KOMÜNiST-BÖLÜCÜ TERÖRÜN ÇÖZÜMÜ BATAKLIĞIN KURUTULMASIDIR


Bu bataklık, diyalektik materyalist felsefedir ve bu felsefenin temel dayanağı Darwinizm’dir.

Darwinizm resmi olarak okutulmaya devam ettiği sürece bu bataklığın kurutulması mümkün değildir.

Güneydoğu'da senelerdir devam eden bölücü faaliyetlerin arkasında Marksist-Leninist-Komünist ideoloji bulunmaktadır. Bu ideolojinin temıeli ise Darwinizm’e dayalıdır ve bu teori olmadan hayat sahası bulması olanaksızdır. Komünizmin önderleri, toplumlara Darwinizm'i benimsetmeden Komünizmin hedeflerine ulaşmasının mümkün olmadığını özellikle vurgulamışlardır.

Komünist bölücü terörün Darwinizm’den kaynaklandığı ilmi bir gerçektir. Bir yandan teröre her gün şehitler verirken bir yandan da resmi olarak evrimi anlatmak büyük bir yanlıştır. Bu, terörün temel kaynağını beslemek demektir. Darwinist yalanların gençlere anlatılması son bulmadıkça terörün önüne geçmek mümkün değildir. Bu gerçeğin artık farkına varılmalıdır. Darwinist propagandanın ve ona sırtını dayamış olan diyalektik materyalizmin etkisinin kalkması için, yaklaşık 150 yıldan bu yana dünyayı kana bulayan bu köhne teorinin geçersizliği, sahte yöntemleri ve aldatmacaları, modern bilimin ışığında ve bütün açıklığıyla Türk gençliğine öğretilmelidir. Bu çerçevedeki bir eğitim ile birlik ve beraberliğimizi tehdit eden ideolojilerin hayat damarları kesilmiş olacaktır.

Bölücü terör örgütü, terörist olarak yetiştireceği kişilere öncelikle diyalektik materyalizm ve bu felsefenin temeli olan Darwinizm eğitimi vermektedir. Darwinizm üzerine bina edilen Marksist-Leninist fikirler ve Lenin’in terör direktifleri doğrultusunda yetişen bölücü militanlar, askerimizi, polisimizi ve masum vatandaşlarımızı katletmekte, her türlü terör yöntemine başvurmaktadırlar.

Komünizm ve Faşizm Darwinist temellere dayalıdır. Bunlara göre “hayat acımasız bir mücadele meydanıdır, sadece güçlü olanların yaşam hakları vardır, zayıf olanlar ise yok olup gitmeye mahkumdur.” Toplumları hayvan sürüleri olarak değerlendiren, insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan, güç ve iktidar için her türlü yolun meşru olduğunu savunan bu Darwinist ideolojilerin insanlığa getirdiği dehşet ve yıkım ise çok büyük olmuştur.

Kanlı komünist diktatörlerden Stalin'in "Genç nesillerin zihnini yaratılış düşüncesinden arındırmak için onlara tek bir şeyi öğretmeliyiz: Darwin'in öğretilerini." (Kent Hovind, The False Religion of Evolution) sözleri, Çin'de on milyonlarca insanı acımasızca katlettiren, bir o kadarını da açlığa terk eden Mao'nun "Çin sosyalizminin temeli Darwin'e ve evrim teorisine dayandırılmıştır." (K.Mehnert, Kampf um Mao's Erbe, Deutsche Verlags-Anstalt) itirafı, Darwinizm’in, kan dökücü Marksist, Leninist, Maocu ideolojilerin ayakta durması için son derece hayati olduğunun ispatıdır.

Faşist lider Adolf Hitler, ünlü kitabı Kavgam'da, “Ari ırkın doğa tarafından üstün kılındığı”nı iddia etmiş, (L.H.Gann. "Adolf Hitler: “The Complete Totalitarian”, s. 24 ) bu kitabın ismini seçerken de Darwin'in "yaşam kavgası" fikrinden esinlenmiştir. (Ben Macintyre, Forgatten Fatherland, s. 28) Hitler, 1933'deki ünlü Nürnberg mitinginde ise, "yüksek ırkın düşük ırkları idare ettiğini, bunun doğada görülen bir hak olduğunu ve tek mantıklı hak olduğu" şeklindeki Darwinist görüşü dile getirmiştir. Ünlü evrimci Stephen Jay Gould‘un “Almanya’da Darwinizm’in bir savaş nedeni haline geldiği” şeklindeki tesbiti ise oldukça önemlidir. (Paul G. Humber, "Hitler's Evolution Versus Christian Resistance")

Hitler'in en büyük müttefiki olan Benito Mussolini ise 1935’te başlattığı Etiyopya işgalini Darwin'in ırkçı görüşlerine ve yaşam mücadelesi kavramına dayandıracak, İngiliz İmparatorluğu’nun zayıflamasının nedeni olarak "evrimin en önemli itici gücü olan savaştan kaçmaya çalışması" yorumunu yapacak kadar koyu bir Darwinistti. (Robert E. D. Clark. Darwin: Before and After. London: Paternoster Press, s.115) Mussolini, bir dönem editörlüğünü yaptığı “Sınıf Çatışması” isimli derginin ilk sayısında Marx ve Darwin’den, "geçmiş yüzyılın en büyük iki düşünürü" diye söz etmiş ve Darwinizm’e övgüler yağdırmıştır. (Dennis Mack Smith, Mussolini, s.18)

Komünizm ve Faşizm, aynı materyalist temellerde buluşan ve aynı odakların icat ettiği sapkın ideolojilerdir. Bu insanlık dışı ideolojilere taraftar toplamak için ilk yapılan, "insanın, doğanın ve tesadüflerin ürünü bir cins hayvan olduğu" yönündeki Darwinist iddiaları toplumlara benimsetmektir. Darwinist eğitim uygulayan toplumlarda bireylerin bir bölümü, manevi ve milli değerlerinden uzak kalmış ve materyalist safsataların telkinine kendilerini kaptırmış durumdadır. Böyle toplumlarda vefanın, sadakatin, şefkatin, fedakarlığın hiçbir önemi yoktur. Gençler, kendilerine verilen eğitim sonucu, bu dünyada tesadüfler neticesinde var oldukları, bir gün ölüp yok olup gidecekleri zannına kapılmışlar; birbirinden tehlikeli ve yıkıcı fikirlerin, sapkın akımların ve ideolojilerin peşinden gidebilecek bir hale gelmişlerdir. Bu kişiler için artık din, aile, millet, bayrak gibi kavramlar birşey ifade etmemektedir. Dahası, bunlar için insan hayatı da değersizleşmekte, rahatlıkla insan canına kıyabilmekte, öldürdükleri kişilerin birer hayvan olduğunu düşündükleri için vicdanen son derece rahat olabilmektedirler.

Milletimizi Darwinist yalanlara karşı uyarmak ve bu aldatmacanın tahrip edici etkisini bertaraf etmek için faaliyet yapanlar ise yıllardır materyalist çevrelerin hedefi olmuşlardır. İlmi mücadeleye, ilmi cevap verilmesi gerekir. Ancak materyalist çevreler, sahip oldukları basın yayın organlarını, psikolojik savaşın saldırı aracı olarak kullanmakta, evrim teorisinin çöküşü hakkındaki bilimsel yayınlara hakaret ve karalama yöntemi ile karşılık vermeye kalkışmaktadırlar.

Bilindiği gibi materyalist çevreler, kendilerine aylardır çağrı yapılmasına rağmen bir tek ara fosil ortaya koyamamışlar, Türkiye’nin her yerinde sürdürülmekte olan Yaratılış Sergileri karşısında bütünüyle sessizliğe gömülmüşlerdir.

EVRiM TEORiSi NASIL ÇÖKTÜ?

Modern bilim,1859 yılında Charles Darwin’in ilkel denecek kadar yetersiz teknik olanaklar ve yoğun bir hayal gücüyle ortaya attığı teorisini çürütmüştür.

Teorinin ortaya atıldığı günden bugüne kadar geçen yaklaşık 150 yılda yapılan kazılarda 250 bin türe ait yaklaşık 100 milyon fosil çıkarılmasına rağmen bunlardan bir teki bile Darwin’in iddialarını desteklememiştir. Darwin’in, teorisinin ispatı için mutlaka mevcut olması gerektiğini belirttiği ara canlılara ait fosiller hiçbir zaman bulunamamış, çünkü böyle canlılar gerçekte hiçbir zaman var olmamışlardır. Karıncalardan ağaçlara, yarasalardan köpek balıklarına kadar çok çeşitli türlere ait milyonlarca yıllık fosiller mevcuttur ve bunlar, canlıların evrim geçirmediklerini net olarak ispat eden somut delillerdir.

Darwin’den çok sonra ortaya çıkan moleküler biyoloji, biyokimya, mikrobiyoloji, biyomatematik, moleküler genetik gibi çok sayıda bilim dalı, canlılığın tesadüfen meydana gelemeyeceğini ve canlıların birbirlerinden evrimleşmelerinin söz konusu olmadığını ortaya koymuştur.

Bilim, yaşamın kökeninde astronomik miktarlarda bilgi bulunduğunu, DNA’nın adeta harf harf yazılmış ciltler dolusu ansiklopediye benzediğini, hücrenin “moleküler makinalar”dan meydana geldiğini keşfetmiştir. Bunların tesadüflerle ve yavaş yavaş gelişerek meydana gelemeyeceği ispat edilmiştir.

Biyomatematik alanında yapılan hesaplamalar, yaşamın bu kompleks yapısının tesadüflerle bir meydana gelme ihtimalinin "0" olduğunu kanıtlamıştır. Tek bir proteinin bile tesadüflerle ortaya çıkma ihtimalini 10 üzeri 950’de 1 olarak hesaplayan matematikçiler Darwinizm’e en büyük darbelerden birini vurmuşlardır.

Darwin’in bir evrim mekanizması olarak tanıttığı Doğal Seleksiyon kavramının, evrim iddialarıyla hiçbir ilgisi olmadığı, evrimleştirme gibi bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Uzun yıllar denizden karaya geçiş hikayesi için delil olarak gösterilen Coelecanth isimli canlının günümüzde de yaşamakta olan normal bir balık olduğu görülmüş, kuşların atası olarak tanıtılan Archæopteryx’in bir ara canlı olmayıp, soyu tükenmiş bir kuş olduğu ispat edilmiş, At Serisi diye tanıtılan fosillerin gerçekte atlarla hiçbir ilgisi olmadığı, farklı dönem ve coğrafyalarda yaşayıp soyu tükenmiş canlılara ait olduğu ispat edilmiş, insanın atası olarak gösterilen bir avuç kafatasının ve kemik parçalarının gerçekte “ya soyu tükenmiş maymunlara ya da normal insanlara” ait olduğunu kanıtlanmış, canlıların başka canlılara dönüşmesi için temel mekanizma olarak tanıtılan mutasyonların canlılar üzerindeki etkisinin “tahrip veya ölüm” olduğu, değil evrimleştirmek sağlam canlıları bile yok edici bir fonksiyonu olacağı anlaşılmıştır. Burada sayılanlar gibi pek çok gerçek sebebiyle evrim teorisi çökmüştür.


DARWINiZM EMPERYALiZMiN SiLAHIDIR

Darwinizm, dünya emperyalizminin kullandığı bir silahtır. Emperyalist ülkeler, işgal etmek ve boyunduruk altına almak istedikleri ülkelerde “5. kol faaliyeti” olarak manevi gücü kırmaya çaba harcarlar. Bu faaliyette Darwinizm başrolü oynar. Çünkü Darwinist öğretileri benimseyen toplumlar, emperyalist devletlerin kolayca hakimiyetine girerler.

Osmanlı, son döneminde okullara sokulan Darwinist fikirler neticesinde kimliğini kaybetmiştir. Toplumu birarada tutan manevi değerlerden yoksun bir yönetici kadrosu ile de çöküşe gitmiştir.

Emperyalistler Darwinist öğretileri, “toplumları kamplara ayırıp çatıştırmak” için kullanırlar. Dünyanın pek çok ülkesindeki faşist-komünist kamplaşmaları, “çatışmanın doğanın sözde bir yasası olduğunu” iddia eden Darwinist telkinlerin ürünüdür. Bu telkinler, gelişme ve ilerlemenin şartıymış gibi gösterilmektedir. Milyonlarca insanın hayatına mal olan, Darwinizm'in "yaşamın sözde bir mücadele alanı" olduğu, "ilerlemenin çatışmayla" gerçekleşeceği yalanları, emperyalizmi de güçlendirmektedir.

Darwinist yöntemlerle maneviyattan uzaklaştırılarak kutuplara ayrılan ve güçsüz hale getirilen Müslüman ülkelerin, emperyalist güçlerin güdümüne girmeleri de kaçınılmazdır. Nitekim Sovyetler Birliği döneminde Müslüman Türk devletlerinin uzun yıllar Darwinist-Komünist esaretin altında kaldığı gerçeği de unutulmamalıdır.

