Tek Hamleyle Bir Gökdelenin Tepesine Sıçrayabilir misiniz?

Kafalarının üstündeki boynuz benzeri eklenti nedeniyle Gergedan Böceği adı verilen böcekler ise sadece 20 gram ağırlığında olmalarına rağmen filden çok daha güçlüdürler. Çünkü filler kendi ağırlıklarının yaklaşık olarak çeyreğini kaldırabilirken, tropikal ormanlarda yaşayan bu böcek türü, vücutlarıyla kıyaslandığında kendi ağırlıklarının 850 katı kadar bir ağırlığı kaldırabilirler. Bir örnekle açıklamak gerekirse bu, 60 kg ağırlığındaki bir haltercinin 51.000 kg yani 51 tonluk bir ağırlığı hiç zorlanmadan kaldırabilmesine benzer ki insanlar için bu mümkün değildir. Kolaylıkla yük kaldırabilen bu canlılar tıpkı filler gibi, bu kuvveti yaşam alanlarını kaplayan ağaç yığıntılarının arasından geçmek ve bulundukları ortamı temizlemek için kullanırlar.

Küçük spittlebug veya froghopper 6 mm boyunda bir böcek türüdür. Bu küçük böceğin sahip olduğu beceri ise bilim dünyasını hayrete düşürecek ölçüde büyüktür. Çünkü kendini 70 cm ileriye fırlatabilen bu böceğin atlayışı bir insanın tek bir seferde 210 metre boyundaki bir gökdelene sıçramasına eşittir.

Froghopper’dan sonra muhtemelen ikinci sırayı alan pire’nin atlayışı da azımsanmayacak ölçüdedir. Bu küçük böcek 18 cm yükseğe ve 33 cm uzunluğa atlayabilir. Bu bir insanın 137 m uzun atlama yapmasına eşittir.

İmpala adı verilen Afrika antilobu da süper sıçrayıcı ünvanını hak edecek bir başarıya sahiptir. Saatte 56–72 km hız yapan bu canlı, yaklaşık olarak 3,7 metre yükseğe sıçrayabilir. Kuşkusuz, Yüce Allah’ın bu hayvanlara bir nimet olarak sunduğu sıçrama özelliği canlıların kendilerini avcılara karşı koruyan mükemmel sistemlerdir.

İnsanlara düşen hayvanlardaki muhteşem yaratılış delillerini görebilmek ve bu vesileyle Allah’ın kudretini hakkıyla takdir edip O’nu övgüyle yüceltebilmektir. Bir ayette Rabbimiz’in yaratış ilmi şöyle haber verilmiştir:

"Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi dedört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir." (Nur Suresi, 45)



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Keseciklerle Oluşturulmuş Mükemmel Düzen

Akciğerlerin yapısını incelediğinizde oksijen ve karbondioksiti buluşturmak için düzenlenmiş kusursuz bir yapıyla karşılaşırsınız.

Akciğerin içine her biri toplu iğne ucundan daha küçük 300 milyondan fazla kesecik (alveol) yerleştirilmiştir. Keseciklerin her birinin çapı 0.25 mm kadardır. Bu keseciklerin toplam yüzey alanı hesaplandığında ortaya olağanüstü bir rakam çıkar. Bir insanın akciğerinin yüzey alanı yaklaşık 70-100 metrekaredir. Böylesine büyük bir yüzeyin bu kadar küçük bir hacmin içine sığdırılmış olması akciğerlerdeki kusursuz düzenin eseridir.

Her nefes aldığınızda bu 300 milyon küçük keseciğin içi havayla dolar. Bu keseciklerin iç yüzeyinde kılcal damarlar bulunmaktadır. Balonlar havayla dolduğu anda, kılcal damarlarda bulunan kandaki karbondioksit, havada bulunan oksijen atomları ile yer değiştirir.

Ancak bu hava keseciklerinin açılıp kapanmaları ilk bakışta görüldüğü kadar kolay değildir. İlk defa şişirilen bir balonu şişirmek ne kadar zorsa, normal şartlar altında çok yüksek bir gerilime sahip olan alveolleri şişirmek de o derece zordur. Ancak nefes alıp verirken hiç zorlanmayız. Alveollerimizin açılıp kapanmasını hissetmeyiz bile. Çünkü solunum sistemimiz rahat nefes alıp vermemizi sağlayan bir tasarıma sahiptir. Her nefes alındığında alveollerin kolayca açılıp kapanmasını sağlayacak bir sistemin olmaması, insan için ölümcül sonuçlara yol açabilecek kadar ciddi bir sorundur. Mümkün olan en iyi yapı, her zaman olduğu gibi yine insanın emrine verilmiştir.

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9474



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Bir Kafkas Seyyidi olan Sn. Adnan Oktar'in Şeceresi

1. Adnan Oktar (1956)

2. Yusuf Oktar (Arslan) (Evlilik cüzdanında ismi bu şekilde geçmektedir. Arslanoğlu soyundan gelmektedir. )(1907, Türkiye doğumlu)

3. Ömer, Haci Yusuf oğlu, 1859 (Kafkasyada yaşadı. Bestau (Beş Dağ) şehri civarlarında, ama 1902 yılında Bala'ya geçtiler)

4. Hacı Yusuf, Beslen oğlu, 1841. 1902 yılında Hac farizesini ifa etmek üzere eşi Koşhan ile Kafkasya'dan Osmanlı İmparatorluğuna, ordan da Meke'ye geldi ve orda vefat etti.

5. Beslen (Beyarslan) Aslanov, 1780-90 doğumlu. (1886 yılın nüfus sayımı sırasında Bestau (Beş Dağ) şehrin civarlarında üç kardeş Beslen, Murzabek ve Aslanbek Arslanov'lar aileleriyle yaşıyorlardı.)

6. Musoust, Kasay soyundan.

7. Aslan-Hacı, 1713, Kasay ailesinden, Bestau dağlarında (Stavropol civarı) yaşıyorlardı, halk arasında seyyit olduğu biliniyordu.

8. Musal, Sultanoğlu, 1651,

9. Sultan Murat, Kasay oğlu, 1622-1643, Nugay hanlığı dağıltıktan sonra Kasay soyunun başkanıydı.
Rus çarı Mihailin büyük elçisi kont Beloselskiy ile konuşması sırasında, “Nugay hanlığının eski büyüklüğü artık kalmadı” diyerek “Ben kendi soyumla Çerkeslerin topraklarına Kafkaslara geçmek istiyorum” diye söylemişti (Rusya Eski El yazmaları arşivi, yıl 1640)

10. Kasay, Islamoğlu, 1610-1627, Şimdiki Pyatigorsk (Stavropol civarı) şehri civarında kendi çiftlikleri vardı. Seyyid olduğu biliniyor.

11. İslam, Sayit Ahmet oğlu

12. Seyit Ahmet Muhammed oğlu, Nugay Hanlığının hani, Han tahtına 1584 yılında geldi. 1587 yılında şehit edildi.

13. Din Muhammed, Ismail oğlu, Nugay Hanlığının hanı, erken yaşında öldü.
Sonra da tahta kardeşi olan Seyit Ahmed geçti. 1563 ile 1578 arasında Nugay Hanı olarak tahta kaldı.

14. İsmail, Musa oğlu, 1544 yılında Nugay Hanlığı’nın hanıydı. Bazı kayıtlara göre 100,000 kişiye kadar ordusu vardı, 1563 yılında vefat etti.

15. Musa, Vakkas oğlu (1472-1502) Nugay Hanlığının kurcularından biri ve uzun yıllardır Nugay hanlığının Hanı olmuştur. 1504 yılında vefat etti.
Nugay Ordusunun siyasi bir güç hale gelmesini sağlayan kişi, tarihi belgelere göre, Deşt-i Kipcak Hakimi ismiyle de tanınır.

16. Vakas, Nuretdin oğlu, Beylerbeyi, (1428-1440) 1447-48 yıllarında savaş meydanında şehit edildi.

17. Nuretdin, Egidey oğlu, Sadr-et Din Ahmed'in soyundandır. 1412 veya 1419 yılında daha babası hayattayken savaş meydanında vefat etmiş. Mezarı Altın Orda başkendi Saraycık şehrinde.

18. Edige, Kutlu Kiya oğlu, 1376, Cengiz Han soyundan olan Altın Orda Hani Tohtamıs yaninda berlerbeyi idi, yani emiriydi. 1419 yılında – “Biz Türkler, Moğollardan bağımsız hükümdarlık olalım” diyerek Nugay Tatar Hanlığını kurmak için Tohtamıs Hanından izin istedi. (1419 yılında Rus arşivlerinde bu kişinin seyid olduğuna dair kayıt vardır)
1411 veya 1419 yılları savaş meydanında Yayık nehrinde vefat etti.
Rusya tarihinde çok meşhur bir şahıstı. Tarihi kayıtlara göre antropolojik olarak Moğollarla bir alakası yoktu, esmer ve siyah saçlı idi. Kendisi de arsiv belgelere göre Altın Orda hani Tohtamış’a Kureyş soyundan olduğunu ve Peygamber soyundan geldiğini ilan etmişti. Edige'nin bu iddiası XVII-XIX. yüzyıllarından gelen birçok el yazmasında ve belgede kayıtlıdır. Yezdi, Şeref-et-din Ali (1431), Kadir Alibek (1602), Abu-l Gazi (1603-1664), Ubaydullah al-Horezmi (1719)

19. Kutlu Kıya, Kadir-kiya oğlu, Kumkent şehrinde doğdu ve babası vefat ettikten sonra Kumkent’in hükümdarı oldu.

20. Kadir-kiya, İslam oğlu, Ural ile Volga nehri arasında doğmuştur.

21. İslam-kiya, Karapci oğlu, (İsimlerde olan kiya eki Nugaylarda bir kişinin seyyit olduğunu gösteren ektir. (De Weese, Islamization of Golden Horne)
Yaşadığı yerler yine Volga nehri ile Ural nehri arasında Türk topraklarıdır, yani Altın Orda toprakları.

22. Karapci, Terme oğlu, Kumkent'de yaşıyordu, (Güney Kazakistan)

23. Terme, Sadr-et Din Ahmed, Altın Orda'da yaşıyordu, Kumkent şehrinde.

24. Sadr et-Din Ahmed (Baba Tuklis), Sadr-et Din Ahmed'in tebliğiyle Altın Orda Hanı Özbek Han İslamı kabul etmiştir ve bu tarihten sonra Altın Orda, İslam devleti haline gelmiştir, 1312

25. Sultan Celal-et Din, Osman oğlu, Konstantinopolde yaşamıştır. 1638 tarihli arşiv kayıtlarına göre Sultan Celaletdin’in 2 oğlu vardı, biri Edhem, diğeri de Sadr-et Din’dir.

26. Sultan Usman, Medinelidir.

27. Abu'-l Hakk veya Abd el Hakk, Medine'de yaşamıştır.

28. Sultan Sadak, Hatay Hükümdarı

29. Sultan Salim Abu Halife, Hatay Hükümdarı

30. Sultan Abu-l' As, Hatay Hükümdarı

31. Sultan Mevlud, Sarsareh hükümdarı (Bağdad Halifeliğinde büyük ticari bir şehirdir)

32. Sultan Qaydah veya Kaida, Sarsareh hükümdarı

33. Sultan Veled, Sarsareh hükümdarı

34. Sultan Haled, Sarsareh hükümdarı

35. Sultan Hurmuz, Mısırda

36. Sultan Ka'b veya Kegap b. Muhammed, Şam hükümdarı

37. Muhammed ben Ali ben Abu Talip ibn al-Hanafiyah, Medine'de yaşadı.

38. Hz Ali ve eşi, Hanefi kabilesinden (Hz. Ali'nin lakabı Allah'ın Arslanıdır. Arslan soyadı bu lakaptan gelmektedir)

39. HZ. MUHAMMED (sav)

Şecere silsilesinin faydalanıldığı ilmi kaynaklar aşağıdadır:

1. Devin De Weese, Islamization and Native Religion in the Golden Horde (Baba Tukles and Conversation to Islam in Historical and Epic Tradition), 1956, 1994 Pennsylvania S.U., USA
2. Prof. Trepavlov, Nugay Hanlığının Tarihi, 15.-18. yüzyıl, Moskova, 2001.
3. Kadırgalı Jalayir, Orta Asya ve Desti-i Kipchak Destanlarında Secereler Derlemesi, Alma-ata, 1997
4. Tadhkirah’ı Tahir-i İshan, Ubeydullah Al Horezmi’nin 1719, farsça çeviri.
5. ‘Abd-al-Gaffar Kırımi, Sajarat al-atrak, 1757, farsça çeviri.

Ayrıca yararlanılan kaynaklar:

6. B. Kochekayev, Nugay-Rus İlişkileri 15.-18. yüzyıl, Alma-ata, 1988
7. B. Kochekayev, Nugayların Soyal Yapıları, 19.-20. yüzyıl, Alma–ata, 1969
8. Prof. Bolshakov O.G. Halifelik Tarihi, 3 cilt, Moskova, 1993
9. Chokan Valihanov, Kazak Tarihi, cilt 1, Alma-ata, 1963
10. G. Ananyev, Kara Nugayları Tarihi Belgeleri ve Efsaneleri, 1900, Tiflis
11. M. Osmanov, Nugay ve Kumik El Yazmaları, Sankt-Petersburg, 1883


*Rusya Federasyonu Stavropol Federal Arşivi'nde yer alan, 17 Temmuz 1827 tarihli orjinal belgenin fotokopisi. Arşiv No: 48, Cilt 2, Dosya No: 853

Bu tarihi belgede, Kara Nogay ve Yediskul bölgesinde yaşayan Nugay Seyyidlerinin kimlikleri ve aileleri hakkında bilgiler mevcuttur.

Bu bilgiler bir liste halinde düzenlenmiş olup listelerde 3. sırada Adnan Oktar (Harun Yahya)’nın dedesinin dedesi olan Beslen Arslan ve ailesinin kaydı bulunmaktadır. Adnan Oktar’ın dedesi Ömer bey Kafkasya’da doğmuş, 1902’de Ankara Bala kasabasına yerleşmiştir. Ömer Bey’in babası Hacı Yusuf, Hacı Yusuf’un babası ise Rus arşivlerinde seyyid olarak kaydı bulunan Beslen Arslan (Kasayev)’dır.


Adnan Oktar’ın babasının ismi resmi kayıtlarda Yusuf Oktar Arslan olarak geçmektedir. Arslan soyadı, Rus kaynaklarında da yer almaktadır.

Oktar Babuna'nın Yaptığı Açıklamalar

Oktar Babuna'nın 21 OCAK 2008 TARİHİNDE İSTANBUL ADLİYESİ ÖNÜNDE KIZKARDEŞLERİNİN,YEĞENLERİNİN VE KENDİSİNİN YAPTIĞI AÇIKLAMALAR

http://www.oktar-babuna.net/adliye_b_21ocak2008.php#videolar

Gece Gökyüzünde Yaşanan Büyük Hareketlilik

Dolunayda teleskopla yapılan gözlemlerde kuş yollarından saatte 9.000 kuşun geçtiği tahmin edilmektedir. Gece göçünün kuşlara sağladığı avantajlardan en önemlisi düşmanlarından bu yolla kaçabilmeleridir. Gece göç eden kuşların büyük bir bölümü küçük ve uçma kabiliyeti zayıf olanlardır. Bu yüzden gece karanlığında uçmak bu kuşlar için daha güvenlidir. Fakat gece göçleri sadece bu sebeple açıklanamaz. Çünkü güçlü uçucu olan ve okyanusta hiç durmadan 3.200 km'lik bir mesafeyi uçabilen bazı sahil kuşları da gece göç ederler. Kuşların gece yolculuğunu seçmelerinin sebeplerinden biri de beslenme zamanlarıdır. Genellikle gündüz beslenen kuşlarda sindirim çok hızlıdır. Bu nedenle kuşların gündüz beslenirken kısa aralıklarla besin almaları ve göçten önce bu besinleri vücutlarında yağ şeklinde depolamaları gerekir. Eğer küçük göçmenler, gündüz uzun uçuşlar yaparlarsa ulaşacakları yere gece bitkin bir halde ulaşırlar ve gece beslenemeyeceklerinden ertesi sabahı beklemek zorunda kalırlar. Bu durumda muhtemelen bulundukları ortamın soğukluğundan ve enerji elde edememekten dolayı birçoğu yaşamını sürdüremeyecektir. Bu yüzden bu canlılar geceleyin seyahat ederek çok programlı hareket etmiş olurlar. Gece göçünün tam ispatlanmamakla beraber tahmin edilen bir avantajı da, çevre ısısının düşük olmasıdır. Gün boyunca kanatlarını durmaksızın çırpan kuşlar için güneş ışıkları aşırı ısınma riski oluşturur. Gece yolculuğu da bu tehlikeyi önlemiş olur. Ayrıca harcadıkları enerji de belli bir ısı üretir. Kuşlar bu ısıyı hava keselerinden su buharlaştırarak yani bir çeşit terleme ile düşürürler.

Kuşların durmadan uçabilecekleri mesafeyi büyük ihtimalle yağ depolarından başka vücudun su kaybı da belirler. Bu yüzden gece yapılan göçlerde havanın serinliğinden faydalanıp daha az su kaybederek vücut ısılarını düşürebilirler. Su kaybının minimuma inmesi uçulan mesafeyi de artırır.

Bu canlıları Allah yaratmış ve gerekli yeteneklerle donatmıştır. Yaptıkları tüm işler de, Allah'ın varlığının ve kudretinin birer ayeti (delili)dir.


http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9448



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Hz. Mehdi'nin Çıkışından Önce Yaygın Katliamlar Meydana Gelir

Hadislerde Hz. Mehdi'nin çıkışından önce dünyanın büyük çoğunluğunu etkisi altına alan şiddet ve kargaşanın yaşanacağı, çok kan döküleceği bildirilmektedir:

Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek(Camiü's-Sagir, 3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392)

Şevval'de savaş naraları, Zilhicce'de harb ve kıtal olur. Yine Zilhicce'de hacılar talana uğrar, hatta caddeler kandan geçilmez olur... Hercümerc (kan dökme) çoğalarak devam eder.(Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler ? Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, sf. 37)

Mina'da ölülerin çok olacağı bir savaş olur. Öyle ki orada taşları kan gölü içinde bırakacak kadar kan akar. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler ? Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, sf. 31)

Çok yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen bir fitne çıkacak... (El-Kavlu?l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 55)

Mina'ya indiklerinde etrafları köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesiyle büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır... (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler? Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, sf. 35)

Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 21-22)

Bu fitne ve belalardan, ahir zamandaki teknoloji vesilesiyle tüm insanlar haberdar olacaklardır. Olayların olduğu anda, olay yerinde çok az insan bulunsa da, tüm dünya yaşananları öğrenecektir. Bu da ahir zamanda iletişim araçlarının gelişmesine ve yaygınca kullanmasına bir işarettir. (En doğrusunu Allah bilir) Radyo, televizyon, gazete, internet gibi araçlar, katliamları, ölümleri, akıtılan kanı, haksızlıkları, zulmü bütün dünyaya duyuracaklar ve bu fitneler yaygın olarak tüm insanlar tarafından bilinecektir.

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9451


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Denizlerin En Tehlikeli Canlıları Teknolojiye İlham

Gemilerin en büyük problemlerinden biri gemi yüzeyine yapışan su yosunları ve midyelerdir. Bunlar hem paslanmayı hızlandırır, hem de suyun geri itme kuvvetini artırır. Bilim adamları bu problemi çözmek için yıllardır çalışmalar yapmaktadırlar.

Almanya Bremen’deki Uygulamalı Bilimler Üniversitesi araştırmacıları bu probleme çok ilginç bir çözüm getirdiler. Pek çok deniz canlısına yapışabilen bu küçük canlıların ilginç bir şekilde, köpek balığı derisine yapışmadıklarını gördüler. Çünkü köpek balığı derisinde bulunan sert pullar bunu engelliyordu. Birbiri üzerinden yalıtım yapan bu pulların altındaki elastiki bir deri de bu sistemi destekliyordu. İşte bilim adamları köpekbalıklarının bu özelliğini örnek alarak silikondan bir deri tasarladılar. Elde edilen sonuç, gemi endüstrisinde yaşanan önemli bir sorunun da çözümü oldu.

Bilim Adamlarını Şaşırtan Performans

Kuzey Denizinde yapılan deneylerde bu yeni deri örnek alınarak tasarlanan gemi yüzeylerinde %67 daha az midye tespit edildi. Ayrıca 4-5 deniz mili hızla hareket ederken gemiye geçici olarak yapışan bütün organizmalar temizlenmişti.

Florida Üniversitesi’nden bilim adamları da gemi yüzeyleri için benzer bir kaplama önerdiler. Onlar da köpek balığı derisinden yola çıktılar. Sonuç olarak alglerle yapılan testlerde alg sporlarının yüzeye tutunmalarının %85 oranında engellendiği ortaya çıktı.

Köpek balıklarının bu ilginç deri yüzeyinin bir diğer özelliği de daha hızlı yüzmelerini sağlamasıdır. Nitekim ünlü bir spor giyim markası yüzücüler için köpekbalığı derisi yüzeyini örnek alarak Fastskin FSII adlı bir ürün geliştirmiştir. Firma bu giysi ile geri itme kuvvetinin %4 oranında azaltıldığını kanıtlamıştır.
Şu ana kadar gemileri korumak için öne sürülen diğer çözümler net bir sonuç sağlamadı. Bazı çözümlerde ise zehirli boyalar kullanıldı ancak bunlar da çevreye verdiği zarardan dolayı yasaklandı.

Köpek balıklarının derisi hem yüzmek için uygun hem de asalaklara karşı son derece korumalıdır. Köpek balıklarının kendi derilerindeki muazzam düzene, teknik özelliklerine müdahale edebilmeleri, planlayıp değiştirebilmeleri mümkün müdür? Elbette derisinin farkında bile olmayan bir canlının kendisi için en uygun özelliklerde, hızlı yüzmesine olanak sağlayacak en ideal deriye kendiliğinden sahip olması düşünülemez. Bilim adamlarının yıllar süren araştırmalarının her aşamasında mantık yürütme, akıl ve muhakeme vardır. Öncelikle bir eksiği fark etmiş, sonra bu eksiğin tamamlandığında ne yarar sağlayacağı önceden hesaplanmış, bunun için deneyler yapılmış ve sonunda en uygun tasarıma karar verilerek bilimsel gelişme sağlanmıştır. Oysa köpek balıklarının vücutlarında ilk ortaya çıktıkları andan itibaren var olan bu benzersiz yapı, onları kusursuz özellikleriyle yaratan Allah’ın üstün aklının ve ilminin eseridir.


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Kuran Mucizeleri: Arının Genetik Kodu

"Arı" anlamına gelen "Nahl" Suresi tam 16. suredir.
Arının kromozom sayısı da 16'dır.

"Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. " (Nahl Suresi, 68-69)

Canlıların genetik şifresi olan DNA'lar, kromozomlar üzerinde yer almaktadır. Örneğin dünyanın dört bir yanındaki arıların kromozom sayısı aynıdır ve değişmez. Genellikle hayvanların dişisinde ve erkeğinde eşit sayıda kromozom vardır. Fakat arının durumu, diğerlerinden biraz farklıdır. Çünkü erkek arı 16 tek kromozoma, dişi arı 16 çift kromozoma sahiptir. İşte arı bu açıdan -kromozom sayısı bakımından- farklıdır. Bu farklılığa Kuran'da işaret etmektedir. (En doğrusunu Yüce Allah bilir.)

Kuran'da "arı" anlamına gelen "Nahl" isimli sure tam 16. suredir. Aynı şekilde arı da 16 kromozomlu bir canlıdır.

http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9407


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Yeni Kitap: MEHDİ (AS) HZ. İBRAHİM'İN NESLİNDENDİR

Online okumak için tıklayınız.


ÖNSÖZ: MÜSLÜMANLARIN TEVRAT VE İNCİL'E BAKIŞ AÇISIYLA İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMA

GİRİŞ: İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ AHİR ZAMAN VE MEHDİ (AS) MÜJDESİ

HZ. İBRAHİM'İN HANİF DİNİNE UYMAK

AHİR ZAMANDA YERYÜZÜNE HAK DİN HAKİM OLACAKTIR

MUSEVİ KAYNAKLARINDA HZ. İBRAHİM'İN SOYUNA VADEDİLEN HAKİMİYET

TEVRAT'TA BEN-İ İSRAİL DİYE HİTAP EDİLEN KAVİM, MEHDİ CEMAATİDİR

MUSEVİ KAYNAKLARINDA MEHDİ (AS)'IN ÇIKIŞINDAN ÖNCEKİ DÖNEM

MEHDİ (AS)'IN MUSEVİ KAYNAKLARINDA TARİF EDİLEN ÖZELLİKLERİ

MUSEVİ KAYNAKLARINDA MEHDİ (AS)'IN HAKİMİYET DÖNEMİ

İNCİL'DE MEHDİ (AS)'IN ÇIKIŞINDAN ÖNCEKİ DÖNEM

İNCİL'DE MEHDİ (AS)'IN HAKİMİYET DÖNEMİ

SONUÇ: ALLAH VAADİNDEN GERİ DÖNMEYENDİR

BAV DAVASINDAKI BERAAT KARARI


BAV MENSUPLARI, -SAYIN ADNAN OKTAR DA DAHİL OLMAK ÜZERE- İSTANBUL 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NİN KARARIYLA ÇETE İFTİRASINDAN AKLANMIŞLARDIR.
http://youtube.com/watch?v=qfAXO8Yc09w



YARGI MERCİLERİ SAYIN ADNAN OKTAR'I DA KAPSAYAN TÜM SANIKLAR HAKKINDA FATİH ALTAYLI'NIN ÖNE SÜRDÜĞÜ İDDİALARIN HİÇBİR HUKUKİ DAYANAĞI OLMADIĞI KARARINI VERMİŞLERDİR.
http://youtube.com/watch?v=wZG6QMaqnSg



22 Ocak 2007 tarihli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen BAV davasının 2006/6 nolu dosyasının, 2007/7 nolu gerekçeli kararında, Sayın Adnan Oktar'ı da kapsayan TÜM SANIKLAR HAKKINDA şantaj ve cürum işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarından BERAAT KARARI verilmiştir.
http://youtube.com/watch?v=b5aKo5PpYSM



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Yeni Bir İnternet Sitesi: darwinistpanik.com


Çiçeklerin Döllenmesinde Arıların Önemli Rolü

Çeşitli çiçeklerle dolu bir çayırda bal toplayan arılar bir müddet izlenecek olursa ilginç bir durum dikkat çekecektir. Arılar her seferde sadece tek bir çiçek cinsi arasında gidip gelirler. Bir çiçekten diğerine uçarken başka cins çiçeklere dikkat bile etmezler.

Bazen günlerce aynı tür çiçekleri bu şekilde ziyaret eden arıların bu davranışları hem kendileri hem de çiçekler açısından faydalıdır. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz. Bir çiçeğe ilk defa konan bir arı o çiçeğin yapısını tanımadığı zaman ufak bir nektar damlasını bulmak için çok uzun bir süre uğraşmak zorunda kalabilir. Arı ancak aynı çiçeğe beşinci veya altıncı kere konduktan sonra sürat ve beceri kazanır ve hedefine kolayca ulaştığı için zamandan kazanmaya başlar.

Bu durumun çiçekler açısından faydalı olan yönü ise, arıların tek çiçek türünü tercih etmeleri sayesinde süratli ve güvenilir bir döllenmenin sağlanıyor olmasıdır. Çünkü bir çiçeğin poleni başka çiçekleri dölleyemez ve ancak arıların aynı çiçekler arasında yaptıkları turlar sırasında çiçekler döllenmiş olur. Arılar aynı tür çiçekleri bulmak için kokudan faydalanırlar.

Arılar çiçekleri nektar ve polen toplamak için ziyaret eder. Ancak arılar polen toplamaya çalışırken, çiçekler için hayati önemi olan bir işlevi yerine getirir ve onların döllenmelerine aracılık etmiş olurlar. Çiçeklerdeki döllenme olayının gerçekleşebilmesi için çiçeğin dişi tohumunun erkek tohumlarla (polenlerle) birleşmesi gerekir. Yani çiçeğin bir miktar poleni yapışkan olan başçık üzerine gelerek buradan dişi tohumla birleşmelidir. Çiçekler genel olarak erkek organlarındaki polenleri kendi başçıkları üzerine kendileri ulaştıramazlar. Ancak böcekler sayesinde gerçekleşen birleşme ile döllenme olur ve yeni çiçekleri oluşturacak tohumlar meydana gelir.

Görüldüğü gibi çiçekler ve arılar arasında çok önemli bir bağlantı vardır. Her iki canlı da birbirlerini cezbedecek şekilde Allah tarafından yaratılmışlardır. Örneğin böcekler tarafından döllenmesi gereken çiçekler, böcekleri kendilerine çekecek nektarları salgılarlar ki gerçekte arıları çeken bu nektarlardır. Ayrıca çiçekler kokuları veya canlı renkleriyle de böceklerin dikkatini çekerler.

http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9406



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

YARATILIŞ ATLASI'NA DUYULAN GİZLİ HAYRANLIK İFADELERİ


İSVİÇRE, BLICK (İşviçre'nin tirajı en yüksek günlük gazetelerinden biri): "Şimdi bütün İsviçre bunu (Atlası) konuşuyor, hem de büyük bir heyecan ve coşku içinde..."

ÜNLÜ ULUSLARARASI EKONOMİ DERGİSİ, THE ECONOMIST: "Kendisi Müslüman dünyada çok başarılı. En fazla rağbet gören İslami siteler okurlarını onun geniş külliyatına yönlendiriyorlar."

ALMANYA, DIE WELT GAZETESİ: "Adnan Oktar'ın tek istediği, Allah'ın varlığını ispatlamak."

BELÇİKA, A VOIX AUTRE GAZETESİ: "(Atlas için) Darwinizm'e karşı yürütülen mücadelenin tam ortasına dalan en güçlü birliğin baş neferi", "Yaratılışçı literatür hiç bu kadar güçlü olmamıştı."

AMERİKA, THE NEW YORK TIMES GAZETESİ: "Yaratılış Atlası büyük olasılıkla şimdiye dek Darwin'in teorisine karşı ortaya çıkmış en büyük ve en güzel yaratılışçı meydan okuma. Sayın Yahya, Darwinizm'i Kuran'ın yalanladığını ve Darwinizm'in zayıf ve sapkın bir ideoloji olduğunu söylüyor."

ALMANYA SÜDDEUTSCHE ZEITUNG: "EN ETKİLİ MÜSLÜMAN YARATILIŞÇI, maddi imkanları ve gücüyle tüm dünyaya yayılıyor.", "Fikirlerini anlatmış olduğu Yaratılış Atlası öyle etkili ki, kitap genç öğrencilerin eline denetimsiz bir şekilde verilmek istenmiyor. Nitekim kitabın gençlere kuvvetli bir darbe etkisi yapacağı düşünülüyor."

CBS NEWS: "TÜRKİYE'DE OKTAR VE KİTAPLARININ ETKİSİNİN OLDUĞU KESİN. Geçen Ağustos ayında Science dergisinin 34 ülkede yaptığı ankette, Türkiye Amerika'nın ardından evrim teorisine en az inanan ikinci ülke çıktı.", "Telefonla kendisinden bilgi aldığımız Londra'daki İngiliz Müslüman Konseyi genel sekreter yardımcısı Inayat Bunglawala, "Bildiğim tüm İslami kitapçılar, Harun Yahya kitaplarını satıyor. Bunlar çok güzel bir şekilde hazırlanmış. Çok çekici, renkli ve diğer herşeyi geride bırakır nitelikte" diyor ve "Etki bırakıyorlar. Müslüman tıp öğrencileri arasında bile Darwin'e karşı konuşmaktan çekinmeyenler var." diye ekliyor."

AMERİKA, THE CHRISTIAN SCIENCE MONITOR: "İslami Yaratılışçı Grup, Dünya Çapında, Gösterişli Bir Yıldırım Saldırı Başlatıyor", "Türkiye, günümüzde İslam Dünyasında Yaratılışçılığın merkezi. Bu artık sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın problemi."

ALMANYA, DIE TAGESZEITUNG: "Öyle kitaplar vardır ki, özel içeriklerinden dolayı yakın bir yerde bulundurulmaları gerekir. Yaratılış Atlası işte böyle bir kitap.", "Yaratılış Atlası, insanın ve diğer canlıların yaratılmış olduğu inancına yönelik verilen kültür mücadelesinde bir simge sayılıyor."

Atlası alan Alman bir öğretmen: "HEPİMİZ ADETA BİR SELE YAKALANDIK. Kitap Yaratılışçı Harun Yahya'nındı. Olamaz dedim, ama oluyordu işte. Gerçekten de çok pahalı bir kitaptı bu. Resimler harikaydı. Ama kitap kamusal bir alana gönderilmişti, üstelik ücretsiz olarak... Dehşete düşmüştüm. Arkadaşımla beraber öğretmenler odasında sağa sola koşuşturmaya başladık."

Fransız bir internet sitesi: "Eğer başka birinde fazladan bir nüsha daha varsa ve bana verirse kişisel koleksiyonum için harika olur. Kuran ayetlerinden geniş alıntılar KULLANAN BU KOCA SAVAŞ GEMİSİ, gerçek adı Adnan Oktar olan Harun Yahya ismiyle kaleme alınmış; hiç sakınmıyor."

Profesör Laurence Bouquiaux, Liege Üniversitesi internet sitesi: "Kitabı daha yakından inceledim. Ve sonunda yazarın kurduğu bağlantıyı kavradım. Oktar tartışmaya açtığı konu "Yaratılışçılık ve Evrimcilik" ve bunu alışılmadık terimlerle dile getiriyor. Üstelik bilimsel itirazları Kuran'dan yola çıkarak yapmıyor... Yaratılışçılığı bilim adına savunuyor... Sonradan bir daha geri dönüşü olmayan bir karşı atak yaşamak istemiyorsak, tartışmanın şu an ulaştığı konumu çok iyi tespit etmekte fayda var."

Fransa kişisel bir internet sitesi: "İlk görüşte çok görkemli bir kitap. Aralık ayında Türkiye'de yayınlanan Yaratılış Atlası, içi çok sayıda resimle dolu, 770 sayfalık, kaldırım taşı ağırlığında bir kitap. Binlerce hayvan fosilinin renkli fotoğraflarıyla yer aldığı, halkın anlayabileceği nitelikte, okumaları için çocuklar arasında hemen popüler olacak bilimsel bir kitap izlenimi oluşturuyor... Kitabın ana teması "ateist ideolojinin kökünü kazımak"..."

Amerika kişisel bir internet sitesi: "Fransa'da İslami Yaratılışçı Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası'nın okullara gönderilmesinden sonra uyarı sinyalleri gönderildi. Eğitim Bakanlığı'nı Atlas'tan haberdar eden Paris Üniversitesi biyoloji profesörü Herve Le Guyader, artık lise öğretmenlerinin evrimin açıklarına karşı cevap verebilmek için çok daha iyi eğitilmesine ihtiyaç duyulduğunu söyledi."
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Vatan TV Açık DosyalardaHaftanın Konuğu Adnan Oktar




Kuran Mucizeleri: Canlıların Kopyalanması

"Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. " (Nisa Suresi, 119)

Genetik, embriyoloji gibi bilim dallarının olmadığı bir dönemde, Kuran'da canlıların yaratılışındaki düzenin değiştirilmesine "kulak kesme" ifadesi ile birlikte dikkat çekilmesi; Kuran'ın zamandan münezzeh olan Rabbimiz'in Katından olduğunu gösterir. Ayrıca ayetin sonunda söz konusu kimselerin Allah'ın yarattıklarını değiştirdiklerinde hüsrana uğrayacakları da bildirilmektedir. Dolayısıyla ayette bu yönüyle klonlama çalışmalarının, insanlar için çeşitli sorunlar doğuracağına da işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) Nitekim Utah Üniversitesi'nin Genetik Bilimi Öğrenme Merkezi'nin açıklamalarında şu bilgiler yer almaktadır:

Klonlama başarılarını duyduğumuzda, sadece sonuç veren birkaç denemeyi öğreniriz. Fakat başarısız olan çok, çok sayıdaki klonlama deneylerinden haberimiz olmaz! Başarılı olan klonlarda dahi, problemler sonradan -hayvanın yetişkinliğe gelişimi esnasında- artar.

İnsan Genomu Projesinin resmi internet sayfasında verilen bilgiler ise şöyledir:

Yetişkin DNA’sı kullanılarak klonlanan ilk memeli Dolly, 14 Şubat 2003'te öldü. Dolly ölümüne sebep olan akciğer kanserine yakalanmıştı ve eklem enflamasyonu nedeniyle sakat kalmıştı... Klonlama denemelerinin %90 kadarı, yaşayabilecek döl üretiminde başarısızlığa uğramaktadır... Bu düşük başarı oranının yanı sıra, klonlanan hayvanların bozuk bağışıklık fonskiyonları, yüksek enfeksiyona yakalanma oranı, tümör gelişimi ve diğer rahatsızlıklar daha sık görülür. Japonya’da yapılan çalışmalar, klonlanan farelerin sağlıkları kötü yaşadıkları ve erken öldüklerini göstermiştir... Klonlanmış canlının gençken sağlıklı gözükmesi de, uzun süre hayatta kalacağı anlamına gelmemektedir. Klonların esrarengiz bir şekilde öldükleri bilinmektedir. Örneğin Avustralya'nın ilk klonlanan koyunu öldüğü gün sağlıklı ve enerjik gözükmüştür ve otopsi sonuçlarından ölüm sebebi tespit edilememiştir.

Klonlama deneyleri ile ortaya çıkan riskler özetle şöyledir:

  1. Yüksek başarısızlık oranı: Başarı oranı sadece %0.1-3 kadardır. Bu her 1000 denemede 970-999 başarısızlık demektir.

  2. Gelişim sırasındaki problemler: Klonlanıp hayatta kalan hayvanların, çoğu zaman kopyalarına göre organları anormal derecede büyüktür. Bu da solunum ve kan dolaşımı sorunlarına, sağlıksız böbrek ve beyin yapılarına, bozuk savunma sistemlerine yol açabilmektedir.

  3. Anormal gen okuma düzeni: Klonlar, orijinalleri ile aynı DNA'ya sahip olmalarına rağmen, klondaki hücre çekirdeği doğal bir embriyodaki gibi aynı programa sahip değildir. Diğer bir deyişle klonun DNA'sı normal bir gelişim için gerekli olan doğru genlerin doğru zamanda okunmasını yapamaz. Örneğin sinir, kemik, kan, deri gibi her hücre çeşidi için farklı bir program vardır; fakat klon embriyonun genetik programları, doğal bir embriyodaki gibi sağlıklı çalışmaz.

  4. Telomer farklılıkları: Hücreler bölünürken kromozomları kısalır. Bunun nedeni "telomer" adı verilen, kromozomun her iki ucundaki DNA dizilimleri, her DNA kopyalaması sırasında kısalır. Hayvan yaşlandıkça, yaşlılığın bir gereği olarak telomer de kısalır. Dolayısıyla kopyalanan canlı daha doğduğunda yaşlanmış gibi kromozomları kısadır.
Kopyalama deneylerinde, canlı hücrenin genetik maddesi kullanılır fakat döllenme yapay yöntemlerle gerçekleştirilir. Bu yöntemlerle Allah'ın yarattığı üreme mekanizması bozulmakta ve teşhis edilemeyen hastalıklar, anormal gelişim bozuklukları ve erken ölümlerle karşılaşılmaktadır. 1400 sene öncesinden bilim adamlarının kopyalama yapacaklarına dikkat çekilmesi ve bununla insanları bekleyen sıkıntıların vurgulanması, Kuran'ın İlahi bir kitap olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9287



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Bakara Suresi, 186

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ (Vatan TV)


Vatan tv'de yayınlanan reklam. Türk İslam Dünyası'nın birliği, Allah'ın izni ve lütfu ile, 21. yüzyılda yeryüzünde özlenen barışı ve huzuru getirecek olan bir birlikteliktir. Sevgi, kardeşlik, şefkat, hoşgörü, dayanışma ve muhabbet temeli üstüne kurulacak olan bu birlik, yaşandığı bölgeye ekonomik refahı, demokratik yaşamı, adaleti getirmeyi hedeflemektedir. Manevi değerlerin yüceltilmesini, sanatın, teknolojinin, bilimin en üst seviyelerine çıkmasını sağlayacak olan bu birlikteliğin adı Türk-İslam Birliği'dir.




http://www.youtube.com/watch?v=SlrHDoqCF-s

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

KAMUOYUNA ÖNEMLİ AÇIKLAMA


EBRU ŞİMŞEK’İN İDDİALARININ GERÇEK DIŞI OLDUĞU AĞIR CEZA MAHKEMESİ KARARI İLE KESİNLEŞMİŞTİR

Ebru Şimşek’in iddialarının gerçek dışı olduğu, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 2006/26 esas sayılı davada Başsavcılığın verdiği BERAAT MÜTALAASI ve yine 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/7 No.lu BERAAT KARARI ile kesinlik kazanmıştır. Beraat kararında yer alan ifadeler şu şekildedir.

“Sanıkların savunmalarına, katılan Ebru Şimşek vekillerinin beyanlarına, Ebru Şimşek ile ilgili izlenen CD görüntülerine, yine Ebru Şimşek ile ilgili CD görüntüleri üzerinde görüş beyan eden bilirkişi Nevzat Tarhan’ın beyanına, inşaat mühendisi bilirkişi Çağlar Göksu’nun Ebru Şimşek’in görüntülerinin alındığı evle ilgili beyanına, EBRU ŞİMŞEK’İN İLİŞKİLERİ konusunda beyanda bulunan savunma tanıkları Özgür Aydemir, Mehmet Ali Yıldırım, Tacettin İnce, Yavuz Coşkun, İbrahim Özcan, Ecevit Şahin’in anlatımlarına göre; sanıklar (..) hakkında TEHDİT İLE MENFAAT SAĞLAMAK (ŞANTAJ) SUÇUNDAN AÇILAN DAVADA ATILI SUÇUN SÜBUT BULMADIĞI (SABİT OLMADIĞI) ANLAŞILMAKLA (...) SANIKLARIN BERAATİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ SONUCUNA VARILMIŞTIR.”

BAV MENSUPLARI, -SAYIN ADNAN OKTAR DA DAHİL OLMAK ÜZERE- İSTANBUL 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NİN KARARIYLA ÇETE İFTİRASINDAN DA AKLANMIŞLARDIR

İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/7 no.lu gerekçeli kararı, BAV camiası mensuplarını çete iddialarından aklamıştır. Bu iddianın mesnetsiz olduğunu belgeleyen kanıtları sayan mahkeme, BAV Davası’nda çete suçunun da bulunmadığını şu ifadelerle kayda geçmiştir:

“Sanıkların savunmalarına, savunma tanıklarının ve bilirkişilerin beyanlarına ve 2004/337 esas sayılı dosyada dinlenen müşteki ve tanıkların yargılama sırasındaki beyanlarına ve yukarıda deliller bölümünde tek tek gösterilen delillere göre sanıkların cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları, bu örgütte yönetici ya da üye oldukları konusunda atılı (...) SUÇLARIN SABİT OLMADIĞI SONUÇ VE KANISINA VARILARAK, sanıkların bu suçtan da BERAATLERİNE...”

Diğer taraftan Ebru Şimşek’in eski avukatı Ercüment Yaltır, 2002 yılında, İstanbul C. Başsavcılığına BAV mensupları aleyhinde, 313. madde (cürüm işlemek için teşekkül oluşturma) çerçevesinde suç duyurusunda bulunmuştur. Başsavcılık suçun oluşmadığını tespit ederek takİpsİzlİk kararI vermiştir. Bu karar, itiraz üzerine, Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da tasdik edilmiştir.

O tarihten bugüne Ercüment Yaltır ve arkadaşlarının başvuruları dolayısıyla çeşitli savcılıklarca tam 7 kere soruşturulmuştur. Bu soruşturmaların tamamında takipsizlik kararları verilmiş ve bu kararlar ağır ceza mahkemelerince tasdik olunmuştur. Ağır Ceza Mahkemeleri kararlarıyla onaylanan bu takipsizlik kararları, davamız yargılananlarının ne eski TCK’nın 313. maddesinde belirtilen ne de yeni yasanın 220. maddesinde belirtilen suçları işlemediklerinin kesin kanıtlarıdır.

1. DELİL: Davada toplanan deliller, davanın en önemli tanığı olarak gösterilen Ebru Şimşek’in gerçekleri gizlediğini, çarpıttığını ve BAV mensuplarına iftirada bulunduğunu belgelemiştir. Bu nedenle, Ebru Şimşek aleyhinde başta İstanbul C. Başsavcılığı olmak üzere çeşitli savcılıklarca İFTİRA SUÇUNDAN açılmış ve halen devam eden 8 AYRI CEZA DAVASI bulunmaktadır.

2. DELİL: Resmi bilirkişi raporu, Ebru Şimşek’in iddialarının asılsız olduğunu ispatlamıştır. Ebru Şimşek, mahkemede, 1994 yılında Kanal 6 Televizyonu’nda yayınlanan görüntülerinin BAV mensuplarından birinin İstinye’deki evinde çekildiğini öne sürmüş ve bu evi polise de göstermiştir. Ne var ki, Ebru Şimşek’in görüntülerindeki gerçek ev ile iftira ettiği (İstinye’deki) evin MİMARİ SİSTEMLERİ TAMAMEN FARKLIDIR. Ebru Şimşek’in 10 seneden beri yargıdan, basından, kamuoyundan gizlediği gerçek evin tüm duvarlarında kolon ve kirişler vardır. Oysa, iftira ettiği İstinye’deki evin duvarları ve tavanları düzdür, hiçbir kolon veya kiriş bulunmamaktadır. Görüntüdeki ev ile gösterdiği ev apayrı binalardır. Nitekim mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi tarafından hazırlanan 18.10.2004 tarihli rapor, EBRU ŞİMŞEK’İN GÖRÜNTÜLERİNDEKİ EVİN İSTİNYE’DEKİ EV OLMADIĞINI, dolayısıyla olayın BAV mensupları ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını tartışmasız biçimde ortaya çıkarmıştır.

3. DELİL: Deliller toplandığında, Ebru Şimşek’in tehdit ve şantaj iddialarının da gerçekdışı olduğu kesinleşmiştir. Bu konuda bilirkişi incelemesi yapan İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilimdalı Başkanlığı, Ebru Şimşek’in görüntülerini incelemiş ve bu kişinin “silahla tehdit edildim”, “bana uyuşturucu hap verildi”, “görüntülerde bana zorla hayat kadını rolü yaptırıldı” gibi iddialarının gerçekdışı olduğunu tespit etmiştir.

4. DELİL: Malum görüntüler 1994 yılında yayınlandığında, Ebru Şimşek’e, “bunu BAV Camiası mensuplarının üzerine atalım” aklını veren Filiz Karataş isimli kişi, tanık olarak mahkeme önünde her şeyi itiraf etmiştir. O dönem, Ebru Şimşek’le aynı evi paylaşan Filiz Karataş, Ebru Şimşek’in görüntülerindeki olayla BAV Camiası mensuplarının hiçbir ilgilerinin bulunmadığını, BU HAYALİ İDDİAYI BİRLİKTE UYDURDUKLARINI açıklamıştır.

5. DELİL: Ebru Şimşek’in BAV davasına konu olan hayali iddiaları, daha önce de (Ebru Şimşek’in bu asılsız iddiayı ilk olarak ortaya attığı 1994 yılında başlayan soruşturma kapsamında) Cumhuriyet Savcılıkları tarafından araştırılmış, yapılan tahkikat sonunda bu İDDİALARIN MESNETSİZ VE GERÇEKDIŞI OLDUĞU anlaşılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ebru Şimşek’in aynı iddiaları hakkında (1999 yılında) TAKİPSİZLİK KARARI vermiştir.

6. DELİL: BAV davasında şikayetini sürdüren diğer kişi olan Fatih Altaylı’nın “sanıklar bana hakaret içeren fakslar gönderdiler” iddiasının gerçekdışı olduğu, Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı, İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı ve İstanbul Üniversitesi’nin bilirkişi raporuyla anlaşılmıştır.

7. DELİL: DYP Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar ile DYP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Celal Adan, deliller toplandıktan sonra, bu davada yargılanan kişilerin kendilerine karşı hukuka aykırı bir davranışlarının bulunmadığına KESİN KANAATLERİNİN GELDİĞİNİ ifade ederek şikayetlerini geri çekmişlerdir.

8. DELİL: İddianamede isimleri bulunan diğer kişilerin tümü, 1999 operasyonunda gözaltına alınan hanımların anne ve babalarıdır. Bu kişiler, “eğer şikayetçi olmazsanız kızınızı bir daha göremezsiniz” diyerek korkutulup şikayetçi olmaya zorlanmışlardır. Evlatlarına kavuştuklarında ise, savcılığa ve mahkemeye başvurarak, kimseden şikayetlerinin bulunmadığını açıkça ifade etmişlerdir.

9. DELİL: İddianamede şantaj iddialarının sözde delili olarak gösterilen ve tutanaklarda “gizli kamera” olarak isimlendirilen eşyaların, SIRADAN BAHÇE KAMERALARI olduğu çeşitli üniversitelerin bilirkişi raporlarıyla ortaya çıkmıştır.

10. DELİL: Hayal mahsulü şantaj iddialarının hiçbir delili ya da dayanağı yoktur. Bu tür iddiaların sözde kanıtı olarak basın mensuplarına teşhir edilen ve “şantaj kaseti” olarak gösterilmeye çalışılan CD’lerin, SIRADAN BELGESEL FİLMLER olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca basında kendilerine şantaj yapıldığı iddia edilen isimler, hem şantaj iddialarını hem de görüntülerinin çekildiği iddialarını her aşamada reddetmişlerdir.

11. DELİL: İddianamede sözde suç delili olarak zikredilen ve yasadışı bir eşya havası vermek için tutanaklarda “disket silici” olarak isimlendirilen elektronik eşyanın, her bilgisayarda kullanılan ve bilgisayara disket takmaya yarayan SIRADAN DİSKET SÜRÜCÜSÜ olduğu ortaya çıkmıştır.

12. DELİL: İddianameye dayanak yapılan sahte emniyet ifadelerinin ve emniyet tutanaklarının yasadışı olduğu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu sahte tutanakları düzenleyen emniyet görevlileri İŞKENCE SUÇUNDAN MESLEKTEN İHRAÇ EDİLMİŞLER, bazıları hüküm giyerek cezaevine girmiştir.

13. DELİL: İddianamede “Maddi Sömürü Düzeni” başlığı altında ortaya atılan iddiaların da tamamen asılsız ve hayal mahsulü olduğu ortaya çıkmıştır. Haksız çıkar iddialarının sözde delili gibi gösterilmeye çalışılan bir takım gayrı menkul satışlarının ya hiç gerçekleşmediği, ya da bunları satanların gelirlerini kendilerinin kullandığı bizzat ilgilisi durumundaki tanıkların beyanlarıyla tespit edilmiştir.

14. DELİL: Maliye Bakanlığı’nın denetim birimi olan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) bu davada yargılanan BAV mensuplarının tümünün mal varlıklarını, şirketlerini, gelirlerini incelemiş, hiçbir suç unsuruna rastlamamış, bu gerçeği belgelendiren 3 AYRI RAPORU dosyaya sunmuştur. Nitekim mahkeme, gözaltına alınan kişilerden zaptedilen tüm eşyaları, paraları, araçları, gayrı menkulleri sahiplerine iade etmiştir.

15. DELİL: BAV Davası iddianamesinde yer alan suçlamalar çeşitli savcılıklarda defalarca takipsizlik almıştır. Savcılıklar tarafından söz konusu iddialar incelenerek verilmiş olan bu TAKiPSiZLiK KARARLARI, Ağır Ceza Mahkemelerince verilen onama kararlarıyla KESİNLEŞMİŞTİR.

16. DELİL: Bu davada yargılanan kişilerin, güya Fulya Vanioğlu isimli bir kişiye kitap tercümesi yaptırdıkları ve ücret ödemedikleri iddia edilmiştir. Mahkeme tarafından tanık olarak dinlenen Fulya Vanioğlu, KİMSENİN KENDİSİNİN EMEĞİNİ SÖMÜRMEDİĞİNİ, iddianın tamamen asılsız olduğunu açıkça anlatmıştır.

17. DELİL: Dava dosyasına “sanıkların telefon görüşmeleri” diye aktarılan tutanakların hiçbirinin davada yargılanan kişilere ait olmadığı, sanıklarla uzaktan yakından alakası bulunmayan, kim olduğu belli olmayan kişilerin oluşturduğu suni konuşmalar olduğu ve hepsinden öte bu tutanakların yasadışı nitelik taşıdığı ortaya çıkmıştır. Nitekim mahkeme dosyalarında BU TARZ BİR BANT KAYDI YOKTUR.

18. DELİL: Sayın Adnan Oktar’ın Harun Yahya müstear adıyla kaleme aldığı eserleriyle ilgili İTHAMLARIN BİLİMDIŞI VE GERÇEKDIŞI OLDUĞU, İlahiyat Fakülteleri’nin öğretim görevlileri tarafından bu eserler hakkında düzenlenen bilirkişi raporlarıyla belgelenmiştir.

19. DELİL: Davada yargılanan kişilerin Babuna Kampanyası kanalıyla haksız gelir temin ettikleri şeklindeki iddianın gerçekdışı olduğu, BAV Camiası’nın bu kampanyayla ilgisinin bulunmadığı ve söz konusu kampanyada herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı 5 AYRI YARGI KARARIYLA kesinlik kazanmıştır.

20. DELİL: Davada yargılanan kişilere ait şirketlerin tüm defterleri, kazançları, gelirleri, hesapları en ince ayrıntısına kadar incelenmiştir. Bu incelemelerin tümü usulsüz kazanç iddialarını çürüten resmi raporlara dönüşmüştür.

Bilim Araştırma Vakfı Davası hakkındaki bilgi, belge ve adli dökümanları www.bav-savunma.org sitesinde bulabilirsiniz.

Ebru Şimşek'in iddialarının iftira mahiyetinde olduğunu ortaya koyan adli belgelerin tümünü

www.ebrusimsekolayininperdearkasi.com adresinde bulabilirsiniz.

Bu ilan tam sayfa olarak

06 OCAK 2008 Vakit
10 OCAK 2008 Vakit
11 OCAK 2008 Vakit
06 OCAK 2008 Milli Gazete
08 OCAK 2008 Milli Gazete
11 OCAK 2008 Milli Gazete
07 OCAK 2008 Yeni Şafak
09 OCAK 2008 Yeni Şafak
11 OCAK 2008 Yeni Şafak
08 OCAK 2008 Türkiye
07 OCAK 2008 Yeniçağ
07 OCAK 2008 Önce Vatan
08 OCAK 2008 Önce Vatan
09 OCAK 2008 Önce Vatan

yayınlanmıştır.



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

ADNAN OKTAR HAKKINDAKİ İDDİALARI CEVAPLIYOR

Sayın Adnan Oktar hakkındaki tüm iddialara cevap verdi...


http://www.youtube.com/watch?v=CQfM09Hl_4o




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Sayın Adnan Oktar'a Gönderilmiş Bir Teşekkür Mektubu- Prof. M.D. Aeschliman

İSVİÇRETASIS (İSVİÇRE AMERİKAN OKULU)

13 Mayıs 2006

Sayın Yahya Bey,Kısa süre önce Türkiye’ye yaptığım ziyarette, İstanbul’daki bir kitapçıda göze çarpan bir biçimde ilanı bulunan eserlerinizden bazılarını görme fırsatına ulaştım. Sizin ele almış olduğunuz konuların bazıları hakkında ben de yazı yazıp ders verdiğim için ve önemli güncel konularda bir Türk görüşünü almaya çok hevesli olduğumdan ötürü, birkaç kitabınızı satın aldım ve eşimle Türkiye’de bulunduğumuz sekiz keyifli gün boyunca çoğunu okudum.

Faşizm: Darwinizmin Kanlı İdeolojisi, Darwinizm'in İnsanlığa Getirdiği Belalar ve İslam Terörü Lanetler adlı kitaplarınızı ne kadar takdir ettiğimi söylemek istiyorum.

Evrim Aldatmacası'nı daha az okuyabildim ancak okuduğum kısmını fazlasıyla takdir ettim. 19. yüzyılın sonundan itibaren Batı'ya (ve Japonya’ya) ve akabinde de tüm dünyaya acı veren en olumsuz entelektüel gelişmelerle kültürel dinamiklerin bazılarını seçip açıklamışsınız...

Büyük ölçüde fikirlerine mutabık olduğum düşünceli, ılımlı bir Türk Müslüman tarafından yazılan kitapları okumaktan özellikle pek memnuniyet duydum...

Güzel çalışmanızın karşılığını vermek ve belki de sizinle bir diyalog başlatabilmek adına aynı konulardaki kendi eserlerimden bazılarını ekte gönderiyorum..

Eşim ve ben Türkiye’ye yaptığımız bu ziyaretten büyük keyif aldık... En değerli keşfim ise sizin yazılarınız oldu.

En içten dileklerimle,

Prof. M.D. Aeschliman ABD-Boston Üniversitesi, Eğitim ProfesörüİSVİÇRE-İtalyan İsviçre Üniversitesi, Anglo-Amerikan Kültürü Profesörü






mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Fransız Üniversitelerde Evrim Teorisi Sorgulanmaya Başlandı/ Fransa/Politis

Fransa'nın haftalık haber dergilerinden Politis, 18-24 Ekim 2007 tarihli sayısında kapak konusunu "Darwine Karşı Yaratılışçı Atak" başlığı ile evrim karşıtı yaratılışçı çalışmalara ayırdı. Ingrid Merckx'in dört sayfada incelediği konuda, asıl olarak Yaratılış Atlası'nın Fransa'daki etkileri üzerinde duruldu. Yaratılış Atlası'nın ülkede yaygınlaşmasının ardından, üniversite öğrencilerinin artık evrim teorisini sorgulamaya başladığı bildirilerek, şöyle ifade edildi: "Üniversiteler bu durumun farkına çok geç vardılar. Öğrencilerinin bir gün kendilerine bu sorularla saldırıya geçeceğini hiç beklemiyorlardı."

Fransa'da yaratılış inancının yaygınlaşması ile birlikte, Darwinist çevrelerdeki panik de artmaya başladı. Evrim teorisinin sorgulanmasına dahi karşı çıkan Darwinist, materyalist çevreler, "Anti-Darwinistler "şüpheye izin verilmelidir, tartışmaya açık olmak gerekir, demokrat olmak gerekir" diyorlar." şeklindeki şikayetleri ile, evrimi bir dogma olarak kabul ettiklerini ve teoriye körü körüne bağlılık gösterdiklerini bir kez daha teyit etmişlerdir.

Söz konusu haberde, Fransa'da evrim teorisine olan inancın giderek zayıfladığı ve buna dikkat çekmek için konferanslar düzenlendiği aktarıldı. Haberde Atlas'la ilgili verilen bilgilerden bir kısmı şöyledir:

Geçtiğimiz yıl Şubat ayında, yüzlerce Fransız kuruma Yaratılış Atlası gönderildi. 700 sayfalık resimli eser, evrim teorisini yargılarken, Yaratılışçılığı savunuyordu. Eser Harun Yahya imzası taşıyordu. http://www.bookglobal.net/aracılığıyla fikirlerini yayan, Müslüman bir Türk olan Harun Yahya, hayvan türlerinin yaratıldıklarından bu yana hiç değişmediklerini ispatlamaya çalışırken; Darwin'in tezlerinin ise terörizmin gerçek kaynağı olduğunu söylüyordu.
KAYNAK: http://www.dunyadanyankilar.com/haberDetay.php?haberId=694

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Avrupa Konseyi Basın Toplantısında Yaratılış Atlası

Merkezi Fransa'nın Strasbourg şehri olan Avrupa Konseyi'nin, 4 Ekim 2007 tarihinde, okullarda yaratılışçılığın okutulması yönündeki girişimleri değerlendiren oturumundan sonra, bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantının ana konusu, toplantı boyunca masada duran Yaratılış Atlası oldu.
Konseye son olarak rapor sunan Lüksemburglu politikacı Anne Brasseur, basın toplantısında Yaratılış Atlası'nı kaldırıp gazetecilere göstererek, kitapla ilgili şunları açıkladı:

Harun Yahya, Müslüman, Türk yaratılışçıdır. Bu ilk cildi. 2 cildi daha var. Avrupa'ya yollandı. İki dilde. İngilizce ve Fransızca. Evrim teorisinin yalan olduğu, Darwinizm'in terörün kaynağı olduğu, 20. yıldaki diktatörlerden vs. sorumlu olduğu anlatılıyor...
Bir gazetecinin hazırlanan rapora karşı tepki mesajları gelmesiyle ilgili sorusuna, parlamenterlerden şöyle bir yanıt geldi:

Genelde olumsuz elektronik posta geldi. Rapora taraftar olan çok az mektup geldi. Hep rapora karşı olan mektuplardı. Genelde komisyonu ve beni ifade özgürlüğüne saygısı olmayan, din özgürlüğüne saygısı olmayan bir kişi olarak tanımlıyorlardı...

Milliyet muhabirinin "Birçok kez Harun Yahya'dan ve Yaratılış Atlası'ndan bahsettiniz." diyerek başladığı sorusunu, Fransız politikacı Jacques Legendre cevaplarken şöyle bildirdi:
Bana da geldi. Kuzeyde, benim yaşadığım yerdeki liseler, kolejlere, kütüphanelere gönderildi. Bir not var kütüphanelere vs. öğrencilerin incelemesi üzerine koyabilirsiniz diyorlar. Çok pahalı bir kitap. Basım kalitesi ortada...


Gazeteciler Yaratılış Atlası'nı tehlikeli olarak gösteren ve yaratılışın okullarda okutulmasını engelleme girişiminde bulunan parlamenterleri, sorularıyla köşeye sıkıştırdılar. Gazeteciler, kitap yasaklamanın alenen bir sansür olduğu, ifade özgürlüğüne karşı bir eylem olduğu, bu şekilde eğitimde eşitlik ilkesinin göz ardı edildiği yönünde eleştirel sorular yönelttiler. Hatta Yaratılış Atlası'nı toplatarak yakmayı düşünüp düşünmediklerini sordular.



Avrupa Konseyi, Yaratılış Atlası'na karşı tutumu ile demokrasi, fikir ve inanç özgürlüğü gibi kavramları, kendi fikirleri ile çatıştığında kolaylıkla göz ardı edebileceğini açıkça göstermiştir. Avrupa'nın iddia ettiği gibi demokratik olmadığı, fikir ve inanç özgürlüğüne gerektiği gibi değer vermediği ve asıl insan haklarını ihlal edenlerin kendileri olduğu net bir şekilde ortaya konmuştur. Sadece yönetimlerin uygun gördükleri fikirlerin okunabilmesi, faşizan bir anlayıştır. Evrim teorisinin sorgulanmasına, eleştirilmesine dahi tahammül edemeyen zihniyet ise, dogmatik düşünce şeklinin ta kendisidir.
Diğer taraftan fikirden bu denli korkulması, sadece Allah'ın varlığını, birliğini ispatladığı için Yaratılış Atlası'nın tehlikeli görülmesi, bu kitaptaki mesajın doğruluğunu tasdik eder. Bir Kuran ayetinde Yüce Rabbimiz şöyle bildirmektedir:

Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)

KAYNAK: http://www.dunyadanyankilar.com/haberDetay.php?haberId=691

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Yaratılış İnancı Güçlenerek Yükselişte /FRANSA/ Le Monde

Fransa'nın önde gelen günlük gazetelerinden Le Monde, 26 Haziran 2007 tarihli yayınında bir kez daha Yaratılış Atlası'na yer verdi. 400.000 tirajlı gazetenin söz konusu haberinde, yaratılışçı görüşlerin Avrupa Konseyi'nde tartışılmasından; evrimciliğin Stalinizm, Nazizim ve terörizmle eş tutulmasından ve yaratılışçı düşünce tarzının "güçlenerek yükşelişiyle karşı kaşıya" olunduğundan bahsedildi. Ayrıca haberde şöyle bildirildi:

19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan yaratılışçı akım, doğal seleksiyon ile türlerin evrimleştiği teorisini bir kenara atarak, dünyanın Allah tarafından yaratıldığı fikrini savunuyor... Fransa’da en son atak, Şubat ayında gerçekleşti: Rapora göre İslami Yaratılışçılığın başlıca merkezlerinden biri olan Türkiye’den gelen bir Yaratılış Atlası okullara dağıtıldı... Atlas, evrimin bir aldatmaca, yaratılışın ise bir gerçek olduğunu gösterme amacını taşıyordu...

KAYNAK: www.dunyadanyankilar.com

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Kuran'a Dayalı Yaratılışçılık -FRANSA/ La Croix

Paris'te basılan ve tirajı 100.000 civarında olan günlük La Croix gazetesi, 29 Mart 2007 tarihli sayısında, bir kez daha Yaratılış Atlası ile ilgili bir habere yer verdi. Bu Fransızca gazetede yer alan "Darwinizme Karşı Yeni Ataklar" başlıklı haberde, Yaratılış Atlası ile birlikte, evrim teorisine karşı girişimlerin yoğunlaştığına dikkat çekildi. Hıristiyan bilim adamlarının "Evrime Karşı Yaratılış" konulu bir konferansı düzenlediklerinden, bir Fransız televizyon kanalında "sadece tesadüf ve doğal seleksiyonu kabul eden Darwinci teoriye ters düşen" bir belgeselin yayınlanmasından bahsedildi. Atlas'la ilgili ise, "Şubat ayında çok sayıda üniversite ve okul, evrimin hiçbir zaman gerçekleşmediğini empoze eden bir eser aldılar. (Bkz. La Croix, 6 Şubat 2007)... Yazarın da belirttiği gibi, bu eserdeki yaratılışçılık Kuran’ı referans alıyordu." şeklinde bildirildi.

KAYNAK: www.dunyadanyankilar.com

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Böceklerde Uçuşun Kökeni Evrimciler İçin Bir Çıkmazdır

En eski böcek fosilleri, Devoniyen devrine (417-354 milyon yıl öncesine) aittir. Bu döneme ait fosil tabakalarında böcekler, kusursuz yapılarıyla bir anda ortaya çıkmaktadırlar ve ataları olarak belirlenebilecek hiçbir canlı yoktur. Bu nedenle ünlü Fransız paleontolog Pierre Paul Grassé, "böceklerin kökeni konusunda tam bir karanlık içindeyiz" demektedir. (Pierre P. Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 30)

Örneğin hamam böcekleri yeryüzü katmanlarında aniden ve bugünkü yapılarıyla belirirler. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Betty Faber, "350 milyon yıl öncesine ait hamam böceği fosillerinin günümüzdekilerle aynı olduğunu" bildirmektedir. (M. Kusinitz, Science World, 4 Şubat 1983, s. 19)

Örümcek, kene ve kırkayak gibi canlılar ise gerçekte böcek değildir, ama çoğunlukla böcek olarak anılır. American Association for the Advancement of Science'ın (Amerikan Bilimsel Gelişim Topluluğu) 1983'teki yıllık toplantısında, bu canlılarla ilgili çok önemli fosil bulguları sunulmuştur. Örümcek, kene ve kırkayaklara ait olan 380 milyon yıllık bu fosillerin en dikkat çekici özelliği ise, yaşayan örneklerinden farksız oluşlarıdır. Bulguları inceleyen bilim adamlarından biri, fosiller hakkında "sanki dün ölmüş gibiler" yorumunu yapmıştır. (New York Times Press Service, San Diego Union, 29 Mayıs 1983; W. A. Shear, Science, cilt 224, 1984, s. 494.)

Uçabilen böceklerin bilinen en eski örneği ise yusufçuktur. Bunlar Pennsylvanian devrinde (325-286 milyon yıl önce) ortaya çıkarlar; fosil kayıtlarında tıpkı diğer türler gibi, aniden belirirler ve ataları yoktur. Örneğin Pennsylvanian devrine ait 320 milyon yıllık bir yusufçuk fosili, günümüzdeki örnekleri ile aynı kanat yapısına ve özelliklere sahiptir.

Evrimciler açısından bir diğer çıkmaz da yusufçuk ve sinek gibi uçucu böceklerin, kanatları olmayan diğer böcek türleri ile birlikte aynı fosil katmanlarında bulunmalarıdır. Bu da kanatlı böceklerin, kanatsız böceklerden evrimleştiği iddiasını alt üst etmektedir. Biomechanics in Evolution (Evrimde Biyomekanik) adlı kitaplarında, Robin Wootton ve Charles P. Ellington bu konuda şunları söylemektedirler:

Böcekler, Orta ve Üst Karbonifer devirlerinde ilk kez ortaya çıktıklarında, birbirlerinden çok farklıdır ve büyük bir bölümü de kanatlıdır. Birkaç tane kanatsız ve daha ilkel böcek vardır, ama hiçbir ara form bilinmemektedir. (R. J. Wootton, C. P. Ellington, "Biomechanics and the Origin of Insect Flight", Biomechanics in Evolution, ed. J. M. V. Rayner, R. J. Wootton, Cambridge University Press, Cambridge, 1991, s. 99.)

Evrim teorisinin iddiası, canlıların ilkelden gelişmişe doğru evrim geçirdiğidir. O halde böceklerin günümüzdekilerle aynı özellikleri taşımaları ve kendilerinden önce yaşamış ilkel canlılar olmaması, bunların evrimle var olmadıklarının kesin bir delilidir. Böcekleri de -diğer tüm canlılar gibi- kendilerine uçuş özelliği kazandıran vücut tasarımları ve kanatları ile, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah yaratmıştır.

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9399




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Elçilerin Hikmetli Anlatım Özellikleri

"Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez." (Bakara Suresi, 269)

Yüce Allah’ın seçtiği elçilerin tek bir amacı vardır: Din ahlakını tebliğ etmek. Allah’ın "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır..." (Nahl Suresi, 125) emrini yerine getiren elçiler, Allah'ın dinini anlatmak, Allah’ın ayetleri ile öğüt vermek, iyiliği emredip kötülükten men etmekle yükümlüdürler. Elçiler bu yükümlülüklerini yerine getirirken son derece akılcı yöntemler ve örnekler kullanırlar.

Allah'ı razı etmek ve karşıdaki kişinin de Allah'ın razı olacağı ahlakta bir insan olmasına vesile olmak amacıyla yapılan ve Yüce Allah’ın ilhamı ile gerçekleşen bu hikmetli anlatım tarzları tüm müminler için örnek oluşturur. Bu özelliklerden bir kısmını birkaç başlık altında inceleyebiliriz.

Akılcı Cevaplar Vermeleri

Yüce Allah’ın varlığını ve kudretini insanlara anlatan peygamberler her zaman inkarcıların sapkın bakış açılarını ve sorularını geçersiz hale getirmek için hikmetli ve akılcı anlatımlar kullanmışlardır. Mal, mülk ve iktidarından dolayı böbürlenerek büyüklük taslayan, tarihi kaynaklarda “Nemrud” olarak anılan azgın hükümdara Hz. İbrahim’in vermiş olduğu hikmetli cevap bu konuda güzel örnek oluşturur:

Allah, kendisine mülk verdi diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara Suresi, 258)

Hikmetli Örnekler Kullanmaları

Yüce Allah’ın seçtiği elçilerin konuşmaları çok özlü ve kısadır. Kuşkusuz bu anlatımda Yüce Allah’ın boş konuşmalardan yüz çevrilmesini (Kasas Suresi, 55) emretmesinin de büyük etkisi vardır. Böylelikle insanlar anlatılanları daha kolay anlayabilecek ve düşünebileceklerdir. Örneğin Peygamber Efendimiz (sav)’in dini konuları tebliğ ederken verdiği bu hikmetli örneklerden bir kısmı şöyledir:

Peygamberimiz (sav)’in Şirk Konusundaki Hikmetli Örneği

"Şirk ümmetimde düz taşta karanlık gecede karıncaların gezinişinden daha gizlidir. Alameti, adaletsizlikten dolayı muhabbet ve adaletten dolayı da buğz etmektir. Ve din, Allah için sevgi ve Allah için buğzdan başka nedir? Allah Teala buyurdu ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız Bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 215/16)

Müminleri Güzel Ahlaka Davet Eden Hikmetli Örnekler

"Sirke balı bozduğu gibi, kötü huy da ameli ifsad eder (bozar)." (51- İbn Hıbban; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111)

"Müminin şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır." (İbn Hıbban, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111–112)

İnsanları Düşünmeye Yönlendirmeleri

Elçilerin tebliğ yaparken kullandıkları en etkili yöntemlerden biri, Allah’ı anlatırken insanların vicdanlarını harekete geçirecek, onları düşündürecek yöntemler izlemeleridir. Bu amaçla onlara sorular sorarak düşünmelerini sağlamış ve böylece içinde bulundukları sapkınlığı ispat etmişlerdir. Hz. İbrahim’in hikmetli anlatımı bu konuda örnek oluşturur. Hz. İbrahim, kavminin taptığı putların şuursuz birer tahta ve taş parçasından ibaret olduğunu onlara göstermek için putları kırmış, fakat en büyük putu bırakarak putları kıranın o olduğunu söylemiştir. Böylece Yüce Allah’ın ilhamıyla kurduğu ince plan sayesinde kavminin inançlarını çürütmüş ve onların sorularına verdiği hikmetli cevaplar ile onların da aklen ve kalben buna ikna olmalarını sağlamıştır. Konuyla ilgili ayetler şöyledir:

Dediler ki: “Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?” “Hayır” dedi. “Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.” Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; “Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)” dediler. Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: “Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin. Dedi ki: “O halde, Allah’ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız? Dediler ki “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.” (Enbiya Suresi, 62–68)

Her Olayda Tüm Gücün Yüce Allah’a Ait olduğunu Anlatmaları

Elçiler herhangi bir başarı elde ettiklerinde, bir zafer kazandıklarında ya da Allah’tan kendilerine bir nimet verildiğinde etrafındakilere hemen Allah’ı tesbih etmelerini hatırlatmış ve tüm gücün Allah’a ait olduğunu anlatmışlardır. Örneğin Hz. Süleyman’ın Sebe halkını imana çağırması üzerine Sebe Melikesi Hz. Süleyman’a bir hediye göndermiş ancak bu hediye Hz. Süleyman tarafından kabul edilmemiştir. Hediyenin geri çevrilme sebebi, hediyeyi getiren elçilere Hz. Süleyman tarafından çok hikmetli bir anlatımla açıklanmıştır:

(Elçi hediyelerle) Süleyman’a geldiği zaman: “Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz” dedi. (Neml Suresi, 36)

Hz. Zülkarneyn de yapacağı yardım karşılığında kendisine vergi vermek isteyen kavme aynı şekilde karşılık vermiştir:

Dedi ki: “Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan) daha hayırlıdır… (Kehf Suresi, 95)

Kendilerine Yöneltilen Soruların Cevabını Vermeden Önce Karşılarındakileri Uyarmaları

Elçilerin güvenilir ve güzel ahlaklı insanlar oldukları onları ilk kez gören insanlar tarafından da hemen anlaşılır. Tarih boyunca elçiler, daima danışılacak ve öğütleri doğrultusunda hareket edilecek kişiler olarak görülmüşlerdir. Bu nedenle insanlar herhangi bir konu hakkında danışmak amacıyla elçilere geldikleri zaman, elçiler konuşmanın seyrini en hayırlı olacak şekilde yönlendirmiş, onların merak ettikleri konulardan önce, Allah’ın varlığını ve birliğini anlatarak, iman etmenin güzelliğine dair bilgiler vererek, daima daha hikmetli bir konuşma yöntemi izlemişlerdir. Bu konudaki en çarpıcı örneklerden biri, zindandaki arkadaşlarının rüyalarının yorumunu sorması üzerine Hz. Yusuf’un yaptığı tebliğdir:

Dedi ki: "Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim. Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler. Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı? Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, Kendisi’nden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler." (Yusuf Suresi, 37–40)

Hz. Yusuf bu hatırlatmayı yaptıktan sonra arkadaşlarının sorduğu soruya cevap vererek rüyalarının yorumunu söylemiştir.

Üsluplarındaki Hikmet

Peygamberler insanlara din ahlakını tebliğ ederken karşılarındaki kişi ne kadar inkarcı ve azgın olursa olsun daima yumuşak söz söylemişlerdir. Çünkü sözün güzel olanının seçilmesi ve güzel bir üslubun kullanılması karşıdaki kişinin kalbine etki ederek, din ahlakını anlamasına vesile olabilir. Nitekim Yüce Allah Hz. Musa’ya, Firavun’a tebliğ yaparken “Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.” (Taha Suresi, 44) ayeti ile ılımlı ve yumuşak bir üslup kullanmasını emretmiştir.

Sonuç

Elçilerin anlatım üsluplarının hikmetli olmasının en önemli nedeni samimi ve doğal olmalarıdır. İçten gelen, samimi bir anlatım şekli Allah’ın izni ile her zaman insanların kalplerine ve vicdanlarına etki eder. Çünkü Allah’ın varlığı apaçıktır ve mümin bu kesin gerçeği içinden geldiği gibi doğal bir üslupla anlatır. Müminler bu anlatım biçiminde uzun ve sıra dışı cümleler yerine kısa ve akılda kalıcı örneklerden oluşan, karşıdaki kişinin aklının çalışmasına ve vicdanının etkilenmesine yönelik, düşünmeye sevk eden, daima Allah’ı hatırlatan, iyiliği emredip kötülükten sakındıran yumuşak bir üslup kullanırlar. Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütler tüm bu hikmetli anlatım biçimlerini kapsar.

Hani Lokman oğluna -öğüt vererek- demişti ki; "Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür. (Lokman Suresi 13)

Ey oğlum, (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir (açığa çıkarır). Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır. Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma'rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir. İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." (Lokman Suresi, 16–19)

Konuşmada hikmet, yani özlü, isabetli, ihtiyaca yönelik, ikna ve tatmin edici, etkileyici bir biçimde konuşmak büyük bir sanattır. Yüce Allah, Kuran'da, bu özelliği sevdiği kullarına verdiğini bildirir. Hz. Davud için "Onun mülkünü güçlendirmiştik, Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik" (Sad Suresi, 20) ifadesi ile bu konuya dikkat çekilir.

Allah'ın Kuran’da bildirdiği, "Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım" (Furkan Suresi, 33) hükmüne göre, inkarcıların öne sürdüğü her türlü çarpık mantığın cevabı Kuran'da vardır. Mümin, Kuran'ı çok iyi bilir, özümser ve karşılaştığı her olayı Kuran süzgecinden geçirerek yorumlarsa, karşı tarafın soru ve çarpık mantıklarına karşı en isabetli ve en hikmetli cevabı verebilir.


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir