Sabırla Dua Etmenin Önemi

İnsanlar için neyin hayırlı olduğunu en iyi bilen Allah (cc)'tır. "... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz" (Bakara Suresi, 216) ayeti, bu gerçeği haber vermektedir. Bu nedenle insan Yüce Rabbimiz’den bir istekte bulunduğunda sabırla duasına devam etmeli, Allah (cc)’ın icabetini en güzel tavırları göstermeye devam ederek beklemelidir. Pek çok hikmete binaen Yüce Allah (cc), kişiye dua ederek talep ettiği şeyi hemen vermeyebilir. Ancak dua etmek Yüce Allah (cc)'a olan yakınlığın ve teslimiyetin artmasına vesile olan bir ibadettir. Bu nedenle sabırla yapılan bir dua sonucunda bu kişi hem eğitilir hem de manevi yönden üstün bir olgunluğa ulaşır. Dolayısıyla böyle bir durumda mümin kişi, duasının karşılığını derin bir manevi hal kazanarak da alır.

Yüce Rabbimiz dua edenlere istediklerinin dışında, daha hayırlı başka nimetler de verebilir. Her durumda, Allah (cc)’a teslim olup iman etmiş bir müminin göstereceği sabır ve sadakat, Yüce Rabbimiz’in hoşnutluğunu umabileceği çok güzel bir tavır olacaktır. Nitekim dua eden insanın, duasında sabırlı ve kararlı olması, Allah (cc)'ın rahmetinden asla ümit kesmemesi gerektiği Kuran’da bildirilmiştir. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:

"Sabır ve duayla yardım dileyin. Bu şüphesiz, huşu duyanların dışındakiler için ağır bir yüktür." (Bakara Suresi, 45)

Büyük İslam alimi Geylani Hazretleri de Allah (cc)’a sürekli olarak yönelmenin ve sabırla edilen duanın önemini bir eserinde şöyle anlatmıştır:

Ey Allah'ın kulları! Akıllı olun, ölmeden evvel Rabbiniz'i tanıyın. Gece gündüz hep O’ndan isteyin. Versin vermesin O’ndan istemek bir ibadettir. İstediklerimiz verilmedi diye acele etmeyin. İstemekten usanmayın... İcabeti gecikse de, merak etmeyin siz isteyin. O’na hiç ama hiç itiraz etmeyin. (Kalpleri Aydınlatan Sözler, Abdülkadir Geylani, s. 88, Derleyen: Şeyh Muhammed Abdülkerim El-Kesnezazi)

Tarih boyunca tüm elçiler, peygamberler ve salih müminler ömürlerinin sonuna kadar her konuda Rabbimiz’e sabırla, teslimiyetle ve samimiyetle dua etmişlerdir. Yüce Rabbimiz kimi zaman onlara istediklerini hemen, kimi zaman ise yıllar sonra vermiştir. Örneğin Hz. Yakub'un, Allah (cc)’ın duasına icabet etmesiyle yıllar sonra oğlu Hz. Yusuf'a kavuştuğu, Hz. Yusuf'un yıllar boyu kaldığı zindandan uzun zaman sonra kurtularak güç ve iktidar sahibi olduğu Kuran’da haber verilmektedir. Allah (cc) salih kullarının dualarının karşılığını belirli bir süre ertelemekle onlara hayır dilemiş, onları bu vesilelerle olgunlaştırmış, eğitmiş, sadakat ve ihlaslarını pekiştirmiş, onları cennette en yüksek makamlarla ödüllendirilen kullar haline getirmiştir.

Bu nedenle herhangi bir konuda, bir duanın karşılığını görmek için aceleci davranmak doğru değildir. Müminin sorumluluğu Rabbimiz’e kul olması ve O'nun kendisi için belirlediği kadere gönülden rıza göstermesidir. Duayı, Rabbimiz'e yaklaşmak için bir yol ve bir ibadet olarak yerine getirmeli, Yüce Allah (cc)'ın bunun ardından yarattığı güzel sonucun ise kendisi için en hayırlısı olduğunu bilerek tevekkül etmelidir.


http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9254



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Fethiye Anadolu Öğretmen Lisesi'nde Fosil Sergisi

Gerçek bir kültür hazinesi konumunda olan milyonlarca yıllık fosilleri, Antropoloji ve Paleantropoloji biliminin ulaşmış olduğu son bulguları, öğrencilerimizin ilgisine sunmak, ilgilendirmek ve bilimsel gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla Doğa ve İnsan Sağlığı derneğince tüm Türkiyede düzenlenen sergi okulumuzda da düzenlendi. Sergi ögrencilerimizin büyük ilgisini çekti. Ögrencilere bilgi verildi ve sorular cevaplandı.

http://www.fethiyeaol.k12.tr/haberler_ayrinti.aspx?id=11


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

İman Edenler Allah (cc)'ı Sürekli Zikrederler

Yüce Allah (cc)’ın üstün ahlak sahibi elçileri peygamberlerimiz, Rabbimiz’e olan son derece güçlü, derin ve içli sevgileriyle, bağlılıklarıyla tüm iman edenlere örnektirler. Müminler, Kuran’da da örnek verilen böyle bir sevgiyi yaşamak için Yüce Allah (cc)’a yakınlaşmaya vesileler ararlar, hayatlarını bu amaca uygun biçimde düzenlerler. Dünyada bilinen her türlü sevgiden çok daha yüce olan Allah (cc) sevgisi için gösterilecek çabanın temelinde samimi olarak dua ve tefekkür etmek, gönülden Allah (cc)'ı zikretmek vardır.

Allah (cc)’ın yarattığı bütün nimetler insana benzersiz, büyük bir zevk ve huzur verir. Etrafına akıl ve hikmet gözüyle bakan bir insan nereye dönse nefes kesecek bir güzelliğin ve üstünlüğün tecellileriyle karşılaşır. İnsan, hayvan veya bir bitki; hangi canlıyı incelese mükemmel bir estetiğin ve mühendislik harikalığının hakim olduğunu görür. Rabbimiz’in yarattıklarına duyulan hayranlık ve bunun sonucunda oluşan Allah korkusu (haşyet) ise, insanın her an Yüce Allah (cc)’ı zikretmesine ve şükretmesine vesile olur. Kalbinde ve dilinde hep Allah (cc)’ın zikri olan bir mümin, Rahman ve Rahim olan Rabbimiz’in azametine ve kudretine teslim olur ve boyun eğer; yalnızca O’nu razı etmek için yaşar. Allah (cc) sevgisini en derin ve içli şekilde yaşayan ve bunun sonucunda kalplerinde derin bir sevgi duyarlılığı oluşan müminlerin Allah (cc)’ın elçilerine olan sevgileri de çok üstün olur. Rabbimiz’in seçtiği çok değerli insanlar olan elçiler, müminlerin dünya üzerinde en sevdikleri kişilerdendir. Müminlerin Peygamber Efendimiz (sav)’e olan güçlü sevgileri ve bağlılıkları pek çok ayette de haber verilmektedir.

İmam Gazali Hazretleri, Allah (cc)’ı sürekli zikreden müminlerin tavırlarını şöyle anlatmaktadır:

Sevginin alametlerinden bir diğeri de kişinin Allah’ı zikretmeğe aşırı düşkünlüğüdür. Öyle ki ne dili bir an zikirden gevşeklik gösterir ne de kalbi zikirden soyutlanır. Öyle ya bir nesneyi seven onu sıkça anar, onunla ilgili şeyleri ekseriye gündeme getirir. Allah (cc)’ı sevmenin belirtileri Allah (cc)’ı zikretmeği sevmek, O’nun kelamı olan Kur’anı sevmek, Allah Resulü’ne muhabbet beslemek, Allah Resulü ile ilgili her şeye alaka duymaktır.

Sevgi güçlendiğinde sevgiliden taşarak sevgiliyi kucaklayan, sevgili ile ilgili, sevgiliyi çevreleyen her şeye sirayet eder. Bu sevgide ortaklık değildir. Sevgilinin elçisini seven sevgilisinin elçisi olduğu için sever, sevgilinin gönderdiği elçinin sözlerini seven sözler sevgilisine ait olduğu için sever ve sevgisi ondan başkasına yönelmez, dahası tüm bunlar sevgideki kemalinin, mükemmel sevgisinin kanıtlarıdır. Kalbinde Allah sevgisi tamamen baskın olan, hepsi O’nun yarattıkları olduğundan tüm varlıkları sevgiyle kucaklar. ( İhya’u Ulum’id-Din, 4. Cilt, İmam Gazali, s. 664)

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9154


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Birkaç Aşamalı Plan Yapabilen İmparator Tırtılı

Larva dönemini diğer tırtıllar gibi koza içinde geçiren bir tırtıl türü larvadan çıktıktan sonra üzerini bir yaprakla örterek kendini gizler. Tırtılın bu örtünme işini gerçekleştirme tarzı, önceden belirlenmiş son derece akılcı bir plan üzerinedir ve her aşaması beceri gerektirir. Çünkü yeşil, yaş bir yaprak bükülemeyeceği için tırtılın üzerini koruyucu bir kabuk gibi örtemez ve tırtılın bu sorunu bir şekilde çözmesi gerekir. Tırtıl, bu ilk sorunu akla gelebilecek en basit, ama amacına en uygun biçimde çözer. Önce yaprağın sapını ısırarak koparır. (Ancak daha önce yaprak düşmesin diye onu ipeği ile dala sıkıca bağlar.) Bu girişimin kaçınılmaz bir sonucu olarak yaprak kurumaya başlar ve bir süre sonra büzülür. Kuruyan bir yaprak aynı zamanda yuvarlaklaşır da. Bu sayede birkaç saat sonra tırtıl, içine girebileceği ideal bir yaprak boru elde etmiştir bile.

İlk bakışta bu tırtılın bir seri akıl gösterisinde bulunarak kendisine güvenli bir korunak hazırladığını düşünebilirsiniz. Bu doğrudur, ancak tırtıl kuru bir yaprağın içine saklanarak aynı zamanda kendini kolay bir yem haline de getirmiştir. Çünkü kuru bir yaprak her zaman için farklı renginden dolayı kuşların dikkatini daha çok üzerine çekecektir ve bu da tırtılın sonu demektir.

İşte bu noktada tırtıl bir buluş daha yapar ve kendini kuşların dikkatini çekecek bir yem olmaktan kurtarır. Tırtıl bu sorunu bir matematikçi gibi olasılık hesabı yaparak çözer; içine gireceği yaprak dışında beş-altı yaprağa daha aynı işlemleri uygular ve bunları, içine yatacağı yaprağın çevresine yine kendi ipeği ile bağlar. Böylece dalda bir tane değil, altı yedi tane kuru yaprak bulunur ve bunlardan yalnızca bir tanesinin içinde tırtıl saklıdır. Diğerleri boş birer tuzaktırlar. Bir kuş gelip de kuru yapraklara yönelirse, tırtılı avlama olasılığı 1/6 olacaktır.

Bütün bunların bilinçli davranışlar olduğu açıkça ortadadır. Ancak, mikroskopik bir beyne ve son derece basit bir sinir sistemine sahip bir tırtılın bu kadar bilinçli, planlı ve akılcı davranışlar sergilemesi mümkün müdür? Bu tırtılın düşünme gibi bir yeteneği yoktur ki, birkaç aşama sonrasını düşünebilsin. Tırtılın bunu bir başka tırtıldan öğrenmiş olmasının da imkanı yoktur. Aslında kendisini bekleyen tehlikeler olduğunun bile farkında değildir. Öyle ise düşmanları yanıltma fikrinin sahibi kimdir?

Bu soruları bir evrimci bilim adamına sorarsanız size açık ve kesin bir cevap asla veremeyecektir. Çünkü bu canlının bu aşamalı planı kendi kendine yapması mümkün değildir. Evrendeki tüm canlılar gibi bu tırtıl türü de Yüce Allah’ın ilhamıyla hareket etmektedir.

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9208


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Müminlerin Dualarındaki Teslimiyet

Dua, iman edenlerin Yüce Allah (cc)’a samimiyet ve içtenlikle, büyük bir istek ve şevkle yaptıkları, Rabbimiz’e olan yakınlıklarını ve teslimiyetlerini daha da artıran bir ibadettir. Allah (cc)’a yakınlaşmanın bir yolu olarak sabah akşam Rabbimiz'i zikreden müminler, tüm isteklerini herşeyin tek sahibi olan Allah (cc)’tan talep eder, yalnızca O’na sığınırlar. Dünyada ve ahirette iyilik ve güzellik isteyen müminlerin, Allah (cc)’tan kendilerine nimet olarak ne verilirse ona gönülden razı olmaları da onların ne kadar üstün ahlak sahibi olduklarını gösterir. Çünkü dua yalnızca isteklerin yerine gelmesi için değil aynı zamanda da Allah (cc)’a derin bir yakınlığa, Rabbimiz’in hoşnutluğunu kazanmaya vesile olması için yapılan bir ibadettir. Müminler ölene kadar, Allah (cc)'a olan yakınlaşma talepleri doğrultusunda Allah (cc)’a dua eder, Yüce Rabbimiz’in rızası için sabah akşam yalvarırlar. Hüccet’ül İslam İmam Gazali Hazretleri duanın bazı hikmetlerini İhya’u Ulum’id-Din adlı eserinde şöyle açıklamaktadır:

Allah Teala kullarını saf zikirlerini, kalbi huşularını ve deruni (içten gelen) yakarışlarını ortaya çıkarmak için kendilerini dua ile yükümlü kılmıştır. Böylece dua kalbin cilası, keşfin anahtarı, üstün lütufların kesintiye uğramadan devam etmelerinin sebebi olur. Su dolu testiyi taşımak, susuzluğu gidermek için su içmek, Allah’ın kazasına (Allah’ın ezeli ilmiyle bilip takdir ettiği olayların zamanı geldiğinde gerçekleşmesi) rıza göstermeğe ters düşmediği, susuzluğu gidermek için su içmek sebepleri yaratanın düzenlediği bir sebebe yapışmak olduğu gibi dua da Allah’ın tertip edip kendisine sarılmasını emrettiği bir sebeptir. (İhya’u Ulum’id-Din 4. Cilt, İmam Gazali, s:710)

İman edenler her an, Allah (cc)'ın varlığını ve yakınlığını hissederek dua ederler. Bir mümin tüm sıkıntılarını ve isteklerini Allah (cc)'a açar, O'na yalvarır. Hastalık, sıkıntı ya da darlık zamanlarında Rabbimiz’den yardım istedikleri gibi, bolluk, ferahlık, nimet ve güzelliklerle karşılaştıklarında da aynı ihlas ve yakınlıkla Yüce Allah (cc)'a yakarırlar. Kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi, herşeyden haberdar olan Yüce Rabbimiz, dualara icabet ettiğini Kuran’da insanlara şöyle müjdelemektedir:

Ancak şu da unutulmamalıdır ki, Allah (cc)’ın dualara icabet etmesi, dua ile istenilen şeylerin aynen gerçekleşmesi anlamına gelmeyebilir. Çünkü insan, bazen kendisine zarar verebilecek bir şeyi Allah (cc)'tan talep ediyor olabilir. "İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir" (İsra Suresi, 11) ayeti, bu gerçeği insanlara haber vermektedir. Sonsuz hikmet sahibi Allah (cc), kullarının sabrını denemek ve onları olgunlaştırmak için, vereceği nimetleri belli bir zaman sonra da verebilir. Bir çok hikmete binaen, Yüce Rabbimiz talep ettiğimizin daha azını veya daha fazlasını verebilir ya da hiç vermeyebilir. Ancak her durumda da Allah (cc) Kendisi'ne dua edenin duasına icabet eder. Müminler ise, Rabbimiz'e olan samimi güven ve teslimiyetlerinden dolayı ne olursa olsun herşeyde bir hayır olduğunu bilerek Allah (cc)’ın takdirine gönülden teslim olurlar.




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Adnan Oktar'ın Darwin Eleştirisi Rus Basınında

"Türk Rus" adlı internet sitesi, 19 Ekim 2007 tarihinde, Rusya'nın en çok okunan gazetesi Komsomolskaya Pravda'nın Adnan Oktar'la ilgili haberine yer verdi. "Adnan Hoca'nın Darwin Eleştirisi Rus Basınında: 'Bilim Tanrı'yı Arıyor'" başlıklı haberde şöyle aktarıldı:

Rusya’nın yüksek tirajlı günlük gazetelerinden Komsomolskaya Pravda, Darwin teorisi etrafındaki tartışmaların konu olduğu iki tam sayfalık bir yazıda, “Adnan Hoca” olarak bilinen Adnan Oktar’ı ön plana çıkardı. Yazıda, “Bilim Araştırma Vakfı üyesi Adnan Oktar’ın 20 yıl Darwin teorisini çürütmek için topladığı kanıtlar, kitap halinde yalnız 13 dilde ve 54 ülkede yayınlanmakla kalmadı, şimdi Rus internetine de çıktı.” denildikten sonra şöyle devam ediliyor:"Rus sitelerindeki yoğun tartışmalar incelendiğinde, birçok Rus vatandaşı ve bilim adamı da Adnan Oktar gibi Darwin teorisinin evrenin yaratılışını tam olarak izah edemediği görüşünde bileşiyor. Zaten birçok Rus bilim adamı da Darwin’in herşeyi sonuna kadar izah edemediğini biliyordu. Ancak Adnan Oktar’ın konuyu güncel hale getirerek, yeni kanıtlarla tartışmaya sunmuş olması işin püf noktasını oluşturdu."
... Yazıda, tartışmaların şu sorular etrafında döndüğü belirtiliyor:
"Evren yoktan nasıl yaratılır?
Herşeyin yaratılışında bir neden varsa, nedenin nedeni ne?
Enerji yoktan var ve vardan yok olmuyorsa nereden çıktı?
Zaman kavramı gerçekten var mı?
Yaratılan evren düzene mi yoksa kaosa doğru mu gidiyor?
Evren sonsuz gibi gözükse de sonun ötesinde ne var?..."



mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Darwin’in Avrupa’da İşi Zor / Almanya/Nürnberger Zeitung ve Nordbayerische Zeitung Furth

Nürnberger Zeitung ve Nordbayerische Zeitung Furth isimleriyle basılan Alman yerel günlük gazetesinin 26 Haziran 2007 sayısında, "Darwin'in Avrupa'da İşi Zor" başlıklı bir haber yer aldı. Yaklaşık 350 bin tirajlı bu Almanca gazetenin söz konusu haberinde, Avrupa Konseyi'nin Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası’na yönelik açıklamalarından bahsedildi. Haberde "Raporda Yaratılış Atlası adlı kitabı, tüm Avrupa’daki okullara gönderilmiş olan Türk yazar Adnan Oktar’ın da adı geçiyor." denilerek, yaratılışçılığın lise ve yüksek okullardaki etkisine, Avrupa'dan örnekler verildi.


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Darwin’in Teorisini Çöpe Atan Harun Yahya /İsviçre/Le Courrier

İsviçre, Cenevre'de basılan günlük gazete Le Courrier, 29 Ekim 2007 tarihli sayısında Sayın Adnan Oktar'dan "Evrimi reddeden ve Darwin’in teorisini çöpe atan Harun Yahya" olarak bahsetti. Söz konusu haberde, yaratılışçılığın Sünni Müslüman çevrede etkili bir şekilde yayılmasının, bu senenin en şaşırtıcı olaylarından biri olduğu ifade edildi. Bu gelişmenin sebebi olarak gösterilen Adnan Oktar'la ilgili şöyle bildirildi:

... Harun Yahya müstear isimli Türk bir yazar, Yaratılış Atlası isimli lüks ve son derece ağır eserinin yüklü miktarda dağıtımını gerçekleştirerek bir anda ün kazandı. Pek çok dile çevrilmiş olan eser, Amerika ve Avrupa’da sayısız lise ve üniversiteye taahhütlü ekspres paket şeklinde ulaştı. Hiç şüphesiz eğer Harun Yahya'nın... Arap ve Müslüman ülkelerdeki okullarda, komünizm ve Nazizmin kaynağı olarak gösterdiği Darwinizm'i ve evrim eğitimini, biyoloji derslerinden çıkarttırmaktaki azmi olmasaydı, böylesine tanınmış bir kişi olmazdı.


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Evrim Teorisine Saldırı: Yaratılış Atlası / Rusya Federasyonu/Kilise - Bilim Merkezi

Ortodoks Kilisesi'ne ait "Sedmitza" adlı "Kilise - Bilim Merkezi" sitesinde, 12 Ekim 2007 tarihinde Avrupa Konseyi'nin yaratılışçılığın okullarda okutulması ile ilgili kararlarına yer verildi. Haberde raporun "Darwin'in evrim teorisine son dönemlerde gerçekleştirilen saldırılar"dan bahsettiğine değinilerek, "Müslüman (Türk) yaratılışçılık konusu özellikle vurgulanıyor. Yaratılış Atlası adlı eserin, binlercesi Belçika, Fransa, İspanya ve İsviçre'de dağıtıldı." diye bildirildi. Ayrıca haberde yaratılışçılığın etkisinin Avrupa'da giderek arttığı, hatta Batı Avrupa ve eski SSCB ülkelerin daha dindar hale geldiklerinden ve yaratılışı okul programlarına almak için ciddi çaba gösterdiklerinden de bahsedildiği ifade edildi. Bu Hıristiyan sitede, Konsey'in kararı aşağıdaki ifadelerle eleştirilerek, durumun anormalliği vurgulandı:

Avrupa parlamentosunun yeni beyannamesi Darwin teorisinden şüphelenmeyi dahi yasaklamıştır ve şühpelenmenin insan hakları için tehlike oluşturduğunu iddia ediyor.


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Türkiye'de Yaratılış, Adnan Oktar Sayesinde Okullarda /ABD/The Economist

Londra merkezli, İngilizce olarak basılan haftalık ekonomi ve haber dergisi The Economist, yaratılış inancının yayılmasında Adnan Oktar'ın etkisine, bir kez daha yer verdi. Haftalık tirajı yaklaşık 1.2 milyon olan derginin 1 Kasım 2007 tarihli sayısında, Sayın Adnan Oktar'dan şöyle bahsedildi:

... Türk okullarında şimdi Akıllı Tasarım okutuluyor. Bu büyük ölçüde Bilim Araştırma Vakfı'nı kuran vaiz Adnan Oktar sayesinde. [Oktar] 4.5 milyon takipçisi olduğunu öne sürüyor ve onun Yaratılış Atlası kitabı bütün Müslüman dünyasında ve Avrupa’da dağıtıldı. Ayrıca onun organizasyonu, Darwin ile terörizm, faşizm ve komünizm arasında bağlantı kuruyor...


mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Darwinizm Çürütüldü Sitesi Der Spiegel'de

Avrupanın en büyük haftalık dergisi Der Spiegel, 26 Ekim 2007 tarihinde Harun Yahya'nın çalışmalarına bir kez daha yer verdi. 6.5 milyon okuyucusu olan dergide şöyle aktarıldı:

[Google arama sitesinde] ilk on satır www.DarwinismRefuted.com (Darwinizm Çürütüldü) ve Evolution-facts.org adreslerine ait linklerdi; yani Yaratılışçılara aitti... DarwinismRefuted.com’da evrim karşıtı pek çok kitap ve video bulunuyor. Darwinizm’in İnsanlığa Getirdiği Belalar, Evrim Aldatmacası, Türlerin Evrimi Yanılgısı bunlardan birkaçı. Site, İslami bir yaratılışçı olan Harun Yahya’ya ait. Yazarın asıl adı ise Adnan Oktar...

Habere konu olan site, Harun Yahya'nın çalışmalarından derlenerek hazırlanmış Darwinizm Çürütüldü sitesinin İngilizcesi.





mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Kuran Mucizeleri: Kuran'da Kanın Yasaklanmasının Hikmetleri 2

"O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Bakara Suresi, 173)

Kanın pH (asit ve baz dengesi) değeri zayıf beslenme veya zararlı kimyasalların etkisiyle, fazla asidik veya fazla alkali olursa, zararsız mikroplar hastalıklara sebep olacak şekilde biçim değiştirebilirler. Kaldı ki vücudun sağlıklı olması için, kanın pH değerinin de 7.3 civarında olması gereklidir. Bu değerdeki küçük farklılıklar bile, bu dengenin bozulmasına, mikroorganizmaların ortama ayak uydurmak için daha zaralı hale gelmesine sebep olabilir. Kanın steril olması, dışarıda bırakılan sütün bozulmasına benzetilebilir. Zaten kanın içinde bulunan mikroplar, kendilerini bu yeni ortama göre değiştirerek, zararlı etkiler gösterebilirler.

Tüm bunların yanı sıra, kan gıda maddesi olarak da uygun bir besin değildir. Kanda sindirimi mümkün albümin, globülin ve fibrinojen gibi proteinlerin miktarı azdır; 100 ml. kanda bu proteinlerin miktarı 8 gram kadardır. Aynı durum yağlar için de geçerlidir. Ayrıca kanda sindirimi çok zor olan ve midenin kabul etmediği kadar kompleks bir protein olan hemoglobin yüksek miktarda bulunur. Kanın pıhtılaşması durumunda, fibrinojen proteini, fibrine dönüşerek alyuvarları içeren bir ağ meydana getirir. Fibrin ise sindirimi en zor proteinlerden biri olarak, kanın sindirimini daha da güçleştirir. Sonuç olarak sağlık uzmanları, kanın hiçbir şekilde insan tüketimine uygun olmadığında hemfikirdirler.

Yüce Rabbimiz'in insana "Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı"ğını bildirdikten sonra, ayetin sonlarında "Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.)" şeklinde bildirmektedir. (Maide Suresi, 3) Allah'ın bu emrine uyarak, insan o dönem için hikmetini kavramadığı bir zarardan korunmaktadır. Allah'a inanıp güvenerek, O'nun emir ve yasaklarını uygulayanlar hem ahiretleri açısından hayırlı bir yaşam sürerler, hem de Allah'ın koruması ve sonsuz rahmeti altında yaşarlar.




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Mikro Askerler: Akyuvarlar


Bir damla kanın içinde akyuvar adı verilen yaklaşık 400 bin mikro asker bulunur. Hatta güçlü bir savunma yapılması gerekiyorsa normal şartlar altında kanın her milimetrekübünde akyuvar sayısı 7.000-10.000 arasındayken, birdenbire bu sayı 30.000'e kadar yükselebilir. Bu askerlerin görevi vücudu mikro düşmanlardan korumaktır. Akyuvarlar vücuda ait olmayan canlı cansız herşeyi yok etmek için programlanmışlardır. Bu nedenle vücuda giren bakterileri, virüsleri ve tehlike meydana getirebilecek her türlü maddeyi arar, bulur, izler ve en uygun anda yok ederler.

Akyuvarlar kandaki diğer hücrelerden yapısal olarak farklılıklar gösterirler. Örneğin alyuvarlarda çekirdek bulunmaz. Ancak akyuvarlar çekirdeklidir ve içlerinde bütün organeller bulunur. Bundan başka akyuvarlar birkaç gün hatta bir enfeksiyon sırasında birkaç saat yaşarlar. Bu kadar kısa bir yaşam zannedildiğinin aksine vücudun savunması açısından oldukça önemlidir. Çünkü savunma yapan yani yıpranmış olan akyuvar ölür ve daha o ölürken yerine hemen sağlıklı ve savunma kabiliyeti çok daha yüksek olan bir yenisi üretilir. Akyuvarlar aslında tek tip hücrelerden oluşmaz. 'Akyuvar' farklı askerlerden oluşmuş ve insan bedeni için çarpışan savaşçı hücrelere verilen genel bir isimdir. Bu askerler iki ana gruba ayrılır. Birinci grup, düşmanla ilk karşılaşan ve göğüs göğüse savaşan granülositlerdir. İkinci grup ise düşmana karşı özel silahlar (antikor) üreten lenfositlerdir.

Lenfositlerin kandaki diğer hücrelerden farklı bir özellikleri vardır. Kanın dışında, dokularda yaşayan lenfosit sayısı, kanda yaşayan lenfosit sayısına oranla çok fazladır. Bu hücreler dokularda -vücudun derinliklerinde- adeta üs kurar ve dokuları mikroplara karşı korurlar. Öyleyse kanın içinde lenfosit bulunmasının nedeni nedir?

Aslında akyuvarlar kanı bir taşıma aracı olarak kullanırlar. Akyuvarlar adeta devriye görevi yapan bir jandarma birliği gibi vücudun her yerini kanla birlikte gezerler, yaşlı ve güçsüz akyuvarların bulunduğu dokuları büyük bir hızla takviye ederler. Böyle akılcı ve hızlandırıcı bir sistemin, evrimcilerin iddia ettiği gibi tesadüfen gelişmiş olması imkansızdır. Şuursuz atomlardan oluşan bir hücrenin tercih yeteneğine, akla ve bilince sahip olamayacağı, vücut savunması yapmasını sağlayacak özellikleri kendi kendine edinemeyeceği açıkça ortadadır. Kaldı ki bu küçük canlının diğer hücreleri korumak için savaşması oldukça önemli bir ayrıntıdır. Gözle görülemeyen bir hücrenin kendisini sizin için feda etmesi ve vücudunuzda aynı fedakarlığa sahip milyonlarca hücrenin bulunması gözlerinizin önünde bulunan milyonlarca mucizeden biridir.

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9167


mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

İslam Dünyasından Güncel Haberler

İskoçyalı Doktorlar Ve Hemşirelerin Müslümanlara Saygısı
İskoçya Ulusal sağlık servisi yetkilileri, Ramazan ayı boyunca doktorların ve hemşirelerin Müslüman iş arkadaşlarının ve hastalarının yanında yemek yememelerini tavsiye etti.
IUSS yetkilileri doktorların ve hemşirelerin göz önünde birşeyler yemelerinin yasaklanmadığını ancak Ramazan ayında Müslüman iş arkadaşlarına ve hastalarına karşı anlayış göstermeleri için bu konuda gönderilen e-maillerle bilgilendirildiklerini belirttiler.
İngiliz Tv Kanalı ITV, Hz. İsa İle İlgili İslami Kaynaklara Dayanan Belgesel Yayınladı
İngiliz TV kanalı ITV, Müslüman inancına göre Hz. İsa'nın hayatını anlatan belgesel yayınladı. Belgeseli hazırlayan Melvyn Bragg Guardian'a verdiği röportajda “Hz. İsa İslam'da çok önemli bir kişidir, fakat bunu çoğu insan bilmez” dedi. Belgeselde Hz. İsa hakkında alimlerin ve tarihçilerin görüşlerine de yer verildi.
Yeni Zelanda'da İslami Bilinç Haftası Düzenlendi
Yeni Zelanda hükümeti, İslami bilinç haftasına sponsor oldu. Etnik İlişkiler Bakanı Chris Carter Yeni Zelanda'da 36.000 Müslümanın yaşadığını ve bu organizasyon sayesinde İslam hakkında bilinmeyenlerin öğrenilebileceğini belirtti.
“Barış 100” Grubu Müslümanlığın Daha İyi Tanınmasını Sağlayacak
Ürdün'de 100 Müslüman bilginden oluşan Barış 100 grubu, dünya çapında Müslümanları etkileyen kritik sorunlara çözüm arayacak. Dünya ile Müslümanların diyaloğunu artırmak için çalışacak.
Hollanda'da Breda Kentinin Piskoposu Tiny Muskens, İslamiyet Dışındaki Dinlerde De Tanrı'nın Adının Arapça'daki Gibi Allah Olarak İfade Edilebileceğini Söyledi
Muskens “Allah, Tanrı'yı ifade etmek için çok güzel bir isim, hepimiz Tanrı'ya Allah diyemez miyiz? Arapça konuşulan bölgelerde Hıristiyanlar “Allah” kelimesini kullanıyor” diye belirtti. Breda Diocese kilisesinin web sitesinde ise “Eğer Müslümanlar ve Hıristiyanlar Tanrı için aynı kelimeyi kullanırlarsa bu iki din arasında çok güzel bir uyum sergilenmesini sağlar” ifadeleri de yer alıyor.
“Muhammed” İngiltere'de Popüler Erkek İsimleri Arasında 2. Sırada Yer Aldı.
Muhammed ismi Jack'ten sonra İngiltere'de erkek çocuklara konulan en popüler 2. isim oldu. The Times'ın haberinde bu ismin seneye 1. sıraya çıkacağının tahmin edildiği vurgulandı. Geçtiğimiz yıl yeni doğan 5991 çocuğa Muhammed ismi verildi ve bu şekilde en popüler isimlerden olan Thomas ismi 3. sıraya geriledi.
Abd'de Müslüman Günü'ne Büyük İlgi
ABD'de bu yıl üçüncüsü düzenlenen Müslüman Birleşme Günü'nde California'nın Santa Clara şehrinde binlerce Müslüman bir araya geldi. İslam'ı tanıtan çeşitli ürünlerin satışının yapıldığı standlara büyük ilgi olduğu gözlendi.
Amerika'nın İlk Müslüman Parlamento Üyesi, Müslüman Kadın Liderlerle Buluştu
Amerika, Belçika, Hollanda, Filipinler, Senegal, Suriye ve Suudi Arabistan'dan gelen 25 Müslüman kadın lider, Washington'da Amerika'nın ilk Müslüman Parlamento üyesi olan Keith Ellison ile buluştu.
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 40. sayı (Ekim 2007) 4. sayfada yayınlanmıştır.
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Yeni Bir Yakınsak Evrim Yalanı: Pseudotribos Robustus Üzerine Kurgulanan Senaryolar

1 Kasım 2007 tarihli Nature dergisinde ve 31 Ekim 2007 tarihli National Geographic internet sitesinde yayınlanan bir haber Darwinistlerin çıkmazda oldukları yepyeni bir sorunu bir kez daha gündeme getiriyordu. Benzer yapıların farklı canlılarda milyonlarca yıl boyunca var olduğu gerçeğini...

Moğolistan'da bulunan 165 milyon yıllık küçük bir memeli olan Pseudotribos Robustus'un fosil kalıntıları üzerinde incelemeler yapan bilim adamları, canlıdaki diş yapılarının günümüzde bulunan çeşitli memeli türlerindeki temel diş yapıları ile aynı olduğunu tespit etmişlerdir. Bu gerçek karşısında açıklamasız kalan evrimci bilim adamları, bir süredir ardına sığındıkları "yakınsak evrim" kandırmacasına bir kez daha başvurmuşlar ve dişlerin memelilerde bağımsız olarak iki kere evrimleştiği iddiasını tekrarlamışlardır. Bir başka deyişle bilindik bir Darwinist oyun Pseudotribos Robustus üzerinde bir kez daha oynanmaktadır.
Yakınsak evrim aldatmacası, tıpkı Sıçramalı Evrim yalanı gibi, fosil kayıtlarının ortaya çıkardığı gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan evrimcilerce oluşturulmuştur. (Fosil kayıtları canlılara ait ara formları değil, günümüzde örnekleri bulunan yaşayan fosilleri ortaya çıkarır. Sıçramalı Evrim, bu duruma bir açıklama yapma ihtiyacından ortaya atılmış bir teoridir. Ancak söz konusu duruma evrimci bir açıklama getirmekten çok, evrim tarihinde bir yüz karası olarak yerini almıştır. Sıçramalı evrim ile ilgili detaylı bilgileri buradan okuyabilirsiniz.) Yakınsak evrim aldatmacası da aynı şekilde fosil kayıtlarının ortaya çıkardığı bir gerçeğe açıklama getirebilme amacıyla ortaya atılmış bir senaryodur. Farklı canlılara ait benzer özelliklerin varlığı evrim teorisine açıkça meydan okuduğu için evrimciler bu duruma bir kılıf bulmaya çalışmış, elbette bu konuda da başarısız olmuşlardır. Çünkü yakınsak evrim modeli söz konusu iddiaya hiçbir açıklama getirmemekte, hiçbir şekilde delillendirilememektedir. (Yakınsak evrim senaryosu ile ilgili detaylı bilgi için bkz: http://www.netcevap.org/index.php?git=makale&makale_id=198)

Yeni Fosil Üzerinde Kurgulanan Yakınsak Evrim Senaryosu Bir Aldatmacadır

12 cm büyüklüğünde olduğu tahmin edilen Pseudotribos Robustus fosili üzerinde yapılan araştırmalar, bu canlının böcek ve bitki parçaları ile beslendiğini ve toprağı kazma ustalığına sahip olduğunu göstermiştir. Canlıda dikkat çeken özellik, günümüz memelilerinin sahip olduğu özelliklerdeki mükemmel kesici ve parçalayıcı dişlerdir. Diğer fosil bulgularında rastlanan bu gibi dişler, şimdiye dek Darwinistlerce günümüzdeki müthiş memeli çeşitliliğine doğru bir tetikleyici unsur olarak kabul edilmiştir. Ne var ki 165 milyon yıllık bu bulgu söz konusu iddiayı ortadan kaldırmıştır. Bu yüzden Darwinistler yakınsak evrim senaryosuna sığınmışlardır. Fakat bu çabaları boşunadır. Günümüz memelilerine ait güçlü bir özellik, 165 milyon yıl önce yaşamış olan farklı özelliklere sahip bir başka memeli türünde görülmektedir. Darwinistlerin, bu özel dişlerin hem bu canlıda 165 milyon yıl önce, hem de günümüz memelilerinde ayrı ayrı evrimleştiğini iddia etmeleri için, söz konusu hayali evrim süreçlerinin ikisine de bilimsel açıklama getirebilmeleri gerekmektedir. Fakat Darwinizm, henüz tek bir canlının sahip olduğu tek bir özellik için bile bir açıklama getirebilmiş değildir. Darwinistlerin hiç ummadıkları bir canlıda, ummadıkları üstünlükte bir özelliğin ortaya çıkması, yeni isimlerle isimlendirdikleri evrim senaryolarıyla geçiştirilecek bir konu değildir. Evrim teorisi, daha Darwinizm'in temelini teşkil eden, canlıların birbirlerinden hayali dönüşümü gibi konularda tam anlamıyla delilsizdir. Hayatın kökenini açıklamaktan aciz olan evrim teorisi, henüz tek bir iddiasına tek bir bilimsel kanıt sunabilmiş değildir. Evrim teorisi, fosil kayıtlarından iddialarını haklı çıkaracak tek bir ara fosil örneği getirebilmiş değildir. Evrim teorisi, büyük bir kriz ve çöküş içindedir. Darwinistlerin çaresiz kaldığı durumlarda yeni ve uydurma teorilere sığınması da bu gerçeği göstermektedir.

165 Milyon Yıllık Fosil Bir Yaratılış Harikasıdır

Pseudotribos Robustus fosilinin bulunması ile karşılaştığımız gerçek, bu canlının tıpkı diğer tüm canlılar gibi Yaratılış gerçeğini sergilediği ve evrim teorisini yalanladığıdır. Canlı, 165 milyon yıl önce, Darwinistlerin dile getirmekten çekindikleri son derece kompleks vücut yapılarının yanı sıra günümüz memelilerinin dişlerini taşıyarak evrim teorisine büyük bir darbe vurmaktadır. Evrim teorisi, henüz diş gibi özel yapıların nasıl ortaya çıktığını açıklayamamışken, şimdi bunun hayali ikinci evrimi için de delil bulmak zorundadır. Evrim teorisi, yeni bulunan fosiller üzerine sürekli yeni teoriler üretmekte, evrimcilerin bulmaları gereken deliller her geçen gün çoğalmakta ama paleontoloji bu delillerin tek bir tanesini bile vermemektedir. Durum Darwinistlerin beklentisinin tam aksinedir; bulunan fosil örnekleri Darwinizm'i zora sokarken, Yaratılış gerçeğine sürekli olarak delil sağlamaktadır. Bu şekilde olması kuşkusuz son derece doğaldır. Çünkü yeryüzündeki tüm varlıklar, her birimizi yoktan yaratan Yüce Rabbimiz Allah'ın eserleridir. Her biri O'nun sanatını yansıtmakadırlar. Sahtekarca teoriler, propaganda yöntemleri bu gerçeğin ortaya çıkmasını asla engelleyemeyecektir.

Sonuç:

Darwinist kaynaklı yayınlar, ülkemizde de dünyada da sürekli olarak aynı şeyin peşindedirler. Teorilerini bilim ile değil yalan, sahtekarlık ve propaganda ile ayakta tutmaya çalışırlar. Oysa açıktır ki, evrim diye bir şey yoktur. 150 yıldır tek bir delil ile bile delillendirilmemiş bir teoriyi canlı tutmaya çalışmak boşa bir çabadır. Bilim insanlarının yapması gereken, bilimin gösteridiği gerçeklere göre yön değiştirebilmektir. Bunu yaptıklarında delillerin kendilerini Allah'ın benzeri olmayan yaratmasına götüreceğini kendileri de göreceklerdir. Nature ve National Geographic dergisinin de üstlenmesi gereken görev, bilime bu bakış açısıyla bakmak olmalıdır.
http://www.netcevap.com/index.php?git=makale&makale_id=1475
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Bilim ve Ütopya Bilincin Evrimleştiği Sahtekarlığını Neden Devam Ettirmek İstiyor?

Kasım 2007 Bilim ve Ütopya dergisi, kapak konusunu ve içeriğinin büyük bir bölümünü, Darwin'den beri süregelen bir sahtekarlığa, beynin evrimi yalanına ayırdı. İnsanın hayali evrimi ile ilgili olarak Darwinistler arasında uzunca bir zamandır süregelen aldatmacanın bir parçası olan Bilim ve Ütopya dergisi, tümüyle geçersiz kılınmış olan bu masalı adeta bir gerçekmiş gibi yinelemekten çekinmemişti. İnsanın hayali evrimi için uzun yıllardır öne sürülmüş fakat geçersizliği kesin ve açık delillerle ispat edilmiş iddialara yeniden yer verilmiş, belli ki bunların insanlar üzerinde etkili olacağına inanılmıştı. Bu hikayeden yola çıkarak Bilim ve Ütopya yazarları, insan beyninin hayali evrimi üzerine hiçbir aslı olmayan, hiçbir bilimsel delile dayanmayan sayfalar dolusu propagandaya başvurmuşlardı.
Oysa beynin ve bilincin evrimi ile ilgili iddiaların tümü bir yalandan ibarettir, bilimsel deliller bunu göstermiştir. Tıpkı insanın evrimi masalında olduğu gibi.

İnsan Beyni Evrimleşemeyecek Kadar Komplekstir

Öncelikle Bilim ve Ütopya dergisinin düştüğü en büyük hata, diğer tüm Darwinistler gibi, beyin gibi muhteşem bir organı basite indirgemeye çalışarak, onun evrimleşip geliştiği iddiasında bulunmalarıdır. Beyin gibi mükemmel bir organın tesadüfen meydana geldiğini ve onun tesadüfen geliştiğini iddia etmek kelimenin tam anlamıyla akıl dışıdır. İnsan beyni, hiçbir parçası basite indirgenemeyecek mükemmellikte bir organdır ve kompleksliği, yeryüzündeki tüm kompleks sistemlerin üzerindedir. İnsan yapımı en gelişmiş bilgisayarlar bile bu kompleksliğe erişememişlerdir. İnsan beyninin muhteşem sistemi ve kesin olarak evrimleşemeyeceği ile ilgili detaylı bilgileri buradan okuyabilirsiniz.

İnsan Bilincinin Kaynağı İnsanın Sahip Olduğu Ruhtur, Bilinç Maddeye İndirgenemez

Darwinistler, insanın diğer hiçbir canlıya benzemeyen üstün bilinci ile ilgili olarak büyük bir çıkmaz içindedirler. Hiçbir Darwinist mekanizma ile, hiçbir materyalist açıklamayla Darwinistlerin çözemedikleri bilinç konusu, evrim teorisine vurulmuş en büyük darbelerden bir tanesidir. Dikkat edilirse, tüm diğer Darwinist kaynaklarda olduğu gibi, Bilim ve Ütopya dergisinde de bu konuda hiçbir bilimsel açıklamaya girişilmemiş, bir canlının hiç yoktan nasıl bilinç kazanabileceği ve bunun delilleri anlatılmamıştır. Anlatılanların tümü Darwinistlerin son yüzyılda tekrar edip durdukları aynı hikayelerden ibarettir. İnsanı pek çok anatomik üstünlüklerinin yanı sıra diğer canlılardan üstün kılan muhteşem bilinci; anlama, düşünme, yorum yapma muhakeme yargı yeteneği; üzülme, sevinme, heyecan duyma, hatırlama, özleme, bir çiçeğin kokusundan, bir manzaranın görüntüsünden zevk alma özelliği, insana Allah'ın bahşettiği bilinç nedeniyledir. Ve bu bilinç, madde değildir. Hiçbir maddesel açıklaması yoktur. Bu bilincin kaynağı, Allah'ın yalnızca insana lutfettiği "ruh"tur. Her şeye materyalist bir açıklama getirmeye çalışan, insan ruhunu ve Allah'ın yüce yaratmasını inkar etme (Allah'ı tenzih ederiz) üzerine kurulan evrim teorisi, hiçbir materyalist açıklamanın konusu olmayan "ruh"un varlığı karşısında kesin olarak yenilgiye uğramıştır.
Açıkça görülmektedir ki, Darwinist senaryoların en temel konularından birini teşkil eden alet kullanımı veya iki ayak üzerinde yürüyüşün beynin evrimine yol açtığı yönündeki iddialar, insanın evrimi gibi büyük bir aldatmacanın Darwinistler tarafından vazgeçilmez birer parçasıdırlar. Darwinistler, öncelikle ilkel bir insanın var olduğunu ortaya atar ve onun zamanla alet kullanmaya ve iki ayak üzerinde yürüdüğü izlenimi oluşturmaya çalışırlar. Hiçbir bilimsel delille desteklenmeyen, tam tersine fosil kayıtlarının gösterdiği gerçekler karşısında tamamen yalanlanmış olan bu iddia bir aldatmacadır. Bu aldatmacayı takiben kurulan bilincin evrimi senaryoları ise büyük bir mantık çöküntüsünün ürünüdür. Darwinistlerin öncelikle senaryosunu kurdukları sözde insanın evrimine bilimsel bir delil getirmeleri, ardından hiçbir maddesel açıklama ile açıklanamayan düşünen, sevinen, yorum yapan, zevk alan, planlar yapan, akıl yürüten, geçmişi düşünüp hatıraları ile mutlu olan varlığın "kim" olduğunu açıklamaları gerekmektedir. Fakat Darwinistler, her iki konuda da açıklamasızdırlar. Bu durumda bitmek tükenmek bilmeyen, hiçbir geçerliliği olmayan sahte Darwinist senaryolara inanmak, kuşkusuz hiçbir mantıklı insanın yapabileceği bir şey olmayacaktır. Çünkü muhakeme yargısı olan varlık, insan ruhudur. Ve bu ruh, bizi yaratan Rabbimiz'in kontrolündedir.
Konuyla ilgili detaylı bilgileri buradan okuyabilirsiniz.

Sonuç:

Bilim ve Ütopya yazarlarının ve tüm diğer Darwinistlerin bilmeleri gereken önemli bir gerçek vardır. Canlıların ve insanın hayali evrimi ile ilgili yalanlar, artık dünya çapında insanlara etki etmemektedir. Çünkü insanların büyük bir kısmı, yaşayan fosillerin ortaya koyduğu delillerle evrimin gerçekleşmediğini görmüş bulunmaktadırlar. Yüzlerce yaşayan fosil ile ilgili bilgi, kitaplar ve internet yoluyla tüm dünyaya ulaşmış bulunmaktadır. Evrim karşıtı bu kesin delili ne kadar isteseler de gizlemeyi başaramayan, bunun önüne geçemeyen Darwinistler, büyük bir çöküntü ve çaresizlik içinde tarihi evrim yalanlarını tekrar tekrar gündeme getirmektedirler. Oysa bütün bu yalanlar yerine Darwinistlerden istenen tek bir şey vardır: Tek bir gerçek ara fosil örneği göstermeleri...
Bu çağrı daha önce de tüm Darwinistlere yapılmış, fakat karşılığı büyük bir sessizlik olmuştur. Bu sessizlik halen devam etmektedir. Darwinistler bu çağrıyı duymazdan gelip, eskiden beri sürdüregeldikleri taktikleri uygulama peşine düşmüşlerdir. Oysa artık insanlar taktiklerle ilgilenmemekte, gerçekleri görmeyi istemekte ve çağrıya bir yanıt gelmesini beklemektedirler.
Ama ne kadar beklersek bekleyelim, bu çağrıya yanıt gelmeyecektir. Çünkü ara fosil diye bir şey yoktur, evrimi genetik bilimi de paleontoloji de kanıtlayamamıştır. Canlılar evrimleşmemiş, yaratılmışlardır. Allah'ın yoktan yarattığı canlı örnekleri milyonlarca yıllık halleriyle ve günümüzdeki halleriyle mükemmel şekilde sergilenmektedirler. Bilim ve Ütopya dergisi, eğer gerçekten bilime inanıyorsa, bu bilimsel deliller doğrultusunda hareket etmelidir.
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Evrim Karşıtı Bir Müslüman: Harun Yahya /İspanya/Córdoba

İspanya'nın eski İslam merkezi Kordoba bölgesinde okunan, İspanyolca günlük gazete Córdoba, 26 Ekim 2007 tarihli sayısında "Yaratılışçıların Taksonomisi" başlıklı bir köşe yazısına yer verdi. Miguel Aguilar makalesinde, kendisine hediye gelen Yaratılış Atlası kitabından duyduğu heyecanı anlatmakta ve Atlas'la ilgili şöyle bildirmekte:

... Kitap canlı türleri ile fosilleri içeren bir katalogtu, başlığının Yaratılış Atlası olduğunu fark edene kadar anlamı gözümden kaçmıştı. Renkli yedi yüz sayfa boyunca Harun Yahya, bir kesinlik içerisinde dünyayı tüm türler ile birlikte Allah’ın yarattığını ve evrimin terörizmin gerçek kaynağı olduğunu gösteren, birbiriyle bağlantılı iddialı bir sav ortaya koyuyordu. Evrim karşıtı bir Müslüman ile karşılaşmak benim için bir sürpriz olmuştu. Bu karşıtlığın inançlarıyla bağdaşmadığını söylemiyorum; sadece bu tür mesajların Doğu’dan gelmesine alışkın değiliz...

mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Yaratılış Atlası Belçika Parlamentosunda

Belçika'nın en yüksek tirajlı Flemenkçe günlük gazetesi De Standaard, Yaratılış Atlası ile ilgili gelişmeleri düzenli olarak aktarmakta. 7 Ağustos 2007 tarihli baskısında, "Yaratılışçılık" başlığı altında yayınladığı haberde, Yaratılış Atlası'nın Belçika parlamentosunda yoğun olarak görüşüldüğü ve Belçikalı parlamenter Annick De Ridder'in, Eğitim Bakanına Yaratılış Atlası’nın Flaman okullarında okutulmasıyla ilgili bir soru önergesi verdiği bildirildi. Ayrıca haberde, felsefe bilimci Taede Smedes'in, "politikanın, yaratılışın çeşitli yönleri hakkında kendisini esnetmek zorunda olduğu" görüşüne yer verildi.
mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Yaratılış Atlası Fransız Basınının Gündeminden Düşmüyor/ Fransa/L'Agence France-Press

Dünyanın 3. büyük, Fransa'nın en büyük haber ajansı olan Fransız Haber Ajansı (AFP-L'Agence France-Press), 29 Ekim 2007 tarihli haberinde, bir kez daha Yaratılış Atlası'na dikkat çekti. Haberde şöyle bildirildi:

… Bunların en son örneği de Harun Yahya imzalı ve Türkiye’de lüks bir kitap olarak basılmış Yaratılış Atlası isimli kitabın, uluslararası geniş çaplı dağıtımı oldu. Harun Yahya bu kitabında, türlerin yaratıldıkları andan itibaren hiçbir değişime uğramadığını ispat etmeye çalışıyor.
Materyalizmin beşiği olan Fransa'nın, şimdiye kadar hiçbir yaratılışçı çalışmaya tepki göstermezken, Yaratılış Atlası'na sürekli olarak dikkat çekmesi, fikri mücadelede ciddi darbe almış olmasındandır. Fransız basınında, Harun Yahya'nın çalışmalarının "en etkili" yaratılışçı hareket olarak lanse edilmesi ve materyalist-Darwinist çevrelerde görülen panik, ideolojilerindeki mağlubiyetin önemli bir göstergesidir.
AFP'nin söz konusu haberi, çok sayıda internet sitesinin yanı sıra, şu yayın kuruluşlarında da yer almıştır:
France 24: Paris merkezli, Fransızca ve İngilizce olarak yayın yapan televizyon kanalı.







Le Nouvel Observateur: 550.000 tirajlı ünlü Fransız haber dergisi.





TV5 Monde: Dünya'nın 4. büyük televizyon ağı olan Fransız kanalı.




L'Internaute Magazine: Fransız internet dergisi.






La Croix: 100.000 tirajlı Fransız günlük gazetesi.



Metro International: 21 ülkede okunan 880.000 tirajlı gazetenin Fransız baskısı.








Radio France: Önde gelen Fransız halk radyosu.









Orange France: 24.5 milyon abonesi olan Fransız telekomünikasyon şirketi












Télévision Suisse Romande: İsviçre'nin Fransızca yayın yapan ana televiyon kuruluşu.










RTL: Belçika'nın en popüler radyo-televizyon kuruluşu.



mesajkutusu.blogspot.com
Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

İnsanları Hakka Ulaştırabilecek Tek Yol, Allah (cc)'ın Yoludur

İnsanların içine düşebildikleri önemli yanılgılardan biri de, çoğunluğun yaptığı uygulamaları doğru kabul etmeleri, doğru olanı aramak yerine kalabalığın davranışlarına özenmeleridir. Oysa ki bu, söz konusu kişilerin hiç düşünmeksizin kendilerini dünyada ve ahirette yıkıma sürükleyebilecek büyük bir yanılgı içerisine girmelerine neden olur. Yüce Allah (cc) Kuran'da insanların, birbirlerinin doğru yoldan uzaklaşmasına nasıl vesile olabileceklerini hatırlatmış ve kişileri hakka ulaştırabilecek tek yolun Allah (cc)’ın yolu olduğunu bildirmiştir:

"De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mı?" De ki: "Hakka ulaştıracak Allah'tır. Öyleyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?" Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir." (Yunus Suresi, 35-36)

Bir başka ayette ise bir topluluğun çoğunluk olmasının, doğru yolda olduklarının alameti olmadığı; söz konusunu kişilerin ancak zan üzerine hareket ederek insanları saptırdıkları haber verilmiştir:

"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler." (Enam Suresi, 116)

İmanları zayıf ve kalplerinde bu yönde hastalık olan insanlar birbirlerini hemen her konuda olumsuz yönde etkilerler. Her biri, vicdanları sayesinde aslında asıl doğru olanın ne olduğunu çok iyi bilirler. Ancak bilinçli olarak ve isteyerek, nefislerine hoş geldiği, kendilerine daha fazla çıkar sağlayabileceğini düşündükleri için ve bu şekilde daha kolay bir yaşam süreceklerini düşünerek çoğunluğun peşinden gitmeyi tercih ederler. Oysa bu insana yıkımdan başka bir şey getirmeyecek bir tercihtir. Kişinin bu şekilde elde edeceği dünya menfaatleri, son derece kısıtlı bir süre için işine yarayacaktır. Ölüm ile birlikte tüm bunları kaybedeceği gibi, gösterdiği ahlaktan; Allah (cc)'ın rızası yerine, kendi menfaatlerinden yana tercih yapmasından dolayı ahirette sonsuz bir nimet kaybı ve azap ile karşılaşacaktır.

Doğru olan ise çok açıktır. İnsanın bu gerçeği kavrayabilmesi için sadece vicdanının sesini dinlemesi yeterlidir. Herhangi bir kötülüğü, ya da Kuran ahlakına muhalif bir tavrı çok kişinin yapması bu olayı ya da hareketi meşru hale getirmez. Bunu yapan kişilerin sayısı ister binlerle isterse milyonlarla ölçülsün sonuç değişmeyecektir. Kuran'da doğrular, yanlışlar, iyi ve kötü olan davranışlar, Allah (cc)'ın razı olacağı ahlak özellikleri detaylı olarak tarif edilmiştir. Bunun dışında olan herşey, milyonlarca takipçisi de olsa batıldır.

Kuran’ın "Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Biz'e geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır." (Enam Suresi, 94) ayetiyle Yüce Allah (cc), insanın Allah (cc) Katında, hesap gününde ve ahirette alacağı karşılıkta ‘tek başına’ olduğunu bildirmiştir. Dünya hayatında yaptıklarından dolayı sorguya çekilirken kalabalığın ona hiçbir faydası olmayacaktır. Kimse kimseye yardım edemeyecek, kimse bir başkasının alacağı karşılığı hafifletmeye güç yetiremeyecektir.

İnsanın dünya hayatında iken bu gerçeği düşünmesi ve Allah (cc)'ın razı olacağı Müslümanca bir ahlak yaşamaya karar vermesi son derece kolaydır. İnsanı doğruya iletecek, doğruda başarılı kılacak ve ahirette en güzel karşılığı verecek olan ise alemlerin Rabbi olan Yüce Allah (cc)'tır.




mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir

Kaderin Sırrına Nasıl Vakıf Olabiliriz? 2

Yüce Allah her şeyi bir kader ile yaratmıştır ve yarattığı kader kusursuzdur. Yaşanan her olay, şahit olunan her durum ve her detay bir hayır ve hikmetle yaratılır. Bu hayrı ve hikmeti görebilmek için ise kaderdeki tüm detayların Allah tarafından belirlenmiş olduğunu her an akılda tutmak, olaylara hikmet gözüyle bakmak ve işaretleri iyi değerlendirmek gerekir.

Kuşkusuz her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnekler, Kuran’da bildirilen peygamberlerin ve salih müminlerin hayatlarından aktarılan kıssalardır.

Hz. Musa ve Genç Yardımcısının Balığı Unutmaları

Hz. Musa, genç yardımcısıyla çıktığı yolculukta yanlarında yiyecek olarak taşıdıkları balığı mola verdikleri yerde unuttuklarını fark etmiş ve balığın yüzerek uzaklaşması üzerine bunu hemen bir işaret olarak değerlendirmiştir. Yüce Allah onlara ilk önce balığı unutturmuş, daha sonra da kaderlerinde belirlenmiş bir anda onların bu unuttukları konuyu hatırlamalarını sağlamıştır. Bu hatırlama ile de buluşma yerine ve buluşulacak noktaya dikkatlerini çekmiştir. Hz. Musa, Allah’ın ona kazandırdığı samimi imanından kaynaklanan ferasetiyle bu işareti geri gitmeleri yönünde yorumlamıştır. Ayetlerde Hz. Musa’nın bu yorumu şöyle bildirilmiştir:

"Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu. (Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk." (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu." (Musa) Dedi ki: "Bizim de aradığımız buydu." Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler. " (Kehf Suresi, 61-64)

Nitekim Kehf Suresi’nde haber verildiğine göre geri gittikleri yerde “ilim sahibi kişiyle” karşılaşmışlardır. İslam alimleri bu kişinin Hz. Hızır olduğu yönünde hemfikirdirler. Hz. Musa balık vesilesiyle, Hz. Hızır ile buluşacakları yeri tam olarak tespit edebilmiştir. Hz. Musa’nın bu kutlu şahıs ile buluştuğu Kuran’da şöyle bildirilmiştir:

"Derken, Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular." (Kehf Suresi, 65)

Allah, Hz. Musa’nın kendisine tabi olmak istediği ilim sahibi bu kişiyle karşılaşmaları için kaderde bir detay yaratmış ve hikmet gözüyle bakan Hz. Musa bu detayı en doğru şekilde yorumlayarak takip etmiştir.

Hz. Musa'nın Medyen Suyunda Karşılaştığı Bayanlara Yardım Etmesi

Hz. Musa, dünyaya geldiği yer olan Mısır’ı terk ettikten sonra, Medyen'e doğru yönelmiştir. Medyen suyunda hayvanlarını sulayamayan iki bayan görmüştür. Kuran’da bildirildiği üzere bayanlar çobanlardan çekindikleri için onların yanına gidip sahip oldukları sürüyü sulayamıyorlardı. Bunun üzerine Kuran’da Hz. Musa’nın bu bayanlara yardım edip onların hayvanlarını suladığı bildirilmiştir (Kasas Suresi, 23-24). Allah’ın izniyle bu iki hanımla karşılaşmasında bir hikmet olduğunu düşünen Hz. Musa’nın, Allah'a tamamen teslim olmuş bir ruh hali içinde şöyle dua ettiği haber verilmiştir:

"... Sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (Kasas Suresi, 24)

Hz. Musa'nın ayette bildirilen duası, Allah’ın kaderdeki her ayrıntıyı bir hikmetle yarattığını tamamen bilerek, tam olarak Allah'a teslim olarak ve karşısına çıkardığı bu olaydaki incelikleri kavrayarak yaptığı bir duadır. Yüce Allah onun bu samimi duasına icabet etmiş ve Hz. Musa'ya rahmetini Medyen’de açmıştır.

Hz. Musa'nın yeni tanıştığı iki hanıma karşı gösterdiği nezaket, onun için yeni bir hayata vesile olmuştur. Bu durum bir ayette şöyle bildirilmiştir:

"Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun." (Kasas Suresi, 25)

Ayette bildirildiği gibi sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimiz Kendisi'nden gelecek olan her hayra muhtaç olduğunu belirterek dua eden Hz. Musa'nın duasına icabet etmiştir. Mısır’da yaşadığı öldürülme tehlikesinin ardından onu Medyen’de güvenliğe çıkarmış, kendisini güvende hissedeceği ve ona yardımcı olacak kişilerle bu kutlu elçisini desteklemiştir. Böylece Hz. Musa’nın Medyen suyunda umut ettiği hikmet, ortaya çıkmıştır.

Hayatımıza giren insanlar, etkili bir söz, vicdanımızı rahatsız eden bir ayrıntı, şer gibi görünen bir olay, neden yaşadığımızı anlayamadığımız şahit olduğumuz onlarca hadisenin her biri Allah’ın kaderde yarattığı inceliklerdir. Her insan bunlardaki hayırları görebilmek için vicdanının sesini dinlemeli ve Kuran ahlakına göre düşünüp hareket etmelidir.

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9170



mesajkutusu.blogspot.com

Sitemiz kez ziyaret edilmiştir