Vahşi Kapitalizm, Komünizm ve Faşizmin “görünmez gizli gücü” Masonlar ise, ideolojilerini destekleyen Darwinizm’i, kendi yayınlarında şöyle savunurlar:

“Bugün, artık en uygar ülkelerden, en geri kalmışlarına kadar tek geçerli bilimsel kuram Darwin'in ve onun yolunu izleyenlerinkidir.” (Mimar Sinan 1980, sayı: 38, s. 18)

DARWINiZM, BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN iDEOLOJiSiNiN DE TEMELiDiR

Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünü hedef alan en önemli tehdit olan bölücü terör, doğrudan komünist ideolojiye dayanmaktadır. Materyalizme ve Darwinizm’e dayanan bu ideoloji, ahlak, mukaddesat ve maneviyat gibi kavramları reddetmekte, insanların sadece maddi varlıklarını esas almakta, hatta Darwinizm’in etkisiyle insanları bir çeşit hayvan olarak görmektedir. Darwinizm ile Komünizm bağlantısını ortaya koyan ifadelerden bazıları şu şekildedir:

KARL MARX: "Darwin'in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor." (Marks Engels Mektuplar, cilt 2, s.126)

LENIN: "Marx'ın teorisinin tümü, evrim teorisinin, en tutarlı, en tam, en düşünülmüş ve özlü biçimiyle çağdaş kapitalizme uygulanmasıdır." (Robert M. Young, Darwinian Evolution and Human History, Historical Studies on Science and Belief, 1980)

ENGELS: "Tabiat metafizik olarak değil, diyalektik olarak işlemektedir. Bununla ilgili olarak herkesten önce Charles Darwin'in adı anılmalıdır." (Friedrich Engels, Ütopik Sosyalizm-Bilimsel Sosyalizm, Sol Yayınları, 1990, s. 85)

TROTSKY: "Darwin'in buluşu, tüm organik madde alanında diyalektiğin (diyalektik materyalizmin) en büyük zaferi oldu." (Alan Woods-Ted Grant, "Marxism and Darwinism", Reason in Revolt: Marxism and Modern Science, Londra 1993)

TERÖR, BÖLÜCÜ ÖRGÜTLERiN VAZGEÇiLMEZ BiR YÖNTEMiDiR

Terör, temeli Darwinizm’e dayanan bölücü ideolojilerin hedefe ulaşmak için kullandığı etkin bir yöntemdir. Komünist liderler terörü vazgeçilmez bir silah olarak taraftarlarına tavsiye etmişlerdir. Bölücü terör örgütünün bütün yöntemleri komünist ideolog ve liderlerin tavsiyeleri doğrultusundadır. Bu liderlerden Lenin’in terör talimatları oldukça çarpıcıdır:

"Polisleri, askerleri, devlet memurlarını öldürmek, devlet kurumlarında yangınlar çıkartmak... Devletin hazinelerinden paraları almak... Devrimci komünist güçler yenilmez silahlı bir güç olarak ortaya çıkmalı, insanları öldürerek, bombalayarak, binaları havaya uçurarak korku yaymak ve bu şekilde toplumun üzerinde komünist diktatörlüğünü teşkil etmek iktidara ulaşmamızın önemli unsurlarındandır." ("Vladimir Lenin, Teorik ve Pratik Terör Hakkında", Homizuri G.P., Moskova 2005)

Adnan Oktar'ın, Harun Yahya müstear ismi ile hazırladığı tüm kitapları www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak okuyabilir veya

Global Yayıncılık'ın 0212 444 444 1 no’lu telefonundan temin edebilirsiniz.


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Dindar Doğu İnsanı Bölücü Komünist Oyunları Bozdu!


Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz? (Nisa Suresi, 144)
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesad) olur. (Enfal Suresi, 73)
Dindar Doğu İnsanı Bölücü Komünist Oyunları Bozdu!
Doğu insanı, bütün Anadolu’nun yiğit insanları gibi örnek bir ahlak sahibidir. Efendi mizaçlı, haysiyetine ve şerefine düşkün, kanaatkar, devletine sadakatli ve insancıldır. En güzel yiyeceği konuklarına sunacak kadar misafirperver, fedakar ve sevgi doludur. Böyle üstün hasletlere sahip dindar insanlar, her konuda varlıklarını hissettirmekte, gerektiğinde benzersiz bir dirayet ve özveri gösterebilmekte, her türlü cerahati bünyelerinden atmaktadırlar.
Komünistler, dini, aileyi, ahlakı ve devleti, menfaat ve sömürü araçları olarak ortaya çıkmış olan kavramlar olarak görür ve ortadan kalkmaları gerektiğini iddia ederler. Müslüman Doğu insanımız ise bu kavramlara sıkı sıkıya bağlıdır. Halkımız, dinine, aile kurumuna ve sahip olduğu eşsiz ahlaki değerlere saldıranlara her zaman gerekli dersi vermiş ve bundan sonra da verecektir.
Bölücü terör örgütünün ateist ve komünist yapısı doğu insanımıza anlatıldıkça, üniter devlet yapımızı tehdit eden bölücü terörün hayat damarları kesilmeye başlamıştır. Müslüman doğu insanımızın gerçek kimliği çok olumlu tabloları ortaya çıkarmakta ve bölge halkı terör örgütünü dışlayarak Süper Güç Türkiye’nin inşaasında tarihi yerini almaktadır.
Türkiye'deki her türlü bölücü akıma karşı mücadele eden Bilim Araştırma Vakfı camiası, yıllardır çeşitli tehdit ve iftiralara maruz bırakılmaktadır. Bunun sebebi, ülkemiz üzerinde oynanan oyunların bozulmasında BAV camiasının oluşturduğu tarihi misyondur. BAV mensuplarına ve BAV Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar'a iftira atanlardan biri de bölücü örgütün elebaşıdır. Diğer tüm komünistler gibi, bebek katili bölücübaşı da Sayın Adnan Oktar'ı kendince karalamaya çalışmış ve bir kitabında şöyle yazmıştır: Tepede de MİT'in Türk oligarşik yapısının emrindeki din adamları vardır. Hem de filozofça din adamlarıdır bunlar. Osmanlı sultanlarına da tarih boyunca yol gösteren din adamları değil miydi? Şimdi de rejimin saldırılarına yol gösterecek din adamları vardır. Mesela o Adnan Hocalar nasıl ortaya çıkarıldı?.  (Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği, İstanbul, Şubat 2001, s. 25) Görüldüğü gibi bölücü örgütün elebaşı, Sayın Adnan Oktar'ın savunduğu fikirlerin, olayları teşhis ve tedavideki başarısının, bölücü örgüte vereceği zararların farkına varmış, bu nedenle de iftira atmakta beis görmemiştir.
Doğu’daki komünist hareketin, bir komünist hareket olmadığını söyleyen, bunu ısrarla örtbas etmeye çalışan ve daha da vahimi, Türkiye’yi Doğu ve Batı Komünist Türkiye Cumhuriyeti olarak ikiye bölmeye çalışan Komünist Derin Devlete karşı tüm milletimizin çok uyanık olması gerekmektedir.
Bölücü örgütün elebaşı: “Lenin 1900’de ne ise ben de 21. yüzyıl sosyalizmini temsil ediyorum, reel sosyalizmle savaşarak, emperyalizmle savaşarak yeni sosyalizmi inşaa ediyorum.” (Özgür Yaşamla Diyaloglar, s. 201)
Bölücü örgütün elebaşı: “PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, s.78)
Bölücü terör örgütü, her eylemi, her sloganı ve her bildirisiyle komünisttir. Ancak bölge halkı bu konuda son derece bilgisizdir ve eli kanlı örgüt militanlarını kimi zaman “Kürt Halkı adına savaşan, kürt milliyetçisi gerillalar” olarak algılamaktadır.
Bölgedeki halkımızın büyük bölümü dindardır. Dolayısıyla bölücü örgütün gerçek hedeflerini ve ateist yapısını anladığında örgüt aleyhinde tavrı çok daha kesin olacaktır. Bu sebeple örgütün ateist ve komünist kimliği geniş kapsamlı bir karşı propaganda ile halkımıza duyurulmalıdır. Bu konuda radyo, TV ve basın da kullanılarak çok etkin bir çalışma yapılması gerekmektedir.
Burada bir etnik hareket değil, komünist ve dinsiz bir hareket söz konusudur. Kürt milliyetçiliği görüntüsü tamamen bölge halkının gözünü boyamaya yöneliktir.
Örgütün Marksist-Leninist bir yapıda olduğu, gerek savcılık iddianamelerinde, gerek MİT raporlarında gerekse mahkeme kararlarında sabittir. Kaldı ki örgütün komünist olduğunu anlamak için çok ayrıntılı bir araştırmaya bile gerek yoktur. Çünkü örgütün uzun yıllar kullandığı bayrağında komünizmin en bilinen simgesi olan orak-çekiç motifinin yer alması bile konunun ispatı için yeterlidir. (Bu amblem daha sonra strateji ve taktik değişikliğine giden örgüt tarafından değiştirilmiştir.)
Örgütün kuruluş kongresinde yer alan ve örgütün internet sitesinde göze çarpan ifadeler de, marksizme olan sadakati net olarak ortaya koymaktadır:
“MARKSİST-LENİNİST TEORİ ÇOK İYİ ÖZÜMSENMELİDİR. Önder kadrolar sık sık Marksizm’e müracaat etmeli, Marksizm’in uygulanmasını başlangıç şekli yapmak için bu öğretiyi gerçekten özümsemeliler. ...Biz SOSYALİZMİ SİYASAL SORUNUN ÇÖZÜMLENMESİNDE DAHA ÇOK BİR EYLEM KILAVUZU OLARAK ELE ALACAĞIZ. Mutlaka böyle bir öğretinin temsilcisi olarak, böyle bir öğretinin savunucusu olarak, bunun en önemli koşulu olarak bulunulan ülkenin siyasal iktidar meselesine uygulayarak, mevcut iktidarı parçalamada bir araç olarak, bir eylem kılavuzu olarak kullanarak üzerimize düşeni yapacağız.”
Bölücü örgütün elebaşının, 13. kuruluş yıldönümü mesajından:
"Sosyalizm yıkıldı, komünizm yıkıldı" diyenlere en iyi cevap olarak, ‘tam tersine, SOSYALİZMİN EN GÜÇLÜSÜ, EN DOĞRUSU, EN YÜCESİ PKK'DE GERÇEKLEŞMİŞTİR’ diyoruz."
Bölücü örgütün elebaşının 1 Mayıs 1982 tarihli konuşmasından:
“Ne kadar elverişsiz koşulları yaşarsa yaşasın, işçi sınıfının objektif gücüne ve onun eylem kılavuzu olan bilimine, MARKSİZM-LENINİZM’E DAYANMAK ZORUNDADIR VE DİKKAT EDİLİRSE BİZİM VARLIK NEDENİMİZ TÜMÜYLE BU GERÇEK ETRAFINDA OLUŞMUŞTUR. ...Eğer o aşiret duvarları, o feodal çitler aşılmasaydı, MODERN DÜŞÜNCE, EN DEVRİMCİ DÜŞÜNCE OLAN MARKSİZM-LENINİZM kafalarımıza sıçramayacaktı.”
Bölücü örgütün elebaşının aşağıdaki ifadeleri de örgütün komünist olduğunun net bir delilidir:
Partimizin Merkez Komitesi üyesi ve kurucularından olan DEĞERLİ KOMÜNİST Mazlum Doğan yoldaş... Halkın engin değerlerini SAĞLAM VE AYDINLANMIŞ KOMÜNİST KİŞİLİKLE BİRLEŞTİREN BU YOLDAŞIMIZIN Kürdistan ulusal kurtuluş savaşçıları ve tüm devrimcilere yol gösterebilecek güçtedir. (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.43)
Bölücü örgütün elebaşı, marksizm ve leninizmi “soylu düşünce sistemi”, “soylu bilim” gibi tabirlerle övmektedir:
Kapitalist-emperyalist sistem ve onun en zorba yönetim biçimi olan faşizm, halklarda böylesine soylu bir isyan ve bu isyana yol gösteren MARKSİZM-LENİNİZM GİBİ SOYLU BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİNE yol açmıştır. (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.22)
MARKSIZIM-LENİNİZM ADLI SOYLU BİLİME dayanmaktan başka az bir olanağı olan bu insanlar... (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s. 39)

BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN ELEBAŞININ EVRİM TEORİSİNİ SAVUNAN BAZI
DARWINİST İZAHLARI
Bölücü örgütün elebaşı, her komünist gibi Darwinizm’i mutlak bir gerçek olarak benimsemiş, örgütün tüm ideolojik alt yapısını bu bilimdışı aldatmaca üzerine bina etmiştir.
İlkel komünal topluluk dönemi, İNSANLIĞIN HAYVANLAR ALEMİNDEN KOPARAK tarih sahnesine çıktığı, son derece geri üretim güçleri ve bu temelde şekillenmiş basit üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü bir aşamayı ifade eder. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.25)
Başlangıçta insanın kendine yakın hayvan türlerinden pek farkı yoktur. Doğada hazır bulduklarını yer, ağaçlar üzerinde ve kavuklarda örgütsüz bir şekilde barınır. Ama düşünme ve konuşma yetisini kazanmasıyla birlikte, yiyecek toplamada, DİĞER HAYVANLARA karşı kendini savunmada, doğal afetlere karşı kendini korumada, bazı ilkel taş araçları geliştirmek ve hemcinsleriyle dayanışma içine girmek kaçınılmaz olur. Bu aşamaya kadar, HAYVANLAR ARASINDA GEÇERLİ OLAN; BİYOLOJİNİN EVRİMLER KANUNU hüküm sürmektedir. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.13)
HAYVANIN EN İLERİ SOSYALLEŞMİŞ BİÇİMİ İNSANDIR. En vahşi hayvandır insan, en acımasız hayvandır. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.106)
ATEİST VE KOMÜNİST OLAN BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN HAPİSTEKİ ELEBAŞININ ALLAH VE DİN HAKKINDAKİ BAZI İFADELERİ
(YÜCE ALLAH’I TENZİH EDERİZ)
Aşağıdaki alıntılar, bölücü örgütün elebaşının kitaplarından alınmış, bizzat kendisine ait ifadelerdir. Bu ifadelerin tümü, bu kişinin ateist olduğunu ve İslam’ı kendi sığ materyalist anlayışıyla yorumladığını ortaya koymaktadır:
Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaşı verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum. (Özgür Yaşamla Diyaloglar, Ekim 2002, s. 257)
Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 204)
Allah bir nevi ortaçağın feodal manifestosudur, temel yasası ve bildirgesidir. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 313)
Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 354)
YENİ EVRİMCİ YALANLARA DİKKAT!
Adnan Oktar’ın Harun Yahya müstear ismiyle hazırladığı Yaratılış Atlası isimli kitabının internette de yayınlanmasından hemen sonra, hem ülkemizde hem de dünyanın pek çok ülkesinde, evrim teorisinin çöktüğü yönünde haberler yayınlanmaya başlamıştır.
Yenilgiyi bir türlü hazmedemeyen materyalist çevreler ise yeni sahte delillerle veya çoktan rafa kalkmış iddialarla ortaya çıkmaktadırlar. Örneğin son günlerde, insanın hayali evrimi iddialarına hiçbir şekilde delil olamayacağı yıllar önce ispatlanan Lucy adlı bir fosili tekrar gündeme getirmeye kalkışmaktadırlar. Bu fosilin insanla hiçbir bağlantısı olamayacağı, insana değil bir maymun türüne ait olduğu ünlü Fransız Science et Vie dergisinin Mayıs 1999 sayısında “ELVEDA LUCY” başlığıyla kapaktan duyurulmuştur.
Harun Yahya Külliyatı, “Süper Güç Türkiye” idealine ulaşılması yolunda -Allah’ın izniyle- önemli bir vesile olacaktır.
Yazarın bugüne kadar kaleme aldığı kitaplarının sayısı yaklaşık 250’dir. Bu kitaplar 48.000 sayfa ve 35.500 resimden oluşmaktadır. Bunların 10.000 sayfa ve 8.500 resimlik bölümü Evrim Teorisinin çöküşünü konu almaktadır.
Adnan Oktar'ın, Harun Yahya müstear ismi ile kaleme aldığı kitaplara ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan belgesellere, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak ulaşabilir veya bunları Global Yayıncılık'ın 0212 444 444 1 no’lu telefonundan temin edebilirsiniz.


