinin bıçak gibi kesilmesinden de anlaşılmaktadır. Yargıtay kararının altına imza atılmadan ve resmiyet kazanmadan basına sızdırılması ve karar sürecinde ve sonrasındaki uygulamalar oldukça kuşku verici mahiyettedir.
    BAV mensuplarını ve BAV Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar’ı suçlayan, güya karalamaya çalışan ve iftira atanlardan biri de bölücü örgütün elebaşıdır. Diğer tüm komünistler gibi, bebek katili bölücübaşı da Sayın Adnan Oktar’ı kendince karalamaya çalışmakta ve bir kitabında şöyle demektedir:
    Tepede de MİT'in Türk oligarşik yapısının emrindeki din adamları vardır. Hem de filozofça din adamlarıdır bunlar. Osmanlı sultanlarına da tarih boyunca yol gösteren din adamları değil miydi? Şimdi de rejimin saldırılarına yol gösterecek din adamları vardır. Mesela o Adnan Hocalar nasıl ortaya çıkarıldı?.  (Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği, İstanbul, Şubat 2001, s. 25)

    Bölücü örgütün elebaşı, Sayın Adnan Oktar’ın savunduğu fikirlerin, olayları teşhis ve tedavideki başarısının, örgüte vereceği zararların farkına varmış, bu nedenle de iftira atmakta beis görmemiştir.
    TÜRKİYE’Yİ “DOĞU KOMÜNİST TÜRKİYE CUMHURİYETİ” VE
    “BATI KOMÜNİST TÜRKİYE CUMHURİYETİ” OLARAK İKİYE AYIRMAYA ÇALIŞAN KOMÜNİST DERİN DEVLET, BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI VE SAYIN ADNAN OKTAR’IN BU OYUNU BOZACAKLARINI ANLADIĞI İÇİN CAN HAVLİYLE BAV VE SAYIN
    ADNAN OKTAR’A SALDIRMAKTADIR. BUNDAN SONRA SALDIRILARINI ÇOK DAHA YOĞUNLAŞTIRACAĞINA DAİR DUYUMLAR BULUNMAKTADIR.
    Doğu’daki komünist hareketin, bir komünist hareket olmadığını söyleyen, bunu ısrarla örtbas etmeye çalışan ve daha da vahimi, Türkiye’yi Doğu ve Batı Komünist Türkiye Cumhuriyeti olarak ikiye bölmeye çalışan Komünist Derin Devlete karşı tüm milletimizin çok uyanık olması gerekmektedir.
    Bölücü örgütün elebaşı: “Lenin 1900’de ne ise ben de 21. yüzyıl sosyalizmini temsil ediyorum, reel sosyalizmle savaşarak, emperyalizmle savaşarak yeni sosyalizmi inşaa ediyorum.” (Özgür Yaşamla Diyaloglar, s. 201)
    Bölücü örgütün elebaşı: “PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, s.78)
    Bölücü terör örgütü, her eylemi, her sloganı ve her bildirisiyle komünisttir. Ancak bölge halkı bu konuda son derece bilgisizdir ve eli kanlı örgüt militanlarını kimi zaman “Kürt Halkı adına savaşan, kürt milliyetçisi gerillalar” olarak algılamaktadır.
    Bölgedeki halkımızın büyük bölümü dindardır. Dolayısıyla bölücü örgütün gerçek hedeflerini ve ateist yapısını anladığında örgüt aleyhinde tavrı çok daha kesin olacaktır. Bu sebeple örgütün ateist ve komünist kimliği geniş kapsamlı bir karşı propaganda ile halkımıza duyurulmalıdır. Bu konuda radyo, TV ve basın da kullanılarak çok etkin bir çalışma yapılması gerekmektedir.
    Burada bir etnik hareket değil, komünist ve dinsiz bir hareket söz konusudur. Kürt milliyetçiliği görüntüsü tamamen bölge halkının gözünü boyamaya yöneliktir.
    Örgütün Marksist-Leninist bir yapıda olduğu, gerek savcılık iddianamelerinde, gerek MİT raporlarında gerekse mahkeme kararlarında sabittir. Kaldı ki örgütün komünist olduğunu anlamak için çok ayrıntılı bir araştırmaya bile gerek yoktur. Çünkü örgütün uzun yıllar kullandığı bayrağında komünizmin en bilinen simgesi olan orak-çekiç motifinin yer alması bile konunun ispatı için yeterlidir. (Bu amblem daha sonra strateji ve taktik değişikliğine giden örgüt tarafından değiştirilmiştir.)
    Örgütün kuruluş kongresinde yer alan ve örgütün internet sitesinde göze çarpan ifadeler de, marksizme olan sadakati net olarak ortaya koymaktadır:
    “MARKSİST-LENİNİST TEORİ ÇOK İYİ ÖZÜMSENMELİDİR. Önder kadrolar sık sık Marksizm’e müracaat etmeli, Marksizm’in uygulanmasını başlangıç şekli yapmak için bu öğretiyi gerçekten özümsemeliler. ...Biz SOSYALİZMİ SİYASAL SORUNUN ÇÖZÜMLENMESİNDE DAHA ÇOK BİR EYLEM KILAVUZU OLARAK ELE ALACAĞIZ. Mutlaka böyle bir öğretinin temsilcisi olarak, böyle bir öğretinin savunucusu olarak, bunun en önemli koşulu olarak bulunulan ülkenin siyasal iktidar meselesine uygulayarak, mevcut iktidarı parçalamada bir araç olarak, bir eylem kılavuzu olarak kullanarak üzerimize düşeni yapacağız.”
    Bölücü örgütün elebaşının, 13. kuruluş yıldönümü mesajından:
    "Sosyalizm yıkıldı, komünizm yıkıldı" diyenlere en iyi cevap olarak, ‘tam tersine, SOSYALİZMİN EN GÜÇLÜSÜ, EN DOĞRUSU, EN YÜCESİ PKK'DE GERÇEKLEŞMİŞTİR’ diyoruz."
    Bölücü örgütün elebaşının 1 Mayıs 1982 tarihli konuşmasından:
    “Ne kadar elverişsiz koşulları yaşarsa yaşasın, işçi sınıfının objektif gücüne ve onun eylem kılavuzu olan bilimine, MARKSİZM-LENINİZM’E DAYANMAK ZORUNDADIR VE DİKKAT EDİLİRSE BİZİM VARLIK NEDENİMİZ TÜMÜYLE BU GERÇEK ETRAFINDA OLUŞMUŞTUR. ...Eğer o aşiret duvarları, o feodal çitler aşılmasaydı, MODERN DÜŞÜNCE, EN DEVRİMCİ DÜŞÜNCE OLAN MARKSİZM-LENINİZM kafalarımıza sıçramayacaktı.”
    Bölücü örgütün elebaşının aşağıdaki ifadeleri de örgütün komünist olduğunun net bir delilidir:
    Partimizin Merkez Komitesi üyesi ve kurucularından olan DEĞERLİ KOMÜNİST Mazlum Doğan yoldaş... Halkın engin değerlerini SAĞLAM VE AYDINLANMIŞ KOMÜNİST KİŞİLİKLE BİRLEŞTİREN BU YOLDAŞIMIZIN Kürdistan ulusal kurtuluş savaşçıları ve tüm devrimcilere yol gösterebilecek güçtedir. (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.43)
    Bölücü örgütün elebaşı, marksizm ve leninizmi “soylu düşünce sistemi”, “soylu bilim” gibi tabirlerle övmektedir:
    Kapitalist-emperyalist sistem ve onun en zorba yönetim biçimi olan faşizm, halklarda böylesine soylu bir isyan ve bu isyana yol gösteren MARKSİZM-LENİNİZM GİBİ SOYLU BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİNE yol açmıştır. (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.22)
    MARKSIZIM-LENİNİZM ADLI SOYLU BİLİME dayanmaktan başka az bir olanağı olan bu insanlar... (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s. 39)
    ÖRGÜT ELEBAŞI ELİ KANLI KOMÜNİST
    LİDERLERDEN ÖVGÜ İLE BAHSETMEKTEDİR
    İşte PROLETARYANIN KAHRAMANLARI MARKS VE ENGELS. İşte onun TEORİK, SİYASAL DAHİSİ LENİN ve yine ONUN PRATİK USTALARI STALİN, HO CHİ MİNH VE MAO. Ve bunların önderliğinde yürüyen birçok ulusal ve enternasyonalist kahraman. İnsanlığın özgürlük bilincini ayaklandıran, örgütlendiren ve halk ordusu denilen orduları ortaya çıkaran bu büyük kahramanların insanlık tarihindeki yeri gerçekten büyüktür. (K.’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.87)
    BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN ELEBAŞININ EVRİM TEORİSİNİ SAVUNAN BAZI DARWINİST İZAHLARI
    Bölücü örgütün elebaşı, her komünist gibi Darwinizm’i mutlak bir gerçek olarak benimsemiş, örgütün tüm ideolojik alt yapısını bu bilimdışı aldatmaca üzerine bina etmiştir.
    • İlkel komünal topluluk dönemi, İNSANLIĞIN HAYVANLAR ALEMİNDEN KOPARAK tarih sahnesine çıktığı, son derece geri üretim güçleri ve bu temelde şekillenmiş basit üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü bir aşamayı ifade eder. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.25)

  • Başlangıçta insanın kendine yakın hayvan türlerinden pek farkı yoktur. Doğada hazır bulduklarını yer, ağaçlar üzerinde ve kavuklarda örgütsüz bir şekilde barınır. Ama düşünme ve konuşma yetisini kazanmasıyla birlikte, yiyecek toplamada, DİĞER HAYVANLARA karşı kendini savunmada, doğal afetlere karşı kendini korumada, bazı ilkel taş araçları geliştirmek ve hemcinsleriyle dayanışma içine girmek kaçınılmaz olur. Bu aşamaya kadar, HAYVANLAR ARASINDA GEÇERLİ OLAN; BİYOLOJİNİN EVRİMLER KANUNU hüküm sürmektedir. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.13)

  • HAYVANIN EN İLERİ SOSYALLEŞMİŞ BİÇİMİ İNSANDIR. En vahşi hayvandır insan, en acımasız hayvandır. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.106)
    ATEİST VE KOMÜNİST OLAN BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN HAPİSTEKİ ELEBAŞININ ALLAH VE DİN HAKKINDAKİ BAZI İFADELERİ
    (YÜCE ALLAH’I TENZİH EDERİZ)
    Aşağıdaki alıntılar, bölücü örgütün elebaşının kitaplarından alınmış, bizzat kendisine ait ifadelerdir. Bu ifadelerin tümü, bu kişinin ateist olduğunu ve İslam’ı kendi sığ materyalist anlayışıyla yorumladığını ortaya koymaktadır:
    • Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaşı verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum. (Özgür Yaşamla Diyaloglar, Ekim 2002, s. 257)

  • Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 204)

  • Allah bir nevi ortaçağın feodal manifestosudur, temel yasası ve bildirgesidir. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 313)

  • Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 354)
    YENİ EVRİMCİ YALANLARA DİKKAT!
    Adnan Oktar’ın Harun Yahya müstear ismiyle hazırladığı Yaratılış Atlası isimli kitabının internette de yayınlanmasından hemen sonra, hem ülkemizde hem de dünyanın pek çok ülkesinde, evrim teorisinin çöktüğü yönünde haberler yayınlanmaya başlamıştır.
    Yenilgiyi bir türlü hazmedemeyen materyalist çevreler ise yeni sahte delillerle veya çoktan rafa kalkmış iddialarla ortaya çıkmaktadırlar. Örneğin son günlerde, insanın hayali evrimi iddialarına hiçbir şekilde delil olamayacağı yıllar önce ispatlanan Lucy adlı bir fosili tekrar gündeme getirmeye kalkışmaktadırlar. Bu fosilin insanla hiçbir bağlantısı olamayacağı, insana değil bir maymun türüne ait olduğu ünlü Fransız Science et Vie dergisinin Mayıs 1999 sayısında “ELVEDA LUCY” başlığıyla kapaktan duyurulmuştur.
    Harun Yahya Külliyatı, “Süper Güç Türkiye” idealine ulaşılması yolunda –Allah’ın izniyle- önemli bir vesile olacaktır.
    Yazarın bugüne kadar kaleme aldığı kitaplarının sayısı yaklaşık 250’dir. Bu kitaplar 46.000 sayfa ve 31.500 resimden oluşmaktadır. Bunların 7.000 sayfa ve 6.000 resimlik bölümü Evrim Teorisinin çöküşünü konu almaktadır.
    Adnan Oktar’ın, Harun Yahya müstear ismi ile kaleme aldığı kitaplara ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan belgesellere, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak ulaşabilir veya bunları Global Yayıncılık’ın 0212 444 444 1 no’lu telefonundan temin edebilirsiniz.



    mesajkutusu.blogspot.com

    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

    FİKRİ MÜCADELE TERÖRÜ BİTİRİR



    TERÖRÜ EN ÇABUK YENİLGİYE UĞRATMANIN YOLU FİKRİ MÜCADELEDİR. FİKRİ MÜCADELEDE YENİLEN TERÖR DURUR

    • Komünist terör komünist ideolojiden kaynaklanmaktadır. Komünist ideolojiye duyarsız kalmak, komünist teröre duyarsız kalmak anlamına gelmektedir. Bölücü örgütün komünist ideolojisini örtbas etmek, anlamazlıktan gelmek, teröristleri ve terörü örtbas etmek ve anlamazlıktan gelmek demektir.

  • Marksist-Darwinist-Komünist felsefeyi desteklemek komünist bölücü örgütün ideolojisini desteklemektir. Avrupa’daki sosyalist-Darwinist enternasyolin yüzde 95’i, ateist ve komünist olan bölücü terör örgütünü desteklemektedir. Çünkü aynı felsefi inanca sahiptirler. Bu bağlantılara karşı yoğun kapsamlı tedbir alınmalıdır.
  • Allah’a inanmayan, komünist ideolojiye karşı ilmi mücadele şarttır. Darwinist-marksist ideoloji yok olduğunda komünist terörün ideolojisi de yok olacaktır. Komünist bölücülüğe karşı ilmi mücadele veren gönüllü teşekküllere devlet desteği verilmeli, hareket kolaylığı sağlanmalıdır.
  • Türkiye’de birçok Darwinist, sosyalist ve marksist, bölücü terör örgütünü gizlice desteklemektedir. Örgütün dine ve Müslüman-milliyetçi inanca düşman olması, Komünist Derin Devlet Çetesi’nin bu örgüte hayranlık duymasına sebep olmaktadır. Devletin içine çöreklenmiş ve tamamı komünist-Darwinistlerden oluşan Komünist Derin Devlet Çetesi kendini bölücü terör örgütü karşısında göstermekle birlikte aslında tam anlamıyla örgüt yanlısıdır. Bunlar Türkiye’yi Doğu Komünist Türkiye ve Batı Komünist Türkiye olarak ikiye ayırmak istemektedirler.
  • Komünizm ile fikri mücadele bu tür habis odakları da yok edecektir. Derinlerde gizlendikleri için ortaya çıkarılmamış olan bu odakların güçlerini ellerinden almanın yolu, marksist, Darwinist komünist felsefe ile ilmi mücadeledir.
  • Komünist Derin Devlet Çetesi, bölücü terör örgütünün fikri yapısı olan komünist ideolojiyi ısrarla gözlerden gizlemeye çalışmaktadır. Bu karanlık güç, “Türkiye’de komünizm mi var?”, “Komünizm çoktan bitti”, “Komünizm tehlike değil” benzeri ifadeler kullanarak sinsi bir faaliyet yürütmektedir. Bölücü örgüt hakkında ise “bunlar komünist değil”, “bunların komünizm ile Darwinizm ile alakası yok” tarzında karşı propaganda yaparak halen sürdürülmekte olan anti-komünist, anti-Darwinist, anti-materyalist faaliyeti durdurmaya çalışmaktadır. Bu suretle bölücü terör örgütüne serbest faaliyet ortamı sağlanmaktadır. Halen binlerce terör örgütü mensubu, ev ev, sokak sokak, kahvehane kahvehane dolaşarak materyalist, komünist ve Darwinist propaganda faaliyeti yapmaktadır. Bu sinsi propaganda karşısında, halkı bilgilendirme ve uyarma konusundaki faaliyetler ise yetersiz kalmaktadır. Devletimiz, bölücü örgüte karşı yürütülen fikri mücadeleye destek olmalı ve bu hayati konuya sahip çıkmalıdır.

    DOĞU’DA MASUM İNSANLARI KATLEDEN,

    ELİ KANLI ÖRGÜTÜN ATEİST VE KOMÜNİST KİMLİĞİ HALKIMIZA ANLATILMALIDIR

    Bölücü terör örgütü, her eylemi, her sloganı ve her bildirisiyle komünisttir. Doğu insanımızın büyük bölümü ise dindardır. Dolayısıyla bölücü örgütün gerçek hedeflerinin ve ateist yapısının anlaşılması, örgütün yok oluşuna vesile olacaktır. Burada bir etnik hareket değil, komünist ve dinsiz bir hareket söz konusudur.

    Örgütün Marksist-Leninist bir yapıda olduğu çok açıktır. Örneğin bölücü örgütün uzun yıllar kullandığı bayrağında komünizmin en bilinen simgesi olan orak-çekiç motifinin yer alması konunun ispatı için yeterlidir. (Bu amblemin daha sonra değiştirilmesinin sebebi strateji ve taktik değişikliğinden ibarettir. Örgüt, komünist ideolojiden asla vazgeçmemiştir.)

    Örgütün kuruluş kongresinde yer alan ve örgütün internet sitesinde yayınlanan ifadeler son derece açıktır:

    “MARKSİST-LENİNİST TEORİ ÇOK İYİ ÖZÜMSENMELİDİR. Önder kadrolar sık sık Marksizm’e müracaat etmeli, Marksizm’in uygulanmasını başlangıç şekli yapmak için bu öğretiyi gerçekten özümsemeliler. ...Biz SOSYALİZMİ SİYASAL SORUNUN ÇÖZÜMLENMESİNDE DAHA ÇOK BİR EYLEM KILAVUZU OLARAK ELE ALACAĞIZ. Mutlaka böyle bir öğretinin temsilcisi olarak, böyle bir öğretinin savunucusu olarak, bunun en önemli koşulu olarak bulunulan ülkenin siyasal iktidar meselesine uygulayarak, mevcut iktidarı parçalamada bir araç olarak, bir eylem kılavuzu olarak kullanarak üzerimize düşeni yapacağız.”

    Bölücü örgütün elebaşının, 13. kuruluş yıldönümü mesajından:

    "Sosyalizm yıkıldı, komünizm yıkıldı" diyenlere en iyi cevap olarak, ‘tam tersine, SOSYALİZMİN EN GÜÇLÜSÜ, EN DOĞRUSU, EN YÜCESİ PKK'DE GERÇEKLEŞMİŞTİR’ diyoruz."

    Bölücü örgütün elebaşının 1 Mayıs 1982 tarihli konuşmasından:

    “Ama şunu iyi bilmeliyiz ki, Kürdistan tarihi bugün çağa ulaşmak istiyorsa, tamamıyla işçi sınıfı gerçeğine dayanmak zorundadır. Ne kadar elverişsiz koşulları yaşarsa yaşasın, işçi sınıfının objektif gücüne ve onun eylem kılavuzu olan bilimine, MARKSİZM-LENINİZM’E DAYANMAK ZORUNDADIR VE DİKKAT EDİLİRSE BİZİM VARLIK NEDENİMİZ TÜMÜYLE BU GERÇEK ETRAFINDA OLUŞMUŞTUR. ...Eğer o aşiret duvarları, o feodal çitler aşılmasaydı, MODERN DÜŞÜNCE, EN DEVRİMCİ DÜŞÜNCE OLAN MARKSİZM-LENINİZM kafalarımıza sıçramayacaktı, onun için zemin bulamayacaktı.”

    Bölücü örgütün elebaşının yazdığı kitaplardaki aşağıdaki ifadeleri de örgütün komünist olduğunun net birer delilidir:

    “PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, s.78)

    “Lenin 1900’de ne ise ben de 21. yüzyıl sosyalizmini temsil ediyorum, reel sosyalizmle savaşarak, emperyalizmle savaşarak yeni sosyalizmi inşaa ediyorum.” (Özgür Yaşamla Diyaloglar, s. 201)

    Partimizin Merkez Komitesi üyesi ve kurucularından olan DEĞERLİ KOMÜNİST Mazlum Doğan yoldaş... Halkın engin değerlerini SAĞLAM VE AYDINLANMIŞ KOMÜNİST KİŞİLİKLE BİRLEŞTİREN BU YOLDAŞIMIZ... (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.43)

    Bölücü örgütün elebaşı, marksizm ve leninizmi “soylu düşünce sistemi”, “soylu bilim” gibi tabirlerle övmektedir:

    Kapitalist-emperyalist sistem ve onun en zorba yönetim biçimi olan faşizm, halklarda böylesine soylu bir isyan ve bu isyana yol gösteren MARKSİZM-LENİNİZM GİBİ SOYLU BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİNE yol açmıştır. (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.22)

    MARKSIZIM-LENİNİZM ADLI SOYLU BİLİME dayanmaktan başka az bir olanağı olan bu insanlar... (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s. 39)

    BÖLÜCÜ TERÖR ELEBAŞI, KOMÜNİST LİDERLERİ ÖVMEKTEDİR

    “İşte PROLETARYANIN KAHRAMANLARI MARKS VE ENGELS. İşte onun TEORİK, SİYASAL DAHİSİ LENİN ve yine ONUN PRATİK USTALARI STALİN, HO CHİ MİNH VE MAO. Ve bunların önderliğinde yürüyen birçok ulusal ve enternasyonalist kahraman. İnsanlığın özgürlük bilincini ayaklandıran, örgütlendiren ve halk ordusu denilen orduları ortaya çıkaran bu büyük kahramanların insanlık tarihindeki yeri gerçekten büyüktür.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.87)

    BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN ELEBAŞININ EVRİM TEORİSİNİ SAVUNAN BAZI

    DARWINİST İZAHLARI

    Bölücü örgütün elebaşı, her komünist gibi Darwinizm’i mutlak bir gerçek olarak benimsemiş, örgütün tüm ideolojik alt yapısını bu bilimdışı aldatmaca üzerine bina etmiştir.

    • İlkel komünal topluluk dönemi, İNSANLIĞIN HAYVANLAR ALEMİNDEN KOPARAK tarih sahnesine çıktığı, son derece geri üretim güçleri ve bu temelde şekillenmiş basit üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü bir aşamayı ifade eder. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.25)

  • Başlangıçta insanın kendine yakın hayvan türlerinden pek farkı yoktur. Doğada hazır bulduklarını yer, ağaçlar üzerinde ve kavuklarda örgütsüz bir şekilde barınır. Ama düşünme ve konuşma yetisini kazanmasıyla birlikte, yiyecek toplamada, DİĞER HAYVANLARA karşı kendini savunmada, doğal afetlere karşı kendini korumada, bazı ilkel taş araçları geliştirmek ve hemcinsleriyle dayanışma içine girmek kaçınılmaz olur. Bu aşamaya kadar, HAYVANLAR ARASINDA GEÇERLİ OLAN; BİYOLOJİNİN EVRİMLER KANUNU hüküm sürmektedir. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.13)
    • HAYVANIN EN İLERİ SOSYALLEŞMİŞ BİÇİMİ İNSANDIR. En vahşi hayvandır insan, en acımasız hayvandır. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.106)

    TERÖRİST ELEBAŞININ ALLAH VE DİN HAKKINDAKİ BAZI İFADELERİ

    (YÜCE ALLAH’I TENZİH EDERİZ)

    Aşağıdaki alıntılar, bölücü örgütün elebaşının kitaplarından alınmış, bizzat kendisine ait ifadelerdir. Bu ifadelerin tümü, bu kişinin ateist olduğunu ve İslam’ı kendi sığ materyalist anlayışıyla yorumladığını ortaya koymaktadır:

    • Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaşı verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum. (Özgür Yaşamla Diyaloglar, Ekim 2002, s. 257)

  • Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 204)
  • Allah bir nevi ortaçağın feodal manifestosudur, temel yasası ve bildirgesidir. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 313)
  • Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 354)

    Harun Yahya Külliyatı, “Süper Güç Türkiye” idealine ulaşılması yolunda –Allah’ın izniyle- önemli bir vesile olacaktır.

    Adnan Oktar’ın, Harun Yahya müstear ismi ile kaleme aldığı kitaplara ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan belgesellere, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak ulaşabilir veya bunları Global Yayıncılık’ın 0212 444 444 1 no’lu telefonundan temin edebilirsiniz.





    mesajkutusu.blogspot.com
    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

    Cennete Yalnızca Salih Müminlerin Gireceğini Sakın Unutmayın


    Allah'ın cenneti müminler için özel olarak yarattığını,

    Tüm yaşamları boyunca Allah'ın rızası için yaşamış olan kamil iman sahiplerine cennetin verileceğini,

    Cennet için sevinip müjdeleşmeyi,

    Müminlerin cennette ebedi olarak kalacaklarını,

    Cennette meleklerin müminleri en güzel şekilde karşılayacaklarını,

    Her nereye bakılırsa büyük bir nimet ve büyük bir mülk görüleceğini,

    Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet aldığı herşeyin olduğunu,

    Hiç kimsenin hiçbir şeyle zulme uğratılmayacağını,

    Rabbimiz'in ödül olarak parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vereceğini,

    Göğüslerde kinden yana ne varsa çekilip alınacağını,

    Cennet ehline hiçbir yorgunluğun dokunmayacağını,

    Müminlere cennette hiçbir korkunun olmadığını ve mahzun olmayacaklarını,

    Allah'ın hüznü giderip yok ettiğini,

    Cennette yepyeni bir inşa ile yeniden yaratılacağımızı,

    Cennette Allah’ın sözlü bir selam olduğunu,

    Cennette Allah’tan bir rahmet olarak sürekli bir sağlık, huzur ve güven ortamının hakim olacağını,

    Cennette tüm nimetlerin de üzerinde Yüce Allah’ın rızası ve hoşnutluğunun olduğunu......



    mesajkutusu.blogspot.com

    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

    Evrimcilerden Bir Zavallı Çırpınış Daha: "Spore"


    150 yıldır insanlar evrim teorisi ile aldatılırken onlara söylenen hep şu yalan olmuştur: “evrim bilimseldir”(!). Oysa evrim bilimsel değildir. Bilimsel olan her şey evrimi reddetmiştir. Bilimin her dalı, evrime meydan okumaktadır. Paleontoloji, evrimcilere en büyük hüsranı yaşatmıştır, evrimi kanıtlayan tek bir ara fosil yoktur. Genetik bilimi, hücrenin basit olmadığını göstermiştir. Biyoloji, mikrobiyoloji, antropoloji, paleoantropoloji ve tüm diğer bilimler evrimi hep zora sokmuş, her geçen gün, hemen her bilimsel gelişme sonrasında evrimin gerçekleşmesinin imkansızlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

    Evrimcilerin, evrim propagandası yaparken işte bu nedenle ellerinde tek bir tane bile bilimsel delil yoktur. Onlar insanları yalnızca söz ile ikna etmeye çalışırlar. Yalnızca demagoji yaparlar. Yalnızca olmasını istedikleri şeyleri anlatırlar. “Ara fosil var mı?” deyince cevap veremez, bol söz ile geçiştirmeye çalışırlar. “Protein üretilebildi mi?” sorusuna alakasız cevaplar verirler. Evrim adına neden sahtekarlık yapıldığını açıklayamazlar. Paleontologların bulduğu milyonlarca fosili neden sakladıklarını açıklayamazlar. Soruları cevapsız bırakır ama demagojiye devam ederler. Çünkü 150 yıldır insanları demagoji ile aldatmışlardır. Zihinlerindeki hikayeyi süsleyerek, bilimsel kelimelerle bezeyerek, bunların okullarda okutulmasını kanunlaştırarak ayakta kalmışlardır. Çünkü başka türlü ayakta kalamazlar.

    Bu çarpık Darwinist metod, 21. yüzyıl ile birlikte bir anda bozguna uğramıştır. Çünkü 21. yüzyıl ile birlikte, evrimi reddeden milyonlarca fosil tüm dünyaya gösterilmiştir. Sayın Harun Yahya’nın Yaratılış Atlası isimli eserinde 100 milyondan fazla fosilin sergilenmesi, bu fosillerin tümünün eksiksiz ve mükemmel görünümleriyle ve yaşayan fosil olmalarıyla evrimi kesin olarak reddetmeleri, Darwinist çevrede büyük bir şok yaratmıştır. Bu büyük şokun ardından evrimciler bir bakmışlardır ki, yıllardır süregelen sahtekarlık artık bir sonuç vermiyor, insanlar demagoji ile ikna olmuyorlar. Bilimsel delillerle bilim ile cevap veremediklerinden ve artık demagoji de fayda etmediğinden, başka göz boyama taktiklerine başvurmuşlardır. Bu aciz ve sonuçsuz taktiklerden biri, son günlerde Darwinistler tarafından ısrarla gündemde tutulmaya çalışılan bir bilgisayar oyunudur: Spore.

    Gerçek doğada gerçekleşmemiş olan hayali canlı evrimini bir animasyon içinde gerçekleştirmeye çalışan Darwinistler, tek bir hücrenin değişimlere ve dönüşümlere uğrayarak medeniyetleri meydana getiren canlılara dönüştüğünü kurgulamışlardır. Üstelik oyunda, Darwinistlerin hayali doğa tarihinde farzettikleri tesadüfi, başıboş ve şuursuz olayların yerine bu defa olayları yönlendirdiği varsayılan bilinçli insanlar vardır. Ciddi mantık hezimetleri içinde Darwinistler yine de bilinci, sıradan bir oyuna dahi dahil etmek zorunda kalmışlardır. Çaresiz kalan Darwinistler, insanların kafasına evrim fikrini bu şekilde sokacaklarına inanmaktadırlar.

    Aslında bu oyun, Darwinistlerin acizliğini ve mantık hezimetini açıkça ortaya çıkaran önemli deliller sunmuştur. Bu sıradan video oyununda yalnızca bir hücrenin animasyonunu yapabilmek için binlerce sanatçı çalışmış, sayısız teknik adam devreye sokulmuş, binlerce çalışan görev yapmıştır. Hücrenin sadece görüntüsünü elde edebilmek için animatörler günlerce uğraşmışlardır. YALNIZCA GÖRÜNTÜSÜNÜ MEYDANA GETİRMEK İÇİN...

    Bu, şunu gösterir: Hücrenin tesadüfen meydana geldiğini iddia eden Darwinistler, DAHA HÜCRENİN GÖRÜNTÜSÜNÜ DAHİ TESADÜFEN MEYDANA GETİREMEMEKTEDİRLER. Bir çizim için bile en yetenekli en akıllı teknik elamanlarını, en gelişmiş teknolojik stüdyoları ve teknik cihazları kullanmakta, bunun için de aylarını yıllarını harcamaktadırlar. Ekrandaki bir görüntü için bu kadar uğraşan insanların, olağanüstü komplekslikteki bir hücrenin tesadüfen ortaya çıktığı iddiasıyla ne kadar zavallı bir duruma düştüğü ortadadır.

    Canlı hücresi, başlıbaşına bir mükemmellikler bütünüdür. Kompleks her türlü yapıyı içinde barındırır. İndirgenemez kompleksliğe sahiptir: Yani sahip olduğu tek parça işlevini yitirdiğinde, hücrenin tamamı işlevsiz kalır. Hücrenin içindeki bu görünmez fakat kompleks yapıları bir şehir merkezine benzetmek mümkündür. 100 trilyon hücrenin her biri, etrafı duvarla çevrelenmiş bir şehir gibi kendisine ve insan bedenine ait tüm ihtiyaçları karşılar, enerji üretir, haberleşme, içinde nakliye ve güvenlik birimleri barındırır. Santral birimleri hücrenin enerjisini, fabrikalar proteinleri ve hayati önem taşıyan kimyasalları üretirler. Kompleks nakliye sistemleri ise bu kimyasalları hücrenin içerisinde bir noktadan diğer bir noktaya ve gerektiğinde hücrenin ötesine taşırlar. Barikatlardaki nöbetçiler de muhtemel tehlike işaretlerini almak için dış dünyayı gözlerler. Disiplinli biyolojik ordular istilacılarla savaşabilmek için hazır bir durumda beklerken, içeride kusursuz bir düzen hakimdir.

    Bir hücrenin muhteşem DNA’sı vardır. Hüre çekirdeği, ribozom, endoplazmik retikulum, kendine ait bir DNA’sı olan ve hücre içinde başlıbaşına apayrı bir şehir olan mitokondri, enerji depoları ATP’ler ve daha sayısız organel bu muhteşem sistemi bütünlerler. Önemle belirtilmesi gereken nokta ise şudur: Değil hücre, bu saydığımız parçalardan tek bir tanesi bile tesadüfen oluşamaz. Asıl belirtilmesi gereken çok daha önemli nokta ise, hücreyi ve bu organellerin tümünü oluşturan hücre içindeki SAYISIZ PROTEİNDEN TEK BİR TANESİ BİLE tesadüfen oluşamaz. Darwinistler, “hücrenin çamurlu suda tesadüfen oluştuğu” yalanını ortaya attıkları ilk yıllardan bu yana, toplam 1.5 asırdır, hücrenin tek bir proteinini LABORATUVARDA BİLE meydana getirememişlerdir.

    Nitekim yapılan araştırmalar sonrasında, insan vücuduna ait tek bir işlevsel proteinin tesadüfen meydana gelme ihtimali hesaplanmış ve bu ihtimal 10950’de bir olarak tespit edilmiştir. Bu sayı, 10’un yanına 950 sıfır gelmesiyle oluşan sayıda yalnızca bir ihtimaldir ve MATEMATİKSEL OLARAK BU İHTİMAL SIFIRDIR. (Matematiksel olarak 1050 de bir olan sayılar sıfırdır.)

    Darwinistler, tesadüf iddiasıyla hiçbir zaman bir yere varamamış, bunun bilimsel bir açıklamasını yapamamışlardır. Şu anda ise, evrimi ayakta tutmak adına geliştirdikleri bir oyun, tesadüf iddiasını yıkmaktadır. Sıradan bir çizimi bile tesadüfen meydana getiremeyen evrimcilerin bir türlü itiraf edemedikleri gerçek şudur: Yeryüzünde varolan hiçbir canlı tesadüfen meydana gelmemiştir.

    Spore oyununun ortaya sunmuş olduğu oldukça belirgin gerçekler vardır. Birincisi, Darwinistlerin yenilgiyi kabul etmiş olmalarıdır. 100 milyondan fazla yaşayan fosilin tüm dünyaya evrimi çürüten en büyük delillerden biri olarak sunulmasının ve insanların bunları görerek evrimi sorgulamaya başlamalarının ardından artık demagojinin bir fayda etmediğini anlamış olmalarıdır. İkincisi, tesadüf iddialarının geçersiz olduğunu insanlara kendileri göstermişlerdir. Üçüncüsü ise, artık Darwinistler için hiçbir çözüm kalmamış olmasıdır. Evrim teorisi, dünya çapında yıkılmış ve çökmüş durumdadır. Allah, bu batıl dini yerle bir etmiş, yok etmiştir.

    De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır." (Ankebut Suresi, 52)



    mesajkutusu.blogspot.com

    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

    Yeni Site: fransadadarwinistpanik.com


    Sayın Adnan Oktar'ın "Yaratılış Atlası" isimli eseri, Türkçe ve İngilizcesi'nin yayınlanmasından kısa bir süre sonra, Fransızca olarak da yayınlandı ve Fransa'da ve Avrupa'da büyük etki meydana getirdi.

    Birbirinden kaliteli fotoğraflar içeren bu dev eser, görünümündeki ihtişam ve etkileyicilik yanında, Allah'ın üstün yaratışının delillerini sunan ve evrim teorisinin geçersizliğini anlatan bilimsel içeriğiyle de dikkat çekiyor.

    Bu muhteşem eserin çok sayıda örneğinin, Fransa'da birçok ünlü politikacı, bürokrat, akademisyen, sanatçı, bilim adamı ve önde gelen kişiye tanıtım amacıyla ücretsiz olarak gönderilmesi, Fransa'nın, Darwin'in teorisine körü körüne sahip çıkan kesiminde, kendi ifadeleri ile "ideolojik bir deprem" etkisi yarattı.



    mesajkutusu.blogspot.com

    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

    Şükretmek, Nefse Karşı Bir Kalkan


    Şükür, Kuran’da üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Yetmişe yakın ayette şükretmenin önemine dikkat çekilir, müminlere şükretmeleri hatırlatılır, şükredenlerin ve şükretmeyenlerin örnekleri verilir, akıbetleri anlatılır. Şükrün kuran’da bu derece önemle vurgulanmasının nedeni, bunun imanın ve tevhid inancının en büyük göstergelerinden biri olmasıdır.

    Şükür, her türlü nimetin tek sahibinin Allah olduğunun ve insanın yalnızca O’ndan geldiğinin şuurunda olmak, bunu kalple ve dille ifade etmektir. Şükretmenin aksi ise Kuran’da, nankörlük anlamına gelen “küfür” terimiyle tanımlanır. Yalnızca bu tanım bile şükretmenin Allah Katında ne kadar önemli bir ibadet olduğunu ve bu ibadetten uzaklaşmanın insanı ne kadar kötü bir konuma soktuğunu göstermesi açısından yeterlidir.

    Şükür, Kuran’da üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Pek çok ayette şükretmenin öneminden bahsedilir, müminlere şükretmeleri hatırlatılır, şükredenlerin ve şükretmeyenlerin örnekleri verilir, akıbetleri anlatılır. Şükrün Kuran’da bu derece önemle vurgulanmasının nedeni, bunun imanın ve tevhid inancının en büyük göstergelerinden biri olmasıdır. Bir ayette şükretmek, “Allah’a kulluk etme”nin şartlarından biri olarak şöyle bildirilir:

    "Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O’na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah’a şükredin." (Bakara Suresi, 172)

    Kuran’ın başka ayetlerinde ise şükretmek, şirk koşmanın zıttı olarak Allah’a kulluk etmekle birlikte zikredilmiştir:

    "Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın. Hayır, artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol." (Zümer Suresi, 65-66)

    Şeytan İnsanları Şükretmekten Alıkoymak İster

    Kibir, haset ve kıskançlığından ötürü kıyamete kadar tüm yaşamını insanları saptırmaya adamış olan şeytan, insanın şükürden uzaklaşmasını kendisi için yeterli ve büyük bir başarı olarak görmektedir. Şeytanın ana hedeflerinden birinin insanları şükürden alıkoymak olduğu dikkate alındığında, şükretmeyen bir kimsenin nasıl büyük bir sapkınlık içinde olduğu daha iyi anlaşılır.

    Şükretmenin ne kadar önemli bir konu olduğunu anlamak için İblis’in Kuran’da ibret olarak yer verilen şu sözleri çok önemlidir:

    "Dedi ki: “Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 16-17)

    Şükür, imtihanın bir parçasıdır. Allah insana Katından sayısız nimetler verir, ona nasıl davranması gerektiğini bildirir ve onun bu nimetler karşısındaki tavrını dener. Bu durum aşağıdaki ayetlerde şöyle bildirilir:

    "Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. " (İnsan Suresi, 2-3)

    Ayette, denenmekte olan insanın iki yoldan birini, yani şükrü veya nankörlüğü seçeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla ayette, şükretmenin imanla, şükretmemenin ise inkarla eş tutulduğu görülmektedir.

    Allah, azabın temelinde de şükretmemenin olduğunu ayetlerde bildirmektedir. Ayetlerde Allah, iman edip şükredenler için azabın söz konusu olmayacağını şöyle müjdelemektedir:

    "Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir." (Nisa Suresi, 147)

    Bu ayette olduğu gibi Allah, şükrün karşılığını vereceğini, şükredenlere nimetini artıracağını ve onları ödüllendireceğini Kuran’ın başka birçok ayetinde de bildirmiştir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

    "Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)

    İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. "De ki: “Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum.” Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir." (Şura Suresi, 23)

    Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz. (Kamer Suresi, 33-35)
    "Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız; gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nahl Suresi, 18) ayetinde bildirildiği gibi, Allah’ın nimetlerini tek tek sayabilmek hatta nimetleri sınıflara ayırarak saymak bile mümkün değildir. Nimetin sınırı olmadığı gibi şükretmenin de bir sınırı yoktur. O halde insan sürekli bir şükür halinde bulunmalı, Allah’ın nimetini anmalı, hatırda tutmalı, anlatmalıdır.

    Her An Şükredici Olmak

    Bazı kimseler şükretmek için kendilerine çok büyük, çok özel bir nimetin gelmesini, ya da çok büyük bir sorunlarının çözülmesini beklerler. Oysa biraz dikkat edildiğinde, insanın her anının nimet içinde geçtiği görülür. Hayatı, sağlığı, aklı, şuuru, beş duyusu, nefes aldığı hava ve bunlara benzer sayısız nimet kendisine her an kesintisiz bir şekilde sunulmaktadır. Bu nimetlerin ise herbiri ayrı şükür gerektirir. Allah’ı anmasında, tefekküründe eksiklik olan kimseler gaflet içinde oldukları için, bu nimetlerin değerini onlara sahipken bilmez, bunların şükrünü yapmaz; ancak bu nimetler ellerinden alındığı zaman değerlerini anlar, nankörlüklerinin sonucuyla karşılaşırlar.

    Kuran’da, Allah’ın insanlara şükretmeleri için verdiği çeşitli nimetler sayılır ve bunların şükürlerinin yapılması tekrar tekrar öğütlenip hatırlatılır. Bu nimetlerden bazıları şunlardır: İnsanın düzgün bir biçimde yaratılıp var edilmesi, işitme, görme ve hislerin verilmesi, Allah’ın insanlara güzel ahlakı öğretmesi, ayetlerini açıklaması, müminleri temizleyip arındırması, günahların bağışlanması, ibadetlerde kolaylık sağlanması, müminlerin eziyetlerden kurtarılması, insanların yeryüzünde yerleşik kılınıp onlara geçimlikler verilmesi, insanlar için içilecek suyun yaratılması, toprağın verdiği ürünler, hayvanların insanların hizmetine ve yararına sunulması, denizin insanların emrine verilmesi, denizden çıkan ürünler, süs eşyaları, denizde giden gemiler, gece ile gündüzün yaratılması...

    Şükretmeyle ilgili haber verilen bir sır ise, Allah’ın Kuran’da ve dış dünyada yarattığı ayetleri (delilleri) ancak çokça şükredenlerin anlayabileceğidir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

    "Güzel şehrin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz. İşte Biz, şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz." (Araf Suresi, 58)

    "Andolsun Musa’yı: “Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat” diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır." (İbrahim Suresi, 5)

    "Görmüyor musun ki, size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir! Hiç şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden için gerçekten ayetler vardır." (Lokman Suresi, 31)

    "Onlar ise: “Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır." (Sebe Suresi, 19)

    Allah’ın bu ayet ve delillerinin hikmeti ancak çokça şükredenlerin ulaştıkları kavrayış ve duyarlılık ile anlaşılabilir. Nankör ve duyarsız kişiler ise Allah’ın ayetlerinin hikmetlerini anlayamaz hatta bu ayetlerin farkına bile varamazlar.

    Kuran’da Allah’ın peygamberlere sürekli olarak şükredici olmalarını bildirdiğini görürüz. Hz. Musa da bu peygamberlerdendir:

    "(Allah:) “Ey Musa” dedi. “Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol." (Araf Suresi, 144)

    Kuran’da örnek verilen bir müminin, olgunluk çağı olan kırk yaşına ulaştığı zaman yaptığı duada, Allah’tan ilk olarak O’nun nimetine şükredici olmayı istemesi de şükretmenin önemini göstermektedir:

    "Biz insana, “anne ve babasına” iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: “Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım." (Ahkaf Suresi, 15)

    Allah her şeyi bir amaç ve hikmetle yarattığı gibi, insana verdiği nimetleri de bir amaç üzerine yaratmıştır. İnsana verilen herşey insanın Allah’a şükretmesi için birer nimettir. Nimetin verilmesi, o nimeti kullanan kişiyi Allah’a yöneltmelidir. Çünkü verilen herşey, karşılığında Allah’a şükretmeyi gerektirir.

    Şükür Nefse Karşı Bir Kalkan Gibidir

    Şükür hem büyük bir ibadettir, hem de insanı “azgınlaşmaktan” koruyan bir kalkan gibidir. Çünkü insanın nefsinde, zenginlik ya da güç bulduğunda zalimleşmeye, zorbalaşmaya, vicdansızlaşmaya karşı bir eğilim vardır. Zenginleşir, güzel imkanlara kavuşursa, acizliğini unutmaya ve kibirlenmeye başlar. Şükür, işte bu “azgınlaşmayı” engeller.

    Şükreden insan bilir ki eline geçen her nimeti kendisine veren Allah’tır. Bu nimeti de Allah’ın yolunda, O’nun istediği biçimde kullanmakla yükümlüdür. Kendilerine büyük makam, büyük mülk ve hakimiyet verilen Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ın tevazu ve olgunluklarının bir nedeni de sürekli şükretmeleridir. Kendisine verilen mülk nedeniyle azgınlaşan Karun’un da yaptığı hata, şükretmeyi bilmemesidir.

    Eğer mümin, kendisine verilen nimetlerden dolayı azgınlaşmayacağını, kibirlenip şımarmayacağını yaptığı şükürle Allah’a gösterirse, Allah da ona daha fazla nimet verir. Allah’ın Kuran’da verdiği "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir" (İbrahim Suresi, 7) hükmü, bunu açıkça ifade etmektedir.

    Şükür, yalnızca Allah’a söz ile hamd etmekle değil, Rabbimiz’in verdiği tüm nimetleri Hak yolunda kullanmakla olur. Mümin, kendisine verilen her şeyi, Allah rızası için kullanmakla yükümlüdür. En başta da, Allah’ın kendisine verdiği bedeni O’nun rızasını kazanmak için kullanacaktır.

    Kuran’da, Allah’ın nimetlerine şükretmenin bir yolunun da, O’nun nimetlerini başkalarına anlatmakla, yani din ahlakını tebliğ etmekle olacağı şöyle ifade edilir:

    "Elbette Rabbin sana verecek, böylece sen hoşnut kalacaksın. Bir yetim iken, seni bulup da barındırmadı mı? Ve seni yol bilmez iken, ‘doğru yola yöneltip iletmedi mi?Bir yoksul iken seni bulupzengin etmedi mi? Öyleyse, sakın yetimi üzüp-kahretme. İsteyip-dileneni azarlayıp-çıkışma. Rabbinin nimetini durmaksızın anlat." (Duha Suresi, 5-11)



    mesajkutusu.blogspot.com

    Sitemiz kez ziyaret edilmiştir