Fransa'da Yaratılış Atlası, Türkiye'de Fosil Sergisi Paniği

Bu tam sayfa ilan aşağıdaki gazetelerde yayınlanmıştır:



Milli Gazete: 14 Şubat 2007 Çarşamba

----------------

FRANSA'DA YARATILIŞ ATLASI, TÜRKİYE'DE FOSİL SERGİSİ PANİĞİ

Tüm hızıyla Türkiye çapında devam eden fosil sergilerinin bazı medya çevrelerinde şiddetli korku ve paniğe neden olduğu görülmektedir. İlmi deliller ortaya koyamayan ve bu gelişmeler karşısında paniğe kapılan çevreler, yasaklama ve engelleme yoluna başvurmaktadır. Fosil sergilerini kaldırmaya, Yaratılış Atlası kitabını yasaklatmaya çalışmak için haberler yapmak, Darwinizm'in çöküşünü engelleyemez.

Darwinist medyanın yapması gereken, bilimsel bulguları baskıyla gizlemeye çalışmak değil, evrimin delili olabilecek ara geçiş fosillerini sergilemek olmalıdır. Ancak bugüne kadar bir tane bile ara geçiş fosili bulunamamıştır, bundan sonra da bulunması mümkün değildir. Nitekim evrimcilere ellerindeki ara geçiş fosillerini sergilemeleri için yaptığımız tüm çağrılar cevapsız kalmış, Yaratılış'ın delili olan fosil bulguları karşısında Darwinistler sessizliğe gömülmüştür.

Fosil sergilerinin kaldırılmasına çalışanlar, bu fosillerin sergilendiği binaların temellerinin, konuyla ilgili haber yapmak için gittikleri yolların altında da milyonlarca fosil bulunduğunu ve bu fosillerin her birinin Yaratılış'ı gösterdiğini düşünmemektedir. Anadolu'nun hangi bölgesinde, Marmara'nın hangi şehrinde, İstanbul'un hangi semtinde kazı yapılsa, hangi caddenin, sokağın altı kazılsa, varlığından şiddetli korku duyulan fosillerin milyonlarcası daha ortaya çıkacaktır. Adana'nın Feke ilçesinin Akoluk köyünde su kuyusu açmak için yapılan kazıda ortaya çıkan 15 milyon yıllık balık fosili, Nevşehir'de bulunan 10 - 8 milyon yıllık fil, keçi ve su aygırı fosilleri, Mersin Silifke'de taş ocağında bulunan 15 milyon yıllık sazan balığı fosili, Sivas Köklüce'de ortaya çıkarılan fil, geyik, gergedan, zürafa, keçi ve ayı fosilleri gibi birkaç örnek bile, yerin altının Yaratılış'ın ispatı olan fosillerle dolu olduğunun delilidir.

Bastıkları yerin altı bile Yaratılış delili olan fosillerin milyonlarcası ile doluyken, fosillerin sergilenmesinden korkup "Bu sergileri kapatın", "Bu kitapları yasaklayın" diye haber yapmak, kamuoyunu bu yolla yönlendirmeye çalışmak, Darwinizm'in içinde bulunduğu perişanlığın göstergesidir.

Bu sergilerde sadece gerçek taşlaşmış fosiller sergilenmektedir ve altlarına "bu fosiller yüz milyonlarca yıldır değişmemiştir" yazılıdır. Fosiller günümüz örnekleriyle tıpatıp aynıdır ve halkımız da baktığında bu gerçeği derinlemesine bir açıklamaya gerek kalmadan görmektedir. 125 milyon yıllık örümcek, 100 milyon yıllık timsah, 95 milyon yıllık ıstakoz, 45 milyon yıllık karınca, 300 milyon yıllık eğrelti otu, 50 milyon yıllık kavak ağacı yaprağı, 80 milyon yıllık sırtlan kafatası gibi milyonlarca fosil, "Biz evrim geçirmedik, yaratıldık" demektedir. Bu fosiller, herhangi bir yoruma gerek bıraktırmadan, evrim teorisinin bir masaldan ibaret olduğunu göstermektedir. Sağlıklı düşünen, muhakeme yeteneği olan herkes bu gerçeği kolaylıkla kavramaktadır. Son derece açık ve net olan bu delilleri gören halkımız, elbette, bundan böyle Darwinizm'in aldatmacalarına kanmayacaktır.

Darwinizm adeta kitlevi bir hipnoz etkisi yaparak insanları aldatmış, yıllardır büyük bir yalanın peşinden sürüklemiştir. Evrimci medyanın halen, acınacak bir halde bu yalanı sürdürmeye çalışmasının bir manası yoktur. Gerçeği gören ve kabullenen yüz binlerce insan gibi, onlar da "aldatıldıklarını" kabul etmeli, zararın neresinden dönülürse kar olduğunu göz önünde bulundurmalıdırlar.

Yapılan araştırmalar, Darwinizm'in Türkiye'de her geçen gün etkisinin kırıldığını göstermektedir. 1980'lerin başında, Türkiye'de evrime inanmayanların oranı %30-40'lar civarındayken, 2006'da yapılan uluslararası bir anket, halkımızın %75'inin evrim teorisine aldanmadığını ortaya koymuştur. En son olarak Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)'nın yaptırdığı kamuoyu araştırmasına göre, halkımızın % 87.4'ü "İnsanı Allah'ın yarattığına" inanmaktadır.

Benzer gelişmeler, Yaratılış Atlası'nda gördükleri bilimsel gerçekler karşısında şoka uğrayan Fransızlar'da da yaşanacaktır. Gelecek yıl bir araştırma yapılırsa Fransa'da geçtiğimiz yıl evrime inananlarla, gelecek yıl evrime inananların sayısı arasında büyük fark görülecektir. Önümüzdeki yıl Fransız halkına sorulduğunda, halkın daha büyük bir çoğunluğu Darwinizm'e inanmadığını söyleyecektir. Yalnız Fransa'da değil, İtalya'da, İngiltere'de, Almanya'da, İsviçre'de, Danimarka'da, Belçika'da kısaca tüm dünyada insanlar gerçekleri görecek, Darwinist büyünün etkisinden hızla kurtulacaktır. Tüm dünyayı aydınlatacak olan güneş doğmuştur ve Güneş'in balçıkla sıvanması mümkün değildir.


DARWINİZM'İN AKIL, MANTIK VE BİLİM DIŞI FORMÜLÜ

Darwinizm'in temel iddiası tamamen bilim dışıdır ve bu iddiadaki mantık sefaleti, ilkokul çağındaki çocukların dahi anlayabileceği kadar açıktır. Sözde ilkel dünya ortamında, çamurlu bir su birikintisinin içinde, nasıl olduğu asla açıklanamayan bir şekilde ilk hücre meydana gelmiş, daha sonra tesadüfler bu hücreden hayvanları, bitkileri, insanları ve medeniyetleri meydana getirmiştir. Yani tüm insanlık ve medeniyet, bütün bitki ve hayvan alemi, sözde, bol miktarda çamur, uzun zaman ve bol bol tesadüfün eseridir.

Açıkça bir mantık çöküntüsü içinde olan Darwinistlere göre, her biri şuursuz olan bu maddeler, akıl ve vicdan sahibi, düşünen, seven, merhamet eden, muhakeme yeteneğine sahip, tablolar ve heykeller yapan, senfoniler besteleyen, romanlar yazan, gökdelenler inşa eden, atom reaktörleri kuran, hastalıkların sebebini bulan ve şifaya vesile olacak ilaçlar üreten, siyaseti yönlendiren insanları meydana getirmiştir. Yeterince zaman geçince, çamurlu suyun içinden tesadüfler sonucunda, aslanlar, kaplanlar, tavşanlar, geyikler, filler, kediler, köpekler, kelebekler, sinekler, timsahlar, balıklar, kuşlar çıkmıştır. Yine aynı çamurdan, birbirinden farklı koku ve lezzetleriyle çeşit çeşit meyveler ve sebzeler, portakallar, çilekler, muzlar, elmalar, üzümler, domatesler, biberler; eşsiz görünümleriyle çiçekler ve diğer bitkiler çıkmıştır.

Kısaca, Charles Darwin'den bugüne sayısız evrimci makalede, kitapta, filmde, gazete haberlerinde, dergi yazılarında, televizyon programlarında anlatılan masal, bataklığın içinden tesadüfen ortaya çıkan canlılığın senaryosundan ibarettir. Yani, siz bir Darwinist'e "Bu medeniyet nasıl oluştu?", "Bu kadar farklı canlı türü nasıl meydana geldi?", "İnsan nasıl var oldu?" gibi sorular yönelttiğinizde, size vereceği cevabın özü şudur: Tesadüfler, bir bataklığın içinden tüm bu sayılanları, zaman içinde meydana getirdi.

Kuşkusuz böyle bir hikayeye inanabilmek için ya akıl zayıflığı içinde olmak ya da kavrama ve düşünme yeteneğinden tamamen yoksun olmak gerekir. Ama asıl şaşırtıcı olan, böylesine akıl ve mantık dışı bir teorinin yıllar boyunca destek görmesi, bilimsellik kılıfı altına gizlenerek sürekli telkin edilmesidir.

FRANSA’DA DEPREM ETKiSi MEYDANA GETiREN DEV ESER

TOPLAM 5600 SAYFA VE YAKLAŞIK 11.000 RESiMDEN MEYDANA GELEN
7 CİLTLİK YARATILIŞ ATLASI’NIN BİRİNCİ CİLDİ FRANSA’DA ŞOK OLUŞTURDU

Evrim teorisini yalanlayan yüzlerce fosile yer verilen ve 28x38 cm.lik dev ebadı, baskı kalitesi ve tekniği ile dünyada tek olan 764 sayfalık bu kitapta, teorinin çöküşü hakkında en doyurucu bilgileri bulabilirsiniz. Eser, kapağındaki orijinal hologram görüntülerle, parlak kuşe kağıdıyla, toplam 1500’ü aşkın renkli resim, fotoğraf ve belgeyle benzersiz bir görünüme sahip. Ayrıca “Evrimin Fosillere Yenilişi” isimli VCD belgesel bu dev eser ile birlikte... Kitabı Global Yayıncılık’tan satın alabilir veya internetten ücretsiz okuyabilirsiniz.


DARWIN DE ARA GEÇİŞ FOSİLLERİNİN OLMADIĞINI SÖYLÜYORDU

1. Darwin kitabının "Teorinin ZorluklarI" (Difficulties on Theory) adlı bölümünde şöyle yazmıştı:

“Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamIyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.” (Charles Darwin, The Origin of Species, 1. baskı, s.172)

2. John Hopkins Üniversitesi'nden profesör S. M. Stanley bir evrimci olmasına rağmen fosiller konusundaki gerçekleri şöyle itiraf eder:
“Bilinen fosil kayıtları kademeli evrim ile uyumlu değildir ve hiçbir zaman olmamıştır... Paleontologların çoğunluğu, delillerinin Darwin'in bir türün değişimine götüren çok küçük, yavaş ve giderek biriken değişiklikler üzerine yaptığı vurguyla çelişir durumda olduğunu hissetmiştir... Onların hikayeleri de örtbas edilmiştir.” (S. M. Stanley, The New Evolutionary Timetable: Fossils, Genes, and the Origin of Species, Basic Books Inc. Publishers, N.Y., 1981, s.71)

3. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden paleontolog Niles Eldredge ve antropolog Ian Tattersall ise fosil kayıtlarının canlılık tarihini anlamak için yeterli olduğunu ve bu kayıtların evrim teorisini hiçbir şekilde desteklemediğini şöyle açıklarlar:

“Ayrı türlere ait fosillerin, fosil kayıtlarında bulundukları süre boyunca değişim göstermedikleri, Darwin'in Türlerin Kökeni'ni yayınlamasından önce bile paleontologlar tarafından bilinen bir gerçektir. Darwin ise gelecek nesillerin bu boşlukları dolduracak yeni fosil bulguları elde edecekleri kehanetinde bulunmuştur... Aradan geçen 120 yılı aşkın süre boyunca yürütülen tüm paleontolojik araştırmalar sonucunda, fosil kayıtlarının Darwin'in bu kehanetini doğrulamayacağı açıkça görülür hale gelmiştir. Bu, fosil kayıtlarının yetersizliğinden kaynaklanan bir sorun değildir. Fosil kayıtları açıkça söz konusu kehanetin yanlış olduğunu göstermektedir.” (N. Eldredge, and I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s. 45-46)

4. Glasgow Üniversitesi paleontoloji profesörü T. Neville George, bu gerçeği yıllar önce şu şekilde kabul etmiştir:

“Fosil kayıtlarının (evrimsel) zayıflığını ortadan kaldıracak bir açıklama yapmak artık mümkün değildir. Çünkü elimizdeki fosil kayıtları son derece zengindir ve yeni keşiflerle yeni türlerin bulunması imkansız gözükmektedir... Her türlü keşfe rağmen fosil kayıtları hala (türler arası) boşluklardan oluşmaya devam etmektedir.” (T. N. George, "Fossils in Evolutionary Perspective", Science Progress, vol. 48, January 1960, s.1)

5. Çoğu insan, fosil kayıtlarından söz edildiğinde, bu kayıtlarla Darwin'in teorisi arasında olumlu bir bağlantı olduğu izlenimine kapılmaktadır. Fakat bu yanılgıdan Science dergisindeki bir makalede şöyle bahsedilir:
“Evrimsel biyoloji ve paleontoloji alanlarının dışında kalan çok sayıda iyi eğitimli bilim adamı, ne yazık ki, fosil kayıtlarının Darwinizm'e çok uygun olduğu gibi bir yanlış fikre kapılmıştır... Darwin'den sonraki yıllarda, onun taraftarları bu yönde (fosiller alanında) gelişmeler elde etmeyi ummuşlardır. Bu gelişmeler elde edilememiş, ama yine de iyimser bir bekleyiş devam etmiş ve bir kısım hayal ürünü fanteziler de ders kitaplarına kadar girmiştir.” (Science, July 17, 1981, s.289)

6. Londra Üniversitesi'nde hücre biyolojisi profesörü olan Edmund J. Ambrose, bu duruma şu sözleriyle dikkat çekmektedir:

"Jeolojik araştırmaların bugün gelinen safhasında, jeolojik kayıtlarda, Yaratılışçıların, Allah'ın her bir türü ayrı olarak yarattığı düşüncesine ters düşecek hiçbir bulgu yoktur..." (Dr. Edmund J. Ambrose, The Nature and Origin of the Biological World, John Wiley & Sons, 1982, p. 164)

Harun Yahya küliyatının değeri

Belirli çevrelerin nefret, dindar kesimlerin ise kuşku ve küçümseme ile baktığı Harun Yahya ve eserlerine önyargısız yaklaşmanın zamanı çoktan geçti…

Geçmiş çağlarda ispatı vacip (Allah’ın varlığını ıspat çalışmaları) kitabi ve kolaydı. Tabiattaki varlıkları incelemekten çok, ilahi kitaplar incelenir ve yorumlanırdı. Zira toplumlar dindar, fertler tatmin bulmuş müminlerdi. Aydınlanma ile bilim dine karşı kullanılmış; tanrıtanımaz, ahlaki değerlere duyarsız kimseler çoğalmıştır.

Böyle toplumlarda kitabi metodun yeterli olamayacağı açıktır. İnsanları etkilemeleri bakımından; Hz. Salih’in devesi, Hz Musa’nın denizi yarması gibi geçmişte yaşanmış ve özellikle kalıntıları günümüze ulaşmamış mucizelerden çok, bilim ve tekniğin ilerlemesiyle ulaşılan bilgi ve keşiflere işaret eden, tarihe ve zamana emanet edilmiş mucizeler daha önemlidir.

Kurandaki mucizeler incelendiğinde, ayetlerin; astronomi,tıp,antropoloji, biyoloji, fizik ve kimya gibi tüm bilim dallarıyla ilgili olduğu görülür. Şu halde evrendeki varlıklardan hareketle, bu bilim dallarına dayanarak ispatı vacip yapmak hafife alınacak bir durum değildir. Lakin modern ispatı vacip yapanların bilimsel gelişmeleri izlemede gösterdikleri titizliği, Kuranı anlamada göz ardı etmeleri anlaşılmaz bir çelişkidir.

Mucizelerle ilgilenen bazı kimselerin, tüm varlıklarda görülen ihtişam ve amaçlılığın başlı başına ayet olmasıyla yetinmeyerek, her konu için bir ayet çıkarmaya ve ayetlerde bazı kelimelerin birkaç anlama gelmesini kullanarak metnin onaylamadığı yorumlar yapmaya çalışması iki temel yanlış olarak görülmektedir. Kaldı ki Kur’an bir bilim kitabı olmadığı gibi, Kur’an’ın her önemli keşiften bahsetmemesi de bir eksiklik değildir. Esasen bir ilahi kitabın; insan, tanrı, tarih, toplum ve ahlakla ilgili öğretilerden bahsetmesi, icat ve keşiflere değinmesinden çok daha önemlidir. Öte yandan metnin bağlamı; ayetteki müşterek lafzın anlamını belirlediğinden, Kur’an her keyfi yoruma açık edilgen bir kitap değildir.

Yazarın yorumlarının çoğunun isabetli olduğunu, Kur’anı toplumun gündemine taşıdığını görüyoruz:

Evrenin genişlemesi (Zariyat 47),göklerle yerin bitişikken ayrılması (Enbiya 30), aşılayıcı rüzgarlar, atmosferin koruyucu tavan olması, gibi… Bu alanda ne kadar önemli yorumlar yapılırsa yapılsın, önlenemeyen paradoksal bir boyut vardır o da; insanların dinlerini öğrenmek ve yaşamak yerine, mucize yakalamak için, yani magazinsel olarak Kur’ana yaklaşmaya başlaması.

“Harun Yahya ne yapmıştır?” sorusuna verilecek yanıt çok uzundur. Çağrı filmi gibi birkaç çalışma dışında hiçbir yapımın olmadığı bir fetret döneminde, görsel alanda Allah inancını haykıran muhteşem yayın ve belgesellere öncülük etmesi, dünyanın saygın akademisyenlerinin görüş ve kitaplarını titizlikle tercüme ederek ve kaynak göstererek kitaplarında kullanması ve böylece ‘bilim adamı dindar olamaz’anlayışını sarsması, yazdığı eserler, belgeseller ve Bilim Araştırma Vakfı’nın (BAV) verdiği yüzlerce seminerlerle Evrim teorisinin popülaritesini kırması, fosil sergileri ile bilimin yaradılışı desteklediğini delillendirmesi, kimi dini yayınevlerinin kitabı; ticaret ve sömürü aracı olarak görmesine karşın; çizim, fotoğraf, harita ve görsel malzemelerle zenginleştirdiği; hücreden uzaya, masonluktan kavimlerin helakına uzanan yüz binlerce kitap ve CD’yi ücretsiz dağıtması… Kısacası dini, toplumun ilgisine yakınlaştırarak ispat-ı vacibi sosyalleştirmesi…

Eser ile yazar ilişkisine gelince; eser yazardan bağımsız bir varlıktır. İsnat edilen çirkin suçlamalar nedeniyle, üretilen devasa eser ve çalışmaların töhmet altında tutulması kabul edilemez. Bu gayri ilmi bir çarpıklıktır. Kaldı ki yazar yargılandığı davalardan da mahkum olmamıştır. Son olarak, yazara söylenecek geç kalmış bir ahlaki borcumuz var: Teşekkürler Harun Yahya…

İ. Adem TUTAN

MÜ İlahiyat Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencisi

attutan@hotmail.com

Fransa'da "Yaratılış Atlası" depremi!

Sayın Adnan Oktar'ın "Yaratılış Atlası" isimli eseri, Türkçe ve İngilizce'sinin yayınlanmasından kısa bir süre sonra, Fransızca olarak da yayınlandı ve Fransa'da büyük etki meydana getirdi.

Birbirinden kaliteli fotoğraflar içeren bu dev eser, görünümündeki ihtişam ve etkileyicilik yanında, Allah'ın üstün yaratışının delillerini sunan ve evrim teorisinin geçersizliğini anlatan bilimsel içeriğiyle de dikkat çekiyor.

Bu muhteşem eserin çok sayıda örneğinin, Fransa'da birçok ünlü politikacı, bürokrat, akademisyen, sanatçı, bilim adamı ve önde gelen kişiye tanıtım amacıyla ücretsiz olarak gönderilmesi, Fransa'nın, Darwin’in teorisine körü körüne sahip çıkan bir kesiminde, kendi ifadeleri ile "ideolojik bir deprem" etkisi yarattı.

"Yaratılış Atlası" hakkında bilgi:

Bundan 150 yıl kadar önce, İngiliz doğa gezgini Charles Darwin seyahatlerinde edindiği bazı gözlemlerden yola çıkarak, daha sonra hiçbir bilimsel bulguyla desteklenemeyecek olan bir teori ortaya attı: Evrim teorisi. Bu teori özünde, Darwin'in hayalinde kurguladığı birtakım senaryo, varsayım ve tahminlerden ibaretti.
Evrim senaryosuna göre, cansız maddeler sözde tesadüfler sonucunda biraraya gelerek ilk canlı hücreyi oluşturmuşlardı. Bu, kuşkusuz hiçbir bilimsel delil ve bulgu ile ispatlanamamış son derece çarpık bir iddiaydı. Yine bu masala göre, bu tek hücreli canlı zaman içinde yine tesadüfen değişerek yavaş yavaş başka canlı türlerine dönüşmüş, yani sözde evrimleşmişti. Evrim yanılgısına göre, bakterilerden insanlara kadar dünyadaki tüm canlı türleri bu hayali süreç sonucunda ortaya çıkmıştı.

Elbette, Darwin'in bu iddiaları hiçbir bilimsel kanıta ya da bulguya dayanmıyordu. Ancak, dönemin bilim anlayışı ve teknolojik imkanları çok ilkel düzeyde olduğu için, Darwin'in iddialarının ne derece saçma ve gerçek dışı olduğu henüz tam anlamıyla gün ışığına çıkmamıştı. Böyle bir ortamda Darwin'in senaryoları bazı çevreler tarafından genel bir kabul gördü. Darwin'in evrim teorisinin çıkış noktası materyalizmdi. Dolayısıyla, teorinin materyalistler tarafından kabullenilmesi uzun sürmedi. Materyalist çevreler, Yaratılış gerçeğini reddettikleri için evrim teorisini gözü kapalı bir biçimde sahiplendiler, hatta evrimi kendi dünya görüşlerinin sözde bilimsel temeli ilan ettiler. Darwin'in kullandığı tek mercekli mikroskop o dönemin teknolojik imkanlarının ne kadar sınırlı ve geri olduğunu göstermektedir.
Pek çok araştırma ve inceleme yaparak, laboratuvarlarda suni ortamlar meydana getirerek evrim teorisini destekleyebilecek bulgular ortaya koymaya çalıştılar. Ancak yaptıkları her araştırma, elde ettikleri her bulgu evrimi destekleyen değil, reddeden bir kanıt olarak karşılarına çıktı. 20. yüzyılın başlarından itibaren hızla gelişen modern bilim ve teknoloji, bilimin evrim teorisini yalanladığını gözler önüne serdi. Mikrobiyoloji, biyomatematik, hücre biyolojisi, biyokimya, genetik, anatomi, fizyoloji, antropoloji ve paleontoloji gibi bilimin konuyla ilgili tüm dalları, evrim teorisini çürüten sayısız delil ortaya koydu.

Evrim teorisinin iddialarını yerle bir eden belki de en büyük gerçek ise fosil kayıtlarıdır. Çünkü fosil kayıtları, dünya üzerindeki canlı türlerinin en küçük bir değişim dahi geçirmediklerini ve birbirlerine dönüşmediklerini bize gösteren somut kanıtlardır. Fosil kayıtlarına baktığımızda, canlıların bugün nasıllarsa yüz milyonlarca yıl önce de aynı olduklarını, yani hiçbir evrim geçirmediklerini görürüz. En eski çağlarda bile canlılar bugünkü benzerleriyle aynı mükemmel ve üstün özelliklere sahip olarak, kompleks yapılarıyla bir anda yeryüzünde belirmişlerdir.

Bu durum ise şu kesin gerçeği göstermektedir: Canlılar, evrim teorisinin hayali süreçleriyle oluşmamışlardır, yeryüzünde yaşayan gelmiş geçmiş tüm canlılar Allah tarafından yaratılmışlardır. Yaratılış gerçeği, canlıların geçmişten kalan kusursuz izleri ile bir kez daha sergilenmektedir.

Evrim teorisinin geçersizliğini ispatlayan bulguların başında fosil kayıtları gelmektedir. Fosil kayıtlarında canlıların on milyonlarca yıl değişmeden yapılarını korudukları görülür.

Bu kitapta, bir yandan fosilin ne olduğu, nasıl oluştuğu, nerelerden ve ne şekilde çıkarıldığı gibi bilgiler elde edecek, diğer yandan "Biz evrim geçirmedik, yaratıldık" diyen milyonlarca yıllık fosillerin bazı örneklerini yakından tanıyacaksınız. Bu kitapta yer alan fosiller, Yaratılış gerçeğini ispatlayan yüz milyonlarca fosilin sadece birkaç örneğidir. Ve sadece bu birkaç örnek bile, evrim teorisinin bilim tarihinin en büyük sahtekarlığı ve aldatmacası olduğunu ispatlamaktadır.

Yaratılış Atlas’ını internetten okumak veya bilgisayarınıza indirmek için buraya tıklayın...

Ateist Çin'de dine yöneliş artıyor - Yeni Asya - 8 Şubat 2007

Şangay Üniversitesi�nden iki profesörün yaptığı anket çalışması, Çin�in resmi tahminlerinde 100 milyon olarak belirtilen dine inanan insan sayısının, gerçekte 300 milyon civarında olduğunu gösterdi.

Müslümanların sayısının ise 60 milyon olduğu belirtilirken, Çin�in hem kırsal kesimlerinde hem de şehirlerde dine dönüş olgusunun varlığı ifade edildi.

İtalyan haber ajansı ANSA�nın haberine göre, Çinli araştırmacılar, 16 yaşın üzerindeki 4500 kişiyle yaptıkları ankette, katılımcıların yüzde 31,4�ünün bir dine inandığının saptandığını belirttiler. Araştırmacıların anketten yola çıkarak yaptıkları tahminlere göre, Çin�de 200 milyon kişi Budist, Taoist ya da Şans Tanrısı vb. türden yerel dinlere mensup kişiler olarak tanımlanmayı yeğliyorlar. Kendilerini Müslüman olarak tanımlayanların sayısının 60 milyon, Hıristiyan olduğunu beyan edenlerin sayısıysa 40 milyon olarak belirtildi.

Araştırmayı yapan iki profesörden biri olan Liu Zhongyu, dine dönüş olgusuna hem şehirlerde, hem de kırsal kesimde rastladıklarını kaydetti. Dine dönüşün özellikle gençlerde görüldüğüne dikkati çeken Zhongyu, söz konusu olguda Çin�de özellikle son yıllarda gözlenen hızlı değişimin beraberinde getirdiği problemlerin de katkısı olduğunu ileri sürdü. Çin Halk Cumhuriyeti, komünist devrimin 1949�da gerçekleşmesinden bu yana kendini resmiyette �tanrıtanımaz� olarak tanımlıyor.

/ ROMA / BERLİN 08.02.2007

http://www.yeniasya.com.tr/2007/02/08/dunya/h11.htm

Türk gençleri dini Batı Avrupalı gibi görmüyor - Sabah - 8 Şubat 2007

10 ülkede 10 bin lise öğrencisi ile yapılan araştırma, Türk gençlerinin din ve din dersleri konusundaki yaklaşımının Batı Avrupalı gençlerden çok İsrailli, Polonyalı, Hırvat gençlere benzediğini ortaya çıkardı.

Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 10 ülkede 10 bine yakın lise öğrencisi ile yapılan "Uluslararası Gençlik Din ve Değerler" başlıklı araştırma Türk gençlerinin din ve din dersleri konusundaki yaklaşımının Batı Avrupalı gençlerden çok İsrailli, Polonyalı ve Hırvat gençlere benzediğini ortaya çıkardı. Alman Wuezburg Üniversitesi'nin koordine ettiği ve Almanya, İngiltere, Finlandiya, İsveç, Hollanda, Türkiye, Polonya, İrlanda, Hırvatistan, İsrail'de yapılan araştırmanın amacı farklı ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilerin dine ve farklı dünya görüşleri ile değerlere bakışını ortaya koymaktı. Araştırmaya Türkiye'den Sakarya, Aydın, Sivas, Kayseri ve Erzurum'daki farklı tür liselerden 901 öğrenci katıldı. Araştırmanın Türkiye proje yürütücülüğünü Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Recep Kaymakcan yaptı.

İNANAN BİRİYİM: YÜZDE 97.8
Araştırmaya katılan 10 ülkedeki Hıristiyan gençlerin yüzde 58.7'si, Yahudilerin yüzde 22.8'i İncil, Kuran ve Tevrat'ın yeniden yorumlanabileceğini vurgularken, 10 ülkede yaşayan Müslüman gençlerde bu oran yüzde 16.8'de kaldı. Türkiye'deki öğrencilerin ise yüzde 81'i Kuranı Kerim'in Allah'ın sözü olduğuna inandıklarını dile getirdi. "Kendimi inanan birisi olarak kabul ediyorum" görüşüne en fazla katılım yüzde 97.8 oranı ile Türk gençlerden geldi. Bunu yüzde 94.2 ile Polonyalı, yüzde 87.9 ile İsrailli gençler izledi. "Anne ve babanız için onların inancını benimsemeniz ne kadar önemlidir?" sorusuna Türk gençlerinin yüzde 96.7'si "önemli" yanıtını verirken, Türkiye'yi yüzde 96.5 oranı ile Polonya, yüzde 72.9 oranı ile İsrail takip etti. Araştırma okullardaki din dersleri ile ilgili öğrencilerin ne düşündüklerini de ortaya koydu. Bir dini açık ya da örtülü şekilde benimsetmeyi hedefleyecek şekilde okullarda okutulan geleneksel din eğitimi ile bu görüşü kabul etmeyen ve birden fazla dine yer veren, farklı dinleri yargılamadan anlatan modern din eğitiminde İsrail, Türkiye, Polonya ve Hırvatistan'daki öğrencilerin Batı Avrupalı gençlere değil, birbirlerine benzediklerini gösterdi. Oysa diğer Avrupa ülkelerindeki gençler modern din eğitimini destekliyor.

'GEÇİŞ DÖNEMİNİ YAŞIYORLAR'
Doç. Dr. Recep Kaymakcan, bu çelişkiyi "Geçiş dönemini yaşıyorlar" diye yorumluyor. Kaymakcan, "Modern din eğitimini yüksek düzeyde onaylayanların geleneksel din eğitimi anlayışını az onaylamaları beklenir. Anket sonuçları bunu Batı Avrupa ülkeleri için doğruluyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu 3 Doğu Avrupa ülkesi Polonya ve Hırvatistan ile İsrailli gençler genelde geleneksel ve modern din eğitiminin her ikisine de olumlu bakıyor. Bunun nedeni okullarda din derslerinin gelenekselden modern din eğitimine doğru geçiş sürecinde olmalarından" dedi.

PERVİN KAPLAN - HABER MERKEZİ

Adnan hoca Fransa'yı karıştırdı - Mynet - 2 Şubat 2007

'Adnan Hoca' olarak tanınan Adnan Oktar'ın "Harun Yahya" imzası ile yayınladığı 'Yaratılış Atlası' Fransa'yı karıştırdı. Evrim teorisine karşı yaratılış teorisinin savunulduğu "Yaratılış Atlası" kitabının, Fransa'da birçok üniversite, kolej ve liseye gönderildiği öğrenildi.

Lüks baskısıyla dikkat çeken 750 sayfalık kitabın on binlerce adedinin son bir hafta içinde Almanya ve Türkiye'den Fransa'ya gönderilmesi üzerine Fransa Ulusal Eğitim Bakanlığı harekete geçti. Fransa Ulusal Eğitim Bakanı Gilles de Robien'in, öğretim kurumlarından kitabın öğrencilere dağıtılmamasını istediği belirtiliyor.

Le Figaro gazetesi, olayla ilgili haberinde "Fransa'da İslamcı Yaratılıştan Hücum" başlığını kullandığı haberinde kitapta ayrıca darwinizm ile faşizm ve komünizm gibi "kanlı ideolojiler arasındaki gizli bağlarıönın bulunduğu, Darwin'in teorilerinin "terörizmin gerçek kaynağı" olduğu iddia edildiğine dikkat çekti.

Le Figaro ile konuşan Paris'teki Jussieu Fakültesinden biolog Herve Le Guyader de, "Yeni bir yaratılış türü söz konusudur, Kuzey Amerika'daki Hıristiyanlıktan ilham alan yaratılıştan çok daha tuzağa düşürücüdür" değerlendirmesini yaptı. Le Guyader'in Ulusal Eğitim Başmüfettişliği'nce "Yaratılış Atlasıönın ayrıntılı bir inceleme yapmakla görevlendirdiğine de dikkat çekildi.

İHA

Ömrün 25 yılı uykuda geçiyor - İnternet Haber - 7 Şubat 2007

İngiltere'de bilim adamları insan hayatında bazı anların hesabını yaptı. Örneğin kadınlar üç günde bir ev süpürürse, ortalama bir ömürde bu New York- Londra arasında gidip-gelmeye eşdeğer. Bu durum yaşamlarında 5 ay demek...

EN KRİTİK KARARLAR

Her 20 kadından birinin elektrik süpürgesiyle evi temizlerken düşüncelere daldığı ve başta boşanma olmak üzere hayatlarının en önemli kararlarını bu faaliyet sırasında verdiği belirtiliyor.

Araştırmacılar, insan hayatıyla ilgili şu tür ilginç tespitlere de dikkati çekti:

-75 yıllık ortalama bir insan ömrünün 25 yılı uykuda geçiyor.

-Günde iki saat TV seyreden bir kişi, ömrünün 3 ayını TV karşısında harcıyor.

-Köpeğini günde iki saat gezdiren bir kişi, bir köpeğin ortalama 12. 8 yıllık ömründe 15 bin kilometre yürümüş oluyor.

-Ortalama bir İngiliz kadını, ömrünün iki yılını aynaya bakarak geçiriyor.

-Ortalama bir alış-veriş düşkünü, ömrünün 6 ayını süpermarkette geçiriyor.

-Tipik bir tüketici, her haftanın 2,55 saatini süpermarkette geçiriyor.

-Kadınlar ömürlerinin 603 gününü rimel, allık, ruj ve göz farı sürerek geçiriyor. 170 gün de bu sürülen boyaların silinmesi için harcanıyor.

-İngiliz çalışanlar, çalışma hayatlarının 4 yıldan fazlasını telefonda geçiriyor.

-Ortalama bir internet kullanıcısı, yaşamının 4.7 yılını internette sörf yaparak geçiriyor.

-Sigara içen bir İngiliz profesyonel, iş yılının bir ayını sigara molaları sırasında harcıyor.

Panique darwinienne: DARWİNİST PANİK

Panique darwinienne - 2 Şubat 2007
http://yvesdaoudal.hautetfort.com/archive/2007/02/02/panique-darwinienne.html

ÇEVİRİSİ:

DARWİNİST PANİK

Eğitim kurumlarımıza, darwinizmi reddeden, 770 sayfalık zengince resimlendirilmiş, ‘Yaratılış Atlası’ isimli kitaptan yüksek miktarda gönderildi. Kitap, bir çok eserin sahibi Harun Yahya (Adnan Oktar’ın müslüman-arap müstear ismi) adında bir Türk tarafından hazırlanmış. Kitabın fiyatı 75 euro’dan fazla ve bundan dolayı insan Almanya’dan gelen bu kitapların maliyetinin kim tarafından karşılandığını merak ediyor. Fakat şu da biliniyor ki Almanya’daki Türk-İslami faaliyetler direkt olarak Türk hükümeti tarafından karşılanıyor, işte size sorunun cevabı.

Kitap daha sınıflara ve kütüphanelere ulaşamadan durduruldu ve bakan akademilerden << tarikat ve propaganda faaliyetlerine karşı uyanık olmalarını >> istedi.

Bakın işte, müslümanlar hiçbir şekilde dostumuz değil...

Yazarın internet sitelerinden birisindeki geniş tanıtımdanda görülebileceği gibi, gerçekten de bu kitabı zarar verici etkisi olabilir. Çünkü fosil konusu üzerine yoğunlaşmış ve çok kolay anlaşılacağı gibi, bu konu en temel nokta. Darwin teorisinin paleontolojik bulgularla destekleneceğini ve kanıtlanacağını söylüyordu. Onun zamanında çok az fosil tanınıyordu. Bugün ise milyonlarcası biliniyor ve iki tür arasında tek bir ara geçiş formu bile yok, o halde en eski fosil türleriyle bugünkü türler birbiryle tam olarak birebir aynı.

Bu kitap Türklerin avrupayı fethetme stratejisinin bir parçası. Bunu da çok zekice ve ciddi bir şekilde yapıyor. Darwinizm çöktüğü zaman, artık Türkler herkesten önce haklı olduklarını ve avrupayı aydınlattıklarını söyleyebilecekler...

Does Darwinism Cause Terrorism?: Darwin Teröre Sebep Olabilir mi? - Washington Post - 5 Şubat 2007


Does Darwinism Cause Terrorism?
Creationism Makes Strange Bedfellows

http://blog.washingtonpost.com/offbeat/2007/02/did_darwin_cause_the_911_terro.html

11 Eylül ve Terörü Darwin yaratmış olabilir mi?

Evrim saldırırken yaratılışçılık aykırıların dostluğunu mu sağlıyor?

Amerikanın evangelistleri, yaratılış kampanyalarına en beklenmeyecek bir müttefik buldu!

Son onbeş günde Fransa'da binlerce okula zengince resimlendirilmiş, Darwinizme saldıran bir Türk kitabının nüshaları esrarengiz bir biçimde gelmeye başladı.
Yaratılış Atlası başlığı altındaki 768 sayfalık büyük puntolu yazılar yalnızca Charles Darwin'in Evrim teorisini yıkmaya çalışmıyor, aynı zamada onu "terörün gerçek kaynağı" olarak da niteliyor.

Fransız eğitimciler kitabın kaynağı konusunda şaşkınlığa düşerken bu tür öğretilerin "okullarımızda asla yeri yok" dediler.

Kitabın yürütülen mantıktan daha da esrarengizi, belki de kitabın yazarı Harun Yahya’dır; Bazıları bunun Adnan Oktar adlı bir İslam eğitimcisinin müstear adı olduğunu iddia ederken bazıları da bunun köktenci yazarların birlikte çalışması olduğunu düşünüyor. Her halükarda bu Atlas, görünürde "güçlünün yaşama hakkı" savını, ateizm ve materyalizme bağlantısı nedeniyle ırkçılıktan Nazizme, komünizmden terörizme herşeyin nedeni olduğunu suçlamasını yapıyor. Pek çok Amerikalı evangelistin tersine, yazar veya yazarlar dünyanın birkaç bin yıldan daha eski olduğunu kabul ediyor. Ancak bu iki grup birbirleriyle o kadar iç içe ki, belki bu kitap, ilerici laiklere karşı ortak savaşlarında bir ilham kaynağı olabilir.
Neticede düşmanımın düşmanı dostum değil midir?

TV5 Saat 23:00'te Ekrem Kızıltaşın Programı Gündönümü

Fransada'ki Yaratılış Atlası'nın gündeme oturması ile ilgili son konular konuşulacak. İki kişinin konuk olarak katılacağı program;

http://www.tv5.com.tr internet sitesinden canlı izlenebileceği gibi

dijital uydu anteni ya da

çatı anteni ile de izlenebilir.

Materyalist Fikirlerin Beşiği Olan Fransa'da Yaratılış Atlası Paniği

Bu tam sayfa ilan aşağıdaki gazetelerde yayınlanmıştır:

6 Şubat 2007 Yeni Şafak



Materyalist Fikirlerin Beşiği Olan Fransa’da “Yaratılış Atlası” Paniği

Dünya tarihinde din ahlakına ve mukaddesata karşı en sapkın fikirler, insanları özgürlük adı altında isyana ve başkaldırıya sürükleyen akımlar, Fransız düşünürler tarafından üretilmiştir. Avrupa’nın materyalizme ve ateizme kaymasında Fransız düşünürlerin rolü büyük olmuştur. Diderot, Holbach, Voltaire, Albert Camus, Auguste Comte, Jean-Paul Sartre, Rousseau ve Helvetius gibi isimler dinsizliğin yaygınlaşmasında önemli rol oynamışlardır.

Fransa halen Allah inancına karşı tavrı en belirgin ülkeler arasındadır. Tamamen sosyalistlerin kontrolünde olan ülkede halkın da büyük bölümü -yanlış bilgilendirme ve eğitimsizlik sebebiyle- din ahlakına karşı cephe almış durumdadır. Fransa’nın bir diğer özelliği ise ülkemizde devam eden komünist-bölücü teröre verdiği gizli-açık destektir. Yine aynı Fransa, sözde Ermeni soykırımı konusundaki düşmanca tavrı ile de dikkat çekmektedir. Ayrıca dünya masonluğunun merkezinin Fransa’da bulunması da son derece önemlidir.

Filozofları ve onların dünyaya aşıladıkları sapkın fikirleriyle ve -gerçekte boş bir aldanıştan ibaret olan- kültürleriyle övünmeyi çok seven Fransızlar bugünlerde büyük bir şok yaşamaktadırlar. Yaratılış Atlası isimli eserin Fransa’nın en tanınmış simalarına ve tüm eğitim merkezlerine ulaştırılması Fransa’yı en üst düzeyde alarma geçirmiştir.

Bugüne kadar kendi birçok sapkın felsefe ve fikirlerinin karşısında hiçbir görüşü önemsemeyen ve tehlike olarak görmeyen Fransızlar bu kitap karşısında büyük bir şaşkınlık yaşamışlar ve adeta kültür şokuna girmişlerdir. Fransa Milli Eğitim Bakanı konu hakkında bizzat açıklama yapmış, kitabın öğrencilerden uzak tutulması talimatını vermiş ve Fransızlar için sakıncalı gördüğünü ifade etmekten kaçınmamıştır.

Fransa’nın en büyük gazete ve dergilerinde ise konu dehşet dolu ifadelerle yer almıştır. Le Figaro, L’Express, Le Monde ve La Croix gibi yayınlarda konu “deprem”, “hücum”, “bomba etkisi” gibi dehşet ve panik ifade eden başlıklarla yer almıştır. Tüm bu gelişmeler kitabın Fransa’da meydana getirdiği etkiyi ortaya koymaktadır. Çünkü bu kitabın özelliği, Darwinizm’i “hiçbir açık bırakmayacak şekilde” yok etmesi ve cevap verilemez nitelikte olmasıdır.

Oysa sözkonusu olan bir kitap ve bu kitapta ortaya konulan fikir ve belgelerdir. Verilecek bir cevap varsa bunun da belgelerle ve fikri alanda olması gerekmektedir. Ancak Yaratılış Gerçeği’yle ilk kez bu kadar net ve itiraz edilmez şekilde karşılaşan Fransa, -Allah’ın varlığını reddetmek ve materyalist felsefeyi çöküşten korumak uğruna- yüzyıllardır savunduğu özgürlükçü geleneğini bir çırpıda terk etmiş ve bugünlerde Nazi Almanyası’ndan kalma yasakçı ve baskıcı bir kimliğe bürünmüştür. Bakanlık emriyle okullarda bulundurulması yasaklanan bu kitap için Fransızların başvurması beklenen son çare bunları Naziler gibi topluca yakmaktır!

Fikire, fikirle karşılık veremeyenlerin aczini gösteren bu durum, gerçekte materyalizmin çöküşünü müjdelemektedir. Allah’ın izniyle 21. yüzyıl insanlığın altın çağı olacak, din ahlakına karşı olan tüm akımlar, inananlar tarafından fikren bertaraf edilecektir.

Darwinizm’in çöküşü örtbas edilemez!

Evrim teorisi, sahte kafatasları, sahte ara fosiller ve sayısız spekülasyonla ayakta tutulmaya çalışılan, ancak yolunun sonuna gelmiş olan bilim dışı bir iddiadır. İki temel konu evrim teorisinin çöküşünü ortaya koymaktadır. Bunlar:

1) Fosiller evrimi reddetmektedir

Darwin, Türlerin Kökeni isimli kitabında fosillerin teorisini desteklemediğini açıkça itiraf etmiş ve şöyle demiştir:

“Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.” (Charles Darwin, The Origin of Species, 1. baskı, s.172)

Darwin’den bu yana geçen 150 senedir evrim teorisini destekleyecek tek bir fosil bulunmamıştır. Tam tersine, bulunan fosillerin tamamının tam ve eksiksiz canlılara ait olduğu görülmüştür. Gerçekte hiçbir ara fosil yoktur.

Basında geçtiğimiz aylarda yer alan “Lucy’nin Kızı”, “Gogonasus” ve “Tiktaalik Roseae” isimli fosiller de ara fosil özelliği göstermemektedirler. Aynı şekilde Sivas’ta bulunan ve üç toynaklı at diye tanıtılan fosil de bir ara canlıya değil, bugün nesli tükenmiş olan normal bir canlıya aittir. Bu sayılanların hepsi tam ve mükemmel canlılara ait fosillerdir. Bu, bilim adamlarınca gayet iyi bilinen ve ispat edilmiş bir gerçektir.

Evrimcilerin elinde bir tane bile ara fosil bulunmamaktadır. Yerli evrimcilere defalarca çağrıda bulunmamıza, “gelin ara fosil var diyorsanız hiç olmazsa 2-3 tanesini gazete binalarınızda veya merkezi bir yerde sergileyin” dememize rağmen hiçbiri buna yanaşmamıştır. Bu apaçık meydan okumanın karşısında çıt çıkmamasının tek nedeni, ara fosil diye birşeyin bulunmamasıdır. Sadece yerli evrimcilerin değil, dünyadaki evrimcilerin de elinde ara fosil bulunmamaktadır. Bugüne kadar 100 milyona yakın fosil çıkarılmış, bunlardan bazıları arşivlenirken bazıları müzelerde kamuoyuna sergilenmiştir. Ancak bu denli yüksek sayıdaki fosilin arasında bir tane bile ara fosil yoktur. Bunlar ya bildiğimiz, bugün yaşayan canlılara ya da dinozor, mamut gibi nesli tükenmiş canlılara ait olan irili ufaklı fosillerdir. Fosiller evrim iddialarını değil, Yaratılış Gerçeğini göstermektedir.

Ülkemizin pek çok şehrinde gönüllü araştırmacılar tarafından fosil sergileri açılmaktadır. Bu sergilerde yer alan ve canlıların milyonlarca yıldır hiç değişmeden varlıklarını sürdürdüklerini ispat eden “yaşayan fosiller”, materyalist çevrelerde büyük rahatsızlık ve öfke meydana getirmiştir. Bu çevreler taşlaşmış canlıları gördükçe adeta çileden çıkmışlar, öfkeleri ağızlarından taşar olmuştur.

Yerli evrimciler ise ülke çapındaki yenilgilerini tam bir yılgınlık ve çaresizlikle sessizce kabul etmişlerdir. Ara fosil konusunun önemini bile yeni yeni öğrenen yarı cahil bazı evrimciler, içinde bulundukları açmazı yeni yeni fark etmeye başlamışlar ve sessizliğe bürünmüşlerdir.

2) Cansız maddelerden canlılık oluşmaz: Protein çıkmazı

Proteinler hem canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluşturan hem de hücre içinde çok çeşitli görevler üstlenen kompleks moleküllerdir. Bir proteinin tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali 10 üzeri 950’de 1’dir. (Bu sayı pratikte “0 ihtimal” anlamına gelir.) Tek bir protein bile kendi kendine oluşmazken, milyonlarca canlı türünün tesadüflerle meydana geldiğini iddia etmek, tam bir materyalist-evrimci hezeyanıdır.

Tam Bir Şoka Giren Fransa ve Yerli Evrimciler, Naziler Gibi Toplu Kitap Yakma Yöntemine Başvuracak mı?

Nazi Almanyas''nda gündeme gelen toplu kitap yakma törenleri, fikirlerin bastırılması ve toplumdan tecrid edilmesi için faşist Nazi kurmaylarınca geliştirilen ilkel bir yöntemdir. Nazilerin toplu kitap yakma törenlerinin ilki 10 May's 1933 tarihinde gerçekleşmiş ve Alman ideolojisine uymayan binlerce kitap, Nazi marşları ve Nazi selamı eşliğinde yakılmıştır. (Sol üstte Alman Gençlik Dergisi'nde yayınlanan kitap yakma töreni çağrılarından biri, sağ üstte ise bir kitap yakma töreni görülmektedir.)

Fikirlere karşı fikir getiremeyenler her dönemde kitap yasaklama, okurları baskı altına alma ve daha da ileri giderek kitap yakma yöntemlerine başvurmuşlardır. Fransızlar da bugünlerde fikri hiçbir cevap veremedikleri Yaratılış Atlası isimli eseri ne yapacaklarını şaşırmış durumdadır ve tıpkı yerli evrimciler gibi bu kitabı yok etmek için çözüm arayışına girmişlerdir.

Fransızların son çare olarak Eyfel Kulesi’nin olduğu meydanda veya Envalid Meydanı’nda Yaratılış Atlası kitaplarını topluca yakıp yakmayacakları ise merak konusu....

Fransa’da Deprem Etkisi Meydana Getiren Dev Eser

Toplam 5600 Sayfa ve Yaklaşık 11.000 Resimden Meydana Gelen 7 Ciltlik Yaratılış Atlası’nın Birinci Cildi Fransa’da Şok Oluşturdu.

Evrim Teorisini yalanlayan yüzlerce fosile yer verilen ve 28x38 cm.'lik dev ebadı, baskı kalitesi ve tekniği ile dünyada tek olan 764 sayfalık bu kitapta, teorinin çöküşü hakkında en doyurucu bilgileri bulabilirsiniz. Eser, kapağındaki orijinal hologram görüntülerle, parlak kuşe kağıdıyla, toplam 1500’ü aşkın renkli resim, fotoğraf ve belgeyle benzersiz bir görünüme sahip. Ayrıca “Evrimin Fosillere Yenilişi” isimli VCD belgesel bu dev eser ile birlikte... Kitabı Global Yayıncılık’tan satın alabilir veya internetten ücretsiz okuyabilirsiniz.

EVRİM TEORİSİNİN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN HARUN YAHYA'NIN (ADNAN OKTAR) BU KİTAPLARINI OKUMALISINIZ!

Adnan Oktar’ın, Harun Yahya müstear ismiyle kaleme aldığı eserlerin sayısı yaklaşık 250’dir. Bu kitaplar 46.000 sayfa ve 31.500 resimden oluşmaktadır. Bu kitapların 7.000 sayfa ve 6.000 resimlik bölümü Evrim Teorisinin çöküşünü konu almaktadır.

Evrim Aldatmacası...
Tarihi Bir Yalan: Kabataş Devri...
Darwın'in Anlayamadığı Kambriyen...
Hayatın Gerçek Kökeni...
Bir Zamanlar Darwınizm...
Arageçiş Açmazı...
20 Soruda Evrim Teorisinin Çöküşü...
Darwınizm’in İnsanlığa Getirdiği Belalar...
40 Konuda Hücre...
Kuşların ve Uçuşun Kökeni...
Evrimcilerin İtirafları...
Darwınizm’in Karanlık Büyüsü...
50 Maddede Evrim Teorisinin Çöküşü...
Kainattaki Kusursuz Tasarım Tesadüf Değil...
Darwın'in Varislerine...
Sosyal Silah Darwınizm...
Kuran Darwınizm’i Yalanlıyor...
Türlerin Evrimi Yanılgısı...
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’nin Yanılgıları...
Darwın Yalan Söyledi!...
Darwınizm’in Kanlı İdeolojisi: Faşizm...
Evrimcilerin Yanılgıları...
Bir Tartışmanın Ardından...
Darwınizm’in Sonu...
Darwınizm Nasıl Bir Açmaz? (Evrimcilere Net Cevap-1)...
Darwınistlerin Beklediği Cevaplar (Evrimcilere Net Cevap-2)...
Darwın Bu Gerçekleri Bilmiyordu (Evrimcilere Net Cevap-3)...
Darwınistlerin Bilmek İstemedikleri Gerçekler (Evrimcilere Net Cevap-4)...
Evrim Açmazı-1...
Evrim Açmazı-2...
Darwın’in Türk Düşmanlığı...
Darwınizm Dini...
Evrimin Fosillere Yenilişi...
Darwınizm ile İlmi Mücdelenin Önemi...
Yaratılış Atlası...

Adnan Oktar'ın, Harun Yahya müstear ismi ile kaleme aldığı kitapları ve bunlardan yararlanılarak hazırlanan belgeselleri, www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak okuyabilir veya Global Yayıncılık'ın 0212 444 444 1 no’lu telefonundan temin edebilirsiniz.

İlmi Mercek ve İlmi Araştırma Şubat 2007 Sayıları Çıktı



Evrim Zorbalığı - Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete 6 Şubat 2007 Salı

Fransada «Harun Yəhya zəlzələsi»

Azərbaycanda Harun Yəhya adı ilə tanınan türkiyəli mütəfəkkir Adnan Oktarın fransız dilindəki «Yaradılış Atlası» adlı kitabı Fransada skandala səbəb olub.

Harun Yəhyanın təkamül nəzəriyyəsinin əksinə olaraq yaradılış nəzəriyyəsinin müdafiə edildiyi «Yaradılış Atlası» kitabının Fransanın demək olar ki, bütün universitet, kollec və orta təhsil məktəblərinə qısa müddət ərzində göndərilməsi ölkədə təşviş yaradıb. Bir həftə ərzində bütün təhsil ocaqlarına paylanan nəfis tərtibatlı, 770 səhifəlik kitabın Türkiyədən və Almaniyadan ölkəyə göndərildiyi bildirilir. Artıq məsələ ilə bağlı Fransanın Milli Təhsil naziri Gilles de Robienin şəxsən məşğul olduğu qeyd edilir.

Fransanın ən məşhur qəzetlərindən biri olan «Le Figaro»nun manşetində bu xəbər «Fransaya islamçı yaradılışdan hücum» sərlövhəsi ilə dərc olunub. Qəzet kitabla bağlı geniş məlumat dərc edib. Qeyd edək ki, «Yaradılış Atlası»nda Çarlz Darvinin nəzəriyyələri elmi əsaslarla çürüdülərkən «İnsanlar təkamül nəzəriyyəsi əsasında formalaşmayıb, yaradılıb» tezisi faktlarla sübut olunur. Həmçinin kitabda Darvinizmlə faşizm və kommunizm kimi qanlı ideologiyalar arasındakı gizli əlaqələrin olduğu və Darvinin nəzəriyyələrinin «terrorun həqiqi mənbəyi» kimi göstərilir.

Fransanın müxtəlif qəzetləri də ölkənin Təhsil Nazirliyinin «Yaradılış Atlası» kitabı ilə bağlı ətraflı araşdırma tələb etdiyini yazıb. Fransız qəzetləri «İndi bir məqamın üzərində dayanılmalıdır ki, Harun Yəhyanın arxasında kim gizlənir və xüsusilə də çox bahalı bir kitabın çap edilərək, pulsuz paylanmasının kimin tərəfindən maliyyələşdirilir» ifadəsi işlədilib.

P.S. Harun Yəhya ilə bağlı geniş məlumatı və xüsusi müsahibəsini inşaallah yaxın günlərdə saytımızda oxuya biləcəksiniz.

http://www.islam.com.az/modules/news/article.php?storyid=226

http://www.islam.com.az/

http://www.islam.com.az/ linkindeki ankete katılıp Harun Yahya'yı seçebilirsiniz.

Yobaz Laikliğe Tepki - Vakit - 4 Şubat 2007 Pazar





Milyon yıllık fosiller alışveriş merkezinde! - Nokta - 1 Şubat 2007 Perşembe

Zonguldak'ta vatandaş alışverişini yaparken bir yandan da milyon yıllık fosilleri izleyebiliyor. İşte izleyici toplayacak bir çalışma...

Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde, bir alışveriş merkezinde açılan fosil sergisi büyük ilgi görüyor. Erdemir Caddesi üzerinde bulanan Ereylin Alışveriş Merkezi, müşterileri için "Geçmişin İzleri" isimli milyonlarca yıl geçmişe sahip fosil sergisi açtı. Yurt dışında birçok ülkede ve müzelerde ücretli olarak vatandaşa sunulan fosiller, alışveriş merkezinde ücretsiz olarak sergileniyor.

40 parça olarak sergilenen fosillerden bazılarının isimleri şöyle; 325 milyon yıllık eğrelti otu fosili, 95 milyon yıllık gitar balığı, 98 milyon yıllık beyaz aslan fosili, 80 milyon yıllık asker balığı fosili, 390 milyon yıllık trilobit fosili, 125 milyon yıllık çekirge fosili, 95 milyon yıllık vatoz fosili.

Biyolog Onur Yıldız, yurt dışındaki çeşitli Paleontoloji Enstitüleri'nden seçilerek oluşturulan koleksiyon içerisinde yer alan milyonlarca yıllık fosilleri, alışveriş merkezinde açtıkları sergiyle halka sunduklarını anlattı. Alışveriş yapan müşteriler ise, fosilleri görünce hem şaşırıyorlar, hem de büyük bir merakla inceliyorlar. Fosil sergisinin şubat ayı sonuna kadar açık kalacağı belirtildi.

http://www.habernokta.com/index.php?khide=1&ghide=1&hid=28349&sec=18

Adnan Hoca’nın kitabı vali mektubuyla kütüphaneye girmiş - Vatan - 4 Şubat 2007 Pazar

Adnan Hoca olarak tanınan Adnan Oktar’ın “Harun Yahya” takma adıyla yazdığı “Yaradılış Atlası” Fransa’da yasaklanırken, Türkiye’de Kırklareli Valisi Hüseyin Avni Coş’un da bu atlasın Halk Kütüphanesi’ne alınması konusunda mektup yazdığı ortaya çıktı

Şöyle ki... Kırklareli Valisi Hüseyin Avni Coş, kamuoyunda “Adnan Hoca” olarak bilinen ve organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle yargılanan Bilim Araştırma Vakfı Başkanı Adnan Oktar’ın yazdığı kitapların Halk Kütüphanelerine alınması için Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’a 25 Eylül 2006’da mektup gönderdi. “Sayın bakanım” diye başlayan mektupta, “Harun Yahya mahlaslı yazar tarafından yazılan ’Yaradılış Atlası’isimli kitabın ciddi bir çalışma görüntüsü verdiği, halk kütüphanesine konulmasının faydalı olacağı belirtildi. Bu yazıyı inceleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, Adnan Hoca’nın kitabı hakkında görüş bildirmedi. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdür Yardımcısı Semra Atınç imzasıyla Valiliğe gönderilen yazıda, kitap için olumlu görüş verilmedi, sadece İl Yayın İnceleme Komisyonu tarafından değerlendirilmesi ile ilgili yönetmelik hükmü hatırlatıldı. Adnan Oktar’ın ilk defa bir kitabı Kırklareli valiliği İl Yayın İnceleme Komisyonu kararıyla Halk Kütüphanesine bağış kitap olarak alındı ve ‘yasak’ da delinmiş oldu. Vali Coş ise durumu şöyle açıklıyor:

NAZIM ÖRNEĞİ

”Kitap çok profesyonelce hazırlanmış, bilimsel bir kitap gibi geldi bana. O yüzden kütüphanede bulunmasının faydalı olabileceğini düşündüm. Kütüphanede yasaklı kitap olmaz. DSP’nin hükümette ağırlıklı olduğu dönemde Harun Yahya’nın kitaplarıyla ilgili sakıncalı kararı alınmış. Alınan o karar benim için Nazım Hikmet’in kitaplarının bir dönem yasaklanması gibi geliyor. Fikirlerini seversiniz, sevmezsiniz, ancak neticede yazılmış kitapların eleştirel gözle de olsa okunmasında bir sakınca olmadığı kanaatindeyim.”

Haremüşerif için minare izni verdi - Sabah - 5 Şubat 2007 Pazartesi

Müslümanların en kutsal üçüncü mekanı olan Haremüşerif'e 600 yıl aradan sonra ilk kez minare yapılıyor. World Net Daily sitesi, İsrail Başbakanı Olmert'in 40 metrelik minare için izin verdiğini yazdı. Sözcüsü "Başbakan, minareyi yaptıracak Ürdün Kralı Abdullah'a onayı bizzat verdi" dedi. Karar, Haremüşşerif'e sinagog yapılmasını isteyen aşırı sağcı Yahudiler'in tepkisini çekti.

Postmodern rahibeler - Hürriyet - 5 Şubat 2007 Pazartesi

Amerika’da kariyer sahibi genç kadınlar, bol paralı, Mercedes’li ve erkek arkadaşlı dünyevi hayatlarını bırakarak New York’taki Katolik cemaatlerine rahibe olarak katılıyorlar. Aralarında, denizlerde uyuşturucu kaçakçısı kovalamış donanma subayları bile var.

ABD’de parlak kariyerlerini bırakıp kendini dine adayan ve rahibe olan modern genç kadınların sayısı giderek artıyor. 20’li 30’lu yaşlarında avukatlar, işkadınları ve donanma subayları, rahibe olabilmek için sevgilileri dahil bütün hayatlarından vazgeçiyorlar. Bu genç kadınlar yüksek gelirli mesleklerini, lüks Mercedes otomobillerini rahibe örtüleri ve kiliseye adanmış bir hayat için feda ediyorlar.

AFP haber ajansının röportajında söz alan New York "Sisters of Life" cemaatinde başrahibe Agnes Mary, "Son yıllarda aramıza katılan kızların çoğu 20-25 yaşları arasında" diyor. Bronx’taki "Sisters of Life Formation House"dan rahibe Mary Karen is, bu yönelişin nedenini şöyle açıklıyor: "Sanırım genç kadınlar arayış içindeler ve modern kültür içinde aradıklarını bulamıyorlar. Bu yüzden Tanrı’ya yöneliyorlar." Cemaate son zamanlarda katılan 18 kadın arasında Yale mezunları, eski bir donanma subayı, eski bir tıp öğrencisi, bir opera şarkıcısı ve web tasarımcısı bulunuyor.

TANRI AŞKI AĞIR BASTI

Manastıra geçen eylül ayında katılan Angela Karalekas (28), "10 yıl donanmada görev yaptım çünkü hayatımda önemli bir şey yapmak istiyordum fakat sonunda o kadar hırslı olamayacağımı fark ettim. Katolik bir ailenin çocuğu olsam da rahibe olma kararımı babamın ve 3 erkek kardeşimin kabul etmesi zor oldu" diyor. Karalekas hikayesini şöyle anlatıyor:

"Donanma akademisini bitirdikten sonra bir savaş gemisinin kaptanlığını yaptım. Emrimde 15 kişi çalışıyordu ve bir keresinde 300 gün denizde kalmıştık. Güney Amerika’da uyuşturucu operasyonuna bile katıldık. Sonra Napoli’deki bir donanma üssünde görev aldım. Ayda 60 bin dolar gibi iyi bir ücret alıyordum. Papa’nın ölümünden sonra kendimi Tanrı’ya adamaya karar verdim, 2005’te donanmadan istifa ettikten sonra 2006’da manastıra girdim."

24 yaşındaki Bridget Heisler ise "Ya tıp fakültesine gidecektim ya manastıra. Sonunda manastırda karar kıldım. Hayatımda bir aşk bulunduğunu ve bunun Tanrı olduğunu biliyordum" diye konuşuyor.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/5893325.asp?gid=51

Ağaçkakanların sırrı - Bugün - 5 Şubat 2007 Pazartesi

Bilim adamları ağaçkakanların gagaları ve kafatası kemiklerinin çok sert darbelere karşı koyabilme kabiliyetine sahip olduklarını ortaya çıkardı.

Ağaçkakanların, süspansiyon teknolojisinin çok üstünde bir şok darbe emici sisteme sahip oldukları anlaşıldı. Boksörlerin birçoğu müsabakalarında başlarından ağır darbe almaları durumunda, emekliye ayrılmaya mecbur kalıyorlar. Oysa, hayatı boyunca beyni binlerce darbeye maruz kalan ağaçkakanların hali düşünmeye değer.. Kuşların çoğunda kafatası kemikleri birleşmiş ve yekpare olarak birbirine kaynaşmış olup, gagaları da alt çenenin hareketiyle açılıp kapanır.

Ağaçkakanlar ise, yaptıkları işe uygun olarak, gagaları ile kafatası arasında süngerimsi dokudan oluşan bir şok absorbe edici sisteme sahiptirler. Zira, bu süngerimsi doku, çok sayıdaki vuruşlara karşı koyabilecek yapıdadır. Peki ağaçkakanlara bu mükemmel donanımı veren kim? Ağaçkakanın kendisi mi? Tesadüfler mi? Kör tabiat mı?

Ali İhsan Er alier@bugun.com.tr

http://www.bugun.com.tr/haberler/050207/p34664.asp

Fransa'da Yaratılış Atlası ile İlgili Türk Basınında Çıkan Haberler

Daha rahat okumak için küpürlere tıklayınız.

Forum Diplomatik 3 Şubat 2007

Posta 3 Şubat 2007

Cumhuriyet 3 Şubat 2007

Ve 'Adnan Hoca', Fransızların eğitim sistemine de el attı

İNANILMAZ AMA GERÇEK: ADNAN HOCA OLARAK BİLDİĞİMİZ KİŞİ, FRANSIZ OKULLARINA KİTAPLARINI SOKMAYI BAŞARDI

Adnan Hoca olarak tanınan Adnan Oktar’ın “Harun Yahya” imzası ile yayınladığı ve evrim teorisine karşı yaratılış teorisinin savunulduğu, “Yaratılış Atlası” kitabı, Fransa’da çoğu üniversite, kolej ve liselere gönderildi. Son bir hafta içinde Fransa’da çoğu üniversite, lise ve kolejlere gönderilen, “lüks” bir biçimde basılan, 770 sayfayı aşkın kitabın on binlerce adedinin, Fransa’ya Almanya ve Türkiye’den gönderildiği belirtiliyor.

Fransa Ulusal Eğitim Bakanı Gilles de Robien’in, öğretim kurumlarından kitabın öğrencilere dağıtılmamasını istedi. Le Figaro gazetesi, haberi “Fransa’da İslamcı Yaratılıştan Hücum” başlığıyla duyurdu. Gazeteye konuşan Paris’teki Jussieu Fakültesi’nden Biolog Herve Le Guyader de, “Yeni bir yaratılış türü söz konusu, Kuzey Amerika’daki Hıristiyanlık’tan ilham alan yaratılıştan çok daha tuzağa düşürücüdür” değerlendirmesini yaptı. Le Guyader’in Ulusal Eğitim Başmüfettişliği’nce “Yaratılış Atlası”nın ayrıntılı bir incelemesini yapmakla görevlendirildiğine de dikkat çekildi.

http://www.nethaber.com/NewsDetails.aspx?id=11096

Ereylin Alışveriş Merkezi nde Fosil Sergisi

28 Aralık 2006 tarihinde açılan Ereylin Alışveriş Merkezi eğlence ve sosyal içerikli etkinliklerle adından söz ettirmeye başladı.

14 Şubat Sevgililer Gününe Hazırlanan alışveriş Merkezi tüm binayı o güne özel giydireceklerini bir çok aktivite düzenleneceğini ve bu aktivitelerin Anneler günü dünya kadınlar günü gibi günlerde de süreceğini bildirildi.

Ereylin Alışveriş Merkezi müşterisine sunduğu hizmet yanında keyifli vakit geçirmelerini sağlamak amacıyla sömestr tatili ve sevgililer gününde birbirinden ilginç ve zevkli organizasyonlar düzenliyor.

Biyolog Onur Yıldız, yurt dışındaki çeşitli Palcontoloji enstitülerinden seçenek oluşturduğu çoğu kendi koleksiyonu olan milyonlarca yıllık fosilleri, Palcontoloji bilimini tanıtmak ve geçmişe kısa süreli bir yolculuk yaptırmak adına uzun zamandır birçok alışveriş merkezinde, kendisi gibi gönüllü çalışma arkadaşlarıyla birlikte geniş kitlelerle buluşturuyor.

Yurt dışında birçok ülkede müzelerde belirli ücretler karşılığında insanlara sunulan bu görsel şölen hemen hemen her gün binlerce insanı ağırlayan alışveriş merkezlerinde sergileniyor. Bunun öncelikli nedeni ise ilgililerin ve meraklılarının dışında çok fazla ziyaret edilmeyen müzelerin aksine alışveriş merkezlerinin her kesimden ziyaretçiye açık her yaştan insanın geldiği kültürel ve sosyal yaşam merkezi olması ve büyük kalabalıklar tarafından ziyaret edilmesidir.

Palcontoloji, bir diğer adıyla Fosil Bilimi, Paleontoglar tarafından bulunan canlı kalıntılarının birçok kimyasal testten geçirilerek yaşlarının tespit edilmesi olarak tanımlanabilir.

Günümüzde halen varlığını sürdüren hayvanların atalarının kalıntılarının yanı sıra, nesli tükenmiş birçok canlının da varlığını bugün bizlere kanıtlayan palentoloji buna tanıklık etmemizi sağlayan bir bilimdir.

Dünyada çeşitli ülkelerde bulunmuş 3.8 milyar yıl öncesine ait bakteri fosilleri olduğunu biliyor muydunuz? Milyonlarca yıllık bu kalıntıların nasıl bulunduğunu ve yaşlarının nasıl belirlendiğini merak ediyor muydunuz?

Kısacası geçmişe tanıklık edip, bilgi dağarcığınızı ve sosyo-kültürel anlamda kendinizi geliştirmek adına bu dünyayı keşfetmek istiyor musunuz?

Ereylin Alışveriş Merkezi olarak sizleri bu gizemli dünyayı keyfetmeye bekliyoruz.”

http://www.buyutechaber.com/haber_detay.php?haber_id=1593

Alışveriş merkezinde fosil sergisi

Aşağıdaki haber Doğan Haber Ajansı tarafından basına servis edilmiş. Hürriyet ve Haberler.com bu haberi kullanmış.

http://www.hurriyet.com.tr/yasam/5874884.asp?m=1&gid=112&srid=3440&oid=7

http://www.haberler.com/alisveris-merkezinden-fosil-sergisi-haberi/

Zonguldak’ın Ereğli İlçesi’nde bir alışveriş merkezinde açılan fosil sergisi büyük ilgi görüyor. Erdemir Caddesi'nde yeni açılan Ereylin Alışveriş Merkezi’nde milyonlarca yıl önce yaşamış canlıların fosilleri ‘Geçmişin izleri’ adı altında sergileniyor.

Büyük ilgi gören 40 parça fosil arasında 325 milyon yıllık Eğrelti otu fosili, 95 milyon yıllık gitar balığı, 98 milyon yıllık beyaz aslan fosili, 80 milyon yıllık asker balığı fosili, 390 milyon yıllık trilobit fosili, 125 milyon yıllık çekirge fosili, 95 milyon yıllık vatoz fosili bulunuyor.

Sergiyi açan biyolog Onur Yıldız, yurt dışındaki çeşitli Paleontoloji (Fosil bilimi) Enstitüleri’nden seçerek oluşturduğu koleksiyonunda bulunan milyonlarca yıllık fosillerin büyük ilgi gördüğünü söyledi.

Şubat ayı sonuna kadar açık kalacak sergiyi gezen vatandaşlar, alışveriş yaparken bir yandan da geçmişte yaşayan canlıların fosillerini görmekten mutlu olduklarını söyledi.

Yaradılış atlasları' okullarda

CHP Denizli Milletvekili ve TBMM Eğitim Komisyonu Üyesi Mustafa Gazalcı, organize suç ortaklığından yargılanan ve Adnan Hoca olarak tanınan Adnan Oktar'ın kitaplarının okullarda dağıtıldığını iddia etti. Mustafa Gazalcı, yaptığı yazılı açıklamada, Adnan Hoca'nın kitaplarının okullarda bolca dağıtıldığını ve lüks baskılı ''yaradılış atlasları''nın fen öğretmenlerine parasız verildiğini savundu.

Adnan Oktar'ın valilik ve MEB'den aldığı izinle okulları dolaşıp konuşmalar yaptığını da savunan Gazalcı, ''Bizim Milli Eğitim Bakanlığı, Adnan Hoca'ya, kitaplarına kucak açarken, Fransa Ulusal Eğitim Bakanı 'Yaradılış Atlası'nın okullara ve kütüphanelere girmesini yasaklıyor'' dedi.

Konuyla ilgili TBMM'ye önerge verdiklerini, buna rağmen Bakan Hüseyin Çelik'in işi geçiştirdiğini savunan Gazalcı, Çelik'in TBMM'de bakanlığının bütçesi görüşülürken, konuşmasında kaynak göstermeden Darwin'i suçladığını ve örtülü bir biçimde Adnan Hoca'nın girişimlerini desteklediğini de iddia etti.

http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=66470

Kuran'da mucizevi rakam ve oranlar

Kur'an'da geçen bazı ifadelerin yer aldığı sayı ve oranlar, çarpıcı bazı sonuçları ortaya koyuyor. Bunları okuduğunuzda, "Hiç bu kadarını düşünmemiştim" diyeceksiniz.

23 sene boyunca parça parça inen, tamamı 600 sayfa olan Kur'an'da;
Dünya kelimesi 115 defa,
Ahiret kelimesi de 115
defa zikrediliyor.

Melaike kelimesi 88 defa,
Şeytan kelimesi de 88 defa
yer alıyor.

Hayat kelimesi 145 defa, Mevt (ölüm)
kelimesi 145 defa.

Nef' (fayda) kelimesi 50 defa,
Fesad (zarar) kelimesi de 50 defa.

Nas (insanlar) kelimesi 368 defa,
Rusül (Peygamberler) kelimesi de 368 defa.

İblis kelimesi 11 defa zikredilmiş,
İblis'ten Allah'a sığınmak ifadesi de 11 defa zikredilmiş.

Musibet kelimesi 75 defa,
şükür kelimesi de 75 defa.
(İnsan Allah'a karşı gelmek hariç her haline
şükretmeli.)

İnfak kelimesi 73 defa,
rıza kelimesi de 73 defa
(O kimseler ki, Allah yolunda infak ederler. Allah onlardan razıdır.)

Zeheb (altın) kelimesi 8 defa,
Teref (lüks içinde yaşama) kelimesi de 8 defa.

Sihir kelimesi 60 defa,
fitne kelimesi de 60 defa
(Sihir vesilesi ile yeryüzünde fitne çıkardılar.)

Zekat kelimesi 32 defa,
bereket kelimesi de 32 defa.
(Zekat malın bereketidir ve o malı asla eksiltmez.)

Şiddet kelimesi 114 defa,
sabır kelimesi de 114 defa.

Recül (Adam) kelimesi 24 defa
mer'e (Kadın) kelimesi de 24 defa

Namaz kelimesi 5 defa zikredilmiş,
(Beş vakit),

Şehr (ay) kelimesi 12 defa zikredilmiş
(12 ay).

Bahr (Deniz) kelimesi 32 defa zikredilmiş.
Berr (Kara) kelimesi 13 defa zikredilmiş.
Buradaki enteresan husus şudur: Kur'an'da 32 defa Bahr kelimesi
sulara, 13 defa zikredilen Berr kelimesi de kuru yani toprak kısmı olan karalara işaret etmektedir.

Biz bu ikisini (32 ve 13) toplarsak 45 eder. Sonra basit bir denklemle bunları 45 üzerinden bir yüzdelemeye gidecek olursak, karşımıza 32'nin % 71,11111111111, 13'ün %28,888888888888 çıkar. Çünkü Arz Küresi üzerinde suların nisbeti % 71,11111111111'dir. Karaların nisbeti ise % 28,8888888'dir.

http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=216390