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

BÖLÜCÜ KOMÜNİST AYAKLANMAYA KARŞI BİLİMSEL FİKRİ MÜCADELE ŞARTTIR


Darwinizm, komünizm, materyalizm, şiddet ve terör birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür. İnsanları isyana, kavgaya, başıbozukluğa, sevgisizliğe, bencilliğe ve ahlaksızlığa yönelten Darwinizm yok edilmeden insanlar arasında dostluk ve kardeşliğin tesis edilmesi mümkün değildir.

İnsanı insan yapan değerlerden uzaklaştırılan, hayatın mücadeleden ibaret olduğu yönündeki Darwinist telkinlerle yetiştirilen insanlar için artı ailenin, din ahlakının, namus ve şerefin bir önemi kalmamakta, bu insanlar her türlü sapkın ideoloji ve akımın peşinden gidebilmektedir.


Ülkemizdeki terör konusunun temelinde Darwinizm vardır. Bugün askerimize, polisimize ve milletimize silah çeken azılı komünist militanlar, Darwinizm’in korkunç boyutlardaki etkisinin en somut delilleridir.


BÖLÜCÜ KOMÜNİST AYAKLANMAYA KARŞI BİLİMSEL FİKRİ MÜCADELE ŞARTTIR


Zaman zaman gündeme gelen “dağdakini ovaya indirmek” tarzı önerilere karşı son derece uyanık olmak gerekmektedir. Yıllarca Darwinist-komünist telkinlerle eğitilmiş, Türkiye Cumhuriyeti’ni düşman sayan teröristlere, barış hoşgorü ve af mesajları göndermek, komünist bölücü örgütün ekmeğine yağ sürmek anlamına gelecektir. Bu tür akılsızca yaklaşımlar boş yere gündemi işgal etmekte, bölücü örgüte zaman ve zemin kazandırmaktadır.


Dağdaki bölücü terör örgütü mensubu ovaya salıverildiğinde, bir gün önce mayın döşeyen, yol kesen, ağır silahlarla askerimize saldıran bölücü militan, halkın arasına sızacak, yeni militanlar ve devlet düşmanları yetişmesi için var gücüyle çalışacaktır. Böyle bir duruma çanak tutmak, dağdaki militanı ovaya salıp komünist, materyalist, Darwinist propaganda yapmasına olanak sağlamak, büyük bir dalalet ve ihanet olacaktır.

Daha karşıdaki terörist gücün ideolojisi ve hedefleri konusunda bile teşhis konulamadığını gösteren bu tür yaklaşımlara anında cevap verilmelidir. Devletimizin karşısındaki örgüt dış güçlerce yönlendirilmektedir ve amaç ülkemizin doğu kısmını koparmak, hemen akabinde kalan kısmı da güçsüz ve zayıf duruma düşürmektir. Çin, Kuzey Kore, Venezuella, Küba gibi Marksist-Leninist ülkelerin tamamının, İsveç, Norveç, Danimarka gibi sosyalist kanadın iktidarda olduğu ülkelerin ve Avrupa'daki tüm Marksist ve sosyalist partilerin, -aynı inancı paylaştıkları için- açık ya da dolaylı biçimde Güneydoğu'daki komünist-bölücü teröre destek verdikleri de bilinen bir gerçektir. Bölücü örgütü palazlandıran ve devletimizin başına bela edenler Ortadoğu üzerinde geçmişten bu yana karanlık oyunlar oynayan materyalist, Darwinist ideolojilerin hakim olduğu bu gibi ülkelerdir. Bunlar, bugün her zamankinden fazla bölücü örgüte destek sağlamakta, herkesin gözü önünde ülkemiz aleyhinde faaliyet yürütmektedirler.


Son günlerde yoğun olarak tartışılan Türkiye’yi eyaletlere ayırma planları ise ülkemiz için tam manasıyla sonun başlangıcı anlamında olacaktır. Ekonomik kalkınmayı hızlandırmak amaçlı bir öneri olarak geçmişte gündeme getirilen bu konu, bugün uygulamaya kalkıldığında şüphe götürmez bir biçimde ülkemizi felakete sürükleyecektir. Türkiye, Büyük Türkiye olmalıdır. Türkiye’yi eyaletlere ayırmak, Türkiye’yi, Türk Milleti’ni yok etmenin başlangıç aşamasıdır. Bu karanlık tuzağın ikinci aşaması eyaletler arası iç savaş, üçüncü aşaması zayıf, güçsüz parçalara ayırmak, dördüncü aşaması ise işgal, ilhak ve yok etmektir. Bu amansız ihanete, aklı başında hiçbir Müslüman Türk evladı evet diyemez.


Güneydoğu’da, Marksist-Leninist-komünist propaganda ile sürekli taraftar toplayan komünist bölücü harekete karşı geniş çaplı bilimsel anti-komünist, anti-Darwinist propaganda şarttır. Atılan hamasi nutuklarla, klasik politik demogoji ile bir netice alınması mümkün değildir. Bu tip üslup ve yaklaşımlar kızdırıcı olmakta, vatan millet düşmanlarının güç ve taraftar kazanmasına sebebiyet vermektedir. Komünist ideolojiye karşı ilmi mücadele, mutlak netice alınacak kesin bir çözümdür.


Darwinist, materyalist, ateist ve Marksist Avrupa’nın işgaline sokulmak istenen güzel yurdumuzu savunmak için, bu kültürel saldırıya, kültürel mücadele ile cevap verilmelidir. Bu büyük fikir, felsefe mücadelesinde Darwinist, materyalist, Marksist görüş yenildiğinde, Anadolu’daki bu fitne, fesat ateşi de sönecektir. Bu konuda susulması ve geç kalınması vahim sonuçlar doğurabilir.


Türkiye’de, Türk, Laz, Zaza, Kürt, Çerkez, Boşnak veya Gürcü sorunu yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Yüzlerce yıldır birarada, kardeşce, dostça yaşadığımız, etnik köken sorunu hissetmediğimiz Müslüman Türk Milleti vardır. Fikirlerimiz, inançlarımız, düşüncelerimiz ayrı olsa bile bu, dostluk ve kardeşlik bağını hiçbir şekilde, hiç kimse bozamaz, bozulmasına da asla müsaade etmeyiz.


Kürt kökenli vatandaşlarımız son derece sevgi dolu, insancıl, merhametli, dindar ve misafirperverdirler. Diğer vatandaşlarımız gibi, Anadolu’da hakim olan güzel ve örnek ahlakı en güzel şekilde yaşamaktadırlar. Vatanını milletini yürekten seven bu üstün mizaçlı insanlar komünist militanların baskısından bir an önce kurtarılmalıdır.


DARWINİST GÖRÜŞLERİ BENİMSEYEN KOMÜNİST LİDERLER, İNSANI BİR ÇEŞİT HAYVAN OLARAK GÖRMÜŞLER, TERÖRÜ, KATLİAMI, KAN DÖKMEYİ VAZGEÇİLMEZ BİR YÖNTEM OLARAK KULLANMIŞLARDIR. DARWINİZM’DEN KAYNAKLANAN KOMÜNİST TERÖR SADECE GÜNEYDOĞU BÖLGEMİZ İLE SINIRLI DEĞİLDİR. TÜM TÜRKİYE VE TÜM ORTADOĞU KOMÜNİST İSTİLA TEHLİKESİ ALTINDADIR VE HEDEFLENEN DE BUDUR. UNUTULMAMALIDIR Kİ “KOMÜNİZMİN -VATANI OLMAZ. KOMÜNİSTİN VATANI BÜTÜN DÜNYADIR.”


DARWINiZM, KOMÜNİST BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İDEOLOJiSiNiN TEMELiDiR

Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünü hedef alan en önemli tehdit olan bölücü terör, doğrudan komünist ideolojiye dayanmaktadır. Materyalizme ve Darwinizme dayanan bu ideoloji, ahlak, mukaddesat ve maneviyat gibi kavramları reddetmekte, insanların sadece maddi varlıklarını esas almakta, insanları bir çeşit hayvan olarak görmektedir. Karl Marks, Darwinizm ile komünizm bağlantısını şu şekilde açıklamıştır:

"Darwin'in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor." (Marks Engels Mektuplar, cilt 2, s.126)

Lenin ise şöyle demektedir: "Marks'ın teorisinin tümü, evrim teorisinin, en tutarlı, en tam, en düşünülmüş ve özlü biçimiyle çağdaş kapitalizme uygulanmasıdır." (Robert M. Young, Darwinian Evolution and Human History)

TERÖR, BÖLÜCÜ ÖRGÜTLERİN VAZGEÇİLMEZ BİR YÖNTEMİDİR

Terör, temeli Darwinizm’e dayanan bölücü ideolojilerin hedefe ulaşmak için kullandığı etkin bir yöntemdir. Komünist liderler terörü vazgeçilmez bir silah olarak taraftarlarına tavsiye etmişlerdir. Bölücü terör örgütünün bütün yöntemleri komünist ideolog ve liderlerin tavsiyeleri doğrultusundadır. Bu liderlerden Lenin’in terör talimatları oldukça dikkat çekicidir:

"Polisleri, askerleri, devlet memurlarını öldürmek, devlet kurumlarında yangınlar çıkartmak... Devletin hazinelerinden paraları almak... Devrimci komünist güçler yenilmez silahlı bir güç olarak ortaya çıkmalı, insanları öldürerek, bombalayarak, binaları havaya uçurarak korku yaymak ve bu şekilde toplumun üzerinde komünist diktatörlüğünü teşkil etmek iktidara ulaşmamızın önemli unsurlarındandır." ("Vladimir Lenin, Teorik ve Pratik Terör Hakkında", Homizuri G.P., Moskova 2005)

Bir Marksist-Leninistin, komünist ideolojinin gerektirdiği terörist eylemi yapması komünistleri adeta büyüler. Yapılan katliamları, bombalama eylemlerini ve şiddeti şeytani bir hazla ve takdirle karşılayıp hayranlık duyarlar. Bu sebeple Avrupa’daki ve dünyanın çeşitli yerlerindeki Darwinist-Marksist görüşlü insanların teröre karşı olması beklenemez. Bu, Marksist felsefenin ruhuna-mantığına aykırı olur. Kınama mesajları, uyarmalar böyle kitleleri hiç ilgilendirmez. Darwinist-Marksistler teröristleri, -güya- “feodalizme karşı savaşan, devrimci güçler” olarak görürler. Teröristler, Ho Chi Minh gibi tarihe geçen kan dökücüleri saygı ile anarlar.

Vietnamlı gerilla lideri Ho Chi Minh (1890-1969) koyu bir Marksist-Leninist ve Darwinistti. Bölücü komünist örgütün Güneydoğu’da kullandığı gerilla yöntemleri, bu azılı komünist liderin yöntemlerinin birebir uygulamasıdır.

Türk Milleti, Darwinist Aldatmacaya Karşı Bilgilendirilmelidir

Evrim teorisi, sahte kafatasları, sahte ara fosiller ve sayısız spekülasyonla ayakta tutulmaya çalışılan, ancak yolunun sonuna gelmiş olan bilim dışı bir iddiadır. İki temel konu evrim teorisinin çöküşünü ortaya koymaktadır. Bunlar:

1) Fosiller evrimi reddetmektedir

Darwin, Türlerin Kökeni isimli kitabında fosillerin teorisini desteklemediğini açıkça itiraf etmiş ve şöyle demiştir:

“Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.” (Charles Darwin, The Origin of Species, 1. baskı, s.172)

Darwin’den bu yana geçen 150 senedir evrim teorisini destekleyecek tek bir fosil bulunmamıştır. Tam tersine, bulunan fosillerin tamamının tam ve eksiksiz canlılara ait olduğu görülmüştür. Gerçekte hiçbir ara fosil yoktur.

Basında geçtiğimiz aylarda yer alan “Lucy’nin Kızı”, “Gogonasus” ve “Tiktaalik Roseae” isimli fosiller de ara fosil özelliği göstermemektedirler. Aynı şekilde Sivas’ta bulunan ve üç toynaklı at diye tanıtılan fosil de bir ara canlıya değil, bugün nesli tükenmiş olan normal bir canlıya aittir. Bu sayılanların hepsi tam ve mükemmel canlılara ait fosillerdir. Bu, bilim adamlarınca gayet iyi bilinen ve ispat edilmiş bir gerçektir.

Evrimcilerin elinde bir tane bile ara fosil bulunmamaktadır. Yerli evrimcilere defalarca çağrıda bulunmamıza, “gelin ara fosil var diyorsanız hiç olmazsa 2-3 tanesini gazete binalarınızda veya merkezi bir yerde sergileyin” dememize rağmen hiçbiri buna yanaşmamıştır. Bu apaçık meydan okumanın karşısında çıt çıkmamasının tek nedeni, ara fosil diye birşeyin bulunmamasıdır.

Sadece yerli evrimcilerin değil, dünyadaki evrimcilerin de elinde ara fosil bulunmamaktadır. Bugüne kadar 100 milyona yakın fosil çıkarılmış, bunlardan bazıları arşivlenirken bazıları müzelerde kamuoyuna sergilenmiştir. Ancak bu denli yüksek sayıdaki fosilin arasında bir tane bile ara fosil yoktur. Bunlar ya bildiğimiz, bugün yaşayan canlılara ya da dinozor, mamut gibi nesli tükenmiş canlılara ait olan irili ufaklı fosillerdir. Fosiller evrim iddialarını değil, Yaratılış Gerçeğini göstermektedir.

Ülkemizin pek çok şehrinde gönüllü araştırmacılar tarafından fosil sergileri açılmaktadır. Bu sergilerde yer alan ve canlıların milyonlarca yıldır hiç değişmeden varlıklarını sürdürdüklerini ispat eden “yaşayan fosiller”, materyalist çevrelerde büyük rahatsızlık ve öfke meydana getirmiştir. Bu çevreler taşlaşmış canlıları gördükçe adeta çileden çıkmışlar, öfkeleri ağızlarından taşar olmuştur.

Yerli evrimciler ise ülke çapındaki yenilgilerini tam bir yılgınlık ve çaresizlikle sessizce kabul etmişlerdir. Ara fosil konusunun önemini bile yeni yeni öğrenen yarı cahil bazı evrimciler, içinde bulundukları açmazı yeni yeni fark etmeye başlamışlar ve sessizliğe bürünmüşlerdir.

2) Cansız maddelerden canlılık oluşmaz: Protein çıkmazı

Proteinler hem canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluşturan hem de hücre içinde çok çeşitli görevler üstlenen kompleks moleküllerdir. Bir proteinin tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali 10 üzeri 950’de 1’dir. (Bu sayı pratikte “0 ihtimal” anlamına gelir.) Tek bir protein bile kendi kendine oluşmazken, milyonlarca canlı türünün tesadüflerle meydana geldiğini iddia etmek tam bir materyalist-evrimci hezeyanıdır.

EVRİM TEORİSİNİN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN

HARUN YAHYA’NIN (ADNAN OKTAR) BU KİTAPLARINI OKUMALISINIZ!

Adnan Oktar’ın, Harun Yahya müstear ismiyle kaleme aldığı eserlerin sayısı yaklaşık 250’dir. Bu kitaplar 48.000 sayfa ve 35.500 resimden oluşmaktadır. Bu kitapların 10.000 sayfa ve 8.500 resimlik bölümü

Evrim Teorisinin çöküşünü konu almaktadır.

Adnan Oktar'ın, Harun Yahya müstear ismi ile kaleme aldığı kitapları ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan belgeselleri, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak okuyabilir veya

Global Yayıncılık'ın 0212 444 444 1 no’lu telefonundan temin edebilirsiniz.



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Güncel Yorumlar


Son dönemde gündemde yer alan konulardaki makalelere bu siteden
ulaşabilirsiniz.. Sitedeki bazı konu başlıkları şunlardır:

- Müslümanın Her Dakika, Her Saat Başı Aklından Geçirmesi Gereken Bilgiler
- Şeytanın Gururu Onu Kıyamete Kadar İnkara Sürüklemiştir
- Hakikat Sandığımız Telkinler
- Gerçekçi Bir Gözle Hayatınızı
Değerlendirin
- Yarından Sonra
- Hal İlmi
- Darwinistlerin Çıkmazı
- Mevsimlerin Devamlılığı
- Kalp Atışının Devamlılığı
- DNA'nın Sürekli Yenilenip Kopyalanması
- İmtihanın Sırrını Yalnızca Samimi Müslümanlar Görebilirler
- Mümin Her Şartta Neşeli, Huzurludur

- Antik Şehirlerde de Bizler Gibi Yaşadılar




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Sayın Adnan Oktar'ın TimeTurk Röportajı


TIMETURK: Şimdi ilk soruya sizi tanıyarak başlayalım yani ama şöyle bir soru soracağım ben çeşitli yerlerde, kitaplarınızda olsun, kamuoyunda olsun sizi bir kalıpsal şekilde tarif ediyorlar. Yani Adnan Oktar kim deyince kalıpsal şekilde tarif ediyorlar, yani Adnan Oktar kim deyince, bakıyorsunuz hep aynı şeyler çıkıyor. Ben sizi kendi ağzınızdan, kendi açınızdan yani siz Adnan Oktar’ı nasıl tarif edersiniz? Bunu soracağım.

ADNAN OKTAR: Evet önemli bir soru. Ben genellikle iyi niyetli bir insanım, yani olayları böyle samimi değerlendirdiğimde rahat ederim, samimi olduğumu hissettiğimde rahat olurum, öbür türlü beni yorar o. Her zaman benim için mutluluk kaynağım samimiyetimdir. Onla hem ibadetlerimde olsun, insanlarla bağlantımda olsun rahat ediyorum. Vicdanlı bir insanım ben merhametliyim, olayları makul değerlendiririm. Yani en heyecanlı olan olayda bile itidalli davranmayı, makul davranmayı bilirim, yani öyle kontrolsüz bir tavrım hiçbir zaman olmaz.

TIMETURK: Peki en çok ne öfkelendirir sizi?

ADNAN OKTAR: Farz edelim yani olabilir, Müslüman'ı rencide edecek, rahatsız edecek bir şey olsa da e ben makullükten ve itidalden hiçbir şekilde ayrılmam. E onun dışında güzel olan her şeyden çok hoşlanırım, güzellikten çok zevk alırım. Çiçek güzelliği, hayvan güzelliği, insan güzelliği, manzara güzelliği şiddetli haz alırım ama biraz o konuda kendimi acayip hissediyorum, MaşaAllah. Her şeyin en iyisi, en güzeli olsun isterim. Temizliğe çok titiz bir insanım, aşırı derecede temizliğe önem veriyorum. Yani en ufak kirli bir şey bile beni rahatsız eder. Mutlaka onun temiz olmasını isterim. Düzen çok hoşuma gider. Düzensizlik de beni yoruyor, yeni tertipli, düzenli bir ortamdan hoşlanırım. Yani çok zaruri olmadıktan sonra böyle ama zaruri olursa tabi insan bir şey demez ona.

TIMETURK: Şimdi onun dışında şeye geçelim, asıl konuya sizin yani ilk başlangıcınız, yani Adnan Oktar isminin ilk duyulması, yani Darwinizm ilk bu konuyla başladı. Yani onun dışında masonlukla devam etti. Peki, Adnan Oktar neden masonluk ve Darwinizm'e bu kadar taktı diyelim.

ADNAN OKTAR: Darwinizm dünyadaki bütün rahatsızlıkların, bütün hastalıkların kökenidir, bütün azapların kökenidir. Mesela Türkiye’de olan bütün sıkıntıların, mesela Ergenekon örgütü, Darwinist bir örgüttür. Mesela en azından oradan alın. Komünist derin devlet tabir ettiğimiz, ittihat terakki’den beri devam eden bu yapılanma Darwinist'tir.

TIMETURK: O zaman bu Darwin de Ergenekoncu muydu? Kökü o zaman oralara kadar gittiğine göre çok eskilere

ADNAN OKTAR: Hitler de aynı şekilde Darwinist'ti, Stalin de Darwinist'ti. Marks da Darwinist'ti ve bunla ilgili kendi açık demeçleri var. Ergenekon yeni konmuş bir isim, yani çok çok yeni.

TIMETURK: Sadece yani sadece Ergenekon bir isim zaten sonuçta oradaki yapılanma önemli olan.

ADNAN OKTAR: Yani o mantık yani şeytani yapılanma yoksa mesela onlar Agartha’dan da bahsediyorlar. Agartha doğru söylüyorlar hakikaten onların hakikaten bir Agartha mantığı var. Agartha şeytanın ülkesidir. Halüsinasyonla elde ettiği, hipnoz halindeyken elde ettikleri, şeytanla transta bağlantıda elde ettikleri şeytanın ülkesidir. Yani karanlık tünelleri olan, karanlık tünellerden geçilen, harikalar oluşturulan, garip bir dünyadır. Masonların da bağlantıda olduğu bir sistemdir bu. Ama kökeninde olayların hepsine baktığımızda materyalist, ateist ve Darwinist bir sistem görüyoruz. Türkiye’de şu an bütün sıkıntılara yine baktığımızda, bir kısım aydınların katılığında, acımasızlığında, gaddarlığında, yine Darwinizm'in etkisini görüyoruz.

Mesela Stalin’in kitle katliamları, Hitler’in kitle katliamları yine Darwinizm'e dayandırılarak yapılmıştır. Onun için Darwinizm ve Darwinizm’e babalık yapan kucak açan, onu büyütüp geliştiren masonluk ta tabii ki çok hayatidir. Çünkü masonluk ilhamını doğrudan şeytandan alan bir sistemdir. Doğrudan şeytanla bağlantılı bir sistemdir. Dolayısıyla Darwinizm’i dünyaya sunan bir sistemdir. E o yönüyle beni ilgilendiriyor, o yüzden fikri bir mücadele içindeyim ama şahıs şahıs ben insanlara bir düşmanlığım bir öfkem olmaz. Çünkü ben o fikrin yanlışlığının üstünde duruyorum. Ben insanlara şefkat duyarım, acırım yani ben insanlar cezalandırılsın, ezilsin, azap görsün istemem hiçbir zaman için. Ama yanlış fikri de sonuna kadar düzeltmeye ve ikna etmeye çalışırım.

TIMETURK: Şimdi evrim teorisi geçen zamanla yani bir süreç bayağı bir şiddetli tartışmalar oldu şeyler oldu. Ama günümüzde yavaş yavaş sizin çalışmalarınız olsun, başka çalışmalar olsun, etkisini kaybetti, yani etkisini kaybetti derken bu evrim teorisi, bu geçen süreçte yeni tezler, yani çürüyen tezlerine karşı yeni tezler üretebildi mi yani şu anda sizin uğraşacağınız, ya da üzerine adapte olacağınız yeni tezleri var mı kendini yeniledi mi? Ne gibi bir şey?

ADNAN OKTAR: Darwinizm’in kendini yenilemesi için yeraltı katmanlarından 150 yıldan beri çıkan 100 milyon fosile karşı en az bir 200 milyon 300 milyon fosil de onların çıkartması gerekiyor.

TIMETURK: Şimdi burada şöyle bir şey var, mesela Avrupa’da son zamanlarda rastlıyoruz. Özellikle Avrupa’da Amerika’da oralarda, hem İslam’ı kabul edip, yani Allah’ı kabul edip hem de ben evrim teorisini de kabul ediyorum diyen insanlar var. Bu insanların mantığı nedir sizce?

ADNAN OKTAR: Bu bükemediği bileği öpen, aczinden çaresizliğinden hiç olmazsa böyle yapayım diyen mantıktır bu. Bu, Müslüman alimlerde de biz bunu görüyoruz.

TIMETURK: Yani bu yeni bir tez olabilir mi? Bunun üzerinde yoğunlaşıp, hem Allah vardır, hem de evrim teorisi vardır gibi.

ADNAN OKTAR: Ama Darwinizm olmuş olsa biz de bunu savunurduk. Yani böyle bir teori olsa, Allah evrimle insanları ve canlıları yarattık derdik, gayet de makul olurdu. Ama böyle bir olay yok. 100 milyon fosil çıkmıştır şu ana kadar bunların tamamı yaratılışı ispat eder tarzdadır, tamamı. Tek bir tane ama bir tane evrim teorisini ispatlayacak tarzda fosile rastlanmamıştır. Olmayan bir şeyi nasıl savunalım. Mesela bir proteinin tesadüfen meydana gelmesi imkansız bilimsel olarak. Nereye gitsen bir açmaz var, ama fosillerin ispat yeteneği kesinlik kazandıran bir ispat yeteneğidir. Ama bunun üstüne artık söylenecek hiçbir söz olmaz. Yani 100 milyon delil ezer geçer artık, yani konuyu tam kapatan şey. Bunların bir şeyler söyleyebilmesi için karşıt, yani 100 milyon 200 milyon fosil getirirlerdi. Hakikaten böyle garip varlıklar olurdu. Hakikaten aşamalardan geçtiğine dair alametler olurdu e tamam Allah böyle yarattı derdik. Ama yok öyle bir şey.

TIMETURK: Peki şu evrim teorisinde ya da Darwinizm'de son noktaya gelindi mi? Yani o olay kapandı diyebilir miyiz yani?

ADNAN OKTAR: Yani bitti, çünkü şu an Avrupa’da yaratılışa inananların oranı %80’e çıktı. Bizim faaliyetlerden sonra Yaratılış Atlası’nın Avrupa’ya ulaşmasından sonra akıl almaz bir yüksekliğe ulaştı. Zannediyorum internet bağlantısıyla insanlar birbirlerini aydınlattılar, herkes birbirine haberi verdi.

TIMETURK: Tartışma platformu oluşturdular.

ADNAN OKTAR: Tabi tabi oralarda uyandılar, konuya uyandılar. Bundan sonra geri dönüşü imkansız hale geldi, yani bundan sonra, zaten dikkat ederseniz basında da hiç kandıracak haber çıkmıyor artık yapamıyorlar.

TIMETURK: O zaman artık hıza, o zaman artık evrim teorisiyle ilgili kitap yazmayacaksınız artık.

ADNAN OKTAR: E yani eğer yine başlarını kaldırırlarsa bu yönde bir şey söylerlerse hemen cevaplarını alırlar, bunu biliyorlar. Cevabını alacaklarını bildikleri için bak, basını takip edin, tek kelime yok aylardan beri hiç yok

TIMETURK: Şu anda öyle evet.

ADNAN OKTAR: Çünkü anında karşılığını alıyorlar, hemen yalanı ortaya çıkıyor.

TIMETURK: Çünkü sunacakları veriye karşılık, artık bir karşı cevap oluşturulmuş durumda şu an.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Öyle bir durum söz konusu. Şimdi biz şeye geçelim, oradan tekrar Büyük Ortadoğu Projesi var çok önemli bir konu. Bunun bu bağlamda Amerika’nın İran’a saldırma meselesi var. Ama bunların hepsinin altında sizce ne var, yani bir masonik bağlantı, ya da İsrail’in bu tür bağlantıları var mı? Ya da biraz önce bahsettiğimiz gibi bu 600 yıllık Ergenekon uzantısı olan masonik bağlantılar bunlar var mı yani Ortadoğu sorununun altında bu mu yatıyor? Asıl…

ADNAN OKTAR: Büyük Ortadoğu Projesini Müslümanlar Büyük Osmanlı Projesine çevirecekler inşaAllah olay bu. Onlar ortaya şöyle bir kitlevi yapı meydana getiriyorlar, bir hamur veyahut bir alçı yahut çimento diyelim. Bu sadece şekillendirilecek. Bir ihtimal şeytan ve taraftarları Hz. İsa’nın inişinin yakın olduğunu anladılar, Mehdinin çıkışının yakın olduğunu anladılar, onun paniği içerisinde onu durdurmak için, o bölgede yoğun bir askeri yapılanma ve savunma hazırlığı yapacaklar.

TIMETURK: O zaman şöyle mi diyorsunuz bu yapılanma aslında Mehdiyle savaşa hazırlık mı?

ADNAN OKTAR: Güya engellemeye yönelik, güya engellemeye yönelik yani Mesih’in inişini, yani Meryem’in oğlu olan Mesih’in inişini engellemek ve Mehdi’nin çıkışını engellemek için masonik bir plan olarak güya ortaya kondu. Ama bu Mehdi’nin ve İsa’nın zuhuru için bilakis uygun ortam olarak kullanılacak bu. Bilakis tam tersine kullanılacak.

TIMETURK: Peki Ortadoğu’dan tekrar kısa kısa geçiyorum da fazla vaktinizi almamak için bu Türkiye’deki masonik yapılanmaya değinirsek biraz Türkiye’deki bu masonik yapılanmada kimler var ya da ne var, nasıl bir yapılanma bu?

ADNAN OKTAR: Türkiye’deki masonik yapılanma İttihat ve Terakki döneminden daha önceye dayanıyor. Ta Sultan Murat devrinden tutun Abdülhamit devrine. Her devirde vardı yani çok çok eski masonluğun zaten tarihi de çok eski şeytani bir yapılanma olduğu için çok eskidir. İşin doğrusu Osmanlı pek baş edememiş bunlarla, yani bir teknik bir önlem alamamışlar, bir tek Rahmetli AtaTURK’ün bir önlemi oldu biliyorsunuz, kapatmıştı mason localarını. Fakat şu an 5000 kayıtlı, 2000 ‘ide kaydı gizli olmak suretiyle 7000 mason var ve devletin kilit noktalarında bunlar şu an görev yapıyorlar. Türk masonların aslında İsrail masonluğu, İngiliz masonluğu, Amerika masonluğu pek kale almaz, ama kullanmak için değerlendirirler, yani kullanmada değerlendiriyorlar. Ama yani o kadar önem verdikleri bir yapıları yok ve ne derseler de genellikle yerine getiriyorlar.

TIMETURK: Bu son zamanlarda Ergenekon, ben takip ediyorum sizin şeylerinizi de Ergenekon’la ilgili daha önce hiç değinmediğiniz bir konuydu mesela bu bir senedir olan bir şey, yani bir senedir var. Ama son zamanlarda, son günlerde özellikle bu konuya bir yoğunlaşma var sizde ve bir de kitabınız çıkacak herhalde, yeni bir kitap var, o çıkacak.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Neden birden Ergenekon, Darwinizm ve diğer konuları, masonluğu bir kenara bırakıp, özellikle Ergenekon’a odaklanmayı tercih ettiniz?

ADNAN OKTAR: Tek bir tehlike vardır. Müslüman için şeytan ve şeytanın kurduğu sistemler. Şeytanın kurduğu sistem, sadece Ergenekon değil, Marksist, Leninist yapılanma içinde olan bu Ergenekon örgütü terör örgütlerini de içinde barındıran bir sistem. Mesela PKK, mesela diğer terör örgütleri, onlar da aynı örgütle birlikte hareket ediyorlar. Fakat bunların hepsinin üstünde bunların patronu masonluktur. Türk masonluğu da değil üstelik İngiliz, İsrail masonluğu, asıl olayı yönetir. Mesela bunlar

TIMETURK: Zaten kitabınızın adı da herhalde Ergenekon Masonluk öyle bir

ADNAN OKTAR: Masonluğun Kılıcı evet.

TIMETURK: Masonluğun Kılıcı.

ADNAN OKTAR: Şimdi bir kitabı daha hazırlıyorum Agartha Derin Devleti diye İnşaAllah.

TIMETURK: Şimdi ben aslında bu şeyle, çıkacak kitabınızla alakalı, daha kitabınız çıkmadan bize bir şeyler vermenizi istiyorum açıkçası.

ADNAN OKTAR: Kitabı hazırladım fakat kitabın bir kısmının yayınlanması hukuki sorun meydana getirecek gibi.

TIMETURK: Hangi açıdan mesela?

ADNAN OKTAR: Evet o yüzden yani onu danışıyorum, yani hukuki danışmanlarıma danışıyorum, yani sorun çıkmaması, kitabın piyasada satılması için bir yöntem, bir kolaylık arıyorum.

TIMETURK: Biz de o zaman sakıncasız bölümlerinden alalım. Yani orada mesela ben birkaç tane soru oluşturdum da oradan, kitabınızda yer alan bölümlerden mesela. Daha doğrusu ben ondan önce başka bir soru sorayım da Ergenekon’un mesela Türkiye’de Sinan Aygün’ün gündeme getirdiği bir abi var. Bir numara meselesi var, sizin kafanızda bir şey var mı öyle?

ADNAN OKTAR: Bir numaralı abi şeytan.

TIMETURK: Peki o şeytan kim Türkiye’deki?

ADNAN OKTAR: Şeytanın etkisinde olan kişiler. Şu an devlet onu biliyor benim anladığım kadarıyla, yakın bir zamanda ortaya çıkar.

TIMETURK: Evet delillerini arıyorlar.

ADNAN OKTAR: İnşaAllah.

TIMETURK: Şimdi o kitabınızda yer alan şeylerden birkaç tanesi Türk bürokrasisindeki Ergenekon yapılanmasıyla ilgili bölümler yer alıyor kitabınızda, bize kısaca bahsedebilir misiniz bu şeyden?

ADNAN OKTAR: Şimdi dava da devam ettiği için bu biraz şu an

TIMETURK: Dava derken yayınlanmayan kitaba açılan bir dava mı var şu anda?

ADNAN OKTAR: Kitabın yayınlanmasını bekletiyorum. Yani çünkü oradaki herhangi bir ifade, mahkemenin sıhhatini bozacak bir şey olabilir, davanın sıhhatini bozacak bir şey olabilir. Biraz hukuki sürecin açılması gerekiyor, biraz rahatlaması gerekiyor.

TIMETURK: Peki şöyle bir şey sorsam, şimdi o kitapta şu ana kadar bir sürü bağlantılar çıktı. Yok başbağlar, başbağlar diyorum, Gaziosmanpaşa olsun, Gazi olayları olsun, Sivas olayları Uğur Mumcu bir sürü olayı şu anda şeye bağlandı, Ergenekon bağlantısı çıktı. Siz de takip ediyorsunuz, bunların dışında, sizin bilgi sahibi olduğunuz bir bağlantı var mı o kitapta? Dikkat çekecek?

ADNAN OKTAR: Mesela Adnan Menderes’in asılmasını da Ergenekon örgütü organize etmiştir.

TIMETURK: Peki bunu belgelendirebiliyor musunuz? Belgeleri var mı?

ADNAN OKTAR: Şu an bunlar için çok erken. Ama bu olaylar çorap söküğü gibi çözülecektir.

TIMETURK: Ve öyle de devam ediyor zaten şu an peş peşe.

ADNAN OKTAR: Yani Cumhuriyet tarihi içerisindeki bütün melanetlerin kaynağı bu örgütlenmedir. Ama ismi daha yeni bunun Ergenekon oldu. Daha önce bambaşka isimleri vardı, sürekli isim değiştirdi.

TIMETURK: Yani mesela Susurluk’ta hemen…

ADNAN OKTAR: Sürekli isim değişti.

TIMETURK: Evet.

ADNAN OKTAR: Ama bu tabi yapılanma içerisinde suçsuz insanlar da belki gözaltına alınabilir, bunlardan, tutuklananlar da olabilir bunlardan ben bunları tenzih ediyorum, ben bunları kastetmiyorum. Gerçekten bu şeytani sistem içerisinde görev alan kişileri kastediyorum ve asıl fikir sistemini kastediyorum, yani çünkü hiç kimsenin kafasının ezilmesi, perişan edilmesi taraftarı değilim ben. Çünkü o fikirden, o düşünceden vazgeçerse benim için o insan bu Türkiye’nin en kıymetli vatandaşlardan biridir, ben bu melanet sistemin durdurulmasını istiyorum sadece.

TIMETURK: Peki Ergenekon sizce tamamen kökü kurutulabilir mi, şu anda mesela atıyorum sadece kolu kırıldı mesela. O bünye tamamen ortadan kalkar mı yoksa sinip, sonra tekrar ortaya çıkma tehlikesi var mı? Yani bir kaç tutuklamayla bitecek mi yani bu mesele?

ADNAN OKTAR: Eğer basın çok üzerine giderse, TURK milleti çok uyanık davranırsa, şeytanın sistemine karşı çok kararlı bir tavır gösterilirse ve hükümetten, adaletten, devletten yana bir tavır korsa tabi bunun bir daha dirilmesi diye bir konu olmaz. Mesela ben gözaltındayken emniyette yiyeceğimin içerisine kokain karıştıracak bir güç var devletin içerisinde işte o Ergenekon yapılanmasıdır. Yani ne cesaret ben gözaltındayım,72 saat gözaltındayım yiyeceğime devletin memuru kendi eliyle getirip kokaini karıştırıyor ve beni teşvik ediyor buyur yemekten ye diyor, yahut yediriyorlar, kim yaptı bilmiyorum tabi. Ve sonunda benim kanımda kokain çıkarttılar. Fakat ellerine yüzlerine bulaştırdılar, çünkü biliyorsunuz 72 saat gözaltında olmada bu mümkün değildi. 24 saatte kandan atılan bir maddeydi, çok yüksek çıktığı için mahkemede bu anlaşıldı, adli tıpta bu anlaşıldı ve çok şükür bu komplodan kurtuldum amma, komünist derin devletin gözü dönmüşlüğünü açıklamak açısından ben bunu örnek olarak veriyorum, yani nasıl gözü dönmüş bir sistemdir. Bunu örnek olarak verebiliriz.

TIMETURK: Peki bu Ergenekon yapılanmasının, genelde herhalde bu tüm dünyaya yayılan bir şey. Farklı isimlerle Almanya’da da bu tarz şeyler var. Biz Türkiye’deki bölümünde asıl hedef ne Türkiye’de ne yapmak istiyorlar. Yani bunlar mesela darbe yapmak istediler. Basına yansıyan şekilde. Yani darbe yapıp, hükümetin başına geçti diyelim ne yapacak yani bunda hedef ne? Türkiye’yi nereye götürmek istiyorlar.

ADNAN OKTAR: Türkiye’yi tam ortadan ikiye bölmek, çünkü PKK ile anlaştı bu örgüt. Birlikte hareket ediyor. PKK zaten bunların bir yan örgütü. Ve kolayca neticeye ulaşacaklarını düşünüyorlardı. Hatta bunları destekleyen gazeteciler de var bu sistemi destekleyen, hatta gazeteler var, bunu destekleyen. Ben hatırlıyorum

TIMETURK: Mesela hangi gazeteler bunlar?

ADNAN OKTAR: Büyük gazete yıllar önce ta Özal dönemindeydi, eğer diyor, Güneydoğu bizden ayrılsa biz, ekonomik yönden diyor çok zenginleşiriz. Bize faydaları diyor, şunlar şunlar olur uzun uzun anlatmıştı. Bu ne demek, bu bak yıllar öncesinden hazırlığa başlamışlar demek oluyor bu. Amaçları şu Doğu Komünist Türkiye, Batı Komünist Türkiye olarak Türkiye’yi ikiye ayırmak, Diyarbakır’ı başkent yapacaklar orada. Bu tarafta da ya İstanbul veyahut İzmir’i düşünüyorlar ve bölücü başına da müthiş dehşetli bir saygıları var bir saygıları var. Tabi müthiş saygıları var. Böyle hürmetle yad ediyorlar. Yani bir devlet başkanı gibi görüyorlar. Hayret edilecek bir şey.

TIMETURK: Ve zaten şöyle bir söylenti var. Öcalan’ın da Ergenekoncu olduğuna dair. Yani o şeyin içinde olduğuna dair de söylentiler çıkmaya başladı.

ADNAN OKTAR: Doğrudan olayın içinde 10 gün devam edemezdi, eğer Ergenekon’un içinde olmasa, masonluğun himayesinde olmasa PKK yani asla devam edemez. Yani dağın başında böyle bir sistem kurulamaz, gitmez bu.

TIMETURK: Yani PKK bilinçli olarak bitirilmedi, aksine beslendi.

ADNAN OKTAR: Tabii ki tabii ki, halbuki istense kültürel karşı propagandayla, anti Darwinist, anti Marksist propagandayla hemen bitirilir ve hemen netice alınır, onun için diyoruz biz devletimizden bunu rica ediyoruz. Bizim önümüz açılsın, yolumuz açılsın, biz bu görevi deruhte edelim diyoruz.

TIMETURK: Şimdi tekrar şeyi Ergenekon’u bir toparlarsak, bize bu kitaba ben taktım açıkçası, merak ediyorum, bize hiçbir şey vermeyecek misiniz kitaptan?

ADNAN OKTAR: Agartha Derin Devleti daha da kapsamlı o kitap. Masonlukla bağlantısını çok detaylı anlatıyorum, yani masonluğun, yani bunun gelişimini, ta bin yıllık tarihini değerlendiriyoruz.

TIMETURK: Bir de Agartha ile ilgili şöyle bir şey diyorlar. Mesela Kuran’da bir ayete dahi dayandırıyorlar Agartha’yı. Sizi Müslümanları öldükten sonra karşılayacak olan şey olarak, uyaracak olan topluluk olarak şey yapıyorlar, tarif ediyorlar, bazı kaynaklar. Öyle bir şey var mı yani?

ADNAN OKTAR: Agartha mason mabetlerinde bir masonun, hipnozu sonucunda onu derin transa geçiriyorlar. Derin trans içindeyken şeytan onu kendi ülkesine güya götürdüğünü söylüyor. Ve o halüsinasyonlar görüyor. Tünellerden geçtiğini, böyle ışıklı araçlara bindiğini görüyor, müthiş bir teknolojiden

TIMETURK: Bir nevi üçüncü boyut gibi

ADNAN OKTAR: Evet üçüncü boyut gibi bir şeye geçiyor orada. Agartha’nın bunlara talimatlarını belirtiyorlar. Mesela Agartha’nın lideri dedikleri şey ki şeytandır. Mesela onu bir taht üstünde resmediyorlar, böyle keçiye benzeyen bir varlık. Yani Agartha’nın lideri olarak görüyorlar onu. O ne derse onu yapıyorlar. Eğer onun dediğini yapmazlarsa kendilerini şeytanın mahvedeceğine inanıyorlar. Müthiş korkuyorlar şeytandan, mesela kan dökülmesini istese şeytan kan döküyorlar. Gidin şurayı bombalayın diyorlar, bombalıyorlar. Gidin şunu öldürün diyor, öldürüyorlar. Yani gerçek liderleri şeytan olduğu için bu kadar şuursuz hareket yapıyorlar.

TIMETURK: Anlaşılan biz kitaptan bir şey alamayacağız. O zaman biz Ergenekon’dan şeye atlayalım. Türkiye’de şu anda Özellikle Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra bir belirgin bir kutuplaşma var. Ötekiler ve bizimkiler gibi. Bu Ergenekon’dan sonra biraz daha sivrildi bu yani herkes safını açıkça belli etmeye başladı. Yani bu işin sonu sizce nereye gider?

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Çünkü daha önce insanlar üstü kapalı şeyleri söylüyordu, yani fikrini söylüyordu ama ben şuyum ben buyum denmiyordu. En basitinden Baykal çıktı dedi ben Ergenekon’un Avukatıyım, Erdoğan çıktı ben de savcısıyım. Bu tarz bir keskin bir çizgi çizmeye başladı herkes, safını belli etti yani

ADNAN OKTAR: Bence olaya şefkatle bakmak lazım, yani vatandaşlarımıza da sevgiyle şefkatle bakmak lazım. Yani hukuki süreç işler ama yani sevgi ve merhamet ve şefkati hiçbir şekilde kaldırmamak lazım. Çünkü Ergenekon mensubu insanlar da nihayet bizim insanlarımız. Bunların içinde hakikaten kandırılmış insanlar olabilir, yanıltılmış insanlar olabilir. Bunların eğitimi çok önemli, tamam adli tedbirler yıldırıcıdır, caydırıcıdır ama fikri eğitim, fikri anlatım çok çok daha önemli diye düşünüyorum Bir de bu Türkiye hepimizin yani bizim bölünmeye hiçbir şekilde ihtiyacımız yok. Ben böyle bir şey olacağını da zannetmiyorum zaten. Türkiye ‘de bir sağduyu vardır, yani bütün Anadolu halkına hakim olan Türkiye’ye hakim olan bir sağduyu vardır. Sağduyu daima galip gelir Türkiye’de. Sağduyu galip geleceği için bu konuda müsterih olmak lazım. Bu tip tartışmaların, konuşmaların o zaman hiçbir önemi yok. Bunlar fiiliyata hiçbir zaman için geçmez, Türkiye öyle keskin bir bölünmeye hiçbir zaman için gitmez. Öyle bir şey olsaydı, binlerce yıllık tarih içerisinde olurdu. Hiçbir zaman için Türk milleti böyle bir çizgiye gelmemiştir.

TIMETURK: Peki o bütün o Ergenekon’dan ondan bundan sıyrıldığımız zaman Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?

ADNAN OKTAR: En önemli sorunu sevgi, yani insanların birbirine olan sevgisi. Yani sevgi olduktan sonra her şey hallolur.

TIMETURK: Peki var mı sevgi insanlarda?

ADNAN OKTAR: Biraz az, yani o görüyorum. Çünkü insanların yüzü çok donuk, asık, soğuk ve sevgisiz. Kimse kimseye selam vermiyor ben bakıyorum.

TIMETURK: Peki sizce nedeni ne olabilir bunun?

ADNAN OKTAR: Biraz korkutulmuş bir toplum oldu bizim milletimiz. Yani böyle yıldırılmış, sindirilmiş. Hürriyetler insanları açar, hürriyet vermek lazım. Yani Marksist ise Marksistliğini gitsin, anlatsın adam, ama hakarete vardırmamak şartıyla. Masonsa gitsin locasında faaliyetini yapsın. Dindarlar istedikleri gibi ne düşünüyorlarsa düşüncelerini söylesin. Tam bir özgürlük ve demokrasi ortamı konuyu çözer. Mutlak demokrasi konunun çözümü ve mutlak sevgi, konunun çözümü olarak görüyorum.

TIMETURK: Bir de şeyle internet konusuyla bayağı bir. Özellikle çalışmalarınızda olsun.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Kitaplarınız, tartışma platformları ve yani geniş bir ağ var sizde. Efendim internete neden niye bu kadar önem veriyorsunuz. Bir de parantez içinde bir yerde bir şeye rastladım sizin bir sözünüz. İnternet Hz. İsa’nın inişini hazırlamaktadır gibisinden bir şey.

ADNAN OKTAR: Evet, doğru. Evet.

TIMETURK: Bu biraz açabilir miyiz bunu?

ADNAN OKTAR: İnternet sistemi Hz. Mehdi’nin dünya hakimiyeti için ve Hz. İsa’nın ona yardımcı olarak dünya hakimiyeti için Allah tarafından oluşturulmuş özel bir sistemdir. Bunu insanlar yakın bir zamanda görecekler. Birçok şeyi bunun için hazırlamışlar, yani dünya bunun için dizayn ediliyor, her olayın kökeninde bunu görebilirsiniz. Bunla ilgili de benim bir kitabım var. Yani bütün siyasi sistemlerin, bütün olayların tek bir merkeze doğru gittiğini göreceksiniz dikkatlice incelerseniz. Hepsinde İslam ahlakının dünyaya hakim olması için bir dizayn olduğu açıkça görülüyor bunu, dikkatlice bakan görür.

TIMETURK: Bunun dışında şöyle bir şey sorayım TURKiye olarak, yani kafanızda nasıl bir Türkiye var? Ya da nasıl bir Türkiye’yi özlüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Çok modern, sokakta herkesin böyle selamlaştığı, neşeli, her yerde meyve ağaçları olan, hayvanların falan gezindiği böyle neşeli, canlı bir Türkiye.

TIMETURK: Peki siyasi açıdan nasıl bir TURKiye?

ADNAN OKTAR: Tam demokrasisi olan Alevisi ile Sünni ile kürdü ile lazı ile çerkezi ile böyle iç içe, kardeşçe sevinç içinde yaşadığımız bir Türkiye.

TIMETURK: Son olarak sizle ilgili bir soru sorayım ve bitirelim. Adnan Oktar günlük hayatında ya da özel bir hayatı var mıdır? Sabah başladığından yatana kadar, akşama kadar nasıl bir rota çizer ne yapar?

ADNAN OKTAR: Bugün mesela kalktığımda ilk işim kuzularımla uğraşmak oldu, onları sevmek oldu ilk işim. İki tane sevimli kuzum var bahçede. Onları dut yaprağıyla besledim, biraz baktım. Çilek yaprağına da çok düşkünler, onlardan da yedirtirdim biraz. Tuz yalatıyorum, tuzu çok seviyorlar biraz. Arkadaşlarıma rica ettim, biraz yıkadılar, biraz pasaklıydılar.

TIMETURK: Evet.

ADNAN OKTAR: Şimdi tertemizler, ikisi de bembeyaz. Bayağı sevimli şeyler.

TIMETURK: Sonrasında.

ADNAN OKTAR: Sonrasında tabi ben sabah kalktığımda genelde duş almadan çok rahat etmem, hemen duş alırım. Günde en az 3–4 kere banyo alırım. Gazeteleri ben günlük gazeteleri benim en çok üzerinde durduğum şey odur. Yıldırım gibi bütün gazeteleri şöyle bir gözden geçiririm. Önemli olan haberleri, önemli olan köşe yazarlarını hemen okurum. E bazen televizyon haberlerini de izliyorum, ne var ne yok gibisinden özet gibi. Ama gereksiz şeylere ben kafa takıp yormam. Biraz sabahları spor yapıyorum olduğu kadar ya yürüyüşe çıkıyorum, eskiden hiç çıkmazdım yürüyüşe. Şimdi yürüyüşler başladı. Yahut yürüme bandında yürüyorum biraz. Hemen bu işte cd’ler, bu kitaplar, bunların son durumu nedir? Şimdi Agartha Derin Devleti biraz heyecanlandırdı o kitap beni onun üstünde duruyorum. Onun fotoğrafları falan çok ilginç, bayağı.

TIMETURK: Onunla ilgili bize bir şey verin o zaman boş gitmeyelim.

ADNAN OKTAR: Şu an mümkün değil. Üç kitap daha hazırlıyorum onun dışında onlarla uğraşıyorum. Sırf kafataslarını ele alan bir kitap hazırlıyorum, evrimin olmadığını ispat eden, Adamlık Dini kitabının ikinci cildini hazırlıyorum, bir de Peygamberler Tarihi tarzında bir çalışmam var. Onlara bugünlerde ağırlık veriyorum.

TIMETURK: Bu kitapların kaç dile çevrildi, mesela şu anda?

ADNAN OKTAR: 60’ın üzerinde.

TIMETURK: 60’ın üzerinde dile çevrildi.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

TIMETURK: Peki en çok hangi ülkede bu kitaplara rağbet var?

ADNAN OKTAR: Amerika’da hayret yani Amerika’da TURKiye’den daha çok hatta.

TIMETURK: Çok ilginç.

ADNAN OKTAR: İngiltere’de de çok fazla talep var. Ondan sonra gittikçe azalarak diğer ülkelere dağılıyor. Ama kitap indirimi çok yüksek. 35 milyon geçen yıl indirilen miktarı. Bu yıl daha şu şeyde bile 35 milyona doğru yaklaşıyor. Muazzam hızlı gidiyor Maşallah. Biliyorsunuz ücretsiz indiriliyor kitaplar. İndirilen cd sayısı da çok çok fazla o yani katlamalı, onun iki misli falan. Yani o yönden de çok iyi. Makalelerim çok güzel yayınlanıyor. Kitap sayım 300’ü aştı. MaşaAllah.

TIMETURK: Çok güzel.

ADNAN OKTAR: Onlar devam ediyor.

TIMETURK: Şimdi ben aslında, onu bu kayda geçmeyecek de merak ettiğim bir şey var. Şimdi, şahsi olarak merak ediyorum. Çünkü kitaplara ben bakıyorum ben 250 diye biliyordum, 300 ‘ü geçmiş herhalde.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Şimdi 300 kitabı bir insanın yazması.

ADNAN OKTAR: Mümkün değil.

TIMETURK: Yani ben mantık olarak baktığımda ben mümkün değil.

ADNAN OKTAR: Evet doğru.

TIMETURK: Yani hesap yaptım hatta, gelmeden önce bir hesap yaptım bir ayda bir kitap yazsa kişi.

ADNAN OKTAR: Yine olmaz tabi.

TIMETURK: Ondan sonra elli yıl sürüyor, yani 250 kitabı 50 yıl sürüyor yazması, bu kitaplar nasıl yazılıyor?

ADNAN OKTAR: Doğru. Benim 30 kişilik falan bir arkadaş heyetim var. Bir de tercüme yapan profesyonel arkadaşlarımız var. Mesela anadili Arapça olanlar var, yine hocamız gibi. Arapça dilini iyi bilen Profesörlere var istifade ettiğimiz. E benim kitaplarım genellikle nakil eserlerdir. Yani telif eser azdır benim kitaplarımda. O yüzden biraz şaşırıyorlar. Mesela Yaratılış Atlası’nın %90’ı belgedir. Yani %90’ı belgedir, geri kalan kısmı da yine derleme bilgiler.

TIMETURK: Analiz, yorum.

ADNAN OKTAR: Tabi, onlar arasına sadece ben yorum koyuyorum. Yorum yaptığım için.

TIMETURK: Belgeleri yorumlama şeklinde.

ADNAN OKTAR: Ve editöre veriyorum, editörde hemen düzenliyor. Birkaç editörümüz var, tek bir editör de değil. O yüzden bu yüksek hız. Yoksa bu mümkün değil yani 200 yılda bile belki yapılamaz.

TIMETURK: 300 kitap az bir rakam değil yani. Şimdi benim, kendi açımdan soracağım şeyler bu kadar. Ben kendi adıma teşekkür ediyorum da bizim Arapça editörümüz de kendince birkaç şey sormak istiyor, kendi bölgesiyle alakalı.

ADNAN OKTAR: Tabi buyursun.

TIMETURK: Sizin şimdi biz tabi Arap ülkelerinde biraz ilgi var sizin kitaplarınıza.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

TIMETURK: Şimdi siz genelde Siyonizm üzerinde bayağı duruyorsunuz. Tabi bu Arap ülkelerinde, Arap ülkeleri için zaten çok önemli bir konu. Çünkü zaten ondan çekiyorlar.50 yıldan daha fazla. Acaba siz neden özellikle Siyonizm üzerinde duruyorsunuz? Yani bir sürü olaylar geçti Ortadoğu’da neden özellikle Siyonizm üzerinde duruyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Cesaret gerektiren, insanların kaçındığı her konuya genelliklen girerim. Yani delikanlılık gerektiren her şeyin içinde beni bulursunuz. Şeytanla çatışma mı ben, Darwinizm’le çatışma mı ben, Allah’sız Siyonizm, ateist Siyonizmle mücadele mi ben. Hakikaten masonlukla ilgili, Osmanlı tarihi de dahil olmak üzere benim gibi Allah’a şükür net tavır koyan, bu konuda böyle ilmi ve doyurucu, belgelere dayalı anti masonik, anti Siyonist çalışma yapan kişi yok. İlk defa ben yaptım böyle bir çalışmayı, belgelere dayalı olarak. Daha önce hakaretamiz, işte Siyonistler şöyledir, masonlar böyledir, hakaret tarzındaydı. Ama ben sadece belgeleri konuşturdum ve hakaret kullanmadım.

TIMETURK: Bilimsel…

ADNAN OKTAR: Gayet saygılı bir üslup kullandım ve olay budur dedim ve gerçeği ortaya koydum. Bir de Siyonizm ikiye ayrılıyor. Bir Allah’sız ateist Siyonizm vardır ki mesela bizim şu an İsrail’de anti Darwinist, Darwinizm'i yeren konferansımızı engelleyen şu anda onlardır. Engellediler mesela halbuki madem ki Tevrat ‘a bağlısın, madem Hz. Musa’nın peygamber olduğuna inanıyorsun, madem Hz. İbrahim’i seviyorsun ve Allah’ın seçkin kulu olduğunu düşünüyorsun niye Allah yarattı dememizden rahatsız oluyorsun o zaman?

TIMETURK: Siyonizm zaten onları yönlendiriyor.

ADNAN OKTAR: Tabi niye yasaklıyorsun? Allah yaratmadı diyenlere sonuna kadar kucağını açıyorsun, onlara konferans verdirtiyorsun da, Allah yarattı diyenlerin konferansını neden engelliyorsun? İşte bunlar ateist Siyonistler. Yoksa Siyonist'tir adam, sadece İsrail devleti içerisinde, orda rahat yaşamayı düşünüyordur. E Yahudi milliyetçisidir, olabilir bu gayet makul. İnsan kendi kavmini sevebilir, kendi insanlarını sevebilir. Orada da huzur içinde yaşamak istiyor olabilir. Bunu zaten biz de destekleriz. Yani tabii ki o insanlar huzur içinde yaşayacaklar, güvenlik içinde yaşayacaklar. Dindar Yahudileri o yönden dindar Musevileri ben tenzih ediyorum. Ama Allah’sız Siyonistlerle, masonlar kucak kucağa iç içedir. Ve bunlara karşı tabii ki mücadele gerekir.

TIMETURK: E dedik ki bugün Ortadoğu’daki şey, mücadele dinci bir, İsrail gibi dinci denen, dinci denen ülke değil, Siyonizm ülkesi Arapların arasında mı?

ADNAN OKTAR: Efendim bir daha söyleyin.

TIMETURK: Yani İsrail Siyonizm bir devleti olarak.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Halbuki İsrail’de biz dinci devletiz diyorlar.

ADNAN OKTAR: Değil, dini bir devlet değil.

TIMETURK: Değil.

ADNAN OKTAR: Yani bakın bu çok önemli İsrail’deki masonik bir çöreklenme var devletin içinde, Allah’sız, dinsiz bir ekip var. İsrail devletini onlar yönetiyorlar ve dindar Museviler bundan çok bizarlar, yaka silkiyorlar. E biz onlarla görüşmelerimiz de oluyor, konuşmalarımız da oluyor, yazışmalarımız oluyor. E çok bizar ve çok rahatsızlar ve alenen ateist, hatta Marksist eğilimli, Tevrat’a karşıt bir sistem İsrail’de boy gösteriyor. Evet mesela soruyorum lideriniz şu falanca dindar mıdır şu kişi yok diyor adam. Hatta diyor domuzu canlı canlı yer diyor, o öyle birisidir diyor. Yani bu çok manidar bir ifadedir.

TIMETURK: İfade içinde şeyi.

ADNAN OKTAR: İçindeki onun ateistliğini vurgulaması açısından çok keskin bir ifade. Tabi yani dinsiz deyince onu ezelim, dinsizdir, ateisttir mahvolsun demiyorum ama onlarla tartışılsın, konuşulsun, doğrular anlatılsın istiyorum. Yani fikri platformda bunların doğruya çekilmesi önemli.

TIMETURK: Demek ki amaç sizin hatta kitaplarınızdan ben şunun bu soruya geleceğim zaten, sizin şu anda 300 den fazla kitabın.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Kitapların esas amacı nedir?

ADNAN OKTAR: Allah’ın rızasına insanları yöneltmek, bütün dünyanın kardeş olması birbirini sevmesi, dost olması. Anarşi, kargaşa, kaosun kalkması. Bütün insanlar gülerek yürüsün sokakta, neşeyle, ağaç diplerinde piknik yapsınlar, çocuklar koşuştursun, herkes güvenlik içinde gezinsin. Dünya bizim ya bütün insanlara yeter, herkese yeter. Bu kargaşa bitsin.

TIMETURK: Yani bir tür ütopya.

ADNAN OKTAR: Ama bu olacak bir ütopya. Bunu Nur Suresinde 55. ayetinde Allah Müslümanlara müjdeliyor. Mehdi’nin inişi kesin, İsa’nın inişi de kesindir. Mehdi zuhur edecek İsa ‘da gökten nüzul edecek. Bunu Said Nursi Hazretleri de açık açık beyan ediyor. Bütün alametlerin tamamı çıktı. 300 ‘e yakın alamet var, hepsi çıkmıştır. Yani reddedilecek gibi değil şu an durum ve dünyanın tarihinin de o yönde dizayn edildiğini, o yönde aktığını görüyoruz. İkinci bir ihtimal görünmüyor.

TIMETURK: E demek ki siz bunun yüzünden siz deminki yaptığınız açıklama.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Buna zaten şey ifade ediliyor.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Peki sizin görüşünüzde masonluk ve Siyonizm arasında bağlantı var mı?

ADNAN OKTAR: E tabii ki masonluğu da Siyonizm'i de oluşturan şeytandır. Şeytanla demin de anlatmıştım transa geçildiğinde herhangi bir insanı transa geçirdiklerinde aynı fikirleri onlara söyler. Hemen masonlarla bağlantıya geçin, hemen Siyonizm'i destekleyin, ateist Siyonizm ile bağlantı masonluğun bir özelliğidir. Fakat birbirinden kopmaz iki parçadır bunlar. Her ikisi de tek merkeze bağlıdır.

TIMETURK: He biri kendi, yani iki kol.

ADNAN OKTAR: Tabi iki koldur, yani yoksa ayrı ayrı değil. Yani birinin birbirinden üstünlüğü yok, yani mesela Allah’ı dini savunmaya kalksa, masonluk onların tepesine biner. Masonluk fikrini değiştirse onların da başına ateist Siyonistler binerler. Bir bütündür bu terör örgütleriyle, kan dökücüleriyle, kan emicileriyle bunlar bir bütündür. Ve şeytanın ordusu olarak görev yaparlar. Ama bir şeytanın sistemi olarak görev yaparlar.

TIMETURK: Peki siz, sizce bugünkü Müslümanların, genel olarak Müslümanlar en büyük sorunu nedir?

ADNAN OKTAR: Bölünme, yani bölünme çok tehlikeli, birbirlerini sevmeleri gerekiyor Müslümanların ya nasıl sevilmez, ben mesela Şii’lere bakıyorum son derece takva dindar insanlar, yani bu insanlara nasıl cephe alınır? Alevilere bakıyorum son derece dindar efendi ve insan sevgisiyle dolu bir insan bunlar. Ya bu insanlara nasıl cephe alınıyor ben anlamıyorum vahabiler dersen yine dine çok titiz insanlar. Allah’ımız bir kitabımız bir kıblemiz bir her şeyimiz bir, aynı peygamberlere inanıyoruz, aynı melekleri seviyoruz. Yani tamamen suni bir ayrıcalık var. Halbuki insanın mezhebi ayrı olur, ailelerimiz de ayrı ama birbirimizi seviyoruz. Biz dostuz, kardeşiz, bunun ortadan kalkması lazım. Said Nursi buna çok dikkat çekmiş, ihtilaf diyor, ihtilaf bir de zaruretler, insanların maddi ihtiyaçlardan kaynaklanan bel bükmeleri, boyun bükmeleri. Halbuki Müslüman açlıktan ölmez, hiçbir şey de olmaz. Allah’a tevekkül edip, Allah’ın yolunda Allah’ın rızası için gayret etmesi gerekir. Ama en önemli konu sevgi, Müslümanların birbirini sevmesi. Hatta Allah’ın yarattığı her şeye karşı şefkat duymak. Yani dinsiz de olsa ona şefkat duyup onu kurtarmaya, korumaya çalışmalı.

TIMETURK: İslam’ın temelleri zaten esas temelleri.

ADNAN OKTAR: Tabi.

TIMETURK: Peki siz nasıl değerlendiriyorsunuz Araplar ve TURKler arasındaki ilişkiler, tabi bu ilişkiler bir zamanlarda bir kaostan geçti.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Geçen yüzyılın başlarında. Daha sonra biraz bir yakınlaşma oldu, ondan sonra yine İsrail yüzünden çünkü TURKiye bir zamanlar da İsrail’i tamamen destekliyordu. Şimdi yine bir yakınlaşma oluyor, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?

ADNAN OKTAR: Mehdi’nin zuhuru ve İsa’nın nüzulü ile çimento gibi olacaklar Allah’ın izni ile. Allah’ın ayeti var, şeytandan Allah’a sığınırım. Kurşunla kaynatılmış binalar gibi diyor saf bağlayıp mücadele edenlerden bahsediyor Allah. İşte bu ayet gerçekleşecek, kurşunla kaynatılmış binalar gibi olacak Müslümanlar, tam bir dostluk ve kardeşlik ortamı olacak. Bu döneme doğru da hızla gidiyoruz, buna Altınçağ deniyor biliyorsunuz. Ahir zaman gariptir, ilginçtir. Said Nursi’nin de lakabıdır aynı zamanda acibül ecayip ümmüyül l garayib derler biliyorsunuz. Acibül ecayip ümmüyül garayib, yani onun harikalığı, ilginçliğini, hayret vericiliğini vurgulamak içindir. Hatta Said Nursi Ahir zaman da Mehdi Ahir zamanın o acip şahsı diyor. Aciptir, yani gariptir, şaşırtıcıdır. İslam ahlakının dünyaya hakimiyeti çok garip ve şaşırtıcı olacaktır, İsa’nın inişi de çok garip ve şaşırtıcı olacaktır. Bunların hepsinin tam arifesindeyiz.

TIMETURK: Peki siz Orta Büyük Ortadoğu Projesi, zaten dile getirildi birkaç yerde. Sizce böyle bir proje, bir başarılı şey bulabilir mi ve değilse neden?

ADNAN OKTAR: İnsanlar proje kuramaz. Projeyi Allah yapar ve yaptı, kader Allah katında çoktan olup bitti. Büyük Ortadoğu Projesi Büyük Osmanlı Projesine dönüşecek göreceksiniz. Hem Mehdi’nin zuhurunu kolaylaştıracaktır bu hem İsa’nın inişi için de ortam oluşacaktır. Bambaşka niyetle kurulmuştur Büyük Ortadoğu Projesi, ama bambaşka bir sonuç verecektir. Yani o boş binaya gelip Müslümanlar yerleşecekler öyle söyleyeyim. Ateistler onu uzun uzun, emek emek hazırlıyorlar. Kendileri yerleşeceği şekilde konforlu hazırlıyorlar, gelip oraya Müslümanlar yerleşecekler ve çok muhteşem bir medeniyet meydana gelecek.

TIMETURK: Demek ki Amerika’nın istediği gibi bölünme ufak ufak bölünmeler olmayacak.

ADNAN OKTAR: Allah‘ın kaderini hiç kimse değiştiremez. Amerika’yı yaratan Allah’tır. George Bush’u yaratan Allah’tır. Oraya yabancı askerleri getiren Allah’tır. Irak’la İran arasındaki savaş Mehdi’nin çıkış alametidir. Irak’ın işgal edilmesi, yabancı ülkeler tarafından işgal edilmezi, Mehdi’nin çıkış alametidir, aynen tarif edilmiştir. Afganistan’ın işgali Mehdi’nin çıkış alametidir. Aynısıyla tarif edilmiştir. Fırat’ın suyunun kesilmesi, hakikaten de kesildi, baraj yapıldı kesildi Fırat’ın suyu kurudu dedi gazeteler, Mehdi’nin çıkış alametidir. Ramazan ayında 15 gün arayla ay ve güneş tutulması, Mehdi’nin çıkış alametidir. Saymakla bitmez, 300’e yakın alamet var. Hepsi 20–30 yıllık bir zaman diliminde oluştu. Binlerce yıldan beri olmayan bir olaydır bu ilk defa oluyor, hiçbir tarihte olmamıştır bu olay. Ama adam diyebilir ki mesela Afganistan tarihte birçok kerelere işgal edildi, ama bütün bu olaylar bir arada olarak ilk defa binlerce yıldan beri ilk defa oluyor, hiç olmamıştır. Hatta dünya kuruldu kurulalı olmamış görünüyor tarihe göre. Onun bu alametler bir mucizedir, peygamber efendimizin belirttiği bu alametlerin çıkışı Peygamberimizin vefatından sonra gösterttiği bir mucizedir ve onun sözlerinin de hak olduğunun da bir delilidir. Bunu söylüyorum zaten bu 10 yıl 20 yıl sonra. İnşaAllah. Hocamız demişti diyeceksiniz İnşaAllah.

TIMETURK: İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: Said Nursi diyor ki; İmanı zayıf, enesi kabi olan, yani enaniyeti gururu kuvvetli, fakat imanı zayıf olan bir kısım kişiler diyor, bunu tevil cihetine gitmişlere diyor. Mesela eskiden çıkmış derler diyor veyahut işte şahsı manevidir, böyle bir şey yoktur diyorlar.

TIMETURK: Simgesel falan.

ADNAN OKTAR: Simgeseldir diyor. Peki kaşı gözü olan simge olur mu? Mehdi’yi tepeden tırnağa peygamberimiz tarif etmiş.

TIMETURK: Adı.

ADNAN OKTAR: Adını vermiş. Yani aleni ve çok açık olan bir şeyi ehli sünnet uleması bunu çok net açıklamış, Hanbeli, Maliki,Hanefi ve Şafi mezheplerinde bu konuda hiçbir şekilde ihtilaf yok, hepsi ittifak halindeler Mehdi’nin çıkışı konusunda ve İsa’nın inişi konusunda. Yani Sünni inançta bu kesin bir kanundur, hükümdür yani.

TIMETURK: Demek ki simgesel falan değil.

ADNAN OKTAR: Hayır kesin yani Mehdi’nin ayrı talebeleri vardır, ondan da bahsediyor. Yani öyle bir tarif ediyor ki sanki görünmeyen cismani bir ruh geziyor insanların arasında olacak şey mi bu?

TIMETURK: Tabi yani bu bazı.

ADNAN OKTAR: Tabi.

TIMETURK: İnsanların görüşü zaten.

ADNAN OKTAR: Tabi mesela kaşından bahsetmiş peygamberimiz, kaşı kavislidir diyor, burnu küçüktür diyor, alnından bahsetmiş, vücudunun cesametinden bahsetmiş, nerde çıkacağından nasıl yapacağından. Hatta Said Nursi onun vakti olmaz diyor, bizzat kendisi eserleriyle ilgilenmeye, kendisinin bizzat vakti olmaz diyor. Bir kısım taifenin diyor hazırladıkları eserleri hazır bir program olarak diyor neş ve tatbik eder diyor. Kendisi bizzat vakit ve hal müsaade edemez diyor. Yani bu kadar detay vermiş Said Nursi hazretleri, nerde çıkacağını söylüyor, ne zaman çıkacağını söylüyor, 1400 yıl sonra oluşacak bir hakikati, kayıp zannetmişlerdi diyor. Sahabeler kendi zamanlarında çıkacak zannetmişlerdir diyor. 1400 yıl sonra çıkacak bir hakikati diyor.

ADNAN OKTAR: Hicri 1400’ü geçtik bak.

TIMETURK: Tabi bayağı bayağı geçtik.

ADNAN OKTAR: 1399’da demiyor, Said Nursi hesap bilmeyen bir insan değil biliyor ama bunları tevil etmek Said Nursi’ye hakaret olur, çok ayıp olur yani alenen söylediği bir şey, yok öyle demek istemedi, şöyle dedi. Sungur abi açık açık söylemiş. Mehdi’yi ben görmeyeceğim, sen göreceksin demiş, Said Nursi Hazretleri, Seyid Salih Özcan var hocamız, Said Nursi’nin vekillerindendir ona açık açık söylemiş, hatta keçeleyerekten hafif hafif başına vurmuş ben görmeyeceğim ama sen göreceksin Mehdi’yi demiş. Açık açık söylemiş, bütün diğer talebeleri de bunları söylüyorlar. Yani 2–3 tane hoca çıkıyor, alim yok öyle demek istemedi de peki yüzlerce sayfa Said Nursi’nin sözünü nasıl tevil edeceğiz? Yani yüzlerce sayfa bir insan yalan söyleyebilir mi? Bir alime böyle bir iftira olur mu? Peki Hz. İsa’yı nasıl açıklayacaksınız diyorum. O da genelde öldü, talebeleri de gömmüş diyorlar. Bir kısım talebeleri gömmüşler. Peki kardeşim ne zaman inmiş, nereye gömmüşsünüz, göstertin yerini görelim, yani niye bu kadar gizli bunlar, yani bu kadar yalana ne gerek var? İmanın zayıfsa iman hakikatleri oku, veyahut da bu konuyu tahkik hale getir, hiç karışma. Yani senin iman etmiyor olman milletin, insanların iman etmemesini sağlamaz. Biz iman ediyoruz, alametleri oraya çıkmış, kesinleşmiş gibi adeta. Türkiye’nin gidişatından bütün İslam aleminin gidişatından da bu anlaşılıyor. Bu gidişat nereye, belli ki bir İslam birliğine İslam ahlakının hakimiyetine doğru gidiyor. Bunda şaşacak ne var?

TIMETURK: Peki bu İslam birliği ya da topluluğu ne şekilde olabilir sizce?

ADNAN OKTAR: Benim kanaatim bir Türk İslam Birliği olacak, yani Türk milleti buna öncülük edecek. TURK milletinin öncülüğünde bir Türk İslam birliği oluşacak.

TIMETURK: Yani esasta bir Türk birliği oluyor.

ADNAN OKTAR: Yani Türklerin öncülük edeceği, çünkü rivayetlerden de bu anlaşılıyor. Rivayette bu açık açık bu şekilde, Said Nursi’nin izahları da bu şekilde. Mehdi'nin mesela çıkış yeri olarak da İstanbul’u belirtiyor Said Nursi Hazretleri, ahir zaman olaylarının olacağı yer olarak belirtiyor. İstanbul, yani Türkiye’yi açık açık zaten belirtmiş, Anadolu ‘nun bağrından hiçbir kuvvet bunu çıkaramaz diyor. O tohumlar sümbüllenir, biz de bunu mezarımızdan seyrederiz diyor. Yani olayın geçiş yeri olarak da Türkiye’yi gösteriyor. Yani Türk milletinin bunun yapacağını belirtiyor. Biz çıkıp desek ki falancı Mehdi’dir. Ben de dinden çıkarım, onu diyen kişi de dinden çıkar. Öyle bir şey denemez, biz mehdi’yi nasıl anlarız? Eze eze eze eze İslam’ı zorla hakim eder. Yani küfrün bütün direnmesine rağmen ezer derken, küfrü kastediyorum, dinsizlik, ateizmi. Onları fikren, düşünceyle, eze eze dize getirir ve İslam ahlakını dünyaya hakim eder, Hz. İsa’yla namaz kılarlar biz deriz ki; herhalde bu mehdi, ama illa bu mehdi’dir demiyoruz, Allahüalem mehdi deriz. Ama çıkıp da o şahıs, ben mehdiyim, bana tabi olun böyle bir şey demez mehdi, hatta mehdi’ye zorla biat edileceği rivayet ediliyor. Mehdi’nin bundan kaçınacağı, kabul etmeyeceği…

TIMETURK: Ve zorla şey yaptırılacağı…

ADNAN OKTAR: Çünkü evet mazlum ve mütevazi bir insandır. Ben böyle bir sorumluluğu almak istemem, bunu daha ehil insanlar vardır, onlara verin bu sorumluluğu diyeceği ve zorla Mehdi’nin başa geçirileceği belirtiliyor rivayetlerde.

TIMETURK: Demek ki iktidar talibi değil.

ADNAN OKTAR: Değil, yani meraklısı da değil, böyle bir şey istemez zaten böyle bir insan, böyle bir iddiada da bulunmaz, ömür boyu da bulunmayacaktır. Yani etrafında böyle bir hüsnü zan oluşacak sadece.

TIMETURK: Peki bir daha masonluğa döneceğiz, çünkü.

ADNAN OKTAR: Evet buyurun.

TIMETURK: Sizin zaten şey bayağı ilgi alanınız. Masonluğun TURKiye’deki rolü Ortadoğu’yu nasıl etkiliyor?

ADNAN OKTAR: Ben işin doğrusunu söyleyeyim mi yüz bin tane mason derneği olsa, yüz bin tane Agartha derin devleti oluşsa, Ergenekon bütün dünyayı kaplasa, İslam ahlakı dünyaya cayır cayır hakim olacak ve kimse bunu durduramayacak. Bu Allah’ın bir hükmü. Hükmüllah Allah bu hükmü vermiş ve bu konu kapanmış durumda. Kıyamet çoktan koptu, Hz. İsa çoktan indi, Mehdi çoktan zuhur etti, yani bütün dünya bir araya gelse durduramazlar bunu, bunun bir çözümü yok. Ama biz hükmen sebebe sarılma anlamında konuşuruz, anlatırız, mücadele de ederiz, demokratik zeminde bir mücadele ortamımız olur. Ama hiç bir şekilde bu tip tehlikeler bu sistemi engelleyemeyecekler. Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin kimse durduramaz. Bir de bu hepsinin de lehine bu ayrıca onu söyleyeyim. Yani Ergenekoncular da sonunda mutlu olacak kurtulmuş olacaklar çünkü belanın içinden kurtulacaklar. Tabi Siyonistler de bu belanın içinden kurtulacaklar, çünkü bütün insanların canını yakan şeytani bir çorba kaynıyor. Bu ateşin içinden mehdi onları kurtaracak, Hz. İsa bunları kurtaracak, huzura kavuşturacak insanları.

TIMETURK: E şey benim demek istediğim şey TURKiye’deki masonluk şey locası, daha doğrusu.

ADNAN OKTAR: Evet.

TIMETURK: Ortadoğu’da Türkiye’nin vasıtasıyla çünkü Türkiye yani bölgede büyük bir güç ve merkez bir güç. Belli bir şekilde Türkiye bir yerde yerleri oynatıyor mu? Yönlendiriyor mu? Özellikle mesela şu an Türkiye Suriye şeyi ilişkileri zaten iyileşiyor, fakat aynı zamanda Türkiye ilk defa ilk defa Suriye İsrail’le bir masaya oturdu. Yani…

ADNAN OKTAR: İşte bu güzelliğe doğru gidiş işte. Irak’la da masaya oturacaktır. Kazakistan’la da Azerbaycan’la da masaya oturacaktır ve bu birlik ve beraberlik oluşacaktır. Bunun adımlarını yavaş yavaş yavaş yavaş göreceğiz İnşaAllah.

TIMETURK: Peki İsrail’in bölgede yeri var mı?

ADNAN OKTAR: İsrail’de kurtulacak buradan.

TIMETURK: Yani bölgede.

ADNAN OKTAR: Kitleler halinde Müslümanlığa gelecekler İnşaAllah, çok azı bir kısmı dışında. Katı olan az bir kısmı dışında hepsi İslamiyet'e girecekler İnşaAllah.

TIMETURK: Demek ki sizin İsrail’deki şey cemaatlerle şey, bağlantılarınız bunu gösteriyor, yani İsrail ‘de şu andaki Siyonizm'i istemeyenler de var.

ADNAN OKTAR: Nefret ediyorlar, açık açık söylüyorlar. Yani dindar Musevilerin hepsi nefret ediyor. Ateist, Siyonist sistemden çok çok rahatsızlar. Mesela şu konferansın yaptırılmaması, Allah'ın varlığını anlatan, Darwinizm’in yanlışlığını anlatan konferansın yapılmaması dindar Musevileri çileden çıkardı, çok rahatsız etti onları. Ama devletin içine çöreklendiği için masonlar İsrail’de ateist idarecilere hakim oldukları için şu an başarılı gibi görünüyorlar.

TIMETURK: Başat

ADNAN OKTAR: Ama bu onların tam aleyhine döndü şu an. Bütün internet sitelerinde bu haber oldu. Herkes Darwinizm’le ilgili sitelere giriyor, olayın doğrusunu araştırıyor ve rejimin İsrail’deki rejimin içindeki ateist uzantılara dikkat çekilmiş oldu şu an o yönden de çok iyi oldu.

TIMETURK: Oldu biz çok teşekkür ederiz yani çok gerçekten çok aydınlatıcı bir şey.

ADNAN OKTAR: Ben de çok teşekkür ederim.

TIMETURK: Görüşme oldu, tabi biz niye Arap’ça bölümünde biraz masonluk ve Siyonizm'e şey daha fazla odaklanıyoruz. Arap ülkelerinde şu andaki Türkiye’nin rolünü çok sorguluyor. Bir yandan bir yakınlaşma oldu, özellikle geçen birkaç yılda, öbür yandan bazı Araplar yani Arap kesimleri, hatta rejimler, rejim olarak düşünüyorlar ki Türkiye double facing yani iki yüz oynuyor yani hem İsrail yakınlaşma yakın oluyor, hem de Araplara şey yapıyor. Onun için biz biraz bunun üstünde zaten şey özellikle şey Türkiye’nin rolü, net bir şekilde bunu Araplara anlatmak istiyoruz şeyden TIMETURK’ten.

ADNAN OKTAR: Çok çok iyi olur.
İzlemek istiyenler için.
http://www.harunyahya.tv/detail.php?l=1&pid=8486&cid=



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir